Şimdi Ara

Vodafone’dan Dijital Devrim için Fiber Reformu Çağrısı (sektörel)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
167
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Alıntı

    metni:
    Vodafone, Türkiye’de gelişen dijital ekosistemin etkinleştirilmesinde fiber altyapının vazgeçilmez rolüne odaklanan yeni bir araştırmaya imza attı. “Dijitalleşme Yolunda Sabit Genişbant Politikaları” başlıklı rapora göre;Fiber altyapının yaygınlaştırılması için “ayrışma” gibi yapısal reformlar hayata geçirilmeliAyrışma ile eş zamanlı olarak ortak bir altyapı şirketi kurulmalıİhtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi için lisans uzatma süreci bir fırsat olarak değerlendirilmeli ve uzatma hakkaniyetli bir şekilde yürütülmeliVodafone, Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunu mercek altına alan yeni bir rapor yayınladı. Vodafone’un hazırladığı “Dijitalleşme Yolunda Sabit Genişbant Politikaları” başlıklı rapor, Türkiye’de gelişen dijital ekosistemin etkinleştirilmesinde fiber altyapının vazgeçilmez rolüne odaklanıyor. Rapora göre, ülkede fiber altyapının yaygınlaştırılması için ayrışma gibi yapısal reformların hayata geçirilmesi ve ayrışma ile eş zamanlı olarak ortak bir altyapı şirketinin kurulması gerekiyor. Raporda ayrıca, ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi için lisans uzatma sürecinin bir fırsat olarak değerlendirilmesine, uzatmanın adil bir şekilde yürütülmesine, mobil ve sabit ayırmaksızın lisans uzatma sürecinin dengeli, adil ve öngörülebilir hale getirilmesine dikkat çekiliyor.Vodafone’un yeni raporu, Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel’in katılımıyla düzenlenen basın toplantısında tanıtıldı.Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy şunları söyledi:“Fiber altyapı meselesi, ülkemizin bir sorunu haline gelmiş durumda ve bu sorunun giderilmesi için yenilikçi ve çözüm odaklı yapısal değişikliklere ihtiyaç var. Bugün uluslararası tarafsız araştırmalar, yaklaşık 90 ülkenin değerlendirildiği fiber gelişmişlik endekslerinde Türkiye’nin ancak 50. sıralarda yer aldığını gösteriyor. Sabitte lisans uzatmanın da yapılacağı önümüzdeki birkaç yılın ülkemiz için kritik bir dönüm noktası teşkil ettiğini düşünüyoruz. Bu sürecin adil ve sektörel rekabeti destekleyecek şekilde yürütülmesi son derece mühim. Bizler bu süreci ülkemizin dijitalleşme misyonu açısından bir fırsat alanı olarak değerlendiriyoruz. Bu doğrultuda hazırladığımız ‘Dijitalleşme Yolunda Sabit Genişbant Politikaları’ konulu rapor, gelişen bir dijital ekosistemi etkinleştirmede fiber altyapının vazgeçilmez rolüne odaklanan 2030 vizyonumuzun hayata geçirilmesi için önemli bir referans noktası.”Engin Aksoy şöyle devam etti:“Dijital dünya şaşırtıcı bir hızla ilerliyor ve biz geride kalıyoruz. Türkiye’nin Güney Kore ile aynı yoğunluğa ulaşması için fiber hattını 2 milyon kilometreye çıkarması ve bunun için fiber hattını her yıl bir önceki yıla göre %17 artırması gerekiyor. Bu durumda ortaya çıkacak etkiler, her yıl Türkiye GSYH’sine %2,2’lik bir katkı sağlayabilir. Diğer bir deyişle, mevcut düzende devam edersek, her yıl 19 milyar dolarlık bir değerden mahrum kalacağız. Veriler, uluslararası örneklerin gerisinde kalan fiber kapsama, FTTS oranı ve ortalama sabit genişbant hızında endişe verici bir fark olduğunu ortaya koyuyor. Bu fark, sektördeki yapısal sorunlar, özellikle sabit altyapı tarafında dikey bütünleşik yapı ve altyapı paylaşım mevzuatı ile ilişkili. Bu sorunların, telekomünikasyon pazarının mevcut aksak yapısından kaynaklandığına, adil rekabeti engellediğine ve nihayetinde müşterilerimize sunduğumuz hizmet kalitesini etkilediğine inanıyoruz. Dolayısıyla, bizim için yapısal ayrışmanın gerçekleşmesi, ayrışmayla eş zamanlı olarak ortak altyapı şirketinin kurulmasına giden yolun açılması, lisans uzatma sürecinin yapısal reformlar için fırsat olarak değerlendirilerek hakkaniyetli bir şekilde uzatmanın yapılması öncelikli konular arasında yer alıyor.”Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel ise şunları kaydetti:“Biz altyapı sahibi ve işletmecisinin ayrışmasının hem rekabeti tesis edeceğine hem de verimliliği sağlayacağına inanıyoruz. Ayrışma, uluslararası alanda yaygın olarak kabul görmüş, fiber yatırımlarını ve rekabeti artırmada uygulanan bir model. Fiber altyapının yaygınlaşmasının, altyapı sahipliğinin yapısal ayrışmayla tamamen bağımsız bir şirket tarafından yönetilmesi ile mümkün olacağına inanıyoruz. Altyapı ve üstyapı hizmetlerinin ayrılması, telekom operatörlerinin iş modellerini sadeleştiriyor. Ayrışma ile sadeleşmiş yönetim stratejileri; kurum içi etkin uygulamalar, yönetim motivasyonu ve nihayetinde genel verimliliğin artmasını sağlayabiliyor. Tüm operatörlere açık ve eşit hizmet veren bir altyapı firmasının varlığı, altyapının en verimli şekilde kullanımını sağlayacak, perakende piyasada artan rekabet ile yatırımın aboneliğe dönüşmesi hızlanacaktır. Diğer ülkelerde işe yaradığı kanıtlanmış, fiber altyapının tüm potansiyelini açığa çıkaran ve vatandaşlar ve işletmeler için daha hızlı, daha uygun fiyatlı internet erişimi sağlayan bu modeli benimsememiz gerekiyor. Önerdiğimiz ayrışma modeli, aslında daha önce devlet kurumlarının da işaret ettiği ve elektrik sektöründe de uygulanan bir model. Yapısal ayrışmanın, sektördeki yapısal engelleri ortadan kaldırmanın ve ülkemizdeki fiber altyapının tüm potansiyelini açığa çıkarmanın en etkili yolu olduğuna inanıyoruz.”Hasan Süel, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Lisans uzatmayla eş zamanlı olarak ayrışmanın yapılması ve altyapı politika kararlarının alınarak takvime bağlanması gerek. Kalkınma Planı’nda da yer alan genişbant stratejisinin ortaya koyulması ve hayata geçirilmesi önem arz ediyor. Sabit hizmet lisans uzatma süreçlerinde fiyatlandırmanın denge gözeterek hakkaniyetle belirlenmesi, hem ülke hazinesi için kazanç, hem de adil rekabetin tesisi için bir adım olacak. Hakkaniyetli bir lisans sürecinin uluslararası kabul gören metotlar çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, uzatma bedelinin belirlenmesinde EBITDA önemli bir rol oynuyor. Sabit altyapıda lisans uzatmanın nasıl yapılacağı önümüzdeki diğer lisans süreçleri için de bir örnek oluşturacak. Burada mobil ve sabitte farklılaşan değerleme yöntemleri ve bedelleri pazarda yapısal sorunlara sebep olabilir. Dolayısıyla sabitte seçilecek uzatma yöntemi 5G ve 2029 yılında yapılacak ihaleler için emsal oluşturacaktır. Burada hakkaniyet esasını savunuyoruz. Bu esas, sektörde rekabeti ve kamu menfaatini sağlayacak.”Hasan Süel, şirketin politika önerilerini ise şöyle sıraladı:Türkiye’nin önündeki 15-20 yılda fiili bir tekel oluşmamasının yolu yapısal ayrışma ve ortak altyapı şirketidir.Sabit altyapıda lisans uzatma süreci, uluslararası kabul görmüş standartlarda yapılmalı ve eş zamanlı ayrışma süreci başlatılmalı.Türkiye sabit genişbant pazarında toptan ve perakende seviyede rekabetin güçlendirilmesi için ortak fiber altyapı şirketleri/girişimleri eş zamanlı olarak hayata geçirilmeli.Sabit lisans uzatma ile mobil uzatma ve 5G ihalesi eşit şartlarda yapılmalı. Sabit uzatma ile mobil uzatma ve 5G ihalesi arasında orantısız farklar olmaması gerekiyor. Hem sabit hem mobil lisans uzatmaları adil ve eşit şartlar gözetilerek yapılmalı. 5G ihalesi için makul şartlarda yatırımları teşvik eden bir ihale yapısı hedeflenmeli.



    https://medyamerkezi.vodafone.com.tr/basin-bultenleri/vodafone-dan-dijital-devrim-icin-fiber-reformu-cagrisi








  • Merhaba hocam,

    Konuyu okudum. Vodafone'a bu konuda katıldığım ve katılmadığım konular var. Öncelikle katıldığım kısımdan başlayayım. Ben Telekom'un imtiyazıyla mobil operatörlerin imtiyazının eş zamanlı olarak yapılmasını faydalı buluyorum, bu dönem için gerçekleşmesi mümkün değil ancak gelecek dönemlerde yapılacak imtiyaz yenileme süreçlerinin eş zamanlı hale getirilmesi bence de faydalı olacaktır.



    Başlayalım katılmadığım konulara. Öncelikle yine her zaman olduğu gibi Ortak Altyapı Şirketi ve Openreach modeli tekrarlanmış. Evet bence de imtyiaz yenilenme süreci adil olmalı ancak adil olması içib tarafların dürüst ve içten pazarlıklı olmaması da gerekiyor. Biraz sert bir ifade olacak ancak kabul etmek gerekiyor, yaklaşık on senedir Telekom haricindeki oyuncuların Ortak Altyapı taleplerinin altında Telekom'un büyük altyapısına bedelsiz veya kayda değer olmayan bedellerle erişmek hatta konmaktan başka bir gaye var mı? Bu modelleri savunanların öncelikle cevaplaması gereken bir soru var:


    "Fibere son on yılda rakiplerinin 4 misli yatırım yapmış olan Telekom'u neden yatırım yaptığı için cezalandırıyoruz?"


    Bunu rahat anlaşılması için şöyle örnekleyebiliriz. "Turkcell mobil altyapısını Telekom ve Vodafone'la birleştirme fikrine ne der?"


    2016'da Turkcell, Vodafone ve Turksat Ortak Altyapı Şirketi'ni kurdular amaçları Türk Telekom'u da dahil ederek Openreach benzeri şekilde faaliyet gösterecek, altyapı yatırımlarını yapacak bir şirket kurmaktı, tabi ki şirketler ellerindeki altyapıyı da bu yeni şirkete devredeceklerdi. Telekom OAŞ'a katılmayı reddetti. Peki madem bu kadar mantıklıydı OAŞ neden hiç bir zaman faaliyete geçmedi? Ee Telekom katılmayınca kaba tabirle topun ağzına gelmek hoş olmadı değil mi?


    Benim bu konuda yıllardır görüşüm net. Ortadaki ortak altyapı talepleri iyi niyetli değil. Mevcut talep ve çözüm önerileri sadece Telekom'un altyapısını kanun zoruyla bedavaya kullanmayı amaçlıyor. Peki Telekom o zaman neden yıllarca altyapısına yatırım yaptı? Yapmaz kar yazardı birleşmesi doğru ise. Çünkü bir tarafta 450 bin km'lik bir altyapı var diğer tarafta 120 bin km'lik altyapı var. Adalet bunun neresinde? Haliyle şirketlerin taleplerinin iyi niyetli olmadığı, şark kurnazı mantığıyla hareket edilen bir ortamda ne konuşulp ne karar alınabilecek?



    Diğer bir konu da altyapıda rekabetin bitirlmesinin riskleri üzerine. Altyapıda fiili bir tekel şirket (Ortak Altyapı Şirketi) oluşturmak altyapı yatırımlarını yavaşlatacaktır çünkü tüm şirketler aynı altyapıya erişeceği için yeni yatırımın şirketlerin satışına olan pozitif ilişki bozulacaktır. Yani telco'lar satışlarını artırabilmek için daha fazla yatırım yapma hevesi içinde olmayacaklardir. Çünkü bugün satışlarınızı arttırmanın yolu müşterilere yeni altyapılar kurarak bu altyapı üzerinden abone kazanmakla mümkün (yeni satışlar için), altyapınız olmazsa abone de kazanmazsınız haliyle, olmayan bir şey satılamaz. Ancak altyapıyı tekel haline getirdiğiniz zaman artık rekabeti sadece servis düzeyinde yapıyorsunuz ve rakiplerinizle aynı altyapıyı da kullandığınız için servisin teknik niteliği üzerinde rekabet gücünüz yok oluyor yani tüm telco'lar tüketiciye aynı düz tabirle aynı hızı sunabilecek hale geliyor, altyapı büyüse bile bu size bir rekabet avantajı sağlamayacak, peki böyle bir ortamda telco olsanız Ortak Altyapı Şirketi'nin yatırım yapıp şebekeyi büyütmesini ister misiniz? Kar yazmak varken neden yatırım yapasınız ki?


    Bu konu ele alınırken unutulmaması gereken bir nokta var. Şirketler altyapı yatırımlarını tüketiciler daha nitelikli servislere erişebilsin diye değil, sadece rekabet etmek zorunda oldukları için yapıyorlar. Eğer rekabet olmazsa yani tehdit olmazsa yeni yatırım yapmak için sebep de olmaz.


    Altyapıda rekabetin bir yan etkisi var tabi ki: "mükerrer altyapı" Bunu altyapıda rekabeti yok etmeden bitirmek zor. Ara çözümler ise yok değil. Bu da lokal seviyede telco'ların işbirlikleri ile olabilir tabi bu da yapılacak atırıma eşit yükümlülük ve sahipliğin ise bir tarafına legine olmasıyla mümkün. Bu kapsamda 2018'de "Türk Modeli" çıktı. Türk Modeli'nin çalışma mantığı bundan ibaret. İki şirket yatırım yapıyor, yatırım maliyetini müştereken üstleniyorlar, altyapı şirketlerden birisine ait oluyor, atlyapının mülkiyetine sahip olmayan şirket yatırıma sağladığı maddi katkı karşılığında kurulan altyapıyı belirli bir süre boyunca ücretsiz bedelle kiralayarak kullanabiliyordu. Türk Telekom ve Vodafone bu modeli Ankara'da denedi ancak ne çıktı, sonuçtan taraflar memnun oldu mu bilmiyorum ancak şuan gündemde Türk Modeli ile yatırımlar bulunmadığına göre herkes tamamen tatmin olmamış diyebiliriz.



    Son olarak eklemek istediğim bir kısım var. Vodafone'un bületninde bahsedilen Openreach modeli (Openreach'i onlar telaffuz etmiyorlar tabi ki) tam olarak yukarıda anlattığımın aksine Ortak Altyapı Şirketi modeliyle aynı değil, ufak bir farkı var. Openreach, Birleşik Krallık'ta düzenleyici otorite Ofcom'un direktifiyle kurulmuş mülkiyeti tamamen BT'ye (British Telecom) ait olan işi altyapı yatırımı yapmak olan bir şirket. BT ve diğer telco'lar Openreach'in altyapısını kullanıyorlar Kablo TV şebekesi haricinde. Peki Birleşik Krallık'ta ne oldu? Openreach modeli Vodafone'un bu bültendeki iddiasının aksine altyapıya yeterince ve efektif nitelikle yatırım yapılmasını engelledi. Birleşik Krallık fiber yatırımlarında hem nitelik hem de nicelik bazında Avrupa'da çok geri kaldı. Hatta BT bu yüzden tarihi yanlış hatırlamıyorsam 2019'da 2026'ya kadar sürecek ve 26 milyon homepass'e ulaşacak 15 Milyar GBP'lik bir yatırım planı hazırlamak zorunda kaldı. Bu gerçekten çok ağır bir mali yük. Çünkü siz altyapı yatırımlarını tek bir şirkete havale ettiğiniz zaman aslında kamu tekelini alıp özel sermaye tekeli halinde getiriyorsunuz ve arad muhteşem bir fark oluşturuyorsunuz, kamu tekeli yatırımlarını kamu yararı gözeterek yaparken bu tekeli özel sermayeye devrettiğiniz zaman özel sermaye de haliyle yatırımda kanuni zorlamara rağmen öncelikle ticari faydayı gözetiyor. Tabi buradan telco yatırımlarının kamu tekelinde olması gerektiğini savunduğum da zannedilmesin, buna asla taraftar değilim. Gelelim bize, Türkiye'de telekom sektöründe tekel kaldırıldıktan sonra ardından Telekom'un özelleştirilmesiyle birlikte zaten Telekom'un servis tarafı ile altyapı tarafı iki ayrı şirkete bölündü. Türk Telekom ve TTNET. TTNET de aynı diğer Servis Sağlayıcılar gibi Türk Telekom'un toptan müşterisi, Türk Telekom'dan toptan alıyor ve satıyor diğerleri gibi. Hatta pazarda rekabetin tesisi için TTNET'e negatif ayrımcı fiyat politikası izledi senelerde Türk Telekom. Türk Telekom zaten altyapısını toptan seviyede dileyen müşterilerine sunmakla mükellef. Parasını veren bu altyapıdan zaten faydalanabiliyor, bu Telekom'un inisiyatifine bırakılmış bir konu değil zaten. Sadece Türkiye'de Türk Telekom'un tekel pozisyonu da kaldırılldığı için dileyen kendi yatırımı da yapabiliyor. Eğer Telekom'un tekeli kaldırılmamış olsaydı yani altyapıda rekabet bulunmasaydı emin olun şuan Türkiye'nin fiber varlığı çok daha az olacaktı.


    Yani uzun lafın kısası altyapıda rekabet olmadan yatırım olmaz. Bunu herkes kabullenmeli. Kabullenemeyenler kendilerine şu soruyu sormalılar "Turkcell 2007'de fiberde yatırıma girişmeseydi Telekom bu kadar çok yatırım yapar mıydı fibere?"




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ö1f1 -- 27 Temmuz 2024; 2:44:0 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.