Şimdi Ara

17 Ağustos Depremi Efsaneleri... (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
4 Misafir - 4 Masaüstü
5 sn
264
Cevap
26
Favori
36.493
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • mesajim bulunmali.
  • hemen yerimizi kapalım
  • yerimizi kapalım
  • İşte beyler fazla güvenmeyin paranıza malınıza adam bütün servetini ve sevdiklerini 45 saniyede kaybediyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-293545EA6 -- 29 Kasım 2011; 17:50:12 >
  • O zamanlar azda olsa sevgi gördüğümüz tarihlerdi.

    Babam beni ve kardeşimi gezdiriyordu. Hatta internet cafeye falan götürmüştü bizi. Fare ve klavye ile 2 kişilik maç yapılabiliyordu.
    O gün nedense çok iyi davranmıştı. Bir sıcaklık hissetmiştik.

    Beraber bişiler yapıyorduk geziyorduk egleniyorduk. Normalde hep eve geceleri gelir pek uyumazdı.

    Ama o gün nedense akşam 10da yatmıştı.

    İşte o gece olan olmuştu ve deprem gerçegiyle tanışmıştık.....
  • o geceki alev topunu babamda görmüş hep anlatırdı gökyüzü şimşek çakar gibi aydınlandı diyordu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi muradisdan -- 29 Kasım 2011; 17:59:16 >
  • O zamanlar istanbul'da yasiyordum ve 10 katli bina harbi diyorum besik gibi sallanmisti, koridorda kosarken bir o duvar vuruyordu bir dger duvar. Duvardan duvara yapistim tum bilincimi kaybetmistim yerde surune surunne cikis kapisina ilerledigimde kapidan deli gibi gicirdama sesleri geliyoerdu ve kapiyi acamadim. Actigimda ise karsi komsu da kapidaydi, merdivenlere baktigimda ip atlarken sallanan ipler gibi bir o tarafa bir bu tarafa gidiyordu karsi komsu yasli ciftti beni kollarinin arasina alip sakin olmami soylemislerdi.

    Ulan ben istanbul'da dahi bu kadar psikolojiyi zorlayici seyler yasadiysam...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neoholysin

    Çok yıldızın olduğunu hatırlıyorum.

    +1
  • Kuzenlerimin hepsi ailecek depremde hayatını kaybetti daha 1 gün önce bursaya ziyarete gelmişlerdi.Depremden hemen sonra bizimkiler gölcüğe gitmiş onların anlattıklarından dikatimi çekenleri sizinle paylaşmak isterim.

    -Depremden 1 sonraki gün bütün yollar kapalıyken nasıl olmuşsa herkesten önce çingeneler ve bazı şerefsizler talanlara başlamış enkazdaki birçok insanın ellerinden kolarından bilezikleri çalmaya başlamış.

    -Deprem sırasında deniz ortasından çok büyük bir ışık hüzmesi çıkmış.

    -Buna bazı arkadaşlar sinirlenebilir ama , Bilindiği üzere gölcükte donanma tamamen ayrı bir alanda bulunuyor lojmanlarıyla falan.İlk aşamada donanma bütün iş makinalarını sahiplenmiş ve kimse koskoca gölcükte 1 tane bile iş makinası bulamamış hiç kimse.En sonunda bir tane operatörü döve döve askeriye içine sokturmamışlar.Koskoca gölcük te anlıyacağınız sadece 1 makina çalışmış.

    -Daha sonra gine gelen yardımların tamamına yakını askeriye tarafından sahiplenilmiş ondan sonra askeriyede artan yardım malzemelerini kendi dağıtıyormuş gibi halka dağıtmış.(Bu nu söyleyen bizzat tanıdığım bir subaydı,Şu an gölcükte yaşıyorum.)




  • Ankarada 11 katlı apartmanın, boşluğa atılmış ip gibi sallandığını içindeyken bile fark ediyorduk, geceyi park'da geçirmişdik.

    Bu ışık patlamasının Van'dada güvenlik kameralarına yakalandığı bir video var, haber kanalları göstermişdi hatta.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    bursada tophanedeki yatırların kalkıp ulucamide namaz kılması...



    Komik geldiği doğru ama sabah namazında bu olaya tanıklık eden birçok insan var.




  • Mantıklı geldi...

    sonuna kadar okuyun lütfen çok önemli detaylar var!!!

    Marmara Depremi

    17 Ağustos 1999, Gölcük Saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden dışarıya atarken sanki bir kıyameti yaşıyor gibiydiler. Ali Kırca' nın yönettiği Siyaset Meydanı'nda enkazdan kurtarılan bir bayan şunları söylüyordu;

    "O gece ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bu,depremden farklı bir şeydi. Bir iddiaya göre depremden hemen önce Gölcük'ten Avcılar'a kadar geniş bir alanda görülen "ateş topu" ile ilgili bilimsel bir açıklama yapılamıyordu. Birtakım teoriler ortaya atılmaya başlandı. Kimine göre Ruslar bomba patlatmıştı. Kimine göre de Yugoslavya'ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozması sebebiyle depremin gerçekleştiğini söylüyordu. Hatta bazılarına göre işi PKK bile yapmış olabilirdi.

    Nitekim CNN televiyonu Başbakan Bülent Ecevit ile yaptığı bir röportaj sırasında depremin arkasında PKK mı var?" sorusuna "Sanmıyorum" cevabını vermişti. Oysa bu sorunun doğal yanıtı "siz ne saçmalıyorsunuz, depremle PKK'nın ne alakası var." olmalıydı. Bu soruya verilen cevap, akıllara, PKK'nın deprem oluşturabilme ihtimalinin olduğunu düşündürdüğü gibi, yapay depremlerin olabileceği sonucuna da götürmektedir.

    Bu teoriler arasında akla en yatkın olanı, Future Times da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikayeydi. Bu senaryoya göre, San Andreas fay hattı'nda meydana gelebilecek büyük bir depremin, Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen ABD, yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yolunu bulmuştu. Yıllar önce Sırp asıllı Amerikalı bilimadamı mucit Nicola Tesla tarafından geliştirilen bu düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli tekniğini, hem Ruslar, hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle, çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi. Ancak Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı "deprem indirgeme" sistemine uygulamak suretiyle, tepkileri azaltmayı ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenle proje önce Avustralya'nın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra. Değişik zamanlarda Kafkaslar'da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika'daki Ant dağlarında tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem yaratma konusunda büyük adımlar atıldı.

    Bu araştırmalar Amerika'da HAARP ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinde yürütülüyordu. Bu arada, Türkiye, Japonya ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye başlandı. Ve gün geldi bu sistem Türkiye'de denenmek istendi.

    Bölge zaten yılardır bu amaçla sismik espiyonaj altındaydı. Nitekim gelişmeleri dikkatle takip edenler, depremden hemen sonra, Türk Telekom'un; Türkiye'nin sismik bilgilerini Pentagon'a ileten NATO Üssü'nün iletişimini nasıl kestiğini ufak puntalarla gazetelere düşen haberlerden hatırlayacaklardır. ABD'nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları, San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi israilli 2 uzmanlara verilmişti. Gerekli makine ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük üssüne getirilerek oradaki, yeraltı, denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değildi. Deney başarılı olacağından sonunde kimse normal dışı bir şeyin olduğunu fark etmeyecekti.

    Bu amaçla Gece Şahini tatbikatı" nın Gece 03:00 da başlaması planlandı. Gece saat tam 03:00 da düğmeye basılacak ve Gece Şahini devreye alınacaktı. 1-2 dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara'nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Ama o gece bir şeyler yanliş gitti Doga kendini yönetmek isteyenlerden bir kez daha intikam almişti. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10.000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Zayiflayan ve titreyen elektrikler geri geldiginde, gece saat 03:05'i gösteriyordu.

    Daha bir kaç dakika öncesine kadar korunağın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş, hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. On binlerce insan, çoluk cocuk, o enkazın altında can çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu tarihin en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yaratılan...

    işte o andan sonra çantalardan çıkan "Q planı" çalışmaya başladı. ilk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. Kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin "benim de telefonum kesikti" şeklinde garip bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı ve başbakan şaşkındı. Saatlerce "üzgünüz" bile diyemediler.

    4 dakika içinde israil Başbakanı Barak ve birleşik Devletler Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda israil'de, Ben Gurion'un Lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı savaş uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da israil Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha komutanlığı'na bağlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6'ncı filosuna bağlı gemiler de rotalarını istanbul'a çevirmek için Pentagon'dan emir aldılar. Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye'ye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı başkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Her şey kontrol ve koordinasyon altındaydı; bir tek Türkiye dışında. israilli askerler ve üst düzey subaylar o gece gölcük'te ne arıyorlardı? Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arası bir kimliği yoktu...

    Bunun nedenini şimdi daha iyi anlıyoruz. Hiç kimse bu güne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya şaşkınlıktan, ya da telaştan, enkaz altında kaç israil askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç israil askerinin öldüğünü ne Genelkurmay yayınladı, ne de israil böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize "yardım" için geldikleriydi.

    Hemen bir hastane kurdular. Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkartarak götürmekti. Biz de "Bak şu israil'e helal olsun, hemen yardımımıza koştu" diyerek sevindik. Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı'da bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran Tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yeraltı ve yerüstündeki tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla gelen Rus araştırma gemisi dahi sabah saat 06:30' da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel'in bölgeye gitmesine izin veriliyordu.

    Amerika tüm imkanlarını seferber etti. Clinton Amerikan halkından Türkiye'ye yardım etmesini istedi. Kasım'da Türkiye'ye geleceğini ilan edip; Ecevit'in de bu arada Amerika'ya (belki de binlerce şehidin diyetini konuşmaya) kendisini ziyarete geleceğini haber verdi.

    ilk anda çok yadırgadığımız Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un; "yabancılara tek bir hasta bile vermem" demesini, ABD Deniz Kuvvetlerine ait yüzer hastanede tek bir hastanın bile tedavi edilmediğini, 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir israil gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutulmasını, şimdi yadırgayabiliyor musunuz? Enkaz altında binlerce Mehmet, Hatice, Ayşe ve Ali'ye karşı bir vicdan borcumuz var. Onlar geride gözleri yaşlı on binlerce sevenlerini, sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya'da Johnnyler, Susanlar ve Aliceler yaşasın diye yaşamdan çalındıklarını dünya bilsin.

    Not: alıntıdır...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 1mpossible

    quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    bursada tophanedeki yatırların kalkıp ulucamide namaz kılması...



    Komik geldiği doğru ama sabah namazında bu olaya tanıklık eden birçok insan var.


    zaten böyle olaylara tanıklık eden onlarca kişi çıkar ama bir tanesinin bile aklına videoya çekmek gelmez nedense




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BatuB

    quote:

    Orijinalden alıntı: neoholysin

    Çok yıldızın olduğunu hatırlıyorum.

    +1

    Yıldızlar çoktu.Fakat daha büyük gözüküyorlardı.
    Sebebi ise ayağımızın altındaki toprağın sürekli sallanmasıydı.
    İzmit-İstanbul mesafesini 10 saatte katetmiştik.
    Ayrıca biskrem,kavun ve kola dışında hiçbir şey yoktu.
    Herşey normal fiyatının en az 3-4 katıydı.
    Bir insan o durumda nasıl cebini doldurmayı düşünür aklım almıyor.
    Gerçi bizim insanımız için para canımızdan önce gelir.
  • bu tarz ışıkların yeraltından çıkan gazlar olduğu söylenir hep bilimadamları tarafından
  • Hava kırmızıydı ve çok yıldız vardı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    quote:

    Orijinalden alıntı: 1mpossible

    quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    bursada tophanedeki yatırların kalkıp ulucamide namaz kılması...



    Komik geldiği doğru ama sabah namazında bu olaya tanıklık eden birçok insan var.


    zaten böyle olaylara tanıklık eden onlarca kişi çıkar ama bir tanesinin bile aklına videoya çekmek gelmez nedense

    1999da video bu kadar yaygındı zaten.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aristomaxos


    quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    quote:

    Orijinalden alıntı: 1mpossible

    quote:

    Orijinalden alıntı: Zyx

    bursada tophanedeki yatırların kalkıp ulucamide namaz kılması...



    Komik geldiği doğru ama sabah namazında bu olaya tanıklık eden birçok insan var.


    zaten böyle olaylara tanıklık eden onlarca kişi çıkar ama bir tanesinin bile aklına videoya çekmek gelmez nedense

    1999da video bu kadar yaygındı zaten.

    bahaneden bol ne var




  • bunların en geyiği de cnn de altyazı geçmiş olanıdır. bir arkadaşım ekolü değil de direk kendi başıma geleni naklediim:

    17 ağustos depreminin ertesi akşamı korkudan eve giremiyor ve nerdeyse bütün mahalle sokakta yerlere kilim sermiş oturuyoruz. sabriye isimli yaşlı bir hanım teyzemiz evine girip yarım saat sonra geldi ve dedi ki:

    - şimdi televizyonda cnn de gördüm, birazdan deprem olacakmış diye altyazı geçiyor.

    ulan nasıl tırstık, herkes panik halinde birşeyler yapmaya çalışıyor. biz de cümbür cemaat dayımın arabasına bindik, onun fabrikasının bahçesine gittik ve orada geniş araziye malak gibi yayıldık. gece oldu yattığım yerde düşünüyordum ki:

    - ulan bu kadın nasıl televizyonda altyazıyı gördü ki!!!

    1. elektrikler kesikti ulan...

    2. kadının evinde uydu anteni yoktu, elektrik olsa bile cnn i nasıl izleyecek?

    3. hem elektrik olsa hem de uydu anteni de olsa, ulan 70 yaşındaki kadın, ingilizce mi biliyor da altyazıyı okudu?

    vay demiş ve eve dönmüştüm...






    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Disturbed -- 29 Kasım 2011; 18:38:43 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.