Şimdi Ara

(2. Hikaye geldi)Hikaye sevenler toplanın... (11. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
244
Cevap
17
Favori
13.400
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Up
  • Güzel, sonra dvam edecem okumaya...
    (Unutturmayın Sayfa:3 Part: 34'te kalmıştım)
  • Arkalardn rözevırd
  • uykumun içine ettin :)
    Kaç hafta daha sürer hikaye?
    Bide bunu yazan adam harbi bunu yaşamış mı çok merak ediyorum.
  • Biraz daha
  • Part 58

    işte böyle bir hediye idi o casus. boyut olarak o kadar küçük değildi aslında, maneviyat olarak ebru'ya küçük gelebilirdi. fakat onlar sıradan bir duvar saati değildi, ona tam 700 kağıt saymıştım. ebru işgillenebilir diye, ona o gün farklı hediyeler de almıştım. çok güzel ve pahalı biblolar alıp ebru'yu mutlu etmek istedim. yukarı çıkıp ebru'ya hediyelerini vermeye başladım. ebru benim bu süprizim karşısında ufak çocuklar gibi mutlu olmuştu. bu kadının süprize bayıldığını da öğrenmiş oldum artık. bibloları geçtim de bizi ilgilendiren hediyelerin işte capsleri;

    bu hediyeleri bulunduğumuz konumdan çok daha uzak yerlerden aldım, ebru'nun bu saatlerin hünerlerini bilmediğini biliyordum.

    tam 3 gün kesintisiz kayıt yapabilen bu casus kameranın özellikleri harikaydı. kaydettiğiniz görüntüleri özel usb kablosu ile bilgisayara takıp izleyebilirsiniz, kutu içeriğinde olan şarj adaptörü ile tekrar tekrar şarj edip yıllarca kullanabilirsiniz. artık 3 güne bir ebru'yu görmem gerekirdi ki zaten normalde de böyleydik. artık bir şekilde o saati şarj edip, ebru'yu evden bir şekilde postalayıp onun laptopundan kayıtları izleyecektim. ebru en çok biblolara sevinmişti fakat bu saatleri alma nedenimi, her sabah kalktığında yatak odasında benim saatimle güne başlamasını, gün ışığının kaçı kaç geçtiğine her baktığında beni hatırlaması olarak belirtmiştim. ebru bir kez daha beni öptükten sonra saatleri salon ve yatak odasına asıp, bibloları en sevdiği köşelere yerleştirdi. o gece ebru çok mutluyu, ne yalan söyleyeyim ben de çok mutluydum. artık kafamdaki şüpheler kalkacaktı, hiç bir art niyet gütmemiştim.. evine gizli kamera yerleştirmemin tek nedeni, burağın onu herifin biriyle sarmaş dolaş görmesi ve aynı gün kapısında erkek ayakkabasını görmem idi. o gece ebru ile yakınlasip, zevkler diyarına tekrar uçtuk. 17 gün sonra ona sahip olmak anlatılır cinsten bir duygu değildi. daha sonra eve gitmek için ondan ayrıldım. artık 3 güne 1 görüşeceğimizin garantisini de aldıktan sonra uzun süredir özlediğim keyifli bir eve dönüş yolu geçirdim...

    eve gittiğimde haftada 2 kere yanına uğrayacağım ebru'yu 10 dakikalığına evden uzaklaştırma planlarını yapıyordum. bundan sonraki ilk gidişimde şöyle yaparak, daha sonraki gidişimde böyle yaparak ebru'yu evden uzaklaştıracak ve ben evde olmadığım süreçte neler yaptığına şahit olacaktım. bunu genelde sapıklar yapar fakat ben zaten sahibi olduğum bir kadının iç çamaşırını değiştirişini izlemeyecektim elbet. benim için önemli olan seri şekilde ileri aldığım kayıtların içinde bir erkeğe rastlayıp rastlamamaktı. her şeyi kafamda tasarladıktan sonra özlediğim keyifli günlerime geri döndüm. 17 günlük bu sıkıntılı süreçte özlediğim tek şey rahatlık ve mutluluk hissiydi ve artık rahattım. bu rahatlığı ebru sağlamıştı. o tam anlamıyla kadındı ve o gece yine benim kadınımdı. artık ebru ile olan yakınlasmalarimizi detaylı anlatmıyorum, onunla bir önceki ilişkimi hiç aratmadı. hatta o gece daha da ileri gitmiştik, düşündüğüm tek şey eve döneceğim zaman her ne olursa olsun ebru ile son kez birliktelik yaşayıp kayıt almak ve ebru'yu her özlediğimde onu izlemekti...

    ben 2 gün sonrasını bekleyip ebru'ya kavuşma ve kayıtlara bakmayı hayal ederken sabah telefonumdan öğrendiğim acı haberle sarsıldım. babam beni arayıp burağın dün gece kimliği belirsiz bir kişi tarafından bıçaklandığını fakat durumunun iyi olduğu haberini verdi.. babama bu adamların kim olduğunu sorduğumda bilgisinin olmadığını söyledi. burağın iş çıkışı bıçaklanması, bıçaklayan adamların babamla bir ilgisinin olduğu şüphesi uyandırmıştı.. babama burağın yanına gideceğimi söyelediğimde, evden çıkma talimatını aldım. evet bu talimat aslında içimdeki şüphenin ne kadar gerçeği yansıttığının resmiydi. neyse ki burak iyidi, onu iş çıkışı kim bıçaklamıştı? babama bu soruları yönelttiğimde, akşam eve geleceğini ve benimle konuşacağını söyleyip telefonu kapadı. 17 günlük sakin hayattan sonra olaylar üst üste gelişmeye başladı.. 17 günlük rahatlıktan sonraki hayatımı şu örnekle açıklayabiliriz aslında. kim kardashian'ın bitarafina sarılıp günlerce yatmaktan, ya da adriana lima'nın bi tarafina kafamı dayamış keyfime bakarken bir zencinin gelip beni oracıkta *** gibiydi.. hızla ve büyük merakla akşamın olmasını beklerken bir yandan da öt korkusuyla yanıp tutuşuyordum. ölmek için daha erkendi, daha ebru'nun ne halt yediğini öğrenmeden ölmek istemiyordum.. kapıları kilitleyip yoldan geçen araba sesleri ile ürküp, camdan bile bakmaya korkan bir delüğanlı olmuştum o gün. aslında böyle olmayı da özlemiştim. havanın kararması akşamın olduğunu gösterir gibiydi, artık babamı bekliyordum...

    babam eve girdiğinde onunla sinir dozu yüksek bir tartışma yaşadık. babama neler olup bittiğini sorduğumda, artık burada kalmanın benim için sakıncalı olacağını ve eve gitmem gerektiğini söylediğin çok sinirlenmiştim. sebebi sorduğumda, söylememekte direnmişti. artık babamla kavgaya dönüşen tartışmamız, onun ağzından dökülen gerçeklerle tüm dikkatim dağılmıştı. evet babam artık düşmanları olduğunu ve bunun biz yakınları açısından hayati önem taşıdığını söyledi. babam o gün bir ton laf etse de ona gitmeyeceğimi ve orada kalacağımı söyledim. babam 2 saat boyunca beni ikna etmeye çalıştı fakat kararımdan kimse vazgeçiremezdi.. ne burağı o halde bırakıp, ne de ebru'yu o an için elveda bile demeden tabi gitmezdim. babamı umursamiyordum artık, o konuşsa da ben televizyonun karşısına geçip belgesel izledim. babam bana birşey olduğunda annene ne diyeceğim dediğinde, onun konuşmasına devam etmesi halinde balkondan aşağı atlayacağımı söyledim. her ne kadar espri yapsam da babam benim dengesiz hareketlerimden korktuğu için '' ulan seninle ne yapacaz iyi kal ama buradan gideceğiz'' diyerek yatak odasına doğru yöneldi. evet kaçıyorduk artık o evden. babama ne zaman gideceğimizi sorduğumda ansızın gidebileceğimizi, şuanlık düşünmemem gerektiğini fakat en fazla 1 hafta süreceğini söyledi. yarın eve mürettebat alacağını, böylelikle daha güvende olacağımızı düşündüğüğünü belirttiğinde kendimi tetikci gibi hissetmiştim. babam eve yarın halka satılması yasak olan adeta ordu donanması ile gelecekti. yarını beklemeye koyuldum, egzotik geçen günlerim yerini vahşetimsi mafya filmlerini aratmayan günlere döndü.
  • Part 59

    ertesi akşam olduğunda babam bir sürü mühimmatla geldi. sıradan bir insana yasaklanmış bu tabanca ve silahlar çok hoşuma gitti. babam bunlardan uzak durmam gerektiğini, sinirli anlarımda asla bir delilik yapmamamı söyledi. bu silahları lazım olunca kullanırız, bizim gibi düşmanı olan bir ev silahsız olamaz dedi. babama burağı merak ettiğimi ve ona ziyarete gitmek istediğimi söyledim. babam burak iyi diye konuyu geçiştirmeye çalışsa da üstelemeye devam ettim. babam daha sonra, daha sonra şimdi olmaz gibi laflarla burağa ziyarete gitmemi engelledi. ona niye böyle birşey yaptığını, niye bana karıştığını sorduğumda böyle gerektiğini söyledi. şuan burağı göremeyeceğimi fakat başka istediğim her yere gidebileceğimi onayladı. aslında ben burak hastahanedeyken değil evdeyken ziyarete gitmek istediğim için babamdan habersiz hastaneye gitmeyi anlamsız bulmuştum. burağın cep telefonunu açan yoktu, bu durum kafamı karıştırmıştı...

    yarın ebru'ya aldığım gizli kameranın 3. günü. 3 gün kayıt yapabilirdi bu kamera, mutlaka o kamera kayıtına ulaşmalıydım. o gece babamın oyuncakları gibi görünen fakat bir hayli ağır olan silahlarıyla oynayıp onları kontrol ettikten sonra ayna karşısına geçip kendini mafya sanan bir ergen tribine girmiştim. babam bendeki bu değişik hareketleri süzmeye çalışırken, arada bir ''sen salak mısın oğlum?'' laflarını yöneltiyordu. ayna karşısında elimde silahla kendimi izlerken, balkona çıkıp satıcı kızı alnından gizlice vuran bir sniper olmayı bile düşündüm. babam benim psikolojimin bozuk olduğunu bildiği için defalarca tembih etti o gece. sakata gelmemiz konusunda beni uyardığını, bana güvendiğini ve çok kısa süre içinde bu evden arazi olacağımızı söyledi. bu günün ne zaman olduğunu sorduğum vakit aldığım cevap 2 gün sonra oldu. yani yarından sonra .. o ana kadar hiç merak etmediğim soru geliverdi aklıma?

    ben : nereye gidicez baba?
    babam: orasına karışma
    ben : şehir falan değiştirmicez değil mi?
    babam: hayır

    iyi bu da güzel.. ebru'dan ayrılmamak olmak, bu şehirden ayrılmamak olmak güzel. artık yarını bekliyordum, ben yokken ebru'nun ne haltlar yediğini görmeyi merakla bekliyordum. salon odası ve yatak odasındaki gizli kameradan habersiz olan ebru masum muydu? tüm bunları görebilmek için ebru'yu 5 dakika kadar evden uzaklaştırmak gerekliydi. onun yalanını da bulmuştum. öte yandan kendimi her türlü kötü sonuca hazırlamaya da başladım. ebru'nun yatağından bir erkek geçerse kayıtlarda hangi psikolojiye bürünmem gerektiğini iyi biliyordum. sessiz ve sakince o evden uzaklaşmak, başı dertte olan babamın değiştirdiği telefon numarasını kendimde uygulamak. ya da o an neler olurdu bilemezdim. aslında fazla düşünmedim yarını, sadece bekledim ve yarın sabahı öyle böyle ettik. akşama daha birkaç saat vardı, ebru'ya birkaç saat vardı henüz. babam sabahın köründe evden çıkıp gittiğinde tek başıma kahvaltı yaptım. saat 11 gibi ev telefonumuz çaldı..

    ben - telefondaki adam (teladm)

    ben : alo?
    teladm: ... bey(babamın adını söylüyor)
    ben : ben o değilim
    teladm: sen kimsn?
    ben : oğluyum
    teladm: oğlusun demek, beni oğlumdan ayırdı
    ben : he?
    teladm: babanla konuşmak için aradım. beni oğlumdan etti, bak onun da oğlu varmış
    ben : ne diyosunuz anlamadım ki
    teladm: sen burağı biliyor musun?
    ben : babamın elamanını mı?
    teladm: evet ben onun babasıyım
    ben : haaa, tmm
  • Part 60

    burağın babamın düşmanları tarafından bıçaklandığını öğrenmiş olsa gerek, sitem doluydu babama karşı. burağı evinden defalarca almama rağmen hiç görüşmedik o adamla, hiç yukarı çıkmadım. zaten en fazla 3 kişilik bir grubun yanında dolanabilirdim çünkü 4 kişilik bir grubun yanında asosyal spazmlarım, değişik duygularım beni ele verirdi. sıkılırdım, bozarırdım, mutlu olmazdım kalabalıkta. burak'da onlara benden bahsetmemiş olmalıydı. adam devam etti...

    teladm: benim oğlumu senin baban öldürdü
    ben : ne??
    teladm: benim oğlumun katili ... (babamın ismi)
    ben : ne diyon sen amca?

    olanları anlamaya çalışırken adam titreyen ses tonunu bozarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

    teladm: neyi dicem lan. oğlumu öldürdünüz şerefsizler

    neler oluyordu? sustum, sustum, sustum. gerçek miydi bu? inanmak istemedim, tekrar sordum

    ben : ne? burak öldü mü?

    adam bir şeyler söylemişti. hıçkırıkları kelimelerini anlamımı zorlaştırmıştı. o an beynime kaynar su dökülmüştü, hiçbir tasvir anlatamazdı bu acıyı, oraya geldiğimde hayatıma neşe katan, bir sürü unutmadığım maceraları yaşadığımız, hayatımdaki tek kankam .. hayır hayır, olamaz.. telefonda acı gerçeği alacağım halde tekrar sordum soruyu. tüm bu duygularla, titrek sesimle sordum..

    ben : ne diyon amca sen ya ( yalvarır gibiydim, yalan olduğunu söyle der gibiydim)

    teladm: 2 günlük ölü benim oğlum, evlat acısı yaşasın o da aynısını görsün, deştiler oğlumu sokak ortasında, parçaladılar vücudunu..

    durdurun dünyayı ! burakla bastığımız sokakları sulayın. kalmasın ayak izlerimiz. anlatmama gerek var mıydı telefondaki adama? anlatmama gerek var mıydı oğluyla ne maceralar yaşadığımızı, oğlunun ne kadar saf kalpli bir kardeş olduğunu.. anlatmaya gerek var mıydı evlat acısı çeken garip bir yaşlı amcaya.. kapatamadım suratına telefonu, ahizeyi kulağımdan çekip odanın ortasında dolanarak konuştuğum telsiz telefonu dizlerime indirip gözlerimi kapadım. o an hiçbir şey düşünmüyordum, tarifsiz bir acı vardı içimde. telefonu kanepeye fırlatım çöktüm dizlerimin üzerine. feryat etmedim, yas tutmadım, bağırıp çağırmadım.. ağladım... hiç bu kadar içten ağlamamıştım, ölüm acısı bu olsa gerek. siması belirdi gözlerimin önünde, uzun boylu sessiz sakin bir çocuk.. farklıydı o benden, hep onu örnek alırdım kendime. o fedakardı, 19 yaşında ailesine destek olabilecek kadar fedakardı. bu kadar iyi bir kardeşlik bana yalan söyleyebilir miydi? ebru'yu başka kadınlarla karıştırabilir miydi? biliyordum artık, ebru'da yalan olacaktı. burak gitti .. ne için gitti, neden gitti? ne önemi vardı ki? 3 saat boyunca ağladım hıçkıra hıçkıra, daha aylar önce burağı eve alıp alem yaptığımız bu eve, bizim evimize baka baka. duvarların gözleri önünde haykırırcasına. öbür odaya gidip kafama sıkasım geldi fakat ne olursa olsun ölümün sırası değildi. ve o an anladım.. galiba kardeşim gerçekten öldü ! unutmadım burak, gelecektim o lanet şehire, yılbaşını seninle beraber geçirecektim. seni askere beraber uğurlayacaktık, ilerde seninle beraber iş yapacaktık ya. pastaneci kıza ayar çekecektik ya.. sensizliğin 4. ayı kardeşim, kardeşin seni çok özledi çok. cennet diye bir yer varsa umarım ordasındır, ölüm sonrası hayat vardır umarım çünkü beni bekleyen bir kardeşim var.. artık yaprak dökümü başlamıştı, babamın başına sardığı belalar ilk olarak burağı aldı aramızdan...

    akşam eve gelecekti, beni kandırmanın, delicesine hayak kırıklığı ve acıya uğratmanın, burağın hesabını verecekti tabi. en sevdiğim kardeşimi benden almanın hesabını, aldığı borcu ödemeyip tefecilere kafa tutan adam(babam) bunun hesabını verecekti. 3 saat ağladıktan sonra gözümde gözyaşı kalmadı, artık burağın öldüğüne kendini inandırmıştım. burak öldü ! dünyada tanıdığım en saf kalpli insan öldü ! diğerleri niye yaşasın? şuan sokakta bir sürü piç vardı. deşifre olmayı bekleyen ebru vardı ! ağlamanın sırası değil, yüreğimdeki ateşi ancak başkalarının yüreğine ateş düşürerek söndürürüm. kalk X ! kalk ve satıcı kızın nefes aldığı bu lanet dünyaya hesap sor. o muşmula suratlı yollunun fani olduğu bu lanet dünyada burağın toprağın altında olmasını düşündükçe delir, çıldır.. delirdim, çıldırdım.. merdivenden fırladım tüm insanlara kötülük yapma amacıyla, arabayla gözüme m*l gelen tipleri ezmek adına. koştum merdivenden, tam o sırada dur dedim. ben demedim biri dedi bana o an. ne yapıyorum ben, çık yukarı. merdivenden 2 kere inip çıktım, 3 saat akıttığım gözyaşı gönlüme düşen ateşi söndürmedi. akşamı bekle ! ilk ebru'ya gidecektim bu psikoloji ile, daha sonra da eve gelip babama hesap soracaktım. o an babam evde olsa onu öldürebilirdim. peki ya akşam? ebru'ya gittiğimde ters bir görüntüyle karşılaşırsam ne olacaktı? iyi bir görüntü beni tatmin edebilir miydi? benim kardeşim öldü o gece ve o kardeşlik ebru'yu başka bir adamla gördüğünü söylediğinde, ebru'nun kapısının önündeki tüm kötülerin koca bitarafina sokulası sivri burunlu pabuca rastlamak o gecenin güzel geçeceğinin aksini gösteriyordu. hem kardeşim öldü benim, o toprağın altındayken 2 günlük ölüyken ebru ile oturup gülüşecek miydim? babam, ebru ve sokaktaki keyifli insanlar ! kendinize dikkat edin hepinize öfkeyle bakan bir canavar var bugün !!!
  • Part 61

    akşamın olmasını beklemeye başladım artık. çok üzgündüm, tarifsiz bir acı vardı gönlümde. bugüne kadar hiç samimi arkadaşım olmamıştı, ne okul yıllarımda ne de sivil hayatımda. çok soğuktum insanlara karşı, haliyle onlar da bana sıcak değildi. burağa tuttuğum minik yastan sonra saatler artık ilerlemiş, güneş batmaya başlamıştı. aklımda bir sürü kurgu vardı, akşam ebru ile neler yaşayacağımı bilmiyordum. babam eve geldiğinde ona burağın hesabını soracaktım, yarın gidecektik bu evden. gitmeden önce de satıcı kıza bir ayar çekecektim. şuan yapmak istediğim 3 eylemden birini gerçekleştirmek üzere, gözyaşlarımı iyice kurulayıp, banyoya girip kendime geldikten sonra giyindim ve ebru'ya doğru yola çıktım. ebru'yu evden uzaklaştırma bahanesini de çoktan bulmuştum. ebru'ya ne burağın öldüğünü, ne de taşınacağımızı söylemicektim tabiki. kafamı hiç yerden kaldırmayarak arabaya doğru gittim ve bindim. arabanın yan koltuğuna baktığımda oraya en çok oturan kişi geldi aklıma. o artık fani değildi, ama şuan onun iddia ettiği birşeyi kanıtlamak için gidiyordum. kayıtlarda ebru'nun yanında bir erkek görecek miydim?

    hafif insan ruhunu okşayan bir müzikle ebru'ya gidiyordum. o an yaptığım tek şey sadece yolu izlemek oldu. etrafta ne olup bittiği umrumda değildi, bir an önce ebru'ya gidip gerçeklerle yüzleşmeye koşullandırdım kendimi. arada bir gözlerimi süs biberi gibi yakan burakla anılarımız aklıma gelse de, ebru'ya giden yolu gözlerim kızarmadan bitirmiştim. ebru benim ona bugün geleceğimi biliyordu. aslında ebru'yu falan görmek istemiyodum fakat bu moralimin sıfır olduğu lanetli günde, kamera kayıtlarında rastlayacağım bir erkek görüntüsü beni ebru'dan soğutmak için çok iyi bir fırsat olacaktı. her gelişimde içimi heyecan kaplatan kapıdan hiç heyecanlanmadan geçtim. kapıyı çaldım, ebru açtı. ebru'ya o gün mutluluk rolü oynamaya çalıştım. ben fazla başarılı olmadığımı düşünsem de, ebru mutlu göründüğü için galiba mutsuzluğumu hissettirmedim diyordum içimden. onunla havadan sudan konuşup bişeyler yedikten sonra ebru'ya az da olsa para vermiştim. dolapta içeceği olmayan ebru'ya canımın içecek istediğini söyledim. ebru büfeden al gel dese de halsiz olduğumu kendinin almasını söyledim...

    ebru bunu kabül ettiğinde, içimde minik bir heyecan oluştu. ebru büfeye gittiğinde artık çok merak ettiğim kamera kayıtlarına bu psikoloji ile bakacak olmak fırtına öncesi sessizlik miydi bilmiyordum. ebru büfeye içecek almak için çıktığında yerimden ok gibi fırlayıp yatak odasındaki saati ve oturduğumuz salondaki saatin içindeki usb kablosunu ebru'nun laptopuna taktım. ilk olarak yatak odasını taktım tabiki, beni asıl ilgilendiren orasıydı. küçük küçük ilerleterek 3 günü dakikalara bölmeye çalıştım. sonlara yaklaştıkça içimi bir huzur kaplamaya başladı. çünkü ebru odaya sadece yatmak ve üstünü değiştirmek için girmişti. fakat bir önceki günün olduğunu tahmin ettiğim kayıtlarına baktığımda aynı gün yaşanabilecek ikinci acıyı yaşadım. burağın ölümünden sonra, burağın iddialarının doğru çıkması, ebru'nun o gece kel bi adamla deli gibi sevi*iyor olması tahmin ettikleriminin gerçek olduğunu gösterdi. öfke, hırs
    hüzün, mutsuzluk .. bu farklı duygular kapladı içimi. bundan sonra ne yapacağımı belirlemek için birkaç dakikam vardı...

    ebru o an artık gözümde ucuz bir kadındı. bu kadar çok sevdiğim bir kadını başka erkekle bu kadar yakın görmek fazla yakmamıştı canımı. çünkü o gün yeterince acı çekmiştim. bir günde ne kadar alışmıştım acı çekmeye. ne yapmalı ne yapmalı ne yapmalı. kafamda bu tilkiler geziyordu. apar topar saatleri yerine koydum. usb'yi cebime attım, ebru'nun kaseti artık cebimdeydi. karar veremedim ne yapacağıma. kafamı binlerce soruyla işgal edip bosver edip attıktan sonra ebru içeri geldi. elinde bir kola, ne kadar masum bakıyordu bana. 1 gün önce adamın biriyle seviş*n bu kadın mıydı? insanları görünüşüne göre yargılamayı o gün bırakmıştım artık, bu masum görünen kadının içindeki pisligi kamera kayıtları ele vermişti. o kapıdan girdikten sonra ben bunları düşünüyordum. 1 günde 2 kere delicesine üzülmek ve hayal kırıklığına uğramak adeta hayattan kopartmıştı beni. ebru konuşuyordu fakat bense halı desenlerini inceliyordum. ebru bana ne olduğunu sorduğunda yüzüne bakmadan halı desenlerini incelemeye devam ettim. ebru ne olduğunu sordukça inatla garip hareketlerime devam ettim...

    ebru: niye yüzüme bakmıyorsun?

    - alooo sana diyorum
    - noluyo ya şaka mı yapıyosun?
    - X?
    - bi de bunu mu buldun şimdi? ısrarla gözlerimi yerden kaldırmadım. o masum yüzüne bakmak istemiyordum bu kadının. o gece ona veda mı edecektim bilmiyordum. cebimdeki kasetiyle mi özlemimi giderecektim. vay be ne hallere düştük diyordum içimden. ebru daha sonra yanıma geldi ve gözlerimin içine bakıyordu yandan, kesiyordum onu süzüyordum. içimdeki sevgiyi onlarca part girerek anlattığım bu kadın, başka bir adamla sevi*iyordu. her ellerini tuttuğumda bir mayhoş olan gönlüm, o gece ebru'nun ellerinin yanaklarımda gezmesini istemiyordu adeta. yıkılmıştım o gece, van depremi gibiydi gönlüm, kalbim .. ebru ellerini yanaklarıma atarak;

    ebru: ne oldu?
    - ya konuş delirtme beni


    çevirdim gözlerimi ona doğru. ben suratımı çevirir çevirmez dudaklarını dudaklarımla buluşturdu ebru. itememiştim onu, karşılık vermiyordum ama dudakları hala tatlıydı. ebru dudaklarımı öperken gözlerimi tutkudan değil, onun az önce izlediğim kaset sahneleriyle kapandı. gözlerimi kapattığımda tutkuyu değil, acıyı hissettim. ne çok değer vermişim bu kadına, ne çok sevmişim bu kadını. onunla sahilde el ele gezmek, yağmurun altında ıslanmak ve daha nicesi. bene bunları coşkuyla yaşayıp evde onu düşünürken, geceleri onu düşünüp yatarken bu kadın başka erkeklerle mi olmustu.. inanmıyordum, kabul etmiyordum.. fakat gördüm, burağın gördükleri ve içimdeki şüpheler doğru çıkmıştı. o gece kaybetmeyi kabullenmiş bir loserdim. yıkılmıştım işte, bağırıp çağıramadım, kalkıp gidemedim o evden. duygularını kaybetmiş bir deli gibiydim, ot gibiydim. ebru öpüşmeyi giderek ateşlendirip, bunu ileriye dönüştürmek için elinden geleni yapmaya başladı. doymamış mıydı dün gece oldugu adama? nefretim daha da arttı, pantalonumun cebinde intikam vardı intikam. pantalonumun cebinde onun o adamla kaseti vardı...

    kaybettiğim duygularım tekrar canlanmaya başladı. ebru'yu sevdiğim bir kadın gibi değil, para verip halledilen kadınlar gibi görmeye başladım. en son ki beraberligimizde aşk buseleri yerini hayvanimsi bir elektiriklenmeye bırakmıştı.. o gece onu halletmeyi kar belledim, ebru'nun dudaklarını öpmüyodum, ısırıyodum. ebru ile ilişkimiz sırasındaki diyaloglarımız ebru'yu çok şaşırtmaya devam ediyordu. ebru'yla o gece onu dover gibi olmustum

    ebru: ne oluyo sana
    ben : susss
    ebru: yuhh ne oldu sana be
    ben : ne olmuş
    ebru: bu sertlik ne?

    içimden(ihanetin bedeli). benim sertliğimle daha da etkilenmisti ebru fakat ben intikamımı böyle alıyordum işte, asıl intikam cebimdeki ebru'nun görüntüleri olabilirdi...
  • Bekliyoruz
  • devam, nerede part62
  • Part 62

    unutmuştum burağın ölümünü, geçmişi içimdeki acı. ebru'ya olan intikamımı cinsel yoldan alicaktim,. . . ebru o gece bana hiç olmadığı kadar yumuşak davranıyor, erkeğine tapan bir kadın rolüne giriyodu. sertlikten hoşlanıyodu bu kadın. durmadım .



    ***************Bazi bolumleri gecmem gerekti*****************
    (orj okumak isteyen netten bulsun baya yer atladim sansur yapilcak gibi anlatmamis yazar...)


    çok devam etmedik 3-4 dk kadar sonra buzdolabından çekildik. ebru'dan nefret eden ona sahip olmak isteyen konumundan çıkmıştım, ona son kez sahip olduğum o geceyi değerlendirmek için hiç olmadığı kadar bi durumla birlikteliği sürdüyordum. intikamımı aldığımı düşünmeye başladıktan sonra yaşayabileceğim en büyük talihsizliği yaşadım. Kendimi geri cekemedim. artık onu ebru düşünmeliydi.. ne yapmıştım ben? umrumda değildi...


    ebru çok kızmıştı bana o gece, ben de ona amaaan diyip kapıyı çarparak evinden çıktım. ne yaptım ben, ne ettim lan ben? sorularını yöenlte yönelte eve gittim. burağın ölümü üzerine sarsılmama rağmen ebru'dan intikam almak için ona hayvan gibi sahip olmustum. eve gidip babamdan burağın hesabını bile soramazdım, yorgundum. ebru'ylaykende geri cekemedim kendimi.. şimdi ne olacaktı? gidecektik buralardan babamla, ebru kendi başının çaresine baksın diyordum içimden. yarın hattımı iptal ettirip, sırra kadem basmayı düşündüm. eve gittiğimde babamı göremedim. telefonla aradığımda babam eve yarın geleceğini söyledi. yarın taşınacaktık saten, babama burağın ölümünden haberdar olduğumu bunun hesabını vereceğini söylediğim de her şeyi benim için yaptığını, üzülmemi istemediği için söylemediğini anlattı. neyse ki o gece 3. şokumu yaşamıştım. burağın ölümü, ebru'nun başka erkekle olması ve ebru'nun içinde dolasan bana ait seyler.. ne lanet bir gündü o öyle, ne igrenc bir duyguydu bu? 1 günde böyle çöküş yaşanır mıydı? uyumadım o gece düşündüm düşündüm...


    neyse ki sabah oldu. bu gece taşınacaktık bu evden . satıcı kıza bir ayar çekmek lazımdı. uzun süredir görmemiştim onu, dün dışarı çıktığımda satıcı kızın dükkanına bile bakmamıştım. o kıza şuan bişeyler yapmak çok saçma olurdu, akşamı beklemem lazımdı. aklım hala dün gecede idi. ne olacaktı? hamile falan kalırsa ne boh yiyecektik, banane ya , offfffffff , naptım ben, poffffffffff .. neler olacağını tahmin etmek, tahmin bile etmek istemediğim tahammülü çok zor öngörülerdi. öyle böyle akşamı ettik, ben babamın nakliyeyle geleceğini düşünürken, babam eve gelip hadi gidiyoruz dedi. ne olduğumu anlamadım.

    ben : nasıl yani?
    babam: oğlum eşyalar burda kalcak, ben fotoğrafları falan sabah paketledim. bize ait, bizi deşifre edicek bir şey yok bu evde.
    ben : eşyalar nolcak?
    babam: yav yürü hadi, aşağıda eleman bekliyo senin arabayı o kullancak, sen benimle yeni eve gelceksin.
    ben : ya eşyalar nolcak?
    babam: lan oğlum her evde mobilya var, bizi deşifre edicek özel eşyaları toparladık biz sen uyurken. hadi çabuk
    ben : tamam.



    arabadan indiğimde kapımızın önündeki 5 tane öküz gibi adamı gördüm. babam elimdeki anahtarı onlara verdi, 4 adam benim arabama bindiler, diğeri de bizle birlikte babamın arabasına bindi...


    sessizce babama dönerek bu adamların kim olduğunu sorduğum da, takipte olabileceğimizi, eve giderken sıcak bir temas halinde bu adamlarla karşılık vereceğimizi söyledi. vay anasini neler oluyor lan dedim içimden. karanlık bir adamın çocuğuydum, dizilerde gördüğüm olaylı mafya filmlerini anımsatan bir geceydi.. ve yolculuk başladı. tam yarım saat boyunca yoldaydık, o şehirde kalacağımızı söyleyen babama güveniyordum bu konuda. babam sürekli ön aynaya bakarak arkayı kolaçan ediyordu, ben ilk başta bu durumun bizi takip eden babamın adamlarından kaynaklandığını düşündüm. fakat bir süre sonra babam arkasındaki adama dönerek ''şunlara işaret et, arkalarındaki araba dakikalardır bizi takip ediyo'' dedi. adam cep telefonu ile birilerini arayıp durumu izah etti. aradığı kişi arkamızda benim arabayı kullanan şoför olmalı. tüm bunları anlamaya çalışırken kurşun sesleri ile irkildim. silah sesleri duyulmaya başladığında babam boş yolda 5. vitesin sınırlarını zorluyordu. ''ne yapıyon, ne oluyo lan?'' bu soruları babama yönelttiğimde babam çok sakin bir şekilde bir şeyin olmadığını söyledi..

    arka koltukta oturan adam da camı açarak arkaya ateş etmeye başladı. lan lan lan lan. arabammmmmmmm. benim arabayı kullanan grup ile, bizi takip eden grup yolda yan yana çatışıyordu resmen. yol çok genişti, günün 4. şokunu yaşarken, artık kalbim kaldırmayacak gibiydi. kalbim yerinden fırlayacak gibi olduğunda panikleyen ruhum ve bedenim araba ile sarsıldı. arabamız resmen yoldan çıkar gibi oldu. muhtemelen tekerimize sıkmıştı şerefsizler, babam fren pedalını köklediğinde bizi ölümden o an kurtarmıştı. ''Xi al, Xi al'' dedi babam ve arabadan hemen indi. adam benim omzumdan tutarak arabanın önüne çekti. evet beyler bu yazıyı saat 3'de yazıyorum o yüzden fazla güzel anlatamıyorum ama o an tarifsizdi. resmen çatışma başladı. bizi takip eden bir arabanın içine tam 5 kişi doluşmuşlardı. sayılarını ancak onların cesetlerini gördüğümde keşfedebildim. arabam maaf olmuştu. babamın elemanlarından ikisi şehitti. tarifsizdi, tarifsizdi emin olun. bir kenara çekilip olayları izliyordum. babam yine birilerini arayıp ... yol üzerinde kaldık, 3-4 araba ile gelin dönüşte adamları da alırsınız dedi. yanıma gelip ''korkma oğlum geçti'' dediğinde babama çok sert çıkıştım. '' ne korkcam ya sen beni tanımamışsın, sayende her şeye alıştım'' dediğimde babam gülerek elemanlarının yanına gitti. 7 tane ceset yatıyordu yol üzerinde, yüzlerine bakmamıştım. adamlar en sakin en tenha in cinin uçmadığı yerde saldırmıştı bize. zaten bunu işlek bir yol üzerinde yapsalar, hem masum insanlar ölür hem de kurtulanlar bile ceza evini boylardı. o gece winner bizdik. yuh dedim içimden, sonunda bunu da yaşadım ya.. benden iyi bir komando olur artık, ölümle burun buruna gelmek, birinin size namluyu yönelttiğini hissetmek çok başka bişey. yeni gelen godomanlarla beraber yeni evimize geldik. köy gibi bir yerdi burası, karanlık gecede görebildiğim tek şey tozlu topraklı 2 katlı evlerdi. son acı dolu ve aksiyonu bol olan 2 ayı yaşamak için, yeni evimize babam ve adamlarıyla adım attım.
  • oha oha en sonunda çatıştılarda :)
  • ...
  • Devam...
  • Mesajım bulunsun.
  • Devaam
  • Devammm
  • Sonunda çok pis söveceksiniz
  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.