Şimdi Ara

28 yaşındayım ve hiç kız arkadaşım olmadı (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
189
Cevap
17
Favori
25.139
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
144 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • hocam klasik gelebilir ama bence daha pozitif bakmaya çalış olayları. aksine senin kızlarla çok daha rahat konuşman gerekir. kaybedecek bir şeyin yok. hocam kendini geliştirmenle alakalı inan. bak yazını okurken bile onlarca karakter hatası, kelime hatası var. yazmaktan başlayarak kendini geliştir. bunlar basit konular değil. %7 fizik olarak eksiksin. geriye kalan %93'ün de mi yok? bence var. yazında görüyorum o ışığı.
  • Hocam çok dertlenmissin , herkesin bir kismeti vardır. Seninde var aramaya başla, cikacaktir karsina.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedman

    quote:

    Orijinalden alıntı: lithiium

    Ben de çirkin olduğumu düşünüyorum üstelik kızım ama özgüven problemim de var

    Tanışalım

  • Dostum herkesin bir alıcısı cıkar merak etme.benim bir arkadaşımucube gibiydi ortalama üstü bir kızla evlendi.sen yinede umudunu kesme elbet bulursun birini.Şunu unutma tamam sen yakışıklı olmayabilirsin çirkinde olabilirsin ama kızların hepside prenses değil.ortalama bir kız denk getirsin umarım
  • usta klasik yargıdır taş gibi hatunların yanında hep tipsiz erkekler olur
    şaka bir yana bu kadar dert etme bu olayı elbet seni de beğeneni çıkar ancak aşırı derecede bir oz güven eksikliği seziyorum kendinize güvenin olum ya hatunlar sizi yemez korkmayın rahat olun girişken olun korkmayın yav



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi smugglers -- 17 Ağustos 2014; 23:00:31 >
  • ne45zmnkakuluzrs kullanıcısına yanıt
    Ayda yalnızca 9.90'dan başlayan fiyatlarla mı?
  • Dış güzelliği fazla takılmayın. Karakter olmadığı sürece (eğer aptal değilseniz) hiçbir önemi yoktur. Tabi ki herkes estetik biri ile birlikte olmak ister. Aslında bu biraz da içgüdüseldir. Onunla daha iyi üreyebileceğimizi yada daha sağlıklı genler aktarabileceğimizi düşünürüz. Yine de duyguların esiri olmamak gerekiyor. Mantık ile duygu arasındaki dengeyi korumalısın. Kızları üst mertebede görmeyin. Cinsiyet haricinde o da sizin gibi bir insan. Karşılarında kendinizi küçültmeyin. Rahat davranmaya çalışın. Aslında hiç kimse sizin dış görünüşünüz ile ilgilenmiyor. Diğerlerinin ne dediği önemli değil. Sizin ne düşündüğünüz önemlidir. Bir erkek arkadaşınız ile nasıl konuşuyorsanız, bir kız ile de o kadar rahat konuşabilmeniz gerekiyor.

    Çevrenizdeki insanların dediklerine de fazla kafayı takmayın. İstediğiniz zaman evlenirsiniz. Belki de böylesi sizin için daha hayırlı olacaktır. Sadece hayatın akışına bırakın ve kasmayın. Özel bir çaba içerisinde girmeyin. Kızlara gereğinden fazla ilgi gösterirseniz tepenize çıkarlar. Bugün kendilerini bu kadar matah bir şey sanmalarının nedeni de bu şekilde yetiştirilmeleridir.

    Benimde şu ana kadar hiç sevgilim olmadı ve 18 yaşındayım. Şu an gerek duymuyorum.




  • hocam eğer sen hayatının merkezine güzel kızlarla birlikte olmak, playboy gibi takılmak gibi şeyleri koymuşsan evet çirkinsen kaybetmişsin; ama insanın tek yaşam amacı kadın- erkek ilişkileri değildir.. mesela normal arkadaşlarımız hayatımızda birer objedir; onlar için fiziksel özelliklerimizin hiç bir önem yoktur.. ailemiz hayatımızda birer objedir onlar hiçbir zaman bizim fiziksel özelliğimizle ilgili yorumlara sahip değillerdir..yani güzellik çirkinlik hayatımızın çok az bir kısmını etkiliyor..boşver bunları sen yaşamına bak..gün gelir evlenirsin de kısmettir sonuçta bu işler; evlendiğin insan da çok güzel olmasa da mutlu olmayı ön koşul edin kendine.. çocuk bile yapmıycam demişsin.yukarıda söylediğim gibi eğer ki çocuğunun ilerde bir playboy olmasını istiyorsan ve eğer söylediğin kadar çirkinsen bence de çocuk yapma çocuk da genlerini anne babadan alıyor sonuçta o da senin gibi çirkin olur.. ama senin amacın hayırlı bir evlat yetiştirmekse vatanına milletine iyi şeyler yapacak güzel bir insan yetiştirmekse fiziksel özelliği ne önemi var Allah aşkına?

    son olarak bir şey daha yazmak istiyorum..geçenlerde bir arkadaşımla sultanahmet meydanındaydık..4 kişilik bir turist kafilesine rast geldik.. ikisi kardeşti galiba yaklaşık 20 yaşlarında iki kız.. güzelliklerini anlatamam yani normalde böyle şeylerle pek işim olmaz ama onları görünce kendimi kaybettim. hani adriana lima bile onların yanında boş kalır..neyse bu turistlerden diğer ikisi de bir çift..büyük ihitimalle bu kızların anne ve babaları 40-50 yaşlarında..annelerini görmen lazım; saçları kısa yüzü nasıl çökmüş yaptığı makyaj da onu daha bi kötü gözteriyordu sanki..arkadaşa dedim bak bu kızlarında en fazla 20 seneleri var anneleri gibi olmaları için.. o da bi düşündü haklısın dedi yolumuza baktık..anlayacağın güzellik çirkinklik insan hayatında kısa bir dönemde az bir yer kaplar boşver böyle şeylrei; mutlu olmaya bak




  • Üzülerek söylüyorum ki haklısın. Ama herkese göre biri var bu hayatta bunu unutma.
  • kör biriyle evlenin
  • Leonardo DiCaprio. kullanıcısına yanıt


    ben geneleve gittim aybi beni kovdular ben napim aybi.

    kendimi mi yapiyim niye kovuyorsun yani?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi naberabi -- 18 Ağustos 2014; 5:03:08 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: naberabi

    quote:

    Orijinalden alıntı: redtime

    Edemiyorsun işte,kaltak veya değil karaktersiz veya değil sonuç olarak sevmek sevilmek duygusunu yaşıyor işte aşk istemdışıdır bundan 10 sene önce arkadaş grubum vardı lisede ben birini seviyordum ama diğer kızların yanında arkadaşlarıma göre yüzüne bakılmaz o kadar güzel kız vardıki sarışından tut esmer güzeline bense kısa boylu arkadaşlarıma göre güzel bile olmayan bir kızı sevmiştim,diğer verdiğin örnek farklı gene,önce dışını beğenmiş sonra içini,içinin güzelliğini görmesi için dışını azda olsa beğenmesi lazım.Nasıl güzelliğin derecesi varsa çirkinliğinde derecesi vardır çok çirkin olmak başka çirkin olmak başkadır.Okan Bayülgen'de çirkindir İlyas salmanda peki bu ikisinin arasında fark yok mu sence?El ayak tutuyor meselesine gelince herkesin derdi kendine göre büyüktür görmeyen bir insan için görmek çok önemlidir sağır bir insan için duymak çok önemlidir evladını kaybetmiş bir insan düşün eli ayağı tutuyor diyebilirmisin elin ayağın tutuyor boşar işte fiziksel olarak sağlıklı olmak kadarda psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir sevmek sevilmek bir ihtiyaçtır olmassa oluyor ama eksik oluyor işte ayrıca fiziksel olarak sağlıklı olmak kadar psikolojik olarakta sağlıklı olmak önemlidir.İntihar eden insanlara bak çoğunun fiziksel sorunu yoktur genel olarak psikolojiktir yani bir insan fiziksel sorunu olsada bir şekilde mutlu olabilir ama psikolojik olarak sorunluysa o sorunu çözmeden mutlu olması nerdeyse imkansızdır.

    birader profosyonel yardım deyip amerikan psikiyatrisine güvenme seni mahvederler.beni mahvettiler.bu yazdığımı oku.

    kardeş burdaki Amerikan psikiyatrisini öven ilacı savunan yaklaşımları boşver.sen bu işin içinden geçen beni dinle.
    Amerikan psikiyatrisi hastaları azarlamak için kurulmuş yalan bir tıp dalıdır.ne bu amerikan psikiyatrisiyle işin olsun nede ilaçları kullan.bende psikiyatrik ilaç kullanıyorum ama mecburiyetten.bu daha önce yazdıklarımıda oku.

    arkadaşlar ben obsesif kompülsif sorunu olan bir hastayım.bu yüzden 5 yıldan fazla ilaç kullandım.başka bir forumda ilaçların zararıyla ilgili olarak yazdığım yazayım.obsesif kompülsif bozukluk.ama bu yüzden psikiyatriste gitme.psikiyatri sahte bilimdir bilimselliği yoktur ilkeldir. bir süre sonra psikiyatride sana köle gibi davranırlar.ilaçlarıda çok zararlıdır.cinsel sorunlarda tut kansere kadar her çeşit hastalığa sebep oluyor.fiziksel olarak hiçbir aktivite spor yapamazsın.zihinsel olarak yorgunluk ve zeka geriliği yapıyor.sıkıntı yaratıyor.iş hayatın vb akıl gerektiren hayatın biter.kitap bile okuyamazsın ders bile çalışmazsın psikiyatrik ilaç alırsan.mesela beni zorla hastaneye yatırmışlardı orda kitap okuyordum hiçbirşey aklıma girmiyordu.hastalığıda daha iyi etmiyor çok daha kötü ediyor.o yüzden ilaç alma kendi kendine atlatırsın ama ilaç alırsan ömür boyu kalıcı olur hastalık.zaten şimdiki kurumsal psikiyatri denen sahte bilimi abd başkanı freuda kurdurtmuş diye biliyorum.ben ilacı bıraktığım halde kötü etkisini hala hissediyorum.ilacı alma kendi başına iyileşirsin geçmiş olsun.ayrıca çeşitli psikiyatristlerin veya hastaların veya konu hakkında bilgisi olanların yazılarını paylaşayım.

    Psikiyatra Gidip İlaç Alan Bu Kitabı OkusunEleştirel psikiyatr Moncrieff, psikiyatrik ilaçların, giderek yaygınlaşan antidepresanların yararını sorguladığı "İlaçla Tedavi Efsanesi"nde, uzun süreli psikiyatrik ilaç tedavisinin zararlarıyla ilgili bizi uyarıyor.İstanbul - BİA Haber Merkezi 13 Mart 2010, Cumartesi Britanyalı psikiyatr, Eleştirel Psikiyatri Ağı'nın eşbaşkanı Joanna Moncrieff, bizi giderek yaygınlaşan psikiyatrik ilaçlarla ilgili uyarıyor: Bu ilaçların gerçekten yararlı olduğu konusunda yeterli kanıt bulunmadığını, tersine ilaç şirketleri ve psikiyatrların ortaklaşa bir efsane yarattığını ortaya koyuyor. Metis yayınlarından çıkan "İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış" kitabında Moncrieff, birçok psikiyatrik ilacın, plasebo, yani kişinin ilaç olduğu düşündüğü "kandırmaca ilaç"lardan daha yararlı olmadığını gösteriyor. Sıradan sıkıntılardan en ciddi travmalara kadar her yerde antidpresan Psikiyatrik ilaçların kişinin sorunlarıyla yüzleşmesini engelleyip onu uyuşturarak belirtilerini durdurduğuna dikkat çeken Moncrieff şunları söylüyor: "Satış kampanyaları özellikle Batı ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunu günlük yaşamın sıradan sıkıntıları için bile antidepresan almaya ikna etmiş durumda. Ayrılıklardan iş hayatındaki zorluklara, cinsel tacizden en travmatik deneyimlere kadar her şey beyin kimyası sorunlarına dönüştürülmüştür. "Kendi hayat hikayeleri ve kişisel özellikleriyle tek tek bireyler, basit biyokimyasal mekanizmalara indirgenmiş ve bu sayede insan deneyiminin ve ıstırabının gerçekliği inkar edilmiştir." Moncrieff, sorunlarımızı ilaçla çözebileceğimiz mesajının çocuklara kadar uzandığına da dikkat çekiyor ve çocukların giderek "pazarın" daha büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Ancak bu efsanenin yaratıcısı yalnızca ilaç şirketleri değil, Moncrieff'e göre. Moncrieff şirketlerin ilaçları tarihsel olarak nasıl pazarladıklarını ortaya koymasını yanı sıra, tıp ve hekimlik alanında daha fazla alan, "uygun yer" isteyen psikiyatri kurumunun da sorumluluğunu ifşa ediyor. İlaç merkezli, dürüst yaklaşım Moncrieff, bu "hasta merkezli" yaklaşım yerine ilaç merkezli yaklaşımı öneriyor. "Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil, normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğunu kabul eder. Ve nihayet zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." Moncrieff bir röportajında bu efsaneyle ilgili şunları dile getiriyor: "Bu ilaçlarla insanları uyuşturuyoruz. Bu belirtileri baskılayabilir, ama ters etkileri de oluşur. İlaçlıyken yavaşlarsınız, duygusal duyarlılığınız düşer. Psikiyatrlar bu konuda daha dürüst olmalı; ama toplum ve politikacılar da dürüst olmalı. İnsanları tedavi ediyormuş, iyileştiriyormuş gibi davranıyoruz, çünkü bu insanları denetim altında tutmakla ilgili bizi rahat ettiriyor. Bazen gerçekten ruh sağlığı söz konusu olduğunda insanları denetim altında tutmaya ihtiyaç vardır, ama en azından ne yaptığımızla ilgili dürüst olmalıyız. İlaç şirketleri bizim dürüst olmayışımız üzerinden para kazanıyor." (TK) İlaçla Tedavi Efsanesi - Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir BakışJoanna MoncrieffÇev: Tevfik AlıcıMetis Yayınları, Şubat 2010, 340sf.

    http://www.bianet.org/b...c-alan-bu-kitabi-okusun

    Psikiyatrik İlaçlar İyileşmeyi Engelliyor

    Robert Whitaker

    Çeviren: Üstün Öngel

    Sekiz dalda Oskar'a aday olan “Akıl Oyunları” (A Beautiful Mind) adlı film, her yüz Amerikan vatandaşından birini derinden etkileyen "şizofreniden", insanların kurtulabileceğine ve kurtulduğuna haklı olarak dikkat çekti. Ne yazık ki, film, John Nash'in "iyileşme" süreci hakkında gerçekle alakası olmayan bir bilgiyi karşımıza çıkarıyor –Nash'in "ilaç tedavisiyle" "şizofreniyi" yendiğini uyduruyor– ve hepimizin dikkatle üzerinde durması gereken şu soruyu karşımıza çıkarıyor: "Şizofreniyi" iyileştirmede kullandığımız ilaçlar uzun vadede "şizofreniden" kurtulmamızı mı sağlıyor yoksa bu ilaçlar "iyileşmeyi" engelliyor mu?

    Filmde Nash, Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmasında “yeni tür ilaçları” aldığından bahseder. Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu (NIHM, National Institute of Mental Health), filmin yönetmeni Ron Howard’ı, Nash’in iyileşmesinde ilacın "hayati katkısını" göstermesinden dolayı över. Sylvia Nasar tarafından kaleme alınan Nash’in biyografisinde, ki filmin senaryosu bu biyografiye dayanıyor (ama ciddi değişikliklere uğratılarak), bu dahi matematikçinin 1970'de anti-psikotik ilaçları almayı kestiği ve yirmi yılda yavaş yavaş "iyileştiği" vurgusu yapılmaktadır. Nash’in Matematik bilimi dünyasına geri dönmesini sağlayan bu uzun hassas dönemde "ilaç almayı reddetmesinin şans olduğunu" belirten Nasar, ilaçların sağlığa zararlı etkilerinin "bu dönüşü imkansız kılabileceği" sonucuna varır.

    Nash’in durumu tipiktir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "şizofreni hastalığından" uzun dönemde kurtulma oranlarının, ABD ve diğer “gelişmiş” ülkelerde, "hastaların" çok azının anti-psikotik ilaçlar kullandığı Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelere kıyasla çok daha kötü olduğunu bulmuştur. Amerikalılar defalarca doğrulanan bu gerçekten habersizdir. “Gelişmemiş” ülkelerde, "hastalığın" teşhisinden sonraki beş yıl içinde, "hastaların" üçte ikisine yakını oldukça toparlanmaktadır. "Hastaların" %40'ı ise tamamen iyileşmektedir. Oysa ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde, "hastaların" çoğu kronik "hasta" olarak hayatlarını sürdürmektedir. “Gelişmiş” ve “gelişmemiş” ülkeler arasında tespit edilen farklılıklar o kadar yüksektir ki, Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş bir ülkede yaşıyor olma durumunun, bir "hastanın" tamamen iyileşmesini engelleyici bir gösterge olduğu sonucuna varmıştır.

    İlaç Efsanesi

    Dahası var. Bayan Psikolog Courtenay Harding, Vermont Eyalet Hastanesi'nden 1950'lerin sonunda taburcu edilen kronik "şizofreni hastalarının" üçte birinin tamamen "iyileştiğini" 1987’de bildirmiştir. "Tamamen iyileşen" bu gruptaki insanların paylaştıkları ortak nokta şudur: Hepsi de anti-psikotik ilaç kullanmaktan vazgeçmiştir. Bayan Harding, "şizofren hastaların" hayatları boyunca ilaç almaları gerektiğinin bir “safsata” olduğu sonucuna varmıştır.

    Harvard Tıp Fakültesi araştırmacıları 1994 yılında, ABD'li "şizofreni hastalarının" durumunun son yirmi yılda, eskiye nazaran daha da kötüleştiğini bulmuşlardır. Araştırmacılar, bugünkü hastaların durumunun, hastaların saatlerce banyo küvetine yatırılmasıyla tedavi edilmelerini amaçlayan yüz yıl önceki durumdan, daha iyi olmadığı sonucuna varmışlardır. 1998 yılında Pensilvanya Üniversitesi'nde araştırmacılar, kullanılagelen anti-psikotik ilaçların beynin bir bölgesinin büyümesine neden olduğu ve bu büyümenin durumu daha da kötüleştiren belirtilerle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

    Çok boyutlu ve kapsamlı ilgi ve yardım başarı sağlıyor

    Bütün bu sonuçlar, birkaç Avrupalı doktoru, ilaç dışı alternatifleri araştırmaya itmiştir. Finlandiya’da doktorlar, yeni tanı konan "şizofreni hastalarına" çok boyutlu ve kapsamlı bir yardım programı uyguluyorlar: psiko-sosyal danışmanlık, sosyal destek hizmetleri ve anti-psikotik ilaçların titiz kullanımını kapsamaktadır. Bazı "hastalar" düşük dozda ilaçlar kullanarak, bazıları da ilaç kullanmadan ilerleme kaydetmektedirler. Aldıkları sonuçlar ise harika: "Hastaların" çoğunluğu, çok uzun süre psikotik belirtilerden arınmış bir şekilde ve işlerine tutunarak yaşamaktadırlar.

    John Nash’ın "iyileşmesi" etkileyici bir hikâyedir. Film, Nash'in iyileşmesinde anti-psikotik ilaçların olumlu etkisi olduğu uydurmasıyla bize haksızlık etmektedir.

    Hikâyesi hiç değilse, anti-psikotik ilaçların uzun dönemde etkili olup olmadığını, açık ve dürüst bir yaklaşımla yeniden değerlendirmemize ilham vermelidir. Böyle bir değerlendirme, psikolojik yardım anlayışımızda reform yapmamız için bir adım oluşturabilir. Her şey bir yana, WHO’nun çalışmalarından reformun hayati bir gereklilik olduğu anlaşılmıştır. Belki bu adımlardan sonra, bu ülkedeki (ABD) "şizofreni hastalarının" "iyileşme" oranlarının Hindistan ve Nijerya gibi yoksul ülkelerdeki hastaların "iyileşme" oranlarına yaklaşacağını ümit edebiliriz.



    USA Today Gazetesinin 4 Mart 2002 tarihli yayınında Sayfa 13A'da Robert Whitaker imzalı yazı.

    Robert Whitaker, “Amerika’da Delilik: Kötü Bilim, Kötü İlaç ve Akıl Hastasına Sürekli Kötü Muamele” kitabının yazarıdır.



    Çevirenin notu:

    “A Beautiful Mind” (Akıl Oyunları) isimli Oscar’a sekiz ayrı dalda aday olan film beraberinde Amerikan medyasında geniş yankı bulan umulmadık bir konuda tartışma başlattı. Filmin konusu, 1994 yılında Oyun Teorisinde kullanılan “Nash Denklemleri” ile Ekonomi Bilimine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Ekonomi ödülü alan deha matematikçi John Forbes Nash’ın dramatik hayatı. John F. Nash’ın hayatının otuz yıla yakın bölümünü şizofreni tanısıyla geçirmiş olması filmin senaryosunu etkilemiş, hatta gerçeklikten uzak bir şekilde etkilemiş. Filmin bir sahnesinde Nobel ödülünü almadan hemen önce yaptığı konuşmada “yeni tür ilaçların” hastalığını iyileştirdiğini belirtmesinin kendi biyografisi ile tamamen ters düşmesi Amerikan medyasında tartışmaları başlattı. Yukarıdaki yazı bu tartışmanın bir yansımasıdır.
    http://www.ustunongel.c...dex.php?ll=detay&src=71

    depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçlardan özellikle seçici serotonin geri alım engelleyicisi (ssri) grubundan ilaçların özellikle birkaçı, homisid (başkasını öldürme), suisid (kendini öldürme) hatta her iki davranışa birden yol açabilir. 2- psikiyatrik ilaçlar, beyinde kalıcı hasara, kansere neden oluyor. 3- psikiyatrik ilaçlar, beyin biyokimyasını etkileyerek, daha doğrudan deyişle değiştirerek psikiyatrik bozuklukları tedavi ediyor. mesela yukarıda anılan ssri ilaçlar, beyindeki serotonin adlı biyoamin'in akışını hızlandırıcı etkiye sahiptir. başka ilaçlar da dikkate alınırsa, psikiyatrik ilaçlar, dopamin, noradrenalin üzerinden beyinde biyokimyasal değişmelere yol açarak sonuca ulaşıyor. halbuki söz konusu ruhsal bozuklukların, beyindeki biyokimyasal değişmeler sonucu ortaya çıktığı konusunda kesin kanıt yok. 4- psikiyatrik ilaçlar, alışkanlık yapan ve tabii uyuşturucu olan alkol, hatta esrar gibi etki ediyor. psikiyatrik yakınmaları olan kişiler, bugünün legal ilaçlarını kullandıklarında iyileşme belirtileri gösterseler bile, ilacı bıraktıklarında, belirtiler geri geliyor. başka ifadeyle, bu ilaçların etkisi geçici, sadece kullanıldığı sürede ve anılan uyuşturuculardan çok farklı değil.

    kaynak: katılımcı sözlüklerden biriydi ekşi sözlük olması lazım.

    psikiyatrik ilaçlarla ilgili yazı dizisi:http://ekonomi.milliyet.../psiki...54/default.htm




    Sen bayağı yanlış anlamışsın bu olayı. 5 yıl psikolojik bir rahatsızlıkla mücadele edip bu konuya bu kadar uzak kalmanı anlayamadım. Herhangi bir psikiyatrın sana yazacağı ilaç tedavi için değil hastalığın semptomlarını yok etmesi içindir. Anti-depresanlar ağrı kesici gibidir sadece semptomları yok eder tedavi etmez. Senin dediğin şuna benziyor "kanser oldum bana kırmızı reçete ağrı kesiciler verdiler ama iyileşemedim" kırmızı reçeteli ağrı kesiciler tedavi etmez ağrıyı keser. Anti-depresanlarında yaptığı şey hemen hemen aynı.

    Sen psikolojik rahatsızlığına sebep olan durum yada durumları hayatından çıkarmadan ilaçların tedavi etmesini nasıl beklersin? Seni kurtarıcak olan psikiyatrist değilki psikolog. Psikolog (terapist) ile seanslarına devam ederken psikiyatristte verdiği ilaçlarla hastalığın beyinde yarattığı yıkımı onararak psikoloğa yardımcı olur. Psikoloğun ne olduğunu bilen birisi yokki bizim memlekette. Psikolojik sorunu olan psiikiyatriste gidiyor verdiği ilaçla iyileşebileceğini zannediyor. Zavallı psikoloğunda payına düşen bu bizim memlekette. Terapist bir nevi yaşam koçu gibidir. Gitmen için illaki hasta olman da gerekmez.

    Özellikle psikologlar psikiyatriden hiç haz etmezler ama çok ağır hastalarda ilaçlar mecburi oluyor. Ayrıca psikiyatristler bile rahatsız emin ol ama suç sadece ilaç firmalarının değilki. Hastalarda bilinçli değil. İlacın tedavi ettiğini zannediyorlar. İlaç tedavi amaçlı verilen birşey değil. Tedaviyi uygulayan terapisttir ama sen tutupta sadece psikiyatriste gidip ilaç almayı tercih edersen adamın yapabileceği birşey yokki. Kanserken sadece ağrı kesici almaya benzer. Ayrıca psikanalizde zor bir iştir çünkü kişinin terapiye cevap verebilmesi için terapinin dilini anlaması ve dürüst olması gerekir. Bazı hastalarla terapi yapılamıyor çünkü terapinin ne olduğunu bir türlü kavrayamadan bırakıyor gidiyor. Kolay işler değil bunlar.




  • adam %100 haklı olmasada haklı diyebilirim şuda var tabi yakışıklı olup sevgilisi olmayanda mesela birçok kız yazıyor bana sanıyorlar sevgilim var özgüven olsa dağıtacazda işte yok laf yapmasıda önemli yani sıralama şöyle

    tip
    çene
    vücut
  • sleepydragon S kullanıcısına yanıt
    Siz bu kadar saygısızken bende karakter sahibi bir kızın sizle olacagına inanmıyorum.
  • o kadar çirkinim diyorsun ama hala şekilcilik yapıp kız begenmiyorsun arkadaşım sende.
  • War Star kullanıcısına yanıt
    hamdi ışık foruma üye olmuş beyler bu sefer konuşabiliyor.



    ben bu işin içinden gelen biriyim.amerikan psikiyatrisini doktorlarınıda ilaçlarınıda biliyorum.beni hastanede tutmak için okb hastası beni şizofren gibi gösterip hayatım boyunca 3 aya yakın akıl hastanesinde tutanlar ve bilimsel kanıtlarla kanıtlanmış olan psikiyatrik ilaçların tedavi değil ve zararlı olduğu gerçeği varken bu ilaçları hastalara verenler ve hastalara kötü davranıp durmadan bağlamakla tehdit eden asıl kendileri hasta olan hasta bakıcılar biliyorda sen mi biliyorsun.sen belkide kötülük peşindesin ve kötülük yapmak için ilacı savunuyorsun.söyler misin kötü niyeti olan bir kurumla ve o psikiyatrik hastalıkları daha kötü eden ilaçlarla ve hastalara şefkatle değil cezalandırmayla hareket eden amerikan psikiyatrisinin çalışanlarıyla iyileşme nasıl mümkün olsun?detaylar için önce yazdığım mesaja bak.




  • bende çirkinim yaş 30 3-4 kız bana yanaştı bu güne kadar onlarda çirkin oldugumu bilip özgüven denemesi yapan kızlardı.
  • bende travestilere aşığım ama parasızlıktan özgür davranamiyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çirkinliğin avantajlarını kullanabilirdiniz aslında. Karı kız meselesiyle vakit kaybeden çok iyi bir okul, full motivasyon ile çok iyi bir kariyer, ondan sonra kız arkadaş illa ki gelir.

    Bu arada eminim burada yazmaktan çok daha zor bir durumdur. Ama ben herkesin kısmeti olduğuna ve bir şekilde karşısına çıkacağına inanırım.
  • Saygımı forum ortamında mı ölçüyosun :) alemsin. Gerçekler acıdır, acıtır. Kusura bakma. Sen böyle olmayabilirsin ama sistemin işleyişi böyle.
  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.