Şimdi Ara

8 günlük orta avrupa gezisine gittim, görüşlerim (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
98
Cevap
14
Favori
16.311
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
143 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    şehirlerini etraflıca gezdim, insanlarını tanıdım, yaşam tarzlarını gördüm ve bazı gözlemlerimi, bilinenden farklı bulduğum şeyleri aktarmak istiyorum.


    Turla mi gittin?

    Kendin mi plan yaparak gittin?

    Tur seyahatine benziyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ücretler ile ilgili bir düzeltme yapayım. Orta Avrupa ülkelerinde asgari ücret genelde 400 Euro civarlarında. Yani orada Almanya, Belçika gibi 1400-1500Euro değil.



    https://en.m.wikipedia.org/wiki/List_of_European_countries_by_minimum_wage

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yakında bu ülkeleri fethedeceğiz rahat olun ver mehteri veerr

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aynı tura ben de gittim ve fiyatlar konusunda nasıl daha ucuz dedin anlayamadım. Prag ve budapeşte daha ucuz çünkü kendi para birimleri var. Viyana ve dresden de herşey bize göre çok daha pahalı euro 4 katı olduğu için tabi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: senersongur

    Ücretler ile ilgili bir düzeltme yapayım. Orta Avrupa ülkelerinde asgari ücret genelde 400 Euro civarlarında. Yani orada Almanya, Belçika gibi 1400-1500Euro değil.



    https://en.m.wikipedia.org/wiki/List_of_European_countries_by_minimum_wage



    Bende bir bilgilendirme yapayım. Bazı orta avrupa ulkeleri para birimi olarak euro kullanmiyor yani o ucret eurodan cevrilince katlaniyor.



    En kötü avrupa ulkesinin alim gucu bile bizden daha iyi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yukarıda çoğu kişi gezi ücreti sormuş hocam. Ben de öğrenmek istiyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 8 günde 5 ülke gezip apar topar insanlarını kültürünü tanıdım sorularınızı alayım,kafasına bir türlü erişemeyeceğim sanırım :)
  • denizci535 kullanıcısına yanıt
    Arkadaşa vatandaşlık verseler destek verseler 1 gün burada kalmaz gelmiş adamın gezisini eleştiriyor
  • Foto yok mu?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bukalemun

    Macaristan ' ın mülteci politikası dışardan bakınca ( Ülkemize göre ) onların ırkçı olduğunu gösteriyor.



    Almanya , Fransa , ispanya ( + ingiltere ) zaten sömürgeci ülkeler ve 1930/1945 için Almanya tüm dünya tarihine en iyi örnektir.



    Deneyimleriniz güzel tabi ama dünya böyle dönmüyor Bakın BM açıklama yaptı ( Nato, BM normal de sadece isral ' e diş geçiremez ) Arakan-Myammar ile ilgili bir gündemimiz yok .



    Muhalefet lideri K.K.O bile avrupaya " Türkiye ' ye gelmeyin " dedi.



    Avrupa ' nın aşk şehri pariste ohal var , asker sokakta güvenliği sağlıyor.



    Avrupa 'nın silahları , parası , terörist dernekleri farklı ülkeler de iken kendi ülkesinde güvenliğe pek gerek yok



    Turizm veya , farklı bir ülkeye kısa süreli ( iş - eğitim vb. ) gidiş - gelişle yorumunuz biraz fazla iyimser olmuş.



    Sonuç olarak böyle hissetmişseniz güzel , bunun NEDEN farklı ülkeler de olmadığını da düşünmemize yol açtı tabi.



    Avrupa , ABD , ve İsrail desteğiyle katliamların yapıldığı bir dúnya da yaşıyoruz bunu da unutmayalım , araştırıp öğrenelim.

    Sömürgeci ülkeler bilmem ne, benim ülkemde sömürsün bana yedirsin. yıllarca niye bana geçiripde suriyelileri besliyor, ha pardon onlar ümmet dimi. üstün ırk.

    komediler ülkesi...




  • Arkadaşın gezisi ayrı ama yapılan yorumlar çok üzücü. Aşırı bilgisizliğe ama tarafgirliğe dayalı. Bir kaç bilgi yanlışını düzelteceğim izninizle.

    Arkadaş demişki

    Budapeşte (Macaristan)

    Bratislava (Slovakya)

    Viyana (Avusturya)

    Prag (Çek Cumhuriyeti)

    Dresden (Almanya)'yı gezdim.

    Slovakya, macaristan ve çek cumhuriyeti hiçbir zaman sömürgeci olmamış aksine Sovyet homegonyası altında yaşamış devletlerdir. Kısacası sömüren değil, sömürülen ülkelerdir daha 30 sene öncesine kadar. Bu kadar kısa zamanda böyle ilerlemeleri takdire şayandır. Bunun temel nedeni de bilime, liyakata en önemlisi hukuka saygılarıdır.

    Gelelim Almanya ve avusturyaya her iki memlekette batı dünyası içinde görece en az sömürgesi ve işgali olan memleketlerdir. Güçlerini çalışkanlıklarından, liyakat sistemine bağlılıklarından alırlar. Hatta bu memleketlere kağıt ülkesi denir. Yani belge, belgen, liyakatın varsa tamam, yoksa hiç bir şeysin ama her konuda.

    Kaldı ki arkadaş Dresden'den bahsetmiş. Dresden daha 27-28 yıl önce doğu almandı. Macaristanın kaderi gibiydi kaderi.

    Almanya'ya gelelim, bizim memlekette alman hayranlığı 19.yy osmanlısından beri devam eder. Enver paşalar, bizi birinci dünya harbine sokan politikacılara kadar çoğu alman hayranıdır. Nedenini hiç düşündünüz mü? Daha güçlü İngiltere ve fransa varken, ki bu memleketlerin dünyanın 4 bir yanında sömürgeleri varken.

    Sebebi basit Almanya 19. yy'a kadar paramparça bir memleketti. Kültürleri dilleri birdi ama asla siyasi birlikleri yoktu ama bu heriflerin her kasabasında yerel Jeoloji dergileri çıkıyordu. Her prenslik en iyi okul, en iyi üniverste biz de olmalı diye yarışıyordu. İşte siyasi birlikle birlikte bu muazzam güç birleşti. Ve 250 yıl boyunca dünyaya kök söktüren Anglo sakson ve Fransız sömürgeciliğine karşı, teknoloji ve bilimle birlikte karşıt bir görüş olarak yükseldi. Lakin bir eksiklikleri vardı daha faşizan ve dikta bir yapıları vardı. Bunu birinci ve ikinci dünya savaşında görebilirsiniz. Çok çalışkan ve kollektif bir toplum olduklarından mı ne bilmiyorum ama bu sayede çok çabuk yükselip Fransız ve İngiliz sonrasında Amerikan demokrasisi karşısında pes ediyorlardı. Her neyse artık akıllandılar, böyle tozlu topraklı yollara artık girmiyorlar.

    Her neyse efendim. Almanya kısa süreliğine kuzey afrikanın bazı bölgelerini ele geçirmiş, yunanistana doğru avrupayı işgal etmiş, biraz da yahudileri soymuş bir memlekettir ama asla sömürgeci olarak tasnif edilemez. Kaldı ki Osmanlı sadece 150-200 yıl önce Fastan, İrana, Ukrayna düzlüklüklerinden Aşağı nile kadar tüm bölgeye sahipti. Evet sömürgeci bir yapısı yoktu. Ama sağlam vergi topluyordu. İpek ve baharat yollarının kaymağını yiyordu. Akdenizde batılıya kök söktürüyordu. Hatta kısmen coğrafi keşiflere bu yayılımı sebep olmuştu.

    Yani Avusturya ile bizi karşılaştırırsan biz 2-0 öndeydik ama günümüzde onlar 10-02 öne geçti. Biraz da biz nerde hata yaptık diye düşünelim...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ProtonStark

    Demek ki sorumuz yok olum niye uplıyon

    Hocam yaa😂😂

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ne zaman okullarımızda okutulan tarih kitaplarına baksam, Cemil Meriç Hocam’a bir Fatiha gönderirim…

    Muhteşem bir mütefekkirdi (artık Cemil Meriç’ler yetiştiremiyoruz) ve Osmanlı’nın Avrupa’dan farkını çok iyi özümsemişti.

    Şöyle diyor: “Hiç şüphesiz Haçlıların en büyük zaferi, bizim tarih kitaplarımızdır!”

    Sanki ders kitaplarını onlar yazmış. Benim öğrencilik yıllarımdaki gibi galiz ifadelerle ecdadımıza saldırı azalmış olsa da satır aralarında “onlar büyük, biz küçüğüz” aşağılaması hâlâ okunabiliyor.

    Ve bu yaklaşım çocuklarda “aşağılık sendromu” oluşturuyor: Kendilerine ve mensubu oldukları topluma karşı güvensiz yapıyor. Dolayısıyla Batı’nın 3-0 gerisinden hayata başlıyor ve kaybediyoruz.

    Bir zamanlar “İlim ve Müslüman âlimler” konulu bir konferans vermiştim. Hiç unutmam, konferanstan sonra yanıma gelen bir hanımefendi, “Ben şu ana kadar bütün bilimsel bulguları Batı’nın eseri zannederdim” dedi.

    Konuya özel ilgi duymayan ve işin esasını merak etmeyen herkes böyle zannediyor. Çünkü beynimiz yıkanmış. Ders kitaplarımız Batı’ya övgüden ibaret. O kadar ki, terbiye metodumuzu bile Avrupa ve Amerika’da yazılmış “kişisel gelişim” kitaplarına göre belirliyoruz.

    Hâlbuki bizim “bize has” bir terbiye metodumuzun olması lâzım. Olmasaydı onca muhteşem insanı nasıl yetiştirecektik?

    Bazı Batılı gezginler bunu yerinde görüp övmüşler. Ama ilhamımızı onlardan değil, “Haçlı zihniyeti” ile yazılmış (yazanın isminin “Ahmed-Mehmed” olması ya da kimliğinde “Müslüman” yazması bir şey değiştirmez) kitaplardan alıyoruz. (Yavuz BAHADIROĞLU)




  • 19. Yüzyılda İstanbul'da yaşamış Fransız gezgin A. Brayer'in “Neuf annees â Constantinople” isimli eserinde durumu nasıl anlatıyor. Fransız gezginin Türklere yönelik tespitleri oldukça etkileyicidir.

    “Türk çocukları başka memleketlerdekilere benzemezler. Ne gürültü ederler, ne de ağlayıp dururlar. Şark’ta geçirdiğim üç seneye yakın zaman zarfında hiçbir Türk çocuğunun bağırıp çağırdığını işitmedim. Mektebe gittiklerini gördüğüm yavruların tavırları sakin, yürüyüşleri vakuraneydi (ağırbaşlıydı)” .

    Birbaşka yazar Guer’de Türk gençleri hakkında şöyle söylüyor;

    “Türk toplumunda, baştan çıkmış, yüz kızartıcı işler yapan çocuk nadirdir. Ana ve baba saygısı çok büyüktür. Aile büyüklerinin sözleri dinlenir. Türklerin pek mükemmel görgü kuralları vardır. Hepsine can-ı gönülden riayet ederler”.

    Türk dostu olarak bilinen ünlü Fransız yazar, şair ve politikacı La Martine 1897 tarihli eserinde ise Türk çocuklarının dürüstlüğünü şu sözlerle ifade eder;

    Çocuklar çok dürüsttür. Sokakta bir şey bulan çocuk derhal sahibini aramaya başlar”.

    Gençlerin ve çocukların terbiyelerinden başka Osmanlı toplumu, insanları ve sosyal hayatı konusunda, Avrupalı gezginlerin sayısız tespitleri olmuştur. Bunlardan bazıları şöyledir;

    Tanınmış yazar Edmondo de Amicis ise Osmanlı halkını şu ifadelerde ülkesine anlatır;

    "Tetkîk ve tespitlerime göre, İstanbul'un Türk halkı, Avrupa'nın en nâzik ve en kibar topluluğudur. Koca şehrin en ıssız sokaklarında dahi, bir yabancı için hiçbir hakaret ve zarara uğrama tehlikesi yoktur..."

    Ünlü yazar Du Loir ise yıllarca incelediği toplumsal yapımız üzerine 1650’li yıllarda hazırladığı Seyahatnamesinde Türkler hakkında şu tespitlerde bulunmuştur;

    "Hıristiyan memleketlerinde, pek yaygın olan küfürbazlık, öfke ve intikam hissi, Türklerde yoktur.” Türkler ve Osmanlı toplumu bazı kötülükleri değil işlemek o kötülüklerden haberdar bile değillerdir.” "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medenî hayatı, bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir."

    1700'lü yıllarda İstanbul'da yaşamış olan Fransız müellif Motray, anılarını kaleme alırken Osmanlı’ya şu şekilde yer veriyor;

    "Türk dükkânlarında, hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hattâ birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma gelmişlerdir."

    Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, Türkler hakkında şu hükmü vermiştir;

    "Haksızlık, mürabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."

    1740 yılında İstanbul’da bulunan İngiliz sefiri Sir James Porter, 1740'ların İstanbul'unu şöyle anlatıyor;

    "Gerek İstanbul'da, gerekse İmparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok medenî insanlardır."

    Comte de Marsigil isimli bir batılı gözlemcinin anlattığı üzere “Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler” dediği gibi Batı'da dilden dile dolaşan bir tevatür de şöyleydi; "İstanbul'dan bir şey satın alırken tüccarın menşeine dikkat edin; Yahudi ise istediği fiyatın üçte birini, Rum ise yarısını, Türk ise tamamını veriniz!"

    İngiliz yazar Thornton’un pek çok kez zikrettiği bir tespitide de şöyledir; "Türklerin ahlâkı, çocuklukta, iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir...




  • Başlığı Ülke ce Dünya Gündemi forumuna açsaydın daha iyi olurdu. Aynı orta Avrupa gezisine yakın bir arkadaşımda seninle eş zamanlı gitti. Bakalım o neler anlatacak.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • CSB yazmayan adam C kullanıcısına yanıt
    Şu yorumu görmek icin kac sayfa gezdim ya kimse mi demez insanimiz köle gibi çalışmaktan hayattan zevk almayi bıraktı diye. İsin uzucu tarafi sizin yorumu kimsenin takmaması

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • rehberiniz bülent bey miydi yoksa :))) aynı turu ben de yapmıştım.
  • avrupada bir cok yere gittim ama en sevdigim sehirler orta avrupa sehirleridir, budapeste ve praga sonradan tekrar gittim zaten ve tekrar gitmeyi dusunuyorum.

    bu arada soranlar olmus, viyana pahalidir ama budapeste ve prag cok ucuzudur. Bunda para birimlerinde henuz euroya gecmemelerinin de etkisi var tabi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hassan01

    19. Yüzyılda İstanbul'da yaşamış Fransız gezgin A. Brayer'in “Neuf annees â Constantinople” isimli eserinde durumu nasıl anlatıyor. Fransız gezginin Türklere yönelik tespitleri oldukça etkileyicidir.

    “Türk çocukları başka memleketlerdekilere benzemezler. Ne gürültü ederler, ne de ağlayıp dururlar. Şark’ta geçirdiğim üç seneye yakın zaman zarfında hiçbir Türk çocuğunun bağırıp çağırdığını işitmedim. Mektebe gittiklerini gördüğüm yavruların tavırları sakin, yürüyüşleri vakuraneydi (ağırbaşlıydı)” .

    Birbaşka yazar Guer’de Türk gençleri hakkında şöyle söylüyor;

    “Türk toplumunda, baştan çıkmış, yüz kızartıcı işler yapan çocuk nadirdir. Ana ve baba saygısı çok büyüktür. Aile büyüklerinin sözleri dinlenir. Türklerin pek mükemmel görgü kuralları vardır. Hepsine can-ı gönülden riayet ederler”.

    Türk dostu olarak bilinen ünlü Fransız yazar, şair ve politikacı La Martine 1897 tarihli eserinde ise Türk çocuklarının dürüstlüğünü şu sözlerle ifade eder;

    Çocuklar çok dürüsttür. Sokakta bir şey bulan çocuk derhal sahibini aramaya başlar”.

    Gençlerin ve çocukların terbiyelerinden başka Osmanlı toplumu, insanları ve sosyal hayatı konusunda, Avrupalı gezginlerin sayısız tespitleri olmuştur. Bunlardan bazıları şöyledir;

    Tanınmış yazar Edmondo de Amicis ise Osmanlı halkını şu ifadelerde ülkesine anlatır;

    "Tetkîk ve tespitlerime göre, İstanbul'un Türk halkı, Avrupa'nın en nâzik ve en kibar topluluğudur. Koca şehrin en ıssız sokaklarında dahi, bir yabancı için hiçbir hakaret ve zarara uğrama tehlikesi yoktur..."

    Ünlü yazar Du Loir ise yıllarca incelediği toplumsal yapımız üzerine 1650’li yıllarda hazırladığı Seyahatnamesinde Türkler hakkında şu tespitlerde bulunmuştur;

    "Hıristiyan memleketlerinde, pek yaygın olan küfürbazlık, öfke ve intikam hissi, Türklerde yoktur.” Türkler ve Osmanlı toplumu bazı kötülükleri değil işlemek o kötülüklerden haberdar bile değillerdir.” "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medenî hayatı, bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir."

    1700'lü yıllarda İstanbul'da yaşamış olan Fransız müellif Motray, anılarını kaleme alırken Osmanlı’ya şu şekilde yer veriyor;

    "Türk dükkânlarında, hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hattâ birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma gelmişlerdir."

    Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, Türkler hakkında şu hükmü vermiştir;

    "Haksızlık, mürabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."

    1740 yılında İstanbul’da bulunan İngiliz sefiri Sir James Porter, 1740'ların İstanbul'unu şöyle anlatıyor;

    "Gerek İstanbul'da, gerekse İmparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok medenî insanlardır."

    Comte de Marsigil isimli bir batılı gözlemcinin anlattığı üzere “Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler” dediği gibi Batı'da dilden dile dolaşan bir tevatür de şöyleydi; "İstanbul'dan bir şey satın alırken tüccarın menşeine dikkat edin; Yahudi ise istediği fiyatın üçte birini, Rum ise yarısını, Türk ise tamamını veriniz!"

    İngiliz yazar Thornton’un pek çok kez zikrettiği bir tespitide de şöyledir; "Türklerin ahlâkı, çocuklukta, iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir...

    Şimdi hepsi tersine işliyor. nereden nereye...




  • Helâl et yiyorlar mı? Etrafta camî şeriflerden ezan sesi duyuluyor mu? E daha ne oraları övüyorsun?

    Hamd olsun, biz açız, paramız değersiz, işsizlik hat safhada ama imânımız var. Dünya lideri Başkanımız var. Lüks villalarda, saraylarda yaşayan efendilerimiz var.

    Allah Allah..! Biz Osmanlı'yız. Yakında o Macaristan'ları, Avusturya'ları fethedeceğiz... Efendilerimizin bir buyruğu yeter.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.