Şimdi Ara

AŞI GERÇEKLERİ.. [ MUTLAKA İZLEYİN ARKADAŞLAR ] (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
97
Cevap
7
Favori
2.728
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İlk videoda hocamız çocuklarına hiç bir aşıyı yaptırmamıştı. Kendi baktığı yüzlerce hastadan mantık yürüterek okuduğu bilimsel eserlerden ve başka bir çok şeyden dolayı bunu söylemişti. Bu yazıda bazı aşılara yapılabilir deniliyor farklı olarak, yorumu size bırakıyorum.

    Aşılardaki cıva çıkartılınca otistik çocukların sayısı azaldı!


    Bazı aşıların içinde bulunan cıvanın (timerosal) otizme neden olup olmadığı tıp dünyasında önemli bir tartışma konusu. Genel kanı bunun bir dedikodu olduğu! 7 Temmuz 1999’da Amerika Pediatri Kurumu (AAP) ve Amerika Birleşik Devletleri Halk Sağlığı Servisi (PHS) bileşik bir toplantı yaparak kesin bir kanıt olmamasına rağmen bir önlem olarak (çok fazla gönüllü olmasalar da) tiomerosalin (cıva) aşılardan çıkartılmasına karar verdiler. O tarihten itibaren ABD’de cıva kademeli olarak aşılardan çıkartıldı. Otizm bulguları aşıları yapıldıktan birkaç yıl sonra (genellikle 3-5 yaşlarında) ortaya çıktığı için sonuçlar 2003’ten sonra alınabilirdi.Nitekim Journal of American Physicians and Surgeons’ın 2006 Mart sayısında yayınlanan araştırmaya göre ABD tarihinde ilk defa otizm azaldı.

    Bu heyecan verici çalışmanın ayrıntılarını ve editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın konu hakkındaki yorumunu kaçırmayın!


    Aşı içindeki cıva çıkartılınca otistik çocukların sayısı azaldı!
    1990 yılardan itibaren çocuklarda görülen nörolojik gelişim ve davranış bozukluklarında müthiş bir artış olmuştur. Örneğin günümüzde ABD’de her 6 çocuktan birine bir gelişim/davranış bozukluğu tanısı, her 166 çocuktan birinde de otizm tanısı konulmaktadır.

    Bu süre zarfında bazı çocuk hekimleri, nörologlar, psikiatristler ve ebeveynler bazı bilimsel ipuçlarını dayanarak otizmdeki bu artıştan önemli ölçüde bazı aşılarda bulanan timerosal adlı cıva bileşiğiniileri sürdüler.

    Fakat tıbbi kanaat önderlerinin büyük çoğunluğu ise aşıdaki timerosalin otizme neden olduğu fikrinin bilimsel bir dayanağının olmadığını, bir safsata olduğunu söyleyerek karşıtlarını suçladılar ve aşı firmalarının örtülü ya da açık desteği ile yapılan bazı araştırmaları göstererek kendi haklılıklarını bilimsel olarak kanıtlamaya çalıştılar. Onlara göre tıp ilerledikçe daha önce dikkate alınmayan davranış bozukluklarına da artık teşhis konuluyordu; hastaların sayısı da bu yüzden artıyordu.

    Başlangıçta makul gibi görünen bu açıklama yıllar içinde geçerliliğini kaybetti. Çünkü tanı kriterleri aynı kalsa da artış durmuyordu. Bu müthiş artışı izah edecek önemli bir göç dalgası da yoktu. ‘Cıva otizm yapıyor’ diyenler daha fazla taraftar toplar hale geldi. Konu defalarca Amerikan Temsilciler Meclisinde tartışıldı.

    Bunun üzerine 7 Temmuz 1999’da Amerika Pediatri Kurumu (AAP) ve Amerika Birleşik Devletleri Halk Sağlığı Servisi (PHS) bileşik bir toplantı yaparak kesin bir kanıt olmamasına rağmen bir önlem olarak (çok fazla gönüllü olmasalar da) tiomerosalin (cıva) aşılardan çıkartılmasına karar verdiler. O tarihten itibaren ABD’de cıva kademeli olarak aşılardan çıkartıldı.

    Otizm bulguları aşıları aldıktan birkaç yıl sonra (genellikle 3-5 yaşlarında) ortaya çıktığı için sonuçlar 2003’ten sonra alınabilirdi. Nitekim Journal of American Physicians and Surgeons’ın 2006 Mart sayısında yayınlanan ve Mark ve David Geier (baba-oğul) tarafından kaleme alınan araştırmaya göre ABD tarihinde ilk defa otizm azaldı.

    Resmi halk sağlığı verilerinin irdeleyen bu çalışmaya göre Californiada 1995 yılında yılda 120 civarında olan ‘ortaya çıkan yeni otistik çocuk sayısı’ 2000’de 600’e ve 2003 yılında 800’e fırlamıştır. 2006’nın başında vaka sayısı 1000’in üzerinde beklenirken 620’ye inmiştir. Yani reel olarak %22, beklenilen sayıya göre ise %40 kadar azalmıştır.

    AŞI GERÇEKLERİ.. [ MUTLAKA İZLEYİN ARKADAŞLAR ]


    TÜRKİYEDE AŞI HABERLERİ
    Geçen yıla kadar Türkiye’de aşıların otizme yol açabileceğine dair haberler hiç yok değilse de son derece azdı. Konu 28 Ağustos 2005 Vatan Gazetesi’nde ‘Korkunç şüphe’ 30 Ağustos 2005 Sabah Gazetesi’nde ise ‘ Aşı kurbanları’ başlığı ile manşete çıktı. Haber büyük yankı uyandırdı.Bu sırada bazı üniversite kuruluşları, pediatri dernekleri ve Tabip odaları bilimsel (!) verilere dayalı açıklamalarında hiçbir tehlikenin olmadığını, aşılardaki cıvanın düşük miktarda olduğunu, bir midyeninkinden daha az cıva içerdiğini söyleyerek aşı karşıtlarını yerin dibine batırdılar. Hatta bu tarz düşünenleri aşı düşmanı ilan edip ‘halkın sağlığını tehlikeye atmakla’ suçladılar.

    Fakat ABD ve Avrupa ülkeleri bu tip aşıları niçin yasaklamışlardı? ABD ve Danimarka’daki aşı firmalarının ısmarladıkları ve sonuçlarını tahrif ettikleri araştırmaları bilimsel dayanak olarak ileri süren ülkemizin kanaat erbapları, ‘cıva otizme yol açabilir’ diyenleri aşı düşmanı ilan edip suçladılar. Peki bu üretici ülkeler, ucuz bir koruyucu olmasına rağmen kendi ülkelerinde sattıkları aşılardan cıvayı niye çıkartmışlardı? Bizimkiler kraldan çok kralcılar ya da bu konuda çok bilgisizler. İki durum da çok kötü.

    Karşı tarafa çamur atmak kolaydı, fakat otistik anne babaları ikna etmek mümkün görünmüyordu. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyordu. Birçok yüksek eğitimli ebeveyn, psikiatrlarının ‘bu safsatalarla uğraşmayın ‘ diye itiraz etmelerine rağmen çocuklarına detoksifikasyon işlemleri ve hiperbarik oksijen tedavisi yaptırıyorlar, özel diyetler uyguluyorlar ve çoğu kez de fayda görüyorlardı!

    Hurafelere hiç de inanmayan bu insanlar hekimlerinden umut kestikleri için internette okuduğu şeyleri çocuklarına kendileri uygulamak zorunda kaldılar. Halbuki uygulamak istedikleri şeyler, DAN protokolü, son derece de bilimseldi. Neyse ki önlerinde örnek alacakları nükleer tıp uzmanı Dr. Cem Kınacı gibi idealist bilim adamları da vardı. Gazetede çıkan haberlerden sonra birçok otistik çocuk ebeveyni kendi çocuklarının başına gelenlerin başkalarının çocuklarının başına gelmemesi için Sağlık Bakanlığına müracaat ettiler. Yoğun baskı altında kalan Sağlık Bakanlığı geçen ağustosta bir açıklama yaparak bundan sonra timerosal içermeyen aşıların kullanılacağına dair söz verdi. Neyse bu da önemli bir ilerlemeydi. Artık mızrak çuvala sığmıyordu.

    1980’li yılların ortalarında sadece karma (difteri-tetanoz-boğmaca), çocuk felci ve kızamık aşıları uygulanıyordu ve bunlardan sadece karma aşı cıva (timerosal) içeriyordu.İki yaşına kadar 4 kere aşılanan çocuk ortalama (4×25)= 100 μg timerosal alıyordu. 1990 yılların başında menenjit (HiB) ve sarılık (Hepatit B) aşıları da rutin aşılar arasına katıldı. Böylece 2 yaşındaki bir çocuğun enjeksiyon yolu ile aldığı cıva miktarı 100 μg’dan 237.5 μg’a yükselmiş oldu (Bak Tablo 1). Çoklu dozlarla yapılan toplu aşılamalarda ise tehlike daha da büyüyordu. Çünkü aşı şişesi iyi çalkalanmadıysa şişenin sonunda kalan bölümü alanlardaki cıva miktarı daha da yükseliyordu.


    AŞI GERÇEKLERİ.. [ MUTLAKA İZLEYİN ARKADAŞLAR ]


    Timerosal nedir?
    Timerosal aşıların içinde kullanılan bir koruyucudur, onların mikropla bulaşmasını engeller. 1920’li yıllarda piyasaya çıkmış 40’lı yıllardan itibaren de aşılarda kullanılmaya başlamıştır. Timerosalin %49.6’sı cıvadır; metabolize olduğunda etilcıva ve tiyosalisilata dönüşür. Mikropları tahrip eden esas etken etilcıvadır.

    Akut cıva zehirlenmesi ölüme yol açarken kronik cıva zehirlenmesi kalp hastalığı, otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi çok sayıda hastalığa neden olur. Kronik cıva zehirlenmesinde görülen duyusal, nörolojik, motor, davranış nörotransmitter ve biyokimyasal bozuklukların aynısı otizmde de görülmektedir.

    Cıva etkisini nasıl göstermektedir?
    Cıva bileşiklerinin yağda erime özellikleri fazladır. Beyin ve sinir sitemi hücrelerinin büyük bir bölümü yağdan oluştuğu için cıvadan en zarar görürler. Cıva özellikle membran (zar) yapısındaki proteinlere bağlanarak hücra zarlarının işlevlerini bozarlar; akıcılığı kaybolan membran sertleşerek hücrenin çabuk yaşlanmasına neden olur. Beyin hücrelerinde onlara özgü nörotübül denilen boncuk tarzında yapılar vardır. Cıva nörotübül yapımını sağlayan tubulin adlı yapıyı tahrip eder.

    Cıva otizmin tek nedeni midir?
    Otistik çocukların önemli bir bölümünde kan ve doku cıva düzeyleri yüksektir. Ama her otistik çocukta civa yüksek değildir. Yani cıva otizmin önemli bir nedenidir ama tek nedeni değildir. Kurşun, alüminyum gibi ağır metallerin yanında sütteki kazein, buğdaydaki glüten ya da çok sayıda başka nedenler de otizme yol açabilmektedir.

    Her cıvaya maruz kalan çocukta otizm niçin görülmemektedir?
    Her cıvaya maruz kalan çocukta otizmin görülmemesi genetik, bağışıklık ve beslenme faktörlerinin olumlu etkilerine bağlıdır. Yapılan çalışmalar otistik çocukların çoğunun ağır metalleri diğerlerinden daha yavaş vücut dışına çıkartabildiklerini göstermektedir. Cıvanın toksisitesinden korunmak için cıva içeren aşılardan kaçınılması, fazla cıva biriken büyük balık ve deniz ürünlerinin tüketilmemesi, diş tedavilerinde amalgam kullanılmaması gerekir.

    Aşıların içinde bulunan etil cıva toksik olmayan bir madde mi?
    Balık ve deniz ürünlerinin içinde bulunan cıva, daha farklı bir molekül olup metil cıvadır. Fakat hem etil cıva hem de metil cıva aynı derecede toksiktir. Yani cıva cıvadır.

    Yiyeceklerden mi aşılardan mı daha fazla cıva alıyoruz?
    Bu durum diyete göre değişir. Balık ve deniz ürünlerini fazla yiyen kişiler aşılara göre daha fazla cıva alabilirler ama, burada iki önemli unsur gözden kaçmamalıdır?

    1)Ağızdan alınan cıva sağlıklı gıdalar yiyen bağırsaktaki faydalı mikrop düzeni normal olan kişilerde kana geçmeden dışkı yolu ile atılabilirler. Halbuki aşılar iğne yolu ile verildiğinden cıva kesinlikle kana geçer.
    2)Aşı olan bir bebek doğduğu günden itibaren cıva ile tanışmaktadır. Halbuki genellikle hayatın ilk yılında deniz ürünlerini ya yememekte ya da çok az yemektedir. Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu hayatın ilk aylarında ağır bir metalin ya da başka bir toksinin beyin üzerindeki hasarı daha fazla olmaktadır.

    Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi verebilir mi?
    Kan ve idrar seviyelerine bakmak ağır metal zehirlenmesinin derecesi hakkında tam bilgi vermeyebilir. Dokularda birikim olmasına rağmen kan ve idrar düzeylerinin yüksek olmaması mümkündür. Zaten bu çocuklar ağır metalleri yavaş boşalttıkları için otistik olmaktadırlar. Bu gün için en iyi yöntem DMSA gibi boşaltmayı hızlandıran bir ilaçtan sonra idrardaki ağır metallere bakılmasıdır. Nadir durumlarda bu yöntem bile doku düzeylerini tam olarak göstermemektedir.

    Diyetimiz cıva ya da başka bir ağır metalin vücuda girmesini azaltabilir ve girenlerin eliminasyonunu hızlandırabilir mi?
    Aşağıdaki diyet ve takviyeler cıva ve diğer ağır metallerin detoksifikasyonuna yardımcı olur.
    • Taş devri diyeti (un ve şekerden fakir, et, süt ürünleri,taze sebze ve meyveden zengindir)
    • Yararlı bağırsak mikropları (kefir, ekşiyen yoğurt, turşu vb)
    • Kabızlığın engellenmesi ve günde 2-3 kez dışkıya çıkılması (magnezyum, yeşil yapraklılar, kefir, yoğurt)
    • Sarımsak: içerdiği kükürt ile cıvayı uzaklaştırır
    • Selenyum
    • Çinko
    • Askorbik asit (C vitamini)
    • Balık yağı

    Cıva ya da başka bir ağır metalin eliminasyonu ilaçlar ile hızlandırabilir mi?
    Cıva, kurşun gibi ağır metaller DMSA ya da DMPS ile suda eriyen bileşikler yaparlar ve idrar yolu ile atılabilirler. Bu ilaçlar ağır metalleri etkili bir şekilde vücuttan uzaklaştırırlar. DMPS’nin yan etkileri DMSA’dan daha azdır.

    Hangi aşıları yaptıralım?
    Timerosal sadece karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit(HiB) aşısı ve grip aşılarında bulunabilmektedir. Bakanlığın sağlık ocaklarında yaptırdığı karma aşı, hepatit (sarılık) aşısı, menenjit(HiB) aşısı timerosal içerirken, eczanelerde satılan bu aşıların çoğu artık timerosal içermemektedir. Grip aşısı ise nerede satılırsa satılsın hala timerosal içermektedir.

    Ağızdan verilen felç aşısı ve kızamık aşısı timerosal içermediği için kullanılması sakıncalı değildir.

    Grip aşısı zorunlu bir aşı değildir, etkisi de kuşkuludur. O nedenle bu aşıyı kullandırmayı gerektiren özel bir hastalık yoksa grip aşısı yaptırmayın.

    Rizikolu bir durum mevcut değilse, cıva aşılar içinden çıkartılıncaya kadar karma aşılara 2. değil 5-6. aylarda başlanabilir. Yine anne B hepatiti taşıyıcısı değilse Hepatit B (sarılık) aşısı da 5-6. aylara ertelenebilir. Aşıları geciktirmakteki amaç, beyin gelişimi daha fazla tamamlamış olan bebeklerin beyinlerinin toksik maddelerden daha az etkilenmeleridir. Ama bu kararı Sağlık Bakanlığının ilgili uzmanlara danışarak bir an önce alması gerekir. Her geçen gün çocuklarımızın aleyhine çalışmaktadır.

    Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermemesine rağmen neden otizme neden olmakla suçlanıyor?

    Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı timerosal içermese de otizme neden olabilir. Bağırsaktaki faydalı mikroplar (probiyotikler) Th1 adı verilen bağışıklık hücrelerinin yolunu uyarır. Bu yolun uyarılması mantarlar ve virüslerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar.

    Sezaryen doğum, anne sütünün kullanılmaması, doğal olmayan katkılı gıdaların aşırı tüketilmesi, ekşimeyen yoğutların ve kaymak bağlamayan pastörize ya da UHT teknolojisiyle üretilmiş sütlerin tüketilmesi, geleneksel fermante gıdaların (kefir, yoğurt, sirke vb) az tüketilmesi ve sık antibiyotik kullanılması bağırsaktaki faydalı mikrop düzenini büyük ölçüde alt üst eder.

    Bu sırada Th2 yolu ise aşırı uyarılır; sonuçta bağırsak geçirgenliği artar, bazı maddeler bağırsaktan kana sindirilmeden geçer. Vücut tarafından düşman olarak algılanan bu maddeler bağışıklık sistemi tarafından tahrip edilir. Bu sırada sağlam dokular da bundan zarar görür. Astım, egzema, tiroidit ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur. Bu yeteri kadar sindirilemeden kana geçen maddeler arasında buğdaydaki glüten ve sütteki kazein de vardır ki otistik çocukların önemlice bir bölümünde bu maddelere karşı aşırı bir duyarlılık gelişir.

    Th1 yolunun yetersiz uyarılması halinde vücut mantarlar ve virüsler ile yeterli mücadele edemez. Bu nedenle Kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısındaki 3 virüs ile birden baş edemez. Yine aynı nedenden dolayı otistik çocuklarda mantar enfeksiyonları ve alerjik hastalıklar sıktır.

    Bu nedenle kızamık aşısı tek yapılmalıdır. Kızamıkçık ve kabakulak hastalıkları hafif geçirildiği için bu hastalıklara karşı aşılanma gerekmez.

    Aşı olmayan topluluklarda otizm nadir mi?
    Evet. Örneğin ABD’de otizm sıklığı yakjaşık 1:150 iken, Ohio eyeletinde yaşayan ve dini nedenler ile aşı olmayan Amiş adlı etnik grupta bu oran yüz kat daha düşük olup 1:15,000’dir.

    OTİZMDEN KORUNMANIN YOLLARI
    Doğum öncesi tedbirler

    Hamile kalınmadan en az 6 ay önceden itibaren anne adaylarının aşağıdaki tedbirleri alması gerekir (Bu tedbirler birçok doğumsal anormalliği, prematüriteyi, düşük doğum tartısını ve birçok hastalığı da önleyecektir.
    Varsa dişlerindeki civa içeren amalgam dolgu maddesinin çıkartılması.
    Cıva ve diğer ağır metaller içeren balık ve deniz ürünlerinin yenmemesi (hamsi ve sardalye gibi küçük balıklar daha az ağır metal içerir).
    Gebelik sırasında timerosal (cıva) içeren aşıların (grip, menenjit, tetanoz) aşılarının yaptırılmaması. İhtiyaç halinde menenjit (Hib) ve tetanoz aşılarının timerosalsiz olanlarının yaptırılması (Grip aşılarının hepsi timerosal içerir. Hamilelere grip aşılarının yaptırılması gerekmez. Çünkü grip sağlıklı beslenen bir gebeyi genellikle fazla etkilemez. Kaldı ki grip aşılarının koruyuculukları da oldukça kuşkuludur).
    Taş devri diyetinin yapılması
    Unlu ve şekerli gıdalardan kaçınılması
    Bol taze sebze ve meyve yenilmesi
    Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketilmemesi
    Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yenmemesi
    Yeterli balık yağı (omega-3) alınması (1-3 gram/gün).
    Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi omega-6 ve trans yağ asitlerinden zengin yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağların (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yenilmesi.
    Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenilmesi.
    Ekşimeyen yoğurtların, kaymak bağlamayan sütlerin tüketilmemesi.
    Pastörize ve homojenize sütlerden mümkün olduğunca kaçınılması. UHT teknolojisi uygulanılmış olan kutu sütlerinin tüketilmemesi.
    Özgür dolaşan hayvanların etinini ve yumurtasının yenilmesi
    Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durulması.
    D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenilmesi ya da D vitamini takviyesi alınılması (günde 2000 ünite kullanılması güvenlidir).
    Kesinlikkle flor tablet takviyesinin yapılmaması, florlu diş macunu kullanılmaması, kullanılacaksa yutulmaması.
    Doğum sonrası bebekte alınacak ek tedbirler

    Zaten zorunlu olan fenilketonüri taramasının yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi (fenilketonüri de otizme yol açan bir hastalıktır, yenidoğan bebeklein topuğundan bir damla kan alarak yapılır).
    İlk altı ayı tek başına olmak üzere anne sütünün bir yıl ya da daha iyisi iki yıl boyunca alınması
    Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu ve ayrıca flor tableti verilmemesi (sodyum florür toksiktir). Diş çürüklerinin en önemli nedeninin unlu ve şekerli gıdalar olduğu unutulmamalı.
    Cıva içeren aşıların yaptırılmaması.
    Sağlık Bakanlığının belirttiği zorunlu aşılar dışındaki aşıların yaptırılmaması.
    Günde 1 gram kadar balık yağı tüketilmesi.
    Ek gıdaların doğal olmasına dikkat edilmesi ve un ve şeker içeren gıdaların mümkün olduğunca verilmemesi (bebekte de Taş devri diyetini uygulayın)
    Bebeğin güneşlendirilmesi ya da D vitamini takviyesi verilmesi (günde 1000 ünite -10 damla D vit 3- kullanılması güvenlidir).
    Kaynaklar

    California Department of Developmental Services. Autistic Spectrum Disorders Changes in the California Caseload An Update: 1999 through2002. Sacramento, Calif.: State of California; 2003.
    Bertrand J, Mars A, Boyle C, et al. Prevalence of autism in a United States population: the Brick Township, New Jersey, investigation. Pediatrics 2001; 108:1155-1161.
    Yeargin-Allsopp M, Rice C, KarapurkarT, etal. Prevalence of autism in a US metropolitan area. JAMA 2003;289:49-55.
    Blaxill MF, Baskin DS, Spitzer WO. Commentary: Blaxill, Baskin, and Spitzer on Croen et al. (2002), the changing prevalence of autism in California. J Autism Dev D/sord 2003;33:223-226.
    Newschaffer CJ, Falb MD, Gurney JG. National autism prevalence trends from United States special education data. Pediatrics 2005;115:e277-e282.
    Geier DA, Geier MR. Early Downward Trends in Neurodevelopmental Disorders Following Removal of Thimerosal-Containing Vaccines. J Amer Phys Surg 2006;11:8-13.
    Fagala GE,Wigg CL. Psychiatric manifestations of mercury poisoning. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1992; 31(2): 306-311.
    Bernard S, Enayati A, Redwood L, Roger H, Binstock T. Autism: a Novel Form of Mercury Poisoning
    www.feat.org
    Families for Early Autism Treatment
    http://www.feat.org
    www.miriamjangmd.com
    404 Not Found
    http://www.miriamjangmd.com/DAN-protocol.html
    http://www.oyad.org/sunum/CEM%20KINACI’NIN%20SUNUMU.pdf
    Aydın A. Otizm ve Beslenme.
    Beslenme Bulteni
    Beslenme Bulteni
    http://www.beslenmebulteni.com




    LİNK
    http://www.beslenmebulteni.com/asilardaki-civa-cikartilinca-otistik-cocuklarin-sayisi-azaldi/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madmahmutd -- 12 Mart 2019; 0:36:50 >




  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    
    Yo normal uzunlukta yorum, fakat üstteki yorum gerçekten uzun. O kadar uzun makaleden özet yapmak veya kısa açıklama ile link vermek daha iyi.

    İsviçre Zürih 'te sağlık uzmanı Andreas Bachmair, aşıların 90% 'ında aluminyum bulunduğunu, etki gösterebilmesi için aluminyum konulduğunu söylüyor. Vücut bağışıklık sistemi ancak aşıda aluminyum olunca harekete geçmeye zorlanıyor diyor fakat bu harekete geçme, bağışıklık sistemimizin normalde hiç yapmayacağı türde birşey, diyor. Ki bu konuda deneyler yapmış başka bir uzman "bağışıklık sistemimiz aşı karşısına ne yapacağını bilmez ve yanlış savunma yapar" diyordu (hatırladığım kadarıyla)


    Ve belki biliyorsunuz belki bilmiyorsunuz: Aluminyum tabiatta hiçbir canlı tarafından kullanılmayan ve vücuda bir kere girdikten sonra kolay atılamayan bir madde o yüzden zehir sınıfında . Vücutta en cok sinir sistemine zarar verir, beyinde birikip çeşitli hastalıkları tetikler. Kemiklerin içinde birikerek kemikleri yumuşatarak vücudun eğilmesine yol açar.

    Doktor takımı ve ilaç kartellerinin dayattığı ve hatta kanunla zorunlu yapmaya çalıştığı bu aşı işte böyle içeriklere sahip!


    Andreas Bachmair'in "Aşılarda Aluminyum" videosu. Video Almanca fakat ekranın sağ altındaki altyazı / subtitle seçeneğinden konuşmaları canlı olarak altyazıya cevirme ve sağdaki ayarlar /settings'ten altyazıyı istediğiniz dile (Türkce, İngilizce) canlı cevirme imkanı var (makina cevirdiği için bazen yanlış kelime ve cümleler olabilir)




  • bunun iğnesi hapı olmaz sana zarar veriyorsa zararlıdır. vucüdunun işlevsel bütünlüğünü askıya uğratıyorsa zararlıdır. Bana evdekilerin evhamı ile ne kadar ilaç verdiler bir bilseniz.
    Yürüyemedim konuşamadım tuvalete gitmek ölümdü ağzımı açsam kapatamıyordum. Köpek gibi salya çıkıyordu ağzımdan Unutkanlık hat safada yazdıklarımı anlık yazabiliyorum. Çok uzun konuştuğumda ne dediğimin farkına ancak yazdıklarımı gördüğümde farkına varabiliyorum. Vücudumda ağrı

    sonra beynim yavaş çalışıyor dediler ilaç veriyorlar 5 sefer kullandım beşinde de hep aynı ağrı.

    Soruyorum ilaç böyle yapıyorsa iğne ne yapmasın. iğne daha büyük bir doz

    Güvenilmez doktorlar gibi ya ben senin iyiliğini mi istiyorum diyeceksin. Hadi ordan

    Kardeş eğer elin kolun bağlı değil zorla kullandırmıyorlarsa bir an öce kes başka yollardan tedavini ara
    Bende Hukuk mücadelemi eğer vicanı sağlam bir doktor çıkarsa onun ile yürütecem.

    Benim annem böyle öldü Verdiler kemotarepi ilaçlarını veridilerde verdiler Sonunda tanınmayacak bir hale geldi.

    En azından arkadan bıçaklayan na-mert bir ailen yok ise...




  • berce B kullanıcısına yanıt
    Yakın zamanda iyi durumda olan bir arkadaşa sağlıkla ilgili sohbet sırasında mümkün olduğunca hastaneden uzak dur, modern tıp cerrahide iyidir, ha kesikti, kırıktı, ameliyattı fiziksel bi durumla ilgi, o zaman gidilir, sıkıntı yok dedim. Kemoterapiydi oydu buydu kesinlikle gidilmez, kemoterapi öldürür dedim. Bu konuşmadan 3 ay sonra turp gibi kadına kanser teşhisi konuldu. Hemen kötü huylu denilip kemoterapi verdiler bu kızcağıza. 5 ay sonra bağışıklı sistemi çöktüğü için metastazdan öldü. Bir cinayete kurban gitti yani.
    Hayat bu kadar basit işte.
    Bu tarz şeyleri bizlere dayatan mahluatların gözünde biz bir hiçiz. Ayakkabıyla ezdiğimiz karıncaları nasıl farketmiyorsak onlarda insanlara bunu yapıyor. Senin gib benim gibilerden kendine asker yapmış, bu askerler sayesinde asker olmayan diğer insanlara istediğini yapıyor ve yaptırıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madmahmutd -- 12 Mart 2019; 1:21:40 >
  • Sağolun.
    Biliyorum alimünyumun hangi sorunlara sebebiyet verdiğini( en belirgini alzheimer, lösemi, demans..)
    Aslında biyomedikal tedavi yöntemleri, ajanları var.
    Şelasyonu yapmak lazım vücuda iyice. Yani detoks.
    Fakat bu işi çok kontrollü yapılmalı, Die off olayı fena yapıyor adamı.
    Tabi bu söylediklerim sağlam bi diyetle bağısak düzeldikten sonra yapılyo. (yıllar sonra yapılıyo.)
    Doğal yolla şelasyon öneriliyor ama kötü durumlarda biomedikal kimyasal maddeler.
    Anca böyle aşılardan gelen ve çevreden gelen toksinlerden kurtuluruz.

    Magnezyum sülfat ve magnezyum klorürle küvette yatmak fena detoks yapıyo. uyguluyorum, tavsiyemdir.
    Spirulina ve chlorella gibi yosunlarda fena detoks yapar.
    Bentonit kili var, o da iyi detoks yapar.
    Böyle işte, biz de bu şekilde korunur ve detoksla sağlığımızı düzeltmeye çalışırız.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madmahmutd -- 12 Mart 2019; 1:23:23 >
  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    Kemo, insanların ömrünü birkaç ayda bitirir. Kemonun başarı oranı 5%-10% arasıdı ve yığın medya bunu "büyük başarı" olarak reklamını yapar. Kemo ile iyileşen kişi haberlere konu olup tıp sektörü kötülüklerle savaşıp galip gelen kahraman olarak gösterilir.
  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    Aynı kader yine mi keder
    10 seans kemotarepi verdiler anneme
    karşındaki zehirli bir hayvan mı da!
    Ne farkı var yılanın zehrini almışsın yada kemoterapiyi almışsın.

    Allah sağlık tüccarlarının eline bırakmasın kimseyi!
  • zararı olmadığı ispatlanmış aşılar var ve bunlar için bir şey denilemez ama her aşıya da masum denilemez
    bu civa olayını bende önceleri duymuştum ama bizde insanın fazla değeri olmadığı için üzerine yeterince gidilmiyor (yada bizim haberimiz olmadı)

    hele ki grip aşısı olayını bizzat oğlumda kullanıp sonucunu gördük
    çok gribe yakalandığı için yazık çocuğa deyip grip aşısı yaptırdık ,çocuk o sene gripten kurtulamadı
    ya bu nasıl bir iş dediğimizde ,neymiş efendim mutasyona uğruyormuş muş da ,yan yattı çamura battı hikayeleri dinledik

    başka birisi ise ölümüne savundu ,bende aşı oluyorum ve kış boyu fazla gribe yakalanmıyorum diyor
    grip dediğimiz olay sanki her gün yakalanan bir şeymiş gibi söylüyor
    kış ayları dediği ise aralık-mart arası 3 aylık bir dönemde ,bir insan zaten kaç defa grip olacaksa ?

    diğer bir konu ise bizim insanımız batılı birinin dediğine adeta ayetmiş gibi bakması olayı
    sanki batılılar melek mübarek ,sanki ölümcül silahları onlar bulup kullanmıyorlar
    kim bilir bilmediğimiz ne deneyler yapıyorlar ve kim bilir kimler kobay olarak kullanılıyor ?

    sağlık konusu bir ülke için savunma kadar önemli ,lakin acaba yeterince önem veriliyor mu ?




  • C.CEMİL kullanıcısına yanıt
    
    İnsanımız batılı birinin dediğine adeta ayetmiş gibi bakmıyor derkeni bu aşı olayını batıda kimse aşı olmuyor, yani batı bu zehrili iğneleri sadece bizim gibi 3. dünya pardon dünya lider ülkelere satıyorlar. Şu makaleye bakın
    en.wikipedia.org
    Pox party - Wikipedia
    https://en.wikipedia.org/wiki/Pox_party
    veya Türkiye'den açan Wikipedia :https://wiki2.org/en/Pox_party

    Pox Party, cocukların yakalanabileceği hastalıkları cocuklara erken yaşta vererek bağışıklık sistemini güçlendirmek amaç cocukları tehlikeli aşılardan uzak tutarak cocukların en doğal şekilde sağlıklı olabilmesi.

    Batı, cocuklarına aşı yaptırmıyor. Et yediriyor. O yüzden bizden iyiler.




  • Aşı yaptırılmalıdır çünkü hayırseverler sağlıklı adam istemez.
    Hayırseverler(rakıfeler aileleri) zarar zarardır mantığıyla ilerler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnsanımız batılı birinin dediğine adeta ayetmiş gibi bakmıyor derkeni

    bakmıyor demedim ,bakıyor dedim :)
    ayrıca onlar yaptırıyor da demedim ,söylediğine ayetmiş gibi inanıyor dedim
  • Yakın zamanda yaşadığımız aşı ve ilaç olayı aynen geçmişte yaşanan olaylara benziyor.
    Morfini ilaç diye kullandırdılar. Ddt'yi, sigarayı ve süt tozunu nimet diye sundular. Yakın zamanda şekeri, ayçiçek yağını, margarini, tahılı ve bunun gibi bir çok şeyi yücelttiler. Tabi burada aşıların hepsi yapılmamalı demiyoruz. Ama hepsinde zararlı maddeler var diyebiliriz ve çoğu yapılmamalı.
    Bu balon yukarda saydığım olaylarda olduğu gibi birgün patlayacak. Aslında patladı da daha sağır olanlar duymadı. Zaten bu yüzden duymuyolar farklı görüşleri.
  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    Murder by Injection kitabına baktın mı? Aşının hepsi tehlikeli.
    AŞI GERÇEKLERİ.. [ MUTLAKA İZLEYİN ARKADAŞLAR ]
  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    Hocam ben size kesinlikle katılıyorum
    Dediğiniz şeylerde doğru
    Bili geyts (bilerek yanlış yazdım) inekler zararlı dedi :D sebebi azot salgısından dolayı atmosfere zarar veriyormuş insanın en büyük protein kaynaklarından birini azaltmaya yönelik bir hamle avrupadaki dangalaklar da hemen doğru yav diyip belki yavaş yavaş inekleri biterecekler protein kaynağını sonrada daya aşıyı
    Ha ama onlar inek yiyebilir çünkü Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir
    :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu kitaba bakmadım.
    Evet aşıların hepsi tehlikeli.
    13 yaşındayke öncelerden aşı olduğum halde, kardeşimden geçen su çiçeğinden dolayı ben de su çiçeği geçirdim, kendince geçti yavaş yavaş. Yani etkisi grip aşısında olduğu gibi bunda da olmadı.

    Bağışıklığın düşükse her şeye yakalanıyosun, veba bile iyileşiyor. Şu yazıyı paylaşayım

    "Bağışıklık sisteminin ilk defa söylendiği yer Yunanistan’ın bugün başkenti olan Atina’dır. Bağışıklık sistemi ilk Milattan önce 450 yılında veba salgınında fark edildi. Veba salgınında binlerce insan ölürken bazı vebaya yakalananların nöbetler geçirip tekrar iyileşmeleri dikkat çekiciydi. Neden vebaya yakalananların bazıları ölürken bazıları yaşıyordu. Ne idi bu insanların vebaya yakalanıp tekrar iyileşmelerini sağlayan güç. İlk göze çarpan çok iyi beslenmeleri oldu. İyi beslenenler daha güçlü oluyordu. Hipokrat gözlemleri sonucunda besinlerin bağırsaklarda bir güç ile ilaç olduğunun farkına vardı. Tarihe şu sözü kaydetti. “Yedikleriniz ilacınız ,İlacınız yedikleriniz olsun” dedi."
    kimdir, nedir, iyi mi böyle de
    Bağışıklık Sisteminden İlk Olarak Ne Zaman Bahsedildi -
    https://www.iyimiboyle.com/bagisiklik-sisteminden-ilk-olarak-ne-zaman-bahsedildi.html


    Sayın revio72, sizin önceki yorumlarda anlattığınız sorunların aynısını ben de yaşıyodum, siz anlatınca yaşadıklarımı hatırladım.




  • mcgill kullanıcısına yanıt
    Aynen hocam onlar daha eşit ama daha cahiller de.
    Maalesef dünyayı cehalet yönetiyor.
    İnsanalarda akıl tutulması var.
    Yemişim azot gazını.
    Reklamı yapılan, medyatik olan her şey hep yalan çıkmıştır.
    Hepsi neredeyse yalan sayın mcgill.
    İnekler bilmem ne yapıyo, yok şurda şöyle burda böyle oluyo demek, tamam etkisi olabilir ama bu kapitalizmin bacası tütüp doğaya her türlü pisliği salınmaya hala devam ettiğinde, söylemleri yalandan öteye gitmiyo.
    Önce doğayo kirletmeyi bıraksınlar, bizleri eşya gibİ görüp öldürmeyi bıraksınlar.
    Bunlara cahil dedim ama belki bazlıları "yok adamlar o zaman nasıl dünyayı değiştirsin" diyebilir.
    Eğer doğamızı bozmasa, çvrede toksinleri bırakmasak, gıdalarımız sağlıklı olsa, emin olun dünyada suç oranı hiç denilecek kadar az, savaşlar ise hiç olmaz.
    Sapıklar, cahiller, diğer psikolojik sorunlardan dolayı yapılan kötülükler olmazdı.
    Bilimde ve teknolojide şimdiye göre çok daha gelişmiş olurduk, ve bu gelişmeler onların da işine yaradı.
    Tabi bu tarz insanlar nerden çıkıyo. Tabikide aramızdan çıkıyolar, ve aynen devam ediyolar.
    Bu döngü halinde devam ediyor.
    Uamrım yakın zamanda yapılan hataların farkına varılıp doğru yolu buluruz.
    Yoksa yakın zamanda artacak sorunları düşünemiyorum bile.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madmahmutd -- 12 Mart 2019; 19:34:41 >




  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    quote:

    "Hipokrat gözlemleri"
    demişken... Hipokrat Yemini artık M.Ö. 460-370 arasında yaşayan Hipokrat yemini değil, cunku o Hipokrat yemini 1964 'te Louis Lasagna tarafından köklü şsekilde değiştirildi. sonra 1990'larda birkaç kez daha değiştirildi. Şu anda Hipokrat yemini diye birşey yok. Degişiklikleri ise burada yazmayayım. Başka bir konuda aydınlatayım: İnsanın tasarım ömrü 120 yıl. Bunu ben değil, konuyu hem dini hem de bilimsel açıdan inceleyen birçok kişi söylüyor. Yani normal beslenip normal atmosferde nefes alır, normal hayat yaşarsak ortalama 120 yıl. Ancak "modern tıp" dünyasında böyle birşeye asla izin verilmez. Tıppın önemi kalmaz o zaman.
  • madmahmutd kullanıcısına yanıt
    Geçenlerde tuvalette radyoyu açtım. trt1. TV seyretmem. ancak tuvalette özellikle büyük yaparken bazen radyoyu açarım, gürültü yapsın diye. trt1 yayına ara verip "zorunlu kamu bilgilendirme arası" gibi bişey dedi ve sonra "bakliyat cok faydalıdır, iyidir, ondan yemeliyiz" gibi birşeyler dedi!!!! (!) tuvaletimi nasıl tamamladım hatırlamıyorum :)

    Arkadaşlar, bakliyat içinde Lektin denen ve vücuda direk zararlı, bir ceşit zehir etkisi gösteren bir molekül vardır. Vücuda bi kere girdimi kolay cıkmayan, sindirilemeyen vücuda yerleşen vücutta biriken bir madde. Sürekli alındı mı, özbağışıklık sistemini yanıltarak, özbağışıklık hücrelerimizin lektin yerine sağlıklı öz ve öz vücut hücrelerimize saldırmasına yol açar, bu 10+ yıl konuyu çalışan Amerikalı Profesör Loren Cordain'in çalışmalarıyla net belirlenmiştir.

    Lektin buğdayda da vardır. Tipi farklıdır. Bugdaydaki Lektin WGA dır ve bu lektin WGA vücudumuza bakterileri sokan ve bakterileri koruyarak vücudumuzda hakim olmasını sağlayan bir moleküldür ve özellikle tam bugday ekmeğinde yüksek oranda bulunur.

    Bakliyat grubundaki lektinler:

    Kuru fasulyedeki lektin: PhytohemAgglutinin / PHA, Leucoagglutinin / PHA-L
    Soya fasulyesindeki lektin: SoyBean Agglutinin / SBA, Glycine
    Yer fıstığındaki lektin: ReaNut Agglutinin PNA, Arachis hypogaea




  • Hocam okumanızı tavsiye ediyorum

    https://gapsdiyet.wordpress.com/2016/10/14/tahillarin-karanlik-yuzu-glutenden-de-beter-lektinler/


    Bu da benim sayfam. Önceden baktınız mı bilmiyorum ama bakmanızı tavsiye ederim.
    Yazdığım bir sürü yazı, çevirdiğim yazılar, videolar filan var.


    https://gapsdiyet.wordpress.com/


    https://www.facebook.com/GapsDiyet/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madmahmutd -- 12 Mart 2019; 22:13:54 >




  • merhaba cig süt adamı. hoş geldin arkadaşım.
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.