Şimdi Ara

Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
67
Cevap
0
Favori
1.230
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Alıntı

    metni:
    Mevcudât-ı mâverâiyye, mehcûr-i müşahede-i tabiiye olduklarından, ilmî tahkikat veya tecrübe sahasında gayr-ı mevcuddur.


    Dediğim gibi bu konuda farklı düşünüyorum. Mevcut ilmi tahkikatta mümkün değil deseniz yine anlayabilirim. Ama siz kökten kestirip atıyorsunuz. Cinlerin de bizim gibi imtihana tabi oldukları ayetlerle sabittir. Yani Peygamberimiz a.s.m. onlar için de bir elçidir. Ama sizin çıkarımlarınız bunu inkar etmeye götürüyor insanı. Cinler onu dinleyip anlayamıyorsa nasıl, neye göre sorumlu olacaklar? Onlar bizim gibi anlamazlar, algılamazlar diye kestirip atmak doğru bir yaklaşım değil. Sadece bu husus bile bi çok şeyin ispatı hükmündedir.


    İnsanlığın geldiği noktadaki ilmi bunları tahkiki olarak tespit etmeye elverişli olmayabilir. Bundan asırlar önceki ilmi seviyemiz de dünyanın şeklini tespit etmeye uygun değildi. Ya da mikroorganizmaları incelemeye. Ama bugün uygun. O yüzden böyle "imkanı yok, mümkün değil" gibi yargıları doğru bulmuyorum.


    Peygamberlerin yaşadıkları her şey insanlara örnek teşkil eder. Süleyman a.s.'ın hayatı mesela. Onun yaşadıklarına insanlık ilmi teknik altyapı sağlandıkça adım adım ulaşıyor. Nitekim görüntü ve ses aktarımı gibi şeyler de bu açıdan değerlendirilebilir. Bunlar bizim alemimizde sebep dairesinde gerçekleşiyor. Peygamberlerin mucizeler için ise sebeplere ihtiyacı yoktu, Allah'ın lütfuyla gerçekleşiyordu ki o nedenle adı mucizedir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hoca Çelebi'nin foyası sadır oldu, takke düştü kel göründü!


    Hiçbir ayetten büyü vardır gibi bir mana çıkmıyor. Yanlış! Büyü vardır.


    Alıntı

    metni:
    Mûsâ da: “Siz atın!” dedi. Sihirbazlar, son hazırlıklarını yapıp ellerindeki büyü aletlerini yere atınca, orada bulunan herkesin gözünü boyadılar, onları korkudan dehşete düşürdüler ve böylece büyük bir sihir gösterisi yaptılar.


    Alıntı

    metni:
    “Madem öyle, biz de sana onun benzeri bir büyü ile karşı koyacağız. Öyleyse sen aramızda, sonradan katılmaktan caymayacağımız bir buluşma vakti ayarla da, düz ve geniş bir alanda karşılaşıp kozlarımızı paylaşalım!”


    Alıntı

    metni:
    Mûsâ: “Hayır, önce siz atın” dedi. Attılar; bir de baktı ki, sihirleri sayesinde onların ipleri ve değnekleri kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.




  • Sizin yanıldığınız nokta: Allah dilediği kimselere olağanüstü özellikler verebilir. İnsanların gaybi varlıkları görme veya büyü yapma özelliği olmayabilir lakin Allah isterse kullarına dilediği ölçüde bu tür olağanüstü halleri gösterebilir. Bundan dolayı "Bu özellik sadece Allah'ta var beşer için bu mümkün değil" deyip işin içinden çıkamazsınız. Doğru normalde mümkün olmayabilir, ancak Allah dilerse mümkün olur bu da maunet, mucize ya da istidractır.


    Maunet: Herhangi bir mümine yardımcı olmak üzere Allah tarafından yaratılan olağan üstü durumlar anlamında terim. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )

    Mucize: Peygamber olduğunu ileri süren kimsenin elinde doğruluğunu kanıtlamak için Allah tarafından yaratılan hârikulâde olay. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )

    İstidrac: İnkârcıların tedrîcî olarak felâkete yaklaştırılırken geçici bazı başarılar kazanması anlamına gelen hârikulâde olaylardan biri. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )


    Bu kavramları Diyanet İslam Ansiklopedisi'nden (TDV) araştırın:

    Hârikulâde Olaylar (Mu'cize - İrhâs - Kerâmet - Meûnet - İstidrac - İhânet/Hizlan)



    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MAÛNET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/maunet


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MÛCİZE - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/mucize


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    KERAMET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/keramet



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Penguen Gunter -- 29 Temmuz 2024; 10:51:34 >




  • Sizin yanıldığınız nokta: Allah dilediği kimselere olağanüstü özellikler verebilir. İnsanların gaybi varlıkları görme veya büyü yapma özelliği olmayabilir lakin Allah isterse kullarına dilediği ölçüde bu tür olağanüstü halleri gösterebilir. Bundan dolayı "Bu özellik sadece Allah'ta var beşer için bu mümkün değil" deyip işin içinden çıkamazsınız. Doğru normalde mümkün olmayabilir, ancak Allah dilerse mümkün olur bu da maunet, mucize ya da istidractır.


    Maunet: Herhangi bir mümine yardımcı olmak üzere Allah tarafından yaratılan olağan üstü durumlar anlamında terim. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )

    Mucize: Peygamber olduğunu ileri süren kimsenin elinde doğruluğunu kanıtlamak için Allah tarafından yaratılan hârikulâde olay. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )

    İstidrac: İnkârcıların tedrîcî olarak felâkete yaklaştırılırken geçici bazı başarılar kazanması anlamına gelen hârikulâde olaylardan biri. (Diyanet İslam Ansiklopedisi - TDV )


    Bu kavramları Diyanet İslam Ansiklopedisi'nden (TDV) araştırın:

    Hârikulâde Olaylar (Mu'cize - İrhâs - Kerâmet - Meûnet - İstidrac - İhânet/Hizlan)



    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MAÛNET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/maunet


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MÛCİZE - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/mucize


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    KERAMET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/keramet


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MÛCİZE - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/mucize


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    MAÛNET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/maunet


    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alın
    Aşk büyüsü yapmak dinden çıkarmıyormuş gönül rahatlığıyla büyü yapın ve sevdiğiniz kızı alıntdv islâm ansiklopedisi
    KERAMET - TDV İslâm Ansiklopedisi
    https://islamansiklopedisi.org.tr/keramet




  • Penguen Gunter kullanıcısına yanıt

    Aksini söyleyen yok zaten. Ben mucizeleri kabul ediyorum. Mucize ve büyü ayrı şeylerdir. Büyünün doğaüstü etkisini kabul etmek zaten mucize kavramıyla onu denk görmektir ki bu da küfürdür. Üstteki ayetlerde de büyünün doğaüstü etkisine dair bir nas yok.


    Alıntı

    metni:
    Mûsâ da: “Siz atın!” dedi. Sihirbazlar, son hazırlıklarını yapıp ellerindeki büyü aletlerini yere atınca, orada bulunan herkesin gözünü boyadılar, onları korkudan dehşete düşürdüler ve böylece büyük bir sihir gösterisi yaptılar.


    Ayet tam da göz boyamadan yani illüzyondan ve psikolojik etkilerden bahsediyor. Tamamen doğal fenomenler. Taha suresini cımbızlamadan sırasıyla okunduğunda ayetlerde Hz. Musa'nın mucizelerine, sihirbaz yakıştırması yapıldığını, sihirbazların hileler kullanarak insanları etkiledikleri ancak hiçbir zaman başarıya ulaşamayacakları belirtilir:


    Alıntı

    metni:
    ﴾Taha 69﴿ Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yalayıp yutsun; onların yaptığı sihirbaz hilesinden ibaret. Sihirbaz ise amacı ne olursa olsun başarıya ulaşamaz.”



    ﴾65﴿ Dediler ki: “Ey Mûsâ! Ya sen at, yahut ilk atan biz olalım.”

    ﴾66﴿ O “Hayır, siz atın” dedi. Bir de baktı ki, onların ipleri ve sopaları yaptıkları sihirden ötürü kendisine doğru akıp geliyor gibi görünüyor!

    ﴾67﴿ Mûsâ birden içinde bir korku duydu.

    ﴾68﴿ “Korkma!” dedik, “Üstün gelecek olan kesinlikle sensin.

    ﴾69﴿ Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yalayıp yutsun; onların yaptığı sihirbaz hilesinden ibaret. Sihirbaz ise amacı ne olursa olsun başarıya ulaşamaz.”

    ﴾70﴿ Sonunda sihirbazlar secdeye kapandılar ve “Biz Mûsâ ile Hârûn’un rabbine iman ettik” dediler.





  • Sadece ayetlerde değil, hadislerde ve aynı zamanda İslam alimleri de büyünün mevcut olduğunu söylüyor. Siz var kabul edilen bir şeyi reddedip açıkça büyü yok diyorsunuz bu yanlış dilimizden sorumluyuz. Hz. Musa kıssası buna en iyi örnek. En basiti sizin iddianıza göre büyü diye bir şey yoksa ve bir etkisi de bulunmuyorsa ayetlerde, hadislerde ve İslam alimlerinin konuyla ilgili kitaplarında neden yer verilmiş olsun?

    Okuyun:

    Diyanet sayfası:

    İslâm dini, sihirle uğraşmayı büyük günahlar arasında sayarak yasaklamıştır (Buhârî, Tıb, 48 [ 5764]). Kur’ân-ı Kerîm, sihirle uğraşanların âhirette nasibi bulunmadığını ve onların şerrinden Allah’a sığınılması gerektiğini ifade etmiştir (el-Bakara, 2/102; el-Felak, 113/4). Zira şeytan, cinler, ruhlar ve yıldızlar gibi varlık veya nesnelere Allah’ın kudreti üstünde bir güç nispet eden, onlarda olağanüstü bilgi ve güç iddiası varsayan bütün sihir türleri, İslâm’ın tevhid ve tevekkül inancına aykırı olup kişiyi şirke kadar götürebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde, o günkü uygulamalardan biri olan düğüm yapıp sonra ona üflemek suretiyle sihir yapanların şirk koşmuş olduklarını ve nazar gibi etkilerden korunmak amacıyla bazı nesnelere sığınanların, Allah’ın yardımından mahrum kaldıklarını beyan etmektedir.(Nesâî, Muhârebe, 19 [4084]).


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Arkadaşım itirazda bulunmadan önce yazdıklarımı okusaydın zaten Kur'an ayetlerinin ve hadislerin Mu'tezil alimlerin görüşünü desteklediğini görürdün. Biz Kur'an-ı Kerim'de büyü ifadesi yoktur demiyoruz. Büyü ifadesi pek çok ayette ve hadiste geçer. Biz büyü denen olgunun insanları kandıran üfürükçülerin bir takım hileler bu hilelerin de doğal fenomenler olduğunu söylüyoruz. Büyü derken anlamamız gerekenler şunlardır:


    1) Psikotrop maddeler/bitkiler kullanılarak yapılan sahtekarlıklar.


    2) Sihirbazın cinleri kendine bağladığını iddia ederek insanları korkutup kandırarak kendine inandırması.


    3) Koğuculuk ve kışkırtıcılık yapılması.


    4) Duyumların yanıltılması yani illüzyon yapılması.



    Paylaştığın şu metni dikkatlice okursan kendinle çeliştiğini, beni doğruladığını göreceksin:


    Alıntı

    metni:
    Zira şeytan, cinler, ruhlar ve yıldızlar gibi varlık veya nesnelere Allah’ın kudreti üstünde bir güç nispet eden, onlarda olağanüstü bilgi ve güç iddiası varsayan bütün sihir türleri, İslâm’ın tevhid ve tevekkül inancına aykırı olup kişiyi şirke kadar götürebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde, o günkü uygulamalardan biri olan düğüm yapıp sonra ona üflemek suretiyle sihir yapanların şirk koşmuş olduklarını ve nazar gibi etkilerden korunmak amacıyla bazı nesnelere sığınanların, Allah’ın yardımından mahrum kaldıklarını beyan etmektedir.(Nesâî, Muhârebe, 19 [4084]).



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FCD8CF69F -- 29 Temmuz 2024; 17:17:57 >




  • Çeliştiğim nokta olamaz zaten bir görüş yazmadım ortaya attığınız konudaki hükümle ilgili kabul edilen kaynağı attım. Üstte büyü yok minvalinde bir ifade yazdınız ona istinaden. Attığım kaynaklar da rastgele değil Diyanet ve İslam Ansiklopedisi'ne ait. Ayrıca "biz kabul ediyoruz" derken siz önce ilimde Mu'tezile alimlerin seviyesine gelin ondan sonra bu tür ifadeler kullanın o zamana kadar haya derim.

    Diğer konu kullanıcı isminizdeki Ebusuud Efendi Hanefi mezhebini benimsemiş önemli bir Ehl-i Sünnet alimidir. İsmini aldığınız zatın itikadi mezhebi yerine farklı bir itikadi mezhebin (Mu'tezile alimlerinin) görüşlerini savunurken kendinizle çelişmişsiniz. :)

    Ha ama işleviyle ilgili bulunduğunuz yorumda haklı olabilirsiniz. Dikkatli olalım inşallah. Hayırlı günler.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Penguen Gunter -- 29 Temmuz 2024; 19:1:9 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Son mesajımı incelediniz mi? Zira cinler konusundaki inanışınız sizi onların da biz insanlar gibi imtihana tabi olduğu gerçeğini inkara götürüyor. Ve pozitif bilimler din düşmanlarının en büyük argümanıdır malum. Hal böyleyken bir Müslüman olarak bu denli pozitif bilim savunması yapmanızın da imani açıdan sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Önceki mesajlarımda yazdığım gibi her şeyi maddeye, somut deneyimlemeye odakladığınız zaman materyalistlerden ne farkınız kalır?


    Alıntı

    metni:

    2) Sihirbazın cinleri kendine bağladığını iddia ederek insanları korkutup kandırarak kendine inandırması


    Büyü konusunda da aynısını yapıyorsunuz. Fizik ötesi hiçbir olayın gerçekleşemeyeceğini, bunun tamamen psikolojik etki olduğunu, korkudan olduğunu vs iddia ediyorsunuz. Materyalist inkarcılar da aynı tezleri öne sürerek bunları yok sayıyor. Aynı bu sıraladığınız maddeleri dile getiriyor.


    Cinler için ayrı peygamber ya da kitap gönderilmedi. Peygamberimiz a.s.m. onların da peygamberi, Kuran onların da kitabı. Ayetler bunu söylüyor bize. Sizin "cinlerin bizim alemimizle iletişimi yok, imkansız" iddianız sadece burada dahi çürüyor. Algılayamasalar, dinleyemeseler hz.Peygamberin mesajı onlara nasıl ulaşacak? Neye göre kulluk edip imtihana tabi olacaklar? Bu konuları tekrar düşünmenizi ve farklı İslami kaynaklardan da araştırmanızı tavsiye ederim. Sizin inanışınız ruhu da inkara götürür insanı. Sonuçta ruh ile beden arasındaki ilişki şu an deneysel olarak ispatlanamaz. İspatlanamadığı için sizin mantığınıza göre ruh diye bi şey yoktur dememiz gerekir.


    Son olarak ayette “Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” diyor. İnsanlara ya da dünyaya demiyor; bütün âlemlere. Bu da üzerinde düşünülmesi gereken noktalardan biri.


    Cinler vardır ve insanlar gibi imtihandadırlar. Fiziksel olarak doğrudan bizim alemimize bir tasarrufları olamasa da manevi olarak tesir etme imkanları vardır. Bunlar için de toplumda büyü, sihir denilen çeşitli şeytani ilimler kullanılır. Dolayısıyla büyü, sihir de gerçektir. Lakin ayette de sabit olduğu gibi Allah'ın izin vermedikçe bunların hiçbirinin hükmü yoktur. Ama dünyanın ve imtihanın sebep-sonuç dairesinde yaratıldığını da unutmamak gerek. Bu dünyada en büyük kafir de olsa imtihan gereği sebebi yerine getiriyorsa sonucunu alır.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Commander Keen -- 29 Temmuz 2024; 21:45:39 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Penguen Gunter kullanıcısına yanıt

    Nasıl çelişmiyorsun? Bunu sen paylaştın işte:


    Alıntı

    metni:
    Zira şeytan, cinler, ruhlar ve yıldızlar gibi varlık veya nesnelere Allah’ın kudreti üstünde bir güç nispet eden, onlarda olağanüstü bilgi ve güç iddiası varsayan bütün sihir türleri, İslâm’ın tevhid ve tevekkül inancına aykırı olup kişiyi şirke kadar götürebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde, o günkü uygulamalardan biri olan düğüm yapıp sonra ona üflemek suretiyle sihir yapanların şirk koşmuş olduklarını ve nazar gibi etkilerden korunmak amacıyla bazı nesnelere sığınanların, Allah’ın yardımından mahrum kaldıklarını beyan etmektedir.(Nesâî, Muhârebe, 19 [4084]).


    Büyü derken biz ifadenin varlığını ve o çağın toplumuna hitap eden bir aygıt olduğunu reddetmiyoruz. Kur'an-ı Kerim'de büyü ifadesinin geçmesi büyünün gerçek bir fenomen olduğunu göstermez. Biz antik toplumların büyü olarak adlandırdığı pek çok fenomenin doğal açıklamalarını biliyoruz. Üstte verdiğim 4 örnek bunlardandır. Bunlar Antik medeniyetlerde bilginin yetersizliğinden büyü olarak adlandırılırdı. Kur'an-ı Kerim'in büyü dediği şeylerden bir çeşidi bunlardır. Bir de doğaüstü fenomenlere büyü denilirdi. Kur'an-ı Kerim'de büyü bu anlamıyla da kullanılır ama bu tür sihirleri yapanlara hilekarlar, sonuçlara ulaşamayanlar gibi ifadeler kullanılır. Bir kişi büyücünün doğaüstü güçleri olduğunu söylerse büyüyü kabul etmiş olur. Bu da şirktir. Demek ki Mu'tezil alimlerinin görüşü doğru olandır.


    Hanefilik itikadi bir mezhep değil, ameli bir mezheptir. Ben de amelde Hanefilik mezhebine mensubum. Mu'tezile alimleri de amelde genellikle Hanefilik mezhebine mensupturlar. Ebû'l-Huzeyl el-Allâf ve Nazzâm bunun erken örnekleridir. Kadı Abdülcebbar gibi Şafii fakihi olanları da vardır. İtikatta Ehl-i Sünnetten kastettikleri Maturidilik ve Eşarilik mezhebidir. Yoksa kelime anlamıyla alınacaksa Mu'tezile de Ehl-i Sünnet yani "Hz. Peygamber ile ashap cemaatinin dinin temel konularında takip ettikleri yolu benimseyenler" olarak görecektir. İbn Teymiyye, İbn Hazm gibi Selefiyye'ye mensuplara sorsan Selefiyye'yi gerçek Ehl-i Sünnet'in gerçek temsilcisi sayar, Maturidi ve Eşarileri Ehl-i Sünnet'e intisap iddiasında bulunan fırkalar olarak görür. Mutakaddimun dönemi ve öncesinde Maturidiler, Eşarileri Ehl-i Sünnet görmezlerdi. Eşarilerde Maturidileri dışlarlardı.


    Son olarak, Ebusuud Efendi'nin Maturidi çizgide olup itikatta ayrı düşünmemiz onu sevmem için bir engel teşkil etmez. İtikatta uyuşmadığımız pek çok alimi takdir eder, severim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FCD8CF69F -- 29 Temmuz 2024; 22:18:1 >




  • Commander Keen C kullanıcısına yanıt

    Alıntı

    metni:
    Dediğim gibi bu konuda farklı düşünüyorum. Mevcut ilmi tahkikatta mümkün değil deseniz yine anlayabilirim. Ama siz kökten kestirip atıyorsunuz. Cinlerin de bizim gibi imtihana tabi oldukları ayetlerle sabittir. Yani Peygamberimiz a.s.m. onlar için de bir elçidir. Ama sizin çıkarımlarınız bunu inkar etmeye götürüyor insanı. Cinler onu dinleyip anlayamıyorsa nasıl, neye göre sorumlu olacaklar? Onlar bizim gibi anlamazlar, algılamazlar diye kestirip atmak doğru bir yaklaşım değil. Sadece bu husus bile bi çok şeyin ispatı hükmündedir.


    Peygamber Efendimiz cinler içinde bir resûldür ve cinler dahi bizim gibi mükellef mevcudâttır. Bu hususler sahihtir. Normal şartlarda sünnetullâh gereğince hissiyâtımızla cinleri idrâk edemeyiz. Lâkin Cenâb-ı Hakk'ın kudreti doğa yasalarını aşmaya kâdirdir. Peygamber Efendimiz için cinlerle mükâleme edebilecek kabiliyeti tabiat kanunlarının haricinde husûsî bir sûrette ihsân etmiş olabilir. Velâkin, sahtekâr üfürükçülerin böyle bir melekeye mâlik olduklarını söylemek mümkün değildir.


    Alıntı

    metni:
    İnsanlığın geldiği noktadaki ilmi bunları tahkiki olarak tespit etmeye elverişli olmayabilir. Bundan asırlar önceki ilmi seviyemiz de dünyanın şeklini tespit etmeye uygun değildi. Ya da mikroorganizmaları incelemeye. Ama bugün uygun. O yüzden böyle "imkanı yok, mümkün değil" gibi yargıları doğru bulmuyorum.



    Buna zaten cevap vermiştim: "Orta Çağ'da ilmî veriler mahdut olmamasına rağmen insan, duyumlar vasıtasıyla bu nevi hâdiselerin bilgisine erişebilecek âletlere mâlik idi. O duyumlar sayesinde elektrik ve manyetizmadan, ışığın tabiatına; analitik kimyadan organik kimyaya kadar türlü türlü sahalarda malûmat edinebilirdi. Zira bu bilgi edinme kabiliyeti bizde zaten mevcûd idi."





  • Sürekli biz diyerek çoğul konuşuyorsunuz. Ne yaşıyorsunuz bilmiyorum ama siz kimsiniz, kendi kendinize bir role girmişsiniz siz fetva verecek konumda mısınız? Ben size ne dedim, siz önce Mu'tezile alimlerinin ilim seviyesine gelin, ondan sonra el-Allaf ve Nazzam ile aynı mertebede gibi konuşun. O dereceye gelmeden de haya edin, üst perdeden konuşmayın.


    Paylaştığım metnin tamamı alıntıladığınız pasajla birlikte bizzat Diyanet'in sayfasından alındı. Diyanet'in fetvasını çelişki olarak görüyorsanız zaten tartışmaya gerek yok. Hanefilik elbette ameli mezhep, ben de zaten itikadi mezhep yazmadım. Ebusuud Efendi'nin ünvanıyla bir hesap açmışsınız, bu zat itikatta Ehl-i Sünnet amelde Hanefidir lakin kalkmışsınız burada Ehl-i Sünnet'in değil de birçok görüşte Ehl-i Sünnet'le tamamen zıt bir mezhebin, Mu'tezile'nin görüşlerini savunuyorsunuz. Sadece bu tutarsız ve saçma yoksa istediğiniz ismi alın, istediğiniz görüşü doğru bulun.


    Siz herhangi bir kelam ve İslam mezhepleri kitabı okudunuz mu? İkinci paragrafta yazdıklarınızda hatalar var. Yarım saatinizi ayırın, Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde Maturidi, Eşari ve Mu'tezile maddelerini okuyun. Doğru bilginin olduğu ve en kolay ulaşılan kaynak olduğu için DİA maddelerini tavsiye ettim. Buna da çelişki demezsiniz sanırım, alanında uzman hocalar tarafından hazırlandı.


    Okumak istemezseniz de TDV sayfasından kısa bir özet yazayım:


    1. Hiçbir Ehl-i Sünnet alimi, Mu'tezile'yi Ehl-i Sünnet olarak kabul etmez çünkü birçok kritik konuda tam zıt görüşleri benimsemişlerdir. Maturidiler Allah'ı bilmede akla ve nakle(vahye), Eşari ve Selefiler sadece nakle, Mu'tezile ise sadece akla değer verir. Ehl-i Sünnet Allah'ın ahirette görülmesini (ruyetullahı) kabul eder, Mu'tezile ruyetullahı reddeder, Allah ahirette görülemez derler. Ehl-i Sünnet'e göre helaller ve haramlar rızık kapsamında, Mu'tezile'ye göre sadece helaller rızık kapsamındadır. Ehl-i Sünnet'e göre amel imandan cüz değildir yani kalbin tasdik etmesi yeterlidir. Mu'tezile ameli imanın parçası sayar. Yani ibadet etmeyeni imansız sayarlar. Mu'tezile asla Ehl-i Sünnet değildir, hiçbir tanınmış İslam alimi de Mu'tezile'yi Ehl-i Sünnet içinde görmez.

    2. Maturidiler ve Eşariler Ehl-i Sünnet kabul edilir çünkü Mu'tezile'nin aksine birçok kritik meselede ittifak etmişlerdir. Üstte yazdığım birçok konuda aynı görüştedirler. Mu'tezile'nin Hanefiliği temsil ettiği de son derece yanlış ve talihsiz bir ifadedir.


    Hatta direkt Diyanet'in sayfasından bir alıntı, belirttiğim şekilde görüldüğü gibi Mu'tezile'ye yer verilmemiş.


    Tarih boyunca selef-i sâlihînin yolunu takip eden geniş Müslüman kitlelerin mensubu bulunduğu Eşarîlik ve Matüridîlik gibi itikadî mezhepler ile Hanefîlik, Malikîlik, Şafîilik ve Hanbelîlik gibi amelî/fıkhî mezhepler, Ehl-i Sünneti temsil edegelmiştir. - Din İşleri Yüksek Kurulu




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Penguen Gunter -- 29 Temmuz 2024; 23:35:22 >




  • Penguen Gunter kullanıcısına yanıt

    Sana basit bir dilde yazdığım halde okuduğunu anlamıyorsun. Bu yüzden bu sana son cevabım olacak.


    1.Ben fetva verecek nitelikte biri olduğumu hiç söylemedim. El-Allaf ve Nazzam'ın seviyesi nedir, neye göre belirlenmiştir? Eğer hüküm çıkarsaydım böyle bir beklenti -artık bu seviye neyse- makul olabilirdi. Ancak, ben burada sadece Mu'tezile alimlerinin büyü ve sihir hakkında çıkardıkları hükmü belirtiyorum o kadar. Ben bir hüküm çıkarmıyorum. Ben Mu'tezile mezhebine mensup olarak bu görüşü kabul ediyorum.



    2. Hala anlamıyorsun. Aktardığın pasajda çelişki görmüyorum. Sen pasajda iddia edilen karşıt iddiayı savunduğun için çelişkiye düşüyorsun. Pasajda "Zira şeytan, cinler, ruhlar ve yıldızlar gibi varlık veya nesnelere Allah’ın kudreti üstünde bir güç nispet eden, onlarda olağanüstü bilgi ve güç iddiası varsayan bütün sihir türleri İslâm’ın tevhid ve tevekkül inancına aykırı olup" diye bir ifade geçiyor. Bak, çok daha basitçe pasaj diyor ki bu varlıklarda olağanüstü bilgi ve güç varsayan bütün sihir türleri tevhid ve tevekkül inancına aykırıdır. Demek ki neymiş Allah dışında böyle doğaüstü güçler aramak, Allah'tan başkasında yani büyücülerde kudret aramakmış. Sen ise büyü vardır diyerek büyücülerde bu tür doğaüstü güçler vardır diyorsun. Pasajında devamın şu ifade geçiyor: "İslâm’ın tevhid ve tevekkül inancına aykırı olup kişiyi şirke kadar götürebilmektedir" Bu ifadeye göre de şirke düşüyorsun.


    3.Evet, Kelam ve Akaid hakkında hem Arapça hem de Türkçe bir sürü kitap okudum.


    4.Ben Mu'tezile, Ehl-i Sünnettir demedim. Ben şunu söyledim:


    Alıntı

    metni:
    "Yoksa kelime anlamıyla alınacaksa Mu'tezile de Ehl-i Sünnet yani "Hz. Peygamber ile ashap cemaatinin dinin temel konularında takip ettikleri yolu benimseyenler" olarak görecektir."


    Yani diyorum ki Mu'tezile de kendini Peygamber Efendimiz ve ashap yolunda görürdü. Ehl-i Sünnet kelime anlamıyla anlaşılacak olsa Mu'tezile de Ehl-i Sünnet sınıfına girerdi. Çünkü Ehl-i Sünnet'in kelime anlamı "Hz. Peygamber ile ashap cemaatinin dinin temel konularında takip ettikleri yolu benimseyenler"dir. Ancak Ehl-i Sünnetten anlaşılan şey bu değil, daha çok itikatta belli bir pozisyonu takip eden bir mezheptir. Bu anlamıyla Mu'tezile, Ehl-i Sünnet değildir. Daha nasıl açık olabilirim bilmiyorum.



    5. Öyle sandığın gibi Eşariler ve Maturidiler birbirlerini Ehl-i Sünnet olarak görmüyorlardı. Mutakaddimun dönemi ve öncesinde hem Eşariler hem de Maturidiler birbirlerini tekfir ediyordular. Birbirlerini tekfir etmeyi bırakmaları çok daha sonra oluyor.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FCD8CF69F -- 30 Temmuz 2024; 0:58:30 >




  • Benim değil de bu mesajından anladım ki senin cidden net okuduğunu idrak etme problemin var, bir kelam, mezhepler kitabı bile okumadan yalan yanlış sallıyorsun. Sen bütün ibadetlerini yerine getiriyor musun? Mu'tezile'ye göre amel imanın parçasıdır ibadetlerini yapmıyorsan veya eksik yapıyorsan imansızsın. Onların görüşü budur. Bunun kaynağı net olarak mevcut. Açık kaynağı da inkar edersin sen şimdi.

    Aktardığım pasajın tamamı Diyanet'in herkese açık 80 milyona fetvası. Bir cümle bile kendi yorumumu katmadım bir bütün olarak o paragrafı olduğu gibi alıntıladım. Manipüle etmeye çalışma. İlmi seviyen zayıf önemli İslam alimlerinin var dediği bir şeye hala yok diyorsun. İslam alimlerinden, o sayfası hazırlayan Diyanet'teki hocalardan daha iyi bildiğini zannediyorsun. Çok yanlış yoldasın çok. Allah hidayet versin. Yerini bil kibirlenip tanımadığın etmediğin kişileri şirkle itham etme, karşıdaki öyle değilse sana döner. Böyle de bir hadis mevcut.

    Alıntı

    metni:
    Sen ise büyü vardır diyerek büyücülerde bu tür doğaüstü güçler vardır diyorsun.

    Manipüleci biri olduğun bu cümleden belli psikolojik bir sıkıntın var. Kendi kendine bir yorum yapıp karşıdaki söylemiş gibi lanse ediyorsun. Büyücülerde bu tür doğaüstü güçler vardır diye bir cümle bile kurmadım. Hatta "Büyücüler" diye bir kelime bile kullanmadım.


    İrabta mahalli olmayan laftan anlamaz bir insansın hadi selametle.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Penguen Gunter -- 30 Temmuz 2024; 1:21:34 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Commander Keen C kullanıcısına yanıt

    Kendinizi yormayın hocam laftan anlamaz biri. Ehl-i Sünnet aliminin ünvanını kullanıcı adı alır ama yorumlarda Mu'tezile'yim bu mezhebin görüşlerini kabul ediyorum diye savunur. Kendisiyle çelişiyor farkında değil. :)


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Penguen Gunter kullanıcısına yanıt

    Evet kullanıcı adıyla benimsediği fikirler çelişkili :) Hoca Çelebi'ye sevgisi varsa bilmiyorum. Ama keskin görüşlü bi arkadaş belli ki.

    Açıkcası mutezile hakkında pek bilgim yoktu. Arkadaşla yazıştıkça gördüm ki akılcılık dedikleri buysa resmen materyalist inkarcıların argümanlarına kayıyorlar. Onlar da benzer tezlerle maneviyatı inkar ediyor. Ne fark kaldı? Okurken ben böyle inanıyor olsam ruh denen olguyu da inkar ederdim diye düşündüm. Bu bakış açısıyla ruhun varlığını neye göre temellendireceğiz ki?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Commander Keen -- 30 Temmuz 2024; 3:36:16 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Alıntı

    metni:
    Lâkin Cenâb-ı Hakk'ın kudreti doğa yasalarını aşmaya kâdirdir. Peygamber Efendimiz için cinlerle mükâleme edebilecek kabiliyeti tabiat kanunlarının haricinde husûsî bir sûrette ihsân etmiş olabilir. Velâkin, sahtekâr üfürükçülerin böyle bir melekeye mâlik olduklarını söylemek mümkün değildir.


    Ya üfürükçüler varolan şeytani bir ilmi kullanıyorsa? Telefonun icat edilmediğini düşün. Uzaktaki biriyle onu birebir görmeden konuşmak senin için imkansız, deli saçması bi şey olmalı. Bir adam da ben bunu yapıyorum diyor. Ona "sahtekar, senin doğa üstü güçlerin mi var" derdin muhtemelen. Oysa bu durum adamı doğaüstü güç sahibi yapmaz, varolan ilmi ve teknik yöntemleri kullanarak bir sonuç elde ettiğini gösterir.


    Ayette geçen Harut ve Marut insanlara somut bir ilim öğretmiyor olsalardı, ayette bu şekilde bahsi geçer miydi? Senin savunduğuna göre haşa ayete zıt bir şekilde "Harut ve Marut insanları korkutup tesir altına alıyordu, ayette bahsedilen karı koca arasını bozmak tabiri aslında gerçek değil" diye mi yorumlayacağız? Onların bir imtihan vesilesi olarak görevli olmadıklarına dair kesin bir delil var mı?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Commander Keen -- 30 Temmuz 2024; 4:12:42 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Commander Keen C kullanıcısına yanıt

    Materyalizmle hiçbir alakası yok. Konu hakkında derin bir okuma yapmadığınız için kavramları karıştırıyorsunuz. Materyalizm her şeyin maddeden oluştuğunu söyleyen felsefi görüştür. Bizim konuştuğumuz şey sadece büyü denen fenomenler üzerine. Ruhun doğası bizim konumuzla ilgisiz. Biz Allah'ın varlığını kabul ederek zaten materyalizmi temelde reddediyoruz. Çünkü Allah maddi değildir.


    Mu'tezile alimlerinin çoğu düalisttir. Yani ruhun maddeye indirgenemeyeceğini söylerler. Maddeyi de fiziksel gerçeklikle sınırlarlar. Ebu’l-Hüzeyl el-Allâf maddi olan cisimlerin atomlarının bölünemez olduğunu söylerken, El-Nazzam sonsuza kadar bölünebildiklerini düşünür. Ben ruh maddeye indirgenebilir diyen bir tane İslam alimi bilmiyorum. Belki vardır ama o dönem için bu çok nadir kişiyle sınırlı kalmıştır.


    Maneviyattan kastını ve konuyla ilgisini de anlayamadım. Bir kişi ruhun maddeyi indirgenebildiğini savunsa da zihin hallerini reddetmez. Dolayısıyla manevi bir takım hislerin olduğunu söyleyebilir. Bir materyalist bireyde üzülür, güler, sevinir, ağlar.


    Ruhun varlığını maddeye indirgemek ya da maddenin bir üst işlevi olarak görmek ruhun varlığını da ortadan kaldırmazdı. Bu ruhu reddetmemiz gerektiği anlamına da gelmezdi. Sadece ruhun maddi olduğunu söylememiz gerekirdi. Bunun mümkün olup olmadığı modern felsefe ve nörobilim alanında tartışılmaktadır.


    Aslında materyalizm Ehl-i Sünnetin karakteristiğine daha uygundur. Erken Ehl-i Sünnet tarihine bakarsanız Allah arştadır diyenleri görürsünüz. Mu'tezile zaten bunlara tepki olarak doğdu. Mustafa Öztürk'ün videosunu da paylaşmıştım muhtemelen konuyla ilişkisini anlamayıp izlemediniz.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FCD8CF69F -- 30 Temmuz 2024; 4:50:22 >




  • Telefonun çalışma prensibi doğa yasaları ve duyu algıları nezninde açıklanabilir. Şeytani ilim dediğiniz bir yerde duyu algılarımızın dışındaki yetilerle yapılmak zorunda olur ki bu da büyücülerin bir takım kudrete sahip olduğunu söylemek olur, şirktir.


    Cinlerin tam anlamıyla nasıl varlıklar olduklarını da bilmiyoruz. Dumansız ateşten ötürü fiziksel bir yanları var mı yoksa tamamıyla doğaüstü varlıklar mı bunlar da teferruatlı meseleler. Farz'ı misal cinler fiziksel olsaydı ve onları duyu algılarımızla kavrayabilseydik dahi böyle yetenekler olduğunu söyleyemezdik. Çünkü Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de bu tür varlıklarda geleceği bilme gibi yetilerin olmadığını, sihirbazların sahtekarlar olduklarını söyler.


    Bu ayet üzerinde daha önce uzunca konuştum. Öncelikle ayette geçen "ما" nın mevsule mi, nafiye mi? olduğunu anlamamız gerekiyor.

  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.