Şimdi Ara

BBC'de yayımlanan belgeselde Ulaş kardeşlerin ilkel beyninin gelişmediği belirtildi (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
38
Cevap
0
Favori
1.119
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • neyi tartışıyorsunuz anlamış değilim...

    bana biraz kereste ver sana sandalye yapayım ...iyimisiniz..

    ne neye delil teşkil eder..

    bilim bu mu?

    yaratılışı bununla izah edicem diye bilimdeki sebepler planında öğrenilen her yeni bilgi yi zincirleme başa götürüp hayatın maddelerden meydana geldiğini ,enerjilerden,kanun dediğimiz gözle görünmeyip mahiyeti bilinen(yerçekimi kanunu vb.) nedenlere haiz olduğunu söyleyin gitsin..

    neyin kök hücresi.
    bir çiçekten bahsederken bilimsel bir gözle ne diyoruz :
    tohum diyoruz,güneş,toprak,su, vb gibi onun meydana gelebilmesi için gerekli sebepleri tek tek sayıyoruz.
    şimdi bir çiçekten başka bir çiçek, daha farklı yada aynı sı elde edilince evrim ispatlanmış mı olacak...

    neredesiniz...iyimisiniz...
  • evrimi ispatlamak gibi bir niyetim yok(zaten yapamam da), bunu nereden çıkardın? bu linkleri birşeylere delil teşkil etsin diye de vermedim!

    sadece deep'in yapılamaz dediği birşein gayet rahat yapılabildiğini gösterdim, senin neden rahatsız olduğunu da anlayabilmiş değilim...

    burada bilgi paylaşımı yapılıyor, merak eden varsa açar verdiğim linkleri okur bilgilenir!

    ayrıca gayet iyiyiz, üsluba dikkat
  • Bilimin evrimi ispatlamak gibi bir derdi yok
    veya Evrimin dini yok etme gibi bir amacı yok

    Bilim adamının amacı Tanrıyı açıklamak değil, doğayı açıklamaktır
    (Tanrıyı Din adamına sormakta fayda var.)

    Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara
    "çamur at izi kalsın" misali körü körüne karşı çıkmanın bize ne faydası olabilir ?

    Doğada bulunan olayları sebepleriyle açıklamaya çalışmak ve işin kökenine inmek yanlış mı ? ,

    Yoksa insanların zihnindeki Tanrı işine karışılmasından hoşlanmıyormu?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: zero01


    Bilimin evrimi ispatlamak gibi bir derdi yok
    veya Evrimin dini yok etme gibi bir amacı yok

    Bilim adamının amacı Tanrıyı açıklamak değil, doğayı açıklamaktır
    (Tanrıyı Din adamına sormakta fayda var.)

    Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara
    "çamur at izi kalsın" misali körü körüne karşı çıkmanın bize ne faydası olabilir ?

    Doğada bulunan olayları sebepleriyle açıklamaya çalışmak ve işin kökenine inmek yanlış mı ? ,

    Yoksa insanların zihnindeki Tanrı işine karışılmasından hoşlanmıyormu?




    tebriklerharfiyen katılıyorum



    konuyu kök hücrelere getirmişsiniz.artık bütün dünyada ve ülkemizde de kök hücre yöntemi uygulanmaya başlandı.şuan bir kaç pürüz olsa da giderileceği kesin.hatta kök hücre tekniği ile ameliyat yapmaya başlayan doktorlar bile var.

    şuanda bu çok akitf bir konu.bir çok şirket kurulmaya başlandı ve bu şirketler bebek doğduğunda göbek kordonundaki verimli kök hücreleri alıp saklıyorlar-tabi para karşılığı.ileride o kişi hasta olursa o kök hücreler çıkarılacak ve hasta olan dokuya dönüştürülüp tedavi edilecek..

    bakın size Türkçe bir kaynak,hatta kuruluş
    http://www.kordonkanibankasi.com/index.htm

    bu da vita34 bir alman şirketi
    http://www.vita34.de/inhalt/turkisch/offen/familien/31_12_Schritte.shtml?navid=9



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nofrost -- 22 Mart 2006; 12:51:11 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: zero01


    Yoksa insanların zihnindeki Tanrı işine karışılmasından hoşlanmıyormu?







    biraz insanca bir sebep bulmuşsunuz tanrı için...

    yani eğer sizin deyiminizle tanrı bundan hoşlanmıyorsa ve zihinlerimize bu bilimsel deneylere ve açıklamalara inanmamayı yerleştiriyorsa..
    peki amacı ne olabilir?

    belirttiğin şeyler yanlış değil doğanın sebebini bulmak araştırmak insanlara bunu bilgi olarak sunmak da bir yanlış görülmez ama eğer ki siz buna bunlar tanrının yarattıklarından ayrı yada bunlara yaratılmış bir medde olarak bakmayın derseniz bu çok doğru bir tespit olmaz..

    bilim adamı tanrıyı açıklamaz onu direk olarak incelemez ama dolaylı olarak yarattığı şeylerin bilimsel karşılığında tanrının kendisi vardır..

    bilim adamı incelediği herşeyi oluşumlarını sebeplerini ve bize karşılığı olan açıklamalarının ana nedeni olan yaratılmış her canlıyı ve maddeyi anlamak için yapılan bütün araştırmalara kendi buldukları bir tür yada madde değil de tanrının yarattığı şeyleri incelemeye çalışıyoruz deseler o zaman zaten bilim ayrılarak gereğini yerine getirir kimsede itiraz etmez..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: the_rion80

    http://europa.eu.int/comm/research/conferences/2003/bioethics/pdf/sec2003-441report_en.pdf

    bu da avrupada yapılan araştırmalarla ilgili. 27. sayfasında kök hücrelerin laboratuar ortamında nasıl çoğaltıldığı ve yetiştirildiği anlatılıyor.

    işte bir cümle: eğer kök hücreler iyi durumda ise ve yaşlanma belirtisi göstermiyor ise, aynı kök hücre grubundan sınırsız sayıda kök hücre elde edilebilir.

    bu konuda bende soru işareti kalmadı, umarım aydınlatıcı olmuştur


    hocam burada sen konuyu kaçırmışsın ...

    benim yukarıdakai itirazım genlere müdahale edilerek yol alamadığımız hakkında idi ...

    mesela bir bakterinin genlerine müdahale ederek onu farklı bir tür olarak meydana getiremiyoruz ...

    mesela normal bir hücreyi de genetik yapılarını değiştirerek kök hücresi haline getiremeyiz ...


    burada kök hücresinin elde edilme yöntemi önemli ...

    kök hücresi de ne şekilde elde edildiğini bilirisin ....


    ABD’li ve Kanadalı bilim adamları, insan kök hücrelerini gelişmelerini tamamlamamış farelerin ve civcivlerin retinalarına naklettiklerini ifade ederek, hayvanların gözleri gelişmelerini tamamladığında insan kök hücrelerinin yaşamlarını sürdürdüklerini ve retinada ışık ile görüntüleri yansıtan hücreler oluşturduklarını kaydettiler.

    buradan da anlaşılacağı gibi evrimsel bir mekanizma ile kök hücresi elde edilmemiştir ...

    konu yanlış bir zemine kaydı ...

    demek istediğim

    insanların genlere müdahale ederek bile yeni tür oluşturamadığıdır ...

    bilinçsiz bilgisiz doğa 70 milyon türü nasıl üretebilir ...

    bunun izahını isstiyorum




  • quote:

    mesela bir bakterinin genlerine müdahale ederek onu farklı bir tür olarak meydana getiremiyoruz ...

    mesela normal bir hücreyi de genetik yapılarını değiştirerek kök hücresi haline getiremeyiz ...


    bakterilerin genlerine müdahele edilince elbette yeni farklı bir bakteri türü elde edilebilir.sadece bakteri değil,bugün biyoteklonoji denilen bilim dalının amacı zaten budur.örneğin mısır bitkisine zarar veren bir böceği yok etmek için o mısır türünün genetik materyali,böceği öldürebilicek enzimler salgılayan farklı bir canlının materyali ile birleştirilir ve ortaya yeni bir mısır türü çıkar.

    aynı şekilde antibiyotik üretirken de kullanılan yöntem insanların kendi elleriyle yaramış oldukları yeni bakteri ya da mantar türleridir.

    ikincisi ''normal bir hücreyi de genetik yapılarını değiştirerek kök hücresi haline getiremeyiz''

    zaten ''normal bir hücre'' kök hücre değil kök hücre ''normal bir hücreye'' dönüşüyor.burada Rion arkadaşın anlatmaya çalıştığı şey tek bir hücrenin kendi kendine farklı dokulara döneşebileceği örneğidir.
    ortada polipotent bir hücremiz var ve bu hücreden bir şekilde istenilen dokular hatta organlar oluşabiliyor.

    demek ki ekolojik baskıyı da işin içine koyarsanız tek bir hücre farklı farklı dokular,organlar hatta canlılar bile verebilecek potansiyle sahiptir.

    ama ben bu meydana gelen bu ilk hücre nereden geldi bilmiyorum ya da kesin tesadüfen olmuştur demiyorum.onu da inandığım bir güç olan Allah'ın farklı bir şekilde ortaya çıkarışına bağlıyorum inanç olarak.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: nofrost
    bakterilerin genlerine müdahele edilince elbette yeni farklı bir bakteri türü elde edilebilir.sadece bakteri değil,bugün biyoteklonoji denilen bilim dalının amacı zaten budur.örneğin mısır bitkisine zarar veren bir böceği yok etmek için o mısır türünün genetik materyali, böceği öldürebilicek enzimler salgılayan farklı bir canlının materyali ile birleştirilir ve ortaya yeni bir mısır türü çıkar.


    "tür" ne demektir ?

    ortaya çıkan mısır bir tür müdür ?

    kopya : Tür, ortak özellikler taşıyan ve kendi aralarında döllenerek üreyebilen akraba canlıları içeren biyolojik grup.

    ortaya çıkan yeni mısır eski mısırlar ile döllenememekte midir ?

    ortaya çıkan yeni mısır cins olmasın ?

    veya GDO ...






  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: nofrost
    bakterilerin genlerine müdahele edilince elbette yeni farklı bir bakteri türü elde edilebilir.sadece bakteri değil,bugün biyoteklonoji denilen bilim dalının amacı zaten budur.örneğin mısır bitkisine zarar veren bir böceği yok etmek için o mısır türünün genetik materyali, böceği öldürebilicek enzimler salgılayan farklı bir canlının materyali ile birleştirilir ve ortaya yeni bir mısır türü çıkar.


    "tür" ne demektir ?

    ortaya çıkan mısır bir tür müdür ?

    kopya : Tür, ortak özellikler taşıyan ve kendi aralarında döllenerek üreyebilen akraba canlıları içeren biyolojik grup.

    ortaya çıkan yeni mısır eski mısırlar ile döllenememekte midir ?

    ortaya çıkan yeni mısır cins olmasın ?

    veya GDO ...





    bir türün temsilcisi tek bir canlı olacak diye bir kaide yoktur.mısırın ya da diğer bütün türlerin bir çok alt türü vardır.ayrıca ortaya yeni bir cins çıkması mümkün değil.zaten ''Zea mays'
    Familya: Poaceae - Buğdaygiller
    Cins: Zea
    Tür: Zea mays sp.
    yani tür kavramı cinsin altında bir taksondur.türün altında da o türe ait farklı türler oluşabilir
    mesela al sana bir kaç subspecies

    Z. diploperennis
    Z. luxurians
    Z. maysssp. huehuetenangensis
    Z. maysssp. mays(maize)
    Z. maysssp. mexicana
    Z. maysssp. parviglumis
    Z. nicaraguensis
    Z. perennis

    siyah ile işarediklerim subspecies yani alttürdür.
    .

    siz bir canlının genetiğini değiştirirseniz ortaya Zea mays xxxx isimli farklı bir canlı çıkar.yani sizin ürettiğiniz ve sattığınız ürün artık Zea mays değildir.

    yani yeni tür oluşturulamaz diye bir şey mümkün değil.bugün dediğim gibi biyoteklonoji biliminin asıl görevi zaten bu.yeni türler-alttürler oluşturmak.daha dayanıklı daha verimli canlılar geliştirmek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nofrost -- 22 Mart 2006; 14:42:32 >




  • benim bildiğim türler arasında döllenme olmadığıdır (kısır doğumlar hariç at eşek vs)

    alt türlerden falan bahsetmiyorum ...

    senin dediğin örnek benim itirazıma cevap teşkil etmemektedir ...

    mesela bir fareye öyle bir müdahalede bulunalım ki fare ile kedi arası bir tür olsun ...

    bu şekilde elde edilen bir tür var mı demek istedim ...

    mesela fareden elde edilecek tür fare ile çiftleşemeyecek ...

    varsa böyle bir tür bize göster ...

    (alt tür falan demiyorum bildiğimiz inek koyun keçi gibi bir tür yani hollanda ineği, tiftik keçisi, merinos koyunu gibi değil )
  • Evrimcilerin bilmedigi yada bilip de işine gelmeyen birsey acıklayayım; Darwinin teorisi hicbir somut bilimsel bulguya dayanmıyor.kendisinin de kabul ettigi gibi sadece bir mantık yürütme idi.hatta darwinin kitabındaki Teorinin Zorlukları başlıklı uzun bölümde itiraf ettigi gibi,teori pek cok onemli soru karsısında açık veriyordu.Darwin teorisinin önündeki zorlukların gelisen bilim tarafından asılacagını yeni bilimsel bulguların teorisini güclendirecegini umuyordu.bunu da kitabında sık sık belirtmisti.ancak gelisen bilim darwinin umutlarının tam aksine teorinin temel iddalarını birer birer dayanaksız bırakmıstır.darwinizmin bilim karsısındaki yenilgisi 3 baslıkta incelenebilir :
    1-teori,hayatın yeryuzunde ilk kez nasıl ortaya cıktıgını acıklayamamaktır
    2-teorinin öne sürdügü evrim mekanizmalarının gercekte evrimlestirici bir etkiye sahip oldugunu gosteren hicbir bilimsel bulgu yoktur.
    3-fosil kayıtları,evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.
    darwin kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemisti.cunku onun donemindeki ilkel bilim anlayısı canlıların cok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu.
    Darwinin Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdıgı dönemde ise bakterilerin cansız maddeden olusabildikleri inancı bilim dunyasında yaygın vir kabul goruyordu.oysa darwinin kitabının yayınlanmasından 5 yıl sonra ünlü fransız biyolog Louis Pasteur evrime temel olusturan bu inancı kesin olarak cürüttü.Pasteur yaptıgı uzun calısmalar ve deneyler sonucunda vardıgı sonucu şöyle özetlemisti:
    "Cansız maddelerin hayat olusturabilecegi iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüstür"
    20. Yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci Rus biyolog Alexander Oparin oldu.oparin 1930 lu yıllarda ortaya attıgı bir takım tezlerle canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebilecegini ispat etmeye calıstı.ancak bu calısmalar basarısızlıkla sonuclanacak ve Oparin su itirafı yapmak zorunda kalacaktı:
    Maalesef hücrenin kökeni,evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı olusturmaktadır

    Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken sartlar asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır.
    Darwinin teorisini gedcersiz kılan ikinci büyük nokta teorinin evrim mekanizmaları olarak öne sürdügü iki kavramın daha gercekten hicbir evrimlestirici güce sahip olmadıgının anlasılmıs olmasıdır.darwin ortaya attıgı evrim iddasına tamamen dogal seleksiyon mekanizmasına baglamıstı.bu mekanizmaya verdigi önem kitabının isminden de acıkca anlasılıyordu.türlerin kökeni dogal seleksiyon yoluyla..
    Dogal seleksiyon dogal secme demektir.dogadaki yasam mucadelesi içinde doga sartlara uygun ve güclü canlıların hayatta kalacagı düsüncesine dayanır.örnegin yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde daha hızlı kosabilen geyikler hayatta kalacaktır.böylkece geyik sürüsü güclü bireylerden olusacaktır.ama elbette bu mekanizma geyikleri evrimlestirmez.onları baska bir canlı türüne ornegin atlara donusturmez.dolayısı ile dogal seleksiyon mekanizması hicbir evrimlestirici güce sahip değildir.darwin de bu gercegin farkındaydı ve türlerin kökeni adlı kitabında : Faydalı degisiklikler oılusmadıgı sürece dogal seleksiyon hicbirsey yapamaz" demek zorunda kalmıstı.




  • quote:

    2-teorinin öne sürdügü evrim mekanizmalarının gercekte evrimlestirici bir etkiye sahip oldugunu gosteren hicbir bilimsel bulgu yoktur.


    benim de demek istediğim bu

    neden bilim adamları bu konuda yeterince araştırma yapmazlar ?

    bildiğimiz meyve sinekleri deneyi var ve olumlu netice elde edemediler

    yoksa başarısızlıktan mı korkuyorlar da cesaret edemiyorlar ?

    neden miller deneyi tekrarlanmaz ?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    benim bildiğim türler arasında döllenme olmadığıdır (kısır doğumlar hariç at eşek vs)

    alt türlerden falan bahsetmiyorum ...

    senin dediğin örnek benim itirazıma cevap teşkil etmemektedir ...

    mesela bir fareye öyle bir müdahalede bulunalım ki fare ile kedi arası bir tür olsun
    ...

    bu şekilde elde edilen bir tür var mı demek istedim ...

    mesela fareden elde edilecek tür fare ile çiftleşemeyecek ...

    varsa böyle bir tür bize göster ...

    (alt tür falan demiyorum bildiğimiz inek koyun keçi gibi bir tür yani hollanda ineği, tiftik keçisi, merinos koyunu gibi değil )


    benim verdiğim bilgi senin itirazına cevap teşkil etmektedir.çünkü sen ortada olmayan bir şey yaratmıyorsun.hali hazırda yaşayan bir canlıya müdahele ediyorsun daha sonra onun yine aynı tür olarak kalması teknik olarak mantık dışı.sen bir türe hem müdahele edeceksin hem de aynı tür olarak kalsın diyeceksin.

    işte bir türü değiştirirsen o bir tür değil artık sistematikte alttür olarak isimlendirilir.
    sen bana bir kilo mısır ver desen ben sana hangi tür istersin derim.sen bana Zea mays dersen sana yine Zea mays veremem.çünkü Zea mays diye bir şey yoktur.bana Zea mays mays dersen işte o zaman sana
    Zea mays mexicana değil Zea mays mays veririm.

    anlatabildim mi?
    böylece bu iddan da cevap buldu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nofrost -- 22 Mart 2006; 14:55:08 >




  • quote:

    1-teori,hayatın yeryuzunde ilk kez nasıl ortaya cıktıgını acıklayamamaktır
    2-teorinin öne sürdügü evrim mekanizmalarının gercekte evrimlestirici bir etkiye sahip oldugunu gosteren hicbir bilimsel bulgu yoktur.
    3-fosil kayıtları,evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.
    darwin kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemisti.cunku onun donemindeki ilkel bilim anlayısı canlıların cok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu.
    Darwinin Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdıgı dönemde ise bakterilerin cansız maddeden olusabildikleri inancı bilim dunyasında yaygın vir kabul goruyordu.oysa darwinin kitabının yayınlanmasından 5 yıl sonra ünlü fransız biyolog Louis Pasteur evrime temel olusturan bu inancı kesin olarak cürüttü.Pasteur yaptıgı uzun calısmalar ve deneyler sonucunda vardıgı sonucu şöyle özetlemisti:
    "Cansız maddelerin hayat olusturabilecegi iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüstür"
    20. Yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci Rus biyolog Alexander Oparin oldu.oparin 1930 lu yıllarda ortaya attıgı bir takım tezlerle canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebilecegini ispat etmeye calıstı.ancak bu calısmalar basarısızlıkla sonuclanacak ve Oparin su itirafı yapmak zorunda kalacaktı:
    Maalesef hücrenin kökeni,evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı olusturmaktadır


    tamam idda attın ortaya.peki şimdi bütün bu iddalarını bilimsel olarak destekle ben de sana inanayım.ortada sadece iddalar var.hani nerede sizin belgeniz?evrimcilere belgesi yok diyorsunuz siz elinizde belge olmadan teori çürütmeye kalkıyorsunuz.yani eleştirdiğiniz,karşı çıktığınız şeyi ilk başta kendiniz yapıyorsunz.

    suçlamalar ile teori çürümez.aksi ispat edilince teori çürür.işte bunun için evrimi bir türl çüretemediniz gitti.sizin yaptığınız şey sadece asılsız belgesiz idda ve suçlamalar..

    peki karşı kaynak olarak ne var elinizde getirin bu insanlar da kurtulsunlar bu işin doğrusunu öğrensinler değil mi!




  • türün tanımı : Tür, ortak özellikler taşıyan ve kendi aralarında döllenerek üreyebilen akraba canlıları içeren biyolojik grup.

    farklı türler arasında üreme olmaz ...

    benim de dediğim farklı bir tür oluşturmanız alt tür falan istemiyorum ...

    diğer canlılardan tamamen farklı bir tür olacak bu yeni tür anlatabildim mi ?

    GDO istemiyorum yani ...

    mesela bir fareden fare ile kedi arasında bir canlı türetin diyorum ...

    ne fare olsun ne de kedi ...

    tür diyorum cins değil !!!

    alt tür falan da istemiyorum ayrıca ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    türün tanımı : Tür, ortak özellikler taşıyan ve kendi aralarında döllenerek üreyebilen akraba canlıları içeren biyolojik grup.

    farklı türler arasında üreme olmaz ...

    benim de dediğim farklı bir tür oluşturmanız alt tür falan istemiyorum ...

    diğer canlılardan tamamen farklı bir tür olacak bu yeni tür anlatabildim mi ?

    GDO istemiyorum yani ...

    mesela bir fareden fare ile kedi arasında bir canlı türetin diyorum ...

    ne fare olsun ne de kedi ...

    tür diyorum cins değil !!!

    alt tür falan da istemiyorum ayrıca ...



    kardeşim sen benim yazdıklarımı okumuyor musun?

    sana Zea may diye bir şey göster dediğimde hiç bir şey gösteremezsin.anlamıyor musun?Zea mays diye bir canlı yok ortada! Zea mays mays diye bir canlı var Zea mays mexicana diye başka bir canlı var ve buna benzer bütün canlı guruplarının toplamına yani bir gurubun adına ben Zea mays diyorum.

    mantıksız şeyler söyleyip duruyorsun! ne üretmemi bekliyorsun bir canlı gurubu mu?Tür dediğin şey tek bir canlı değil ki!

    ama senin iddan başkaydı,insan müdahele ederek hiçbir şey üretemez ve yaşatamaz zannediyordun.bunu yanlışlayınca şimdi diyecek bir şey bulamadın anlamı olmayan şeyler söylüyorsun




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Gaoxin

    Evrimcilerin bilmedigi yada bilip de işine gelmeyen birsey acıklayayım; Darwinin teorisi hicbir somut bilimsel bulguya dayanmıyor.kendisinin de kabul ettigi gibi sadece bir mantık yürütme idi.hatta darwinin kitabındaki Teorinin Zorlukları başlıklı uzun bölümde itiraf ettigi gibi,teori pek cok onemli soru karsısında açık veriyordu.Darwin teorisinin önündeki zorlukların gelisen bilim tarafından asılacagını yeni bilimsel bulguların teorisini güclendirecegini umuyordu.bunu da kitabında sık sık belirtmisti.ancak gelisen bilim darwinin umutlarının tam aksine teorinin temel iddalarını birer birer dayanaksız bırakmıstır.darwinizmin bilim karsısındaki yenilgisi 3 baslıkta incelenebilir :
    1-teori,hayatın yeryuzunde ilk kez nasıl ortaya cıktıgını acıklayamamaktır
    2-teorinin öne sürdügü evrim mekanizmalarının gercekte evrimlestirici bir etkiye sahip oldugunu gosteren hicbir bilimsel bulgu yoktur.
    3-fosil kayıtları,evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.
    darwin kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemisti.cunku onun donemindeki ilkel bilim anlayısı canlıların cok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu.
    Darwinin Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdıgı dönemde ise bakterilerin cansız maddeden olusabildikleri inancı bilim dunyasında yaygın vir kabul goruyordu.oysa darwinin kitabının yayınlanmasından 5 yıl sonra ünlü fransız biyolog Louis Pasteur evrime temel olusturan bu inancı kesin olarak cürüttü.Pasteur yaptıgı uzun calısmalar ve deneyler sonucunda vardıgı sonucu şöyle özetlemisti:
    "Cansız maddelerin hayat olusturabilecegi iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüstür"
    20. Yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci Rus biyolog Alexander Oparin oldu.oparin 1930 lu yıllarda ortaya attıgı bir takım tezlerle canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebilecegini ispat etmeye calıstı.ancak bu calısmalar basarısızlıkla sonuclanacak ve Oparin su itirafı yapmak zorunda kalacaktı:
    Maalesef hücrenin kökeni,evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı olusturmaktadır

    Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken sartlar asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır.
    Darwinin teorisini gedcersiz kılan ikinci büyük nokta teorinin evrim mekanizmaları olarak öne sürdügü iki kavramın daha gercekten hicbir evrimlestirici güce sahip olmadıgının anlasılmıs olmasıdır.darwin ortaya attıgı evrim iddasına tamamen dogal seleksiyon mekanizmasına baglamıstı.bu mekanizmaya verdigi önem kitabının isminden de acıkca anlasılıyordu.türlerin kökeni dogal seleksiyon yoluyla..
    Dogal seleksiyon dogal secme demektir.dogadaki yasam mucadelesi içinde doga sartlara uygun ve güclü canlıların hayatta kalacagı düsüncesine dayanır.örnegin yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde daha hızlı kosabilen geyikler hayatta kalacaktır.böylkece geyik sürüsü güclü bireylerden olusacaktır.ama elbette bu mekanizma geyikleri evrimlestirmez.onları baska bir canlı türüne ornegin atlara donusturmez.dolayısı ile dogal seleksiyon mekanizması hicbir evrimlestirici güce sahip değildir.darwin de bu gercegin farkındaydı ve türlerin kökeni adlı kitabında : Faydalı degisiklikler oılusmadıgı sürece dogal seleksiyon hicbirsey yapamaz" demek zorunda kalmıstı.



    Bilimde o kadar hızlı gelişmeler oluyor ki 20. yüzyıl başlarından beri, 1930'lardan verdiğiniz referans bence biraz eski ve yetersiz kalıyor. Daha yeni kaynaklarınız yok mu?




  • *) Arkadaşlar bu böyle olmayacak virgül farklarla her taraftan aynı konu aynı şeyler yuvarlanıp gidiyor.

    Son iyiniyetime karşılık olarak evrime dair bir üst konu açıyorum. Bundan böyle varyatif dahi olsa asla evriem dair konu açılmayacaktır. Eğer o üst konuda da böyle tartışmalar görülürse o konuda silinecek ve ne yazık ki bundan böyle burada sonu gelmez hikaye evrim konusu açılamayacaktır.

    Uyarırım.
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.