Şimdi Ara

Belirli kelimelerden parçalar yazıp ingilizceye çevirip kontrol ediyoruz

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
570
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bir kelimeyi kullandıkça öğreniyoruz, yazdıkcada hataları ortadan kaldırıyoruz. buna çözüm olarak belirli kelimelerde Türkçe taslaklar uydurup bunları ingilizceye çevirmeye çalışacağım. Çevirdiğim taslaklarıda düzeltenler olacak. Bu konuda sizde Türkçe bir şeyleri ingilizceye çevirip doğruluğunu test ettirebilirsiniz. Ama bu parçalar aşağıdaki kelime havuzundan olursa daha amaçlı bir iş olmuş olur.

    Kelime	Anlamı 
    abolish 1. feshetmek. 2. iptal etmek. 3. feshet,iptal et.
    absorb 1. emmek. 2. özümsemek. 3. yutmak.
    accurate 1. kesin. 2. tam. 3. doğru.
    among 1. arasına. 2. arasında. 3. içinde.
    ancient 1. antika. 2. çok eski. 3. antik.
    announce 1. anons etmek. 2. ilan etmek. 3. duyurmak.
    appearance 1. görünüş. 2. görünüm. 3. dış görünüş.
    appetite 1. iştah. 2. afiyet. 3. arzu.
    appreciate 1. takdir etmek. 2. minnettar olmak. 3. takdir.
    apprehensive 1. endişeli. 2. kaygılı. 3. hassas.
    arrange 1. düzenlemek. 2. ayarlamak. 3. kararlaştırmak.
    assembly 1. meclis. 2. toplantı. 3. montaj.
    associate 1. Birbirleriyle ilişkilendirmek, aralarında ilişki kurmak. 2. ortak. 3. öğretim üyesi.
    bandit 1. haydut. 2. şaki. 3. yol kesen.
    beside 1. yanında. 2. yanına. 3. -in yanında, -e nazaran.
    beverage 1. içecek. 2. meşrubat. 3. içki.
    beyond 1. ötesinde. 2. öte. 3. in ötesinde.
    blast 1. büyük patlama. 2. k.dili. çok eğlendirici bir şey. 3. patlama.
    blend 1. harmanlamak. 2. karışım. 3. harman.
    bottom 1. alt. 2. dip. 3. popo.
    brace 1. iki. 2. dişçi. tel. 3. diş teli.
    broom 1. süpürge. 2. katırtırnağı. 3. (Botanik) katırtırnağı.
    bustling 1. hareketli. 2. telaşlı. 3. acele ederek.
    capture 1. ele geçirmek. 2. ele geçirme. 3. esir alma.
    carve 1. oymak. 2. (kızarmış eti) dilim dilim kesmek, dilimlemek. 3. oymacılık yapmak.
    cautious 1. tedbirli. 2. ihtiyatlı. 3. dikkatli.
    chase 1. takip etmek. 2. takip. 3. kovalamak.
    chimney 1. baca. 2. lamba şişesi. 3. krater.
    classify 1. sınıflandırmak. 2. sınıflamak. 3. gizli olduğunu duyurmak.
    coach 1. at arabası. 2. İng. otobüs, yolcu otobüsü. 3. fayton.
    coal 1. kömür. 2. maden kömürü. 3. kömür almak.
    coincidence 1. tesadüf. 2. rastlantı. 3. örtüşme.
    commercial 1. ticari. 2. (sıfat) ticari. 3. reklâm.
    commit 1. işlemek. 2. vâât etmek. 3. emanet etmek.
    comprehensive 1. kapsamlı. 2. geniş kapsamlı. 3. geniş.
    conclude 1. sonuçlandırmak. 2. sona ermek. 3. bitirmek.
    conduct 1. 1. yürütmek; yönetmek, idare etmek:
    conductive 1. geçirgen. 2. iletken. 3. isal edici.
    confine 1. sınırlamak. 2. to -e hapsetmek, -e kapatmak.
    conflict 1. anlaşmazlığa düşmek. 2. with ile uyuşmamak, ile çatışmak, ile çelişmek. 3. çatışma,v.ters düş: n.çelişki.
    consist 1. -den meydana gelmek. 2. of -den meydana gelmek, -den oluşmak, -den ibaret olmak. 3. oluşmak.
    constant 1. sürekli. 2. daimi. 3. sabit.
    contemporary 1. çağdaş. 2. yaşıt/çağdaş. 3. eşzamanlı şey.
    copper 1. bakır. 2. metal. 3. anametal.
    decade 1. onyıl. 2. on yıl. 3. on sene.
    decades 1. on yıllar. 2. onyıl. 3. on yıl.
    decline 1. geri çevirmek. 2. reddetmek. 3. azalma.
    demonstration 1. gösteri. 2. kanıt. 3. ispat.
    desperate 1. umutsuz. 2. çaresiz. 3. ümitsiz.
    dreadful 1. tüyler ürpertici. 2. kötü. 3. heybetli.
    drill 1. delmek. 2. matkap. 3. delgi.
    durable 1. dayanıklı. 2. uzun ömürlü. 3. sağlam.
    emit 1. çıkarmak. 2. yaymak. 3. göndermek.
    enthusiast 1. hayran. 2. ateşli taraftar. 3. heveskâr.
    escalate 1. yükseltmek. 2. (savaş, anlaşmazlık v.b.'ni) kızıştırmak; kızışmak. 3. fiyatı yükseltmek.
    explore 1. keşfetmek. 2. incelemek. 3. araştırmak.
    extinguish 1. söndürmek. 2. extinguisher yangın söndürme aleti.
    facility 1. tesis. 2. imkân. 3. olanak.
    feature 1. özellik. 2. belirtmek. 3. vasıf.
    field 1. alan. 2. saha. 3. tarla.
    flame 1. Alev. 2. Şule. 3. aşk.
    flock 1. sürü. 2. üşüşmek. 3. kalabalık.
    frequent 1. sık görülen. 2. sık sık gitmek. 3. sık.
    frontier 1. sınır. 2. ilimde keşif sahası. 3. KIYI SINIR BÖLGESİ: Bak. "coastal frontier".
    handicraft 1. el sanatı. 2. el becerisi. 3. el emeği göz nuru.
    harvest 1. hasat. 2. harman. 3. ürün toplama.
    hinge 1. esas nokta. 2. menteşe. 3. on/upon -e bağlı olmak, -e dayanmak.
    however 1. bununla birlikte. 2. bununla birlikte/yine de. 3. ancak.
    incantation 1. büyü. 2. büyülü sözler. 3. sihir.
    incident 1. olay. 2. hadise. 3. özel durum.
    innocent 1. masum. 2. günahsız. 3. arı.
    instance 1. örnek. 2. durum. 3. (Of A Program) Örnek (Programa Ait).
    insulate 1. izole etmek. 2. yalıtmak. 3. tecrit etmek.
    interfere 1. müdahale etmek. 2. karışmak. 3. girişmek.
    label 1. etiket. 2. tasnif etmek. 3. isim/etiket.
    lane 1. şerit. 2. yol şeridi. 3. kulvar.
    leaf 1. Yaprak. 2. sayfa. 3. varakli.
    lid 1. kapak. 2. gözkapağı. 3. Kapağın.
    limb 1. bacak. 2. uzuv. 3. yaramaz çocuk.
    luminous 1. ışıklı. 2. aydınlık. 3. parlak.
    lung 1. ciğer. 2. akciğer. 3. akcierlerin her biri.
    maintain 1. devam ettirmek. 2. sürdürmek, s
    massive 1. büyük. 2. şiddetli (deprem, kalp krizi v.b.). 3. iriyarı, irikıyım.
    mine 1. benimki. 2. maden. 3. benim.
    miracle 1. mucize. 2. harika. 3. muciz.
    moisture 1. nem. 2. rutubet. 3. nemlilik.
    muscle 1. kas. 2. adale. 3. Kas, adale, musculus.
    nod 1. kafa sallamak (olumlu). 2. başı ile onaylamak. 3. başıyle selâm vermek.
    obligate 1. mecbur etmek. 2. zorunda bırakmak. 3. Belli şekilde hareket etmeğe mecbur etmek, zorunlu yapmak.
    observe 1. gözlemlemek. 2. incelemek. 3. görmek.
    obtain 1. elde etmek. 2. edinmek. 3. almak.
    orbit 1. yörünge. 2. göz çukuru. 3. etki alanı.
    ornament 1. süs. 2. süslemek. 3. donatmak.
    outlaw 1. yasadışı ilan etmek. 2. suçlu. 3. huysuz at.
    overturn 1. devirmek. 2. tersini çevirmek. 3. devrilme.
    participate 1. katılmak. 2. iştirak. 3. in -e katılmak.
    pillar 1. sütun. 2. önemli yandaş. 3. önemli destekçi.
    pirates 1. korsanlar. 2. korsan. 3. izinsiz yayınlamak.
    pistol 1. tabanca.
    plenty 1. çokluk. 2. çok. 3. bolluk.
    polish 1. cila. 2. cilalamak. 3. parlatmak.
    pretend 1. yapar gibi görünmek. 2. -miş gibi davranmak. 3. numara yapmak.
    ransom 1. fidye. 2. fidye ödeyerek kurtar. 3. fidye ile kurtulma.
    reasonable 1. makul. 2. mantıklı. 3. akla uygun.
    regulation 1. düzenleme. 2. kural. 3. ayarlama.
    remain 1. aynen kalmak. 2. kalmak. 3. artakalmak.
    remains 1. ceset kalıntısı. 2. izler. 3. kalr.
    remove 1. gidermek. 2. uzaklaştırmak. 3. çıkarmak.
    resist 1. dayanmak. 2. direnmek. 3. karşı koymak.
    reveal 1. ortaya çıkarmak. 2. ortaya/açığa çıkarmak; ortaya koymak, gözler önüne sermek; ele vermek; ifşa etmek,
    ruin 1. mahvetmek. 2. bozmak. 3. harabe.
    satellite 1. uydu. 2. UYDU, PEYK: Bir başka cismin çevresinde dönen, tabi durumdaki bir cisim. Bak. "center of mass". 3. peyk.
    sequence 1. birbiri ardından gelme. 2. dizi. 3. i. ardışıklık; ardıllık, bir birini izleme; sıra, düzen; seri; sonuç, etki.
    shelve 1. rafa kaldırmak. 2. şevlenmek. 3. şimdilik vazgeçmek.
    siege 1. kuşatma. 2. (UNDER SIEGE) Kuşatma(Kuşatma altında). 3. abluka.
    smooth 1. pürüzsüz. 2. düz. 3. düzgün.
    spacecraft 1. uzay gemisi. 2. uzay aracı. 3. uzay araç.
    stage 1. sahne. 2. aşama. 3. etap.
    stipulate 1. şart koşmak. 2. garanti etmek. 3. taahhüt etmek.
    strap 1. kayışla bağlamak. 2. Saat kordonu. 3. band.
    substance 1. cisim. 2. madde. 3. içerik.
    suffer 1. ıstırap çekmek. 2. (acı) çekmek. 3. acı çekmek.
    supplement 1. ek. 2. ilave. 3. supleman,v.ilave et: n.ilave.
    supply 1. tedarik etmek. 2. miktar. 3. sağlamak.
    surround 1. etrafını sarmak. 2. kuşatma. 3. kuşatmak.
    tar 1. katran,v.katranla: n.katran. 2. katran. 3. zifir.
    temple 1. şakak. 2. tapınak. 3. çımbar.
    tenant 1. kiracı. 2. kiralayan. 3. kullanan.
    therefor 1. onun için. 2. ona. 3. (zarf) onun için.
    thick 1. kalın. 2. yoğun. 3. Kafası kalın, aptal.
    through 1. vasıtasıyla. 2. boyunca. 3. bir uçtan bir uca.
    tongue 1. dil. 2. dil vuruşu yapmak (çalgı). 3. i. 1. anat. dil. 2. dil, lisan.
    translucent 1. yarı-saydam. 2. şeffaf. 3. yarışeffaf.
    transparent 1. saydam. 2. şeffaf. 3. transparan.
    treasure 1. değer vermek. 2. define. 3. hazine, define, askim, sevgili.
    utensil 1. malzeme. 2. kap. 3. takım (alet).
    vehicle 1. araç. 2. vasıta. 3. taşıt.
    verbal 1. sözlü. 2. kavli. 3. sözel.
    vibrant 1. enerjik. 2. canlı. 3. vibran.
    wealth 1. zenginlik. 2. varlık. 3. bolluk.
    wheat 1. buğday. 2. (isim) buğday. 3. karşilaşma.
    wheel 1. tekerlek. 2. Teker / Çark. 3. dümen dolabı.
    witness 1. şahit. 2. tanık. 3. şahit olmak.
    workshop 1. işyeri. 2. Bilgi ve fikir üretme, fikir üretme toplantısı, çalıştay. 3. atölye.
    wound 1. yara. 2. yaralamak. 3. YARALANMA; YARALAMAK;
    in addition 1. ek olarak. 2. Bir de, hem de, ek olarak, dahası. 3. ek te.
    in order to 1. için. 2. -mek için, -mak için. 3. -mek amacıyla.
    run on 1. devam eden. 2. ilişkin olmak. 3. aynı satırdan başlayan.
    vapor 1. buhar. 2. vapour. 3. buharlaşmak.
    perseverence 1. azim.
    ratherthan 1. -den daha ziyade. 2. den daha ziyade. 3. -maktansa.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi godfather09 -- 24 Şubat 2014; 1:05:08 >







  • korsanlar.
    Geçmişte deniz ticaretinin en büyük sorunu olan korsanlar, bugün tvde gösterilenlerden çok farklılardı. Özellikle 16-19 yy aralarında korsanlar çok fazlaydılar. onlar gemileri ele geçirip gemideki değerli malları alıyorlardı. Bazen büyük fidyeler alıyorlardı. onlar çok büyük suçlar işleyen kanun dışı insanlardı.

    ingilizceye çeviri taslağı:
    in the past time, there was pirates problem that was the biggest for sea ​​trade. they were very different than in this time, showed us by tv producer. especially pirates had been existed for 300 years, from 16th to the 19th century. they used to capture ships for valuable cargo. they used to get large amount ransom, which was paid to free a captured person. the Pirates were outlaws who committed crimes.

    çeviride hataları düzeltirseniz sevinirim.
  • In the past, pirates who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present. Especially, between the centuries of 16th and 19th, there were to many of them. They conquered the ships to take the precious goods. At one time or another, they majorly levied on ransom. They were outlaws who commited grand crimes.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: CooLasFcuK

    In the past, pirates who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present. Especially, between the centuries of 16th and 19th, there were to many of them. They conquered the ships to take the precious goods. At one time or another, they majorly levied on ransom. They were outlaws who commited grand crimes.


    katkın için teşekkürler benim çeviriyle baya bir farklı olmuş, benim ceviriyi aynı kelimelerle düzenlemek mümkün olmaz mı acaba?

    birde yazdığın şu cümle bu şekilde mi birleştiriliyor? bunun bir kuralı var mıdır
    who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi godfather09 -- 24 Şubat 2014; 9:53:16 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: godfather09

    quote:

    Orijinalden alıntı: CooLasFcuK

    In the past, pirates who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present. Especially, between the centuries of 16th and 19th, there were to many of them. They conquered the ships to take the precious goods. At one time or another, they majorly levied on ransom. They were outlaws who commited grand crimes.


    katkın için teşekkürler benim çeviriyle baya bir farklı olmuş, benim ceviriyi aynı kelimelerle düzenlemek mümkün olmaz mı acaba?

    birde yazdığın şu cümle bu şekilde mi birleştiriliyor? bunun bir kuralı var mıdır
    who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present.

    Senin kelimelerinde yapmak da mümkün ama ben türkçesine daha fazla sadık kalarak çevirdim. Ayrıca kullandığın "than" oraya uymamış, "shown by producer" değil de "shown on TV" kullanılır genelde. Geri kalan çevirin ise güzel.

    pirates who were the biggest problem to shipping trade were very different compared to what it is shown on tv at present

    Bunun anlamı ise: "Deniz ticaretine en büyük tehdit olan korsanlar şu anda televizyonda gösterilenden oldukça farklılardı."

    Parçalara bölersek;

    * Pirates özne

    * "who were the biggest problem to shipping trade": cümle içinde who kullanıldığı zaman bahsettiğin kişi ile alakalı birşeyden bahsedeceksin demektir.

    * Bunları birleştirirsek "pirates who were the biggest problem to shipping trade" = "deniz ticaretine karşı en büyük problem olan korsanlar"

    * "were very different compared to what it is shown on tv at present" = "şimdikine kıyasla çok farklılardı"

    * Yani iki cümleyi birleştirmiştik olduk.

    * "Pirates were the biggest problem to shipping trade and they were very different compared to what it is shown on tv at present" şeklinde de kurabilirdik ama diğer türlü hem daha kısa hem de daha güzel oluyor.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.