Şimdi Ara

Bilim ve Tanrı (17. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
383
Cevap
0
Favori
7.628
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: my life is a comedh

    Hocam bir çok ateist tesadüfe bağlamaz aslında, bunları yapan birisinin olmadığı fikrini öne sürer, böyle olması gerekiyormuş böyle olmuş derler daha çok. Bazı ateistler rastlantı sonucunda oluştuğunu söyler evrenin, bu pek gerçekçi bir açıklama değildir.

    Benim en takıldığım nokta Big Bang Teorisi, evren nasıl oluştu? Neden dünya denilen gezegenimizde yaşam var?
    Klasik olarak, Big Bang teorisi, evrenin tüm parçalarının aniden genişlemeye başladığını kabul eder. Ama evrenin tüm parçaları genişlemeye nasıl aynı anda başlayabilmişlerdir? Emri veren kimdir?



    Andrei Linde, kozmoloji profesörü



    Evrenin yaratılışı, bundan bir asır önce, astronomların önemli bir bölümü tarafından gözardı edilen bir kavramdı. Bunun nedeni ise, 19. yüzyıldaki bilim anlayışının, evrenin sonsuzdan beri var olduğu varsayımını benimsemesiydi. Evreni inceleyen bilim adamlarının çoğu, zaten sonsuzdan beri var olan bir maddeler bütünüyle karşı karşıya olduklarını sanıyor ve evren için bir "yaratılış", yani başlangıç olduğunu akıllarından bile geçirmiyorlardı.



    Bu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı düşüncesine materyalist felsefe ile birlikte girmişti. Eski Yunan'da gelişen bu felsefe, maddeden başka bir varlık olmadığını savunuyor ve evrenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini öne sürüyordu. Aslında materyalizm, Ortaçağ'da Kilise'nin hakim olduğu dönemde rafa kaldırılmıştı. Ama Rönesans'tan sonra Batılı bilim ve fikir adamlarının yeniden Eski Yunan kaynaklarına merak sarmaları ile birlikte, materyalizm de yeniden kabul görmeye başladı.

    Materyalist evren anlayışını Yeni Çağ'da ilk kez savunan kişi ise, ünlü Alman düşünür Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın mümkün sayılması gerektiğini öne sürdü. Kant'ın yolunu izleyenler, sonsuz evren fikrini materyalizmle birlikte savunmaya devam ettiler. 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin şiddetle sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı.



    Söz konusu "sonsuz evren" fikri, her zaman için ateizmle içiçe oldu. Çünkü evrenin bir başlangıcı olması, Allah tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu ve buna karşı çıkmanın tek yolu da, hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı halde, "evren sonsuzdan beri vardır" iddiasını öne sürmekti. Bu iddiayı ısrarla sahiplenenlerden biri, 20. yüzyılın ilk yarısında yazdığı kitaplarla materyalizmin ve Marksizm'in ünlü bir savunucusu haline gelen Georges Politzer idi. Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı kitabında, "sonsuz evren" modelinin geçerliliğine güvenerek yaratılışa şöyle karşı çıkıyordu:



    Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde, evrenin Tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve evrenin yoktan varedilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek için, her şeyden önce, evrenin var olmadığı bir anın varlığını, sonra da, hiçlikten (yokluktan) bir şeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu ise bilimin kabul edemeyeceği bir şeydir.



    Politzer, yaratılışa karşı sonsuz evren fikrini savunurken, bilimin kendi tarafında olduğunu sanıyordu. Oysa bilim, çok geçmeden, Politzer'in "eğer öyle olsa, bir Yaratıcı olduğunu kabul etmek gerekir" dediği gerçeği, yani evrenin bir başlangıcı olduğu gerçeğini ispatladı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 1920'li yıllar, modern astronominin gelişimi açısından çok önemli yıllardı. 1922'de Rus fizikçi Alexandre Friedmann, Einstein'in genel görecelik kuramına göre evrenin durağan bir yapıya sahip olmadığını ve en ufak bir etkileşimin evrenin genişlemesine veya büzüşmesine yol açacağını hesapladı. Friedmann'ın çözümünün önemini ilk fark eden kişi ise Belçikalı astronom Georges Lemaitre oldu. Lemaitre, bu çözümlere dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu ve bu başlangıçtan itibaren sürekli genişlediğini öngördü. Ayrıca, bu başlangıç anından arta kalan radyasyonun da saptanabileceğini belirtti.



    Bu bilim adamlarının teorik hesaplamaları o zaman çok ilgi çekmemişti. Ancak 1929 yılında gelen gözlemsel bir delil, bilim dünyasına bomba gibi düşecekti. O yıl California Mount Wilson gözlemevinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden birini yaptı. Hubble, kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru kayan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş, o zamana kadar kabul gören evren anlayışını temelden sarsıyordu.

    Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. (Gözlemciden uzaklaşmakta olan bir trenin düdük sesinin gittikçe incelmesi gibi.) Hubble'ın gözlemi ise, bu kanuna göre, gökcisimlerinin bizden uzaklaşmakta olduklarını gösteriyordu. Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha buldu; yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç ise, evrenin "genişlemekte" olduğuydu.



    Kısa bir zaman önce Georges Lemaitre tarafından "kehanet" edilen bu gerçek, aslında yüzyılın en büyük bilimadamı sayılan Albert Einstein tarafından da daha önceden dile getirilmişti. Einstein 1915 yılında ortaya koyduğu genel görecelik kuramıyla yaptığı hesaplarda evrenin durağan olamayacağı sonucuna varmıştı. Ancak bu buluş karşısında son derece şaşıran Einstein bu "uygunsuz" sonucu ortadan kaldırmak için denklemlerine "kozmolojik sabit" adını verdiği bir faktör ilave etmişti. Çünkü o sıralar, astronomlar ona evrenin statik olduğunu söylüyorlardı, o da kuramının bu modele uymasını istemişti. Ancak sonradan bu kozmolojik sabiti "kariyerinin en büyük hatası" olarak tanımlayacaktı.



    Hubble'ın ortaya koyduğu evrenin genişlediği gerçeği, kısa bir süre sonra yeni bir evren modelini doğurdu. Evren genişlediğine göre, zamanda geriye doğru gidildiğinde çok daha küçük bir evren, daha da geriye gittiğimizde "tek bir nokta" ortaya çıkıyordu.



    Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, korkunç çekim gücü nedeniyle "sıfır hacme" sahip olacağını gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bu patlamaya "Big Bang" (Büyük Patlama) dendi ve bu teori de aynı isimle bilindi.



    Big Bang'in gösterdiği önemli bir gerçek vardı: Sıfır hacim "yokluk" anlamına geldiğine göre, evren "yok" iken "var" hale gelmişti. Bu ise, evrenin bir başlangıcı olduğu anlamına geliyor ve böylece materyalizmin "evren sonsuzdan beri vardır" varsayımını geçersiz kılıyordu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Big Bang teorisi, kendisini destekleyen delillerin gücü nedeniyle, kısa sürede bilim dünyasında kabul görmeye başladı. Ancak materyalist felsefeye ve bu felsefenin temelindeki "sonsuz evren" fikrine bağlı kalmaya kararlı olan astronomlar, Big Bang'e karşı direnmeye ve sonsuz evren fikrini ayakta tutmaya çalıştılar. Bu çabanın nedeni, önde gelen materyalist fizikçilerden Arthur Eddington'ın "felsefi olarak doğanın şu anki düzeninin birdenbire başlamış olduğu düşüncesi bana itici gelmektedir" sözünden anlaşılıyordu. 4



    Big Bang teorisinden rahatsız olanların başında dünyaca ünlü İngiliz astronom Sir Fred Hoyle geliyordu. Hoyle, bu yüzyılın ortalarında "steady-state" (sabit durum) adında, 19. yüzyıldaki sonsuz evren fikrinin bir devamı olan yeni bir evren modeli ortaya attı. Hoyle evrenin genişlediğini kabul etmekle birlikte, evrenin boyut ve zaman açısından sonsuz olduğunu iddia ediyordu. Bu modele göre, evren genişledikçe madde, gerektiği miktarda, birdenbire, kendi kendine var olmaya başlıyordu. Tek görünür amacı materyalist felsefenin temeli olan "sonsuzdan beri var olan madde" dogmasını desteklemek olan bu teori, evrenin başlangıcı olduğunu savunan Big Bang kuramıyla taban tabana zıttı.



    Sabit durum teorisini savunanlar uzunca bir süre Big Bang'e karşı direndiler. Ama bilim aleyhlerine işliyordu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 1948 yılında George Gamov, Georges Lemaitre'in hesaplamalarını geliştirdi ve Big Bang'e bağlı olarak yeni bir tez ortaya sürdü. Buna göre evrenin büyük patlama ile oluşması durumunda, evrende bu patlamadan arta kalan belirli oranda bir radyasyonun olması gerekiyordu. Üstelik bu radyasyon evrenin her yanında eşit olmalıydı.



    "Olması gereken" bu kanıt çok geçmeden bulundu. 1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson adlı iki araştırmacı bu dalgaları bir rastlantı sonucunda keşfettiler. "Kozmik Fon Radyasyonu" adı verilen bu radyasyon uzayın belli bir tarafından gelen radyasyondan farklıydı. Olağanüstü bir eşyönlülük sergiliyordu. Başka bir ifade ile yerel kökenli değildi, yani belirli bir kaynağı yoktu, evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının, Big Bang'in ilk dönemlerinden kalma olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu rakam bilimadamlarının önceden öngördükleri rakama çok yakındı. Penzias ve Wilson, Big Bang'in bu ispatını deneysel olarak ilk gösteren kişiler oldukları için Nobel Ödülü kazandılar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 1989 yılına gelindiğinde ise, George Smoot ve onun Nasa Ekibi, Kozmik Geriplan Işıma Kaşifi Uydusu'nu (COBE) uzaya gönderdiler. Bu gelişmiş uyduya yerleştirilen hassas tarayıcıların, Penzias ve Wilson'ın ölçümlerini doğrulaması yalnızca sekiz dakika sürdü. Sonuçlar, tarayıcıların kesinlikle evrenin başlangıcındaki büyük patlamanın sıcak, yoğun konumunun kalıntılarını gösterdiğini kanıtladı. Çoğu bilimadamı COBE'nin başarısını Big Bang'in olağanüstü bir şekilde onaylanması olarak yorumladı.



    Big Bang'in bir diğer önemli delili ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazlarının miktarı oldu. Günümüzde yapılan ölçümlerde anlaşıldı ki, evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuşuyordu. Eğer evren, bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor olsaydı, evrendeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş olurdu.



    Tüm bunlarla birlikte Big Bang bilim dünyasında kesin bir kabul gördü. Scientific American dergisinin Ekim 1994 sayısındaki bir makaleye göre, evren sürekli, düzenli olarak genişliyordu ve Big Bang modeli yüzyılımızın kabul görmüş tek modeliydi.



    Fred Hoyle ile birlikte uzun yıllar sabit durum teorisini savunan Dennis Sciama, ardı ardına gelen ve Big Bang'i ispatlayan tüm bu deliller karşısında içine düştükleri durumu şöyle anlatır:



    Sabit durum teorisini savunanlarla onu test eden ve bence onu çürütmeyi uman gözlemciler arasında, bir dönem çok sert çekişme vardı. Bu dönem içinde ben de bir rol üstlenmiştim. Çünkü gerçekliğine inandığım için değil, gerçek olmasını istediğim için 'sabit durum' teorisini savunuyordum. Teorinin geçersizliğini savunan kanıtlar ortaya çıkmaya başladıkça Fred Hoyle bu kanıtları karşılamada lider rol üstlenmişti. Ben de yanında yer almış, bu düşmanca kanıtlara nasıl cevap verilebileceği konusunda fikir yürütüyordum. Ama kanıtlar biriktikçe artık oyunun bittiği ve sabit durum teorisinin bir kenara bırakılması gerçeği ortaya çıkıyordu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Big Bang'in bu zaferi ile birlikte, materyalist dogmanın temeli olan "sonsuz evren" kavramı da tarihe karışmış oluyordu. Peki o zaman Big Bang'den önce ne vardı ve "yok" olan evreni büyük bir patlama ile "var" hale getiren güç neydi?



    Elbette ki bu soru, Arthur Eddington gibi diğer materyalistlerin de hoşuna gitmeyen gerçeği, yani Yaratıcı'nın varlığını göstermektedir. Ünlü ateist felsefeci Anthony Flew, bu konuda şunları söyler:



    İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Ben hala ateizme inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim. 6



    Kendisini ateist olmak için körü körüne şartlandırmayan pek çok bilimadamı ise, bugün evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'nın, yani Allah'ın varlığını kabul etmiş durumdadır. Örneğin ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross evrenin Yaratıcı'sının tüm boyutların üzerinde olduğunu şöyle açıklar:



    "Zaman, olayların meydana geldiği boyuttur. Eğer madde, patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını, sadece evrenin içindeki bir güç olmadığını kanıtlar."

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Forumda şuan bunu okuyan ateist arkadaşlar siz Big Bang’i nasıl yorumluyorsunuz, bu yorumun altına görenler rica etsem mesaj atabilir misiniz? Size göre Big Bang Teorisi neyi ifade eder? Tanrı’yı kanıtlar mı?

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Communist

    bak şimdi sen bana kanıt sunuyorsun bende sana senin kanıtının yalan olduğunu ispatlayan kanıt sunuyorum şimdi anladınmı? bence daha fazla inkar etme.

    Alıntıları Göster
    kardeşim iki de bir kelime oyunu yapıp durma..senin laf ebeliğin ile mi uğraşacağız..tutarsız tutarsız şeyler söylüyorsun, ispatlayınca da bu sefer başka kelimelere sarılıyorsun..

    noldu az önce "inkar" diyordun..şimdi "yalan olduğunu ispatlayan kanıt sunuyorum" diyorsun..

    ne kanıtı sundun bana söyler misin?




  • Hocam, sadece dünyada yaşam olmasını nasıl karşılıyorsunuz. Bizim dışımızda başka bir evren bulamadık. Sizce evrenin başlangıcı ve Tanrı arasında nasıl bağlantı kurabiliriz?

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.jk

    kardeşim iki de bir kelime oyunu yapıp durma..senin laf ebeliğin ile mi uğraşacağız..tutarsız tutarsız şeyler söylüyorsun, ispatlayınca da bu sefer başka kelimelere sarılıyorsun..

    noldu az önce "inkar" diyordun..şimdi "yalan olduğunu ispatlayan kanıt sunuyorum" diyorsun..

    ne kanıtı sundun bana söyler misin?

    Alıntıları Göster
    diyorsunki gerçek inkar edilir ama yalan inkar edilemez? inkarın tanımı ne olduğunu bildiğin halde kabul etmemek, saklamak. yani yalanıda inkar edebilirsin gerçeğide.

    ben kafamdan birşey uydursam sende bunun uydurma olduğunu ispatlamana rağmen hala gerçek olduğunu iddia etsem ne olur? uydurduğum şeyin yalan olduğunu inkar etmiş olmazmıyım?

    gördüğün gibi sadece inkar meselesi için nekadar uğraştırdın diğer konuyu anlatmak nekadar zor sen düşün.

    kanıt önceki mesajlarımda var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Communist -- 11 Nisan 2019; 17:16:38 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: urfes

    Size soruyorum bu evrenin tesadüflerle oluştuğunu söylüyorsunuz peki siz bu evren yasalarının olmadığına mı inanıyorsunuz? Yani sizce Newton'un Üç Temel Hareket Yasası, Enerjinin Korunumu Yasası, Momentumun Korunumu Yasası, Elektrik Yasaları, Termodinamik Yasaları gibi birçok evreni oluşturan temel fizik yasaları kendi kendine yada tesadüfen oluşturulmasını nasıl açıklıyorsunuz? Bu yasalar neden hiç değişmiyor yada bu yasaların arada bir istisna oluşturduğu bir olay gözlemlenmiyor? Benim için bu yasalar evreni oluşturan bir yazılım ve bu yazılımın sahibi bir yaratıcı olmalı. Peki siz ateistler için bu yazılımın kaynağı nedir?
    En zeki ateist bunu nasıl açıklayacak?

    Alıntıları Göster
    dostum ben agnostik'im bu soruların cevabı bende yok ama sendede yok cevabı yok diye dayanaksız şeyleremi inanalım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Communist -- 11 Nisan 2019; 17:24:34 >




  • Dayanaksız şeylere mi inanalım? İşte bu dediğin harika bir söz. Ben bir Müslüman olarak dayanağım Kur’an’dır. Kur’an’da Big Bang ile ilgili çok önemli bir ayet var.

    Enbiya 30

    İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?

    7.yy’da çölde yaşayan Muhammed bunu nereden bilebilir?

    Aynı zamanda Zariyat 47 evrenin genişlemesi hakkında bir ayette var.

    Zâriyat 47

    Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

    Yani bilinmesi mümkün olunmayan bilimsel bilgiler. Dayanaklarım fazla bu sadece iki tanesi.

    Tanrı içinse kozmolojik argümandan gidiyorum tamamiyle.

    Ben astrofizikçi ve matematikçi Roger Penrose’nin sözünü söyleyeyim : “ Big Bang’in maddeyi homojen ve hassas bir şekilde dağıtacak bir biçimde olması oldukça zordur . Düzensiz bir şekilde olsa sadece kara delikler oluşurdu . Bu olasılık 10^10^30 ‘da 1’dir .”

    Aslında bu bir nevi Tanrı’ya dayandırıyorum. Evren bir anda hadi oluşayım demedi. Kur’an bu yüzden “hala inanmayacaklar mı?”diyor. Tabi yine yorumları size bırakıyorum.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: my life is a comedh

    Dayanaksız şeylere mi inanalım? İşte bu dediğin harika bir söz. Ben bir Müslüman olarak dayanağım Kur’an’dır. Kur’an’da Big Bang ile ilgili çok önemli bir ayet var.

    Enbiya 30

    İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?

    7.yy’da çölde yaşayan Muhammed bunu nereden bilebilir?

    Aynı zamanda Zariyat 47 evrenin genişlemesi hakkında bir ayette var.

    Zâriyat 47

    Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

    Yani bilinmesi mümkün olunmayan bilimsel bilgiler. Dayanaklarım fazla bu sadece iki tanesi.

    Tanrı içinse kozmolojik argümandan gidiyorum tamamiyle.

    Ben astrofizikçi ve matematikçi Roger Penrose’nin sözünü söyleyeyim : “ Big Bang’in maddeyi homojen ve hassas bir şekilde dağıtacak bir biçimde olması oldukça zordur . Düzensiz bir şekilde olsa sadece kara delikler oluşurdu . Bu olasılık 10^10^30 ‘da 1’dir .”

    Aslında bu bir nevi Tanrı’ya dayandırıyorum. Evren bir anda hadi oluşayım demedi. Kur’an bu yüzden “hala inanmayacaklar mı?”diyor. Tabi yine yorumları size bırakıyorum.
    senin için bunlar ispat olabilir benim için değil tanrı yok demiyorum varda demiyorum varsa tektirde demiyorum belkide milyon tane tanrı var belkide uzaylıların bir projesiyiz neden bukadar zorluyorsunki senin dinine göre konuşuyorum ortada %100 emin olunacak birşey olsaydı sınav olurmuydu?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Communist

    diyorsunki gerçek inkar edilir ama yalan inkar edilemez? inkarın tanımı ne olduğunu bildiğin halde kabul etmemek, saklamak. yani yalanıda inkar edebilirsin gerçeğide.

    ben kafamdan birşey uydursam sende bunun uydurma olduğunu ispatlamana rağmen hala gerçek olduğunu iddia etsem ne olur? uydurduğum şeyin yalan olduğunu inkar etmiş olmazmıyım?

    gördüğün gibi sadece inkar meselesi için nekadar uğraştırdın diğer konuyu anlatmak nekadar zor sen düşün.

    kanıt önceki mesajlarımda var.

    Alıntıları Göster
    Kardeşim benim yalan söylediğim birşey yok ki.
    Kimsenin yaratamayacağı kainatı gösterip bu kainatı Allah yarattı dersem bu yalan söylemek mi oluyor? Sen diyorsun ki; Allah'ın kainatı yarattığı iddan yalan. Hayır, buna yalan denmez. Bunun ismi iddadır, benim açımdan doğru bir iddadır, senin açından yanlış bir iddadır o kadar.

    Bu yüzden diyorum ki; yalan için inkar edilen diyemezsin.

    Toparlarsak; kelimelerin tanımlarına göre sen "tanrının kanıtlanamaz olduğunu inkar ediyorsun" diye bir cümleyi kelime terminolojisi olarak söyleyemezsin. Çünkü senin tanrının yok olduğuna dair bir kanıtın yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.jk

    Kardeşim benim yalan söylediğim birşey yok ki.
    Kimsenin yaratamayacağı kainatı gösterip bu kainatı Allah yarattı dersem bu yalan söylemek mi oluyor? Sen diyorsun ki; Allah'ın kainatı yarattığı iddan yalan. Hayır, buna yalan denmez. Bunun ismi iddadır, benim açımdan doğru bir iddadır, senin açından yanlış bir iddadır o kadar.

    Bu yüzden diyorum ki; yalan için inkar edilen diyemezsin.

    Toparlarsak; kelimelerin tanımlarına göre sen "tanrının kanıtlanamaz olduğunu inkar ediyorsun" diye bir cümleyi kelime terminolojisi olarak söyleyemezsin. Çünkü senin tanrının yok olduğuna dair bir kanıtın yok.

    Alıntıları Göster
    ben zaten yok olduğunu iddia etmedimki varlığının yada yokluğunun kanıtı yok dedim ama sen varlığının kanıtı var diyorsun bende senin sunduğun kanıtın kanıt niteliği taşımadığını kanıtlıyorum sende bu kanıtın varlığını inkar ediyorsun. yani iddia etsen bile birşeylere dayanarak yapıyorsun bende senin dayandığın şeylerin dayanaksız olduğunu söylüyorum.

    özetle inkar kelimesini kullanmayı doğru bulmuyorum kullananlara daha öncede uyarıda bulundum inanç meselesinde doğru bir kelime değil sonuçta gerçekliği %100 olan birşey olsaydı inanç denmezdi dininize göre sınavda olmazdı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Communist -- 11 Nisan 2019; 18:8:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Communist

    ben zaten yok olduğunu iddia etmedimki varlığının yada yokluğunun kanıtı yok dedim ama sen varlığının kanıtı var diyorsun bende senin sunduğun kanıtın kanıt niteliği taşımadığını kanıtlıyorum sende bu kanıtın varlığını inkar ediyorsun. yani iddia etsen bile birşeylere dayanarak yapıyorsun bende senin dayandığın şeylerin dayanaksız olduğunu söylüyorum.

    özetle inkar kelimesini kullanmayı doğru bulmuyorum kullananlara daha öncede uyarıda bulundum inanç meselesinde doğru bir kelime değil sonuçta gerçekliği %100 olan birşey olsaydı inanç denmezdi dininize göre sınavda olmazdı.

    Alıntıları Göster
    sen benim kanıtımın kanıt niteliği taşımadığını nasıl kanıtlıyorsun?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: my life is a comedh

    Dayanaksız şeylere mi inanalım? İşte bu dediğin harika bir söz. Ben bir Müslüman olarak dayanağım Kur’an’dır. Kur’an’da Big Bang ile ilgili çok önemli bir ayet var.

    Enbiya 30

    İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?

    7.yy’da çölde yaşayan Muhammed bunu nereden bilebilir?

    Aynı zamanda Zariyat 47 evrenin genişlemesi hakkında bir ayette var.

    Zâriyat 47

    Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

    Yani bilinmesi mümkün olunmayan bilimsel bilgiler. Dayanaklarım fazla bu sadece iki tanesi.

    Tanrı içinse kozmolojik argümandan gidiyorum tamamiyle.

    Ben astrofizikçi ve matematikçi Roger Penrose’nin sözünü söyleyeyim : “ Big Bang’in maddeyi homojen ve hassas bir şekilde dağıtacak bir biçimde olması oldukça zordur . Düzensiz bir şekilde olsa sadece kara delikler oluşurdu . Bu olasılık 10^10^30 ‘da 1’dir .”

    Aslında bu bir nevi Tanrı’ya dayandırıyorum. Evren bir anda hadi oluşayım demedi. Kur’an bu yüzden “hala inanmayacaklar mı?”diyor. Tabi yine yorumları size bırakıyorum.
    Arkadaş Allah ı yok saymanın kıvırmacası olan agnostik görüşe sahipmiş. Zaten bu agnostiklerde big bang sonrası türeyen bir grup. Big bang bilimsel olarak ispatlanınca ben agnostiğim demekle sıyıracaklarını düşünüyorlar. İnkarın yeni versiyonu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.jk

    sen benim kanıtımın kanıt niteliği taşımadığını nasıl kanıtlıyorsun?

    Alıntıları Göster
    daha yaratılmadan önce yaratacağı şeyin ne yapacağını biliyorsan onu neden yaratıyorsun?

    senin dinine göre ortada %100 kesin bir kanıt olsaydı sınav olmazdı. yani neymiş %100 bir kanıt yok bunu senin dinin söylüyor
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Communist

    daha yaratılmadan önce yaratacağı şeyin ne yapacağını biliyorsan onu neden yaratıyorsun?

    senin dinine göre ortada %100 kesin bir kanıt olsaydı sınav olmazdı. yani neymiş %100 bir kanıt yok bunu senin dinin söylüyor

    Alıntıları Göster
    noldu benim kanıtımın kanıt olmadığına dair kanıt sunamadın mı?
    ben sana benim kanıtımın kanıt olmadığına dair kanıtın nerde dedim, sen islam ile alakalı bir soruyu sordun..senin bu ifadelerin deist'liğe giriyor, agnostikliğe değil farkındasın değil mi?

    önce Tanrının varlığını kabul edelim, senin sorduğun islamla ilgili sorulara sonra geçeriz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mr.jk -- 11 Nisan 2019; 18:35:42 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.jk

    noldu benim kanıtımın kanıt olmadığına dair kanıt sunamadın mı?
    ben sana benim kanıtımın kanıt olmadığına dair kanıtın nerde dedim, sen islam ile alakalı bir soruyu sordun..senin bu ifadelerin deist'liğe giriyor, agnostikliğe değil farkındasın değil mi?

    önce Tanrının varlığını kabul edelim, senin sorduğun islamla ilgili sorulara sonra geçeriz

    Alıntıları Göster
    bakıpta göremeyenler için bir ayet vardı hatırlayamadım




  • 
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.