Doğru az değilsiniz aha buradasınız: ![]() Dümdüz şeriatçı gericinin tekisin. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi MRTFR -- 26 Ocak 2021; 20:55:41 > |
Bir Atatürk Düşmanı Mürteci Daha Eksildi - Y. Bahadıroğlu Öldü (19. sayfa)



-
-
-
Çok güzel kaynaklar paylaşmışsınız ancak bu kaynakları yanlı şekilde yorumlamışsınız.Keza Murat Bardakçının yazısını da öyle yorumlamışsınız.Halbuki paylaştığınız tüm kaynaklar benim ifade ettiklerimi doğrular şekildedir.Şöyle ki
1-Mevzunun şapka olmadığını belirtmişsiniz lakin şapka kanunun geçiş aşamasını anlamamışsınız.Her ne kadar bunu iddia etsenizde söylemleriniz bunu gösteriyor.Şapka kanunun öncesindeki Osmanlı modernleşmesine kısaca değinmem ardından Cumhuriyet dönemine gelmemin nedeniyde buydu.Yani şapka kanunundan 100 sene evvel II.Mahmut kılık kıyafet kanunu yapıp sizin için 'islamın simgesi' olan sarığı yasaklamış mıdır?Evet yasaklamıştır.Sarık yerine hem kendi başına hem de devlet memurlarına neyi taktırmıştır?Bir yunan başlığı olan fesi.Peki sarık yerine fes giyilince dahası size göre islami simgeler olan şalvarı ve katvanı yasaklayıp 19.yüzyıl Batılı memurları gibi devlet memurlarını giyinmeye mecbur ettiği için dönemin ulema sınıfı ve dincileri II.Mahmut için 'Gavur padişah' demişler mi?Demişlerdir.100 yıl sonra Atatürk II.Mahmut'un yaptığı gibi 20.yüzyılda çağ dışı olan 'fes'i yasaklayıp yerine şapkayı koyunca 20.yüz yılın dincileri Atatürk için 'gavudur' demişler mi?Demişlerdir..Demek ki mesele 'islam' değildir.Mesele islami kıyafet olarak arap kültüründen gelen kıyafetlerin 'islami' olarak kabul edilmesidir ki bu hurafedir.İslamın resmi bir kıyafeti yoktur.O halde çağa uygun kıyafetler giyilebilir.Bunun aksini iddia etmek dine olmayan bir şey eklemek yani hurafe eklemektir.Nitekim şapka kanunun zorunlu kılınmasının nedeni de budur.Zira hurafelerin toplumdan silinmesi için zorlama tedbirlerin alınması şarttır.Bu tüm Dünya'da böyledir.Eğer zorlama tedbirlerin gereksiz olsaydı bugün Afganistan orta çağ Dünyasından kalma bir görüntü olmazdı.Nitekim şapka kanunu hedefine ulaşmış ve toplum zamana göre giyinmeyi öğrenmiştir.Önceki yorumumda ayrıca belirttiğim gibi bu sayede şapkada günümüzde kendiliğinden kaybolmuştur.Zira 100 yıl önce çağdaş olan 'şapka' 2021 Dünyasında 'çağ dışı' bir kıyafet olmuştur ve tüm Dünya tarafından giyilmesi terkedilmiştir.Şapka ve kıyafet kanunun yapılmasındaki amaç bu doğal süreci topluma benimsetebilmekti.Doğrusu bunda da başarılı olmuştur.Kısacası sizinde kabul ettiğiniz üzere eski hayat tarzından uzaklaşıp geleceğe bakılmasını sağlamıştır.
2-Kuran devlet kontrolü dışındaki yerlerde devletin bilgisi dışında öğretildiği için yasaklanmıştır ki paylaştığınız belgelerde bunu doğrulamaktadır.Bugün Türkiye Cumhuriyeti hücre evlerinde kuran ve hadis öğreten İşid,taliban,el kaide ve fetö gibi yerlere baskınlar düzenleyip buralarda bunları öğretenleri gözaltına almaktadır.Dahası bu evlerde ele geçen dini kitaplarda 'suç materyali' olarak kabul edilmektedir.Mesela Haziran 2020 tarihinde Mersinde fetö yapılanmasına karşı yapılan operasyonda çok sayıda kişi gözaltına alınmış ve evde bulunan dini materyaller 'suç delili' olarak sergilenmiştir.Buyrun: https://www.karar.com/mersinde-feto-operasyonu-kuran-tefsiri-suc-delili-sayildi-1569700 Demek ki mesele Kuran öğretilmesi değil mesele devletin bilgisi dışında gizlice örgütlenip yapılan derslerdir.Dahası bu konuda sadece müslüman kesime baskı yapılmamış hem hrıstiyan hem de yahudi dinine mensup kişilerede baskı yapılmıştır.Nitekim bizzat sizin paylaştığınız ve Murat Bardakçının yayınladığı belgelerde bu kesimlerede baskıların yapıldığı açıkça görülmektedir.Dahası alevilere yönelikte baskılar yapılmıştır.Sadece bu paylaştığınız belgeler bile Cumhuriyetin ilk yıllarında dinlerin ayrım gözetilmeksizin devlet gözetimi altında tutulduğunu göstermektedir.Bunun nedeni yeni rejimi içten yıkacak irticai faaliyetlere engel olmaktır.Nitekim 15 Temmuz 2016 tarihinde bir cemaatin evlerinde yetişme kişiler doğrudan Türkiye Cumhuriyetini hedef almışlardı.Hrıstiyanların da baskı altında tutulmalarının nedeni Osmanlıda azınlık gruplarının hrıstiyanlık maskesi altında Osmanlıyı içten içe oymalarıdır.Kiliseler Osmanlının bölünmesine dair planların yapıldığı,silahların depolandığı yerler olmuştu.Dahası milli mücadele döneminde de özellikle Rum kiliseler devlet ve millet aleyhine birçok propagandaların yapıldığı yerler olmuştu.İşte Cumhuriyet yeni rejimde buna mahal vermemek için hrıstiyanlarıda sıkı takip altına almıştır.Bu açıdan her halde size göre yeni rejim ve Atatürk'te 'hrıstiyan düşmanı' idi.Dahası yeni rejim bununla kalmamış Yahudileride yakın takibe almıştır.Yine Osmanlıdan beri ülkede bulunan Mason localarıda 1935 yılında kapatılmıştır.Bunun nedeni genç Cumhuriyetin gizli kapaklı hiçbir şeye tahammülünün olmamasıdır.Bunun nedeni de birçok defa dile getirdiğim gibi yeni rejimi içerden gelebilecek dini irticai faaliyetlere karşı korumak ve kollamak içindir.Cumhuriyet ve Atatürk gördüğünüz üzere din ayrımı yapmamıştır.Bu nedenle bu tip uygulamalar nedeniyle genç Cumhuriyeti ve Atatürk'ü 'islam düşmanı' olarak görmeniz insafsızlıktır.
3-Çok partili hayatın amacı halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır.Belli bir cemaatin veya tarikatların söz sahibi olması değildir.Mesela şöyle düşünelim.Seçim oldu ve halk şeriatı seçti.Cumhuriyet rejimi vs tasfiye edildi yerine dini bir devlet kuruldu.Fakat daha sonra halk fikrini değiştirdi ve Cumhuriyet istedi,laiklik istedi.O halde devletin rejimini seçimle değiştiren şeriatçılar milletin bu talebini dinler mi?Yeniden seçime gider mi?Gitse bile çıkan sonucu kabul eder mi?İşte meselenin kilit noktası burasıdır.Çok partili hayat toplum içinde farklı düşüncede çoğunluğu elde edenlerin iktidarı almasına imkan tanır ancak şeriat düzeninde bu imkansızdır.Bunu istemek insanı bu anlayışa göre dinden çıkarır.Zira geleneksel islami düşünceye göre din sadece vicdanlarda kalmaz toplumun tüm her şeyine egemen olmak zorundadır.Doğal olarak böyle bir dini düzen kurulduktan sonra milletin fikrini değiştirmesinin de bir anlamı kalmaz.Yani demek istediğim çok partili hayatla şeriate geçebilirsiniz ancak şeriatten tekrar çok partili bir cumhuriyete özellikle laikliğe geçemezsiniz.Kaldı ki cemaatler ve tarikatlar tarafından beyni yıkananlar kitlelerde bireysel fikirleriyle oy kullanamaz.Nitekim bunu 15 Temmuzda açıkça gördük.Koca koca generaller ve subaylar ilkokul mezunu olduğu bile şüpheli bir cemaat liderinin emri üzerine ayaklanmaktan çekinmediler.Kısacası 1925 yılında üstelik tüm parti teşkilatları şeriatçılar tarafından ele geçirilmiş bir partinin var olmasına izin verilemezdi nitekim verilmemiştir.İzin verilmesi durumunda genç Cumhuriyet altın tepsi içinde bunlara boğulup öldürülsün diye sunulmuş olurdu.Çok partili hayata geçmek için öncelikle toplumun tarikat,cemaat ve ağalık üçgeninden kurtarıp bireyselleştirmek kafalarını din diye kendilerine yutturulan hurafelerden arındırmak gerekiyordu.Nitekim 1946'da çok partili hayata geçtik ve o tarihten itibaren her ne kadar gerici akımlar olsada hiçbir zaman Cumhuriyetin ilk yıllarında ki gibi güçlü ayaklanmalar olmadılar.Bunun nedeni de 1923-1946 yılları arasında 23 senede genç kuşakların Cumhuriyet değerleriyle yetiştirilmesi,halkevleri,halkodaları ve köy enstitüleri ile yetişkin halk kitlelerinin ve köylülerin aydınlatılması ve dahası Cumhuriyetin okullaşma programıdır.Böylece Türkiye'de cumhuriyet ve laiklik askeri darbelere ve gerici dinci akımlara rağmen sağlam durmayı başarmıştır.Özellikle 20 senedir yoğun dinci proapagandalar yapılmış olsa bile,zorla gençle imam hatiplere gönderiliyor olsa bile genç nesil bundan 30 sene öncesine göre daha aydın ve açık görüşlüdür.Kısacası 1925'te genç Cumhuriyetin kendisini dincilere karşı kendini savunması sayesiyle bugün Cumhuriyetin 98.yılını yaşıyoruz.
4-O sizin bakış açınıza göredir.Dinler bilimsel olarak 'kanıtlanmış' değillerdir.Dinler sadece kendi kutsal kitaplarında geçen ifadelerle doğrulanabilmektedir.Doğal olarak Atatürk'ün bu sözleri bilimsel açıdan doğru ifadelerdir.Bu mektubuda diyanete değil TTK'ya göndermiştir.Doğal olarak bilimsel konuların konuşulduğu bir yere dini duygularla mektup yazmak ve peşinen bunları 'doğru' kabul etmek uygun değildir.Size göre böyle ifadesi dinsizliktir ama kime göre neye göre?Atatürk'ün bu mektubu kendisine yollanılan arap kavmini üstün tutan ve Türklerin islama girişini masallarla süsleyen lise tarih kitabına karşı duyduğu öfkeyle kaleme alması pek muhtemeldir.Atatürk'ün amacı 'muhtemelen' dini aşağlamak değil söz konusu kurumda bulunanların 'din adamı' olmadıklarını hatırlatmak içindir.Atatürk için din adamı din adamlığını bilim adamı bilim adamlığını yapacaktır.Zaten mektubta '...Yazacağınız İslam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.'' demesi bunu kanıtlar niteliktedir.Dahası mektubun son kısmında ''Tarih yazmak,tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat,İnsanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.'' diyerek tarihte yaşanılanları olduğu gibi ele alınması konusunda TTK üyelerini uyarmıştır.Daha sonra yayınlanan tarih kitaplarında da sadece islam tarihine değil tüm dinler tarihine bilimsel bakış açısıyla bakılması Atatürk'ün amacının gerçekleştiğini gösterir.
5.Söz konusu konuşmayı dikkatinizi çekerim camide değil mecliste yapmıştır.Mecliste yaptığı konuşmada devletin idare usulüdür.Bugünde Türkiye 'gökten indiği sanılan dogmalar' üzerinden idare edilmiyor.Kısacası Atatürk bir gerçekliği ifade etmiştir.Hayatı boyunca bilimi ve aklı esas alan her konuda devleti akılcı yapmaya çalışan bir liderin meclis kürsüsünde bir dinin öğretiler üzerinden konuşması dahası devletin yönetimini yine bir dinin öğretilerine atıf yaparak temellendirmeye çalışması beklenemezdi.Siz Atatürk'ün bu sözlerini onaylarsınız ya da onaylamazsınız orası size kalmış.Mühim olan Atatürk'ün İslama olan tavrıdır.Eldeki tüm kanıtlarda Atatürk'ün 'islam'a karşı olmadığı sadece yüzlerce yıl içinde İslam içine sızan ve zamanla adeta dini emir gibi kabul edilen hurafelere karşı olduğunu göstermektedir.Dahası tepkisi toplumu avucu içine alan cemaatler ve tarikatlardır.Atatürk'ün tepkisi ve karşıtlığı bunlaradır.Atatürk'ün şu sözleri bunu kanıtlar niteliktedir;
-''Bizim dinimiz en makul ve en tabi bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.Bir dinin tabii olması için akla,fenne,ilme ve mantığa uyması lazımdır.Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur'
-'Büyük dinimiz çalışmayanı insanlıkla alakası olmadığını bildiriyor.Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kafir olmak sanıyor.Asıl küfür onların bu zannıdır.Bu yanlış yorumu yapanların amacı,İslamların kafirlere esir olmasını istemek değil de nedir?Her sarıklıyı hoca sanmayın,hoca olmak sarıkla değil,beyinledir''
Atatürk'ün bu ve benzeri sözleri daha çoğaltılabilir.Atatürk muhtemelen İslamın bundan 1000 küsur yıl önceki din alimleri tarafından yapılan yorumlarını kabul etmiyordu.Yani İslamın kendisini değil.Onun bakış açısı akla tamamen uygun olan islam dininin yobaz dini yorumlarla gelişime kapatılmasıydı.Keza peygamber vefat ettikten sonrada birçok dini mezhebin ortaya çıkışı İslam toplumunun içinde islamın çok farklı algılandığını gösterir.Bugün mesela sünnilik içinde dört mezhep vardır.Bunlar hanefi,şafi,maliki ve hanbelidir.Daha birçok mezhep ve kendi içinde bölünmüş mezhepler ve islami yorumlar vardır.Mesele bunlardan hangisinin 'gerçek islam' olduğudur.İslam tarihi bu mezheplerin 'Hayır en doğru islam benim' anlayışlarından ötürü birbirlerini kesme olaylarıyla doludur.Kısacası tam anlamıyla doğru bir islami mezhep ve görüşte ortada yoktur.Yani kime göre neye göre Sünnilik ve Şiilik doğrudur?Yine kime göre neye göre Atatürk dinsizdir?
Atatürk işte bu kısır döngüleri bir kenara bırakarak günümüz çağına göre İslamı yorumlamıştır.Zaten onun şu sözü bunu doğrulamaktadır;
-''Efendiler! Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır.''
-Atatürk döneminde minarelerden ezan okunmuş mudur?Evet okunmuştur.1923-1934 tarihleri arasında arapça olarak 1934-1938 tarihleri arasında ise Türkçe olarak okunmuştur.Türkçe okunurken 'En büyük tanrı değildir' mi denmiştir?'Muhammed onun peygamberi değildir'mi denmiştir?Aksine 'Tanrı büyüktür' ve 'Muhammed onun elçisidir' sözleri beş vakit Türkiye'de yankılanmıştır.
-Atatürk döneminde kuran okunmuş mudur?Evet okunmuştur.Hem camilerde hem de evlerde arapçası ve Türkçesi okunmuştur.Sadece gizlice yapılan toplantılara müsamaha gösterilmemiştir.Bunun nedenini de yukarda '2.' maddede detaylıca açıkladım.Yani sonuçta Kuran özgürce okunmuş mudur?Okunmuştur.
-Atatürk döneminde beş vakit namaz kılınmış mıdır?Evet kılınmıştır.Camiye girmek isteyenler kapı dışarı edilmemiştir.Evinde namaz kılanlar baskına uğramamıştır.Cenaze namazları da kılınmıştır.Kısacası hiçbir engelleme olmamıştır.
-Atatürk döneminde oruç tutulmuş mudur?Evet tutulmuştur.İftarlar ve sahurlar yapılmış mıdır?Evet yapılmıştır.Oruçlar 30 günden 10 güne indirilmemiş ya da 30 günden 50 güne çıkartılmamıştır.İftarlar öğlen vakti veya ikindide değil akşam vaktinde açılmıştır.Kimse oruç tutuyor diye eziyet veya baskı görmemiştir.
-Atatürk döneminde dini bayramlar kutlanıyor muydu?Evet kutlanıyordu.Kurban bayramında kurban kesimi engelleniyor muydu?Hayır engellenmiyordu.Şeker bayramı da kutlanıyordu.
-Atatürk döneminde kandiller ve özel dini günlerde camilerde ibadetler ve mevlitler okunabiliyor muydu?Evet okunabiliyordu.
Peki o zaman neye dayanarak Atatürk'e 'İslam düşmanı' diyebiliyorsunuz?
İslamı 1000 küsur yıl öncesinin koşullarına göre yorumlayan ve din diye halka yutturulan hurafeleri reddettiği için mi?
Türkçe ezan ve Türkçe kuran okuttuğu için mi?
Halkı cemaatlerin ve tarikatların elinden almaya çalıştığı için mi?
Açıkçası birçok defa dile getirdiğim gibi Atatürk Türk toplumuna en büyük mirası 'akılcı din' anlayışı olmuştur.Bu miras sayesiyle bugün Türkiye ne Pakistan,ne Afganistan ne İran nede diğer İslam ülkeleri gibidir.Atatürk yaptığı girişimlerle 1000 küsur yıldır yeni yorumlama getirilmeyen islama yeni bir yorumlama,yeni bir enerji vermiştir.
Son olarak Atatürk müslüman mı değil mi?Açıkçası bu konuda kesin birşey diyemiyorum.Zira inaçsız olduğunu iddia eden anılar ve sözleri olduğu gibi bunları yalanlayan anılar ve sözleride mevcuttur.Lakin İslama düşman olmadığı ve toplumdan silinmesi için çaba harcamadığı da ortadadır.O muhtemelen İslamı modern koşullara göre yeniden yorumladı ve bunu Türkiye'de hayata geçirdi.Onun dini yorumu ise Türk milletini Pakistan,İran ve Afganistan olmaktan kurtardı.Diğer İslam ülkeleri gibi mezhepsel çatışmalarla birbirimizi katletmemizi engelledi.
Sadece bu dini yorumlaması bile aslında İslama büyük bir hizmettir ama elbette el kaide,işid,taliban,fetö gibi örgütlerin islami bakış açısı dışında islama bakamayan kimseler bu gerçeği görmekte zorlanabilir.
Not:"Yapılması gereken Kemalist Cumhuriyet’in hem din düşmanı hem de Kürt düşmanı olduğu temasını gündeme getirip işlemektir." demişler ya; bunu gündeme gerçekten ingilizler mi getirdi? Yani mesela yukarıda belgeleri olan tevkifleri yapanlar ingiliz devletinin ajanları mıydı? '' şeklinde ayrı bir soru sormuşsunuz.Açıklayayım.
'Yukarıda belgeleri olan tevkifleri yapanlar ingiliz devletinin ajanları mıydı?' sorunuza gelelim.Hayır,bizzat Türk emniyeti ve askeri güçleriydi.Bugün nasıl ki kolluk kuvvetleri hala daha işid,taliban,el kaide ve fetö evlerini basıp buralardaki insanları tutukluyorsa aynısını o dönem ki kolluk kuvvetleri de yapıyordu.Ama tabi size göre irticai faaliyetlere mücadele etmek 'islam düşmanlığı' ise orasını bilemem.Malumunuz bugünde dinci örgütler Türkiye'nin yapmış olduğu baskınları 'islam düşmanlığı' olarak yorumlamaktadırlar.II.Mahmut döneminde de böyle yorumluyorlardı,Atatürk döneminde de böyle yorumluyorlardı,kainat lideri döneminde de böyle yorumluyorlar.Yani değişen birşey yok.2.maddede bunu teferruatıyla anlattığımı düşünüyorum.
Batı hiçbir zaman Türkiye dahil İslam ülkelerinin modern ve laik olmasını istemedi.Batı her zaman İslam toplumlarının hurafelerle doldurulmuş bir islami anlayışı benimsemesini istedi.Bunu alttan alta teşvikte etti.Mesela bugün Türkiye hükümetini ve rejimini devirmeye çalışan bir cemaatin lideri Amerika'da himaye ediliyor.Humeyni İran'a Fransaya ait özel bir yolcu uçağıyla gelmişti.2001'den beri Afganistan Batı işgali altında ama Afganistan hala daha 2001 tarihindeymiş gibi.Irak lafta Amerika tarafından demokrasi getirilmek üzere işgal edildi ancak mezhepsel çatışmaların ortasına düştü.Suriye'de de aynı durumlar geçerlidir.
Kısacası Batı hiçbir zaman Atatürk'ün Türkiye'ye laiklik getirmesini ve Cumhuriyeti kurmasını hazmetmetdi.Dahası yapmış olduğu modern İslami yorumu da beğenmedi.Bu nedenle Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden tamamen kurtulmaya çalıştı ve hala daha çalışıyor.Bundan dolayı 1998 yılında CIA’in eski ortadoğu masası şefi Graham Fuller ise ‘Kemalizme son:Osmanlıyla övünün,fetullahçı olun’ şeklinde demeç vermiştir.Bundan dolayı Hollandalı Arie Oostlander’in hazırladığı AB raporuna göre 'Türkiye AB’ye gerçekten girmek istiyorsa kemalizmden vazgeçmelidir.' denmişti.Zira Batının hayalindeki Türkiye kafasında fesi olan ve araplar gibi yaşayan bir Türkiyedir.Bunu gerek televizyon programlarında olsun,gerek dizilerinde olsun,gerek haber bültenlerinde olsun hep böyle göstermektedirler.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 27 Ocak 2021; 6:19:45 >
-
Kuzey Kore başlı başına dikta rejim senin yönetim biciminle karşılaştırılamaz sonuçta cumhuriyet sözde laiklik olan bir ülkede yaşıyoruz onu bir kenara ayiralim. fakat emin ol bu beyfendiler kuzey Kore'yi dahada imrenip sempati duyuyorlardır. Geçmişin özlemi desek yeridir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BlacK SeA StorM 61 -- 27 Ocak 2021; 8:3:9 > -
Fesin, Yunan başlığı olduğunu iddia eden bu forum tarihçisine sorun bakalım, İstanbul'a fes imalatçıları nereden getirilmiş? İşine geldiği zaman başvurduğu ecnebi Türkologlar fesin kökeni hakkında ne demişler? Diğer başlıklar yasaklanıp, yerine fes zorunlu tutulduğunda fes için gavur başlığıdır diyen bir kişi, ya da bir ayaklanma göstersin. O zamanın halkı pantolon için açık açık gavur giysisidir demiş mesela, bunun aynısını fes için de demişler mi? Fesin resmen kabulünden çok önceleri bile Osmanlı hudutları içinde yaşayan Müslüman ahaliden fes giyenler yok muymuş? Fese benzeyen iki üç resim göstererek "aha işte bu yunan başlığıdır" diyerek tarih öğretiyor güya. İdeolojik tarih yazanları eleştiriyor ama bu forumda ondan ala ideolojik tarih yazan başka adam da yok. Geçen bir mesajında da Müslümanlar için "sizin deyiminizle hristiyanların işgal ettiği yerler" gibi bir ifade kullandı. Acaba bu durum için kendi nasıl bir anlatım kullanıyormuş? "Hristiyanların fethettiği yerler" mi diyormuş mesela.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi warchief46 -- 27 Ocak 2021; 12:14:44 >
-
Burada ki cenah kendisinden rahatsız olduğuna göre doğru yol üzere olduğu bir kez daha tescil edilmiş oldu
Allah rahmet eylesin
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Buradaki cenahın görüşünden sen bu kadar rahatsızsan senin ne işin var?
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X