Şimdi Ara

Bir fanastik kitap yazıyorum

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
9
Cevap
1
Favori
486
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar ben bir kitap yazıyor ve bunu görüşünüze sunuyorum. kitabın ilk iki kısmını size sunuyor ve yorumlarınzı bekliyorum...

    Giriş:
    Gözlerimi açtığımda gün ışığının göz alıcı parlaklığı gözümü kavurmaya başlamıştı. Başımı kaldırıp etrafa bakmaya başladım. Tam önümde bir kütüphane vardı. Etrafımdaki diğer yapıları görebilmek için başımı çevirdim. Etraf kütüphaneden pek farklı yapılar içermiyordu. Hepsi ya apartman ya da alt katı dükkan olan apartmanlardı. Ayrıca etrafta benden başka biri yoktu. Bir tek yüntopu geçmediği kalmıştı(!) Bu düşündüğümün ardından tekrar gökyüzüne bakıp ufak bir tebessüm attım. Nereye gideceğimi düşünürken gözüm yine kütüphaneye kaydı. Sanki beni oraya çeken bir güç vardı. Kütüphanenin kapısına üç beş kez gidip geldikten sonra içeri girmeye karar verdim ve kapıyı açtım. İçerisi de dışarısı gibi kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi. Kitaplıklar öne doğru en az beş sıra uzuyordu. Yürümeye devam ettikçe kalbim çarpmaya, dişlerim takırdamaya, tüylerim dikilmeye başladı. Kitaplıkları aşınca anladım ki kütüphane de bomboştu. Yine de kütüphaneye verilmiş emek tartışılmazdı. Derken duvara montelenmiş kitaplığa ışık vurmasıyla beraber gözüm bir boşluğa kaydı. İlerleyip oraya baktım. Çünkü ben oraya gelirken hiçbir yerde boşluk dahi yoktu. Hışımla bir kitabı çekip o noktaya baktım. Orada siyah bir buton vardı. Elim titreyerek te olsa o bitona bastım. Ansızın raflar öne çıkıp yana doğru ilerledi. Gizli bir oda bulmuştum! Tahta kapıyı açıp içeriye girdim. İçerisi camsız bir çalışma odası gibi değil direk öyleydi. Bir çalışma masası, bir bilgisayar, iki koltuk, bir sehpa ve üç kitaplık çalışma masasının üzerinde bir tane de not vardı. Çalışma masasının yanına gidip nota baktım. Notta ‘Arkana bak!’ yazıyordu. Nota uyup arkama döndüm ve ev sahibi bütün ihtişamı ile karşımda duruyordu. Kaşlarını kaldırıp “Evime hoşgeldin.” dedi. Yanımdan geçip çalışma masasının sandalyesine oturdu ve “Oturabilirsin seni tutan yok.” dedi. Ben de oturdum. Bir yandan o, bir yandan da ben onu süzmeye başladım. Adam siyah bir palto giymişti. Uzun siyah saçları çenesine kadar sarkıyordu. Kahverengi gözlerinin yanı sıra gözbebeklerinin yanında ince sarı halkalar vardı. Beni yeterince süzdükten sonra sakin bir tavırla “Neden buradasın haberin var mı?” diye sordu. Başımı iki yana sallayıp “Hayır.” dedim. Adam derin bir soluk alıp “Bilmemene hiç şaşırmadım. Sana ne olduğunu söyleleyim; bir rüyadasın.” dedi. Buna çok şaşırıp “Ne yani bunların hiçbiri gerçek değil mi?” diye sordum. Adam gülümseyip “Bunun rüya olması gerçek olmadığı anlamına gelmez.” dedi. Buna zerre kadar inanmadığımı belli ederek “Pekala, adın her neyse kanıtla da görelim.” dedim. Adam ayağa kalkıp “Adım Azap ve okulda görüşmek üzere.” deyip parmaklarını şıklattı. Hemen ardından her şeyin buğulanmasıyla uyandım.


    Şimdilik bu kadar. Yazdıklarımı eklemeye devam edeceğim.




    Bölüm Bir:
    Uyandım. İlk yaptığım şey tavana boş boş bakmak oldu. Bir süre bu rüyayı düşündükten sonra yatakta oturur pozisyonda durmaya başladım. Kısa bir süre yere göz gezdirdikten sonra çalışma masasındaki saatimi alıp koluma taktım. Saate baktığımda saat daha yediydi. Üstümü giyindikten sonra saat yediyi beş geçiyordu. Tuvalete gidip musluğu açtım. Suyun akış yönünü elimi ona yaslayarak değiştirdim. Avucuma dolan suyu hışımla suratıma savurdum. Suyun serinletici etkisi ile uykusuzluk halimden çıktım. Musluğu kapattıktan sonra sağ elim ile sağımda asılı olan havluyu sıkıca kavrayıp yüzümü sildim. Yüzümü kuruladıktan sonra kapının kolunu yavaş bir şekilde çevirerek döndürdüm ve ışığı kapattım. Birkaç adım ilerleyip yatakta yatan annem ile babama baktım. Henüz uyanmamışlardı. Annem ev hanımı, babam ise bir fabrikada patrondu. Annem her gün evi toplar, çamaşırları yıkar, yemek falan yapardı. Babam ise işten geldikten sonra annemle beraber televizyona gömülürdü. Annem ile babama bir süre daha baktıktan sonra odama gidip çantamı aldım. Ardından tekrar çalışma masama gidip cüzdanımı cebime koydum. Çantamı girişe taşıyıp köşeye bıraktım. Arkasından kolumu kaldırıp saate baktım. Saat henüz yedi buçuktu. Alışveriş merkezi yedi buçukta açılıyordu. Henüz vaktim vardı. Salona geçip saat sedi kırk beşe kadar öylece oturdum. Sonra da çantamı alıp evden çıktım. Ağır adımlarla kaldırımı geçtim. Okul dokuzda başlıyordu ve Pek acelem yoktu. Yolu da geçip alışveriş merkezine girdim. İçeriden bir patatesli poğaça alıp dışarıya çıktım. Bir yandan okula yürüyor, bir yandan da rüyamı düşünüyordum. Her cümlemin başında bunun sadece bir rüya olduğunu ve gerçek olmadığını söylüyordum kendime. Okula gidene kadar bunu söylendim. Okula vardığımda saat sekiz buçuk olmuştu. Sınıfta sadece arkadaşım Bartu vardı. Bana “Günaydın.” Dedi. Ben de ona “Günaydın.” Diyerek cevap verdim ve yanındaki sıraya oturdum.ç. Ben de ona “Günaydın.” Diyerek cevap verdim ve yanındaki sıraya oturdum. Bartu “Nasılsın?” diye sordu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi OguzGulseven -- 18 Ekim 2012; 18:28:38 >







  • Çok güzel olmuş ama gerçekçilik yani bunları yaşamışım demişsin ama böyle bir şey olması imkansız ?
  • yorumun için teşekkürler, bunu dikkate alacağım.
  • Öncelikle konu güzel ve bu işte yeteneğin var gibi gözüküyor kendi ağzından yaşamış gibi anlatabilirsin hatta bu kitabı daha ilginç kılar ve daha çok ilgi çekimi sağlar sonuçta fantastik bir eser yaşanma ihtimali zaten yok yolun açık olsun




  • teşekkürler.
  • Zaten amaç okuyan insanı dünyana çekmen. Gerçek sanmasını sağlamak. Hayalgücünün sınırlarını zorlaman dileğiyle. İyi çalışmalar
  • teşekkürler.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Önsözü okumadım ama girişi Joe Craig (Yanlış olabilir) - Kaçış'a benziyor.
  • İyi tespit etmişsiniz ama o kitabı hiç okumadım
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.