Şimdi Ara

Bir Polis Adayının Hikayesi...

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir (2 Mobil) - 1 Masaüstü2 Mobil
5 sn
80
Cevap
9
Favori
44.398
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Merhaba Sevgili DH Ailesi...

    Öncelikle uzun bir konu olacak. Gerçek ve yaşanmış, yaşanmakta olan hayatımın hikayesidir.

    11 senedir sizlerle birlikteydim. Yaklaşık 1 sene önce hesabımı kalıcı olarak silmiştim. Sebebine girmeyeyim...
    Şimdi yeni bir hesapla birlikte hayatımda açmayı planladığım yeni bir sayfanın hikayesini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle kendimi tam olarak tanıtmayacağım. Eski hesabımla bir çoğunuzla samimiyetim oldu bir çok kez. Fakat kimliğimin belli olmaması için yeni bir hesap açıp buradan devam etmeye karar verdim.

    1-Bunu Neden Yapıyorum?

    Aslında pek bir önemim yoktur belki sizin için. Eski bir DH üyesiydim, sıradan bir polis memuru olacağım işte. Ya da kazanabilirsem belki en fazla komiser yardımcısı... Ama eğer başarılı olursam bir başarı hikayem olsun istedim. Dönüp arkama baktığımda neler çektiğimi, nelerden geçtiğimi görebilmek, hatırlayabilmek istedim. Bir de belki benim yolumdan gelen kardeşlerim olur sonraki dönemlerde. Görüp bilgilensinler, benim tecrübelerimden faydalansınlar istedim.

    2-Ben Kimim?


    Bir anonim hikayesi olmasını istediğim için kimliğimi açık edecek bilgileri vermeden kendimi tanıtayım;
    Bendeniz 23 yaşında, 1.85 boyunda, 90 kilo, esmer tenli, kara saçlı bir abiniz/kardeşinizim. Şu anda Anadolu Üni. Açıköğretim'de İşletme son sınıftayım. 2017 Haziran ayında mezun oluyorum kısmetse.

    Bu arada 2 yıllık üni okuduğum bölüme ait sektörde çalışıyorum. Okuduğum işi yapıyorum yani, nadir insanlardan biriyim 3 senede 2 farklı firma değiştirdim. Bunların hepsi belki de herkesin bildiği büyük, global firmalar. (sektör ismini ve şirket isimlerini vermeyeceğim) Şu anda 2015 sonundan beri 3. firmamdayım ve kısa bir süre içerisinde buradan da ayrılmayı düşünüyorum.

    Biraz daha kendimle ilgili detaya girecek olursam; Aslen doğu kökenliyim fakat İstanbul'da doğup büyüdüm. Ailemle birlikte İstanbul'da yaşıyorum. En sevdiğim aktivite, yemek yemek. Bir masaya oturduğunda öküz devirenler vardır ya hani, onlardan biri olduğumu söyleyebilirim. Ama neyse ki spor yapmak en büyük hobim. Hatta tek hobim de diyebilirim belki. Bu yüzden dengeliyorum biraz kiloyu, fiziğim de iyi sayılır. Spor derken, kastım en başta koşu. Son 1.5 senedir düzenli olarak koşuyorum. Haftanın 3-4 günü parklarda, bahçelerde, sahillerde. Hatta Avrasya Maratonu'na katılmışlığım oldu 2015'te 15KM koştum. Bu sene de 42KM koşmaya hazırlanıyorum. Yapabilirsem güzel bir başarı olacak benim için :) Onun dışında spor salonuna giderim dönemsel olarak bir kaç aylık ara sıra. Arkadaşlarla halısaha maçlarına gideriz sık sık. Kısacası bu kadar. Bunların dışında pek bir hobim yok sayılır. Okul hayatı bitip iş hayatına başladığımda ev-iş monotonluğundan kurtulmak isterken ancak bu kadar yapabildim.

    Şimdilik başlangıç bu kadar olsun. Sık sık girip güncellemeler yapacağım sırayala aşağıdaki konuları yazacağım. Bunların dışında sorusu olan arkadaşlar varsa memnuniyetle beklerim

    Edit : 11.08.2016

    3-Bu Zamana Kadarki Okul-İş Hayatım ve Daha Önceki Polis Olma Denemelerim


    Liseden sonrasını anlatayım. Ortalamanın biraz üzerinde bir öğrenciydim o şekilde 2011 yılında mezun oldum. Tabiki meslek lisesi okuduğum için YGS ye dair en ufak bir bilgim yok. Daha o zamandan karar vermiştim polis olmaya. 1 sene dershaneye gidip 2012 YGS ye hazırlanmayı ve 2 yıl yatılı eğitim veren Polis Meslek Yüksekokullarına girmeyi hedeflemiştim. 2 yıl yatılı okuduktan sonra polis memuru olarak atanacak ve sıradan bir memur hayatı yaşayacaktım. Bunun için eşit ağırlık bölümünden hazırlananıp 280-300 arasında değişen barajı geçecek, mülakatlara girecek, mülakatlardan sonra tekrar YGS ye çok benzeyen PMYO yazılı sınavını da geçerek hedefime ulaşacaktım. İlk adım dershaneye bilgi almak ve kaydolmak için ablamla birlikte gittik. Ablam hiç istemiyordu polis olmamı. Dershaneye gittiğimizde oradaki rehber öğretmenle birlikte aklımı çeldiler. Sayısal bölüme kaydoldum. O zamana kadar sayısal derslere dair hiçbir bilgim yoktu. Yaparsın dediler, gaza geldim. Lisede bilgisayar bölümü okuduğumdan dolayı Bilgisayar Mühendisliği, olmazsa Bilgisayar Öğretmenliği bölümleri cazip geldi. Ya Allah diyip hazırlandık. Bütün sene hiçbir sosyal aktivite olmadan Dershane-Ev arasında gidip geldim. Mühendislik için LYS gerektiğinden onu zaten baştan kaybetmiştim fakat Öğretmenlik için YGS yeterliydi ve son bir aydaki denemelerim 350 yi bulmuştu. Böylelikle İstanbulda bile okuma şansım olabilecekti...

    Bunca hazırlığa rağmen sınavım çok kötü geçmişti. 240 aldım. Pmyo barajı ise o sene önce 280 açıklandı sonra 260 a düştü ilk defa. Yıkılmıştım...

    Bıraksalar eşit ağırlıktan hazırlanmasam bile o puanı yapabilecektim. Ama kendi koyduğum hedefime kararıma ulaşmam çevrem tarafında n engellendi. Bu yüzden kendi hayalimin peşinden koşmadığım için kendimi hiç affetmiyorum. Eğer çevre baskısına yenik düşmeseydim şu an 2012 de okula girmiş, 2014 te mezun olmuş, 2 senelik polis memuruydum. Şimdi ise hala sürünüyorum. Siz siz olun, hep kendi hayatınıza dair kararları kendiniz verin. Tavsiye alın, dinleyin, araştırın fakat nihai karar sizin olsun. Sonucu kötü olsa bile en azından "kendim seçtim" dersiniz vicdanınız rahat olur.

    Bu puanla 2 yıllık bölümler beni bekliyordu. Kendi bölümün olan Bilgisayar Programcılığına gidebilirdim fakat mezunların özel sektördeki durumları çok kötüydü. Özel sektörde iyi olan bir bölüm seçtim. Edirne çıktı.

    Bölümü sevmiştim. Artık yeni hedefim 2 yıl burda okuduktan sonra DGS ye girerek 4 yılı tamamlamak sonrasında KPSS den 60-70 gibi bir puan yaparak Polis Meslek Eğitim Merkezi yani POMEM i kazanmaktı. Kazanamazsam da zaten özel sektördeki iş olanağı genişti o şekilde devam ederim diye düşündüm.

    İlk yılı 3.70 gibi bir ortalama ile tamamladım. 40 günlük zorunlu staj vardı. Sektörün lider firmalarından birine girdim stajı da tamamladım. Sonra orada bir iş fırsatl doğdu. Oturdum düşündüm. Bu sefer kendi kararımı verdim. Okulu bırakarak daha doğrusu yatay geçiş yaparak aynı bölümün Açıköğretim programına kaydolacak ve güzel bir işim güzel bir maaşım olacaktı. Üstelik sene de kaybetmeyecektim 2. Sınıftan devam edecektim.

    2013 Eylülde Edirne'de 2. Sınıfı okuyor olmam gerekirken kendimi iş yerinde buldum. Daha mezun bile olmadan, askerliğimi yapmadan, yabancı dilimi iyi bir seviyeye getirmeden sektörün en önemli firmalarından birinde kendime yer bulmuştum. Hem çalışıyor hem de okuyordum. Zaten bu zamana kadar part time işlerde çalıştığım için zorlanmadım. Açıköğretimin ilk dönemi güzel geçti. 3.53 ortalama geldi. 2. Dönem kayıt yenileme yapmak için gittiğim AÖF bürosunda beynimden vurulmuşa döndüm. Normalde Edirne'de almış olduğum bazı dersler AÖF te kabul edilmemişti. O dersleri tekrar almam gerekiyordu. Onları tekrar alınca da bu sefer 2. Sınıf derslerimi alamıyordum. Saçma sapan bir sistem yüzünden okulum bir sene uzamıştı. O an aklıma geldi ellerin ayaklarım titremeye başladı yine. Yaşadığım en büyük şoklardan biridir hala. Inkılap, İngilizce, Edebiyat dersleri sayılmamış. Nedeni ise içeriğinin farklı olmasıymış. Yahu bu derslerin içerikleri nadıl farklı olabilir? İlkokuldan beri senelerce İnkılapta kurtuluş mücadelesi, İngilizce de Present tense anlatılmıştı. Yetmedi üniversiteye gittik orada da aynı şeyleri anlattılar. Neyse dedik okuduk geçtik başımıza gelene bak. İkiniz de devlet üniversitesi değil misiniz? Her ikinizden de mezun olan gençler aynı seviyede diplomaya sahip olmuyor mu? Nasıl oluyor da derslerimiz farklı olabiliyor? Ders adı aynı olmasına rağmen içerik farklı işe bak... Yatay geçiş pişmanlıktır. Yapmayın.

    Bunlar olduğu sırada iş yeriyle de problemler yaşadım. Verilen sözler tutulmadı, ulaşım zaten problemliydi bir de daha uzağa taşınınca iyice problem oldu. Verdim istifayı çıktım. 2014 Mart ayıydı. O sırada tabi mezun olacağımı varsayarak DGS kursuna kaydolmuştum gittim onu da dondurdum.

    Ortada dımdızlak kalmıştım. İş yok, diploma yok, 2 yıllık okul 3 senede bitecek. Zaten liseden 1 sene böyle kaybetmiştim 1 sene de böyle gitti. Etti 2 sene. 2015 te Lisans diplomamı alacakken 2017 ye uzadı en iyi ihtimalle. Böyle olunca eskiden beridir yapmakta olduğum part time işe geri döndüm. Düğün organizasyon şirketleri. İyi para veriyorlardı.

    O sene YGS sorularının artık açıklanmayacağı haberi çıkmıştı ÖSYM'den. Sebebi ise soru havuzunun azalmasıymış. Neyse alışmışız artık böyle saçmalıklara dedik. Sırf benzer DGS'de benzer sorular çıkıyor girip bir göreyim diye 2014 YGS ye kaydolmuştum. Nereden bilebildirdim ki işsiz kalıp bu sınava mecbur kalacağımı? Kader işte. Bu sınav benim kurtuluşum olabilirdi. Eski gözağrım PMYO'ya girecektim yine.

    Sınava girdim eşit ağırlık hiç çalışmadan 280 aldım. Ahh diye bir iç geçirdim 2012 de kendimi dinleyip çalışarak girseymişim demekki kesin kazanmıştım.

    YGS sonuçları açıklandıktan sonra PMYO alım ilanını beklemeye başladım. Ve açıklandı...

    Devam edeceğim.

    Edit: 11.08.2016 Devamı Geldi

    Her sene 7-8 bin alım yapan Pmyo o sene 6250 kişi alacağını duyurdu. Bir şey olmaz kontejana gireriz yinede herhalde dedik başvurumuzu yaptık. Başvuru yaptıktan hemen sonra sözlü mülakat için zeka sorularına genel kültür sorularına, sorulması muhtemel olan konulara çalışmaya başladım. Diğer yandan da mülakatı geçtiğim taktirde yapılacak olan yazılı sınava çalışmaya başladım. Herşey güllük gülistanlık devam ediyor, gece gündüz ders çalışıyordum. Boş vakitlerimde de spor mülakatında başarılı olmak ve fit görünmek için spor yapıyordum. YGS ye hazırlandığım süreçteki gibi yine 2.5 aylık sürede tüm sosyal yaşantımı sıfırlamıştım. Derken bir haber çıktı... Yıllardır kulaktan kulağa sızan "Cemaat Emniyet'e yerleşiyor" duyumları 17-25 Aralık'tan sonra resmiyet kazanmıştı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "inlerinize gireceğiz" mesajı ile yapılacak temizliğin sinyalini vermişti. Kendi halinde dinini yaşayan, bu tarz örgüt yada cemaatlerle hiçbir işi olmayan biri olarak sevinmiştim. Artık mülakatlardaki adam kayırmalar, referansı olmayanın tek kalemde üstünü çizmeler sonlanacaktı.

    Gelişmelerin olumlu yanlarına bakarken Polis Akademisi'nden ben ve benim gibi adayları kahredecek bir duyuru yayınladı. Alımların önceki senelere nisbeten az olması pek etkilememişti ama yeni yapılan duyuruda alımların yarı yarıya düşürülerek 3250 olmasından çok etkilenmiştim. Yetmedi bir de sınav sistemi değişerek sorulacak soru sayısı azaltılmış, psikoloji sosyoloji gibi yeni ders ve konular eklenmişti. Eski sistemde matematik ve Türke soru adedi fazlaydı ve bu derslerden avantaj sağlayacaktım. Fakat bu derslerinde soruları azaltılıp yeni dersler eklenince tamamen umutsuzluğa kapılmıştım. Ama tutunacak başka bir dalım yoktu, yine de çalışmak ve başarmak zorundaydım. Yeni sistemde soru sayısı 80 di. Geçmiş yıllardaki alım sayılarını ve puanlarını kıyasladığımda 45 net yapmak beni PMYO öğrencisi yapacaktı. Yani yarıdan biraz fazla bir başarı...

    1.5 ay sonra mülakat günü geldi, çattı. Mülakata her şeyimle tastamam hazırdım. Ev-İş-DGS kursu üçgeninden vakit bulamayıp spor yapamadığım halde hayvan gibi beslenmeye devam ettiğim için aldığım 7 kiloyu da vermiştim.

    Sırasıyla önce ön sağlık testi, spor testi ve son aşama sözlü mülakatı da başarı ile geçerek yazılı sınav biletini cebime koymuştum.

    Artık önümde sadece 80 soruluk bir engel vardı ve bunların 45 ini çözmen yeterliydi. Kalan 1 aylık sürede nasıl olsa mülakatı da geçtim diyerek spor yapmaya bile çıkmadan, en son 7 sene öncesinde Lise 1. Sınıfta gördüğüm Coğrafya, Inkılap Tarihi ve hiçbir yerde baş harflerini bile duymadığım Sosyoloji ve Psikoloji derslerini yalayıp yuttum. Hatta Sosyoloji ve Psikoloji o sene ilk defa sorulacağı için konuların ne olacağı bile belli değildi. Sınavı yapan kurum ÖSYM olduğu için ÖSYM nin yaptığı sınavların hangilerinde bu dersler var diye araştırdım LYS de sorulduğunu öğrendim. LYS kaynakları alıp deyim yerindeyse yalayıp yuttum.

    29 Haziran 2014. Yer İstanul Teknik Üniversitesi. Hava mükemmel. İnancım ve enerjim tam. Kampüs zaten orman havasında. Büyük bir heyecanla girdim sınava. Zaten bu heyecanı kendimde fark ettiğimde kaybettim dedim kendi kendime. Çünkü sanki bir dejavu gibiydi. 2012 YGS ye de çok iyi hazırlanmış, ne olduysa o gün bir şeyler yolunda gitmemişti. 2014 YGS ise sadece DGS sorularında benzerleri çıkar diye bir bakıp çıkayım havasıyla girdiğim bir sınavdı ve öylesine rahattım ki sınav öncesi son sigaramı içmek için 10 dk geç girmiştim. 2014 YGS'deki ruh moduna girmeye çalışıyordum. Sınava girmeye dakikalar kala bu düşüncelerden kurtulmaya çalışırken içeri alındık. Başladık sınava Türkçe matematik iyiydi. Zamanım olmadığı için Tarihte sadece Inkılap a çalışmamıştım diğer konular hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Tahmin ettiğimden fazla soru sormuşlardı ve ilk golü yemiştim. İkinci golü yine Coğrafyadan yedim. Zaman kısıtından dolayı sadece Türkiye Coğrafyasına çalışmıştım. Dünya Coğrafyasından çıkan soru sayısı ecelim olmuştu. Diğer derslerden bu eksikleri telafi etmeye çalıştım. Sınavdan çıktığımda nasıl geçti diye soranlara bir şey diyemiyordum. Ya kıl payı geçmiştim ya da kıl payı kaybetmiştim.

    5-6 gün sonra sıvan soruları açıklandı ve tutunacak son dalım elimden gitmişti. Tahmin ettiğim gibi 45 netle kapattı. Bense 42 de kalmıştım. 3 soru bir insanın hayatındaki son dalı olabiliyormuş. Tutamadım... Sıralamam 5 bin küsürlerdeydi. Yani bu cemaat kılığına giren teröristler olmasa, onların önünü kapatmak için alımlar düşürülmese kazanmıştım. Kurunun yanında yanan yaş olmuştum.

    Bir kaç aylık çöküntü ve bunalma sürecinden sonra toparlandım. İl aramaya koyuldum. Bir yandan çalışıp bir yandan seneye tekrar hazırlanacaktım. 2.5 ayda 3 soru ile kaybettiysem 1 yıl düzenli çalışmadan sonra kimse beni durduramazdı.

    İş arayışım uzun sürdü. Sektörde herkes askerlik ve iyi derece İngilizce istiyordu. En sonunda benimle aynı bölümü İstanbul'da okuyup mezun olan ve işe başlayan en yakın arkadaşımın bölüm arkadaşı yine dünya markalarından birinde çalışıyormuş. Yetiştirmek üzere yeni mezun aradıklarını söylemiş. Özgeçmiş hazırladım gönderdim. Bi kaç gün sonra görüşmeye çağırdılar, gittim. Şaşırtıcı bir şekilde olumlu sonuçlandı. 1 yıl boyunca stajyer sıfatıyla asgari ücretle çalışacak, bu sırada Yabancı dilimi geliştirecek ve uzayan okuldan diplomamı alacaktım. 1 yılın sonunda ise asıl kadroya geçme şansını yakalayacaktım.

    Ücret kötü olsada yakaladığım şans mükemmeldi. Dünya markası bir firmadan içeriye başımı sokmuştum bir yılın sonunda da kalıcı olarak yerleşme şansım vardı. Bu sektöre bulaşmadan önce bu firmada işe gireceksin deseler inanmazdım. Hatta böyle bir şeyi hayal bile etmemiştim. Kısacası hayalini bile kuramadığım bir yerdeydim.

    2014 Eylül'de iş başı yaptım. Yaptım yapmasına ama aklımda hala Polislik var. Yine de tekrar bir hezimete uğramayayım, elenirsem burada devam ederim düşüncesiyle istenenleri yapmaya başladım.

    Geçen sene dondurmuş olduğum DGS kaydımı açtırdım, kursa devam ettim. Ayrıca bir de İngilizce kursuna yazıldım. Haftaiçi akşamları 3 gün çıkıp İngilizce kursuna, haftasonu sabahları da DGS kursuna gidiyordum. DGS ye çalışarak zaten YGS deki 2 önemli dersi atlamış oluyordum. Geri kalan zamanlarda da soora ve diğer derslere çalışıyordum.

    İş yerinde 4-5 aylık sıkıntılı ve zorlu alışma ve işi öğrenme sürecinden sonra 2015 yıl başı itibari ile değişen şirket yapısında kendimi daha önemli bir pozisyonda çok babacan bir abinin yanında buldum. 3 ay o abi ile çalışıp kendimi daha da geliştirdim ve işten çıktı. Çıkarken bana 3 ayda koca bir miras bırakmıştı. Onun çıkmasından sonra oluşan boşluğu elimden geldiğince doldurdum yeni elemanın gelmesi 4 ayı buldu. O 4 aylık süreçte çok iyi performans gösterdim. Belki yenilik ve farklılık katamıyordum ama en azından var olan işlerin düzen ve sistemini koruyordum. Yöneticilerin de bunu fark etmesiyle 1 yıllık sürenin dolmasına az bir zaman kala yerimi iyice sağlamlaştırmıştım.

    2015 temmuz ayında AÖF ün saçmalaması sonucu nihayet 1 sene rötarlı olarak DGS ye girebildim. Sonuç iyiydi. Marmara Üni ikinci öğretim İşletme geldi.

    Kaydolmadan önce araştırdım karıştırdım. En sonunda İşletme diploması Boğaziçi Üniversitesinden değilse, gerisinin hepsinin aynı olduğuna kanaat getirdim. Ayrıca okulun bitmesi alttan verilecek fak dersleri ile birlikte 3 seneyi bulacaktı. Hem 1 sene daha kaybetme lüksümün olmayışından hem de İşletme bölümünde Marmara Üni ile Aöf işletme arasında fark olmamasından dolayı kaydımı yaptırmadım. Çünkü hem polislikte hem dr bizim sektörde mezun olunan yerin bir önemi yok. Ne bildiğine ve daha önce neler yaptığına bakılıyor.

    Bu araştırmayı neden en başta yapmadım da 2 sene uğraştım derseniz; bilmiyorum Aöften zamanında mezun olabilseydim kesinlikle giderdim. Ama hem ordan hem burdan sene kaybetmeyi göze alamadım.

    2015 Ağustos... Pmyo ile rövanşımı yapmanın zamanı gelmişti. Ama Emniyet'te yapılan temizlikler devam ediyor, bu temizlikler yeni bir düzenleme doğuruyordu. Pmyo giriş ve mülakat süreçleri de bu düzenlemelerden nasibini aldı. Pmyo alımları artık her sene kademeli olarak düşürülecek ve en son tamamen kapatılacaktı.

    Ayrıca sınav sistemi yine değişmişti. Önceden sözlü mülakatı geçtikten sonra tekrar bir yazılı sınav varken şimdi ise o sınav kalktı ve girenlerin başarı puanı YGS puanının %30 u spor mülakat puanının %30 u ve sözlü mülakat puanın %40ı alınarak belirlenen yeni bir puana göre sıralandı.

    Alım sayısı daha da düşmüştü 2500 kişi alınacaktı.

    Son düzenleme ise artık "Pmyo okumaya gelmeyin" dedirtecek cinstendi. Normalde bu zamana kadar 2 yıl eğitimi tamamlayanlar sınavsız puansız kura çekerek atanırken 2015 yılında mezun olanlardan itibaren mezuniyet sınavı getirildi. Sözlü mülakat şeklinde yapılan bu mülakat 2013 girişlilerden malum yapı ile irtibatı olanları elemek amaçlıydı. O sene 1803 kişi elendi ve atamadı yapılmadı. Artık onlar polis diplomasına sahip birer işsiz. Yapılan mülakatlarda yine kurunun yanında yanan yaşlar da vardı. 2 seneleri heba oldu. Düzenleme malum öğrencileri ayıklamak için mantıklıydı ama uygulamada mülakatları yapan amirler, müdürler de onların elemanı olunca bu sefer kendi öğrencilerini geçirip kendilerinden olmayanı saf dışı bıraktılar. Bu müdürler darbe olaylarında açığa çıktı, her şey ortaya döküldü zaten. Konu buralara kadar gelmişken buradan haksız yere elenen dostlarımın hakları olan mesleğe en kısa sürede başlamalarını diliyorum.

    Neyse konuyu daha fazla dağıtmadan bu gelişmeler ışığında mülakata girdim. Ygs puanım 290 spor puanım tam puanım 100 dü. Son aşama sözlü mülakata girdim bence iyi geçmişti ama sonuç yine olumsuzdu. Ama fazla üzülmedim, çünkü kazansam bile 2 sene yatılı okuyacak ve bunun sonunda yapılacak bir mülakatla elenme ihtimalim olacaktı. Onun yerine 2 sene hem çalışıp hem açıktan 4 seneyi tamamlarım sonra da KPSS ile başvurup kazanırsam 6 ay eğitimden sonra mesleğe başlarım diye düşündüm. Eğitim sonu mülakatı burada da var ama kaybettiğim en fazla 6 ay olacaktı ve fazla üzülmeyecektim.

    Bu yüzden geçen seneki gibi yıkıma uğramadan Aöf kaydımı yaptırdım ve işime tekrar daha iyi odaklanmaya başladım.

    2015 Eylül ayı geldiğinde artık yeni sözleşmeyi bekler oldum. İlk 1 ay karşı taraftan adım bekledim ama ses çıkmadı. Ekim ayında ben bir adım atarak bundan sonra nasıl çalışacağımı sordum. Artık asgari ücretten daha iyi bir maaş ve stajyer vasfından daha iyi bir ünvan istiyordum. Çünkü yaptıklarım karşısında bunları hak ettiğimi düşünmüştüm. Fakat yönetim öyle düşünmemiş olacak ki bu zamana kadar nasıl çalıştıysam 1 sene daha aynı şekilde çalışmayı sürdürmemi istedi. İtiraz ettim, komik bir zam yaptılar. Ben de eyvallah diyip bir yandan çalışmaya devam ederken diğer yandan iş arayışına koyuldum.

    Çünkü artık yabancı dilim sektörde yeterli sayılabilir bir noktaya gelmiş, 1 senelik tecrübe kazanmış, sektörde az çok çevre edinmiştim. Hakettiğim değer bu olmamalıydı.

    Bu süreçte satış departmanında çalışan başka bir abim istifa ederek başka şirkete geçmişti. Giderken olanlardan haberdardı ve memnuniyetsizliğimin farkındaydı. Gider gitmez yeni şirketine benden bahsetmiş, oranın müdürü de tanışmak ve eğer beğenirse teklif yapmak istemiş.

    Gittim tanıştık. O bana aradığı elemanı anlattı, ben ona bu zamana kadar yaptıklarımı anlattım. İkisi birbiriyle örtüşünce oldu bu iş dedik ve sözlü imzayı attık.

    Döndüm şirketime, istifamı verdim kabul etmediler, daha iyi bir teklif var deyince onlar daha fazlasını verebileceklerini söylediler. Şok olmuştum daha 1 ay öncesinde komik bir zamla beni geçiştirenler kalmam için elimdeki tekliften daha iyisini verebileceklerini söylüyorlardı. Yeni bir şey daha öğrendim, bu işler böyle yürüyormuş. Blöf yapmak gerekiyormuş. Ama ben blöf yapmıyordum.

    "Keşke bu teklif en başında gelseydi de ben hiç iş arayışına girmeseydim. Çalışmayı hayal bile edemediğim bir noktada olmaktan çok memnundum, devam edebilseydim daha da memnun olacaktım fakat öbür tarafla söz kestik" diyerek nazikçe geri çevirdim.

    2015 Aralık'ta daha iyi bir maaş ve pozisyonla sektördeki 3. Şirketimde "Uzman" ünvanıyla iş başı yaptım. Şimdiki şirketimde yine bir uluslarası şirket. Türkiye'deki ofisleri 3 sene önce açılmış ve geliştirmek için büyüdükçe büyüyoruz. Bu da bir çok stres ve sıkıntıyı beraberinde getiriyor tabi.

    Özel sektördeki durumum bu şekilde. Şu ana kadar baba desteği, dayı desteği olmadan kendi tırnaklarımla belli bir yere kadar gelebildim. Devam edersem önüm açık. Ama etmeyi düşünmüyorum.

    Edit: 14.08.2016

    4-Neden Polis Olmak İstiyorum?


    Neden devam etmeyi düşünmüyorum ben? Manyak mıyım? Çok güzel şirketlerde çok iyi pozisyonlarda çalışmışım. Herkesin hayal ettiği sabah 8 akşam 5 mesai saati, haftasonu tatil, masa başı klimalı ofisler, yemek kartları, ek primler, ikramiyeler, düzenli olarak yıllık izinler... Düzenli olarak maaş zamları... Başka??? Başka yok! Ne ararsanız saydım zaten hepsi var.

    Ama hiçbirini istemiyorum. Polislikte ise;
    - Mesai saatleri düzensiz. Bi bakmışsın gece mesaiden çıkıp eve giderken sabaha görev yazılmış.
    - Haftasonu tatili yok. Denk gelirse iznin kapalı.
    - Masabaşı klimalı ofisler hayal. Kar kış dışardasın. Karakol memuru olursan belki şansına...
    - Yemek kartın yok. Dış görevdeysen (maç, miting, konser vs) kumanya olarak yarım ekmek arası peynir+marul veriyorlar. İnsaflılarsa *meyvesuyu.
    - Ek prim, mesai ücreti vs yok. Her zaman görev başındasın.
    - Maaş zamı.. Eh bu iyi biraz ortalama seviyelere göre iyi sayılır. Değmez ama iyi diyelim.

    Peki aklımdan zorum mu var? Yukarda saydıklarım ile polislikte saydıklarım son madde hariç tamamen birbirinin zıttı.

    Polislik genelde atanamayan öğretmenlerin alternatif tercihi. 2. Seçenek yani. Ya da liseyi bitirince üni kazanamayıp saçma bölümler okumaktansa gidip polis olayım genç yaşta elime meslek alayım diyenlerin tercihi. (Benim gibi gönülden seçen abilerim, kardeşlerim alınmasın genelden bahsediyorum)
    Polis, halkın çoğunluğun gözünde "ipsiz sapsız, bir halt olamamış son çare gitmiş polis olmuş" şeklinde. (İçim acıyarak söylüyorum)

    Polis, devletin üvey evladı. Özlük hakları yıllardır verilmiyor. Polis, devlet memuru olmasına rağmen devlet memuru muamelesi görmeyen tek sınıf. Tüm memurlar yıl başında, resmi bayramlarda, dini bayramlarda çatur çutur haftasonlarını ekleyerek izin yaparken, görev yapan tek sınıf memur. Denk gelirde resmi tatil olan bayramda izne çıkabilirse, yıllık izin gününden düşülen, geri kalan yıllık iznini de kullanmak için amirinden yalvar yakar boyun eğen, izin alamadığı için eşinin doğum kontrolüne, doğumuna, yakınının, düğüne cenazesine hatta ve hatta kendi düğününe bile katılamayan memur...

    Bense özel sektörde kendimi belli bir noktaya getirmiş, devam edersem daha da iyisini yapabilecek durumda beyaz yakalı.

    Madem bunların farkındayım, neden hala polis olmak istiyorum?

    Devam edeceğim.

    Edit : 05.10.2016 Devam Ediyorum...

    Bütün bunlara rağmen neden mi hala polis olmak istiyorum?
    Çünkü; özel sektörde sürekli yeni ve farklı bir şeylerin stresi altında kalmaktan sıkıldım. Genç yaşımda yaşlandım adeta. Sürekli bir stres, sürekli yeni bir arayış. 3 sene boyunca çektiğim stres artık hayatımın bir parçası olmuştu. Özgürlüğü hissedemiyordum. Düğün organizasyon işleri nispeten fiziki güç gerektiren fakat zihinsel olarak hiç yorucu olmayan bir işti. Böyle bir işin çıkışında dahi spor yapabilecek gücü bulabilirdim kendimde. Çünkü kafam rahattı. Beynim yorulmuyordu. İş çıkışında kollarımda bacaklarımda derman kalmıyordu belki ama 1-2 saat dinlendikten sonra kendime gelebiliyordum. Bu işte ise bütün gün masa başında oturuyor olmama rağmen mesai bitiminde bir an önce eve gidip yatmak istiyordum. Hiç bir şey yapmak istemiyordum, yapasım gelmiyordu. Arkadaşlarımla buluşup gezmek, sohbet etmek, sevdiğin insanlarla vakit geçirmek, spor yapmak... Kafam kaldırmıyordu. Mesaiden çık, eve git, uyu. Sabah kalk, işe gel. Sonrası hep aynı. Şakaklarımda çıkan bir kaç beyaz tel saçı görünce bu stresi bırakmam gerektiğini anladım. Bknz: Stres Bütün Hastalıkları Tetikliyor -Habertürk


    Çünkü; sürekli bir koşturmaca içinde olmaktan sıkıldım. Bildiğin işi yapmak yetmiyor. Sürekli daha fazlasını yapmak mecburiyetindesin. Bir gün güzel bir iş yaptıysan eğer günün sonunda taktir edilirsin. Fakat ikinci gün ondan daha iyisini yapmak zorundasın. Yapamazsan başarısızsın. Peki dünkü başarın? O dünde kaldı. Biz bugündeyiz ve bugün sen başarısızsın! Her geçen gün daha da ilerleyen satış hedefleri, kar hedefleri, büyüme hedefleri... Koyulan diğer hedefler, amaçlar, politikalar... Bir süre sonra bunların arasında boğulduğunu hissediyorsun. Ne kadar iyi yüzebilirsen yüz, gittikçe derinleşen bu dipsiz kuyuda bir süre sonra boğuluyorsun. Artık mücadele edecek gücünün kalmadığını anlıyorsun. Bunu anladığımda amaçsızca yüzmeyi bırakmak gerektiğini anladım.

    Çünkü; kapitalist sistemin beyaz yakalı kölesi olmaktan sıkıldım. Beyaz yakalı köle, yukarıda da söylediğim gibi kendisinden sürekli daha fazlası istenen bir köledir. Her seferinde daha fazlasını verebilmek için, altındaki mavi yakalı köleden daha fazlasını almak zorundadır. Daha fazlasını almak için daha fazla çalıştırmak, ezmek zorundadır. Çünkü ondan da fazlasını isteyenler var. Beyaz yakalı, mavi yakalının duygularını görmemeli, ona acımamalı, hislerine ortak olmamalıdır. Olursa kaybeder. Fazlasını alamaz. Fazlasını almak için onu hor görmeli, karşısında duyguları olmayan bir robot varmış gibi davranmalı, onu kullanmalıdır. Ben insanları kullanmak zorunda olmaktan sıkıldım.
    Misal, şirket için bir malzeme mi tedarik edilecek? Gider tedarikçiye sorarsın ne kadar fiyatı? 5 lira. Pazarlık yapar 4 liraya indirirsin. Sonra gider bu malzemeyi bu fiyattan satın almak için müdüründen onay istersin. Müdür fiyatı yüksek bulur. Bu malzemeyi 3 liradan tedarik edeceksin der. Müdür yapacaksın dediyse, yapmak zorundasın! Başka kaçarın yok. Yapamazsan başarısızsın. Nasıl yaparsan yap, müdürün onunla ilgilenmez. O sadece bu malzemeyi 3 liraya aldın mı almadın mı ona bakar. Tedarikçiye gider ikili ilişkilerini kullanırsın, muhabbet açarsın, samimiyet kurarsın, allem eder küllem eder o fiyattan o malzemeyi alırsın. İçin rahat mı? Değil. Çünkü tedarikçi belki sana bu malzemeyi o fiyattan satarak zarar etti. Bu zararı karşılamak için kim bilir o da hangi işçisinin parasını kısacak? Peki başarılı oldun mu? Hayır! Çünkü az kalsın 3 liradan alınabilecek bir malzemeye müdürün itiraz etmeseydi 4 lira verecektin! Bu işin sonu yok... Müdürüne ilk başta 3 liralık teklifle gitseydin bu sefer senden 2 lira isteyecekti. Yani sen her türlü başarısızsın. İşte, kapitalizm böyle bir şey. Bunu anladığımda beyaz yakalı köle olmayı bırakmam gerektiğini anladım.

    Çünkü; böyle bir sektörde çalışıyorsan, büyükşehirlerde yaşamak zorundasın. Ve ben Büyükşehir'de yaşamaktan sıkıldım. Trafik, hava kirliliği, gürültü kirliliği, kalabalık, karmaşa... Bunlara artık tahammülüm yok. Hele ki trafik... Toplu taşıma ile işime 1.5 saatte gidip geliyordum. Bunun için otobüse biniyor, 1 saatlik yolculuktan sonra tramvaya aktarma yapıyordum ve sonunda ofise ulaşabiliyordum. "Otobüste 1 saat yolculuk" deyince biraz rahat gözüktü sanırım. Fakat bu 1 saatlik yolculuk, bineceğimiz otobüs ilerde görünmeye başlayınca itiş kakışmalara başlanan otobüs durağında başlıyor. Sırasız ve düzensiz bir şekilde otobüse binildikten sonra otobüs içinde kimin elinin kimin neresinde olduğu belirsiz bir şekilde devam ediyoruz. Otobüs ağzına kadar tıka basa olmasına rağmen her duraktan yolcu almaya çalışan şoför, ayağını dahi koyacak yer olmamasına rağmen otobüse binmeye çalışan insanlar, yaşlılara yer vermemek için uyuma numarası yapan gençler, boşalan koltuk olduğunda kapmak için yarışa girenler... Büyükşehirde yaşamak artık insanları öyle bir hale getirdi ki; örf-adet dinlemeden, saygı-görgü kurallarını düşünmeden, sadece kendi paçasını kurtarmak için yaşayan insanlar olduk artık. Kırmızı ışığa yakalanmamak için sarı ışığı gördüğünde gaza asılan şoförler, yayalara yeşil ışık yanmadan karşıya geçmeye çalışan insanlar, yolun kenarına yanaşmadan yolcu indirip bindirmeye çalışarak trafiği katleden minibüsler, taksiler, otopark parası ödememek için kaldırıma park eden araçlar, dükkanının önüne yabancı araç park etmesin diye binbir türlü duba, sandalye vs. koyan esnaflar... Daha aklıma gelmeyen binbir türlü çağ dışı davranışlar, hareketler, düşünceler... İstanbul'da doğup büyüdüğüm için tüm bunlara alışmıştım. Daha doğrusu başka bir yer görmediğim için pek farkında değildim.
    Trafik sadece işe gitmeye mi engel? Hayır, bir çok şeye! Edirne'ye gittiğimde anladım ve bunu anladığımda Büyükşehirlerde yaşamamam gerektiğini anladım.


    Bu zamana kadar çalıştığım tüm sektörlerde bunlar böyleydi. Kaç sektörde çalıştın ki derseniz, sayısı çok. Okul hayatım boyunca her yaz farklı bir iş yaptım neredeyse. Belki profesyonel olarak değil, bazen çırak, bazen amele olarak ama sonuçta hepsinin aynı şeyin laciverti olduğunu anlamama yetti de arttı bile.

    Tüm bunları bir araya getirdiğimde artık kendime, yaşam tarzıma, hayat anlayışıma uygun mesleğin memurluk olduğunu anladım. Çünkü ben sıradan bir iş yapmak, sıradan bir şehirde, sıradan bir maaşla, sıradan bir hayat sürmek istiyorum. Malda, mülkte, zenginlikte hiç gözüm olmadı. Hiçbir zaman son model araçlara binmeyi, yalılarda villalarda, lüks içinde yaşamayı hayal edemedim. Yaşayanlara da özenmedim. Oldum olası bu tarz şeyler bana hiç çekici gelmedi. Bu yüzden her şeyin sıradan ve basit olanını seçtim. Her şeyde ve her konuda. Sessiz sakin, kendi halimde bir yaşam istiyorum sadece.

    Peki memurluklar arasında neden Polislik? Yüzlerce çeşit memurluk var. Başka memurluk mu kalmadı da Polislik?
    Bazen herhangi bir konuda bir tercih yaparsınız, aklınıza kazırsınız. Sonra ne olursa olsun o tercihinizi değiştirmezsiniz ya hani... Benim ki de böyle bir şey sanırım. Uzun yıllar önce ben tercihimi yaptım ve bunu seçtim. Tam olarak mantıklı bir açıklaması yok belki ama beni en iyi hissettirecek olan bu.

    Vatana hizmet demek isterdim. Başlarda böyleydi. Ama sonra görevini iyi yapan herkesin dolaylı veya direkt olarak vatana hizmet ettiğini fark ettim. O yüzden bu yönden bir farkı yok diğer mesleklerden polisliğin. Ama direkt vatana direkt olarak hizmet etmenin onuru, gururu, mutluluğu başka.

    Vatan sevgisi... Belki ülke olarak son zamanlarda berbat bir dönemden geçiyoruz. Belki bu berbat bir dönemde olmamızı halkın çoğunluğu umursamıyor hatta destek olmak yerine köstek oluyor ama... İçinde vatan sevgisi yatan her vatandaş gibi ne olursa olsun bu bayrağın gökyüzünde sonsuza dek dalgalanması için elimden geleni yapmak istiyorum. Belki varlığım veya yokluğum arasında pek bir fark olmayacak. Sıradan bir polis memurunun olup olmaması çok da bir şeyi değiştirmeyebilir. Belki bu yolda canımdan da olabilirim. Yüzlerce kahramanlarımız gibi.

    Bu ülke için değer mi genç yaşta can vermeye? Kimin umurundasın ki? Şehit olursun, TV'de alt yazı geçerler bilmem şuradaki çatışmada 3 şehit, 5 şehit. Ana haberler bitince millet dizisini izlemeye devam eder. Ertesi günü gazetede magazin haberlerinin altında bir kuytu köşede yer buluruz kendimize. Şanslıysak eğer bir kaç siyasi şahsiyet, bir kaç üst rütbeli komutan, milletvekili başbakan vs. katılır cenazemize. Şehit sayısı 10-15'ten yukarıysa belki 1-2 gün devlet büyükleri çıkar teröre lanetler yağdırır, terörü destekleyenleri kınar. Olan ailemize olur, diğerleri için hayat kaldığı yerden devam eder.

    Değer mi peki? Kimine göre değer, kimine göre değmez. Ama ben işin burasında değilim. Değip değmemesinden çok sonuca bakıyorum. Ölüm. Hayatın en acı gerçeklerinden biri. Hatta belki de tek gerçeği. Herkesin gitmek zorunda olduğu bir son durak.

    Madem gitmek zorundayız buralardan, bari gidişimizin biraz anlamlı olsun. Hatta biraz değil, bayağı bir anlamlı. O Ay-Yıldızlı Al Bayrağın dalgalanması için yüzyıllardır feda edilen canlardan biri olmak oldukça anlamlı benim için. Bir can feda edeceksem eğer bu canı bir 'Türk Genci' olarak Birinci Vazifem'i yerine getirmek uğruna feda etmenin vereceği gurur bana yeter.



    Edit : 06.10.2016


    5-Nasıl ve Ne Zaman Polis Olacağım?



    Öncelikle yeni bir gelişme var. 2016 Ağustos itibari ile artık tekrardan işsizim :) Normalde Yılbaşında ayrılıp ders çalışmaya başlamayı düşünüyordum fakat yukarıda saydığım sebeplerden dolayı daha fazla sabredemedim ve ani bir kararla istifamı verdim. Şu an için sadece hayallerinin peşinde koşan, hayallerine ulaşmak için her şeyinden vazgeçen biri konumuna geldim.

    Şimdi Polis olmak için önümde 3 yol var. Bu 3 yolun başında da KPSS engeli var. O yüzden 10.10.2016 tarihinden itibaren herşeyimle eve kapanıp KPSS'ye çalışmaya başlıyorum.

    A-Polis Amirleri Eğitim Merkezi (PAEM)
    B-Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM)
    C-POMEM - Polis Özel Harekat (PÖH)


    A-PAEM: 2015 yılına kadar rütbeli Polis memurları 4 yıl yatılı Polis Kolejini bitirdikten sonra 4 yıl yatılı Polis Akademisini bitiren öğrencilerden alınıyordu. Yani en alt rütbeli polis memuru Komiser Yardımcısı olmak için 8 yıl yatılı okumanız gerekiyordu. 2015 te yapılan düzenleme ile Polis Koleji ve Polis Akademisi kapatıldı. Artık Emniyet, sadece POMEM ve PMYO'dan rütbesiz polis alacak ve aldığı rütbesiz polisleri PAEM'e yollayarak rütbeli yapacaktı. Fakat rütbeli polis açığından dolayı PAEM 2020 yılına kadar dışarıdan da alım yapacak. Yani bu sene 2017 Haziranda mezun olacağım için benim de girme şansım var. Kazandıktan sonra 8-10 ay yatılı eğitim ve komiser yardımcısı olarak görev başı.

    2017 Haziranda mezun olduktan sonra 2017 KPSS'den 70 ve üzeri puan almam gerekiyor. Sonrasında ön sağlık testi, spor mülakatı ve sözlü mülakat sınavları var. Mezun olmak kolay, AÖF İşletme okuyorum zaten son senem bitirmesi kolay. Sonraki aşama KPSS. Bunun için de dediğim gibi Pazartesi gününden itibaren ders çalışmaya başlıyorum. Zamanım uzun, düzenli bir çalışma ile 70 barajını rahatlıkla geçerim diye düşünüyorum. Sonraki aşama ön sağlık testi. Burda da boy-kilo, renk körlüğü, vücudun görünür yerlerinde kalıcı bir iz olup olmadığına bakılıyor. Bunu da geçtik. Bir sonraki aşama spor mülakatı. Burda da basit bir çalışma ile geçilebilecek bir parkur var. Zaten 2015 PMYO'da hiç deneme yapmadan girip tek seferde 100 tam puan almıştım. Bu sefer garantiye almak için iyice hazırlanıp gireceğim bunu da zorlanmadan geçerim diye düşünüyorum. Veee işte zurnanın son deliği. Sözlü mülakat. Burada yapacak hiçbir şey yok. Kaderin tamamen karşında oturan 4-5 kişilik komisyona kalmış. Kendimi çok iyi ifade edip sorulan soruları net bir şekilde cevaplamam gerekiyor. KPSS puanım, spor puanım ne kadar iyi olursa olsun bu komisyondan geçemezsem diğerlerinin bir değeri kalmıyor. 2015 PMYO'da bu aşamada elenmiştim. Sebebini bilmiyorum, bana göre iyi geçmişti. Sorulan soruları cevaplamıştım, hiç kekelemeden kendimi net ifade etmiştim. Çok umutluydum fakat olmamıştı. Bakalım bu sene ne olacak. Diğer tüm aşamalarda net olarak zorlanmayacağımı biliyorum çünkü her şey yazılı ve çizili olarak belli. Fakat burada iş tamamen sözlü, ne olacağı belli değil. Komisyonun iki dudağına kalıyor geleceğin. O yüzden bu aşamada net konuşamıyorum. Diyebileceğim tek kelime 'İnşallah'

    B-POMEM:
    Bunun da aşamaları PAEM ile birebir aynı. Tek farkı KPSS baraj puanı 60 olması ve 6-7 ay eğitimden sonra Polis memuru olarak görev başı yapabiliyorsun. Önceliğim tabiki PAEM olacak fakat POMEM kazanırsam buna da razıyım. Belli bir süre görev yaptıktan sonra yine sınava girerek rütbe alabiliyorsun çünkü. Ama almasam da olur. Derdim rütbe değil. Olursa reddetmem tabiki fakat, ille o olacak diye bir derdim de yok. Her zaman söylediğim gibi "Sıradan Bir Polis Memuru" olmak istiyorum.


    C-POMEM-PÖH:
    Bu zamana kadar aslında Polis Özel Harekatçılar gönüllülük esasına göre alınıyordu. Daha önce hiç direkt PÖH olarak yetiştirmek üzere alım yapılmıyordu. Fakat 2015 Temmuz ayından itibaren artan terör olaylarından dolayı Emniyet'te PÖH ihtiyacı arttı. 2016 yılı içerisinde 2 sefer 5 bin + 4 bin olmak üzere 2 sefer alım yapıldı. Burada KPSS baraj puanı 50 ve 6-7 ay eğitimden sonra doğuya PÖH olarak atanıyorsun.

    Fakat açığın hala fazla olmasından ve başvuruların yetersiz olmasından dolayı OHAL döneminde yapılan düzenleme ile Lisans şartı ve KPSS şartı kaldırıldı. Lise mezunu, askerliğini yapmış kişiler de mülakatlara girebilecek, geçebilirlerse PÖH olarak görev başı yapacaklar. Bu şekilde 10 bin kişi daha alınacak. Seneye alım olur mu bilinmez ama olursa PAEM'den sonra ikinci tercihim bu olacak. Zor da olsa, Doğu'da olsa seve seve giderim, paşa paşa görevimi yerine getiririm.

    Sonuç olarak 3 seçeneğim var ve üçü için de geçmem gereken KPSS barajı var. 70 üzeri alarak önce PAEM, olmazsa PÖH oda olmazsa POMEM mülakatlarına girerek şansımı deneyeceğim.

    PAEM olursa Komiser Yardımcısı, diğerleri olursa Polis Memuru olarak görev başı yapacağım inşallah.


    Edit : 02.11.2016 Pöh? Bordo Bere?

    Güzel haberler geliyor, her şey yolunda gidiyor... Söylediğim gibi 10.10.2016 tarihi itibari ile ders çalışmaya başladım. KPSS Coğrafya konu anlatımı ve 1 soru bankasını bitirdim. Sırada Tarih ve Vatandaşlık var. Ondan sonrası zaten Türkçe ve Matematik pek de zorlanacağım dersler değil. Herşey güllük gülistanlık gidiyor. Coğrafyayı planladığım süre içerisinde bitirdim azmim ve hırsım gayet yeterli ve yerinde

    Bunun dışında bazı güzel gelişmeler oldu. PÖH'e askerlik şartı yüzünden başvuramayacağım için bir burukluk yaşarken çok iyi bir haber çıktı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında hükümet tarafından millete verilen bayram hediyesiydi sanki bu.

    Daha önce yukarıda açıkladığım gibi PÖH yetiştirmek için Pomem'lere alınacak adaylarda KPSS şartı ve Lisans mezuniyeti şartı kaldırılmış, askerlik yapmış olma şartı getirilerek terhisten en fazla 36 ay geçmesi istenmişti. Daha sonrasında bir çok aday tarafından askerlik şartının veya 36 ay terhis şartının kaldırılması için bir çok talep iletilmeye başlanmıştı. Sonunda sesimiz duyuldu ve askerlik şartı tamamenkaldırıldı. Artık bu alımlarda 28 yaşından gün almamış, tüm lise mezunları başvuru hakkına sahipti. Ve bu da benim ilk Pomem tecrübem olacaktı. İnşallah son olur... Bugün 2 Kasım. Yani başvuruların alınacağı ilk gün. Saat şu an 01.26 ve Akademinin sitesinin güncellenmesini bekliyorum. Güncelleme gelir gelmez siteye girip başvurumu tamamlayacağım. Bir önemi yok belki ama ilk başvuranlardan biri ben olacağım.

    Kazanırsam, KPSS stresinden ve uzun bir ders çalışma sürecinden kurtulup kısa yoldan hedefime ulaşmış olacağım. Bakalım bu kadar şanslı mıyım? Şanssız olduğum kısım da var tabi. Pöh'e girerek Paem'den feragat etmiş oluyorum. Aklımı kurcalamıyor değil. Evet, komiser yardımcısı olarak başlamak çok güzel bir avantaj ve iyi bir statü. Fakat şansım çok düşük ve ben bunu riske edecek durumda değilim. İlk fırsat hangisi ise artık o olacak. Yani kazanırsam, keşke Paem'i bekleseydim diye kesinlikle pişman olmayacağım.

    Kaybedersem, umarım moral ve motivasyonumda bozukluk olmaz da, çalışmalarıma devam edip Paem'e ve bir sonraki Pomem'e çalışmaya devam edebilirim. Tek istediğim bu. Kazanmak veya kaybedersem de çalışmalarıma devam edebilmek.

    Bu arada EGM'den sonra TSK da güzel bir kıyak yaptı. Özel Kuvvetlerde istihdam edilmek üzere 500 Astsubay ve 200 Subay alınacağını duyurdu. Subaylık için lisans isteniyor bu bana uymuyor fakat Astsubaylık için Önlisans mezuniyeti ve KPSS'den en az 50 puan isteniyor. Önlisans diplomam zaten mevcuttu. KPSS'ye de hiç hesapta yokken, ne olur ne olmaz diye başvuru yapıp girmiştim. Biri çıkıp işe yarayacağını söylese inanmazdım ama gün doğdu işte. Gerçi sonuçlar henüz açıklanmadı fakat 50 puanı geçmişimdir herhalde.

    Özel Kuvvetler... Nam-ı diğer "Bordo Bereliler" Bulunmaz nimet, kaçırılmaz fırsat. TSK'nın gözbebeği, dünyadaki özel birlikler arasında en başarılısı. Bordo Bereliler.. Zaten saymakla bitmez. Anlatmakla olmaz. Bordo Bereli olmayı görmek, yaşamak lazım. Bu kadere nail olmak için hemen başvurumu tamamladım. Klavuzu ve şartları inceledim. Ağır fiziki testleri mevcut. 10 Barfiks, 2 dakikada 50 mekik, 2 dakikada 40 şınav, 12.5 dakikada 2.4 KM koşu. Spora zaten hafif hafif devam ediyordum fakat polislik şartları bu kadar ağır olmadığı için fazla ağırlık vermiyordum. Önbaşvurum kabul edilirse Mart ayında mülakata gideceğiz. Tabi bunları sağlamak için şimdiden çalışmaya başladım. Fiziki testlerden tam puan alırsam, şansım biraz yükselir. Aslında evet genel olarak baktığımda şansım çok düşük alt tarafı 500 kişi alınacak çünkü. Önbaşvuru yapacakların sayısını tahmin edemiyorum fakat mülakata 10 bin kişi çağırılacak. Bu 10 bin kişi arasından ilk 500'e girmek... Çok zor. Ama zor diye de şansımı denemekten geri kalamıyorum, "ya olursa" diye iç geçirmeden duramıyorum. Şu an bu kelimeleri yazarken bile gözlerimin önüne geliyor, içim eriyip gidiyor. Kazandığımı düşünemiyorum, hayal edemiyorum. Allahım... Bordo Bereli...

    Bugünkü yazımın da sonuna yaklaştım. Saat 01.48 oldu. Yazıya başladığımda Akademinin sitesi kapalıydı. Açıldığında başvuru sayfası ile karşılaşmayı bekliyordum fakat henüz bir gelişme yok. Site bir açılıp bir kapanıyor. Sanırım ilerleyen saatlerde olacak bu iş. Bu gece o başvuruyu tamamlamadan uyumayı düşünmüyorum :)

    Edit : 04.11.2016 Pöh Başvurusu Tamam...

    02.11.2016 - 16.38 itibarı ile artık resmi bir Özel Harekatçı adayıyım Başvurular 14 Kasıma kadar sürüyor ve bittikten sonra bir kaç gün içerisinde mülakat günleri açıklanmış olur. O da ortalama 2 hafta sürse en geç Aralık ayının ortasında sonuçlar belli olur ve Ocak ayı itibari ile okullardaki yerimizi alacağız inşallah, tabi başarılı olmuş isek.

    Bazen şeytan aklıma giriyor boşver bu alımları es geç, önce komiser olmayı dene olmazsa ondan sonraki alımlara gir diye ama, sabırsızım. Bile bile o kadar beklemeyi göze alamıyorum. 2 sene görev yaptıktan sonra sonra yine sınavlara girip kazanırım diyorum vazgeçiyorum. Elenirsem zaten seve seve bekleyeceğim nasıl olsa. Bu aralar böyle gel gitler yaşıyorum sürekli ama fiziki mülakata hazırlıklarımdan da geri durmuyorum. Ayrıca maraton da yaklaştı. Başta 42KM koşacağım demiştim fakat iyi bir hazırlık dönemi geçiremedim hem psikolojik hem fiziksel olarak. O yüzden 15KM koşacağım geçen seneki sürem 1 saat 22dk idi bari bunu biraz geliştireyim diyorum

    Hazırlıklara devam... Bir sonraki güncellememi mülakat günüm belli olduğunda yapacağım.

    Edit : 15.11.2016 Kafalar Karışık.
    Dün itibariyle nihayet başvurular sona erdi. Yaklaşık 90-120 bin kişinin başvuruda bulunduğu tahmin ediliyor. Yani matematiksel olarak kazanma ihtimalim bir hayli yüksek. Başvuru gününde olduğu gibi aklımda hala girip girmemek konusunda biraz kararsızlık var. Ailem polis olmama kesinlikle karşı değil ama Pöh'e soğuk bakıyorlar. Özellikle babam... Bu zamana kadar hiçbir ne zaman bir konuda karar alacak olsam, konu ne olursa olsun önce benim fikrimi dinler, sonra kendi fikrini belirtir ama en sonunda son tercihi bana bırakırdı. İster onun dediğini, ister kendi dediğimi seçeyim hiç eleştirmez, karşı çıkmaz hayırlısı olsun derdi. Bu zamana kadar istisnasız her konuda böyle oldu. Fakat babam ilk defa son tercihi bana bırakmadı. Normalde olsa "gitmeni istemiyorum fakat sen bilirsin" derdi. Şimdi ise gitme, boşver diğer sınavlara gir diyor. Bir yandan 40 yılın başında ilk defa bir kararımı veto etmiş. Bunda da onu dinleyeyim, zaten Paem'i denemeden girmek benim de işime gelmiyordu. Diğer yandan da Kpss ile bir daha kim uğraşacak gir kazanırsan kazan diyor. Girip kazanırsam, gitmek zorundayım. Kazanıp da gitmemezlik yaparsam bu sefer Paem veya Pomem de bu haneme eksi olarak yazılacak. Kaydımı yaptırdğım için de gitmemezlik yapamam. O yüzden babamın sözünü dinleyecek olursam bile bile elenmek durumunda kalacağım. Spor mülakatında yere kapaklansam kesin elenirim zaten.

    Gitmeyi çok istememe rağmen arkamda aile ve çevre desteği olmayınca hevesim kırılmadı değil.

    İlk defa benim kararımı kabul etmeyen babama karşı çıkmak ve hayallerin peşinden mi gitmek? Yoksa ilk defa bir kararımı kabul etmemiş bunda da "vardır bir bildiği" diyip bile bile elenmek mi?

    Aslında hayallerimin peşinden gitmeyi seçsem ve sporda bile bile elenmeyip bir sonraki aşama olan sözlü mülakatta elensem her ikimizin de istediği olmuş olacak :)


    Edit : 12.12.2016 Sabırsız Bekleyiş.
    Bölüm başlığı tam anlamıyla cuk diye oturdu. Şu an için beklemekten başka bir şey yapmıyorum desem yeridir. Başvurumu ilk yaptığımda kısa süre içerisinde mülakat yeri ve tarihleri belli olur diyordum ama bu süre tahmin ettiğimden fazla sürdü. Tarihler hala belli olmuş değil. Sağdan soldan gelen haberlere göre tarihlerin bugün belli olması ve mülakatların 19.12 de başlayıp 2-3 hafta sürmesi bekleniyor. Saat şu an 04.45 bakalım bugün belli olacak mı? Ayrıca başvuru sayısı da beklenenden fazla oldu tam tamına 285 Bin kişi başvurmuş. Yani matematiksel olarak şansım çok çok düşük.. %3.5

    Bu arada kesin olarak kararımı verdim ne olursa olsun mülakatta başarılı olmak için elimden geleni yapacağım. Kusura bakma babacığım, ilk defa benim kararıma karşı çıktığın bu durumda ben de ilk defa senin sözüne karşı geleceğim. Kazanırsam kafaya koydum, basıp gideceğim.

    Mülakat gününü beklerken diğer yandan spora devam ediyorum. Ne yazık ki hala ideal kiloma ulaşamadım. Mülakatı geçebilecek seviyedeyim ama bir kaç kilo daha versem benim için daha iyi olacak. Sporun yanında yine de "Pöh olacağız artık" diye Kpss'yi de boşlamadım. Ne olur ne olmaz çalışmalarıma devam ediyorum. Coğrafyayı büyük ölçüde bitirdim. Salı günü itibariyle de Tarih çalışmaya başlıyorum. Yılbaşına kadar tarihi bitirip sonrasında Aöf finallerine çalışmam için 2 hafta sürem kalacak. Aöf vizelerim 6 dersin 4 ü iyi sonuçlandı ama 2 tanesi çok kötü. Bu sene ders bırakma gibi bir lüksüm olmadığı için finallerde işimi şansa bırakmamam gerekiyor.

    Bunun dışında bir de TSK'nın tüm birimlerine dış kaynaktan Subay ve Astsubay ilanı açıldı. Henüz lisans mezunu olmadığım için Subaylıklara başvuramadım ama önlisans mezunu olarak tüm Astsubaylıklara başvurdum. Hava, Deniz, Kara ve son olarak Özel Kuvvetler... Özel kuvvetleri daha önce yazmıştım spor mülakatı yapamayacağım kadar zor değil. Diğerleri de bundan daha kolay o yüzden onları da fazla düşünmüyorum. Ama en zoru Deniz Kuvvetleri çıktı. ÖKK'dan bile daha zor. SAT ve SAS kursuna göndereceklermiş kazananları Bordo Bereli'den sonra SAT ve SAS çıktı başımıza hadi bakalım. 60 şınav, 60 mekik, 16 Barfiks 3 KM koşu. Yetmedi bir de yüzme testleri var onları saymıyorum bile. Bunda işim çok çok zor ÖKK'dan bile zor o yüzden fazla hayalini kurmuyorum ama yine de tabiki şansımı denemeden içim rahat etmez. Sonuç olarak eğer Pöh olmazsa Kpss'den önce girip şansımı deneyebileceğim 4 mülakatım daha olacak. Dördünün de çok ciddi spor mülakatları var o yüzden spora biraz daha ağırlık verdim ve ayrıca salona yazıldım. En son salona gideli tam 1 yıl olmuş. Neyseki kendi kendime yaptığım sporlar sayesinde kaybım fazla değil. DKK mülakatından yüzme testleri nedeniyle fazla umutlanmasam da diğerlerinden umutluyum.

    Yani Kpss'den önce 1 Pöh, 4 Astsubay olma denemesi. Kpss'den sonra da 70 puanı geçersem 1 Komiser yardımcılığı ve 1 de Polis memuru olma denemesi daha... Toplam 7 denemede artık hiçbir şey olamazsam atın beni denizlere


    Edit : 13.12.2016 Benim İçin Tarihi Gün: 23.12.2016 Cuma
    Sonunda mülakat tarihleri açıklandı. 23.12.2016 mübarek cuma günü sabahın köründe kapıda dizileceğiz bakalım. Parkuru zorlaştırdılar, barfiks başta olmak üzere 1-2 hareket daha eklendi. İşimiz çok zor ama ben çalışmalarıma devam ettikçe üstesinden gelebileceğime inanıyorum. Hedef 42 saniyede tamamlayıp 100 tam puanı kapabilmek

    Bu arada bu zamana kadar tüm alımlarda mülakat aynı gün yapılıyordu. Fakat bu alımlarda sanırım başvuru sayısı fazla olmasından dolayı sözlü mülakat günü ileriki bir tarihte yapılacakmış. 14 Ocak önsağlık ve spor testlerinin son günü. Bundan sonra sözlü mülakatların başlayacağını düşünürsek bizim işin sonucunu öğrenmemiz sanırım Şubat ortalarını bulacak. Ah.. Ah ölme eşşeğim ölme. Ama yapacak bir şey yok sabırsız bekleyişe devam.

    Yalnız bu seferki daha heyecanlı. İnşallah 23.12.2016 akşamında güzel bir güncellemeyi yazarken bulurum kendimi.

    Edit : 13.12.2016 Benim İçin Tarihi Bir Gün Daha: 21.12.2016 Çarşamba

    Henüz Pöh heyecanını atlatamadan bir açıklama daha geldi. Bu sefer ÖKK'dan. Başvurum kabul edilmiş Ankara'ya çağırılyorum. İyi güzel fakat Pöh mülakatımın 2 gün öncesinde olması... Yani hayattaki şansım işte Çarşamba akşamı Ankara'dan döneceğim. O kadar spor yaptıktan sonra dinlenme sürem yalnızca 1 gün. 50 mekik, 40 şınav, 10 barfiks ve Ankara'nın o ayazında 2.4Km koşu. Bunların üstüne yol yorgunluğu eklenince Pöh için işim zorlaşacak. Başvuru klavuzunda ne güzel Mart ayında yapılacaktır diye yazıyordu. Ne diye bu kadar öne çektilerse anlam veremedim. Ben de zaten zamanım var diye bu mülakat için hazırlıklarımı Pöh sonrasına bırakmıştım. Mekik ve şınav tamam, koşu normal sıcaklıkta tamam fakat soğuğu hesaba katmadım. Barfiks ise henüz 5 anca. Oraya gidince belki o gazla 6-7 çıkartırım ama bakalım ne yapacağız.

    İşimi kolaylaştırmak için mülakat tarihlerimi değiştirme talebinde bulunacağım yarın. Pöh kesinlikle değişmiyor ama ÖKK'yı değiştirenler olmuş diye duydum. Yarın arayıp soracağım mümkünse son gün olan 8 Ocağa atacağım. Öyle olursa süper olur.

    Normalde bu güncellemeyi Pöh mülakat günü akşamında yapmayı planlıyordum ama araya ÖKK girdi. Çarşamba gecesi ÖKK için güzel şeyler yazıyor olurum umarım

    Edit : 15.12.2016 Bir Büyük Gün Daha : 21.12.2016 Çarşamba

    Çağrı üstüne çağrı geliyor. Hangisini takip edeceğimi, hangisine evrak hazırlayacağımı şaşırdım. Allah'ım neler oluyor... Evet HKK Astsubay mülakatı için de çağrı geldi. İzmir'e gitmem gerekecek bunun için de. Güzel bir şey ama pek sevinemedim çünkü ÖKK mülakat günüm ile aynı güne çağırdılar. Yani aynı gün içerisinde Hem Ankara'da hem İzmir'de bulunmam ve hemen dönerek ertesi günü İstanbul'da Pöh mülakatına girmem gerekiyor bu durumda.

    Ne yani tüm alımlara şartlarımın uyması benim suçum muydu? Birine giriyorum diye öbürüne giremeyeceksem başvuruda siz daha önce başvurmuşsunuz deyip o anda reddedilseydim ya. Benim elimde olmayan şeylerden dolayı mülakatlara katılma hakkımı kullandığım için iki ayağım bir pabuca sokuyor resmen. Yapma TSK gözün sevem.

    Hal böyle olunca bütün gün HKK ve ÖKK ya ulaşmaya çalıştım. Tabi herkes aradığı için telefonu düşürebilene aşk olsun! Saatlerce denemenin ardından ÖKK'ya ulaşabildim ve durumu anlattım. Telefondaki artık sivil memur muydu, asker miydi çözemedim ama bana istediğim gün gelebileceğimi bildirdi. Herhangi bir şey yapmana da gerek yok sadece aynı saatte yeter gel dedi. Bu kadar basit olacağını bilmiyordum şaşırdım. Böyle olunca içime bir kuşku düşmedi değil günde 500 kişi arıyor acaba uyuz olup başından savmak için mi böyle haber verdi diye... Tam emin olmak için yarın yine arayacağım aynı bilgiyi verecek mi bakalım. Ayrıca mail attım yazılı olarak dönerlerse elimde en azından bir şey olur.

    HKK'ya da güç bela ancak operatöre ulaşabildim ama konu hakkında bilgisi olmadığını ilgili birimin meşgul olduğunu söyledi. Daha önce dilekçeyle vs. yapıyorlarmış bu tarz değişiklikleri. Yarın buna da ulaşmaya çalışacağım bakalım. Ama bu olmasa bile yine de en azından her üç mülakata da girmem fiziki olarak mümkün.

    21.10 - HKK İzmir.
    23.10 - PÖH İstanbul.
    26.10 - ÖKK Ankara.

    Her üçünün de ayrı ayrı toplanması hazırlanması gereken evrakları var. Çekilecek fotokopiler, doldurulacak formlar, imzalanacak belgeler. Ayrıca her biri için ayrı ayrı biyometrik ve vesikalık çekilecek fotoğraflar. İşssiz olmama rağmen bu kadar çok işimin olmasına bir şey diyemiyorum

    Yine de buna da şükrediyorum. Ve artık diğer başvurduğum kuvvetler KKK ve DKK nın kısa sürede açıklanmaması ve onlarla da tarihlerimin çakışmaması için dua ediyorum.

    Teker teker ulan

    Edit : 15.12.2016Çaresizseniz Çare sizmişsiniz.

    Teker teker diyoruz ama hala üst üste gelmeye devam ediyorlar. Bugün de DKK astsb. başvuru sonuçları açıklandı. Çağırılmamışım. Buna pek üzülmedim çünkü Astsubaylık kursunu bitirenleri SAT veya SAS kursuna gönderiyorlardı. Eğitim videolarını izledim, dayanabileceğim konusunda şüpheli kaldım. Eğer dayanamazsam normal astsubaylığa da göndermiyorlar. Direkt evine hadi yallah. Çağırsalar bile bu riski göze alır mıydım bilmiyorum. Kedi-mundar olayına benziyor gibi görünse de sonuçlar açıklanmadan bir kaç gün önce zaten böyle düşünmeye başlamıştım. Üzülmekten ziyade sevindim de sayılır. Çünkü aklımı çelebilir, bir an gaza gelip mülakatlara girer kazara kazanırsam çok büyük bir risk almış olabilecektim. Zaten halihazırda çağırıldığım mülakatlara zaten yetişemiyorum. Bir de bunun çıkmamasına pek üzülmedim.

    Şu an fiziki olarak çok kötü durumdaymı. Şınav antrenmanlarına fazla ağırlık vermiyordum Mart ayına kadar zamanım var diye. Pat diye öne çekilince hazırlıksız yakalandım. Çarşamba günü HKK mülakatında 40 şınavdan 100 puan alabilecek durumda değilim :( Pazar günü son antrenmanımı yapıp dinleneceğim. Salı günü de ufak bir hazırlık yapıp çarşamba günü mülakattayım inşallah. Belki oranın ambiansı ile motive olup kendimi aşarım diye ümit ediyorum. Koşudan da 100 puan alabilmek için 400 metreyi 70 saniyenin altında koşmam gerekiyor. Bunu henüz hiç denemiş de değilim. Bunu da ancak ilk kez yarın deneyebileceğim. Bacak adelelerimin durumuna göre belki pazartesi günü de tekrar denerim.

    Hadi HKK'yı iyi kötü bir şekilde atlattık ama PÖH parkura yalnız ve yalnızca 1 kez çalışabildim. Onda da tam parkur deneyip süremi öğrenemedim. Isınmadan hızlı bir başlangıç yaptım özellikle zıplama ağırlıklı hareketler olduğu için 2 gün olmasına rağmen bacaklarım hala toparlanmış değil. Bunu da geçtim bir kez daha deneme olacak mı o da meçhul. Pazar-Pazartesi HKK'ya çalışıp salı dinlenip, çarşamba mülakattan çıkar gelirim. Perşembe PÖH'e çalışsam ertesi günü mülakat gününe sağ çıkar mıyım bilmiyorum. Çalışmasam yarım yamalak tek bir antrenmanla başarılı olur muyum onu da bilmiyorum. Bu ikisinin üst üste gelmesi işimi çok zorlaştırdı. İkisinden birinden vazgeçip diğerine yoğunlaşsam bu sefer de ayağıma gelen fırsatı tepmiş olmaktan korkuyorum. Son zamanlarda hiç bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum.

    Son olarak 21.12 de ÖKK mülakatım da vardı onu telefonda aldığım bilgi kadarıyla ertelettik erteletmesine ama kazanmam durumunda o da büyük bir risk. DKK'daki gibi 6 ay astsubaylık kursu sonrası içeriği belli olmayan ve 3.5 sene sürecek bir eğitim. Ayrıca 2 yıl deneme süresi. Deneme süresi içerisinde ters bir harekette bulunursam kapı önüne koyulmam ve maaş harici diğer on binlerce liralık tüm masrafların tazminat olarak sırtıma binmesi riski. Bu yüzden buna da soğuk bakmaya başladım. İlk başvurduğumda buna da çok heveslenmiştim hatta PÖH'ten feragat edebilirdim bunun için. Ama geçtiğimiz günlerde çıkarlılan KHK ile 2 yıl deneme süresi ve başarısız olma durumunda tazminat ödeme yükümlülüğü getirildi. O andan itibaren ÖKK gözümde bitti gibi bir şey.

    Yani şu anda antrenman yapabileceğim 3 gün var ve 2 mülakatım var. İkisine de tam hazır değilim. 3 günde ikisine hazırlanmam imkansız. Birinden vazgeçip diğerine odaklanasam yazık. Çok zor durumdayım çooook

    Her iki kurumun e-posta adreslerine durumumu bildirip mülakat tarihlerimde değişiklik yapılması için dilekçe gönderdim. İkisinden biri ertelense çok güzel olacak. Küçük bir ihtimal bu fakat yine bunu da ümit ediyorum.

    Edit : 24.12.2016 PÖH PARKURU TAMAM!

    Nasıl oldu hala inanamıyorum ama geçtim... Evet vallahi geçtim billahi geçtim. Geçtim ulaaaağn! 47 saniye 75 puan ile başarı oranının çok düşük olduğu parkuru çok şükür tamamladımmmmm 15.12 de parkuru ilk kez denemeye gitmiştim. O gün de yazdığım gibi bacak kaslarımı aşırı zorlamıştım. 1 hafta boyunca iyileşmesini bekledim ama sol arka üst adelem bir türlü iyileşmek bilmedi. Zıpladıktan sonra tekrardan ayağa kalkmak için tam da o adeleye yük biniyor. Kalkmak istediğimde ağrı yapıyor ve kalkamıyordum. Bunun yüzünden daha da kötü olmasın diye ne koşu yaptım ne parkur çalıştım ne de başka bir şey. Mülakattan bir gün öncesi yani 22 sinde artık ağrılarım iyice azalmıştı. Yeniden parkura gittim. Paralel barda çok zaman kaybediyordum onu da hızlandırdım. Tüm aşamalar tamamdı artık ama son aşamada üstten geçip eğildikten sonra kalkamıyordum. Son gün gittiğimde tekrar denedim yine olmadı. Zorlasam belki o an olurdu ama ertesi gün mülakat olduğu için zorlamadım, gerekirse yarın zorlarım diyip bıraktım. Oraya kadar 43 saniyede gelmiştim. 3-4 saniye de orayı eklesek 47 saniyede bitiririm diyordum. Ve dediğim gibi de oldu :)

    Bacağımın sorun çıkarmaması için dua ede ede uyumaya çalıştım o gece. Ama nafile, uyku tutmadı bir türlü. 12 de girdiğim yatakta 3 kadar mal mal gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım ama olmadı 3 te kalktım duş aldım tıraş oldum bir şeyler atıştırdım ve tekrar uyumaya çalıştım. Sanırım uykuya daldığımda 4 gibiydi ama tadını alamadan 5 te kalktım. Uyku sersemi halimle hazırlanıp çıktım. En yakın arkadaşımın taksici abisi kapıda beni bekliyordu. Bindim gittim 6 gibi okulun önündeydim. Arnavutköy Pomem. Karşısında ufak bir büfe vardı neyseki oraya geçtim ve beklemeye başladım. 7.30 da içeri girdik ve o heyecan ve stres dolu süreç başladı.

    Evrak işlemlerinden sonra önsağlığa girdik. Aylardır yaptığım diyet ve sporun sonucunu artık o alete çıktığımda rakamlar gözler önüne serecekti. Tam 85 kilo. İlk ay 8 sonraki ay 5 kilo vererek 29 olan endeksi 25 e kadar düşürmüşüm büyük başarı :)

    Ve artık işin kırılma noktası parkura gelmiştik. Sahaya üst tribünlerden bakınca ürkütücü bir hali vardı. Kim bilir kaç kişinin hayalini çalmıştı o parkur. Sessiz, güneş hala tam aydınlatmamış hafif karanlık ve soğuk o hali çok ürkütücü geldi o anda. İlk grupta olmam nedeniyle bizden önce kimsecikler de yoktu.

    Hoca geldi, bizi alıp parkuru dolaştırdı tek tek tanıttı. Orada kritik sorular sorarak işimi kolaylaştıracak bilgiler almaya çalıştım. Bir tanesi paralel barda zıplayak giriş, diğeri dubayı geçmeden ağırlıkları fırlatabilme ve bir diğeri de barfikste kolları tam indirmeye gerek olmaması. Bunları öğrenince biraz daha rahatladım. Ama zemin buz pisti gibiydi zaten buranın adı kayganlığı ile 9 a çıkmış 8 e inmezdi. İlk grup olduğumuz için yerler yeni silinmiş ve cillop gibiydi. Ayakkabımı da su ile yıkayıp tozlardan arındırdım. Bu şekilde hiç kaymadım. Yanlış ayakkabı ve tozlu taban ile kayılıyormuş tabi ama böyle olunca hiç sıkıntı yaşamadım bu konuda.

    Grubumuz 10-12 kişi falandı. 6 veya 7. olarak ben başladım benden önce geçen olmamıştı. Sıra beklerken herkes birbirine bakıyor, ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlardı. Hepside fiziğimin düzgün olması nedeniyle benim geçeceğimi düşünmeye başlamıştı. Nedense ben kendimden emin olamıyordum ama nasip deyip ısınmaya başladım. Sıra bana geldiğinde artık hocada benden umutlanmış olacak ki ilk aşamadan son aşamaya kadar benle birlikte koşturup her aşamada bağırarak beni motive etmeye çalıştı sağolsun.

    Son aşama alt-üst geçişe geldiğimde artık bacaklarımda hal kalmamıştı. Zıplayıp ilk 2 engeli tek seferde geçerdim normalde ama o anda bunu yaparsam sakatlığım yüzünden yerden kalkamayabilirdim. Mecbur yavaşladım ve seke seke tamamladım parkuru. Yavaşladığımı gören hoca ve komisyondaki özel harekatçı bağırmaya başladı koşsana lan diye Bilmiyorlar ki normalde tek seferde geçtiğim engelleri bu sefer sakatlığım yüzünden yavaşlayarak geçtiğimi... Her neyse tüm engelleri sekerek yavaş yavaş geçip son 3.5 metreyi ölümüne adımladım. Lazerden geçince süre otomatik durdu ve dıııt sesi ile birlikte kafamı tabelaya çevirip 47 saniyeyi görmem... Allah'ım inanlır gibi değil gerçekten o duygu çok farklı. O anda yarı koşar halimle gol atıp sevinç yaşayan futbolcular gibi zıplayıp tribünlere el hareketi yaptım istemsizce Sonrasında yere yığıldım ve gözlerimi kapattım. Bitmişti her şey. Parkura başlamadan önce alkış ıslık bağırtı çağırtı yasak diyen komisyon görevlisinin iki alkış çalması ile doğruldum. Özel harekatçı geldi kaldırdı, tebrik etti. Nerde, nasıl ve ne kadar hazırlandığımı sordu. Hazırlanmadım sadece 1 kere denedim bu 2. dedim şaşırdı. Spor yapıyorum uzun zamandır onun da etkisi var dedim. Olsun dedi buraya ne sporcular ne üçgen adamlar geldi hepsi fos çıktı helal olsun dedi gururlandırdı sağolsun. Normalde parkuru bitiren soyunma odasına geçip bekliyordu ben de kapıya doğru yöneldim ama parkur hocası uzaktan işaret yaparak bekle sen dedi. Bekledim. Parkurdaki aday tamamladıktan sonra yanıma geldi aynı soruları o da sorup tebrik etti. Ona da teşekkür ettim motive etmesi çok iyi olmuştu.

    Tam çıkarken bizden sonraki gruptan bir çocuk eldivenleri rica etti. Çıkardım verdim. Çıkışta biraz bekledim gelmesini ama o sevinçle artık yerimde duramıyordum. Helali hoş olsun dedim ve devam ettim umarım işe yaramıştır eldivenler :)

    Artık sırada sözlü mülakat var ve onu bekleyeeğim. Nerde ve ne zaman olacağı belirsiz. Mülakat tarihlerim çakıştı, bari sözlülerim çakışmasın diye dua ediyorum.

    Bu arada Pöh mülakatından HKK'ya ulaştım durumu anlattım. 26.12 de gelebileceğimi söyledi ve not aldı. Teşekkür ettim ve kapattım. Derin bir oh çektim. Sonrasında ÖKK'yı tekrar aradım emin olmak için onlar da istediğim günde gelebileceğimi söylediler. İkinci kez bir oh çektim.

    Şimdi Pazartesi günü İzmir'e gitmek için son hazırlıklarımı yapıyorum. Uçak biletimi de aldım, öğleden sonra İzmir'de olacağım. Facebook'taki gruplardan da aynı günde gireceğimiz 7-8 kişi buluşup aynı otelde kalacağız. Güzel keyifli bir ortam olacak bakalım. Umarım akşam mülakat çıkışında da keyiflerimiz yerinde olur. Mekikte zaten sıkıntı yoktu. Şınavda da şuan 30 civarındayım. Koşuyu ağrılarıma rağmen 1 kez denedim 76 saniyede tamamladım. Koşu bandında da olması gereken hıza 22 km'ye sabitleyip 70 saniye koştum. Sonlara doğru zorlandım ama yine de 70 saniyeden önce bırakmadım. Mülakatta yine oranın gazıyla şınavı full'e yakın çekip koşuyu da 72 lere kadar indiririm diye düşünüyorum. Haftasonu ve pazartesi günü tekrar deneme imkanım olacak. Mülakatta da Allah kerim. Ortalama 95 civarıdna olur gibi sanırım.

    Sonrasında İstanbul'a dönüp ÖKK için son hazırlıklarımı yapacağım. Barfiksi 7 ye çıkardım. Şınav zaten yine 40. Mekik 50 onda da problem yok. 2.4 km de zaten benim işim. ÖKK mülakatından da 95 civarı bir puan alırım gibi görünüyor.


    Edit : 29.12.2016 Hava Astsubaylığa İlk Adım...

    Bir spor mülakatının daha sonuna geldim. Bu da çok şükür beklediğim gibi oldu. 95 puan hedeflemiştim, ne eksik ne fazla tam 95 puanı yazdırdım ve İstanbul'a döndüm

    Facebook grubunda 15-20 kişi toplandık hep birlikte buluştuk yemek yedik aynı otelde kaldık ve sabah 5 dedimi kalktık mülakata girdik. Tabiki ben yine gece uykusuz kalıp 3 te yatmıştım ama pek fazla uykusuzluk hissetmedim. Saatlerce süren evrak işlemleri ve bekleyişlerin ardından nihayet spor testine başladık. İlk aşama şınav, henüz ilk gruptaydım ve ismi ilk okunanlardan biriydim. Hiç ısınma fırsatı bile bulamadan direkt şınava giriştim. 32 şınav çekebildim. 33. şınavı çekmeye mecalim kalmamıştı ama her şınav 2 puan hadi bir tane daha diyerek indim aşağıya. Kalkmaya çalışırken kollarımın ve göğüslerimin olabildiğince kasılması ve benim yere yığılmam... Kendimi hiç o kadar zorladığımı hatırlamıyorum. Gözetmen şınavı saymamazlık yapar diye korkumdan göğsümü neredeyse hep yere değdirerek çektim. Evet hiç saymamazlık yapmadı neyseki ama 32 den yukarı çıkamadım bu yüzden. Sonrasında mekik zaten rahat tek seferde bitirdim, 100 puanı kaptım. Son aşama koşu... 71-72 yaparım diye hedeflemiştim ilk başta ama önceki gün parkta tam 70 saniyede koşunca 100 puan için umutlanmadım değil... Isınma hareketlerini yaptıktan sonra koşu pistine en son ben çıktım. Grubumuz 12 kişi, 5 kişi önde dizilmiş, 5 kişi arkaya geçmiş. Isınma hareketlerini tamamladıktan sonra öndeki 5 liyi tamamlamak için geçtim ön sıraya. Bir baktım en sol kulvar boş. Sanki bana ayırmışlardı gideyim de en dar kulvardan avantaj kazanayım diye. VİP koşucu gibi hissettim orda kendimi Hemen geçtim ön sırada en sol kulvara ve güzel bir avantaj yakaladım. Çık komutu ile çıktık ve hızımı antrenmandaki gibi sabitlemeye çalıştım. İlk dönemeci aldıktan sonra rüzgar karşıdan esmeye başladı ve bayağı bir hızımı ve nefesimi kesti. Koşmak için elimi kolumu vücudumu tüm gücümle ileriye itmeme rağmen karşıdan vuran rüzgarın etkisiyle sanki hiç koşmuyor, koşu bandında koşarmış gibi yerimde sayıyordum. Sahanın uzun kenarını bu şekilde rüzgara karşı zor bir şekilde atlattıktan sonra ikinci dönüşü aldım. O sırada arkama baktım en yakın kişiye fark atmışım. O an kuşkuya düştüm acaba çok mu hızlı gittim diye. Çünkü eğer hızlı gitmişsen son 100 metrede hızım bir hayli düşecekti. Olan oldu artık diyip 3. dönüşü de yaptım ve rüzgarı tekrar arkama aldım. Son 50 metreye geldiğimde sanki yürüyor gibi hissettim kendimi. İşte o anda bir patlama gücü buldum kendimde ve tekrardan depara çıkabildim. Çizgiyi geçer geçmez yere serildim ve 69 saniyeyi duyunca artık emeklerimin boşa gitmediğini anladım...

    Sağlık raporu için hastane sevk işlemlerini tamamladıktan sonra yine geldiğimiz grup ile birlikte yemekhanede yemek yedik ve çıktık. Sahilde, meydanda vakit geçirdik tekrardan kahve içtik ve kumru yedik, fotoğraf çektirdik. Güzel bir ortamımız olmuştu. Akşama da dönüş biletimi aldım ve döndüm... Sabahında sağlık raporu için hastane beni bekliyordu.

    Hastanede kötü bir sürpriz ile karşılaşacaktım. Kardiyoloji polikliniğinde doktor muayene ederken Aort kapakçıklarından birinin eksik olduğundan şüphelendi. Normalde 3 tane varmış ama bende 2 tane görünüyormuş. Normal yaşantıda hiçbir sıkıntısı, sakıncası falan yok. Ama o da gördüğü eksikliği yazmak zorunda. Emin olmak için yarın bir teste daha sokacak. Ondan sonra sonumuz belli olacak bakalım. Eğer öyle bir şey olsa bile engel teşkil eder mi meçhul. En son sağlık heyeti değerlendirirken bunu da göz önünde bulundurup "Astsubay Olur" veya "Olamaz" damgasını vurup gönderecekler. Bu kötü haberden dolayı moralim çok bozuk ama yine de ümitsiz değilim. Umarım başka bir aksilik çıkmaz da sadece bu ufak (olduğunu düşündüğüm)pürüzle sağlık kurulunu tamamlarım.

    Bu arada DKK için başta çağrılmamıştım ama bugün ek çağrı yayınlandı ve 4 Ocak Çarşamba günü Tuzla'da bekleniyorum. Ayrıca açıklanmayan son kuvvet KKK astsubaylık açıklandı ev o da 5 Ocak a çağırmış. Neyseki arayıp onu 10 Ocaka erteletebildim. DKK'ya gidip gitmemekte kararsızım çünkü spor şartları çok ağır. Onu da geçtim diyelim, SAT veya SAS komandosu yapacaklar. Bu konuda kendimden emin değilim. Eğer gidecek olursam haftaya çarşamba Tuzla, cumartesi ÖKK, salı günü KKK mülakatları beni bekliyor olacak. Hepsinde şınav mekik koşu var, DKK da ayrıca yüzme var. 2 şer gün araylane kadarını kaldırabileceğim bakalım göreceğiz.

    Ama her ne olursa olsun yarın şu hastaneden güzel bir haber alayım da o motivasyonla hepsini dağıtır geçerim inşallah. Eğer engel çıkarsa bu durumda Pöh, Paem, Pomem de hayal olacak. :(

    Edit : 03.01.2017 HÜSRAN!

    Hani bir işe giriştiğinizde en küçük ihtimali gözardı edersiniz, gerçekleşmesini beklediğiniz en son şey en başta gerçekleşir ve tüm hayallerinizi başınıza yıkar ya... İşte aynen bu durumu yaşıyorum. Bu zamana kadar kendimi turp gibi sanar, hiçbir sağlık sıkıntım yok derdim. Başvuruları yaparken bile sağlık şartlarında incelediğim tek şey boy-kilo maddeleriydi. Bu zamana kadar ne bir ciddi hastalık, ne de bir ameliyat geçirmemiş bir insan olarak haliyle olması gereken de buydu. Ama gel gelelim ki hastanede işin rengi değişiyor. Kardiyolojide aort kapakçıklarının iki tane olmasından şüphelenince farklı bir teste girdim geçen gün. Ağzımdan mideme boruyu indirip baktılar. Dakikalarca kıvrandım. Ama hiç zorlanmadım. Çünkü o an aklımdan geçen tek şey sorun olmadığını duymak ve o odadan sağlam raporu ile çıkmaktı. Doktor aort kapaklarının 3 adet yani normal olduğunu ama buna rağmen tüm kanın pompalanmadığını söyledi ve teşhisi koydu. "Hafif Aort Yetersizliği" Ama maalesef bununla da kalmadı yeni bir icat çıkarttı başıma ve PFO var dedi. Yani kalpte görülen delik. Artık işim iyice zorlaşmış, umudumu yitirmiştim bile.

    Bugün gittim heyete teslim ettim evraklarımı. İçeri girer girmez zaten "ASTSUBAY OLAMAZ" kaşeledi ve çıktı. Bu zamana kadar hiçbir şikayet, sıkıntı, hastalık falan çıkarmayan, varlığından haberdar olmadığım, hatta ne olduğunu bile bilmediğim, başıma gelecek hastalıklardan en son ihtimal verdiğim kalpten elendim.

    Asker veya polis olmama engelse o zaman bu kalp, boş boş pompa yapmasın dedim o an içimden. Durmasını diledim. O an oracıkta, komisyonun karşısında herşey bitsin de kurtulayım dedim. Olmadı. Boş boş atmaya devam ediyor. Söküp atasım var, yapamıyorum. Hala umutlanıyorum.

    Eve kadar nasıl geldim bilmiyorum. Sonuçlara bakınca az biraz alıştırmıştım kendimi ama yine de başa gelince farklı oluyor. Eve gelir gelmez de dooğru yatağa. Kara kara düşünceler, çaresizlik. Eli kolu bağlanmış bir şekilde uykuyu beklemek. Uyku... Zaman geçirmek için eşsiz benzersiz bir ruh hali. Acılardan, hayal kırıklarından, duygusal çöküntülerden bir kaç saatliğine de olsa kurtulabilmek.

    Kalktım, kendimi toparlamaya çalıştım. Elime aldım tekrar sonuçları ve yönetmelikleri açtım. Yönetmeliğe göre PFO yani kalpteki delik engel değil. Ama aort yetersizliği ile ilgili bir maddeye rastlamadım. Perşembe günü sonucu almaya gittiğimde elimde yönetmelik ile tekrar doktora göstereceğim. Gerekirse itiraz edip yeniden muayene olacağım.

    Kolay değil. Çocukluk hayaline doğuştan engel koyulur mu bir insanın? Bunu kabullenmek kolay değil, hemde hiç! Sonuna kadar gideceğim ben de.

    Hatta bu hafta Ankara'ya gidiyorum. ÖKK ve KKK mülakatlarını ikisini birlikte aradan çıkaracağım. Onların her ikisi için de farklı farklı hastaneler seçip bir de onlarda muayene olacağım. Belli mi olur, belki fark etmezler? Belki doktorun boşluğuna gelir, gözden kaçırır? Umut işte. Bu noktaya geldikten sonra artık incecik ipliğe bağlanmış hayallerimi kurtarmak için son bir umut.

    Edit : 20.01.2017 Elde Kalan Son Umut: PÖH

    Uzun zamandır yazamıyorum, yazasım yok. Kötü sonuçlar üst üste geldikçe bırak yazmayı, yaşama hevesi bile kalmıyor insanda. Tükendim artık, bittim. En son Ankara'ya gitmeden önce yazmışım. Gittim oraya da.

    Ama ondan önce elimde yönetmelikle hem sağlık kurulundaki dahiliye doktoruna, hem de beni muayene eden ilk doktora gittim. Teşhis edilen hastalıkları ve yönetmeliği gösterdim. İkisinin de tek söylediği şey: "Haklısın, geçmen lazımdı." Ama karar: ASTSUBAY OLAMAZ! Eee neden o zaman? Neden elediniz beni? Cevap yok. İtiraz et deyip işin içinden sıyrıldılar. Peki ya ben fark etmeseydim? Ya direkt alıp raporu sinirlenip mahvolup yırtıp atsaydım? Ya araştırmasaydım? Bir gencin hakkını elinden almış olacaktınız? Evet, aklımda tek soru: "Geçebilmeme rağmen neden elendim?" Belki bir dikkatsizlik, belki tecrübesizlik, belki de art niyet. Bilmiyorum. Ama sonuç olarak kalpteki delik açık seçik yazıyor yönetmelikte, A dilimine giriyor. Hastalık dereceleri A diliminde olanlar kabul ediliyor. Bundan yırttım. Diğer hastalık, 1. Derece (Hafif) Aort Yetmezliği. Aynı maddenin devamında yer alan ifadede "kalp kapak yetersizlikleri 1. derece olanlar.." diye devam ediyor. Eee bundan da geçtim? Aklımda hala aynı soru: "Neden elendim?" Aynı soruyu doktorlara soruyorum cevap yok. Ankara'ya gitmeden önce iyi moral oldu bunu fark etmem. İtiraz edip yeniden muayene olacak ve olumlu sonuç alırsam bu sefer 3. bir hastaneye sevk edilip onun dediği olacaktı.

    Ankara'ya gitmeden önce aldım raporu İl Sağlık Müdürlüğüne gittim, dilekçe yazdım. Eski Gata'ya git dedi oradaki memur. Onlar yönetmeliği biliyor, tecrübeliler. En iyi onlar yapar dediler. Eyvallah dedim. Ankara'dan dönünce sevk evrağını alıp yeni hastanede tekrardan muayene olacaktım.

    Ankara'da hem ÖKK hem KKK mülakatlarına girdim. Ankara'nın soğuğunda kar kış kıyamette koşular yaptım, saatlerce sıralarda bekledim. Sonuçta her ikisinden de 90 puan alarak döndüm. Güzel sonuçlardı. Ama aklımda hala şu sağlık raporu işi vardı. Yine de haklı olduğumu gördüğüm için az çok mülakatlara odaklanabildim ve elimden geleni yaptım. Hava şartları nedeniyle iptal edilen uçuştan sonra otobüs ile sağ sağlim dönebildim. Eve hiç uğramadan o yorgunluk, uykusuzluk ve tedirginlikle önce sevk kağıdımı almaya gittim, ardından da doğru hastaneye.

    Muayene olmadan önce doktora bahsettim durumumdan. O da hak verdi, doğru diyorsun dedi. Ama kendisi de muayane etmek zorundaydı. Hemen EKO'ya aldı, baktı kalbime. O bütün hayallerimi yıkacak yeni bir teşhisi yaparken ben de bitsinde gideyim diye düşünüp sözlü mülakatın hayallerini kurmaya başlamıştım. Daha aleti kalbime koyar koymaz anlatmaya başladı. Sende şu da var, bu da var. Onlarla geçiyorsun ama bunlarla kalıyorsun... Ayrıca aort yetersizliği hafif değil, ortaymış. Ordan da kalıyorsun. Yahu ilk hastanede doktor EKO ile anlayamadı, gitti TEE testi istedi. Mideme boru sokup baktılar, emin oldular. Bu ikisi dışında bir şey yok dediler. Hatta biküspit kapaktan şüphelendiler ama o da yok dediler. Sen nasıl oluyorda yalnızca EKO'dan o kanıya varabiliyorsun? Hayallerimi yıktın be doktor. Ortada adaletsizlik olduğu kesin. Siz ikiniz de kardiyoloji doktorusunuz. Detaylı test yapan doktorun göremediğini sen nasıl sadece EKO ile gördün? O zaman o doktor mu hatalı? Yoksa yalnızca EKO ile onun göremediğini gördüğünü söyleyen sen mi? Bu ne çelişkidir? Triküspit yetersizliği, romatizmal kapak, orta derece aort yetersizliği... Saydı da saydı. Bunlar aklımda kalanlar. Madem öyle öleyim ben o zaman. Şu kalbe bak, yok yokmuş. Bu zamana kadar da iyi yaşamışım. Halbuki turp gibiyim. 15-20 km koşan, haftada 4-5 gün maç yapan, 150-200 km bisiklet süren, yıllardır fitness yapan, ayrıca sürekli aktif, hareketli işlerde çalışan buna rağmen bu zamana kadar en ufak bir şikayet duymayan kalp bu kalp değil sanki. O kadar itiraza, o kadar dil dökmeme rağmen dinlemedi. "Ben askeri doktorum, yıllardır bu işi yapıyorum" diye böbürlendi bir de. Harbiden o kadar iyi doktormuşsun ki, diğer hastanede bir EKO çeken bir de TEE yapan 2 doktorun görmediği hastalıkları tek seferde gördün. Bravo sana doktor! Hayallerimi hiç ettin!

    Tamam hasta olabilirim, rahatsızlık olabilir kalbimde. Bunlardan dolayı elenmiş olabilirim. Kabul ediyorum ben bunları. Ama kabul edemediğim, sindiremediğim şey, ilk hastanede koyulan teşhislerle geçebiliyor olmama rağmen geçememe ve ikinci hastanede, ilkinde görünmeyen ekstradan hastalıkların çıkması. Yani ilk hastane, yönetmeliği doğru okusa, hastalıklarımı düzgün değerlendirse geçiyordum. Ya da ikinci hastane ilkindeki gibi aynı hastalıkları teşhis etse yine geçiyordum. Ortada bu kadar çelişki varken hazmedemiyorum. İçime sinmiyor...

    Hastaneden çıktım, yaktım bütün evrakları. Bir gencin hayalleri bu kadar çelişki içerisinde nasıl yanar oturdum izledim. Bembeyaz sayfaların simsiyah küle dönüşmesi ve sağa sola uçuşması. O an aklımdan çıkmıyor, çıkamıyor. Hayatım boyunca unutmayacağım günlerden biridir bu an. Kağıtlar kararıyor, küller uçuşuyor. Yanan sadece kağıt parçaları değildi. Hayallerim...

    Ama düşünmem gereken bir başka hayalim de vardı o gün. Günlerden Çarşambaydı ve Cumartesi günü de finallerim vardı. Üstelik 2 dersimin vizesinden biri 30 biri ise 0'dı. Çalışmalara günlerce öncesinden başlamış olmam gerekiyorken ben henüz kitap bile açmamıştım. Bir hayalin arkasından ağlarken, ilk hayalim PAEM ve POMEM e girmek için mezun olmam riske giriyordu. Gerçi mezun olsam neye yarar ki? Onları kazansam bile yine doktorun teşhisine kalacak benim işim. İlk doktor gibi olsa, yönetmeliği düzgün okusa, işini iyi yapsa, şu olsa bu olsaya kaldı hayallerim.

    Eve geldim, uykuya vurdum yine kendimi. Uyudukça zaman geçiyor, zaman geçtikçe aleyhime işliyordu. Uyandım, toparlanıp çalışmaya çalıştım, olmadı. Okuduğumdan hiçbir şey anlamadan devam ediyordum. Hala çelişkili olayları hazmedememenin verdiği huzursuzluk. Beynimin içinde dönen tilkiler... Ne için mücadele ediyordum ben? En başından beri bir hiç için.

    4 günlük bu denli verimsiz çalışmanın ardından girdim sınavlara. Açıklanan sorulara baktığım kadarıyla vizesi sıfır olan dersten kalmışım. Diğerlerini de kıl payı geçiyorum sanırım. Bu da beni Mayısta mezun olacakken Temmuz'daki bütlere bırakıyor. Ulan hiçbir şey olmazsa Mayısta mezun olup TEmmuz'da askere gider kısa dönem yapar gelirim diyordum. Şimdi Temmuz'da mezun olup ancak Eylül'de gideceğim.


    Aaaaaaaaaaaaaah ah. Bir insanın bütün işleri mi ters gider ya? Her şey mi üst üste biner? Kpss'ye çalışacak moral de kalmadı. Günlerimi zaman öldürerek geçiriyorum.


    Şu an elde kalan tek seçenek Pöh. Artık bu olsun, lütfen olsun, nolur olsun, yalvarırım olsun, olsun oolsun ooooooolsun! Söylentilere göre 46 bin kişi geçmiş spor mülakatını. Bunlardan da 10 bin kişi alınacağına göre matematiksel olarak her 4.6 kişiden 1 kişi başarılı olacak. Çok güzel, çok iyi bir oran evet. Ama nedense sevinemiyorum. Sözlüyü geçsem bile sağlık taramasında ne olacağım meçhul. Yönetmelikte de pek net bir şey yazmıyor ama araştırdığım kadarıyla elenenler olmuş. İşim dediğim gibi, şu olsa bu olmasaya kaldı. Bittim ben. Şubat ayı içerisinde sözlüye gireceğim ve Mart başında belli olacak durumum. Ama içimde zerre heyecan, merak yok. Çünkü ben bittim. "Bitirdiniz beni be!"




    Edit : 20.02.2017 KKK & HKK Kaldığı Yerden Devam!

    Yapılan haksızlıklar, karşılaştığım çelişkiler ve benim bunları bir türlü kabul edememem... Bir haksızlıkla karşı karşıya geldiğimde ortaya çıkan inatçı huyum sayesinde elimden kayıp gitmiş olan bir hakkı sonuna kadar mücadele ederek tekrar kazandım! Haklı olduğum mücadelemde sonunda tüm bürokratik engellere rağmen zafere ulaştım

    İlk hastanenin hafif derece diyip elememesi gerektiği halde elemesi, ikinci hastanenin orta derece demesi ve bunun yanında farklı hastalıklar çıkartarak direkt elemesi. Bir türlü bu tutarsızlığı hazmedemiyor günden güne ne yapacağımı düşünüyordum. Önce aklıma girmekten vazgeçtiğim DKK mülakatı geldi. O mülakata da girerek farklı bir hastaneye sevk alabilir, o hastaneden aldığım raporu tüm kuvvetlere gönderebilirdim. Fakat DKK mülakatları bitmişti, yetişemedim. Artık bu çıkmazdan tek kurtuluş yolum elimdeki ilk aldığım haksız yere olumsuz yazan raporu hastanede haklı olduğuma ikna ederek olumluya çevirmekti. Zaten onlar raporu ilk aldığımda haklı olduğumu kabul etmiş fakat raporu değiştiremeyeceklerini, değiştirirlerse soruşturma yiyeceklerini söylemiş bu yüzden bana itiraz etmemi ve farklı bir hastaneye gitmemi tavsiye etmişlerdi. Dedikleri gibi yapmış fakat onların hafif derece dediklerine itiraz hastanesi orta derece demiş ve daha feci bir şekilde elenmiştim. Şimdi yapmam gerekense ilk gittiğim hastaneyi "madem bendeki bu hastalık orta derece, o halde olumlu rapor vermeniz lazım" diyerek ikna etmekti.

    Hastaneye gittim, başhekimliğe çıktım. Kapıdaki memura olanı biteni anlattım, hak verdi. Başhekim toplantıda, otur bekle dedi. Oturdum bekledim saatlerce. Bekle bekle yok. Mesai saati bitti adam gelmedi. Neyse dedim, eve döndüm. Ertesi gün tekrar kalkıp gittim hastaneye. Yine saatler süren beklemenin ardından sonunda başhekim beyi görebildik. Ama ceketini almaya gelmiş adam, odasından ceketi aldı ve çıktı. Görevli ile göz göze baktık o an. Kalktı gitti peşinden. Durumumu anlattı. Sağlık kurulu ile görüşsün demiş. Ah be adam ya, biz bilmiyor muyuz onlarla görüşmeyi. Onlar yapmadıkları için kalktık 2 gündür senle konuşmayı bekliyoruz zaten. Bu muydu yani 2 gündür bekledikten sonra bi 5 dakika konuşma fırsatı bulamadan başından savacak mıydın? Halbuki ben ne tartışma senaryoları planlamıştım kafamda. Vereceği her cevaba şlap diye kendi cevabımı yapıştıracak seri seri ataklarımla onu ikna edip etkileyecek kabul ettirecektim. Ama yüzüme bile bakmadı adam. Bu seviyedeki bir çok insanın olduğu gibi o da umursamazdı!

    Madem öyle dedik 2 gün bekledikten sonra tekrar sağlık kuruluna gideyim bari dedim. Umutsuz bir şekilde artık aynı şeyleri anlatmaktan sıkılmış bir şekilde sağlık kurulu odasının önündeki memura olanları isteksiz isteksiz anlattım. Hadi olmaz değiştiremeyiz demesini bekliyorum. Bunu son kez duyayım da öyle gideyim derdindeyim. Raporu verdim, raporda gerekçe gösterilen maddeleri gösterdim. Bu maddeleri çıkardığım sağlık yönetmeliğinde işaretlemiştim bir de onu ekledim yanında gösterdim. Artık o umutsuz tavrımın getirdiği soğukkanlılık ile öyle bir güzel anlatmıştım ki, bunu sonradan fark ettim adam hemen döndü içeri girdi. 10 dk sonra çıktı. "Senin raporunda düzeltme olacak sen pazartesi günü gel" demez mi!! Allahım Allahım, ne diyorsun sen yahu? Düzeltme derken ne düzeltmesi? Acaba olumsuzu silip olumlu mu yapacaklar yoksa diğer hastane gibi bunlarda hafif dereceyi silip orta derece mi yazacaklar diye düşündüm o anda. "Bilmiyorum" diye cevapladı adam. "Yeniden bakacaklarmış işte, pazartesi gelir öğrenirsin" Yahu tamam paşa geleyim gelmesine geleyim de, bu cumartesi pazar ben nasıl dururum heyecandan? Nasıl sabrederim? Bu soru işaretleri ile geçmez ki iki gün.

    Neyse dedik en azından bir umudum vardı artık az da olsa. Sabırsızlıkla haftasonunu geçirdim. Haftasonu boyunca da hem yakın arkadaşlarıma hem de evdekilere hazır olun dedim. Pazartesi günü büyük bombaya hazır olun! Neyden bahsettiğimi bilmiyorlardı. Ben de böyle söylemesine söylüyordum da eğer o küçük umut gerçekleşmezse artık ne söyleyeceğimi hiç düşünmüyordum. Ama yine de herkese alttan alttan sinyali vermiştim. Pazartesi günü bomba habere hazır olun...

    Sabırsızlıkla geçen haftasonunun ardından nihayet pazartesi geldi. Kurul toplanmış, herkese raporlarını dağıtıyordu. Bekledim sonuna kadar ismimin okunmasını. Okunmadı... En son ben kaldım artık gittim bu sefer farklı bir görevli vardı. Artık kaçıncı sefer olmuştu bilmiyorum ama son sefer olduğu kesindi. Her şeyi sil baştan bir de ona açıkladım, anlattım. Tamam bekle dedi. İçeri girerken kapıyı açık bıraktı sağa sola baktı, bir kaç kişiye sordu. En sonunda bi yerlererden çıkardı verdi raporumu. Ama daha sonucu göremeden al şurayı imzala diyerek teslim aldığıma dair bir form doldurttu. Bir an önce formu doldurup sonuca bakmanın heyecanı içerisinde adımı soyadımı yazıp imzamı atmam daha önce hiç bu kadar uzun sürmemişti. Nihayet imzaladım ve verdim.

    Raporu elime aldım, sonuç kısmına doğru baktım veee.... Film koptu.

    "Muvazzaf Astsubay Olur."

    Sonunda olmuştu! Başarmıştım, kabul ettirmiş, ikna etmiştim adamları. Nihayet yapmaları gerektiği gibi olumlu raporu vermişlerdi. Çıktım hastaneden, sevinçten bağırmak istiyorum, bağıramıyorum. Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum. Enerji patlaması yaşıyorum. Çıktım sağa sola koşturdum hemen herkesi aramaya başladım tek tek. Mahalledekiler hariç...

    Akşam kahvede toplandık. Artık hepsi meraklanmış ne olduğunu öğrenmek için sıkıştırıp duruyorlardı. Her biri farklı bir tahmin yürütüyordu. Tutturan da vardı, alakasız bir şey söyleyen de. En sonunda çıkardım raporu ve masanın ortasına koydum! O an... İşte belki bir çok kişiye basit gelebilecek o an benim için çok özeldi. Hepsinin şaşkınlığı, tebrikleri, bağrışıp çağrışmalarımız... Etrafımdakilerle güzel bir haberin mutluluğunu paylaşmayalı çok olmuştu, o an onu fark ettim. İnşallah devamı da gelecek...

    Bugün 20 Şubat 2017 Pazartesi. Yarın sabah Ankara'da KKK Astsubay sözlü mülakatım var. Birazdan otobüse binmek üzere otogara çıkacağım. Şu anda saç sakal tıraşımı olmuş, takım elbisemi giyip jilet gibi bir halde sözlüden önceki son saatlerimde bunu yazıyorum. Son adım, sözlü! HKK ve PÖH henüz belli olmadı. En son spor mülakatına girdiğimin sözlü mülakatına ilk giriyorum bu da biraz ters oldu ilginç ama neyse, hepsine tek tek gireceğim inşallah.

    PÖH şubatta olması gerekirken hala mülakat tarihleri açıklanmış değil. HKK Martta olacağı kesinleşti. PÖH'te o aralarda olur inşallah da bu sefer vizelere düzgün bir şekilde çalışabilirim.

    Bu arada ÖKK'ya yazık oldu. 13 Şubatta da onun sözlüsü vardı Ankara'da. Fakat aldığım rapor onda geçerli olmadığı için ona giremedim. Neyse, sağlık olsun. Kara olsun, hava olsun, Pöh olsun benim olsun :)

    Yarın sabah mülakatta bakalım ne olup bitecek. Eğer bir astsubay olabilirsem karada veya havada fark etmez, bu verdiğim emekler gerçekten benim için hayatımda verdiğim en büyük mücadelem ve zaferim olacak.

    21.02.2017 Ankara KKK Astsubay Mülakatı
    Artık verdiğim emeklerin ilk karşılığını alma vakti gelmişti. Aylardır bu gün için uğramıştım ve artık o gün gelip çatmıştı. Geceden başlayan otobüs yolculuğu sabahın erken saatlerinde Ankara'da son buldu. Otogardan minibüsle Zırhlı Birlikler Okuluna ulaştım. Bekleme salonuna alındık ve o stres dolu bekleyiş başladı. Sürekli lavovabaya gidip kravatımı, saçımı kontrol etmeler, sorulmasını beklediğim soruların cevabını sürekli zihnimde tekrar etmeler derken nihayetinde gruplar oluşturuldu. 7. Komisyonda 2. Sıraya düştüm. Benden önceki aday içerdeyken ben de kapının önüne koyulan sandalyede beklemeye başladım. O sırada sakinleşmek için adaylar aç kalmasın diye dolaşan seyyar kantinden aldığım çayımı yudumluyordum. 7-8 dakika sonra içerdeki aday çıktı ve sıra bana geldi. Olabildiğim kadar sakin bir şekilde kapıyı çalıp içeri girdim. Karşımda 2 sivil, 2 rütbeli subay, 1 de psikolog. Hoşgeldin diyip sıcak bir şekilde karşıladılar. Sandaleye oturmamı işaret ettiklerinde derin bir nefes aldım ve oturdum. Sonrası kısa kısa soru cevap şeklinde ilerledi. Hep aile, iş ve okul hayatımla ilgili kısa sorulardı. Detaylarına kadar sordular. Hepsine tökezlemeden net cevaplar verdim. En son 2 tane kolay coğrafya sorusu sordular onları da doğru bir şekşlde cevapladım. Artık kimsenin soracak sorusu kalmadığında mülakatın bittiğini anladım. Daha sonra geldiğim için teşekkür ettiler ve ailene selam söyle deyip uğurladılar. Yaklaşık 15 dakika kadar içede kaldım sanıyorum. Küçük bir nokta hariç genel olarak olumlu geçtiğini düşünüyorum. Sıkıntı yaşadığım nokta ise psikoloğun sorusuydu. Kendinle ilgili olumsuz bir yanını söyle dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Ne desem dezavantaj olacaktı. O an 2-3 saniye düşünme fırsatım vardı sadece ve ben de daha fazla düşünemeden aklıma ilk geleni söyledim. Bazen karamsar olabiliyorum diye cevapladım. Bu sorumun cevabı doldurduğumuz kişilik testi ile karşılaştırışacak orada da benzer sorular vardı. Onlara ne cevap verdim hatırlamıyorum ama mülakatın genelini düşündüğüm zaman iyi geçtiğini düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur. Eğer sözlüden geçer not alabilmişsem asıl kazanma şansım yüksek çünkü spor ve kpss puanlarım genele kıyasla yüksekti.
    Bu arada sağlık raporundaki problemi çözdükten sonra son aşamanın bu sözlü mülakat olduğunu sanıyordum fakat ne yazık ki raporla ilgili tekrar sıkıntı yaşayabilirim. Subaylar arasında raporunda eksik noktalar olanları yeniden hastaneye göndermişler. Eğer olur da sözlüyü geçtiysem tekrardan hastaneye gönderilme ihtimalim var. Burada da tekrardan muayene edilirsem işimiz doktora kalacak. Acaba bu ilk doktor gibi kalbimdeki soruna hafif derece mi diyecek yoksa orta derece mi... Bekleyip göreceğiz heyecan ve stresle sonuçların duyurulmasını bekliyorum.

    08.03.2017 HKK 2017 Astsubay Mülakatı
    Ve yine kader günlerimden birini daha anlatmıştım. Uçakla geceden İzmire gittim ve Havalimanında sabahladım. Sabah erkenden okula gittim ve kahvaltıdan sonra artık alıştığım bekleme seansı başladı. Henüz sökmemiş şafağın ve sağanak yağmurun altında okula girmek için sabırsızlanıyordum. HKK, astsubaylıklar içinde en çok istediğimdi çünkü burada ikmal sınıfına girerek bir nebze kendi işimi yapma fırsatı yakalayacaktım. Bu yüzden ister istemez KKK daki kadar sakin kalamayacak, daha fazla önemsediğim için daha fazla heyecanlanacaktım. İçeri alındıktan sonra bu sefer bekleme seansı salonda başladı. Sıra bana geldiğinde kapının önünde beklerken içerden konuşma sesleri geliyordu. Daha çok mesleki sorular soruyorlardı ve ben buna sevinmiştim ve bu konuda kendime güveniyordum. İçerdeki aday çıktı ve bir süre sonra bana seslendiler. Kapıyı çalıp girdim. Bu sefer karadaki gibi sıcak değil buz gibi bir komisyon vardı karşımda. Buyur ettiler, oturmak için öndeki sandalyeye yöneldim. Meğer yanlış sandalyeye gitmişim heyecandan. Arkadaki sandalyeye oturmam gerekiyormuş. Hemen oraya oturdum ve başladı. Klasik tanışma sorularından sonra ilk Mesleki soru geldi. Korktuğum da başıma geldi dediğim gibi burayı daha çok önemsediğim için daha fazla heyecan yaptım. Her gün onlarca kez elimle doldurduğum evrağın ne olduğunu, ne işe yaradığını net bir cümle ile toparlayamadım. Komutan bunu görünce hemen tekrar sıkıştırdı bu sefer daha detay ezber bir bilgi sordu. Bu da her gün kullandığım bilgilerden biriydi ama ezbere dayalı olduğu için zamanla doğal olarak unutabiliyor insan. Bunu da tam olarak açıklayamayınca komutan sert gitti. Daha sonra diğer komutan 3 tarih sorusu sordu 2 sini bildim diğerini yanlış cevapladım. Diğer kişisel sorularda da kendimi net ifade edemediğim, durakladığım anlar oldu. Kısacası çuvalladım ve sonuçta beklediğim gibi sözlüden geçer not alamayarak direkt elendim. Burda da kpss ve spor puanım genele göre çok iyiydi eğer geçer not alabilseydim kesinlikle asıl listeye girerdim ama olmadı. 100 kere girsem 99 unda geçeceğim mülakatı, sakin ve dikkatli olamadığım için kaybettim. Biraz benden biraz da komisyonun soğuk havasından kaynaklı. İlk göz ağrımdan ilk sırada elenmiştim. Ne diyelim, umudu karaya ve Pöh e bağladım. Umarım bahtım kara'dır :)

    12.03.2017 Arnavutköy PÖH Mülakatım.
    Havadan elenmenin şokunu atlatamadan Pöh mülakatı gelmişti. EGM nin kardiyoloji ile ilgili sağlık şartları TSK dan ağır olduğundan, astsubaylıkta %50 olan geçme ihtimalim burada sıfıra yakındı. Mülakatı geçsem de nasıl olsa sağlıktan eleneceğim diye düşünmenin verdiği rahatlık ve Havadan elenmenin verdiği moral bozukluğu bir araya gelince heyecan ve stres yönünden en rahat mülakatımı geçirmiştim. Sabah yine erken saatlerde yola koyuldum. Cebecide saatte bir geçen otobüsü beklerken yolda gördüğü insanları alıp yolunun üzerinde ise gideceği yere kadar bırakan iyi niyetli bir insana denk geldim. Zaten dağ başı olduğu için oradaki herkesin yolu neredeyse aynı. Şansıma okulun kapısına kadar getirdi sağolsun. :)
    İçeri girdik ve artık iyice alıştığım bekleme seansına orada da başladım. İlk 20 kişilik grupta son sıradaydım. Benden önce girenlerin sürelerini tutmaya başladım can sıkıntısından. Herkes ortalama 1.5-2 dakika kalıyordu. Nadiren 3 dk dan fazla kalan vardı. Nihayetinde sıra bana geldi. Odaya girdim ve selam verdim. Komisyon yaklaşık 10 metre ilerde odanın öbür ucunda oturmuş beni izliyor. O 10 metreyi hızlı ve sert adımlarla topuklarımı yere vurup çat çaat siye odayı ileterek yürüdüm. Durmam gereken yere geldiğimde komisyon başkanı maşallah çekti ve hoşgeldin diyerek karşıladı. Klasik kendini tanıt ve bir kaç kişisel sorudan sonra kart çektim ve yüksek sesle okudum. Sadece burada biraz hryrcan yaptım ve okurken sesimin hafiften titrediğini fark ettim. Hemen toparlayarak düzelttim ve tamamladım. Cevap vermemi istediklerinde soruyu doğru cevapladım. Sonrasında bie kaç mantık sorusu sordu başkan, bunların da ikisini doğru cevapladım. Komisyon genel olarak güleryüzlü ve samimi davrandı. Bu da beni daha da rahatlatmıştı zaten. Mülakatın sonuna geldiğimde komisyon başkanı dosyamı eline aldı ve oraya bakarak fetö ile bağlantın görünüyor burada dedi. Tabiki blöf atıyordu ve zaten o dosya bir kaç dakika önce benim elindeydi. İçine baktığımda ilk başvuruda toplanan gerekli evrakların dışında sağlık ve spor komisyonlarının evrakları vardı :) Bunu bilmesem bile zaten kendimi bildiğim için ve daha önce de böyle zarf atıldığını bildiğim için kendimden emin bir şekilde reddettim. Yineledi, ben de yine reddettim. Bu sefer başkanın yanındaki telefon bağlantın görünüyor ama diyince daha ikna edici bir cümle kurmam gerektiğini anladım. Efendim dedim, Sayın Cumhurbaşkanımız bu olaylar ilk başladığında bir açıklamasında at izinin it izine karıştığını söylemişti. Buna göre muhtemelen hakkımdaki araştırmada da bir karışıklık olmuştur. Tekrardan bakılırsa bir bağlantım olmadığı kesinlikle ortaya çıkacaktır dedim. Ben bu cümlenin daha sonunu getirmeden komisyon başkanı ikna olmuş ve dosyama birşeyler yazarak imzalamıştı. İmzalarken tatmin olmuş gibiydi ve yüzü gülüyordu. Teşekkür edip çıkabilirsin dedi ve ben de teşekkür edip ayrıldım.

    Böylelikle bu sene başvuru yaptığım toplam 6 alımın yalnızca 3 tanesine girme şansı bulabildim. Bunlardan birinden elendim, birinde orta halli ve diğeri ise iyi derecede geçti diyebilirim.
    Bu ikisinin sonuçları Nisan ayı içerisinde belli olacak gibi duruyor. Bakalım her ikisi mi, herhangi biri mi, yoksa hiçbiri mi göreceğiz. Eğer ikisini de kazanırsam sağlıkta sıkıntı yaşamama ihtimalim daha yüksek olduğu için karayı tercih edeceğim.
    Bu arada 2 yıldır girmek için çabalayıp lisans mezunu olmaya ve kpss den yüksek puan almaua çalıştığım asıl hedefim olan Paem hayallerim de suya düştü. Çünkü kazansam bile sağlıkta eleneceğim için kpss çalışmayı bıraktım. Nerden nereye işte şu an için her şey bitti. Sadece sonuç bekliyorum ve elimden gelen hiçbir şey yok. Ne ders, ne spor ne kpss. Hiçbir şey yapmadan evde oturmuş sonuçların açıklanmasını bekliyorum. Eğer ikisini de kazanamamış olursam elde avuçta sıfır dımdızlak ortada kalacağım. İş bulayım desem askerlik sorun. Askere gideyim desem uzun dönem yapmaya yazık temmuzda lisans bitiyor. Lisansın bitmesini bekleyeyim desem bu sefer ekim celbinde gidebilirim en erken. O kadar bekleme süresinde de yine yapacak bir şeyim yok o kadar süre evde oturmakla da geçmez.
    Eğerki her ikisini de kaybedersem veya pöh ü kazanıp sağlıkta elenirsem kısa süreli bir bunalım beni bekliyor. Bunun olmaması için kara için dua ediyorum her gün. Tek çıkar yolum o. Diğer tüm alternatifleri tükettim. Kısacası bittim, okey dönüyorum.

    Edit : 26.05.2017Herşey Bitti, Mutsuz Son!

    Evet şu an tam anlamıyla herşey bitti. Sonuçlar çoktan açıklandı açıklanmasına da, ben yeni yazıyorum. Önce KKK gitti elden. 5 Nisan günü KKK ya birlikte girdiğim kim varsa arıyor, soruyor. Kazananlara SMS gönderilmiş bana geldi sana da geldi mi diyor. Bakıyorum telefona gelen giden bir şey yok. Acaba diyorum sistemde hata mı vardı belki göndermişlerdir de bana ulaşmamıştır diye umut ediyorum. Ama yok... Allahın cezası mesaj yok. Astsubay okuluna ulaşabildim ertesi gün. TC numaramı verdim yok. Emin olmak için bir kaç kez denettim yine yok. Yok tabi ya... Her aşamada sorunsuz ulaşan bilgilendirme SMS leri son aşamada neden ulaşmasın? Yok işte elendin kabul et. Bir sonraki gün sitede yayınlandı sonuçlar. Baktım yedek listeye bile girememişim. HKK da olduğu gibi KKK da da direkt 70 in altında puan alıp kafadan elenmişim. 2 günün ardından kabullenebildim sonucu. İyi geçtiğini düşündüğüm mülakatta barajı bile geçememişim. Zaten barajı geçsem spor ve kpss yüksekti direkt girerdim. Neyse dedik, PÖH e bağladık tüm umutları. Kazansam bile kalpten dolayı %99 hastanede eleneceğim PÖH yani. İncecik bir ipliğe bağlıydı her şey artık.

    11 Mayıs günü. Öğlen uyandım telefon mesaj ve bildirim manyağı. Aha dedim kesin açıklandı. Siteye girdim baktım. Annem ve babamın yanına geçtim. Beraber tıkladık yüzümde umut dolu bir gülümseme ile. Sonuç başarısız... Yine diğer iki mülakatta olduğu burada da baraj puanını alamayıp yedek listeye dahi giremeyen ben. Nasıl başarıyorum acaba bunu bilmiyorum. Yüzümdeki ifade değişmedi. Dondum kaldım. Ne daha fazla gelebildim, ne de gülümsemeyi bırakabildim. Öylece baktım her şey bitmişti çünkü artık. Yıllarca kurulan hayallere yapılan planlara bu kadar yaklaşmış ve bu kadar alternatifi elimde bulundururken hepsinden tek tek elenmiştim. Yaprak dökümü gibi bildiğin.

    Sonuçlar açıklanmadan önceki korktuğum başıma gelmişti. Hepsinden elenmiş ve ortada dımdızlak kalmıştım. Ne askere gitmek için bekleyebilir, ne de çalışmak için iş arayabilirdim. Yapacak tek bir şey vardı, bunalıma girmek. Onu layıkıyla yapıyorum ama bu konuda hakkımı yedirtmem. Üstüme tanımam valla.

    Vizeler iyi sayılabilecek notlarla geçmişti. Finaller geliyordu, kpss geliyordu. Ona zaten aylardır çalışmıyorum. Derken yeni bir umut doğdu.

    Herşey bitti derken yeni bir umut?

    Çaresiz eli kolu bağlı devam edeb günler neyseki uzun sürmedi. Yeni umut bağlayacak bir şey çıktı da ortaya en azından amacımız oldu. Umut olmadan yaşayamıyor insan.
    Jandarma Komutanlığı sözleşmeli Subay/Astsubay alımı açtı. Fark etmezdi artık benim için hangi kuvvet hangi statü hangi rütbe. Yeterki olsundu. Hemen başvurdum ikisine de.

    2016 Aralık ayındaki astsubay alımına lisans mezuniyetim yetişmediği için önlisans mezunu olarak başvurmuştum. Ama lisans mezunlarına öncelik verildiği için mülakata dahi çağrılmamıştım Neyseki bu sefer mezuniyetim yetişiyor ve lisans mezunu olarak başvurabiliyordum.

    Başvurumu yaptıktan sonra mülakata çağrılanlar açıklandı. İşletme mezunlarını subaylığa uygun görmemişler buna çağrılmadık. Astsubaya çağrıldık neyse ki. Ama olsun buna da şükür. Buna da razıyım gözüm kapalı giderim. 1 haziranda spor, 2 haziranda sözlü mülakatım var yine Ankara yolu göründü bana. 3 haziranda da finallerim var. Çok kritik bir hafta bekliyor artık beni. Tüm mülakatlardan elenince sporu da bırakıp yemeğe tatlıya vurmuştum kendimi. Kilo fazlam da oldu. Zorlaya zorlaya geçecez boy kilo testinden ve spor parkurundan. Sözlü ise artık bakalım mağlubiyet serisini bozabilecek miyiz? Bu devran birgün dönecek. O şans bir gün bana da gülecek ama o gün bugün mü göreceğiz.

    Edit : 05.06.2017 Geçen Mülakatlar, Biten Finaller...

    Çok şükür kritik haftayı atlattık. Kazasız belasız mı bilmiyorum bunu anlamak için epey bekleyeceğiz. Mülakata girmek için erken gittim Ankara'ya. Bir kaç gün önceden gidip ders çalıştım. Çünkü Cuma günü sözlü mülakattan çıkıp ertesi sabah İstanbulda aöf finallerine girecektim. Mülakattan önce de sınava çalışmak çok zor insan neye odaklanacağına şaşırıyor. O yüzden erken gidip sakin kafayla finallere çalıştım bir kaç gün.

    1 Haziran günü geldi. Çıktım gittim Beytepe Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisine. Sabahın körü olmasına rağmen kapıda sıralanmış yüzlerce genç. Hepsi birbirinin rakibi ama aynı zamanda hepsi birbirinin destekçisi yardımcısı. Sırayla içeriye girdik. Evraklarım neyseki eksiksizdi. Verdim ilgili personele bana bir de imza attırdı. 5 Eylül e kadar mezun olacağıma dair. Dur abi dedim ertesi gün finaller var final öncesi çağırdınız beni buraya dedim şakalaştık.

    Boy kiloya geçtik sonra. Burası benim için kritikti çünkü bayağı bir kilo almıştım neredeyse elenecektim ama son 1 hafta doğru düzgün yemek yemedim spor yaptım aç kaldım. Son günler ramazana denk geldi o günleri de iftarda bir tas sahurda bir tas çorba ile geçirdim. 1 haftada 4 kilo verdim ve boy kilo oranından 81 aldım. Bunun %10 alınıyor yani 1.9 puan gerideyim genel sıralamada.

    Daha sonra parkura geçtik. 2015 Pmyo'da çalışmadan girmiştim iyi puan almıştım. Burada bir kez çalıştım 41 sn de tamamlamıştım iki kez deneyip. 40 sn yapmam lazımdı 100 puan almam için. Çok çabaladım da olmadı 41.13 sn oldu ve 97.5 puan aldım. Bu şekilde ilk gün alınabilecek 50 puan üzerinden 47.1 aldım. Geri kalan 50 puan sözlüden gelecek.

    Ertesi yine aynı yerde aynı saatte bu sefer spor kıyafetleri değil de takım elbise kravatlar ile kapıdaydık. Uzun bekleyişin ardından içeri girdik. Telefon teslim yerinde telefonu bırakıp emanet numarası aldım 637 idi. Dünkü ile aynı numara. Çok şaşırdım yani milyonda bir gerçekleşecek ihtimal o gün gerçekleşti. Yoksa bu bir sinyal miydi diye kendimi umutlandırdım ve geçtim sıraya

    Bir kaç sigara içtikten sonra sıra bana geldi önlere düşmüşüm neyseki. Artık yılların verdiği mülalat tecrübesi. O kadar rahat o kadar sakinim ki... Demek isterdim ama hayır. Ne kadar tecrübe olursa olsun o an orada ismin okunduğunda heyecan olmazsa olmaz. Ama yine de daha sakin ve soğuk kanlıydım tabiki.

    Baş selamımı verdim girdim içeri. Evrakları istedi ortada oturan yarbay. Bu yarbay amcamız mülakatın genelinde soruları soran komisyon başkanıydı sanırım. Onun yanında takım elbiseli bir memur sanırım bakanlıktan. Onun yanında da üsteğmen ablamız vardı bi tane. En uçta da 2 asteğmen vardı onlar pek müdahil olmadı.

    Evrakları verdim buyur ettiler geçtim oturdum sandalyeye. Klasik kendi tanıt sorusu ile başladı mülakat. Kısaca tanıttım. Yaptığım işlerin detaylarını istediler. Onları da kısaca anlattım. Neden bıraktığımı sordular, kendime uygun olmadığını anlayınca bıraktım dedim. Sonrasında ailem hakkında sorular sordular. Daha sonra dosyamsa Kpss puanımı gördü 77. Hmm çalıştın herhalde dedi. Hayır komutanım çalışmadım dedim. Ama sonradan fark ettim ki burada vermem gereken cevap çalışmadım sadece yeteri kadar puanı alabilecek kadar çalıştım. Daha iyi çalışıp daha iyisini yapabilirdim olmalıydı. Yeteri kadar puanı sorarsa da buraya başvuru puanı demek çok güzel cevap olacaktı ama olmadı sağlık olsun. Ondan sonra 15 Km İstanbul Maratonundan aldığım sertifikayı koymuştum. 1 saat 22 dk derecem vardı beğendiler. Teşekkür ettim, spor yapmayı özellikle koşmayı seviyorum dedim. Daha sonra kuvvetler ayrılığı ilkesini ve laikliği sordu o sivil memur. İkisi de güzelce doğru bir şekilde cevapladım açıklama yaptım.

    Ve mülakatım bitti. Sivil memur dediğim çok dikkatli inceliyordu beni mülakat boyunca. Ne zaman ona baksam keskin gözlerle beni kestiğini fark ediyordum. Sanki karar vermeye çalışıyormuşta taö netleştirememiş gibi bir hali vardı. İnşallah son anda olumlu olmuştur kararı öyleyse bile. Üstteğmen hanım ablamız da onun kadar olmasa da gözü üzerimdeydi. Dosyama bakıp oradan sorular sordu sürekli. Asıl komisyon başkanı yarbay amcamız son sözü söyledi. Teşekkür etti çıkabilirsin dedi. Ayağa kalkıp önümü ilikledim ve ben teşekkür ederim komutanım diyip bana uzattığı dosyamı aldım. Çıkarken de yine hanım ablamızın gözü üzerimdeydi. En son kapıyı açıp arkamı döndüğümde hala bana bakıyordu. Kafa selamı verdim ve nazikçe kapıyı kapattım.

    Bir mülakatın daha sonuna gelmiştik. Kıyaslama yapmam gerekirse önceki mülakatlara göre, Havadan çok iyiydi. Karaya göre de biraz iyiydi. Sonuç hepsinden iyi olur umarım. Bundan da elenirsem artık ne diyeyim kendime bilmiyorum. Hele ki yine diğerleri gibi 70 in altında alarak yedek sıralamaya dahi giremezsem yazıklar olsun Gülüyorum kendime ama son 3 mülakatın 3 ünden de baraj puanı geçemeyerek direkt elenmem acınası bir hal. Neyse bu sanırım daha iyiydi. Haziran sonuna kadar mülakatlar devam edecek. Açıklanması da bunun üzerine takriben 1 ay. Yani temmuz sonu. Yine uzun ve umutlarımı taşıdığım yaklaşık 2 aylık bekleyiş artık işkence gibi geliyor. Ama yapacak bir şey yok. Bekleyeceğiz.

    Dönüşte eve gelir gelmez aöf derslerine kaldığım yerden devam ettim. Cumartesi gireceğim 3 derse yeterince çalışmıştım geçebilecek seviyedeydim. Ama pazar günü gireceğim 3 dersin kapağını bile almamıştım. Neyseki vize notları iyiydi

    Cumartesi öğlen girdim sınava iyi geçti. Döndüm eve ve iftara kadar uyudum. Kalkıp iftarımı yaptım ve saat 21 gibi dersin başına geçtim. Önümde tam olarak ertesi gün öğlen 12 ye kadar 15 saatlik bir süre ve kapağı hiç açılmamış 3 ders vardı. 1 hafta yemek yememenin acısını da çıkarmak için sabaha kadar götürebilecek abur cubur, kahve, sigara. Başladım ve bitirdim 15 saat. Sadece aralıklı olarak 2 seferde 2 saat uyudum. 13 saat saf ders ve gözlerim kan çanağı girdim sınava. Sonuç sırayla 82-75-17.

    17 aldığım finansal tablolar gıcık ders. Neyseki vize 74 falan onun sayesinde geçiyorum. Bu durumda geriye bir tek geçen dönemden Denetim dersi kalıyor. Vizesi yine mülakatlara denk gelmiş ve sıfır alarak kaldığım ders. Bunu da temmuzda bütünlemede vereceğim ve nihayet mezun olup diplomamı alacağım. Sırtımdan büyük bir yük kalkmış gibi.

    Bir sonraki edit ya Temmuz sonunda olumlu olacak ya da hiç olmayacak. Eğer olmazsa anlayın ki bu delikanlı hayaline ulaşmak için her yolu denemiş, tüm kapıları zorlamış ama tüm bunlara ulaşamamış. Şimdi ise hayatını devam ettirebilmek için sevmediği işlerde çalışıp iyi paralar kazanıyor. Ama mutsuz.

    Kalın sağlıcakla.



    Bir Polis Adayının Hikayesi...





    Sorularınız, tavsiyeleriniz olursa benim için çok değerli. Beklerim her zaman...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi polis_adayi -- 6 Haziran 2017; 12:22:20 >







  • Onden rez
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mart Kedisi

    Onden rez
    Bende polis olmak istiyorum kpss ve spor mülakatı halledilir ama bunlardan daha büyük bir sorunum var. Asosyalim Konuşmayı beceremiyorum yav. Sınava girmeme daha 4-5 yıl var o zamana kadar özgüven kasıp bu sorunu hallederim. Askeri üniversitelerin puanı belli olsun belki onlara bile gidebilirim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Monody -- 7 Ağustos 2016; 18:06:51 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Monody

    Bende polis olmak istiyorum kpss ve spor mülakatı halledilir ama bunlardan daha büyük bir sorunum var. Asosyalim Konuşmayı beceremiyorum yav. Sınava girmeme daha 4-5 yıl var o zamana kadar özgüven kasıp bu sorunu hallederim. Askeri üniversitelerin puanı belli olsun belki onlara bile gidebilirim.

    Alıntıları Göster
    geçmişte sıkıntı yoksa olabilirsin herkesin şansı var.

    bunun dışında aklında soru varsa sorabilirsin alt devre :D




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AslanAvda

    geçmişte sıkıntı yoksa olabilirsin herkesin şansı var.

    bunun dışında aklında soru varsa sorabilirsin alt devre :D



    Oo abimizi de bulduk süper :)
    Sen kaçıncı dönemsin pomem? Pmyo?
  • Bende polisliğe takıntılıyım,profil resmimdende anlayabilirsin.Bu sene beşinci kere girdim spor ve mülakattan tam puan almama rağmen ygs puanı nedeniyle sıralamaya girenedim.Geçen sene mülalattan tam alsam veya biraz düşük kazanıyodum.Bu sene ygs nin kolay olacağı tuttu.Birde en güvendiğin sosyalden 16.75net yaptım.Daha önce 30 net yapmışlığım var
  • Yeni bölüm eklendl
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: polis_adayi

    Yeni bölüm eklendl
    o malum sektör ne
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Transskek

    o malum sektör ne

    Alıntıları Göster
    azimli insanları seviyorum rez
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Transskek

    o malum sektör ne

    Alıntıları Göster
    Valla kardeş ben de hayalimde polis olmak diye yola çıktım ancak 280 almak istiyordum meslek lisesi son sınıf 3 gün staj 2 gün okul olduğu için akşam 1 saat çalışıyordum, 216 puan aldım sözelden, sonra polisliği kazanamadım diye üzülürken çevremde ''meslek liseli olmana rağmen barajı aşman bile iyi bir şey'' diye tepki aldım. Doğru diyorlardı çünkü bizim sınıfta barajı aşan tek bendim.

    Abim aradı dedi ''Üzülme bu puanla asker olabilirsin'' dedi. Sonra ben de onay verip abim benim için başvuru yaptı.

    Spor
    sözlü
    sağlık taraması aşamalarından geçip sağlık raporu aldım.


    Aldım almasına ama alımlar durdu hiç kimseden açıklama yok. Kısacası elimiz kulağımızda bekliyoruz askeri öğrenci adayları olarak. Senden farklı bir şey yaşamadım.

    Hakkımızda haıyrlısı.




  • Super
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Supervenience

    Super
    Lisedeyken en büyük hayalimdi uyumadan önce hep polis olmayı hayal ederdim. 2013'de girdim mülakata ülkemizde herkes herkesi kolladığından bizim gibi tanıdıkları olmayanlar gariban kalıyor , sporda yaptığın hareketi eksik yaptın diye eleniyorsun. Ama tanıdığı olanlar daha soyunma odasının orada kendini belli ediyor, bağırıyor orda ki polis abi "Tayfunn, Tayfunn burda mısın ?" daha önce görmemiş Tayfunu biri demiş ki "benim yeğenim gelecek adı Tayfun al onu geçir mülakatdan" o polis abide okey vermiş. Sonuç Tayfun mülakatdan geçiyor, belki de ben gidip yanına "buyur abi benim" deseydim şuan polisdim. Özet: Arkan olucak bu hayatta tanıdıkları olacak, elin bir yerlere uzanacak yoksa hiçsin.


    P.S: Yine öfkelendim bak.
    P.S-2: Mülakat sonunda o kadar beddua ettim ki bu cemaat-devlet ilişkisine 1 gün sonra gezi olayları çıktı. Birkaç ay sonra 17-25 Aralık olayları o zaman içimde bir sevinç oldu ki anlatamam.




  • biraderim simdi nabiosun biliyomusun 33 lıraya guzel bı proteın dozu alıorsun karıstırıosun muz fln ıste gıdıosun salona tam 11 kere şınaw cekıosun bak bura cok onemlı. Ondan sonra gıdıosun tmm mı 7 kere dambıl kaldırıosun 3.5kg olcak ondan sonra duwarları kırabılırsın tek yumrukla kardesım,cok ıyı form tutarsn benım dedıklerımı yab
  • quote:

    Orijinalden alıntı: FolloXme

    biraderim simdi nabiosun biliyomusun 33 lıraya guzel bı proteın dozu alıorsun karıstırıosun muz fln ıste gıdıosun salona tam 11 kere şınaw cekıosun bak bura cok onemlı. Ondan sonra gıdıosun tmm mı 7 kere dambıl kaldırıosun 3.5kg olcak ondan sonra duwarları kırabılırsın tek yumrukla kardesım,cok ıyı form tutarsn benım dedıklerımı yab
    Değerlenir buralar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Samed Bey

    Değerlenir buralar.

    Alıntıları Göster
    hadi bakalım aday abi

    seneye inşallah bende harbiye deniycem
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ressi1

    hadi bakalım aday abi

    seneye inşallah bende harbiye deniycem

    Alıntıları Göster
    11.08- 2. Bölüm eklendi.


    @kubilay61
    hayırlısı kardeşim ins seneye olur ama tavsiyem pmyo boşver üni oku pomem dene

    @NeDiyemMahmutMuDiyem
    Teşekkürler :)

    @destinati0n
    Askeriye ne olacağı belli değil. Umarım Emniyette olduğu gibi kurunun yanında yaş da yanmaz.

    @KyourakuShunsui
    Birebir aynısına ben de denk geldim. Umarım bu yapılan temizlik ve düzenlemeler sonraki dönemlerde bu tarz şeylere mahal vermez de elendiğimize değer. Allah hesabını iyi biliyor.

    @ressi1
    Sağol asker kardeşim. Yeni olay ve düzenlemelerden sonra TSK da köklü değişiklikler oluyor. Umarım herkesin eşit şartlarda yarıştığı adil bir sistem kurulur ve gerçekten hak edenler kazanır.




  • Şu sıralar yapması en eziyetli ve sabır gerektiren mesleklerden biri. Bu kadar eziyete rağmen de maaşlar düşük. Torpil olmadan da bir yere kadar gelebilirsin.
  • Çalıştığınız sektörü, firmaları öğrenmeyi merakla bekliyoruz... Tebrik ederim. Kendi kendine çabalayan insanları her zaman takdir ederim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: v. Persie

    Şu sıralar yapması en eziyetli ve sabır gerektiren mesleklerden biri. Bu kadar eziyete rağmen de maaşlar düşük. Torpil olmadan da bir yere kadar gelebilirsin.
    abi sektörü çok merak ettim yaa bak açıklayacam dedin bekliyoruz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: old yeller

    abi sektörü çok merak ettim yaa bak açıklayacam dedin bekliyoruz

    Alıntıları Göster
    rez
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.