İbn-i Haldun'un bir sözü vardır: Coğrafya kaderdir.
İbn-i Haldun’un coğrafya kaderdir diyerek anlatmak istediği, coğrafyanın insanın fizyolojik ve ruhsal durumunu nasıl etkilediğiydi. Ancak gün itibariyle coğrafya, sadece insanın fizyolojisi ve ruhsal bütünlüğünü değil, insanı hemen hemen tamamen şekillendiriyor. İnsan içinde bulunduğu ülkenin özgürlük, saygı, adalet, eşitlik ve daha birçok toplumun hasret içinde beklediği kavramların yaratıcısıdır aslında. İnsanların çoğu, dünyaya geldiği ve içinde bulunduğu ülkenin politik ve çevresel etkenlerine göre fikirlerini şekillendiriyor. Fakat asıl olayı anlamaktan acizler.
Ben İstanbul'da doğmuş olsaydım, sağcı veya solcu olacak, kültürüm gereğince et yemeklerini pişirip yiyecek, kurban bayramında koyun kesecek, ülkedeki savaşlara ve eylemlere destek çıkacaktım. Çin'de deniz ürünlerinin çiğ yenmesini iğrençlik ve günah olarak tanımlayacak, Çin'in Türkistan'lılara işkence ettiğini savunarak Çin'lilerden nefret edecektim.
Ya ben Çin'de doğmuş olsaydım?
Kültürümden gördüğüm gibi büyük bir zevkle deniz ürünlerini çiğ yiyecektim, pişirip yiyenleri ise asla anlayamayacaktım, ülkeme (Çin!e) muhalif olanlara karşı muhalif olacak, onları protesto edecektim.
Peki ya biz?
Bizim vatanımız Türkiye ise ve biz bazı nedenlerle İdlib topraklarına girip başkasının vatanını kuşatabiliyorsak, vatanı Çin olan (Çin'de doğan) bireylerin ülkesi neden kendilerinden nefret edenlerden nefret etmesin, hatta neden Çin'de doğan vatandaşlar bazı nedenlerle bir başka ülkeyi veya şehri kuşatmasın?
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme