Uzun bir zamandan sonra ilk kez yazmak içimden geldi.. Umarım beğenirsiniz..
Gün usul usul düşerken ellerimden yalnızlığımın boş koridorlarındaki karanlığına, bir umut süzülüyordu çatlamış kalbimin çorak topraklarından.. Yavaşça doğrulurken yorgun bedenim sensiz uçurumların lanetli topraklarından, gözlerimden damlayan her bir zerre düşer çağlayan nehirler gibi özgürce, hapsolmuş benliğime inat.. Ruhum bulduğu huzura kanıp teslim olurken cani yüreğine, bilemezdi kaybolacağını sonsuzluğunun gizeminde.. Ve şimdi araken seni bu başıboş sokakların yıkıntıları arasında, her adımımda bir zincir daha vurulur bu acımasız diyarlarda.. Varoluşum senin için, yaşamım senin, yeterki teninde esen bir meltem gibi sıcaklığında son bulsun bu çaresiz yüreğim ve savrulsun hasretinin acımasız zindanlarında sonsuza dek, bir gün tekrar teninle ısınmayı bekleyerek..
Hayat elinde hançeriyle bekleyen bir azrail gibi salarken hüzünlerini üzerime bir damla göz yaşı değiştirdi tüm benliğimi.. Usul usul süzüldü yüreğimde ve ilerledi yorgun bedenimin sana hasret koridorlarında.. Her bir kapısı teker teker açılırken gardiyanlarına teslim olmuş ruhumun, süzülen bir ışık demetiyle doğruldu üstündeki asırlık yüklerine inat.. Yavaş yavaş dağılırken, içimdeki gecenin hain karanlığı yalnızca ellerinin sıcaklığı vardı parmaklıklarında nasır tutmuş ellerimde.. Kokunu hayal ederek daldığım rüyalarımın kabuslarıyla uyandığım geceler sona eriyordu artık.. Gökyüzü parlarken saçlarında ve ışıltısı yüreğimi doldururken gözlerinin cennetin bahçeleriden bir demet umut getiriyordum sana.. Tüm karanlıklarım dağılıyordu benliğinle, bedenim var olmayan diyarların avare bir yolcusuydu artık.. Boş sokaklarımda belirsiz şenlikler vardı ve aydınlanıyordu bu virane şehir haykırırcasına hasretini.. Fısıltılarım çığlıklarımda kaybolurken bir sıcaklık kavrıyordu tüm çehremi ve kayboluyordum uçsuz uçurumların ebedi topraklarında.. Artık senindim.. Tüm benliğimle yalnız senin.. Sonsuza kadar..
hayat bir deniz kızının meşakkatli yüreğindeki sevgi tılsımcıklarının...
kusura bakma, aklıma bu geldi okurken, belki de edebiyat yeteneğim olmadığındandır ya da ne bileyim "güzellik eşittir sadelik" diye düşündüğümden...
sonuna kadar okumaya yaşlı kalbim elvermedi ama anlatım bozukluğu da yok gibi görünüyor, bunca karmaşık teşbihe rağmen...
tebrikler...
quote:
Orjinalden alıntı: SAVIAR
Uzun bir zamandan sonra ilk kez yazmak içimden geldi.. Umarım beğenirsiniz..
Gün usul usul düşerken ellerimden yalnızlığımın boş koridorlarındaki karanlığına, bir umut süzülüyordu çatlamış kalbimin çorak topraklarından.. Yavaşça doğrulurken yorgun bedenim sensiz uçurumların lanetli topraklarından, gözlerimden damlayan her bir zerre düşer çağlayan nehirler gibi özgürce, hapsolmuş benliğime inat.. Ruhum bulduğu huzura kanıp teslim olurken cani yüreğine, bilemezdi kaybolacağını sonsuzluğunun gizeminde.. Ve şimdi araken seni bu başıboş sokakların yıkıntıları arasında, her adımımda bir zincir daha vurulur bu acımasız diyarlarda.. Varoluşum senin için, yaşamım senin, yeterki teninde esen bir meltem gibi sıcaklığında son bulsun bu çaresiz yüreğim ve savrulsun hasretinin acımasız zindanlarında sonsuza dek, bir gün tekrar teninle ısınmayı bekleyerek..
Hayat elinde hançeriyle bekleyen bir azrail gibi salarken hüzünlerini üzerime bir damla göz yaşı değiştirdi tüm benliğimi.. Usul usul süzüldü yüreğimde ve ilerledi yorgun bedenimin sana hasret koridorlarında.. Her bir kapısı teker teker açılırken gardiyanlarına teslim olmuş ruhumun, süzülen bir ışık demetiyle doğruldu üstündeki asırlık yüklerine inat.. Yavaş yavaş dağılırken, içimdeki gecenin hain karanlığı yalnızca ellerinin sıcaklığı vardı parmaklıklarında nasır tutmuş ellerimde.. Kokunu hayal ederek daldığım rüyalarımın kabuslarıyla uyandığım geceler sona eriyordu artık.. Gökyüzü parlarken saçlarında ve ışıltısı yüreğimi doldururken gözlerinin cennetin bahçeleriden bir demet umut getiriyordum sana.. Tüm karanlıklarım dağılıyordu benliğinle, bedenim var olmayan diyarların avare bir yolcusuydu artık.. Boş sokaklarımda belirsiz şenlikler vardı ve aydınlanıyordu bu virane şehir haykırırcasına hasretini.. Fısıltılarım çığlıklarımda kaybolurken bir sıcaklık kavrıyordu tüm çehremi ve kayboluyordum uçsuz uçurumların ebedi topraklarında.. Artık senindim.. Tüm benliğimle yalnız senin.. Sonsuza kadar..
SAVIAR, çapkın hocamız seni kültür bilimde görmek güzel klavyene sağlık
edip cansever'in siiri..
adam yaşama sevinci içinde masaya anahtarlarını koydu bakır kaseye çiçekleri koydu sütünü yumurtasını koydu pencereden gelen ışığı koydu bisiklet sesini çıkrık sesini ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu adam masaya aklında olup bitenleri koydu ne yapmak istiyordu hayatta işte onu koydu üç ker üç dokuz ederdi adam koydu masaya dokuzu pencere yanındaydı gökyüzü yanında uzandı masaya sonsuzu koydu bir bira içmek istiyordu kaç gündür masaya biranın dökülüşünü koydu uykusunu koydu uyanıklığını koydu tokluğunu açlığını koydu.
masa da masaymış ha bana mısın demedi bu kadar yüke bir iki sallandu durdu adam ha babam koyuyordu.
öle içimden geldi benim de.. güzel şiirdir..
SAVIAR arkadaşım çok güzel yazmışsın ellerine sağlık. Düz metin değil de daha çok bir şiir edası var yazında. Parça parça çok güzel tümceler var, ellerine sağlık tekrar..