Cuma sabah, ptt şubeye kargom geldi, öğleden sonra kargonun olduğu şubeye gidip kargomu almak istedim. Fakat kargoların karışık olduğunu, kargoyu bulmak için 1 saat araması gerektiğini söyledi, sonuç olarak kargoyu bulamayacağını ve yarın dağıtıma çıkacağını, evinize gelir alırsınız dedi. Dağıtıma çıkan kargonın akıbetini bildiğim için kabul etmedim fakat hiçbir şekilde kargoyu alamadım. Bugün kargo 12.00 gibi kurye ye teslim edilmiş, dağıtıma çıkmış, tabi ben ne olur ne olmaz diye apartmanın önünde oturuyorum fakat adım gibi eminim o kargocu gelmeyecek. 12.30 da kargo durumuna baktığımda ise, evde yoktu, not bırakıldı diye yazı yazıyor, şaka gibi cidden. müşteri hizmetlerini aradım, bana dağıtım yapan arkadaşın numarasını verir misiniz dedim. şubeye geldim vermediniz, apartmanın önünde sandalye çektim 2 saattir oturuyorum bu sefer de evde yoktu diye not düşmüşsünüz. biliyorum çok yoğunsunuz dedim. lütfen kurye nin numarasını verin, kurye marsta da olsa ben gider alırım ondan, yorulmasın, abimiz dedim, sıkıntı yok dedim. Tabi nafile, veremeyiz dediler. Ee ne olacak dedim?? şikayet kaydı açalım dediler. Çok güzel yardımcı oldunuz dedim, helal olsun size, böyle devam edin... < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bu ülkede işini yapan tek bir çalışan bile yok mu?? [PTT Kargo]
-
-
Bim ve benzeri marketler ayipli mal satar ptt vs gibi kurumlar ayipli hizmet verir
-
Türk insanının iş yapma modelini aşağıda okuyabilirsiniz, çok faydalı bir yazıdır, 2014'te yazılmıştır, kurallara uyması açısından metni ufaktan sansürlüyor-düzeltiyorum.
"türk milleti ve “şeyinin ucuyla iş yapmak” gerçeği
türkiye’de neden her şey ...... gibi?
parayı neredeyse “ananı .......” diye alan, para üstünü “babanı ........” diye veren, yolda karşıdan karşıya geçerken ne kadar yavaş yürür, insanların hayatlarını ne kadar kötü hale getirebilirse bu küçücük eylemiyle o kadar mutlu olan, yaptığı her işten tiksinen ve kabalığın, duyarsızlığın, “.iklememenin” ve hatta diğer insanlara mütemadi bir “önce benim dediğim olacak” diyen koskoca bir hıyar tarlasına 3 haftalık tatile geldim.
bu üç haftalık tatilin istisnasız her gününde “allah hepinizin toptan belasını versin ....... koyduğumun insanları” diye sinir krizleri geçirdim. girdiğim her dükkandan çıkarken benzin döküp yakmak istedim.
her şeye bahane bulan, her şeyi kendi istediği gibi yapmaya çalışan, otoriteye başkaldırıdan bihaber olup yaptığı işin doğrusunu anlatmaya çalışan herhangi birine “heaaass..... len :-)))” tavrının muhteşem zekice ve “witty” olduğunu düşünen bu pislik milletin bu hale nasıl geldiğini, nasıl bu kadar bireysel zekanın artık işleyemez olduğu bir cehalet seviyesinde hayatta kalabildiğini düşünüyorum duruyorum.
gözlükçüye gidiyorum. “bakın” diyorum, “bu gözlük benim için pek kıymetli ancak yamuldu. camlarını değiştirmeden önce düzeltebilir misiniz öğrenmek istiyorum.” “pek tabii ki güven bey!” diyorlar. yani kendine o kadar güveniyor ki ben anında anlıyorum olmayacak bu iş. bu kadar özgüven, işini iyi bilen ve yapan birinde olamaz. olmamalıdır. ama ben gerizekalı olduğum için “peki. ama yapamazsanız size ödeme yapmayacağım” diyorum. “öyle birşey olmaz güven bey merak etmeyin.” diyorlar. çünkü biliyorlar seve seve ödeyeceğimi. çünkü biliyorlar, bu millet ya “lanet olsun tamam allahın aşkına al ve sus” diye ya da “hööh dödödödö öl pörömö” diye verir parasını.
olmadı. yapamadılar. anasını bellediler gözlüğün.
bir çanta aldım ortamların en kalburüstü diye bilinen dükkanlarından birinden, çantanın bir parçasını torbaya koymamışlar. aradım dedim “bu parça yok?”, “güven bey çok özür dileriz. hemen ilgilenen arkadaşa ulaşıp 10 dakika içinde arıyoruz sizi.” aramadılar. ertesi gün 2'ye kadar oyaladılar. çünkü benim ekstra çanta parçasına ihtiyacım vardı ve onlara yalan söylüyordum.
“abi tarhanam…offff…” diyor, “ey maşallah ver abi!” diyoruz. bir tanesi yarım iki kase geliyor. soğuk. geri gönderiyorsun, “başka yok” abi diyorlar. yani zaten dibini vermemiş olsan böyle olmazdı ki bu işler… neden bana yalan söylüyorsunuz? niçin işinizi ciddiye almıyorsunuz bilmemne ağızlılar?
gazete alırsın gazetenin muhabirinin sorduğu ...... gibi soruları görürsün, kampa gidersin “telefon çekiyo mu” dersin, göz göre göre yalan söyler. çünkü zaten gelince sen seve seve kalacaksındır orada.
araba sürersin birileri seni hep öldürmeye çalışır.
bişeyi 1 söylersin 2 gelir. 3 söylersin 1 gelir. bir ağaç keserler kafana düşer, bir film izlersin sesi kısıktır ilk 5 dakika, yalan söylerler, yanlış söylerler, “beğenmiyorsan taksiye bin”dir, monşerler demokrasisidir. güzel ve doğru olan her şey “elit”tir. düzgün çalışmak “artislik”tir. çalışkanlık “ineklik”tir. doğruyu söylemek “ispiyonculuk”tur. kavga etmemek, konuşalım anlaşalım demek “****lik”tir. şikayet edene “ağlama lan”, rica edene “ne yalvarıyosun eaaa.... koyum”, “seviyorum” diyene “iyice karı oldun”dur. her şeyi alaya alan bu milletin, koca koca adamların ağzına bütün sosis sokan mehmet ali erbil’e hala gülmesi çok mu şaşkınlık verici?
tembel, vahşi, sistematik hiçbir eğitimin kıymetini bilmeyen ve bilakis bu tip şeyleri aşağılayan bu kültürün, bu milletin sürekli yalan söyleyen, çalan çırpan, yakalanınca gülen, rakipleriyle alenen dalga geçen, kaba saba bir ...... ağızlıya 12 sene oy vermiş olması şaşılacak birşey değil.
türk eğitim ve aile sisteminin her anında, yani insanın çıkamadığı yaklaşık 19 senelik bir cam kavanozun her santimetreküpünde öğretilen şudur: her şeyin kolay bir yolu vardır. hiçbir şeyi tam olarak yapmak zorunda değilsin. kurallara uymak birkaç “yalaka”nın dışında kimse tarafından yapılması gereken birşey değildir çünkü müeyyideler hiçbir zaman o kadar ağır olmayacaktır. çünkü müeyyidelerin uygulanmasını sağlayacak sistemi yürüten kişiler de aynı ..klememezliktedir. onlar da birilerinden tırsmakta, onlar da birilerinden nemalanmaktadır.
“anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?al allah belanı versin. neden? çünkü bu çocuk bebekken ağlamasın diye istediği her boku yapmışsınız. önemli olan doğrunun ve aklın, bilimin gösterdiği şeyin yapılması değil, o an o kişilerin rahatsız olmamasıdır. yeter ki sussun o çocuk. anlık bir bireysel tatmin üzerinden hareket eden tüm eylemler, bunların bir araya gelişi, hiçbir zaman saygın bir toplum yaratabilecek ivmeyi kazanamayacak, “şunun şurasında bilmemkaç yıllık ömrüm kaldı” bilgisinin sürekli aklın arkasında bir yerlerde “bu yüzden ben olmayan herkesin anasını bilmemne edeyim.” algısıyla türk milleti asla refaha eremeyecektir.
yola seccade seriyo ya yola yola. bildiğin araba yolu var ya yola seccade seriyo.
laf söyleyince de “kaaaardeeşşim cuma cuma benim asabımı bozma hadddi canım karrrrdeşimmm” diyor. ne olacak şimdi? anlıyorsunuz değil mi? herkes biliyor değil mi bir sonraki serzenişimi? “polis (acab) çağırsan ne olacak?”
çünkü bu ülkenin polisi (acab) de işini şeyinin ucuyla yapar, yola seccade seren mü’minden rahatsız olan şehirliyle ta..ak geçer, “noooldu eaaa... koyum ssosssyeteee misin?” diye keser atar kendi içinde şikayeti duyar duymaz.
kelimenin tam anlamıyla, eğer bir sorun “benim” başıma gelmiyorsa bu sorun o kadar da önemli değil, o kadar da çözülmesi gereken yahut “benim” eyleme geçmem gereken bir şey değildir.
bunun da nedeni elbette yine türk eğitim sisteminin “bütünlük” algısını veremeyen hatta bunu anlamayan bir sistem oluşudur. şeylerin ve sistemlerin birbirine derinden bağlı olan kavramlar olduğunu, her şeyin bir türlü birbirinden etkilendiğini, kolaborasyonun ve topyekünlüğün önemini bir türlü anlatmayan anca “olayları” yahut “formülleri” öğreten bir eğitim ve toplum sisteminden “bunu böyle yaparsam bilmemneye zarar verir” diye analiz edebilen insanların çıkmasını beklemek abesle iştigaldir.
her şeyle dalga geçin. her şeyi aşağılayın. her şeyi şeyinizin ucuyla yapın.
çünkü sonuçlar hiçbir zaman sizin tüm hayatınızı etkileyecek kadar büyük olamaz. her şeyden yırtmanın bir yolu vardır. her şeyi yarım yamalak yapmak günün sonunda hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz.
“beğenmiyorsan ..... git” derler. çünkü önemli olan güzel bişeyler yapmak değildir. adalet değildir. sistemin yürümesi değildir. önemli olan “ben”liğin olduğu gibi kalması ve kişisel çıkarlarıdır.
geldim. 13 gün oldu. bugün kafamı duvarlara vurmaya başladım artık. kusuruma bakmayın… gideceğim yakında yine. kusuruma bakmayın."
-
Geçmiş olsun. Ne yaptınız peki ? Çözdüler mi sorunu bir ton stresten sonra dahi olsa da ?
-
tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır derler. şehir dışına çıkacağım yap bir iyilik deseydin keşke. tel bırakıp, bulduğunda beni ara diyebilirdin de. bana da geldi cumartesi günü ve sepet varsa salla dedi. ben de bekle dedim, indim aşağı. yüksek geldi sanırım. asansör olsaydı gelirdi tabi.
-
Şu "Türk milleti işte" diye başlayan sözlere artık gıcık oluyorum.
Lan sen padişah dölümüsün sende o türk milletinin içindesin sonuçta. O zaman bu dediğin herşey senin içinde geçerli. Paradox olm bu!
gel gelelim kargocuya. evet işlerini iyi yapmıyorlar o sadece o firma değil hiç biri.
Çünkü bir yerde değer görmesem, zorunda olduğum için çalışsam. Hakkımı vermeseler. Uykusuz 15-16 saat çalışsam.
Bende yapardım kimse kusura bakmasın. Nekadar ekmek o kadar köfte.
Adama ver 7.000 maaş haftasonu tatil de. Oradan çıkınca daha iyi bir maaş ve iş bulamayacağını bilsin çalışan. Bak ne kadar düzgün yapar iişini.
Kimse bana işe olan saygısı faso fisodan bahsetmesin. ben 1 kazanırken patron 10000 kazanıyor sonra ne yaparsan aşkla yap işe sayğın olsun falan. İşverenlerin uydurduğu safsatalar..
-
yok hocam, yanımdaki ptt şubesine gittim, durumu anlattım, kurye yi arayıp bilgi aldılar, merkez şubeye bıraktım dedi, aynı şubeye tekrar gidip aldım
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Söz konusu ptt kargo ise oradan koşarak uzaklaş. 3 sene önce kavga ettik adamlarla bildiğin. Sonra yetmedi geçen sene bir anlık gaflet ile işlemci almıştım adamlar 2 hafta işlemciyi getirmedi.Gittim kendim aldım. Dağıtım işini yapamıyor ptt
-
Hocam şimdi yalan yok. Evde değilmişsiniz, apartmanın önünde oturuyormuşsunuz. Müşteri hizmeterini arayınca da şikayet oluşturalım diyorlar sadece. Başka bir halt olmuyor PTT'de.
-
+1 bu memurları yok etmek lazım.
PTT'de günlerce geldik bulamadık (gerçekte olan asla dağıtıma bile çıkmıyor) dedikleri kargolar için şikayet kaydı açtım. Ertesi gün de gelmeyince şubeye gidip kendim aldım. Sonraki gün PTT'den aradılar çözümden memnun kaldınız mı diye. Kargoyu gidip aldıktan sonra dağıtıma çıkarıldı + teslim edildi diye girmişler sisteme şerefsizler.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Booker DeWitt -- 9 Aralık 2021; 13:0:37 > -
Eskiden dandik mal denince Çin malı akla gelirdi. Şimdi kötü iş deyince dünyada Türk işi akla geliyor.
-
Maalesef bütün kargo firmaları aynı, geçen sene pandemide tüm gün evdeyiz fakat Sürat Kargo bu mahalleye herhalde fazla kargo yok diye gelmek istemediğinden "evde yoktu" diye belirtmiş, sonra şubeye gidip biz alalım dedik görevli arkadaş; az önce iade olarak geri gitti dedi, eve getirmiyorsunuz bari bir haber verin de sizin işinizi ben yapıp gelir alırdım dedim, kadın bu sefer beyefendi 3 defa gelmiş arkadaş üçünde de evde yokmuşsunuz deyince tepem attı, tüm gün evdeyiz ne zaman gelmiş? tarih saat verin dedim çıt yok, apartman girişinde kamera var, hangi tarihlerde geldiğini söyleyin bakalım kameradan doğru mu değil mi diye çıkışınca kem küm sallamalar... Cezai yaptırımı yok maalesef, can yakıcı ceza olsa bak hepsi nasıl paşa paşa getiriyorlar, böyle her yalan beyanlarında gelmediklerini ispat edersen hem kuryeye hem de firmaya yüklü ceza kesersen hepsi düzelir...
Not: Çok parası, büyük sermayesi olan kargo işine girsin, herkes mevcut firmalardan şikayetçi, işini düzgün yapan bir firma olursa 1-2 sene içinde piyasayı tamamen ele geçirir.
-
Millet'i asgari ücretin altında çalıştırarak kaliteli iş beklemek saçma.
Ne kadar ekmek o kadar köfte..
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sedatistan -- 7 Ocak 2022; 10:22:22 > -
Valla gariptir son zamanlarda ptt kargo da dahil hiçbir kargo ile sorun yaşamıyorum. Konu sahibini tenkit için atmadım mesajı yanlış anlaşılmasın.
Ama kargocuların işi gerçekten zor. Adm gibi eminim 10 kişinin yapması gereken işi 4 kişi yapıyordur. Özel sektör Tr'de böyle arkadaşlar. Devlet öyle değil diyeceksiniz ama devlet te öyle malesef.
Bunun en büyük sebebi nüfus fazlalığıdır. İnsan emeğinin hiçbir değeri yok.
-
Aynı olay 1 ay evvel başıma geldi. Kargomu yollarda perişan ettiler. Geldik demelerine rağmen asla gelmiyorlardı.
Ben de gittim cimere yazdım. Ptt başkanlığından teyit ettiler. 1 hafta sonra görevini tam anlamıyla yapmadığı ve bu sebeple kargocu hakkında gerekenler yapıldığını içeren ıslak imzalı bir kağıt geldi. Hiç pişman değilim.
-
tek tuk yapan var , her sektörde ozellıkle de doktorlar , hakımler savcılar memurlar arasında kaytaranlar olunca sıkıntı cok buyuyor
-
Arkadaşlar bunlar hep yaşadığınız yerdeki kuryelerin işgüzarlığı. Ben de memlekette ptt kargodan ve yurtici kargodan şikayetçiydim ya gelmezlerdi ya geç gelirlerdi ya da geldik bulamadık yalanı atarlardı. Mng kargo da telefonları açmazdı hiçbir şekilde ulaşamazdım. Şimdiki yaşadığım yerde daha dün ptt kargodan ürün geldi kapıma kadar getiriyor adamlar. En düzgün çalışan kargo ptt. Çünkü kuryeler iyi.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Ptt 3 aydır google pinimi getirmiyor. Niye böyleler anlamıyorum. Niye bu başıboşluk niye işlemezlik her şey boka sarmış. Niye kimse görevini yapmıyor. Çok basit bir hizmeti bile sağlayamıyorlar. Ne suçum vardı da bu 3. Dünya ülkesinde doğdum...
-
ptt en kötü kargo çünkü devlete bağlı çalışanlarında memur boşvermişliği var diğer bütün kargolar şubeye ulaştığı gün veya ertesi gününde getirirken ptt kargoyu günlerce bekliyodum
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
Türk insanının iş yapma modelini aşağıda okuyabilirsiniz, çok faydalı bir yazıdır, 2014'te yazılmıştır, kurallara uyması açısından metni ufaktan sansürlüyor-düzeltiyorum. "türk milleti ve “şeyinin ucuyla iş yapmak” gerçeği türkiye’de neden her şey ...... gibi? parayı neredeyse “ananı .......” diye alan, para üstünü “babanı ........” diye veren, yolda karşıdan karşıya geçerken ne kadar yavaş yürür, insanların hayatlarını ne kadar kötü hale getirebilirse bu küçücük eylemiyle o kadar mutlu olan, yaptığı her işten tiksinen ve kabalığın, duyarsızlığın, “.iklememenin” ve hatta diğer insanlara mütemadi bir “önce benim dediğim olacak” diyen koskoca bir hıyar tarlasına 3 haftalık tatile geldim. bu üç haftalık tatilin istisnasız her gününde “allah hepinizin toptan belasını versin ....... koyduğumun insanları” diye sinir krizleri geçirdim. girdiğim her dükkandan çıkarken benzin döküp yakmak istedim. her şeye bahane bulan, her şeyi kendi istediği gibi yapmaya çalışan, otoriteye başkaldırıdan bihaber olup yaptığı işin doğrusunu anlatmaya çalışan herhangi birine “heaaass..... len :-)))” tavrının muhteşem zekice ve “witty” olduğunu düşünen bu pislik milletin bu hale nasıl geldiğini, nasıl bu kadar bireysel zekanın artık işleyemez olduğu bir cehalet seviyesinde hayatta kalabildiğini düşünüyorum duruyorum. gözlükçüye gidiyorum. “bakın” diyorum, “bu gözlük benim için pek kıymetli ancak yamuldu. camlarını değiştirmeden önce düzeltebilir misiniz öğrenmek istiyorum.” “pek tabii ki güven bey!” diyorlar. yani kendine o kadar güveniyor ki ben anında anlıyorum olmayacak bu iş. bu kadar özgüven, işini iyi bilen ve yapan birinde olamaz. olmamalıdır. ama ben gerizekalı olduğum için “peki. ama yapamazsanız size ödeme yapmayacağım” diyorum. “öyle birşey olmaz güven bey merak etmeyin.” diyorlar. çünkü biliyorlar seve seve ödeyeceğimi. çünkü biliyorlar, bu millet ya “lanet olsun tamam allahın aşkına al ve sus” diye ya da “hööh dödödödö öl pörömö” diye verir parasını. olmadı. yapamadılar. anasını bellediler gözlüğün. bir çanta aldım ortamların en kalburüstü diye bilinen dükkanlarından birinden, çantanın bir parçasını torbaya koymamışlar. aradım dedim “bu parça yok?”, “güven bey çok özür dileriz. hemen ilgilenen arkadaşa ulaşıp 10 dakika içinde arıyoruz sizi.” aramadılar. ertesi gün 2'ye kadar oyaladılar. çünkü benim ekstra çanta parçasına ihtiyacım vardı ve onlara yalan söylüyordum. “abi tarhanam…offff…” diyor, “ey maşallah ver abi!” diyoruz. bir tanesi yarım iki kase geliyor. soğuk. geri gönderiyorsun, “başka yok” abi diyorlar. yani zaten dibini vermemiş olsan böyle olmazdı ki bu işler… neden bana yalan söylüyorsunuz? niçin işinizi ciddiye almıyorsunuz bilmemne ağızlılar? gazete alırsın gazetenin muhabirinin sorduğu ...... gibi soruları görürsün, kampa gidersin “telefon çekiyo mu” dersin, göz göre göre yalan söyler. çünkü zaten gelince sen seve seve kalacaksındır orada. araba sürersin birileri seni hep öldürmeye çalışır. bişeyi 1 söylersin 2 gelir. 3 söylersin 1 gelir. bir ağaç keserler kafana düşer, bir film izlersin sesi kısıktır ilk 5 dakika, yalan söylerler, yanlış söylerler, “beğenmiyorsan taksiye bin”dir, monşerler demokrasisidir. güzel ve doğru olan her şey “elit”tir. düzgün çalışmak “artislik”tir. çalışkanlık “ineklik”tir. doğruyu söylemek “ispiyonculuk”tur. kavga etmemek, konuşalım anlaşalım demek “****lik”tir. şikayet edene “ağlama lan”, rica edene “ne yalvarıyosun eaaa.... koyum”, “seviyorum” diyene “iyice karı oldun”dur. her şeyi alaya alan bu milletin, koca koca adamların ağzına bütün sosis sokan mehmet ali erbil’e hala gülmesi çok mu şaşkınlık verici? tembel, vahşi, sistematik hiçbir eğitimin kıymetini bilmeyen ve bilakis bu tip şeyleri aşağılayan bu kültürün, bu milletin sürekli yalan söyleyen, çalan çırpan, yakalanınca gülen, rakipleriyle alenen dalga geçen, kaba saba bir ...... ağızlıya 12 sene oy vermiş olması şaşılacak birşey değil. türk eğitim ve aile sisteminin her anında, yani insanın çıkamadığı yaklaşık 19 senelik bir cam kavanozun her santimetreküpünde öğretilen şudur: her şeyin kolay bir yolu vardır. hiçbir şeyi tam olarak yapmak zorunda değilsin. kurallara uymak birkaç “yalaka”nın dışında kimse tarafından yapılması gereken birşey değildir çünkü müeyyideler hiçbir zaman o kadar ağır olmayacaktır. çünkü müeyyidelerin uygulanmasını sağlayacak sistemi yürüten kişiler de aynı ..klememezliktedir. onlar da birilerinden tırsmakta, onlar da birilerinden nemalanmaktadır. “anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?alma. “anne bunu alıyım mı”?—?al allah belanı versin. neden? çünkü bu çocuk bebekken ağlamasın diye istediği her boku yapmışsınız. önemli olan doğrunun ve aklın, bilimin gösterdiği şeyin yapılması değil, o an o kişilerin rahatsız olmamasıdır. yeter ki sussun o çocuk. anlık bir bireysel tatmin üzerinden hareket eden tüm eylemler, bunların bir araya gelişi, hiçbir zaman saygın bir toplum yaratabilecek ivmeyi kazanamayacak, “şunun şurasında bilmemkaç yıllık ömrüm kaldı” bilgisinin sürekli aklın arkasında bir yerlerde “bu yüzden ben olmayan herkesin anasını bilmemne edeyim.” algısıyla türk milleti asla refaha eremeyecektir. yola seccade seriyo ya yola yola. bildiğin araba yolu var ya yola seccade seriyo. laf söyleyince de “kaaaardeeşşim cuma cuma benim asabımı bozma hadddi canım karrrrdeşimmm” diyor. ne olacak şimdi? anlıyorsunuz değil mi? herkes biliyor değil mi bir sonraki serzenişimi? “polis (acab) çağırsan ne olacak?” çünkü bu ülkenin polisi (acab) de işini şeyinin ucuyla yapar, yola seccade seren mü’minden rahatsız olan şehirliyle ta..ak geçer, “noooldu eaaa... koyum ssosssyeteee misin?” diye keser atar kendi içinde şikayeti duyar duymaz. kelimenin tam anlamıyla, eğer bir sorun “benim” başıma gelmiyorsa bu sorun o kadar da önemli değil, o kadar da çözülmesi gereken yahut “benim” eyleme geçmem gereken bir şey değildir. bunun da nedeni elbette yine türk eğitim sisteminin “bütünlük” algısını veremeyen hatta bunu anlamayan bir sistem oluşudur. şeylerin ve sistemlerin birbirine derinden bağlı olan kavramlar olduğunu, her şeyin bir türlü birbirinden etkilendiğini, kolaborasyonun ve topyekünlüğün önemini bir türlü anlatmayan anca “olayları” yahut “formülleri” öğreten bir eğitim ve toplum sisteminden “bunu böyle yaparsam bilmemneye zarar verir” diye analiz edebilen insanların çıkmasını beklemek abesle iştigaldir. her şeyle dalga geçin. her şeyi aşağılayın. her şeyi şeyinizin ucuyla yapın. çünkü sonuçlar hiçbir zaman sizin tüm hayatınızı etkileyecek kadar büyük olamaz. her şeyden yırtmanın bir yolu vardır. her şeyi yarım yamalak yapmak günün sonunda hiçbir şey yapmamaktan iyidir. 4 yanlış bir doğruyu götürmeseydi soruların hepsini sallayacak koskoca bir “eğitimli insan” kütlesinden bahsediyoruz. “beğenmiyorsan ..... git” derler. çünkü önemli olan güzel bişeyler yapmak değildir. adalet değildir. sistemin yürümesi değildir. önemli olan “ben”liğin olduğu gibi kalması ve kişisel çıkarlarıdır. geldim. 13 gün oldu. bugün kafamı duvarlara vurmaya başladım artık. kusuruma bakmayın… gideceğim yakında yine. kusuruma bakmayın." |
Şu "Türk milleti işte" diye başlayan sözlere artık gıcık oluyorum. Lan sen padişah dölümüsün sende o türk milletinin içindesin sonuçta. O zaman bu dediğin herşey senin içinde geçerli. Paradox olm bu! gel gelelim kargocuya. evet işlerini iyi yapmıyorlar o sadece o firma değil hiç biri. Çünkü bir yerde değer görmesem, zorunda olduğum için çalışsam. Hakkımı vermeseler. Uykusuz 15-16 saat çalışsam. Bende yapardım kimse kusura bakmasın. Nekadar ekmek o kadar köfte. Adama ver 7.000 maaş haftasonu tatil de. Oradan çıkınca daha iyi bir maaş ve iş bulamayacağını bilsin çalışan. Bak ne kadar düzgün yapar iişini. Kimse bana işe olan saygısı faso fisodan bahsetmesin. ben 1 kazanırken patron 10000 kazanıyor sonra ne yaparsan aşkla yap işe sayğın olsun falan. İşverenlerin uydurduğu safsatalar.. |
Benzer içerikler
- connect game güvenilir mi
- olmeca tekila bilyesiz
- hgs geçmediğim halde para çekmiş
- epa teknoloji güvenilir mi
- tarihi geçmiş yulaf yenir mi
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X