Derbi kurbanları Mehmet Demirkol (17.07.2007 - Milliyet)
Bir gün trafiğe çıkıyorsunuz. Çoğu zaman yaptığınız gibi kırmızı ışıkta geçiyorsunuz. Polis durduruyor. "Hay Allah yiyeceğiz cezayı" diye düşünürken hiç aklınıza gelmeyecek bir şey oluyor. Tutuklanıyorsunuz. Mahkemeye çıkartılıyorsunuz ve 10 yıl hapsiniz isteniyor. Yaptığınızın suç olduğunu biliyorsunuz ama böyle bir cezadan haberiniz yok. Meğer o gün hem de duyurmadan başlamışlar cezalandırmaya.
Bugün Galatasaray’ın kapalı müdavimlerinden 12’si işte böyle bir şey yaşıyor.
Türkiye’deki statlarda daha önce hiç cezalandırılmamış bir eylem nedeniyle 12 kişi, 2 ayı aşkın süredir cezaevinde. Önümüzdeki ay 3 ila 10 yıl hapis istemiyle yargılanacakları duruşmayı bekliyorlar. Hem de suç işlemek için örgüt oluşturmaktan.
O akşam basın tribününün ve dolayısıyla gözümüzün önünde tribünlere dönüp saatini göstererek "durun hele bir maç başlasın sonra yapın yapacağınızı" diyen yönetici hakkında ise herhangi bir suçlama soruşturma yok.
Suç işlemek için örgüt oluşturup maç sonucunu manipüle ederken yakalanan oyuncunun milli takım forması giydiği ülkede oluyor bu.
Aynı suçla polisin telefon kayıtlarına yakalanmış teknik adamların hâlâ Süper Lig’de takım çalıştırdığı ülkede.
Ve asıl önemlisi. Okay Gönensin’in satırlarından: "... 2 Temmuz’da Hrant Dink cinayeti davasının ilk duruşması yapıldı. Sanık avukatlarının tavrı bile çok ürkütücüydü. Ama bu duruşmaya damgasını vuran olay, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün mahkemenin isteği üzerine gönderdiği yazıda sanıkların "bir örgüte bağlı olmadıklarını, bir arkadaş çevresi olduklarını" söylemesiydi.
Futbol stadyumlarını çirkin savaş alanlarına çeviren holiganlar "örgüt"ten yargılanacak ama örgütlü hareket ettikleri açıkça görülen, devlet içinde de ilişkileri bulunan Hrant Dink’in katilleri "arkadaş çevresi" muamelesi görecek!
Biraz vicdan sahibi olan herkes, bir an düşündüğünde büyük utanç duymalıdır adına, ülkemizin bazı insanları adına utanç duymalıdır..."
Söylenecek başka söz bırakmıyor Gönensin aslında.
Bu, aklı başında tüm futbolseverleri kedere sevk eden olayı çıkaranlar sonuçlarını göze alarak bu işe giriştiler. Bu bir tahmin değil, bunu biliyorum. "Biz çok ağır bir cezayı göze aldık" Bunu o maçtan önce söylüyorlardı. Taraftar grubundan herhangi bir gençle konuşmuş olan herkes bunu bilir.
Ama bekledikleri sonuç takımlarının sahasının 3 maç, 5 maç kapatılmasıydı. Çünkü bu ülkede durum hep bu olmuştu. Cezası buydu bu suçun.
Ancak birden iş değişti. 12 kişi, 3 ila 10 yılla yargılanacak şimdi. Yine maç sırasında kuralları değiştiriverdi birisi.
Bu işlerin cezası olmalı, hele o günkü gibi işin içinde polise darp gibi ciddi eylemlerin cezasının büyük olması şart. Ancak önemli olan insanlar yaptıkları işin cezasının ne olduğunu baştan bilmeleri. Bugüne kadar cezası 5 maç saha kapatma olmuş bir suçun sonucu bir anda 10 yılla yargılanma olamaz. Bu adil değil.
O 12 taraftar bunu bilmiyordu. Ve biliyoruz ki yolu hayatının bir döneminde tribünden geçmiş herkes, hepimiz böyle bir olayın ortasında kalabilirdik. Kalmamış olan var mı aranızda. Ve bir sabah polis bizi evimizden alabilir ve bir anda 10 yılla yargılanıyor olabilirdik. Bu adil değil. 20 yıldır bunları yapmaya yönlendirilmiş tribünleri, bir anda önceden haber vermeden böyle ağır bir cezaya çarptırmak adil değil.
Tribün şiddetini çözmenin yolu ağır cezalardır. Buna hiç şüphem yok. İnsanlar ancak yapacaklarının ağır cezası olduğunu bilirlerse bu suçu işlemeye cesaret edemezler. Bu da bir eğitim yoludur.
Ama bu 12 kişi cezanın bu olduğunu bilmiyordu.
Bu durum işlenen suç ne kadar ağır olursa olsun adil değildir. Şaka değil 10 yılla yargılanmaktan bahsediyoruz.
Ve bundan bahsetmek bile benim vicdanımı yaralıyor.
Yumruk, anneler ve çapulcular
"Galatasaray camiasına tokat atarsanız yumruğu yersiniz" Bunu bir asbaşkan söylüyor. En az bunun kadar vahim bir demece karşılık verirken. Sonra o yumruğu tribünden bir çocuk gerçekten vurunca bu kez aynı asbaşkan yumruğu atana çapulcu diyor. İşte Türk futbolunun dramı bu. Başka bir şey değil.
Diğer taraftan bir başka yönetici rakip takımın teknik direktörüne "annem yaşında" diyor. 5 sene evvel kendi takımı çalıştırırken de annesinin yaşındaydı doğal olarak. Tabii insan merak ediyor. Acaba annesi bu demece ne diyor? Ya da insan annesini böyle seviyesiz bir tartışmaya nasıl alet edebiliyor? Ya Kalli buna cevap verirse. Aynı seviyeden, anneyi kullanarak. Hakkı yok mu yani! Vehameti düşünebiliyor musunuz? Ya tribünler konuyla ilgili bir pankart açarsa?
İşi bu seviyede tutanların yönettiği bir sektörün başarılı olmasına olasılık var mı? 18 yaşındaki çocukları, milli seviyeye yükselsinler, bizi dünyada temsil etsinler diye emanet ettiğimiz şube yöneticisinin ortaya koyduğu seviye bu: "Kalli annem yaşında" Sonra tribündeki çocuk çapulcu oluyor, öyle mi?