Şimdi Ara

DH Nükleer Enerji Destekçileri Derneği [747 Destekçi] (143. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.456
Cevap
58
Favori
138.416
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
44 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 141142143144145
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sezilen

    quote:

    Orijinalden alıntı: cemezgn

    Rüzgar ve güneş bakımından oldukça verimli bir ülkede son çare nükleer olmalı.Kaldıki tüpdeki kaçağı çakmakla kontol edebilen insanların olduğu ülkede.

    Allah aşkına konuyu okudun mu, okumadın mı? doğruca söyle! En azından, ilk sayfayı okuyup, bahsettiğin problem konusunda daha önce soru soran olmuş mu olmamış mı diye göz gezdirdin mi? (bu arada tüpteki kaçak normal şartlar altında çakmakla kontrol edilebilir)


    Konuyuda okudum baştaki mesajlarıda.İmzandaki yazıdan belli yenilenebilir enerji hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğun.Evindeki tüpü açıp kontrol et bakayım ne olacak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cemezgn

    Rüzgar ve güneş bakımından oldukça verimli bir ülkede son çare nükleer olmalı.Kaldıki tüpdeki kaçağı çakmakla kontol edebilen insanların olduğu ülkede.

    Bu son çare olan şey !

    Dünyada kaç yıldır / kaç ülkede / kaç adet var ? Kaç tanesi yeni yapılıyor ve ömürleri ne kadar ?

    Türkiye en son teknoloji ile 2015/2017 teknolojilerini kullanacak . Hatta yüzölçüme göre toplamda 4 adet 40 yılda yapılmış olsa deve de kulak olmaz,

    Türkiye nin çok yakınında her türlü enerji kaynağı varken neden biz yararlanamıyoruz ? cari açık büyüyor ve ortadoğu SAVAŞ halinde? (Katledilenler müslüman bu da ilginç)

    Nükleer enerji neden denizaltı ve uçak gemilerinde kullanılıyor ?

    Nükleer enerji ile rüzgar/güneş enerjisinin toplam üretimi ne kadar?

    Bilginiz var mı?


    Not: Türkiye de nükleer Santral yok ama güneş/rüzgar enerjisi aktif kullanılıyor


    Son çare olayını 1960/1980 arasında çoktan kaçırdık....

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cemezgn
    Konuyuda okudum baştaki mesajlarıda.İmzandaki yazıdan belli yenilenebilir enerji hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğun.Evindeki tüpü açıp kontrol et bakayım ne olacak.

    konuyu okusaydın
    1) güneş enerjisi sistemlerine bu konu destekçilerinin karşı olmadığını görürdün

    2) ancak en pahalı güneş enerjisi sistemleriyle tüm Türkiyeyi donatsak dahi! Türkiye'de harcanan enerjinin çok küçük bir kısmını ancak karşılayabileceğimizi bilirdin

    3) rüzgar tribünleriyle enerji elde etmenin ekolojiyi bozduğunu, hatta barajlardan kat kat fazla doğaya zarar vereceğini bilirdin, (tabi barajların kaç canlı türünün sonunu getirdiğiyle ilgili bir bilgin olduğunu da sanmıyorum)

    4) "yenilenebilir enerji" tamlamasını ilk öğrenip dört köşe olmuş bir liseli edasıyla konuya yaklaşmayıp, bu "yenilenebilir enerji"nin, yenilir yutulur olmayan sonuçlarına her saniye katlanmakla, doğaya ne gibi zararlar vereceğimizi ve bir zaman sonra yavaş yavaş nesli tükenecek diğer canlılar gibi Dünyanın insanın yaşaması için de elverişsiz hale geldiğini görmek yerine, doğayı rahatsız etmeyecek enerji türlerini tercih etmenin daha akıllıca olduğunu anlatmaya çalıştığımızı görebilirdin, yada en azından bu yenilenebilir enerjinin zararsız kullanımı hakkında bilgi sahibi isen bu konuda bizi bilgilendirebilirdin ancak hakaret etmek daha tatmin edici oluyor kanımca,

    5) nükleer santral yalnızca enerji demek değildir, "nükleer teknoloji","nükleer tıp",... gibi yararlı bilim sahalarında ileri gitmek istediğimizi de görebilirdin

    6) nükleer enerji elde etmenin tehlikeli olduğunu hepimizin kabullendiğini ancak çok daha tehlikeli bir çok şeyin hiç konusu edilmeden kullanıldığını görürdün, örnek: 40 yıl içinde nükleer santralde kaza olup kitlelerin ölmesi olasılığı %1'den az, bu felakette ölecek insan sayısı en az 50000 en çok 150000 (santral yerine göre değişir), oran ve sayılara dikkat edelim; Tüik verilerine göre 1990-2012 yılları arasında (23yıl) Türkiyede trafik kazalarından ölüm sayısı 116000 küsür, önümüzdeki 40 yıl için en iyimser (%100)tahmin 50000 ölüm, öyleyse senin mantığınla tüm karayollarını araç trafiğine kapatalım! ve tüm özel ve kamu araçlarını toplatıp yok edelim, Ankara'dan İstanbula gitmek isteyen bisikletle gitsin. (araçlardan çıkan egzoz gazının doğaya verdiği tahribata hiç değinmedim bile, bu arada o 23 yıldaki yaralı sayısı 3.3milyon)

    not: tüp konusuna gelirsek, bir tüpte kaçak varsa sesinden ve kokusundan %90 anlaşılabilir, sesinden ve kokusundan anlaşılamayan kaçak çakmakla kontrol edildiğinde çakmak alevinde parlamalar yapacak ancak alev almayacak kadar az bir kaçaktır. Ha, burnun iyi koku almıyor veya kulağın iyi duymuyorsa kaçak olsun olmasın tüplerden uzak dur.

    not2:
    quote:

    Orijinalden alıntı: cemezgn
    Kaldıki tüpdeki kaçağı çakmakla kontol edebilen insanların olduğu ülkede.


    artık dayanamıyorum! kendi insanınızı ne kadar hakir görüyorsunuz! eğer bu milletten gocunuyorsanız ya hepimizi öldürün veya defolup gidin, nükleer enerjiyi şuanda kullanan diğer ülkelerdeki tüm insanlar, hiç hata yapmayan, yanlış yapmayan sütten çıkmış ak kaşık, hepsi yüksek kültür sahibi, hiç birinde siyasi oyunlar, dolandırıcılar, işini yanlış yapanlar yok, sadece bizim ülkede insanlar doğru düzgün iş yapamıyor öylemi !!! afedersiniz de bu sadece ve sadece sizin ve sizin gibi "düşünebilir olmayan" beyinsel evrimini tamamlayamamış canlılara ait bir fikir. Türkiye'deki medyayı takip ettiğin kadar, o gelişmiş beyinlerle dolu zannettiğin ülkelerdeki "tarafsız ve siyasi olmayan" medyayı takip edersen, Türkiyede rastlayamayacağın saçmalıklara hemde haftada en az bir kaç tanesine şahit olacağına garanti veririm.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sezilen -- 2 Mart 2014; 15:42:59 >




  • HİDROLİK (SU)
    Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarından olan su gücünden enerji
    üretimini (hidroelektrik) gerçekleştiriyor. Ancak büyük ölçekli hidrolik
    santrallerin sürdürülebilirliği de tartışmalı.
    Yapılan barajlarla oluşan baraj göllerinin doğal kaynakları olduğu kadar
    kültürel zenginliği yok etme tehlikesi üzerinde duruluyor.
    GÜNEŞ
    Güneşten enerji elde etmek, güneşin doğuşundan batışına kadar atmosferin
    içine verdiği ısı ve ışığı, insanların ihtiyaç duyduğu elektrik ve proses
    ısı (sıcak su ve buhar gibi) ihtiyacıyla buluşturup yararlanmakla mümkün
    oluyor. Burada asıl kaynak güneş ve her gün yenileniyor. Güneşin ulaştığı
    yere bir düz toplayıcı konulduğunda bunun ısısıyla 70-80 derece su elde
    etmek mümkün. Bugün bu sistem, Türkiye de yaygın olarak, ancak verimsiz
    kullanılıyor. Oysa İsveç gibi güneşi çok az gören bir ülkede bile dışarıda
    sıcaklık -4 dereceyken güneş toplayıcısından 70 derece su elde edilebiliyor.
    Güneşten daha yüksek ısı elde etmek için (130 derece proses ısı) gelen
    ışınımın çeşitli yansıtma teknikleriyle bir nokta veya çizgiye odaklanması
    gerekiyor. Bu da bir yoğunlaştırıcı, odaklı toplayıcı yardımıyla yapılıyor.
    Böylece dağınık enerji kaynağı odaklanarak, 130 derece buhar elde etmek
    üzere kullanılabiliyor. Bununla da endustrinin toplam enerji talebinin % 50
    sini oluşturan proses ısısı sağlanabiliyor.
    Güneş dünyadan yaz ve kış aylarında farklı konumlarda görünüyor. Mimari
    tasarımlarda, yaz aylarında güneşin evin içine girmesini engelleyen, kış
    aylarında ise içeriye girmesini sağlayan pasif sistemler de
    tasarlanabiliyor. Burada asıl amaç, mevcut işleri daha az enerjiyle
    yapabilmek.

    GÜNEŞTEN ELEKTRİK ÜRETİMİ
    Güneşten elektrik üretmek için yarı iletken malzemelerin özelliğinden
    yararlanılıyor. Yarı iletken malzemelerde elektronlar atomlarına gevşekçe
    bağlı. Yalıtkan malzemede bu elektronlar sıkıca bağlı, iletken malzemedeyse
    serbest dolaşımdalar. Güneşten gelen ışınımın enerjisi foton dediğimiz
    kümelerden oluşuyor. Foton miktarında enerji bir yarı iletken tabakasında
    gevşekçe bağlı olan elektronları serbestleştiriyor. İkinci bir yarı iletken
    tabakasıyla oluşturulan gerilim farkı yardımıyla serbestleşen elektronları
    hareketlendiriyor. İki yarı iletken tabakanın dışına birer kablo bağlayıp
    elektronların geçişine izin verdiğinizde bu gerilimden elektrik
    üretebiliyorsunuz.
    Bu yolla üretilen elektrik, şebekede kullanılan kaliteye getirilebiliyor.
    Binaların yüzeylerine ve çatısına monte edilen beş adet güneş pili modülüyle
    bir evin elektrik gereksinimi karşılanabiliyor.
    Bu sistem halen kamu desteği olmadan tüketici için ekonomik olmasa da,
    kullanım arttıkça maliyet düşüyor. Fotovoltaik sistem olarak adlandırılan
    güneş pilleri modülleri Türkiye de az da olsa bazı müstakil evlerde, bazı
    telefon kuruluşlarının aktarıcı istasyonlarında kullanılıyor. Güneş pilleri
    de saatlerde ve hesap makinelerinde başarıyla uygulanıyor.

    GÜNEŞTEN ISIL ELEKTRİK ÜRETİM SİSTEMİ
    Bu çok ekonomik bir sistem. Güneş ışınımının 500 aynayla yansıtıldığı bir
    kulede çok yüksek sıcaklıklara ulaşılabiliyor. Bu kuleden geçirilen bir
    akışkan yardımıyla elde edilen buhardan da elektrik üretiliyor.
    RÜZGAR
    Rüzgar, güneşin doğuşundan batışına kadar yeryüzündeki farklı yüzeylerin,
    farklı hızlarda ısınıp soğumasıyla oluşuyor. (Örneğin, deniz kayadan daha
    geç ısınır. Isınan yerdeki hava yükseliyor ve daha soğuk kısımdaki hava
    hareketlenerek rüzgarı oluşturuyor.) Hareket halindeki havanın kinetik
    enerjisine rüzgar enerjisi deniyor. Dev kulelerin üzerine monte edilen
    kanatlar yardımıyla rüzgardan elektrik enerjisi üretilebiliyor. Normalde bir
    vantilatörün kanatları döndüğünde havayı hareketlendiriyor ve
    serinliyorsunuz. Rüzgar enerjisi de bunun tam tersi bir sistemle elde
    ediliyor. Gelen hava kanatları döndürüyor, kanatların bağlı olduğu mil de
    jenaratörü çalıştırıyor. Kanatların birleştiği yükseklikte bulunan bölmeden
    aşağıya sadece elektriği ileten kablo indiriliyor.
    Rüzgar türbinleri gelen rüzgarın yönüne göre konum alabiliyor ve otomatik
    olarak kontrol ediliyor. Kanatlar kendi ekseninde hareket edebiliyor ve
    fırtına durumunda kendini durdurabiliyor.
    Rüzgar türbinleri fosil yakıt santrallarıyla karşılaştırıldığında daha
    ekonomik üretim yapabiliyor. Bozcaada daki rüzgar türbinlerinde bir kWh
    kapasite maliyeti 1000 USD iken, bir hidroelekrik santralı için 2 bin-4 bin
    USD olarak gerçekleşiyor. İşletme maliyetinin de sıfır olduğunu hesaba
    katarsak rüzgar, çok ekonomik bir enerji kaynağı.
    EUROSOLAR Türkiye tarafindan 1996 dan bu yana düzenlenen uluslararası rüzgar
    enerjisi atölye çalışmalarına katılan özel kuruluşlar bugüne kadar yaklaşık
    8 000 MW kapasiteli rüzgar güç santralı fizibilitesi hazırlayarak üretim
    lisansı için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı na başvurdular. Bu
    projelerin bugune kadar 180 MW ı gercekleşti.
    Türkiye de mevcut toplam elektrik üretme kapasitesi 41 000 MW. OECD ulkeleri
    icin 1993 yilinda yapilan bir calisma Türkiye de yılda tüketilen elektriğin
    en az iki mislinin rüzgardan karşılanabileceğini gösteriyordu. 1 Kasim 2007
    tarihinde EPDK (Enerji Piyasasi Denetleme Kurulu) na yapilan 78 000 MW
    kapasiteli ruzgar guc santrali lisans muracaati da bunu kanitlamistir.
    JEOTERMAL
    Yeraltında magmada artan sıcaklıkla yeraltı suları (özellikle deprem
    bölgelerinde) ısınıp yeryüzüne çıkıyor. Elektrik üretimi de jeotermal
    buharın gücüyle yapılıyor. Türkiye de Denizli, Kütahya ve İzmir-Aliağa
    benzeri bölgelerde jeotermal enerji kaynaklarından konut ısıtma ve elektrik
    üretimi gerçekleştirilebiliyor.
    Halen Türkiye de jeotermal enerji kaynaklarından 20 Megavat elektrik
    üretiliyor. Bu kaynaktan Türkiye de 2010 yılında 500 Megavat, 2020 yılında
    1000 Megavat elektrik kapasitesi kurulabilecek. 2000 de 51 bin 600 konut
    ısıtılırken, 2010 yılında 500 bin, 2020 yılında ise 1 milyon 250 bin konut
    ısıtılabilecek.
    BİYOKÜTLE
    Bitkiler büyürken, fotosentez sırasında atmosferden aldıkları
    karbondioksitin (CO2) karbonunu bünyelerinde biriktirip biyokütleyi
    oluştururken oksijeni dışarıya veriyorlar. Bu bitkiler yakıldığında ise CO2
    yeniden atmosfere veriliyor. Bu nedenle biyokütle yakılmasına
    "sürdürülebilir biyokütle enerjisi kullanımı" adı veriliyor. Hızlı büyüyen
    bitkilerle enerji ormanları oluşturup, bir yandan yetiştirip diğer yandan
    yakarak elde edilecek buhardan elektrik üretimi yapılabiliyor. Bu konuda
    gerçekleştirilebilecek büyük bir potansiyel bulunuyor. Türkiyenin enerji
    ormanları konusunda başlattığı pilot çalışmalar var.
    BİYOGAZ
    Hayvansal ve bitkisel atıkların çürütülmesiyle üretilen metan gazını
    depolayarak tehlikeli ve çevreye zararlı olabilecek bir gazı enerjiye
    dönüştürmek mümkün. Metan gazı daha sonra yakılarak enerji elde ediliyor.
    Çöpten, çamurdan elektrik
    Türkiye de bazı belediyeler çöp alanlarında açığa çıkan metan gazından
    elektrik üretiyor. Çöp içinde biriken metan gazı açılan kuyulardan borularla
    enerji üretim tesisine pompalanarak üretim gerçekleşiyor. Aktif gaz depolama
    sistemiyle depolanan gazların arıtılmasıyla elde edilen metan gazı yakılarak
    elektrik enerjisine dönüştürülüyor.
    Biyolojik Atıksu tesislerinden çıkan çamurdan biyogaz ve elektrik elde
    edilebiliyor. Enerji üretim sisteminin devreye girmesiyle bir yandan çamur
    miktarında azalma sağlanırken, diğer yandan da tesiste tüketilen elektriğin
    önemli bir kısmı biyogazla elde edilebiliyor.

    Kurmak kolay, kurtulmak zor...
    Nükleer enerji bugün diğer enerji kaynakları arasında hem toplumsal hem
    çevresel hem de ekonomik açıdan en maliyetli kaynak.1978 yılından beri bu
    santrallar için yeni bir sipariş verilmiyor. ABD de verilen siparişler ise
    iptal edildi. Nedeni öngörülmeyen beşikten mezara maliyetlerdi.
    Bu santralları kurmak yetmiyor, güvenlik altyapısı sisteminin de tesisi
    gerekiyor. Dünya Bankası uzun inşaat süreleri ve güvenlik sisteminin kurulma
    maliyetleri nedeniyle Türkiye de kurulması planlanan nükleer santrallara
    kredi vermedi. Bu maliyetlere Çernobil reaktöründe yaşanan kazadan sonra,
    lisanslama maliyetleri de eklendi. Nükleer santrallara lisans almak için
    alınacak önlemlerin maliyetleri en az santralın maliyeti kadar tutuyor. Bir
    de bunlara nükleer santralların kapatılma maliyetleri ekleniyor. ABD deki
    Maine-Yankee reaktörünün kuruluş maliyeti 280 milyon USD iken, sökülüp
    bertaraf edilmesinin maliyeti 2 milyar USD. Yani bir nükleer santraldan
    kurtulabilmek için kuruluş maliyetinin sekiz katını ödemek gerekiyor.

    Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar

    TÜRÇEP Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü
    Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
    EUROSOLAR Türkiye, Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği Türkiye Bolümü
    Başkanı

    Bu yazı söylediğin birçok şeyin boş olduğunu gösteriyor.Nükleer doğaya zarar vermiyor, yenilinebilir kaynaklar veriyor? Buna sadece gülebilirim.




  • http://www.dw.de/büyük-barajların-bedeli-ağır/a-15531734 adresini bir incele bu büyük barajların doğaya nasıl zararı olduğuna bir örnek,
    http://www.notdenizi.com/nesli-tukenen-canlilar-ile-ilgili-arastirma-929/ adresinde nesli tükenen bazı hayvanlar konu edilmiş, nesillerinin tükenme sebeplerine bir göz at herhangi bir barajın neler yaptığını gör..
    .
    .
    .
    barajlarla ilgili daha bir çok yayın var,
    daha önceki yorumlarıma bakarsan rüzgar tribünleri ile ilgili bilimsel yayın hakkındaki bağlantıyı paylaşmıştım, şimdi nasıl gülersin bilemem?
    Doğal hayatta diğer canlıların da yaşama hakkı var, onların yaşam hakkını yok edemezsin.




  • hep destek, tam destek.
  • Hepsi iyi hoş ama sadece İran'a uygulanan yaptırımları görünce hala nükleer silah vs. yazanları ibretle izliyorum.Onun dışında atom mühendisinin taksimi ingilizceye in my cab diye çevirmesi,çeviri google translate büyük hocalarımız hep böyle işte, bana büyük güvence veriyor şahsen.
  • cemezgn C kullanıcısına yanıt
    alıntıladığın yazı hakkında,

    Hidrolik konusunda kendi cevabını kendisi vermiş zaten, su ile enerji elde etme yöntemleri "doğaya zarar veriyor", kültürel mirasa verdiği zarar konumuz dışında geçiyorum,

    Güneş daha önce de belirttiğim gibi güneş enerjisi kullanılmalı ama Türkiye'de eksik kullanıldığı şekilde sadece binaların üzerinde veya binaların mantolama alanlarından faydalanılarak yapılmalı ancak bazı ülkelerde olduğu gibi ormanlar yok edilerek bu alanları güneş paneli tarlalarına döndürmek sadece doğa katliamıdır. Maliyet fazlalığından dolayı Türkiye'de güneş enerjisi binalarda verimli olarak kullanılamamaktadır, bu, konuda devamlı söylediğimiz bir şey, güneş enerjisini dediğim şartlarda kullansak dahi ancak kişisel enerji tüketimini karşılayabiliriz. Eğer gelecek 10-20 yıl içinde motorlu taşıtlardaki petrol ürünleri yakımının elektrik enerjili araçlara dönüşümünü de hesaba katarsak, bir evin elektrik enerjisini kendisinin üretmesi imkansız olacak, ancak baştan beri dediğimiz gibi kişisel enerji endüstriye gereken enerji yanında çok küçüktür. Gelişecek bir endüstri düşünmeyenler az enerji ile idare edebilirler, tabii ki gelecekte yenilenen teknoloji sayesinde çoğu alanda enerji gereksinimleri azalacak, ancak petrol ve türevlerinden elektriğe dönüşümde görüldüğü gibi, yeni gereksinimlerin ortaya çıkacağı da aşikar.

    Rüzgar bence en tehlikeli enerji üretim yöntemlerinden birisi çok sayıda rüzgar tribünleri kurmaktır, daha önce bağlantısı paylaşılan NewYork üniversitesinde yapılmış bir bilimsel yayın sadece bir bölgedeki rüzgar santrallerinin o bölgede yılda 1derece ısınmaya yol açtığı bunun iklim değişimiyle sonuçlananacağından bahsediyordu, bu iklim değişiminin doğal yaşama olan etkisinden bahsetmeye gerek bile yok. Daha önce de iddia ettiğim gibi Çeşmede kurulu rüzgar tribünleri Ege bölgesinde ve Akdeniz bölgesinde çoğaldığı zaman rüzgarın enerjisi alınmış olduğundan Afrika çöllerinden gelen toz bulutlarının(Türkiyede yağmur faktörü) engellenmesi ile Türkiye çölleşmeye başlayacak, yani yağmurlar azalacak kış ayları yağışsız geçecektir. Rüzgar tribünleri hiç kurulmasın demiyorum, kurulacağı yerler çok dikkatli seçilsin diyorum. İklim değişikliği etkisi olduğu sürece bir devletin ana enerji politikasını üstüne kuracağı bir konu değildir rüzgar enerjisi.

    Jeotermal sıcak su konusunda kayıpların azaltılarak verimli kullanıldığında petrol ürünlerinin kullanımını azaltacak bir konu ancak ısınma işin içine katıldığında Tanay hocamın verdiği rakamlar çok aşağı çekilecek ve yerel faydalanılabilecek durumu olduğu için, ülke enerjisinin en fazla %1 i seviyesinde bir katkısı olabilecek, temiz bir enerji.

    biyokütle ve biyogaz kullanılabilir, bilhassa biyogaz daha önemli, biyokütle uygulamada fazla bir getiri sağlamaz, çünkü elde edilecek biyokütlenin yetişmesi için gereken arazi o süre zarfında çok daha yararlı enerji çeşitleri için kullanılabilir.

    sonuç olarak yukarıdaki yenilenebilir enerji çeşitlerine bel bağlayarak nükleer enerjiden vaz geçersek, bugün ülkenin parasının %70 kadarı dışarı enerji alımı için gidiyorsa, yarın da aşağı yukarı %70 paramız enerji alımı için harcanacak demektir. Zaten saçma sapan, ne yaptığından bihaber çevre katili "çevreci örgütler"i nükleer karşıtı eylemler için el altından parayla destekleyen batının büyük enerji şirketlerinin ve bazı devletlerin bazı kurumlarının tek amacı Türkiyenin enerji konusunda kendilerine olan bağımlılığını sürdürmesidir. İşte düşünmeyenlerin önüne böyle vay çakmakla tüp kontrol eden kişiymiş, vay Taksimin ingilizcesini bilememişmiş gibi üç beş olay atar ve beyinlerini çeler kendi amaçları adına devlete karşı kullanırlar,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sezilen -- 2 Mart 2014; 18:15:32 >




  • ekle
  • Siz yapılacak santralin nasıl koşullar göz önüne alınarak yapıldığını öğrenin. 700 km hızla çarpacak uçağa bile dayanıklı. Çernobil bunun katrilyonda biri
    önlemi bile almamıştı. Termonükleer bomba dışında tüm herşeye dayanıklı çernobildeki gibi bir patlama olursa bir damla radyasyon sızdırmaz kanıtlanmış.


    NÜKLEER EN İYİSİ

    EKLE BENİ DE EKLE
  • Defalarca kez dile getirmeye çalıştım , anlayan olmadı maalesef ancak yineleyelim,Nükleer enerjinin verimliliği tartışılmamalıdır.Tartışılması gereken angarya işçilik ve ihmaller ne pek sevdiğimiz Ağaoğlu'nun kumdan evlerine benzer
    ne de her gün yanlış teşhisten kafası koluna dikilen hastaya. TAEK denilen kurumun sabıkası bu kadar kabarıkken yapılacak santral son derece tehlikeye açık bir durumda olacaktır.
  • Ekle
  • Beni de ekleyebilirsiniz. :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: SanalKabus

    Defalarca kez dile getirmeye çalıştım , anlayan olmadı maalesef ancak yineleyelim,Nükleer enerjinin verimliliği tartışılmamalıdır.Tartışılması gereken angarya işçilik ve ihmaller ne pek sevdiğimiz Ağaoğlu'nun kumdan evlerine benzer
    ne de her gün yanlış teşhisten kafası koluna dikilen hastaya. TAEK denilen kurumun sabıkası bu kadar kabarıkken yapılacak santral son derece tehlikeye açık bir durumda olacaktır.

    Defalarca anlattım anlamamışsın maalesef ancak ben de yineleyeyim, angarya işçilik ve ihmaller sadece Türkiyeyi mi bağlıyor? pek değerli Türk basınını takip etmen dolayısıyla bu ülkedeki ihmalleri daha çok görmen ,Türkiye'nin işçilik ve mühendislik açısından ihmallerle dolu olduğunu "sandırabilir"! Fransa'da o kadar nükleer santral var, Fransız basınını takip etsen Türkiye'de bahsettiğin ihmallerin çok daha fazlasını görürsün { ki, yine de yaşanan ihmallerin çoğunu göremezsin, çünkü avrupa ülkeleri "sansür" ve "baskı" konusunda büyük tecrübe sahibidirler, orada bir memur kendi kurumunu eleştirecek olsa 5 parasız kalacağını ve üstüne üstlük başka hiçbir iş bulamayacağını bildiği için devlet aleyhine hiçbir şey konuşamaz! Türkiye'de 70lerdeki öğrenci olaylarında üniversite kampüsünün kapısının dışında "insan öldürüp" kampüsün içine sığınan katili devletin polisi girip tutuklayamıyordu, benzer kanunlar hâlâ yürürlükte... bu kadarlık "üniversite özgürlüğünü" siz hiç bir avrupa devletinde göre biliyor musunuz? hayır, hatta mümkün değil, bunun 10da biri özgürlük tanısalar halkları devletlerini yıkar kargaşa olur. }
    daha önce bu konuda örnekler de verdim ama madem anlamadın bir iki tane de sana örnek vereyim: 10dklık bir google araştırması ile ilk sayfadaki bilgilerden bak neler çıkıyor, neymiş kolu kafasına dikilmişmiş, Fransada yanlış yapılan silikon protezlerden dolayı 100lerce kişinin etkilendiği şu habere bir göz at:http://www.abc.net.au/news/2013-12-10/founder-of-faulty-french-breast-implants-maker-pip-jailed/5148276
    yada Fransız devletince destek alan şu ilaç yüzünden bini bulan ölümlerden bahsediliyor:http://www.independent.co.uk/news/world/europe/scandal-of-the-deadly-diabetes-drug-subsidised-by-french-state-2169886.html
    illa kişisel örnek istiyorsan bak bir anne 8 aylık bebeğinin yanlış teşhis sonucu öldüğünden dolayı hukuki olarak ne yapabileceği hakkında bilgi istiyor:http://answers.yahoo.com/question/index?qid=20140111161118AAzMQC3

    sadece Fransada olarak yazıp(ingilizce) googleda aratıp 10 dk içerisinde bulduğum verilerin bazıları ki 1000lerce kişinin hayatına mal olmuş, haberiniz var mıydı bunlardan? yoksa daha önce duymamış mıydınız, çok yazık olmuş kaçırdığınıza, şimdi çıkıp lütfen sadece Türkler ve Fransızlar ihmalkardır, diğer ülkelerde böyle şeyler olmaz gibisinden yazılar yazmayın. Ağaoğlu konusuna gelince yaptığı yapıların kumdan olduğuna inanırım çünkü Dünyanın her yerinde betonarme binalar için çimento ile birlikte "kum" kullanılır, ancak eğer yıllarca devletin gözü önünde sahteciliklerle deniz kumunu uygun hale getirmeden inşaatlarında kullanıp 1999da toplu katliama yol açan "Veli Göçer" den bahsediyorsan, Ağaoğlu da o şekilde dayanıksız bina yapıyorsa ki bunu ilk defa duyuyorum, harekete geçip gerekli yerlere şikayetlerini yapman gerekir sanırım; forumlarda söylenip geçilecek bir durum değil. Yanlış yapan herkes cezasını çeksin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sezilen -- 16 Mart 2014; 19:32:37 >




  • Beni de ekle listeye

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sezilen

    quote:

    Orijinalden alıntı: SanalKabus

    Defalarca kez dile getirmeye çalıştım , anlayan olmadı maalesef ancak yineleyelim,Nükleer enerjinin verimliliği tartışılmamalıdır.Tartışılması gereken angarya işçilik ve ihmaller ne pek sevdiğimiz Ağaoğlu'nun kumdan evlerine benzer
    ne de her gün yanlış teşhisten kafası koluna dikilen hastaya. TAEK denilen kurumun sabıkası bu kadar kabarıkken yapılacak santral son derece tehlikeye açık bir durumda olacaktır.

    Defalarca anlattım anlamamışsın maalesef ancak ben de yineleyeyim, angarya işçilik ve ihmaller sadece Türkiyeyi mi bağlıyor? pek değerli Türk basınını takip etmen dolayısıyla bu ülkedeki ihmalleri daha çok görmen ,Türkiye'nin işçilik ve mühendislik açısından ihmallerle dolu olduğunu "sandırabilir"! Fransa'da o kadar nükleer santral var, Fransız basınını takip etsen Türkiye'de bahsettiğin ihmallerin çok daha fazlasını görürsün { ki, yine de yaşanan ihmallerin çoğunu göremezsin, çünkü avrupa ülkeleri "sansür" ve "baskı" konusunda büyük tecrübe sahibidirler, orada bir memur kendi kurumunu eleştirecek olsa 5 parasız kalacağını ve üstüne üstlük başka hiçbir iş bulamayacağını bildiği için devlet aleyhine hiçbir şey konuşamaz! Türkiye'de 70lerdeki öğrenci olaylarında üniversite kampüsünün kapısının dışında "insan öldürüp" kampüsün içine sığınan katili devletin polisi girip tutuklayamıyordu, benzer kanunlar hâlâ yürürlükte... bu kadarlık "üniversite özgürlüğünü" siz hiç bir avrupa devletinde göre biliyor musunuz? hayır, hatta mümkün değil, bunun 10da biri özgürlük tanısalar halkları devletlerini yıkar kargaşa olur. }
    daha önce bu konuda örnekler de verdim ama madem anlamadın bir iki tane de sana örnek vereyim: 10dklık bir google araştırması ile ilk sayfadaki bilgilerden bak neler çıkıyor, neymiş kolu kafasına dikilmişmiş, Fransada yanlış yapılan silikon protezlerden dolayı 100lerce kişinin etkilendiği şu habere bir göz at:http://www.abc.net.au/news/2013-12-10/founder-of-faulty-french-breast-implants-maker-pip-jailed/5148276
    yada Fransız devletince destek alan şu ilaç yüzünden bini bulan ölümlerden bahsediliyor:http://www.independent.co.uk/news/world/europe/scandal-of-the-deadly-diabetes-drug-subsidised-by-french-state-2169886.html
    illa kişisel örnek istiyorsan bak bir anne 8 aylık bebeğinin yanlış teşhis sonucu öldüğünden dolayı hukuki olarak ne yapabileceği hakkında bilgi istiyor:http://answers.yahoo.com/question/index?qid=20140111161118AAzMQC3

    sadece Fransada olarak yazıp(ingilizce) googleda aratıp 10 dk içerisinde bulduğum verilerin bazıları ki 1000lerce kişinin hayatına mal olmuş, haberiniz var mıydı bunlardan? yoksa daha önce duymamış mıydınız, çok yazık olmuş kaçırdığınıza, şimdi çıkıp lütfen sadece Türkler ve Fransızlar ihmalkardır, diğer ülkelerde böyle şeyler olmaz gibisinden yazılar yazmayın. Ağaoğlu konusuna gelince yaptığı yapıların kumdan olduğuna inanırım çünkü Dünyanın her yerinde betonarme binalar için çimento ile birlikte "kum" kullanılır, ancak eğer yıllarca devletin gözü önünde sahteciliklerle deniz kumunu uygun hale getirmeden inşaatlarında kullanıp 1999da toplu katliama yol açan "Veli Göçer" den bahsediyorsan, Ağaoğlu da o şekilde dayanıksız bina yapıyorsa ki bunu ilk defa duyuyorum, harekete geçip gerekli yerlere şikayetlerini yapman gerekir sanırım; forumlarda söylenip geçilecek bir durum değil. Yanlış yapan herkes cezasını çeksin.

    *Ben yurtdışındaki uygulamaların ve devlet politikalarının eleştirilemez düzeyde olduğunu iddia ettiğimi hatırlamıyorum.
    *Lütfen özgürlükler konusunda verdiğiniz tutarsız örneklemelerle Türkiye'de özgürlüğün Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılamayacak olduğnu en azından bana kanıtlamaya çalışmayınız , komik oluyor.Google bu konuda da size hem Türkçe hem İngilizce kaynaklardan ulaşabileceğiniz şekilde araştırmaları ve daha bugün Avrupa Parlementosu'nun Türkiye hakkında yaptğı açıklamayı bile dinlemeniz yeterli olacaktır.
    *Dünya'nın hiçbir ülkesinde yanlış teşhisten ölmemiş ya da sakat kalmamış insan yüzdesinde 0 yüzdeye sahip bir yoktur sanıyorum , bu da yine Türkiye'de ihmalkarlığın boyutunun ne kadar az veya çok olduğu için bize tutarlı veri sunamayacaktır maalesef.
    *Veli Göçer örneği nasıl sizin için bir katliam timsali ise , Ali Ağaoğlu'nun da o derece katil potansiyeline sahip bir insan olduğunu araştırmayı çok sevdiğiniz Google üzerinden yaparsanız kendi ağzından yapılan açıklamaların ne kadar trajik olduğunu görebilirsiniz.
    *İnşaatlarda kum kullanıldığını hatırlattığınız için teşekkür ederim.

    Sırf körü körüne inanmak istediğiniz şeylerin aksini kendi görüşleri çerçeversinde açıklamaya çalışan insanlara karşı lütfen üslübunuza dikkat edin. Hangi konuyu nereye şikayet edeceğimi ya da foruma nasıl yazmam gerektiği konusunda birinin iznini alacak değilim.

    Saygılar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: SanalKabus

    *Ben yurtdışındaki uygulamaların ve devlet politikalarının eleştirilemez düzeyde olduğunu iddia ettiğimi hatırlamıyorum.
    *Lütfen özgürlükler konusunda verdiğiniz tutarsız örneklemelerle Türkiye'de özgürlüğün Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılamayacak olduğnu en azından bana kanıtlamaya çalışmayınız , komik oluyor.Google bu konuda da size hem Türkçe hem İngilizce kaynaklardan ulaşabileceğiniz şekilde araştırmaları ve daha bugün Avrupa Parlementosu'nun Türkiye hakkında yaptğı açıklamayı bile dinlemeniz yeterli olacaktır.
    *Dünya'nın hiçbir ülkesinde yanlış teşhisten ölmemiş ya da sakat kalmamış insan yüzdesinde 0 yüzdeye sahip bir yoktur sanıyorum , bu da yine Türkiye'de ihmalkarlığın boyutunun ne kadar az veya çok olduğu için bize tutarlı veri sunamayacaktır maalesef.
    *Veli Göçer örneği nasıl sizin için bir katliam timsali ise , Ali Ağaoğlu'nun da o derece katil potansiyeline sahip bir insan olduğunu araştırmayı çok sevdiğiniz Google üzerinden yaparsanız kendi ağzından yapılan açıklamaların ne kadar trajik olduğunu görebilirsiniz.
    *İnşaatlarda kum kullanıldığını hatırlattığınız için teşekkür ederim.

    Sırf körü körüne inanmak istediğiniz şeylerin aksini kendi görüşleri çerçeversinde açıklamaya çalışan insanlara karşı lütfen üslübunuza dikkat edin. Hangi konuyu nereye şikayet edeceğimi ya da foruma nasıl yazmam gerektiği konusunda birinin iznini alacak değilim.

    Saygılar.

    1) sırf körü körüne inanmıyoruz, delillerimizi her zaman dillendirmekten dilimizde tüy bitti, ama okuyup delillere eleştiri getireceğiniz yerde "Defalarca kez dile getirmeye çalıştım , anlayan olmadı" şeklinde kendi görüşünü açıklamadan "taş atma"ya meyleden siz değil misiniz? "anlayacak kapasitemiz yok onun için anlamadık kusura bakma" şeklinde kabul mu edelim hakaretlerinizi? kimin üslubunun tartışılması gerektiğini bir daha kontrol edin isterseniz.

    2) Yurt dışında ki uygulamaları da eleştiriyor olsaydınız, işi "Türkler beceremez" noktasına çekmezdiniz, "Dünyada bu iş yapılamıyor, kimse beceremedi biz de beceremeyiz" açısından konuyu ele alırdınız, ancak yazılarınıza göz atarsak sadece "Türkler bu işi beceremez, diğer nükleer kullanan ülkeler o biçim kullanır" havası hakim.

    3) Beni komik bulduğunuz için memnun oldum, ancak Avrupa ve Türkiye arasında özgürlük konusundaki farkı "Avrupa Parlementosunun" ağzından dinlememi tavsiye etmişsiniz, bu konuda siz daha komik olmuşsunuz, bilmem bilir misiniz bir Türk atasözü var "kimse ayranım ekşi demez". tutarsız örnekleri söyleseydiniz, daha iyi anlayacaktım belki ama, daha geçen Almanya'da olan olayları dahi örtbas etme çabalarıyla komik duruma düşen Avrupalı basın kuruluşlarına bakarak dahi Avrupa da ki özgürlük seviyesini anlayabilirsiniz.

    4) Eh işte ben de tam onu diyorum, madem araştırma yapıp Ali Ağaoğlu denen vatandaş hakkında yanlış yaptığına ait veriler toplamışsınız, bu verileri savcılarımızla da paylaşın, her yanlış yapanı araştırmakla görevli değilim, o vatandaşı pek de tanımam, siz Veli Göçer gibi yanlış yapıyor iddiasında iseniz öyle olsun ama dediğim gibi başkasının iddiası üzerine ben gidip savcılığa şikayet edecek değilim. Eğer onun yaptığı bir dairede oturmak durumunda kalırsam, o zaman araştırırım. Ne o vatandaşın avukatlığını yaparım ne de bulunduğum sosyal ortamlarda "çamur at izi kalsın" misali delilsiz bir şekilde "dedikodusunu yapıp" zihnimde kötü bir kişi olduğu izlenimi vermeye çalışanlara izin veririm. Yargısız infaz olmaz. Delille konuşursan haber olur, aksi dedikodudur.

    5) Maksadım tartışmak değil, ama şu bilgi paylaşımı yapılan sayfada "kendi körü körüne inançlarınızı" empoze etmeye çalışmanızı anlayamıyorum. Bir bilginiz varsa kaynağıyla olaya katılın, bir fikriniz varsa fikrin kendinize ait olduğunu söyleyin, konuyu bilenler aleyhinde veya lehinde deliller sunar. Ama üç beş örnekle tüm Türk milleti için "nükleer santral yapamaz" yaftası yapıştırmanız ne mantığa ne konuşma üslubuna uymuyor. Mantığa uymadığını "nükleer santralLER yapıp işleten" diğer ülkelerde de aynı sivri uçların, benzer durumların olduğuyla ilgili örnekler vererek gösteriyorum, yine de gelmiş "Türkiye'de ihmalkarlığın boyutu" örneklerle anlaşılamaz diyorsun; öyleyse suçlamaların neden?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sezilen

    quote:

    Orijinalden alıntı: SanalKabus

    *Ben yurtdışındaki uygulamaların ve devlet politikalarının eleştirilemez düzeyde olduğunu iddia ettiğimi hatırlamıyorum.
    *Lütfen özgürlükler konusunda verdiğiniz tutarsız örneklemelerle Türkiye'de özgürlüğün Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılamayacak olduğnu en azından bana kanıtlamaya çalışmayınız , komik oluyor.Google bu konuda da size hem Türkçe hem İngilizce kaynaklardan ulaşabileceğiniz şekilde araştırmaları ve daha bugün Avrupa Parlementosu'nun Türkiye hakkında yaptğı açıklamayı bile dinlemeniz yeterli olacaktır.
    *Dünya'nın hiçbir ülkesinde yanlış teşhisten ölmemiş ya da sakat kalmamış insan yüzdesinde 0 yüzdeye sahip bir yoktur sanıyorum , bu da yine Türkiye'de ihmalkarlığın boyutunun ne kadar az veya çok olduğu için bize tutarlı veri sunamayacaktır maalesef.
    *Veli Göçer örneği nasıl sizin için bir katliam timsali ise , Ali Ağaoğlu'nun da o derece katil potansiyeline sahip bir insan olduğunu araştırmayı çok sevdiğiniz Google üzerinden yaparsanız kendi ağzından yapılan açıklamaların ne kadar trajik olduğunu görebilirsiniz.
    *İnşaatlarda kum kullanıldığını hatırlattığınız için teşekkür ederim.

    Sırf körü körüne inanmak istediğiniz şeylerin aksini kendi görüşleri çerçeversinde açıklamaya çalışan insanlara karşı lütfen üslübunuza dikkat edin. Hangi konuyu nereye şikayet edeceğimi ya da foruma nasıl yazmam gerektiği konusunda birinin iznini alacak değilim.

    Saygılar.

    1) sırf körü körüne inanmıyoruz, delillerimizi her zaman dillendirmekten dilimizde tüy bitti, ama okuyup delillere eleştiri getireceğiniz yerde "Defalarca kez dile getirmeye çalıştım , anlayan olmadı" şeklinde kendi görüşünü açıklamadan "taş atma"ya meyleden siz değil misiniz? "anlayacak kapasitemiz yok onun için anlamadık kusura bakma" şeklinde kabul mu edelim hakaretlerinizi? kimin üslubunun tartışılması gerektiğini bir daha kontrol edin isterseniz.

    2) Yurt dışında ki uygulamaları da eleştiriyor olsaydınız, işi "Türkler beceremez" noktasına çekmezdiniz, "Dünyada bu iş yapılamıyor, kimse beceremedi biz de beceremeyiz" açısından konuyu ele alırdınız, ancak yazılarınıza göz atarsak sadece "Türkler bu işi beceremez, diğer nükleer kullanan ülkeler o biçim kullanır" havası hakim.

    3) Beni komik bulduğunuz için memnun oldum, ancak Avrupa ve Türkiye arasında özgürlük konusundaki farkı "Avrupa Parlementosunun" ağzından dinlememi tavsiye etmişsiniz, bu konuda siz daha komik olmuşsunuz, bilmem bilir misiniz bir Türk atasözü var "kimse ayranım ekşi demez". tutarsız örnekleri söyleseydiniz, daha iyi anlayacaktım belki ama, daha geçen Almanya'da olan olayları dahi örtbas etme çabalarıyla komik duruma düşen Avrupalı basın kuruluşlarına bakarak dahi Avrupa da ki özgürlük seviyesini anlayabilirsiniz.

    4) Eh işte ben de tam onu diyorum, madem araştırma yapıp Ali Ağaoğlu denen vatandaş hakkında yanlış yaptığına ait veriler toplamışsınız, bu verileri savcılarımızla da paylaşın, her yanlış yapanı araştırmakla görevli değilim, o vatandaşı pek de tanımam, siz Veli Göçer gibi yanlış yapıyor iddiasında iseniz öyle olsun ama dediğim gibi başkasının iddiası üzerine ben gidip savcılığa şikayet edecek değilim. Eğer onun yaptığı bir dairede oturmak durumunda kalırsam, o zaman araştırırım. Ne o vatandaşın avukatlığını yaparım ne de bulunduğum sosyal ortamlarda "çamur at izi kalsın" misali delilsiz bir şekilde "dedikodusunu yapıp" zihnimde kötü bir kişi olduğu izlenimi vermeye çalışanlara izin veririm. Yargısız infaz olmaz. Delille konuşursan haber olur, aksi dedikodudur.

    5) Maksadım tartışmak değil, ama şu bilgi paylaşımı yapılan sayfada "kendi körü körüne inançlarınızı" empoze etmeye çalışmanızı anlayamıyorum. Bir bilginiz varsa kaynağıyla olaya katılın, bir fikriniz varsa fikrin kendinize ait olduğunu söyleyin, konuyu bilenler aleyhinde veya lehinde deliller sunar. Ama üç beş örnekle tüm Türk milleti için "nükleer santral yapamaz" yaftası yapıştırmanız ne mantığa ne konuşma üslubuna uymuyor. Mantığa uymadığını "nükleer santralLER yapıp işleten" diğer ülkelerde de aynı sivri uçların, benzer durumların olduğuyla ilgili örnekler vererek gösteriyorum, yine de gelmiş "Türkiye'de ihmalkarlığın boyutu" örneklerle anlaşılamaz diyorsun; öyleyse suçlamaların neden?

    *Kendi görüşlerim çerçevesinde olayları yorumlayıp yazıyorum dikkat ederseniz , her seferinde cevap verme ihtiyacı duyan ve savunmaya geçen taraf siz olduğunuz için herhangi bir delille bunu kanıtlama ihtiyacı hissetmiyorum.
    *Özgürlükler konusundaki görüşlerimi konuyla alakalı olmadığı için burada kesmek istiyorum nitekim boşuna başımın bu konuda ağrımasına gerek yok.Görüşlerinize saygı duyuyorum.
    *Türkler veya Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanlar herhangi bir milletten veya ırtktan daha yetersiz değildir , daha gün gibi ortada olan siyasi gelişmeler ve senelerdir devlet ihalelerinin her hükümet tarafından suistimal edildiği gerçeğini ve TAEK denilen kurumun sadece kağıt üzerinde bulunduğunu herseferinde dile getirmeye çalıştım.
    *Kişilerin kendi beyanlarını halka açık ortamlarda getirmesiyle bir suç unsuru oluşuyorsa zaten kamu davası yoluyla devlet bununla ilgilenebilir . Tabii eğer bir yerlerde arazi anlaşmanız varsa işiniz bozulsun istemezsiniz.

    Her ne kadar sevmesem de bunları buraya bırakayım , inceleyip incelememek size kalmış;
    http://www.haberturk.com/polemik/haber/684800-adres-ver-ali-bey
    http://www.internethaber.com/vay-ali-agaoglu-vay-da-vay--204225h.htm

    TAEK ile ilgili ;
    http://www.radikal.com.tr/turkiye/taekin_bes_yillik_nukleer_sessizligi-1110451

    Manisa Köprübaşı ile ilgili
    http://www.zaman.com.tr/gundem_manisada-radyasyon-degeri-sinirin-140-kati-cikti_2194815.html (Gazete Haberi)
    http://www.taek.gov.tr/basin-aciklamalari/339-2014/1227-basin-aciklamasi-02-2014.html (Yapılan incelemeye dair basın açıklaması)
    http://www.evrensel.net/haber/77699/taek-halki-yaniltiyor.html#.UyZnafl_t1A (Açıklama ardından yapılan uzman görüşü)
    http://link.springer.com/article/10.1007/s12665-009-0043-3 (İçme suyu içeriğinde bulunan radyoaktif maddeler hakkında makale)

    Nükleer santralsiz kaza listesindeyiz haberi
    http://www.haberturk.com/dunya/haber/611217-nukleer-santralsiz-kaza-listesindeyiz
    http://www.atomtek.com.tr/tr/product/ikitelli-radyasyon-kazasi-08-ocak-1999/98
    http://arsiv.sabah.com.tr/2006/10/14/gnd107.html

    Hangisinin güvenilir kaynak olduğu tabii ki görece değişmektedir. Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SanalKabus -- 17 Mart 2014; 5:25:26 >




  • SanalKabus S kullanıcısına yanıt
    Kardeşim bunlar durum tespiti, zamanında çoğu kurum içler acısı durumdaydı, hiç düzeltilmese miydi? Misal İski skandalını hatırlarsınız belki, İstanbullunun su ihtiyacını birileri ceplerini doldurmak için kullanıyorlardı, 6 ay boyunca suyu akmayan mahallelere bile kabarık faturalar gelip duruyordu, bu faturaların tahsilinden elde edilen paralar birilerinin cebine aktarılıyor, pavyon paraları oradan ödeniyordu. Kurumun paralarıyla müdürler, memurlar yurtdışına zevkü sefa yapmaya gidip duruyorlardı(tahminimce o zaman birilerinin yediği paraları toplasak ve ayakkabı kutularına sığdırmaya çalışsak büyük ayakkabı marketlerinin birindeki tüm ayakkabıların kutularına ihtiyacımız olur). O zamanlar birisi çıksa ve "İstanbul'da oturan kimse artık su kullanmasın, bu kuruma güven olmaz" deyiverse senin gibi, "alternatif su kaynakları var denizden su getirip evde temiz su dönüşümü yapın bu kurumun suyunu kullanmayın" diye tavsiye etse, mantıklı olur muydu? Sonunda gereken yapıldı...
    Pire için yorgan yakalım ve birileri yanlış yaptı diye kendimizi mi cezalandıralım? Her ay 90küsur TL elektrik faturası benim cebimden çıkıyor, enerji üretimi yapmamaya devam eden bir ülke olursak ileride daha çok ödeyeceğimiz kesin!
    Şimdi Taek'i kapatıp nükleere sırtımızı dönmeyi mi tercih edelim? yoksa nükleer santral yapma niyetiyle bu kuruma da el atarak aynı İski'de olduğu gibi düzenli bir kurum haline getirmeyi, üniversitelerle iş birliği içinde bir yapıya kavuşturmayı mı tercih edelim?
    İşi siyasete bağlayıp "bu hükümetle olmaz illa bizim parti hükümet olsun o zaman yaparız" triplerine girebilirsin pek tabii, bu bir devlet meselesi hangi hükümet gelirse gelsin yapılacak!




  • Ekle

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 141142143144145
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.