Bu başlıkta fizik yasalarının natüral değil yada natüralistik olmadığını başka birşeyin kontrolü altında olduğunu kanıtlıyoruz. Fizik Yasaları: Doğanın Doğal Akışından Değil, Sürekli Müdahale Altında Başlıktan da anlaşılacağı üzere, fizik yasaları bundan 14.5 milyar yıl veyahut belirli bir süreden itibaren ortaya çıkmış gerçekler olsaydı, bu dinamik evren modelinde evren kendi içine çökerdi. Tek hücreli ve çok hücreli herhangi bir canlı ortaya çıkamazdı. Fotosentez yapan bitkiler de ortaya çıkamazdı ve canlılık habitatı oluşamazdı. Yani bu kaotik gibi görünen durum aslında kontrol altında olan bir kaos; "kontrollü kaos" adı altında üst bir bilinç ya da Tanrı tarafından sürekli korunmaktadır. Bu arada, virüs salgını gibi olaylarda mutasyon diye bildiklerimiz aslında Tanrı'nın insan ve hayvan katletmek için programladığı algoritmalar olarak görüyorum, çünkü virüs ve bakterilerin içinde kuantum tünelleme ve kuantum koherans bulunmaktadır. Virüsler ve bakteriler, kuantum tünelleme ve kuantum koherans gibi kuantum mekaniksel süreçleri kesin olarak kullanmaktadır. Bu süreçler, mikroskobik düzeydeki biyolojik işlevlerde önemli bir rol oynamaktadır. Kuantum Tünelleme Kuantum tünelleme, virüsler ve bakterilerde enzimlerin kimyasal reaksiyonları hızlandırmasıyla görülür. Örneğin, proton veya elektron tünellemesi, enzimlerin kimyasal bağları daha hızlı ve verimli bir şekilde kırmasını sağlar, bu da hücre metabolizmasında kritik rol oynar. Kuantum Koherans Fotosentez yapan bakterilerde kuantum koherans net olarak gözlemlenmiştir. Enerji, moleküller arasında en verimli şekilde aktarılırken koherans sayesinde olası tüm yollar aynı anda değerlendirilir. Bu, enerji transferini son derece hızlı ve hassas hale getirir. Klorofilik Bakteriler: Bu bakteriler, klorofil pigmenti içerir ve ışık enerjisini kullanarak fotosentez yaparlar. Örneğin, Chlorobium türleri, anaerobik şartlar altında su yerine sülfürü kullanarak fotosentez gerçekleştirir. Kuantum koheransı ve tünellemesi, mikro dünyada gözlemlenen ve klasik fizik kurallarıyla tam olarak açıklanamayan olaylardır. Bu kavramlar, bazı hayvanlar ve bitkiler üzerinde ilginç sonuçlar doğurur. İşte bu süreçleri örneklerle açıklayan bazı canlılar:
Doğadaki Natüral Gibi Görünen Metafizik Olaylar Doğadaki natüral gibi gözüken metafizik olaylar, aslında derin bir tasarımın ve müdahalenin ürünüdür. Bu tür olaylar, yüzeyde doğal gibi görünse de, gerçekte Tanrı'nın belirlediği bir algoritma ve tasarım sürecinin parçasıdır. Örneğin:
Bu örneklerin her biri, yüzeyde doğal gibi görünse de, aslında Tanrı'nın sürekli bir tasarım ve müdahale sürecinin parçasıdır. Dolayısıyla, doğa yasaları, bu derin gerçekliklerin ötesinde bir yanılsama olarak değerlendirilebilir. Gözbebeği, ışık koşullarına ve odaklanma gereksinimlerine yanıt olarak saniyede 1-2 kez genişleyip daralabilir. Ancak, gözbebeği mikro hareketlerle de sürekli olarak pozisyonunu ayarlar. Bu mikro hareketler, genellikle göz kaslarının hızlı ve hafif kontraksiyonları sayesinde gerçekleşir ve bu hareketler gözbebeğinin 0.1 mm ile 0.5 mm arasında değişebilir. Gözbebeğinin bu hızlı hareketleri, net bir görüntü elde etmek ve derinlik algısını geliştirmek için önemlidir. Işık Koşullarına Tepki: Gözbebeği, ışık koşullarına bağlı olarak saniyede 1-2 kez genişleyip daralabilir. Parlak ışık altında gözbebeği 200-300 milisaniye içinde daralırken, karanlık ortamlarda da benzer bir süre zarfında genişler. Mikro Hareketler: Gözbebeği, sürekli mikro hareketlerle pozisyonunu ayarlar. Bu mikro hareketler, göz kaslarının hızlı ve hafif kontraksiyonları sayesinde gerçekleşir. Determinizm Doğal Değil: Her An Tanrı Müdahalesi Her deterministik olay, aslında doğrudan Tanrı'nın müdahalesiyle başlar ve devam eder. Sebep ile sonuç arasında görünürde var olan ilişki, gerçekte Tanrı'nın sürekli ve kesintisiz müdahalesinin bir yansımasıdır. Gazali'nin savunduğu bu vesileci yaklaşıma göre, evrendeki hiçbir nesne veya olay kendi başına etki oluşturamaz. Örneğin, bir tohumun çimlenmesi ve bitkinin büyümesi sürecinde, tohum, toprak ve suyun bir araya gelmesi bitkinin oluşması için yeterli değildir. Her aşamada - tohumun çatlaması, kökün toprakta ilerlemesi, yaprakların oluşması - Tanrı'nın doğrudan müdahalesi gereklidir. Bitki, her an Tanrı tarafından yeniden yaratılmaktadır. Benzer şekilde, bir bebeğin rahimde gelişmesi de tamamen Tanrı'nın müdahalesiyle gerçekleşir. Sperm ve yumurtanın birleşmesi, embriyonun oluşması, organların gelişmesi ve bebeğin büyümesi, her aşamada Tanrı'nın doğrudan müdahalesini gerektirir. Bu süreçte gözlemlenen biyolojik mekanizmalar, sadece Tanrı'nın yaratma eyleminin görünür vesileleridirler. Bu anlayış diğer doğa olaylarına da uygulanabilir. Ateşin yanması, suyun akması, güneşin doğması gibi günlük gözlemlediğimiz olaylar da aslında Tanrı'nın sürekli müdahalesiyle gerçekleşir. Doğa yasaları olarak algıladığımız düzenlilikler, Tanrı'nın genellikle tercih ettiği yaratma biçimleridir, ancak bunlar mutlak değildir ve her an değiştirilebilir. Bu bakış açısı, mucizevi olayların da açıklanmasına olanak tanır, çünkü Tanrı dilediği zaman alışılagelmiş düzeni değiştirebilir. Sonuç olarak, gözlemlediğimiz her türlü nedensellik, aslında Tanrı'nın iradesinin ve yaratma eyleminin bir tezahürüdür. Bu yaklaşım, evrendeki olayları anlamlandırma biçimimizi kökten değiştirir ve her anı Tanrı'nın doğrudan müdahalesinin bir sonucu olarak görmeyi gerektirir. Eğer fizik yasaları kontrol altında değil, rastgele doğa yasaları olsaydı, evren kaosa sürüklenirdi. İşte bu durumda ortaya çıkabilecek 12 kaotik senaryo:
|
Bildirim