Bence aşk gördüm çok tatlı, çok seksi aman tanışmalıyım değil.. Birini tanımadan onu sevemezsin... Etrafımda güzelliğine hayran kaldığım kızlar oldu elbette ama allah sahibine bağışlasın demekle yetindim. Dedim ya birisine aşık olabilmek için onu tanımalı insan... Tanıdım birisini, tam 7 yıl boyunca konuştum dertleştim, yardımlaştım.. Birlikte en sevdiğim sanatçının konserine gittik, festivale gittik, onun dışında da görüştük. Her gün onu kendime daha yakın hissetmeye başladım. Kendimden bir parça buldum onda. Hani derler ya doğru insan diye, her gün işte doğru insan bu demek için bir nedenim daha oldu onunla ilgili. Öyle güzelliği dillere destan olacak kadar değil belki ama her şey de fizikse güzellik demek değil.. Elbette yanına yakışacak biri olmalı birlikte olduğun insan ve o benim yanıma yakışabilecek en "güzel" insan.. Fiziksel özelliklerinden çok karakterine aşık oldum onun ben. Lakin onun bu hislerimden haberi bile yok, belki de vardır bilemiyorum.. Onu kaybetme korkum yüzünden konuşamıyorum onunla. Onu o kadar yakından tanıdım ki onun gibi bir insanı kaybetmem benim için büyük bir kayıp. Ona nasıl açılmam gerektiğini bilmiyorum. Duygularım karşılıklı değilse eğer onunla aramın bu kadar iyi olmayacağını çok iyi biliyorum... Aşk denilen şey nedir, hissettiğim şey aşk mıdır bilmiyorum ama onu çok seviyorum.. Ben onu delicesine severken onun bundan haberinin olmaması beni kahrediyor! Ama her şeye rağmen onun hayatımda var olması bana müthiş bir huzur veriyor..
Benimkinin tayini cikti. Gidecek, sen kacirma.
Ben misal, Ahlakli, ortulu, yolda yere bakarak yurur, bla bla bla..
KISMET.. Gidip konuscam insAllah
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Sabah erkenden gitarını alıp evden çıktı...posta kutusu boştu gene. Yoo, hayır. Beyaz birşeyler vardı. Kalbi hızla çarparken, kutuyu açıverdi.Elektrik faturası gelmişti...hem de herzamankinden "hoş" bir miktarda...Başka birşey olmadığını bildiği halde, gene kutunun içine bakti...Boş...Dışarısı, ne soğuk ne de sıcak...kapalı bir havaydı.Yağmur yağmaması için dua etti...şemsiye evde kalmıştı ne de olsa...Karşıya geçmek için trafik lambalarının yanında durdu...önünden son sürat geçen araba, bütün çamuru sıçrattı...en sevdiği siyah pardesüsü de batmıştı...karşıya geçti.Karnı açtı...Her pazar sabahı uğradığı cafe'ye gitti..."tadilat nedeniyle kapalıyız" yazısını okurken, gülümsedi...aklına mezar taşına yazılabilecek bir şey geldi "Tadilat nedeniyle oldu... açlıktan "... neyse dedi kendi kendine" o kadar da aç değildim"...sonra bi yerlerde yerim diye düşünerek yürümeye başladı. Derken yanından geçen bir grup çocuk, ona sertçe çarptı. Yere yığıldı. Karşısında, evin balkonunda oturan bir grup genç kız, gülüyorlardı...ona gülüyorlardı... Ayağa kalkarken, cebindeki bozuklukların düştüğünü farketti. Herbiri ayrı bir yöne yuvarlanıyor... çatlaklardan, deliklerden düşüp kayboluyordu.Parası da gitmişti.Bi gitarı, bi de canı vardı...Yemek yiyecek,eve gidecek parası kalmamıştı...yorgundu. Mektup yazmayan, arayıp sormayan, çok sevdiği o kızla bir zamanlar gittikleri parkı hatırladı...orada küçük çocuklar bileklik, kolye gibi hediyelik eşya satarlar...müzisyenler maharetlerini gösterir, para kazanır,kızlara hava atarlardı...Parktaki o eski nese kalmamıştı.Yolun kenarına geçti. Elindeki gitar çantasını yere koydu.
Gitarını çıkarıp, o "en" hüzünlü besteyi çaldı...sonra, o kıza bestelediği parçayı...ve bir başkasını...ve bir başkasını...çaldı...çaldı. Kulağına gelen takırtı sesleriyle kafasını kaldırdı. Gitar çantasına para dolmaya başlamıştı. Sonra, neşeli bir parça çaldı...para geldikçe,şarkılar daha bir hareketli, daha bir neşeli oluyordu...Güneş batmaya başladı... İleride zabıtalar göründü...daha fazla kalamazdı orada.Gitarı çantaya koydu ve kalktı...eve gidecek, yemek yiyecek parası vardı... belki kirayı hala veremeyecekti, bu ay...ama, hiç değilse düşürdüğünü karşılıyordu bu miktar...
Derken yağmur başladı...Eve daha çok var, diye geçirdi içinden. Ne zordu hayat!Yağmur altında yürümeyi severdi...ama yalnızken değil.Yalnızken,daha bi ağır yağıyordu sanki yağmur...Daha bir soğuk... Eve vardığında, kuşu öterek karşılamadı onu...sessizlik dolu ev, o an ürpertti...kafesin yanına gittiğinde, minik kuşu kafesin tabanında yatıyordu hiç kıpırdamadan...öylece..."ölüm" dedi..."sürprizleri seviyor" Islak giysilerini çıkardı...kuş gibi o da ölecekti, bu sefil hayatta.
Gitar çantasını açtı, kalan bozuklukları almak için. Arada beyaz bir kağıt gördü...Açar açmaz, yazı tanıdık geldi...o beyaz ellerin yazdığı notu okurken, önce heyecanlandı, sonra üzüldü...Notta: Demek hala bizim parçamızı çalıyorsun...ve yine çok hüzünlü bir şekilde. Beraber aldığımız kuşları hatırlıyor musun? Bendeki bu sabah öldü...ayrılığa dayanamadı herhalde...ama, biz insaniz, dayanabiliriz degilmi? Yarın gidiyorum bu şehirden...kendine iyi bak...hoşçakal! Anladı o an, işlediği hatayı...ne kadar da bencil olmuştu bugüne kadar. O bu şehirdeydi...ve hiç aramamıştı...o arar diye. Şimdi aynı şehirde bile olmayacaklardı. Gün batışını aynı anda izleyemeyecek, aynı ortamda aynı havayı solumayacaklardı...ama, o da affetmezdi ki...yoksa eder miydi?Dal rüzgarı affeder, ama kırılmıştır bir kere, diye geçirdi içinden...Kapı çaldı...ne de çok istedi o an için, kapıdakinin o olmasını...Bu nedenle açmadı kapıyı...o umudu taşımak istedi hep içinde...sonra uykuya daldı...uyanmamak üzere...
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme