Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (142. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
189.792
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 140141142143144
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: newmonarch

    quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    bana gore sebebi bu .Ama net olarak kanıtlanmış değil. Ancak bir ilişki olduğu ortada . yeryüzü hareketliliği ile kıtlık ve aşırı sıcakların ilişkisi de hep güneş çevirimiyle alakalı.

    Büyük çevirim işi de fantezi değil, maya diyorum ve burada kesiyorum.

    nasanın elinde geçmişe ait ciddi gözlem verileri var. Özellikle güneş patlamaları çevirimi .ben bir ara bunları de dünyadaki önemli olayları eşleştirmiştim ama nereye yazdım hatırlamıyorum. Bunları inceleyenler var ve çok ilginç tespitler var.

    http://solarscience.msfc.nasa.gov/predict.shtml

    Eşleştirdiğiniz şeyleri bulursanız çok iyi olur incelemek isterim.

    Ayrıca şu Peak Oil konusunun hepsini bilgisayara atmanın bir yolu yokmu? Çok sayfa var hepsini tek tek kaydetmem epey sürer.


    önceki yıllar internette var

    1702: Protestant revolts in France, General wars in Europe. Louis XIV in the West, Peter the Great in the North.

    1715: Scottish rebellion, depression and famine on the continent. Death of Louis XIV and big political changes.

    1725: Fiscal revolt in Scotland. Peter the Great dies. Russia enters upon 50 years of strife.

    1738: Workers' revolts in England. Wesley founds the first Methodist Society.

    1749: Tax revolt in France.

    1760: Founding of Freemasonry. Condemnation of the Encyclopedists in France.

    1767: New tariffs imposed on the British colonies in America. Revolts and boycott against these measures.

    1766-77: Declaration of Independence; American War of Independence.

    1787-88: True beginning of the French Revolution. Rioting in Paris, serious economic crisis and bankruptcy of the French State.

    1803: French economic crisis. Violation of the Treaty of Amiens. Napoleon renews the war with England.

    1814-15: Liberal rebellions in Spain and various other European countries. Uprising in France in favor of Napoleon upon his return from Elba. War; Waterloo.

    1827: Serious depression in Europe.

    1836: Another European depression. Riots in France.

    1848: Spontaneous popular revolution throughout Europe, including England and Ireland Enormous depression.

    1860-61: Revolutions in Italy. South Carolina secedes; the Civil war begins in the USA.

    1870-71: Franco-Prussian War. The Paris Commune. Apparition of Pontmain.

    1882-84: Major depression.

    1892-93: European tariff war. Stock market crash in US.

    1905-06: Russo-Japanese War: first defeat of the white man. Important revolts in Russia. Einstein.

    1917-18: Revolution and total change in Russia. Rebellion in French and Italian armies, mutiny in the German fleet. Apparitions at Fatima. Sun Yat-Sen's revolution in China.

    1928-29: The Great Depression begins. Peasant revolts in USSR against collectivization of land. Famine, bloody purges, Revolts in Serbia, Yugoslavia.

    1936-37: Franco's rebellion in Spain civil war. General strikes in France. Start of the ideological wars, Fascism vs. Communism.

    1947-48: Revolts in the Eastern satellite nations, revolts in Indo-China, Indonesia etc. Revolt of the Chinese Communists against Chiang Kai-Shek. Berlin wall crisis, etc.

    1957-58: First uprising of French colonists in Algeria. Castro's revolution in Cuba.

    1968-69: World youth revolt. The Prague Spring, then the occupation of that land. Height of the Vietnam War, World monetary crisis. Gold crisis.

    1979-80? New economic crisis? Numerous localized wars? First sign of the new religion in the USSR.

    1990-91: Triumph of the new religion in Russia? After a revolt? An important fact is that the last three peaks of solar activity will surely coincide with the last three pivotal cyclic dates of our century; the final one, 1990-91 probably marking the end of the present USSR.


    http://www.michaelmandeville.com/earthmonitor/cosmos/solarwind/Sunspot%20Cycles%20&%20Human%20History.pdf



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 19 Kasım 2013; 16:09:39 >




  • Her açıdan zorlu bir sürece girildiği görülüyor. Burada ''Felaket tellallığı'' yapılmıyor. Olması muhtemel durumların gelişeceği bu süreci çok dikkatli bir şekilde izlemeli ve ona göre hareket etmeliyiz.
  • @vezir

    Açıkcası ben 2 sene önce felan çok karamsar bir tablo çiziyordum. Ama Ray Kurzweil, Arthur C Clarke gibi adamları okuduktan sonra geleceğe olan umudum çok arttı. Geleceğin robotların dünyası olacağını, aşırı bir bolluk olacağını ve işçi sınıfının olmayacağını söylüyorlar.

    Parasız olan toplum modelleri ( Mesela Venus Project ) ile bu tip fikirlerin aşağı yukarı aynı dönemde olmasıda bir tesadüf değil.

    Son zamanlada cognitive robotics anlamında ciddi atılım yaşandı. Google Sürücüsüz arabası bunun en güzel örneklerinden biri ama daha fazlasıda var.

    http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-2507100/Is-job-threat-ROBOTS-Expert-warns-office-jobs-vanish-2018.html?ico=sciencetech

    Özellikle şu haber beni çok sevindirdi;

    http://www.theregister.co.uk/2013/11/15/google_thinking_machines/

    Program codlarında yaşanan ve Google'nin en iyi mühendislerinin dahi çözemediği problemleri, yapay zeka çözebiliyormuş.

    Bence ilerde bütün işi makineler yapacak ve insanlar bilgisayar simülasyonları içinde cenneti yaşayacaklar.

    Çok gariptir, bilgisayar sistemlerinin deccal olduğunu iddia edenlerde var, hatta Ray Kurzweil'i şeytanlıkla suçlayanlarda.

    http://www.onaltiyildiz.com/artikel.php?artikel_id=290

    Bu attığım linkleri mutlaka gözden geçirin.




  • Bahsettiğiniz durum bana göre sadece büyük bir ''yıkım''dan sonra gerçekleşebilmesi mümkün. 7 milyar insanın parasız toplum modelinde nasıl konumlandırılabileceği çok büyük bir muamma. Zaten ''yıkımlar'' düzenin stabil bir şekilde devam edebilmesini sağlar. Çok fazla derine inmek istemiyorum. İsteklerin eldeki kaynaklar ile sınırlandırılabildiği bir düzen kurulması gerekiyor. Benim düşüncem böyle.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: shintai

    Bahsettiğiniz durum bana göre sadece büyük bir ''yıkım''dan sonra gerçekleşebilmesi mümkün. 7 milyar insanın parasız toplum modelinde nasıl konumlandırılabileceği çok büyük bir muamma. Zaten ''yıkımlar'' düzenin stabil bir şekilde devam edebilmesini sağlar. Çok fazla derine inmek istemiyorum. İsteklerin eldeki kaynaklar ile sınırlandırılabildiği bir düzen kurulması gerekiyor. Benim düşüncem böyle.

    Bence kaynakların sınırsız bir hale getirilmesi lazım. Yada sınırsıza yakın.

    İçinde bulunduğumuz evren devasa boyutlarda ve biz ufacık bir gezegene hapsolmuş durumdayız.

    Bana göre insandan çok daha zeki robotlar sayesinde bütün evreni dahi kolonize edebiliriz. Einstein'in bile rüyasında göreceği şeyleri makineler belkide 1-2 dakikada teorize edebilecek.

    200 sene sonra Trilyonlarca insanın uzayda yaşamaması için hiç bir sebep yok.

    Kaynakların kıt olmasını gerektirecek te bir sebep yok. Nanoteknoloji gelişiyor. Bakın 3 boyutlu printerler neler yapıyor. 3 Boyutlu Printer ile yemek bile üretildi geçen sene.

    "Post Scarcity Economics" bunu araştırın derim.

    Şimdiden ütopya gibi görünsede bence doğru olacak. Unutmayalım ki 100 sene önce imkansız olan şeyler bu gün mümkün.

    Arthur Clarke'nin çok sevdiğim bir sözü var,

    "Eğer bir şey teorik olarak mümkünse, bütün zorluklarına rağmen eğer çok arzulanırsa başarılacaktır"

    Şuda var tabi, insanların maddi bir dünyada yaşamasınada gerek kalmayabilir.

    Geçtiğimiz aylarda, bazı Primatlara sanal objeler yüklendi ve onlarda gerçekten bunları hissedebildi. Evet olmayan varlıklar beyinlerine takılan çiplerle onlara hissettirildi!

    Yada bazı hayvanlarda, beğenmedikleri anılar beyinlerinden silindi. Bu başarıldı 2013 teknolojisi ile. İnsanda olmaması için sebep yok. Buda demek oluyorki, 2050'li yıllarda belkide simülasyonlarda müthiş hayatlar insanları bekliyor.

    Sonuçta bir şeyin gerçek olması ile gerçek hissettirmesi arasında ne fark var? Anılarımız ve diğer insanlardır aslında olayları bizim için gerçek yapan.

    Bir rüya bizi çok ilgilendirmez. Çünkü o rüyada sadece "biz" varızdır. Diğer insanlar yoktur. Ama , eğer rüyalarınıza diğer insanlarında girebildiğinizi düşünseniz, o zaman Rüyayı önemsermisiniz? Bence önemsersiniz. Neticede hepsi bir hayalde olsa orada olanların, diğer insanlar gerçek. Onlarda sizi algılıyorlar.

    Aynen multiplayer oyunlar gibi. Oyun dijital ortamta ama siz gerçek insanlarla karşılıklı oynuyorsunuz. Herkes evinden oyuna bağlanıyor.

    Dijital bir ortamdada kaynak sınırlaması çok olacağını sanmıyorum. Helede 40 sene sonranın bilgisayar teknolojisi ile.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fleetwood1991 -- 19 Kasım 2013; 23:34:18 >




  • "I am a most unhappy man. I have unwittingly ruined my country. A great industrial nation is controlled by its system of credit. Our system of credit is concentrated. The growth of the nation, therefore, and all our activities are in the hands of a few men. We have come to be one of the worst ruled, one of the most completely controlled and dominated Governments in the civilized world no longer a Government by free opinion, no longer a Government by conviction and the vote of the majority, but a Government by the opinion and duress of a small group of dominant men."

    Woodrow Wilson.
  • Thomassee kullanıcısına yanıt
    Doğru söylemiş. Bir nevi günah çıkarmış. Paylaşım için teşekkürler.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: newmonarch

    quote:

    Orijinalden alıntı: shintai

    Bahsettiğiniz durum bana göre sadece büyük bir ''yıkım''dan sonra gerçekleşebilmesi mümkün. 7 milyar insanın parasız toplum modelinde nasıl konumlandırılabileceği çok büyük bir muamma. Zaten ''yıkımlar'' düzenin stabil bir şekilde devam edebilmesini sağlar. Çok fazla derine inmek istemiyorum. İsteklerin eldeki kaynaklar ile sınırlandırılabildiği bir düzen kurulması gerekiyor. Benim düşüncem böyle.

    Bence kaynakların sınırsız bir hale getirilmesi lazım. Yada sınırsıza yakın.

    İçinde bulunduğumuz evren devasa boyutlarda ve biz ufacık bir gezegene hapsolmuş durumdayız.

    Bana göre insandan çok daha zeki robotlar sayesinde bütün evreni dahi kolonize edebiliriz. Einstein'in bile rüyasında göreceği şeyleri makineler belkide 1-2 dakikada teorize edebilecek.

    200 sene sonra Trilyonlarca insanın uzayda yaşamaması için hiç bir sebep yok.

    Kaynakların kıt olmasını gerektirecek te bir sebep yok. Nanoteknoloji gelişiyor. Bakın 3 boyutlu printerler neler yapıyor. 3 Boyutlu Printer ile yemek bile üretildi geçen sene.

    "Post Scarcity Economics" bunu araştırın derim.

    Şimdiden ütopya gibi görünsede bence doğru olacak. Unutmayalım ki 100 sene önce imkansız olan şeyler bu gün mümkün.

    Arthur Clarke'nin çok sevdiğim bir sözü var,

    "Eğer bir şey teorik olarak mümkünse, bütün zorluklarına rağmen eğer çok arzulanırsa başarılacaktır"

    Şuda var tabi, insanların maddi bir dünyada yaşamasınada gerek kalmayabilir.

    Geçtiğimiz aylarda, bazı Primatlara sanal objeler yüklendi ve onlarda gerçekten bunları hissedebildi. Evet olmayan varlıklar beyinlerine takılan çiplerle onlara hissettirildi!

    Yada bazı hayvanlarda, beğenmedikleri anılar beyinlerinden silindi. Bu başarıldı 2013 teknolojisi ile. İnsanda olmaması için sebep yok. Buda demek oluyorki, 2050'li yıllarda belkide simülasyonlarda müthiş hayatlar insanları bekliyor.

    Sonuçta bir şeyin gerçek olması ile gerçek hissettirmesi arasında ne fark var? Anılarımız ve diğer insanlardır aslında olayları bizim için gerçek yapan.

    Bir rüya bizi çok ilgilendirmez. Çünkü o rüyada sadece "biz" varızdır. Diğer insanlar yoktur. Ama , eğer rüyalarınıza diğer insanlarında girebildiğinizi düşünseniz, o zaman Rüyayı önemsermisiniz? Bence önemsersiniz. Neticede hepsi bir hayalde olsa orada olanların, diğer insanlar gerçek. Onlarda sizi algılıyorlar.

    Aynen multiplayer oyunlar gibi. Oyun dijital ortamta ama siz gerçek insanlarla karşılıklı oynuyorsunuz. Herkes evinden oyuna bağlanıyor.

    Dijital bir ortamdada kaynak sınırlaması çok olacağını sanmıyorum. Helede 40 sene sonranın bilgisayar teknolojisi ile.


    Gayet güzel yazmışsınız, bir çoğuna katıldığım düşünceler.

    Sonsuz bir evrende yaşadığımızı düşünüyoruz. Gerçekten de sonlu yada sonsuz olduğunu henüz bilemiyoruz, farklı teoremler var bu konuda.

    Teknolojimizin de logaritmik artış evresinde olduğunu varsayıyorum. 5-10 yada 25 sene içinde teknolojinin ulaşacağı yer hayallerimizle sınırlanmış durumda.

    Bu iki veriyi düşünürsek, yani sonsuz evren ve hayallerimizle sınırlı teknoloji ile, keşfedilemeyecek yer ve ulaşılamayacak bir bilinç düzeyi olmayacak.

    Ama düşünüyorum da, bütün evreni (deyim yerindeyse) işgal etmek, sömürmek ve çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak, ileride ulaşacağımız (kaynakların doğru kullanılmasıyla paralel olan) bilinç düzeyi ile çakışmıyor mu sizce?

    Belki teknolojimiz daha çok kaynak yaratmaya imkan tanıyacak, insanların tamamen beyin gücü ile çalışmalarını sağlayacak ama basit hayattan yani doğa ile birlikte yaşadığımız hayattan kopabilmemize yardımcı olacak mı?

    Aslında şu an bir deneydeyiz gibi düşünüyorum. İnsanoğlu maddi ve manevi (insani değerleri) sahip olduğu birikimleri nereye kadar taşıyabilecek? Son nokta neresi? Oraya vardığı zaman devam mı edecek, yoksa yokoluşa mı sürüklenecek?

    Bu deney sanki kontrolümüz dışında yapılıyor, bunun farkında olmadan bir süreci yaşıyoruz.

    Biraz daha konumuza dönersek, düşüncem odur ki, teknoloji seviye atladıkça bizim de bedensel olarak buna hazır olmamız gerekiyor. Şu an beynimiz belki buna en hazır organ ama vücudumuzun geri kalanı nasıl uyum sağlayacak?

    Belki öyle bir noktaya geleceğiz ki, vücudumuzu yeniden tasarlayabilecek teknolojiye sahip olacağız ve bu eşiği aştığımızda, sadece bunun gerekli kıldığı şekilde yaşayacağız. Yani bedenlerimiz bilgisayar kontrolünde olacak ve bilincimiz sanal düzeyde devam edecek.

    Dediğiniz gibi hepimiz o sanal bilinç içinde yaşayacağız. Sonsuz hayat dedikleri bu olmasın sakın?




  • Sonsuzluk nedir ben en çokta onu merak ediyorum.

    İnsan beyninin malesef bir limitleri var ve insanın sorduğu her soru malesef bu limitlerin içinde değil, dışında.

    Evet evrenle ilgili bazı şeyler biliyoruz ama hala yetersiz. Hala madde üretemiyoruz, bu sebepten ötürü insanlar birbirini parçalıyor. Fakirler ve zenginler birbirinden nefret ediyor. 1 milyar insan her gece aç yatıyor.

    Bunların çözümleri elbette olacaktır, Bilim, Dünya'yı orta çağ gibi bir rezaletten bu günlere kadar taşıdı, dahasınıda yapabilir.

    2045'te insanlar ölümsüzlüğü yakalayacakmış.

    2024'ten sonra her sene, insanın ortalama yaşam beklentisi 1 sene artacakmış.

    Zaten normalde bir insanın yaşam süresi 30 sene felandır. Onun için kızlar 13-14'ünde ergenliğe giriyor, çocuk doğurabiliyor. 30 yaşında ölecek bir kadının 13'ünde çocuk sahibi olması normal.

    Bilimsel gelişmelerle bu gün 70-80 seneye çıkartılabildi. Eskiden bu süreleri krallar dahi zor görüyordu.

    Doğum kontrolüne gerek yoktu çünkü doğal olarak doğum kontrolü zaten vardı. Bir kadın 10 çocuk doğursa 2 tanesi erişkinliğe eriyordu. Doğumda ölümler, çocuklukta ölümler.

    Bu gün ateş çıkmasına basit diyoruz. 100 sene önce kaç tane bebek yok oldu gitti sırf bu yüzden.

    Gelişme böyle devam ederse belkide 2045'te gerçekten ölümsüzlüğü elde eder insanoğlu. Ama nasıl olur sonsuz bir hayat orasını kestiremiyorum işte.




  • Ölümsüzlük insan için bu dünyada mümkün olmayacak. Biz beynimizde yaşayan varlık iddiasındaki yoklarız. İnsan dokunduğunu, gördüğünü, tattığını, duyduğunu sandığı her şeyin kopyasını beyninde algılayan zavallı bir varlıktır.15 milyar yıl önce sıfır kütleli ve sıfır hacimli bir noktanın patlamasıyla oluşan ve bizim çok övündüğümüz bilime rağmen daha zerresi bile çözülememiş evrende çok artistlenmiyor muyuz? İnsan kendini tanımaya çalışmalı bence. Ben neyim.Nasıl bir varlığım.Yokken nasıl oldum.28 yaşındaysam şuan 30 yıl önce ben neredeydim.Hadi biyolojik olarak nerede olduğum açıklanabilir de bu akıl düşünce bana nerden geldi.Düşünce ve aklım aslında ne? Sadece bir enerji mi? Peki bu enerji nedir, nasıldır, nasıl oluşmuştur nasıl olup da beyin denen organıma yerleşmiştir ya da aslında beynimde midir?

    İnsan kendini tanımaya çalışsa bile içinden çıkamayacak duruma gelecektir.




  • sayın monarch ,

    ölümsüzlük iyi birşey değil ki ölümsüzlüğü insanlara Kabul ettirebilelim. Belki gençken insan her şeye daha olumlu bakabiliyor, ama yaşlanma aslında insanoğlu için bir lütuftur.
    Yaşadıkça taleplerimizin hepsinin gerçekleşmesi için çalışma arzumuzun olduğunu göreceksiniz veya görmekteyiz diyelim.

    Bunun olmadığını bilen insan çevresi için çok büyük talepleri karşısında kaynakların daha da tehlikeye atacaktır.Bir kişi bile tüm insanoğlunu ve dünya hayatını tehdit edecek güce erişebilir olmasından daha büyük bir tehlike yoktur.

    Dünyadaki dengeler tehlikelerin kabul edilebilir sınırlar içinde kalmasıyla sürdürülebilir. Eğer talep sonsuz olursa (hayat sonsuz olursa ) kaynaklarında sonsuz olması gerekir.

    Başta enerji krizi söz konusu , hadi teknoloji ile buna bir care bulundu diyelim insanoğlunun hırs ve taleplerini frenleyecek tek ve kaçınılmaz şey bir gün toprak olabilme şansımızdır.

    --------------------------------

    sonsuzluk bedenimize değil ancak yapı taşlarımıza zaten verilmiştir. Bunun sayesinde tekrar tekrar dünya üzerinde yaşama şansına erişiyoruz .

    Belki bir çiçek olarak belki ona konan arının sindirim sisteminden geçip bal olarak , belki balı yiyen bir canlının vucuduna iletilerek . Burasını kimse dışlayamaz çünkü kimyanın zorunlu bir sonucudur . Zor olan konu ve/veya dinlerin veya değişik fikirlerin içinde açıklamaya çalıştığı şey zihin ve akıllın nasıl mevudiyet kazandığı soru ve cevabındadır.

    Sorular sabit ,

    cevapları çeşitli , farklı , anlaşılabilir ,anlaşılamayan , kabul edilebilir, kabul edilemeyen şeklinde açılımları mevcuttur

    Bunlar arasında hangisini kabul edersek veya kavrayabilirsek sonuç hep aynı olmakta bu nedenle ölümsüzlüğü talep etrmekteyiz. Bir robot olarak değişen parçalarıyla ölümsüzlüğü yakalayabilen makinaya zeka ve akıl iliştirilebilirse ilk once çevresi için faydadan tehlikeye dönüşümü gerçekleşeceği konusunda aşağı yukarı hemfikir olunulmuş , Arhtur Clarke bilimkurgu romanlarında bu konu sıkça işlenmektedir.

    Gelecek için bana gore gerçekleşmesi en mümkün olan şey sanal olarak bazı konuların halledilerek taleplerin sınırsız kaynakla çözülebilmesidir. İnsan da sizin de bahsettiğiniz gibi zihninin derinliklerine inerek doyumu yakalarak min kaynak ile dünya üzerinde yaşamını ikame ettirebilir.

    Bunu ister miyiz , herkes evet diyecektir sanırım.Ama sürdürülebilir mi , cevabı hayırdır. Öyle olmasa idi bilgisayarlar bu günkü durumuna gelmesi için bir neden olmazdı.


    35 sene evvel Texas marka bir hesap makinesine dahiyene ve mucizevi bir buluş olarak bakarken , bugunun bilgisayarlarını Arther Clarke gibi görüyorduk o zamanlar Bugün hayller gerçek oldu ama yaşama katılan artı zevki ciddi olarak tartışılabilir. Kaynakları aşırı tüketerek üretilen makina ile ne yapılıyor , belki işlemcisi voyager 1 ver 2 uzay araçlarından kat ve kat üstün ama henüz bir bebeğin talebine yetişmek için tasarlanmaya devam ediliyor.

    Ne için , hep arz talep yarışına maydonoz olmak için maalesef ...


    Böyle olmaya da devam edecek ta ki insanoğlu tamamen yok olana dek




  • quote:

    Geleceğin
    robotların dünyası olacağını, aşırı bir
    bolluk olacağını ve işçi sınıfının
    olmayacağını söylüyorlar.


    işçi sınıfının olmaması mümkün değil..
    insan emeğine ihtiyaç duyan işler mutlaka olacaktır.. bu tür işlerin yok olması şöyle dursun, azalması dahi kaosa sebep olur..
    Ağaçtan düşen yaprağı sürücüsüz bir araçla süpürürsek, normalde temizlik işçisi olacak adamı toplum düşmanına dönüştürürüz..
    Bu iş atlı arabadan motorlu arabaya geçmeye pek benzemiyor yani..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: djoz

    quote:

    Geleceğin
    robotların dünyası olacağını, aşırı bir
    bolluk olacağını ve işçi sınıfının
    olmayacağını söylüyorlar.


    işçi sınıfının olmaması mümkün değil..
    insan emeğine ihtiyaç duyan işler mutlaka olacaktır.. bu tür işlerin yok olması şöyle dursun, azalması dahi kaosa sebep olur..
    Ağaçtan düşen yaprağı sürücüsüz bir araçla süpürürsek, normalde temizlik işçisi olacak adamı toplum düşmanına dönüştürürüz..
    Bu iş atlı arabadan motorlu arabaya geçmeye pek benzemiyor yani..

    Gayette mümkün.

    Makineleşme ciddi oranda artıyor çünkü.

    2013 yılının son teknoloji robotlarına bakarsanız bunu anlarsınız.

    Dans edebilen, ev işi yapabilen robotlar dahi prototip olarak mevcut.

    Çünkü böyle bir dal var. Evrimsel biyoloji alt dalıyla ilintili Evrimsel Mekanik. Burada insan ve hayvanlar incelenerek, robotlara aktarılmaya çalışılıyor.

    Mesela çok yakın bir tarihte ( Bu yıl içinde ), kolu kopan bir kadına yapay kol takıldı. Kadın bu kolu, düşünce gücüyle hareket ettiriyor. Herhangi bir buton vs. yok. Direk beynine bağlı ve çalışıyor.

    Gene aynı şekilde , bunun dahada gelişmiş versiyonları şu an deneme aşamasında ve hayvanlarda başarıya ulaştı. Beyin gücüyle hareketin yanı sıra birde buna ek olarak hissetme duyusu eklendi.

    El çok gelişmiş bir el, bütün işleri yapıyor.

    2013'de bir kolu yapan insan oğlu, 30 sene sonra bence tümünüde başaracaktır.

    İş gücünün makinelere devredilmesi ancak kapitalizm ve scarcity ( Kaynakların azlığı ) döneminde kaosa sebep olur.

    Ancak 3 boyutlu printerler ve nanoteknoloji çok ciddi işler başarıyor.

    3D printer ile üretilen yemekleri duydunuzmu? Gelecekte kum tanesinden yemek üretilebileceğini söylüyor uzmanlar.

    Parametrelerin hepsini bir bütün olarak düşünmek lazım. Siz tek bir parametreye bakarak kaos olur diyorsunuz.

    Ona bakacak olursak endüstriyel devrimden önce nüfusun %90'ından fazlası tarım sektöründe çalışıyordu. Bu gün gelişmiş ülkelerde sadece bu oran %5.

    Endüstriyel devrim öncesi bir adam "Bu makineleri yok edelim nüfusun %90'ı yok olacak" diye düşünseydi bu gün teknoloji bu kadar ilerleyemezdi.

    1997 yılında Ibm'in Deep Blue adlı bilgisayarı, Dünyanın en iyi satranç oyuncusunu yendi. Kimine göre imkansızdı ama bunu başardı.

    Yakın zamanda, Ibm'in Watson adlı makinesi , bilgi yarışmasında birinci oldu. Şampiyonları yendi. Bu yapay zeka için müthiş bir gelişmedir.

    SPAUN firmasının tasarladığı ve insan nöronlarını süper bilgisayar yardımıyla simüle eden beyin, basit IQ Testlerini geçmeyi başardı ( 10-15 IQ düzeyinde şu an, ancak bir hayvan kadar ).

    Geliştirilmemesi için bir sebep yok.

    Dr. John Cohn 2020'de insan zekasına erişileceğini söylüyor. Ki inanıyorum kesinlikle yukardaki veriler ışığında.

    İnsanı siz çok üstün görmeyin. İnsan evrenin merkezinde değildir. Kocaman bir evrende, ortalama bir galaksinin ortalama bir yıldızı üstünde yaşayan ortalama türleriz. Bu sözler Hawking'e ait.

    Amacım aşağılamak değil. "İnsan emeğine her zaman ihtiyaç olacaktır" lafı, çok doğru değil. Elbet, böyle bir şeyi hayal etmek güç. 7-8 sene önce bu konuşmayı bir başkası bana yapsaydı aynen sizin gibi tepki verirdim. Ancak son zamanlarda gördüklerim, fikirlerimi çok değiştirdi.

    Saygılar.

    @vezir

    Olay burada kopuyor işte. "Yaşlanmak" . Tabiki yaşlı biri ölümü arzular. Yaşam sevinci yok olmuştur. Yaşlılık aslında hücrelerin yapım ve yıkımının artık azalmasıdır. Bu aslında genetik bir süreç, evrimsel açıdan avantaj sağlıyor çünkü, jenerasyonlar olmasaydı evrim olmayabilirdi.

    Bu günün kafa yapısıyla düşününce hataya düşülüyor.

    Eskiden insanın ortalama ömrü 20-30 idi. Sonradan 70-80 oldu. O zamanlarda "30'undan sonrası zarar" diyen insanlar elbet olmuştur.

    Fakat , 1000 sene boyunca, 20 yaşında olacağını söyleseler, gene ölümsüzlük fikrine karşı mı çıkarsın? Şartları bu güne göre değerlendirmeyelim. Tarihçilerin sevdiğim bir lafı vardır. "Tarih olaylarını o günün şartlarına göre değerlendirin, bu güne göre değil". Gelecekte bunun aynısı. Bu günün şartlarıyla düşününce 150 yaşına kadar yaşamak felaket gibi görünüyor. Ancak 20-30 sene sonranın medikal teknolojisi ile düşününce hiçte öyle değil. Fark buradan kaynaklanıyor.




  • Sorun uzun ve sağlıklı olarak yaşayıp yasamayacağız sorunu degil .

    sınırlı kaynaklara sahip iken sınırsız tüketim yapabilmek mümkün degil . Daha dogrusu insan nüfusunun azaltılmasının sonrasında atilabilecek bir adımdir.

    Biliyorum konu dağılacak ve dine ve anlatımlara kayacak ancak söylemekten de kendimi alamıyorum.eski kaynaklarda peygamberlerin uzun yaşamasından detaylı olarak bahsedilmisitir. İnsanoğlu oncesi yapılan denemeler veya eski kaynaklarda bahsedilen anlatımlara göre insanoğlundan daha once baska uygarlıklar dünya üzerinde yasamışlar ve bu diger nesillere bir sekilde aktarılmış olduğu icin bilgimiz olmakta.her zaman önemle vurguladığım bir konu var insanoğlunun tarihcesi icinde kayıp bölümler var ve oncesi icin araştırmaları bırakmamak gerekli .hemen maymuna bağlamasak lazım konuyu.

    süre çok uzun ve dunyanın hareketliliğini göz ardı edilerek ,''kanıt yok '' demek yeterli bir çıkarım olamaz.dunyada bir karış toprak yok ki deniz görmemiş olsun , yine bir karış deniz altında toprak yok ki kara olmamış olsun. Konu cok uzun ve bu konuda bir çok teori var terori olması , gerçekliğini yok etmeyecektir. Ozellikle bundan 10.000 yıl oncesi ile 100.000 yıl öncesindeki alan cok karanlık ve boş bir alandır, bugün teknolojiden beklediklerimizin cogu bu Aralık icinde gerceklesmis olabilme olasılığı mevcuttur , veya daha oncesinde yaşanmış olması büyük bir olasılıktir.kalıntıların bulunması sadece zaman meselesi. buna göre teknolojide farklı kaynaklar ile önceki uygarlıklar son deme erişmiş ve başarısız olmuşlardır. Yine başarısız olacaktır.tarih tekerrürden ibarettir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 20 Kasım 2013; 23:26:00 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sn.vezir, Dan Brown'ın Cehennem kitabını okudum. Yukarıda yazdıklarınızı doğruluyor, hatta kanıtlıyor.

    Dante'nin 1300'lü yıllarda yazdığı İlahi Komedya'dan bahsediliyor. Dante'nin bu kitapta yaptığı cehennem tasviri pek çok sanatçıya esin kaynağı olmuş. Bir ressam
    bu kitaptan esinlenerek, ''cehennemin haritası'' adlı tabloyu yapmış. Daha pek çok tablo yapılmış, kitaplar yazılmış. Fakat Avrupada yaşayan halklar üzerinde özellikle
    ''cehennemin haritası'' adlı tablonun çok derin tesirleri olmuş. Cehennem korkusu insanların kitleler halinde kiliselere devam etmesi sonucunu doğurmuş. Kitapta, özellikle bu tablonun kiliselere devam eden insan sayısını 3 kar arttırdığı ifade ediliyor.

    Avrupa, korkunun ve ortaçağın karanlığının içine hapsolmuş. İşte bu noktada ''kara veba'' yani ''kara ölüm'' ortaya çıkıyor. Bu öyle bir salgın ki, bazı kaynaklar Avrupa'da yaşayan tüm insanların 3/4'ünün acılar içinde çırpınarak öldüğünü ifade ediyor. Herkes en yakınlarını kaybediyor. Kiliseye gitmek, dua etmek, yalvarmak sorunu çözmüyor. Bu durum geride kalanlar için bir bilinç devrimine yol açıyor.

    Kitaptaki şu ifade çok ilginç :Ayıklama, Allahın doğal işidir.

    Sonrasında rönesans yani ''yeniden doğuş'' geliyor. Karanlık sonrası aydınlık, ölüm sonrası doğum gibi. Humanizm kavramı geliştiriliyor. Artık herşeyin insana faydası öne geçiyor. Pozitif düşünce, icatlar insan nufusunun artması sonucunu ortaya çıkarıyor.

    Thomas Malhtus, 1700'lü yıllarda konuyu inceliyor. Vardığı sonuç şu: Böyle devam ederse insanlık 2015-2020 yılları arasında yok olmanın eşiğine gelecektir.

    1900 yıllardan sonra nufus problemi pek çok düşünür tarafından incelenmiş ve transhümanizm kavramı geliştirilmiş.

    İşte ölümsüzlük fikri bu kavram ile birlikte ortaya çıkmış. Bugün Abd menşeli bir şirket, transhümanizm fikrinden hareketle bir proje yürütüyor. 2024 yılında 5. aşamanın tamamlanmasıyla, insan bilinci ve duyguları bilgisayar ortamında kopyalanacak ve ölümsüzlük gerçekleşecek.

    Fakat bu 3 boyutlu uzayda, insanın kendisini hapsetmesi demektir. Yazdığınız gibi insan bilinci zaten ölümsüzdür ve yeniden doğmak için ölmesi gerekir. Belki de sadece yeryüzünde defalarca doğmuyoruz, algıladığımız 3 boyutlu evrenin pek çok yerinde yeniden doğuyoruz. Çünkü; sadece yeryüzündeki imkanlar, tüm insanlar için gerekli fırsat eşitliğini ortaya çıkaracak yeterlilikte değiller.

    İnsanın hedefi 3 boyutlu uzayda kendisini hapsetmek değil, önce 4 boyutlu, sonra beş boyutlu, sonrasında da sonraki boyutları algılayacak şekilde faaliyette bulunmak değil midir? Hypercube konusunda yazdıklarınızdan anladığım budur.

    Zaten 4 boyutlu algılamayı başarabilirsek, 8 yada 32 kat daha fazla algılama gücüne, zekaya ve duyguya sahip olacağız. Yanlış mı düşünüyorum?




  • Bilinç kavramı üzerindeuzun sure tarışıp belki ortak bir noktaya varamayacağımız bir kavram çünkü benim de anlayabildiğim kadarıyla 3 booyutlu evrenin içimndeki mekanizmaları kullanarak bunun sadece download edilmesini sağlayabiliyoruz. Yani bilinci sıfırdan oluşturup bu şekilde yaşamımızda kullanmıyor bireysel ve toplumsal veya sonuç itibarıyle evrensel bir bilincin bu dünya üzerinde iletişim aracı olarak ve var olmanın bir yansıması olarak yararlanabiliyoruz.

    zaten 4 den fazla bir boyut içinde varız ancak benlik bilinç, öngörü gibi kavramlar sadece 3+1 boyutun bize ilettikleri değil. ''Avatar'' açıklamalar için çok güzel bir örnek,
    bunu bilinçli olarak çalıştırabilmenin mekanizmaları yine biraz ulvi konulara giriyor ancak digger boyutlarınızda hayalalerinin yansıması olan gerçeklikleri zaten yaşıyorsunuz , yani zaten ölümsüzsünüz. Sadece burada edinilen bilgiler ile bir yorum yapmak bunun bir yorumudur.

    ANcak birçok özelliğinizi daha önceden kazanıyorsunuz . Bleki DNAnın şuan için açıklayamadığımız bir mekanizması ile aktarılıyor olabilir. Zaman bunun da cevabını verecektir.
    Böyle olsa bile bir kum taneinin içinde bilinç saklı demektir ve ciddi bir bilgi demektir.

    Bizler bedenimizi ve algılarımızı kullanarak varlığımızın kanıtlarını idrak etmekteyiz. Ancak bedenin ötesinden gelen ve bedene iletilen bir algı ,bilinç, biliçaltı vb daha fakrlı konular da mevcut .

    Konu zekanın büyüklüğü değil yazılımın kollektif kullnılmasının bir yolunu bulmaktır. Böyle olduğunda insanlık geçmişini zaten bilecek ancak nedenleri için daha anlaşılabilir bir yöntem olduğunun da farkına varabilcektir.

    Bundan sonra yazacaklarım benim kendi fikirlerimdir;;;;

    Düşününüz ki teknolojinin tüm imkanları elinizde ol deyince yapabileceğiz veya koNTol altına getirebileceğiz bir bilinç olsa idi, bunu çalıştırabilmeiçin elinizde dünya bulunsa idi, hangi canlı türünü tercih ederdiniz.

    veya ileri kolonilerin son derece gelişmiş canlıları olarak bedenleri dışında yaşama fırsatını kullanabilme şansı olan varlıklar olabilseydiniz, kendinizi AVATAR olarak hangi canlıda görmek isterdiniz. Bunu tekrar tekrar deneyebilme için sadece zaman kavramını tetiklemeniz yeterli olur ve olasılıkların engine denizinde bir deneyimleme şansını yakalayabilmiş olurdunuz değil mi?

    Belki deniz altında yaşayamıyorsunuz ama bunu bir balina da deneyimlemek şansını kullanmak için sadece bilinç ve belki tam olarak anlamakta güçlük çektiğimiz kavramların yardımı yeterli olabilirdi .Bir kere oyuna dahil oldunuz mu çıkmak için ölümü beklemekten başka seçenek olmazdı. Ama Bilinç için zaten zaman kavramı geçerli değil ki, yani bir an için istemek ve süreç bir arada , VAR yada YOK karamları gibi.

    Neyse konu yine dağıldı farkındayım ancak korkularımızın da bir nedeni var ilk once ÖNGÖRÜ mekanizması bizlere bunu getirmekte.Petrol krizi öngörüsü de bunun dolaylı bir parçasıdır.Gelecekte yaşayabilceğinizi düşündüğünüz şeyler zaten sizlerin yaşayıp da daha evvel bunu hissederek paylaşımda bulunmanız olamaz mı ? Bunu sakin kafayla üzeriizde bir baskı olmadan düşününüz

    konu için basit temel sorular bulunmakta Bilinç yani CONSCIOUSNESS

    http://www.youtube.com/watch?v=VCxan2CCSPI

    http://www.consciousnessmatters.com/


    quote:

    İşte ölümsüzlük fikri bu kavram ile birlikte ortaya çıkmış. Bugün Abd menşeli bir şirket, transhümanizm fikrinden hareketle bir proje yürütüyor. 2024 yılında 5. aşamanın tamamlanmasıyla, insan bilinci ve duyguları bilgisayar ortamında kopyalanacak ve ölümsüzlük gerçekleşecek.

    Fakat bu 3 boyutlu uzayda, insanın kendisini hapsetmesi demektir. Yazdığınız gibi insan bilinci zaten ölümsüzdür ve yeniden doğmak için ölmesi gerekir. Belki de sadece yeryüzünde defalarca doğmuyoruz, algıladığımız 3 boyutlu evrenin pek çok yerinde yeniden doğuyoruz. Çünkü; sadece yeryüzündeki imkanlar, tüm insanlar için gerekli fırsat eşitliğini ortaya çıkaracak yeterlilikte değiller.

    İnsanın hedefi 3 boyutlu uzayda kendisini hapsetmek değil, önce 4 boyutlu, sonra beş boyutlu, sonrasında da sonraki boyutları algılayacak şekilde faaliyette bulunmak değil midir? Hypercube konusunda yazdıklarınızdan anladığım budur.

    Zaten 4 boyutlu algılamayı başarabilirsek, 8 yada 32 kat daha fazla algılama gücüne, zekaya ve duyguya sahip olacağız. Yanlış mı düşünüyorum?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 29 Kasım 2013; 10:26:23 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: jay jay justified

    Konu sakin fakat çok güzel şekilde ilerliyor. Özellikle kaya gazı ile ilgili paylaşımlar nedeniyle, okuyanların kaya gazı üzerine araştırma yapacakları aşikar.

    Ben yapmamayı tercih ediyorum. Bir süre için cahil ve mutlu kalmak zorundayım. Zira kamuda iş bulma çabalarım ivme kazandı. Ekmeğin kaynağını garantiye aldıktan sonra okuyup araştırmaya devam edeceğim. Şimdilik sadece izliyorum. Parmaklarınıza sağlık arkadaşlar.

    Herkese selam , en son mesajımı 1.5 sene önce atmışım epey olmuş yahu :)

    Jayjay umarım işler istediğin gibi gitmektedir.

    Meslek dalın ne onu sorabilir miyim?

    Ben de 1 sene once okulda kalan derslerimi verdim ve itu yle bağlantımı kestim, bir de üstüne hızlı davranıp da evlendim tabi.. zaten bir süredir çalışıyordum şimdi de başka bir yere geçtim ama tabii ki kafamda her zaman deli sorular Şimdilik işimden memnun gibiyim ortalama düzeyde beklentilerimi karşılıyor, fakat ilerde tabii ki değiştirmeyi planlıyorum.

    Tabii çağın gerekliliğine ve benim beklentilerime göre. Ve tabii İstanbul gibi bir şehirden uzaklaşmayı da düşünerek.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 14 Aralık 2013; 12:26:16 >




  • Mutluluklar dilerim hocam, sen turboya geçmişsin, tutamayız seni. :)

    Uluslararası ilişkiler meslek dalım. Kamuda her türlü kuruma girebiliyorum ama bir yandan da giremiyorum. Torpil had safhada. Anlatsam gülersiniz, öyle abuk-subuk işler dönüyor. Neyse, kamuda iş arayışlarıma ara verdim, hobi olarak ilanlara bakıyorum şimdilik. Askerliği aradan çıkarıp özele geçeceğim dönüşte. İngilizce biliyorum, 1,74 metreyim, 70 küsür kiloyum, taliplerimi bekliyorum.

    Şaka bir yana, özel sektör için iş pozisyonları ayarlayabilecek varsa, 2014'te iletişime geçebiliriz. Gıda sektörüne gireceğim aksi halde, kendi işimi kuracağım. Risk or not to risk anlayacağınız.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Paranın karşılıksız olması ne demek yahu? Haberi yazan paranın zaten karşılığı olmadığını bilmiyor sanırım. MB'nin %54'ü ne zaman BOE'nin oldu? Benim bildiğim devletin payı hep %51'di. Bu habere kaynak gösterebilir misiniz? Ayrıca verdiğiniz bağlantılar çalışmıyor.

    Bu altınların buhar olması durumu uzun yıllar önce ABD'de yaşanmış. Çocuk aklıyla düşünmek lazım. Şekerlerinizi başka çocuğa neden emanet edesiniz ki? Kaddafi'nin ve Libya'nın bankalardaki dolarlarına el kondu. Esad'ın öyle. Öncesinde Saddam'ın da el konmuştu. Altın da farklı değil. Yastık altındaki altın belki hırsızlık riskiyle karşı karşıyadır ama elinizle götürüp bankaya verirseniz hırsıza kendi elinizle götürmüş olursunuz. TCMB altını sınırdan çıkardığı anda o altın artık TCMB'nin değildir. Aslında her şey çok basit. TCMB şu kadar altınım var diyor mu? Göster kardeşim. Yalnızca hissedara değil, herkese göster. Bunu yapmıyorsa güvenmeyeceğiz. Kendi altınımızı edinip kendi kasamızda saklayacağız. Kağıt paranın değeri bir gecede sıfıra inebilir. Toprak ve altın dışındaki değerler geçici. Herkese bankaya verilen paranın emanet değil, rehin olduğunu düşünmesini öneriyorum. Bankaya verilen altın ise açıkça çalınmıştır. Böyle bir şey yaptıysanız hemen elinizdeki değersiz kağıtları geri verip altınınızı altın satan bankalardan veya piyasadan tekrar alın. Çevrenizdekileri de uyarın, bunun böyle olduğunu bilsinler.

    Altın bugün normal seyrinde ilerliyor fakat konut fiyatlarının düşmesiyle krizin yükselmesi anında altın da en değerli elementlerden biri haline gelir tahminen.. Herkesin aynı algıya sahip olduğu bir durumda bankaya altın koymak kabul edilebilir fakat algı değiştiği anda o banka altınlara el bile koyabilir.

    Ve tabii altınla birlikte arsa, toprak.. Biraz da ortaçağa dönüş hafiften.

    Algı yönetimini ve değerlendirmesini iyi yapmak lazım.. Bugün apartman dikilebilecek bir arsa, yarın üzerinde tarım yapılabilir diye değerli olabilir.

    Ben ilk aşamada yine 2008 Lehman tarzı bir ciddi kırılma yaşanacağını tahmin ediyorum.. Bilinçli ya da bilinçsiz dünya ekonomisinin frenine asılma hali gibi.. Bu sürede tekrar eski kapitalist alışkanlıklar devam edecektir. Bize nispeten benzeyen İspanya'ya bakılabilir.

    Büyümenin durması ve küçülmeye geçmek insanlık tarihinde olmamış bir olay.. Bunun sonuçlarını net olarak kesitmek ve bir çerçeve çizmek kolay değil.




  • 
Sayfa: önceki 140141142143144
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.