|
Bildirim
|
Konuyla ilgili çok güzel bir derleme:
1* ikinci dünya savaşının ardından yalta'da buluşan rusya, ingiltere ve amerikan başkanları daha fazla "birbirleriyle savaşmamak" üzere anlaştılar ve dünyayı paylaştılar. çok kısa bir süre sonra stalin kars ve ardahan yöresinde hak iddia edince ülkede "komünist tehlike" patlak verdi. bu tehlike karşısında türkiye amerikanın başını çekti nato kanadına kaydı. ilerleyen yıllarda başka bir ülkede devrim yaşanıyor ve bu ülke sovyetler birliğinin oluşturduğu bloka kayıyordu: küba devrimi... 2* dünya yeni bir savaşa doğru sürükleniyordu: soğuk savaş. 1950'li yılların sonuna doğru amerika ve rusya'nın başını çektiği iki kutuba ayrılıyor, savaş tehditlerinin arttığı, askeri harcamaların tavan yaptığı senelere giriliyordu. soğuk savaş boyunca amerika ve rusya asla pes etmedi, dünya senelerce çok büyük bir savaşın çıkacağı telaşı ile yaşadı. fakat mücadelenin sonunda sovyetler birliği çöktü. böylece amerika'nın savunduğu liberal ekonomik sistem dünyaya hakim konuma ulaştı. dağılan sovyetler birliği gücünü büyük oranda kaybetti ve soğuk savaş sona erdi. sovyetler birliğinin dağılmasından uzun bir süre boyunca rusya asla amerika'ya kafa tutabilecek konuma ulaşamadı. taa ki 2014 baharına kadar. 3* sovyetler birliği döneminde devlet hemen her alana hakimdi. kurumların büyük bir bölümü devlete aitti. sistem çökünce devletin başına boris yeltsin getiriliyor ve böylece amerika'nın istekleri doğrultusunda sistem değiştiriliyordu. rusya liberal ekonomik düzene sokulmaya çalışıldı. yedi yıl süren uruguay müzakerelerinin ardından gümrük tarifeleri indirildi, bütün ülkelerin piyasaları dünyaya açıldı. uluslar üstü bir kurum, dünya ticaret örgütü, dünya ticaretinin jandarmalığını yapmak ve liberalleşmenin önünü daha da açmak üzere cenevre’de kuruldu. devlet kurumları hızlı bir şekilde amerikan güdümündeki rus işadamlarına yok pahasına satılmaya başlandı. devlet öyle hızlı küçülmeye başlamıştı ki, rusya’ya uygulanan şok terapi ile birlikte ülke ekonomisi 1990’ların sonunda yüzde 40 küçülmüştü. yaşanan durum halkta ciddi bir endişe yaratıyor, devletin orantısız çözülmesi ve 1998 yılında yaşanan kriz ortamı bir politikacıya inanılmaz yarıyordu. bu politikacı iki sene sonra liderliğe yükselecekti: putin. 4* putin'in gelişiyle beraber rusya'yı kontrol etmeye çalışan odakların oyunu bozuldu. devlet yok pahasına sattığı kurumları geri almaya başladı. putin'in talimatıyla bu kurumları satın alan amerikan güdümündeki genç rus iş adamları tutuklanıyor kaçabilenler kaçıyordu. hatta onlardan bir tanesi ingiltere'ye yerleşiyor ve bir kulüp satın alarak medyanın gözbebeği haline geliyordu: roman abramovic... 5* putin ülkeyi 14 yıldır idare etmesine karşın asla macera peşinde koşmuyor, ülke ne eski sosyalist yapısına geri dönüyor, ne de kontrolsüz liberalleşen bir amerikan güdümüne giriyordu. rusya zaman içerisinde batı ile uyumlu fakat asla müttefik olmayan bir politik sahaya yerleşti. bu politik duruş dünyaya uzun bir süre barış getirdi. taa ki batı'nın dünyanın belirli bir bölgesine çıkardığı karmaşaya dek: arap baharı... 6* kaddafi 40 yıldır lideri olduğu libya'ya huzur getirmişti. her ne kadar ülkesi refaha ve huzura kavuşmuş olsa da kaddafi bir diktatördü ve her an istediğini yapacak güce sahipti. nitekim 2010 yılından itibaren sık sık "petrol için yeni para birimi oluşturma" fikri onun sonu oldu. 2011 yılında patlak veren arap baharı önce kaddafi'yi yuttu. diktatör halkı tarafından parçalandı. böylece rusya önemli ilişkilere sahip olduğu libya'yı kaybetti. libya başını fransızların çektiği koalisyon tarafından işgal edildi. fransa'nın libya konusunda atak ve istekli olmasının nedeni dünyanın sayılı kuruluşlarından biri olan "total" petrol şirketiydi. şirket libya petrollerine gözünü dikmiş ve muhtemelen fransız hükümetini müdahale için zorlamıştı. fakat bu pek de kolay olmamıştı. 7* dünyayı ciddi biçimde sarsan 2008 ekonomik krizi aslında bir çok ekonomist için beklenen birşeydi. zira başını fransız bir ekonomistin de çektiği grup deregüle vaziyette olan finans sisteminin hızlıca regüle edilmesini yani denetlenmesini istiyordu. bunun karşısında olan liberal gurup finans sisteminin daha serbest olmasını ve yatırımların maksimum seviyede kalmasını talep ediyordu. obama seçim vaadlerinde sık sık "sistemi regüle edeceğinden" bahsediyor, seçime giriyor ve kazanıyordu. buna rağmen sistem asla regüle edilmedi. sistemin en riskli noktası derecelendirme kuruluşlarının özel olmasıydı. devlet asla derecelendirme kuruluşlarını denetlemiyor, bu kuruluşların piyasaya önerdiği ve derecelendirdiği kağıtlar bir çok yatırımcı tarafından tercih ediliyordu. sonunda beklenen oldu, bu kuruluşların şiddetle önerdiği ve güvenli bulduğu kağıtların büyük bir bölümü battı. böylece bu kağıtlara sahip olanlar ellerinde olanların tümünü kaybetti. bu kağıtları sigortalayan sigorta şirketleri büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. böylece derecelendirme kuruluşlarından tutun, dünyanın bir çok yerindeki yatırımcılara ve sigorta şirketlerine varan bir çok ekonomik figür zarar gördü. bu nedenle ortaya derin bir finans krizi çıktı. zayıf olan şirketler borçlarını kapatmak için kredi bulamadı. böylece iflaslar ortaya çıktı. bu yaşanan olayların sonunda bir çok derecelendirme kuruluşuna soruşturma açıldı. bazı ekonomistler tutuklandı. fakat tüm bunlara rağmen sistem regüle edilmedi. bazı büyük şirketler ise bu işten karlı çıktı, batan bir çok şirketi bu büyük şirketler satın aldı. regülasyon taraftarları haklı çıkmıştı. bu gurubun en önde gelen ismi ise tanıdıktı: imf başkanı dominique strauss kahn... kahn ısrarla bu sistemin yanlış olduğunu ve düzeltilmesi gerektiğini haykırmıştı. sonra ne hikmetse başına gelmedik kalmıyor. 2011'de tecavüz suçlamasıyla tutuklanıyordu. kefalet talebi reddedilen kahn medya tarafından linç ediliyor ve kelepçeli fotoğrafları basına servis yapılıyordu. fransa cumhubaşkanlığı için çalışma yapan kahn imf başkanlığından istifa etmek zorunda kalıyor ve sonra hapse mahkum oluyordu. küresel çetelerin affı yoktu. 8* rusya kaddafi'nin düşmesiyle birlikte arap baharının diğer müttefiklerini de yutacağı endişesine kapılıyor ve tüm gücüyle bir iç savaş yaşayan suriye'nin yanında oluyordu. bu nedenle amerika suriye politikasını değiştirmek zorunda kalıyordu. brzezinski bu politikanın zaten hatalı olduğun deklare etmişti. brezinski'nin açıklamarından birkaç hafta sonra suriye'de esad'a karşı savaşan el nusra örgütünün tepedeki iki ismi kavga etti. ebu bekir el bağdadi kendi örgütünü kurmak üzere el nusra'dan koptu ve böylece ışid kuruldu. bu gelişme üzerine amerika'nın suriye'ye müdahale etmesine imkan tanıyan terör kartı devreye girdi. fakat tam da bu esnada putin öyle bir hamle yaptı ki, tüm herşey allak bullak oldu: ukrayna olayları... 9* batı, hem kuzey afrika'da hem ortadoğuda hem de ukrayna'da aynı anda faaliyetteydi. tüm bu faaliyetler rusya'nın aleyhineydi. libya'nın kısa sürede düştüğünü gören rusya ukrayna'nın da düşmesine tahammül edemezdi. ukrayna 1991 yılında sovyetler birliğinden ayrılmış, 2004 yılında george soros destekli olduğu iddia edilen turuncu devrimle batı yanlısı sisteme kaymıştı. 2014 başlarında ise ab ile bütünleşmek için anlaşma imzalamak üzere olan ukrayna rusya'nın araya girmesiyle son anda anlaşmadan vazgeçti. bunun üzerine ortaya çıkan sokak hareketleri neticesinde ukrayna karıştı. putin son anda ukrayna'yı kaybetmekten kurtulmuştu. fakat bu durumun böyle gitmeyeceğini biliyordu. işte bu olayların yaşandığı esnada çok radikal bir karar alan putin kırım'ı ilhak etti ve topraklarına kattı. batı neye uğradığını şaşırdı. böyle bir hamleyi asla beklenmiyordu. nato derhal toplandı, ciddi bir uyarı verildi fakat putin gemileri yakmıştı. libya'da yaşananların tekrarlanmaması için suriye ve ukrayna'ya sıkıca sarıldı. rusya batıya meydan okuyordu. putin bununla da kalmıyor ve ukrayna'da bulunan rus yanlılarına silah dağıtıyordu. son olarak rus ordusu da ukrayna sınırına dayanınca ipler an ipler koptu. 10* amerika bu hamleye karşılık kendi hamlesini yaptı. böylece 2014 yılının bahar ayında yeni bir savaş başlamış oldu, bu savaş bilinen "askeri savaş" değildi. bu savaş "ekonomik savaş"tı. ilk aşamada rusya’ya vize muafiyeti müzakerelerinin askıya alındığını duyuruldu. nato da rusya ile tüm işbirliğini gözden geçirme kararı aldığını açıkladı. ardından amerika derhal rusya ile ticaret yapan müttefiklerinin bu ticaretleri sonlandırmasını istedi. böylece rusya'ya karşı batı ambargosu başladı. fakat fransa rusya'yla yapmış olduğu 1 milyar euro'luk anlaşmanın iptal edilmesi halinde zararının karşılanmasını istedi. aksi taktirde anlaşmayı bozmayacağını duyurdu. rusya ile fransız total petrol şirketinin sıkı ilişkileri bulunuyordu. bunun yanında doğu avrupa ülkeleri de bu ambargodan olumsuz etkilendi. çünkü bu ülkelerin savunma sistemleri rus yapımıydı. bu nedenle ruslardan aldıkları mallar ruslara sattıkları mallardan fazlaydı. amerika'nın ambargo hamlesi ilk etapta ruslardan çok avrupa ülkelerini vuruyordu. 11* amerika bir kaç gün içinde yeni bir hamle yaparak iki rus bankasının avrupaya girmesini yasakladı: gazprombank ve veb. gazprom rusya'da çıkan doğalgazı yönetirken veb ise petrolü yönetiyordu. bu şirketler büyük oranda devlete aitti. bu hamle ile rus bütçesinin %40'ını oluşturan doğalgaz ve petrol ihracatın kesilmesi hedefleniyordu. fakat madalyonun bir de öteki yüzü vardı. bir çok avrupa ülkesi rus gazıyla ısınıyordu. rus gazının yasaklanması demek avrupa'nın kışın gazsız kalması demekti. bu nedenle ambargonun sadece "petrol ve gaz arama faaliyetleri ile sondaj faaliyetlerini" kapsaması kararlaştırıldı. rusya ise bütçesinin %40'ını hedef alan bir ambargo yaşamamak bu durumu kabullendi. fakat işin komik yanı iki amerikan şirketi rusya ile kutuplarda sondaj ve petrol arama faaliyetleri güdüyordu. bu faaliyetlerin toplam hacmi 4 milyar dolar civarındaydı. böylece amerika da bu ambargo nedeniyle zarar görmüş oluyordu. fakat bu iki şirket 4 milyar dolarının kaybolma pahasına ambargoyu destekledi. amerika ortaya çıkan bu gaz krizini kökünden çözmek ve avrupa'yı rus gazı tehdidinden kurtarmak için başka bir yol arayışına girdi: akdeniz'de gaz arama faaliyetleri... şimdi kıbrıs'ta yaşanan "gaz arama" tartışmalarının neden bu kadar önemli olduğunu anladınız mı? 12* rusya amerika'nın ikinci hamlesine karşılık yeni bir hamle yaptı: yaş sebze ve meyve ithalat yasağı... rusya ab ülkelerinden ciddi miktarda yaş sebze ve meyve ihtalatı yapıyordu. getirilen yasakla birlikte bir çok avrupa ülkesindeki tarım faaliyetleri zarar görecekti. amerika ise ab nezdinde bir fon oluşturacağını ve ürünü elinde kalan ab'li tarımcılardan bu ürünlerin satın alınacağını açıkladı. satın alınan bu ürünler ücretsiz olarak kamu kuruluşlarına ve okullara dağıtıldı. yaşanan bu ekonomik restleşmeler karşısında putin bu durumdan çok da endişe ediyor gibi görünmüyordu. rus lider, ortada ekonomisi yeniden gerilemenin eşiğinde bir avro bölgesi varken, rusya zaten kemer sıkmaya çoktan alışmışken, ambargo savaşına girilmesi halinde ilk pes edecek tarafın henüz ekonomik durgunluktan çıkamamış olan batı olacağını düşünüyordu. 13* aradan geçen bir kaç aya rağmen ne rusya ne de rus ekonomisi ciddi bir sıkıntı yaşamayınca üçüncü hamle de devreye sokuldu. önceki hamlelerden farklı olarak rusya’nın önemli enerji ve savunma şirketleriyle bazı büyük bankalarını hedef alındı. bunların yanında ek olarak askeri alanda faaliyet yürüten rus şirketler kategorisine, kalaşnikof üreten ıjmaş, tank ve zırhlı araç üreten uralvagonzavod, s-300 füze sistemleri üreten almaz-antey, bazalt füze fabrikası, askeri elektronik donanım firması kret, sozvezdiye şirketi, rusya makine kimya npo maşinostroyenye ve askeri sanayi cihazları üreten cihaz mühendisliği bürosu girdi. bu hamle neticesinde rus rublesi new york borsası'nda %5 değer kaybı yaşadı. fakat putin geri adım atmadı, bizzat açıklama yaptı ve “rusya ile yaptırımlar diliyle konuşmak anlamsız. abd’nin, yaptırım silahını kullanmaya devam etmesinin bumerang etkisi yaratacağı unutulmamalı. rusya ekonomisi zarar görecek mi? görecek. abd ekonomisi de bu işten zarar görmeden çıkmayacak. washington tarafından atılan adımlar abd ile rusya arasında ilişkileri çok daha büyük çıkmaza sokmak anlamına geliyor” dedi. buna karşılık obama ise "abd'de faaliyet gösteren rus şirketlerin mallarının dondurulacağını" söyledi ve "abd dediğini yapar" diyerek kararlılığını gösterdi. savaş gittikçe kızışıyordu. 14* putin'in geri adım atmaması üzerine üçüncü hamlenin vitesi artırıldı. yaz sonu gibi tüm ab ülkelerinin de ambargoya katılması sağlandı. önceki şirketlere ek olarak rusya'nın en büyük bankası olan sberbank'ın avrupa ve abd'deki faaliyetleri durduruldu. bankadan kredi alınmayacak ve bankaya kredi verilmeyecekti. rus ticaret şirketleriyle ekonomik anlaşmalar durdurulacaktı. rusya'nın enerji, savunma ve sanayi gibi alanlarda abd ve avrupa birliği üyesi ülkelerden kredi almasının önüne geçilecekti. eylül ayında rus yapımı arabaların avrupa'da satışı yasaklandı. askeri anlaşmalar iptal edildi. silah satın alma anlaşmaları feshedildi. avrupa'da iş yapan ünlü iş adamlarının vizeleri iptal edildi. hesapları donduruldu, iş yapmalarının önüne geçildi. tüm bu gelişmelere karşın rus tarafı yeni bir hamleyi uygulamaya koydu. rusya ab'nin ambargosuna karşı olarak yeni bir ülke ile yakın ilişki kurmaya başladı. hatta bu ülke ile yeni bir "serbest ticaret anlaşması" imzaladı: türkiye! 15* rusya ilk olarak ab ülkelerine koyduğu yaş sebze ve meyve ithalatı yasağına karşın bu gıdaları türkiye'den almıştı. ilerleyen zamanlarda yaşanan yeni ambargolar türkiye ile rusya'yı daha da yakınlaştırmış ve bu yakınlaşma bir serbest ticaret anlaşması ile pekiştirilmişti. işte tam ta bu olaylar üzerine çok önemli bir gelişme yaşandı. belli ki birileri türkiye'yi ufaktan cezalandırmak istiyordu: kobani olayları. tam da türk-rus ilişkilerinin ısındığı dönemde ışid türkiye sınırına iyice yaklaşıyor ve kürt bölgesi olan kobani'de katliamlar yapmaya başlıyordu. bu katliamlar suriye ve ıraktaki kürtler tarafından önlenmek isteniyor fakat türkiye bu konuda ışid'le karşı karşıya kalmak istemiyordu. tam da bu noktada, 6-10 ekim tarihleri arasında kobani olayları patlak verdi. güneydoğu bölgesinde ciddi bir ayaklanma çıktı ve türkiye ciddi bir karışıklık tehlikesi yaşadı. şimdi kobani'nin neden bu kadar önemli olduğunu daha iyi anladınız mı? 16* tüm bu yaşananlar esnasında rus ekonomisi de ciddi anlamda yara alıyordu. rusya, 2008 krizi öncesi yüksek seyreden petrol fiyatlarının da etkisiyle %7-9 arası büyüme sağlamış, 2008 krizi sonrası ise %4-5 bandı arasında büyüme performansı kaydetmişti. özellikle 2012'den itibaren büyüme performansı gerilemeye başlarken, 2013 yılında %1,3 büyüme kaydedildi. ambargolar sonrasında ise rusya 2014 ilk çeyrekte %0,9 ikinci çeyrekte ise %0,8 büyüdü. ımf 2014 yılı rusya büyümesini %0,2 olarak tahmin ederken, 2015 büyüme beklentisini %1.00'den %0,50'ye çekti. benzer şekilde dünya bankası da 2014 büyüme öngörüsünü %1,1'den %0,5'e, 2015 öngörüsünü ise %1,2'den %0,3'e çekti. 17* tam da bu günlerde hiç yaşanmayacak birşey yaşandı. yıl başında amerikan ambargosuna rağmen anlaşmaları iptal etmeyen fransa'nın en büyük şirketlerinden olan total petrol şirketinin ceo'su christophe de margerie rusya ziyaretinden dönerken geçirdiği kazada yaşamını yitirdi. amerikan ambargosuna rağmen rusya ile yakın ilişkiler kuran total rusya'ya ukrayna konusunda karşı çıkmamış ve iki taraf sık sık birbirini öven konuşmalar yapmıştı. belli ki total oyun kuralları dışına çıktığı için cezalandırılmıştı. filler tepişirken çimler eziliyordu fakat bu kez bir fil de ezilmişti. 18* rusya'daki tek sorun büyüme rakamları da değildi. ambargo yeni sorunlar doğurmuştu: işsizlik ve enflasyon! enflasyon 2012 nisan ayında %3,6 ile dip seviyesini görürken bu seviyeden yükselmeye başladı, 2013 yılında %6-7 bandını gördükten sonra, 2014 eylül ayında %8.00 seviyesine ulaştı. ukrayna ile yaşanan gerginlik ve batı yaptırımları ile ruble değer kaybetmeye devam etti. 2013 yılı sonunda %5,6 olan işsizlik oranı %6,5'e çoktan ulaştı. amerika asıl hamlesini ise sona saklamıştı. vakti geldiğinde o hamlesini de yaptı ve rusya'nın en büyük geçim kaynağını baltaladı. 19* 1. dünya savaşı patlak vermeden önce osmanlı devleti tüm ortadoğu ve arap yarımadasına sahipti. fakat bu topraklarda osmanlı hakimiyetine karşı isyan çıkması için büyük bir ingiliz gayreti bulunuyordu. bu gayreti sezen 2. abdülhamit ortadoğuda önemli bir role sahip şerif hüseyin'i istanbul'a hapsetti. daha sonra abdülhamit tahttan düştü ve iktidarı ele alan ittihat ve terakki cemiyeti korkunç bir hata yaptı. şerif hüseyin'i, osmanlı'ya sadık kalmak koşuluyla mekke şerifi ilan etti. 1. dünya savaşının patlak vermesiyle ingiliz desteğini arkasına alan hüseyin osmanlı devletine isyan etti ve filistin cephesinde osmanlı devletine karşı ingilizlerle ittifak yaptı. şerif hüseyin dışında bir çok aşiret osmanlı'ya karşı isyan bayrağını açmıştı. ingiliz desteğini arkasına alan hüseyin önce mekke'yi osmanlı'nın elinden aldı. ardından medine'ye yürüdü. fakat medine'de hiç tahmin etmediği savunmayla karşılaştı. 20* medine 1916'da kuşatılmasına karşın fahrettin paşa komutasındaki osmanlı birliği direniyordu. 7 kasım 1917'de gazze, 26 aralık 1917'de kudüs düştü. osmanlı idaresiyle tüm bağlantısı kopan fahrettin paşa herşeye rağmen direniyordu. bu esnada 1. dünya savaşı sona erdi. mondros ateşkes antlaşması imzalandı. antlaşma gereği osmanlı askeri silah bırakmalıydı. fakat medine müdafaası sürüyordu, istanbul hükümetinden gelen "teslim ol" emirlerine rağmen teslim olmuyordu. medine'de destansı bir olay yaşanıyordu. fahrettin paşa şehri bırakmıyordu çünkü medine sıradan şehir değildi. hz. muhammed'in mezarı ve daha bir çok kutsal mekan bu şehirdeydi. buna karşın ingilizler fahrettin paşa'nın mondros ateşkes antlaşmasına uymaması nedeniyle osmanlı devletine nota verdi. 21* yeniden savaş çıkması ihtimali doğunca padişah vahdettin bizzat devreye girdi ve fahrettin paşa'dan "medine'nin teslim edilmesini" rica etti. islam halifesi peybamberinin mezarını haçlı ordusuna bırakıyordu. tarih böyle birşey yazmamıştı. fahrettin paşa için son yaklaşıyordu. şehirde yiyecek birşey kalmamıştı. üstelik yaralılar ve hastalar iyice zor durumdaydı. askerinin perişan halini gören fahrettin paşa sonunda savunmayı bıraktı. osmanlı'ya isyan eden ve medine'yi kuşatan araplar bile yaşanan dramatik olay karşısında gözler yaşlarına engel olamıyordu. fahrettin paşa son bir kez peygamberin mezarına gitti ve af diledi. orada bulunan herkes hüngür hüngür ağlıyor, ingiliz askerler gördükleri bu sahne karşısında derinden etkileniyordu. fahrettin malta'ya sürgün edildi. daha sonra kaçarak mustafa kemal'in yanına geldi milli mücadeleye katıldı. çünkü osmanlı devleti teslim olmuştu. paşa ise direnen mustafa kemal'in yanında saf tutmuştu. şerif hüseyin ise medineyi ingilizlerden aldıktan sonra kendisini halife ilan etti. fakat hilafeti kısa sürdü. çünkü osmanlı'ya isyan eden başka bir arap aşiret lideri abdülaziz el-suud da ingilizlerle anlaşmıştı. şerif hüseyin'in kontrolden çıkma ihtimaline karşı daha güvenilir bulduğu suud ailesine destek veren ingilizler şerif hüseyin'i sattı. batı kendisine uşaklık edenleri günü gelince ortada bırakmasını iyi bilirdi. bu akıbeti daha sonra usame bin ladin, mübarek, saddam ve kaddafi de yaşayacaktı. 22* hüseyin devrildikten sonra sürgün edildi ve abdülaziz el-suud 1926'da krallığını ilan etti. fakat durmadı, 1932 yılına kadar savaşan abdülaziz el-suud tüm arap yarımadasını ele geçirince taç giydi ve suudi arabistan krallığı kuruldu. topraklardan petrol çıkması üzerine büyük servetin sahibi oldu. amerikan petrol şirketleriyle büyük yakınlık kuran abdülaziz el-suud hayatı boyunca hep güvende kaldı. 1953'te öldü. yerine oğulları sırayla geçti. ve 1 ağustos 2005'te küçük oğlu abdullah bin abdülaziz el-suud 5. suudi arabistan kralı oldu. osmanlı devletine ihanet eden suud ailesi tüm arap zenginliklerinin tek sahibi ve çok büyük bir serveti elinde bulunduruyor ve ülkedeki tüm anti-demokratik faaliyetlere rağmen batı asla suudi arabistan'a demokrasi götürmüyordu. 23* hain abdülaziz el suud'un oğlu abdullah geçen ay zor zamanında bir kez daha amerika'nın yardımına koştu ve yıllık petrol üretim hedefini bağlı bulunduğu opec (petrol ihraç eden ülkeler) kriterlerini aykırı olarak 10 milyon varilden 12 milyon varile çıkardı. böylece piyasaya talep fazlası petrol pompalandı. 2014' başlarında varil fiyatı 110 dolar olan petrolün fiyatı önce 70 dolara ardından da 60 dolara çakıldı. böylece gelirlerinin %70'ini sattığı petrolden kazanan rusya büyük bir darbe almış oldu. suudi arabistan amerikan menfaatleri uğruna tüm petrol piyasasını hallaç pamuğuna çeviriyordu. bu hamle rusya'nın dışında başka bir ülkeyi daha bitiriyordu: iran... 24* iran 2015 yılı bütçesini petrol fiyatlarının 95 dolar olduğu varsayarak hazırlamıştı. iki ay önce yaşanan düşüş nedeniyle bu planı revize edildi ve petrol fiyatı 70 dolar üzerinden hesaplandı. fakat çok geçmeden petrol fiyatları 60 doları gördü. arabistan yanında birleşik arap emirlikleri ve katar da fazla petrol üreterek fiyatların düşmesi için kolları sıvadı. iran’ın 2011 yılında 120 milyar dolara kadar çıkan ihracatı, bu yıl 61 milyar dolara geriledi. 5 yıl önce 2015 yılında 160 milyar dolarlık ihracat hedefi belirleyen iran yaşanan bu gelişmeler nedeniyle bu hedefi 160 milyar dolardan 40 milyar dolara indirmek zorunda kaldı. tüm bu olaylara rağmen suudi arabistan’ın petrol bakanı fiyattaki düşüşe rağmen petrol üretimini azaltmayacağını açıkladı. bakan ali el naimi 27 kasım’da, petrol arzında sorun yaşanması durumunda ülkesinin günlük petrol üretimini arttırmaya hazır olduğunu da söyleyerek hastalıkta ve sağlıkta ölüm onları ayırana dek amerika ile birlikte olduğunu ilan etti. 25* putin bu gelişmeler karşısında sıkıştığı köşeden kurtulabilmek için türkiye ile daha sıkı ilişkiler kurmak istiyordu. türkiye ise batı'nın sadık bir müttefiki olarak şimdiye dek hiç bir zaman rusya ile sıkı ilişkiler kurmamıştı. çünkü türkiye bir yandan ambargoyu fırsata çevirmek isterken öte yandan amerika'yı karşısına almak istemiyordu. zira ruslarla imzalanan serbest ticaret anlaşması sonrasında patlak veren kobani olaylarında gerekli uyarı alınmıştı. bu nedenle ruslarla olan ticari ilişkilerde asla çok büyük bir yükseliş yaşanmadı. türkiye, 12,6 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek ekim ayı ihracat rakamına ulaştı ama tam da bu ay itibarıyla rusya’ya ihracat yüzde 20,6 geriledi. ilk 10 ay için türkiye’den rusya’ya ihracatın toplam rakamı ise 5 milyar dolarda kaldı. geçen yıl türkiye’den rusya’ya yapılan ihracat yıllık bazda 7,1 milyar dolara ulaşmış, ilk 10 ay içinde rakam 5,9 milyar doları bulmuştu. yani türkiye ambargo krizini fırsata çevirmeyi reddetmişti. 26* işin ilginç yanı, böyle bir olay tarihte bir kez yaşanmıştı. 1996 yılında yaşanan petrol fiyatlarındaki düşüş ve çeçen savaşı nedeniyle bütçesi açık veren rusya 1997'de büyük bir kriz yaşadı. 1998 yılında büyük bir develüasyon oldu, faizler %200'e fırladı. rus ekonomisindeki bu çöküş türkiye'yi de etkiledi ve bir yıl sonra türkiye'de büyük bir kriz patlak verdi. 27* tüm bunların yanında aralık ayı başında abd temsilciler meclisi, rusya karşıtı olarak bilinen ve yeni ambargolar barındıran 758 nolu kararı onayladı. amerikan temsilciler meclisi üyesi dennis kucinich yasa için "rusya'ya karşı soğuk savaş ilan etmekle eşdeğer"açıklamasını yaptı. 28* düşen petrol fiyatları ve rus ekonomisinin daralmaya başladığı günlerde, 1 aralık'ta putin türkiye'yi ziyaret etti. türkiye ab ülkelerinin aksine ambargoya katılmamış ve daha serbest bir pozisyon edinmişti. türkiye ne amerikayı kızdırıyor ne de rusya'yı küstürüyordu. bu durum putin'i de sevindiriyor olacak ki, rusya türkiye'ye sattığı doğalgazda indirime gitti. türkiye düşen fiyatlar nedeniyle mahkemeye gidebilirdi fakat ilişkileri soğutmak istemediği için böyle bir yol izlemedi. görüşmeye doğalgaz anlaşması damgasını vurdu. putin rusya'dan avrupa'ya bulgaristan üzerinden geçmesi planlanan güney akım projesini son anda iptal etti ve projenin türkiye üzerinden geçmesi için teklifte bulundu. putin yeni bir hamle yapmıştı. bunun yanında rusya’dan ucuz fiyatla doğal gaz alınacak, türkiye sanayi sektörünü desteklemek üzere sivil amaçlı nükleer santraller kurulacak, amerikan ambargosuna rağmen, türkiye tarımsal ürünleri rusya’ya satılacaktı. böylece rusya türkiye'yi kendi safına çekmek istiyordu. erdoğan ise ticaret hacminin 2020'de 100 milyar doları geçmesini istediklerini belirtiyordu fakat basına açık ikili görüşmeler esnasında erdoğan putin'i "esad konusunda" üstü kapalı eleştiriyordu. erdoğan olası bir ittifakın öyle kolay olmayacağı mesajını veriyordu. tam da bu gelişmenin üzerine, belki kimsenin de bağlantı kuramadığı bir gelişme yaşandı. amerikan istihbaratı 3 aralık'ta gaziantep'in ışid tarafından bombalanabileceğini duyurdu. zamanlama manidardı. amerika türkiye'ye açıkça uyarı vermişti. 29* bu gelişmelerin üzerine son olarak geçen hafta çok büyük bir iddia ortaya atıldı. swıft'in kapatılması!!! --- spoiler --- society for worldwide ınterbank financial telecommunication'ın kısa adı olan swift; tüm dünyadaki bankalar arasında elektronik fon transferi standardı sağlayan bir sistemdir. u sistem bıc (bank ıdentifier codes) kodu yani banka tanımlama kodu sayesinde her bankayı tanımlamaktadır. swift sistemi 1973 yılında kuruldu ve 1977 yılında fiilen çalışmaya başladıswift --- spoiler --- önce bazı çevreler rusya'nın uluslararası swıft ödeme sisteminin kapatılabileceğini iddia etti. haber basında sıkça yer alınca ortalık yerinden oynadı. konu önemliydi çünkü swift sisteminin kapatılması rusya'nın ekonomik sistemini dinamitlemek anlamına geliyordu. rusya vtb finans grubu yönetim kurulu başkanı andrey kostin "bu savaş anlamına gelir" açıklamasını yaptı. 30* tüm bu gelişmeler, ambargolar, spekülasyonlar ve petrol fiyatlarının düşüşü rusya'da etkisini ciddi anlamda gösterdi. 11 aralık günü rusya ilk kez bozulma sinyalleri verdi. rusya rublenin dolar karşısında değer kaybının önüne geçemedi. bu nedenle flaş faiz kararı alındı. rusya merkez bankası politika faizini yüzde 10.5'e yükseltirken dolar da 55.46 rubleye yükselerek tarihi rekor kırdı. böylece rusya merkez bankası 2015-2016 yıllarında rusya ekonomisinin sıfır büyüme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Alıntıdır:https://eksisozluk.com/entry/47651052 |
berkay artık saçmalamayı bırak lütfen, başka bir başlık aç,orada bunları yaz Bu başlığı da yeterince kirlettin mühendis olmaya gerek ama yorumlamayı bilmek için temel bilgilere ihtiyacın var .
senin istediğin soru cevap saçmalamaların ile gündemde kalmak kaos yaratmak, taraflı köşe yazarları gibi bilimsellikten uzak sansasyonel saçmalıkların ile elektrik ilettim hatlarını bile üretim mucizesi yaptın . Daha önce eğer bilgin varsa üret satın alalım dünyaya katkın bulunsun dedik kıvırtın dansöz gibi ,eğitim seviyeni sorduk yine kıvırttın soruyu başka sorularla bulandırdın . Bilimsel etik eğitim almış kişilere birşey kabul ettirebilmen için sistematik işleyişi soru ve cevap işleyişini bilmem lazım . Sen 16 yy adamısın bilgin ve görgün de bu düzeyde maalesef ,ama kalkıp 21 yy gerçeklerini yorumlamaya çabalıyorsun .Çaba güzel bir şeydir yadsımıyorum ama bilgi olmadan boşa kürek çekmek anlamına geliyor . forumdaşlar için özet bilgilendirme ; 1.Elektrik enerjisi bugün için küçük kısmı dışında depolanamamaktadır .Bu nedenle üretim ve tüketim dengesi her zaman gözetilerek hasas planlama yapılır.Eksik kalan ihtiyaç yapılan uluslararası kontratlarla ani talepler karşılanır . Yada üretim yapan enerji fabrikaları kapasiteleri artırıp azaltılarak denge.gözetilir.Bu gözetimleri SCADA sistemleri ile kontrol edilir. 2.H2S gazı dünyanın en ölümcül gazlarından birisidir aşırı derecede zehirlidir mutkaka kontrol altında tutulması gereklidir .Maden ocaklarındaki zehirlenmelerin en büyük yüzdesi bu gazdır . Karadenizin 200 metre altında çok büyük miktarda H2S gazı suyun içinde çözelmiş durumda bulunmaktadır .Karadenizin derin tabanı tamamen ölü bir.alandır ,bırakın balıkları mikroorganizma bile yaşayamamaktadır .Bu nedenle uzun süre önce batmış gemiler bozulmadan olduğu gibi korunmaktadır. Bizi ilgilendiren konu ise bu çözeltinin suların ısınması ile birlikte musilaj benzeri yüzeye çıkarak çevre felaketine yol açması olasılığıdır .Bu bilimsel bir çalışma ile suyun derinliklerin kaç derece arttığında bu bariyerin yüzeye ne kadar hareket edileceğinin ölçülmesi terorik olarak saptanması gereklidir .Bundan belki.50 veya 75 yıl.sonra ısınan sular nedeniyle karadenizin suları ısınırsa tüm karadeniz şeridi tehlike altına girer ,milyonlarca yurttaşımızın aniden ölümü söz konudur tamamen rüzgara ve çıkacak gazın havaya karışması konusu ile alakalıdır . Bu nedenle karadenizin derin sularındaki H2S işlemden geçirilerek sülfür ayrıştırılmalı çökeltilmeli ve derin maden ocaklarını içlerine varillerle depolanarak üstü toprak ile.kaoatılmalıdır .Aynen radyoaktif madde gibi . Çıkacak H2 gazı ise her yerde ucuza maledilerek kullanılabilir ve elektrik üretilebilir hidrojenli araçlarda kullnılır geleceğin enerjisi hidrojendir . 3.Petrol ve kömür üretiminin nasıl olduğunu yazmam çok komik olur .Okuyuculara hakaret ve küçümseme olacaktır .Her yerden bu bilgi edilenebilir 16 yy da yaşamıyoruz artık . 4.Su konusu basit bir konudur kimyasal olarak H2ve O2 vardır .Bu elementlerin enerjileri bellidir gibbs enerjileri yüksek değildir .Bir petrol veya kömür.gibi kompleks yağıda değildir.Birincil enerji kaynağı olarak kömürün sanayi devrinde kullanılması tesadüfi değildir ,demirin ve madenlerin eritilmesi alaşımların oluştuurlması kömürün enerjisinden faydalanarak önce.buhar sonra elektirk üretilerek 19 yy şahlanması yine tesadüfi değildir.Ham petrolde ise birim enerji.yoğunluğu en üst düzeydedir.Bu nedenle rafinerilerde onlarca alt kimyasallar ve yakıt ,dizel ,nafta ,LPG vb üretilir bunlar için dışarıdan ek madde eklenmez kendisi her şeyi içerir.sadece.belirli sıcaklıklarda benzin ,uçak yakıtı dan en altlarda katrana kadar malzemeler üretilir ve tüketilir .Petrol olmadan bu ürünlerin üretilmesi için alırı mıktarda enerji tüketilerek yapay sentetik yakıtlar yapılabilir . Mesela Katarda doğalgazdan benzin ve dizel yapılmaktadıır ama.bunun için bir sürü eneji harcanarak yapay yakıt yapılmaktadır . metan atıyorum 3 birim enerji içerirken benzine dönüştüğünde 5 birim.enerji içeriyorsa 2 birim enerji tranfer yapılarak bu işlem tekrarlanmaktadır |
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zizim -- 17 Nisan 2008; 17:00:54 > |
|
|
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi proteo -- 17 Nisan 2008; 17:33:12 > |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|