Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (140. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
189.973
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 138139140141142
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    sanirim yeniden soncuu degil acil olanin farkini anlayabilmek ,sonucu degistirebileektir.

    ZEKÂ veya AKIL = BİLGİ+BİLİNÇ

    Information = (Intelligence – Bilinç)

    BİLGİ=AKIL -BİLİNÇ

    internette okuduklariniz veya alabileceginiz bilgiler BILGI icerigine girmekte ."Dogru bilgi" ," absolute dogrulari" uzun uzun yazdigim icin genel olarak herkesin bir fikri vardir sanirim.

    Degismek isteyen sey BILINC kavramidir .
    Cunku dogustan sinirlari belirli olan zeka veya AKIL kavramlarini cok zorlamak ust esigi asirtamaz.Ancak toplu yasam icin gerekli olan BILINC icin toplumumuzun isteklerini engellemek ,sonuc itibariyla da talepleri acisindan bugunku olaylarin gercek taleplerini yansittigini dusunuyorum.

    Sadece BILINC icin caba sarfedecegini ifade edebilen bir yonetim bicimi bugunun genclerini anlayabilir .Yoksa bilginin alinma hizi veya internet devrimi ile sadece guduleme mekanizmasini calistirir.

    Alıntıları Göster
    @vezir: Eskiden Türkçe literatür pek yoktu hocam. Son on sene içnde çok tercümeler yapıldı. Biz bir dil öğrenir sonra da anlayışlı yayınevlerinden kitap sipariş ederdik, ne zaman gelirse... Bir şey yoktu ki... Eskiden hayal edemediğimiz kitaplar, detay konuar makul fiyatlarla ve çevirisi yapılmış olarak kitapçılarda canlı halleeriyle görünmeye başladı. Kim alıyor bunları diye sorduğumuz kitaplar geldi... '80 sonrası eğitimin nasıl kısırlaştırıldığını iyi biliyoruz, sınavlara bilmece fesitivail de desek hiç olmazsa inanılan bir güvenilirlikleri ve kendi içinde tutarlı kuralları vardı. Son zamanlarda eğitimin politik bir aygıta iyice dönüşmesiyle bu da zarar gördü. Demek ki o kitaplar satılıyorlarmış ki yenileri tercüme ediliyordu. Tabiat boşluktan korkar Bir neslin bu boşluğu kendi okulları ve ekolüyle doldurduğunu gözden kaçırmışız. Araçsal çevreye bakıp tam tersini beklerken 90'lıarın bu kadar sağlam çıkması herhalde bundandır.

    @oldsalt: "annem rahmet istedi : ne dikerse elim, onu giyer götüm", "Hiç duydunuz mu? "Ağaç korkutmak" nedir, bilir misiniz?" Hocam foruma renk katıyorsunuz, yeni şeyler öğreniyorum.




    Bence kazandığımız, yani ürettiğimize oranla kötü çevre şartlarında yaşıyoruz. Daha önce başka konularda bunu rakamlarla göstermiştim. Bir İstanbul'lu Bombay'lınn üç katı kadar kazanıp, ulaşımının benzer yüzdesini yürüyerek gerçekleştirmek zorunda kalıyor ve benzer uzunlukta yollara sahip. Şehirler inan için daha zor hale gelirken, şehir dışının da aynı hızla bozulması, ransa'da istenmeyen çimento fabrikaları, insan eliyle bozulan Karadeniz, sessiz bir tek sahil şeridinin kalmaması bir klostrofobi oluştumuştur. Bazen global çevrecilik "kentsel çevre" ile çatışmaya girse de bu konunun da çıkış noktası çevre. Hareketliliğin çıkış noktası da çevre oldu. İlk itiraz Ali Sami Yen Stadı'nın taşınmasıydı. Ama futbolda ölçüsüzlük alışlmış bir şey olduğundan bunu belki göremedik. Ben göremedim mesela. Diğer kitlesel itirazların da çıkış noktası kentsel çevre oldu. Bence tesadüf değil.




    Aktüaliteyi takip edenler için pratik gerçekten Fromm'a daha yumuşak bir iniş olabilir fikriyle bir alıntı ekliyorum:

    "...O zaman şöyle dedim: Üzülmeyin! Çağımızın büyüklüğü, yeni bir süsleme yaratamıyor olmasında yatıyor. Süslemenin ötesine geçtik; savaşarak süsten kurtulmayı başardık. Bakın, amacımıza erişmemiz yakındır. Yakında kentin sokakları ak duvarlar gibi parıldayacak. Cennetin başkenti, kutsal kent Sion gibi. O zaman amacımıza erişeceğiz.

    "Buna dayanamayan kara cüppeliler, papaz efendiler oldu. İnsanlık süslemenin boyunduruğu altında ezilmeyi sürdürecekti. İnsanlar o derece ilerlemişti ki, artık süsleme onlarda zevk duygusu uyandırmıyordu. Papua'lıların tersine, dövmeli bir yüz, estetik etkiyi artırmak yerine eksiltiyordu. Öylesine ilerlemişlerdi ki, yalın bir sigara kutusu onlara zevk veriyor, aynı fiyata da olsa, süslemeli olanını satın almıyorlardı. Giysilerinden hoşnutlardı ve panayır maymunları gibi sırma örgülerle süslü kırmızı kadife pantolon giymek zorunda olmadıklarına seviniyorlardı. Ve ben şunu söyledim: Bakın Göthe'nin öldüğü oda, tüm Rönesans ihtişamından daha incelik doludur ve yalın bir mobilya, herhangi bir kakmalı ve oymalı müze parçasından daha güzeldir. Göthe'nin dili Pegnitz'in çobanlarının tüm süslemelerinden daha üstündür.

    "Kara cüppeliler bunları hoşnutsuzlukla dinledi ve halkların kültürel gelişmesini durdurmakla görevli olan devlet, süslemenin geliştirilme ve canlandırılmasını kendi sorunu olarak benimsedi. Devrimleri Hofrat'ların koruması altında olan devlete yazıklar olsun! Kısa zamanda Wiener Kunstgewerbemuseum'da (Viyana Uygulamalı Sanatlar Müzesi) 'zengin balık hasadı' adıyla bilinen bir dolap gördük; ardından bu bahtsız mobilya parçasının üstündeki süslemeye gönderme yaparak 'büyülü prenses' ve benzeri adlar verilmiş dolaplar ortaya çıktı. Avusturya devleti görevini o kadar ciddiye aldı ki, Avusturya-Macaristan İmpratorluğu'nun sınır bölgelerinde kullanılan bez ayakkabıların ortadan kalkmaması için önlem alıyor. Yirmi yaşına ulaşan her iyi yetişmiş erkeği üç yıl boyunca fabrika işi ayakkabı yerine bunları giymeye zorluyor. Ne de olsa devlet "ayağa düşmüş" insanların daha kolay yönetileceği sanısından yola çıkarak işe başlar.

    "Pekala, demek ki bu süsleme hastalığı devletçe tanınıyor ve devlet kesesinden destekleniyor. Fakat ben bunu geriye doğru bir adım olarak görüyorum. Süslemenin, görgülü br insanın yaşam sevincini artırdığı yolunda bir karşı koyuşu, 'ya süsleme güzelse!' sözlerinin içerdiği karşı koyuşu kabul etmiyorum. Süsleme, benim yaşam sevincimi ya da herhangi bir incelmiş insanın yaşam sevincini artırmaz. Eğer canım zencefilli bir kurabiye yemek isterse, düz olanı seçerim, her yanı süslü, kalp ya da bebek ya da binici biçiminde yapılmış olanı değil. Onbeşinci yüzyılın insanı beni anlamayacaktır. Fakat tüm çağdaş insanlar anlar. Süslemeyi savunanlar, benim yalınlık üzerinde durmamın nefsimi köreltmek anlamına geldiğine inanıyor. Hayır, uygulamalı sanat okulunun saygıdeğer profesörü, nefsimi köreltmiyorum! Tavus kuşlarını, sülünleri ve istakozları daha lezzetle göstermek için onları türlü biçimlere sokarak süsleyen eski yüzyılların gösterişli yemekleri bende tam tersi bir etki yapıyor. Bir yemek sergisini gezerken bu içi doldurulmuş leşleri yemem gerektiğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Ben kızarmış sığır eti yerim.

    "Süslemenin yeniden canlandırılmasının estetik duyarlığın elişmesine verdiği büyük zarar kolayca hafife alınabilir, çünkü hiç kimse, devletin gücü bile, insanoğlunun evrimini durduramaz. Bu ancak yavaşlatılabilir. Bekleyebiliriz. Fakat boşa harcanan işgücü, para ve malzeme ulusal ekonomiye karşı işlenen bir suçtur. Zaman bu zararı düzeltemez.

    "Kültürel evrimin hızını, onun gerisinde kalanlar yavaşlatıyor. Ben belki 1908'de yaşıyorum, fakat komşum 1900'de, karşıda oturan adam ise 1880'de yaşıyor. Kültürleri böyle çok geniş bir zaman dönemine yayılan kişiler bir devlet iiçin şanssızlıktır. Kals köylüleri onikinci yüzyılda yaşıyor. Ve imparator Franz Joseph'in jübilesi sırasında geçit törenine katılanların bazıları, ulusların büyük gösteri döneminde bile geri kalmış sayılabilirdi. Böyle geri kalmış insanları ve çapulcuları barındırmayan ülkeye ne mutlu. Ne mutlu Amerika'ya!

    "Bizim aramızda, kentlerde bile çağdaş olmayan insanlar var; onsekizinci yüzyıldan arta kalanlar, henüz mor rengi bilemedikleri için mor gölgeleri olan bir resimden ürkenler var. Bunlara göre aşçının bütün gün uğraşarak hazırladığı sülünün tadı başkadır. Rönesans süslemeleri taşıyan sigara kutusunu ise yalın olana yeğlerler. Ya kırsal alandaki durum? Giysilerle ev eşyalarının tümü geçmiş yüzyıllara aittir. Köylü Hristiyan değil, hala pagandır.

    "Gericiler, ulusların ve insanlığın kültürel evrimini yavaşlatırlar; süslemenin suçluar tarafından üretilmesinin yanısıra, insanların sağlığı, ulusal servet ve dolayısıylada kültürel evrim üzerinde süslemenin açtığı derin yaralar nedeniyle de suç işlenmiş olur. Eğer aynı gereksinimlere, aynı yaşam beklentilerine ve aynı gelire sahip fakat farklı kültürlerden gelen iki kişi yan yana oturuyorsa, ekonomik açıdan şöyle bir süreç gözlenebilir: yirminci yüzyılın insanı giderek daha zenginleşirlken, onsekizinci yüzyılın insanı giderek yoksullaşır. Her ikisinin de eğilimlerine göre yaşadığını varsayıyorum. Yirminci yüzyıl insanı çok daha düşük harcamayla greksinimlerini karşılayarak para biriktirebilir. Suda haşlanmış ve üzerine biraz tereyağı konmuş sebze yemekten hoşlanır. Diğerinin bundan aynı tadı alabilmesi için, sebzeye bal ve fıstık eklemesi, dahası, bunu pişirmek için birisinin saatler harcamış olması gerekir. Süslemeli tabaklar çok pahalıdır; oysa çağdaş insanın hoşlandığı beyaz tabak takımı ucuzdur. Biri para biriktirirken diğeri borçlanır. Her ülkede bu böyledir. Kültürel evrimin gerisinde kalmış bir halkın vay haline! İngilizler giderek zenginleşirken biz yoksullaşıyoruz..."

    Adolf Loos, "Süsleme ve Suç", 1908. 20. Yüzyıl Mimarisinde Program Ve Manifestolar, derleyen: Ulrich Conrads s. 8~10. ISBN 975-7722-01-4D



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Karbon 12 -- 30 Haziran 2013; 20:15:39 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/11/26/AR2009112600519.html?hpid=topnews

    Obama gitti, gördü ve geldi...

    China announces planned emissions cuts..

    Alıntıları Göster
    Bir an önce elektikli araç kullanımını alışkanlık hale getirmek lazım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tuğberk01

    Bir an önce elektikli araç kullanımını alışkanlık hale getirmek lazım

    Alıntıları Göster
    quote:

    @vezir: Eskiden Türkçe literatür pek yoktu hocam. Son on sene içnde çok tercümeler yapıldı. Biz bir dil öğrenir sonra da anlayışlı yayınevlerinden kitap sipariş ederdik, ne zaman gelirse... Bir şey yoktu ki... Eskiden hayal edemediğimiz kitaplar, detay konuar makul fiyatlarla ve çevirisi yapılmış olarak kitapçılarda canlı halleeriyle görünmeye başladı. Kim alıyor bunları diye sorduğumuz kitaplar geldi... '80 sonrası eğitimin nasıl kısırlaştırıldığını iyi biliyoruz, sınavlara bilmece fesitivail de desek hiç olmazsa inanılan bir güvenilirlikleri ve kendi içinde tutarlı kuralları vardı. Son zamanlarda eğitimin politik bir aygıta iyice dönüşmesiyle bu da zarar gördü. Demek ki o kitaplar satılıyorlarmış ki yenileri tercüme ediliyordu. Tabiat boşluktan korkar Bir neslin bu boşluğu kendi okulları ve ekolüyle doldurduğunu gözden kaçırmışız. Araçsal çevreye bakıp tam tersini beklerken 90'lıarın bu kadar sağlam çıkması herhalde bundandır.


    simdi de bilgi kirliligi soz konusu ,secici olabilmek icin de bilgi gerekmekte maalesef .Bilgiyi bir yerde kullanamadiktan sonra ,icine yorum katamadiktan sonra ,sacede copy paste olarak kaliyor. Bizim eylemlerin de copy paste den oteye gidemedigi cok acik .Koca arac suyun onunde durmaya calisan kisi neyin direnisini gosteriyor ki.Halbuki biraz cilgi ile o arac 2 dakikada saf disi kalabilir ama ben burada yazamam.Hersey bilginin icinde ama nesini almak istediginizle alakali.

    Orta cagin mucitlerinin yaptiklarini gorunce veya tasarimla bakinca gercek dahiler ile bugunun cakmalari arasinda cok fark oldugu cok acik degil mi !

    Floransanin gobeginde yuzlerce yildir ciddi korumasi olmadan duran Michelangelo'nun DAVUT heykeli ile taksim meydani arasinda yuzlerce yilin eksikligini dusundukce birde 90 li yillarin gencligi (kimse alinmasin)arasinda ciddi eksiklikler var .Ama hersey bir umut ve bilinc farkliligi ile bagdasmakta




  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    quote:

    @vezir: Eskiden Türkçe literatür pek yoktu hocam. Son on sene içnde çok tercümeler yapıldı. Biz bir dil öğrenir sonra da anlayışlı yayınevlerinden kitap sipariş ederdik, ne zaman gelirse... Bir şey yoktu ki... Eskiden hayal edemediğimiz kitaplar, detay konuar makul fiyatlarla ve çevirisi yapılmış olarak kitapçılarda canlı halleeriyle görünmeye başladı. Kim alıyor bunları diye sorduğumuz kitaplar geldi... '80 sonrası eğitimin nasıl kısırlaştırıldığını iyi biliyoruz, sınavlara bilmece fesitivail de desek hiç olmazsa inanılan bir güvenilirlikleri ve kendi içinde tutarlı kuralları vardı. Son zamanlarda eğitimin politik bir aygıta iyice dönüşmesiyle bu da zarar gördü. Demek ki o kitaplar satılıyorlarmış ki yenileri tercüme ediliyordu. Tabiat boşluktan korkar Bir neslin bu boşluğu kendi okulları ve ekolüyle doldurduğunu gözden kaçırmışız. Araçsal çevreye bakıp tam tersini beklerken 90'lıarın bu kadar sağlam çıkması herhalde bundandır.


    simdi de bilgi kirliligi soz konusu ,secici olabilmek icin de bilgi gerekmekte maalesef .Bilgiyi bir yerde kullanamadiktan sonra ,icine yorum katamadiktan sonra ,sacede copy paste olarak kaliyor. Bizim eylemlerin de copy paste den oteye gidemedigi cok acik .Koca arac suyun onunde durmaya calisan kisi neyin direnisini gosteriyor ki.Halbuki biraz cilgi ile o arac 2 dakikada saf disi kalabilir ama ben burada yazamam.Hersey bilginin icinde ama nesini almak istediginizle alakali.

    Orta cagin mucitlerinin yaptiklarini gorunce veya tasarimla bakinca gercek dahiler ile bugunun cakmalari arasinda cok fark oldugu cok acik degil mi !

    Floransanin gobeginde yuzlerce yildir ciddi korumasi olmadan duran Michelangelo'nun DAVUT heykeli ile taksim meydani arasinda yuzlerce yilin eksikligini dusundukce birde 90 li yillarin gencligi (kimse alinmasin)arasinda ciddi eksiklikler var .Ama hersey bir umut ve bilinc farkliligi ile bagdasmakta

    Alıntıları Göster
    Güncel üretim grafikleri:

    Ham Petrol + Diğer sıvı hidrokarbonlar


    ABD








    Suudi Arabistan








    Dünya



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 4 Temmuz 2013; 9:24:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ihg70

    Güncel üretim grafikleri:

    Ham Petrol + Diğer sıvı hidrokarbonlar


    ABD








    Suudi Arabistan








    Dünya


    Alıntıları Göster
    Anlaşıldığına göre daha henüz pik yapmamış, habire yükseliyor petrol üretimi. Belki şimdiye kadar okuduklarımız gerçek bir komplo teorisiydi ya da peak-oil için daha beklemek gerekecek.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Erzurum lu

    Anlaşıldığına göre daha henüz pik yapmamış, habire yükseliyor petrol üretimi. Belki şimdiye kadar okuduklarımız gerçek bir komplo teorisiydi ya da peak-oil için daha beklemek gerekecek.


    Grafikleri sıfır axisli olarak vermeyince yükseliyormuş gibi görünebilir ama buradaki yükselme dönemlik ve kayda değer değil. 2005-2006'dan beri yatay seyir izliyor.

    Peak-Oil bir komplo teorisi değil fiziksel bir gerçektir. Peak-Oil'de emin konuşulamayan tek konu "bir daha dönülemeyecek şekilde aşağı iniş"in başladığı zamandır. Bu "tarih" hep tahmin edilmeye çalışılır. Tahminler için çok sayıda değişken ve istatistik bilgisinden faydalanarak yapılmaya çalışılıyor. Bu yıl içinde de olabilir 2015'te de 2025'te de. Bu konuda kesin olan şey gerçekleşeceğidir.

    Evinin altında 100 m3'lük bir su varsa buradan çıkaracağın su en fazla 100 m3'tür.
    100 m3 su olan yerden 300 m3 su çıkaramazsın. Her gün belli bir miktarda su çıkarırsan bu havzadaki suyun ne zaman biteceği bellidir. Hesaplayabilirsin. Bu bir fiziksel gerçektir. Bir inanç, teori komplo değildir.

    Dünyadaki petrol rezervleri bellidir. Keşiflerinden beri ne kadar çıkarılmıştır ve ne kadar kalmıştır bellidir.
    Hiç bir rezerv son damlasına kadar kullanılmaz. Bir rezervin 30'unun çıkarılması çok iyi bir rakamdır. "Extended Recovery" teknikleri ile verimli biçimde en fazla 50'ye ulaşılabiliyor ama bu ciddi bir yatırım ve teknoloji istediğinden masraflıdır.

    Sonuç: Kimse keşfedilenden daha fazla petrol çıkaramaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 4 Temmuz 2013; 13:54:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Erzurum lu

    Anlaşıldığına göre daha henüz pik yapmamış, habire yükseliyor petrol üretimi. Belki şimdiye kadar okuduklarımız gerçek bir komplo teorisiydi ya da peak-oil için daha beklemek gerekecek.

    Yıllar önceki sayfalarda söylendi ki; zirve geciktikçe düşüşün hızı artar. Hala artabiliyor olması kötüdür. Çok hafif bir eğimle düşmesi en iyi olasılıktı sanırım, ama şimdiye kadar gerçekleşmedi. Hızlı bir düşüş büyük savaşlar demektir, affetmez. E savaş mı lazım? Girdik, gireceğiz işte. Güney ve doğu sınırımız yok artık. Ordumuz da boşuna hapse atılmadı. Mısır'ın kalgımasında yoksulluğun, yoksullukta nüfus artışının payı büyük. Ve bunlar henüz üretim yükselirken olanlar... Başlığın müdavimleri hatırlar, konuşuldu bunlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: selimtokgoz

    quote:

    Orijinalden alıntı: Erzurum lu

    Anlaşıldığına göre daha henüz pik yapmamış, habire yükseliyor petrol üretimi. Belki şimdiye kadar okuduklarımız gerçek bir komplo teorisiydi ya da peak-oil için daha beklemek gerekecek.

    Yıllar önceki sayfalarda söylendi ki; zirve geciktikçe düşüşün hızı artar. Hala artabiliyor olması kötüdür. Çok hafif bir eğimle düşmesi en iyi olasılıktı sanırım, ama şimdiye kadar gerçekleşmedi. Hızlı bir düşüş büyük savaşlar demektir, affetmez. E savaş mı lazım? Girdik, gireceğiz işte. Güney ve doğu sınırımız yok artık. Ordumuz da boşuna hapse atılmadı. Mısır'ın kalgımasında yoksulluğun, yoksullukta nüfus artışının payı büyük. Ve bunlar henüz üretim yükselirken olanlar... Başlığın müdavimleri hatırlar, konuşuldu bunlar.

    Alıntıları Göster
    Jay Jay

    Yazını okudum, sıkı tespitler yapmışsın tebrikler.


    Aşağıdaki linkte kaya gazının ABD'yi başka noktalara ittiği söyleniyor.
    Kaya gazı petrol zirvesini gizleyen bir aldatmaca mıdır yoksa gerçekten de petrolü ikame etmekte midir?

    quote:


    Türkiye'de bir çok kişi ve kurum Batı'yı, özellikle de Amerika'yı, Mısır ve Suriye'deki demokrasi ve insan hakları ihlalleri konusundaki ilgisizliğinden dolayı suçluyor.

    Aslında, Ortadoğu'da herkes Amerika'dan şikâyetçi. Kahire'deki gösteriler sırasında hem Mursi karşıtı hem de Mursi yanlısı göstericilerin ABD karşıtı sloganlar atması bunun bir göstergesi. Başbakan Erdoğan da muhitteki her yangın sonrası “hani nerede Avrupa, hani nerede Amerika?” diye sık sık soruyor.

    Gerçekten de, bölge Moritanya'dan Pakistan'a yanarken Amerika meydanda yok. Bilindiği gibi, Obama yönetiminin bölgedeki ilk yaptığı icraatlardan birisi -hâlâ kan gövdeyi götürürken- yüz binlerce askerini Irak'tan çekmek olmuştu. Bugün Cezayir'den Mali'ye cirit atan El-Kaide militanlarının peşinde ABD değil Fransa koşmaktadır. Hakeza, Reagan'ın “yaramaz çocuğu” Kaddafi'yi tasfiye Avrupa'ya kalmış, ABD sadece arkadan destek vermiştir. ABD her şeye rağmen Suriye'deki sivil savaşa şimdiye kadar direkt müdahaleden kaçınmış, direnişçilere gerekli askeri ve mali yardımı dahi esirgemiştir. Hatta, Rusya'nın Akdeniz'de askeri tatbikatlar yapmasına ve Suriye'ye açıktan silah desteği vermesine seyirci kaldığı gibi, ülkeye sızan İranlı askerlere ve Hizbullah gerillalarına dahi göz yummuştur. Türkiye-Suriye sınırına NATO şemsiyesi altında yerleştirilen Patriot füzeleri ABD menşeli değil, Almanya ve Hollanda desteklidir. ABD bölgedeki donanmasını da kısmen Asya'ya sevk ederek küçültmeye başlamıştır. Perdeyi indirircesine, 2014'te Afganistan'dan tamamen çıkmayı hedefliyor. Bu gelişmeler alt alta toplandığında, Amerika'nın Ortadoğu'dan fiilen ve tedricen çekildiği anlamı çıkıyor. Dünya güçlerine asırlardır mücadele merkezi olmuş Ortadoğu şimdi neden kendi kaderine terk ediliyor?

    İğneyi, düştüğü yerde aramak lazım. Enerji alanındaki radikal gelişmeler dünya barışını hep sarsmıştır. Dünyanın en büyük ekonomisi Amerika, ucuz enerji üzerine tasarlanmıştır. 1960'lara kadar enerji ihtiyacını kendi kendine karşılayabilen ABD, zenginleştikçe balina gibi arabalara, saray gibi evlere meyletmiş, bütün dünyanın enerji kaynaklarını, özellikle de Ortadoğu petrollerini, emmeye başlamıştır. Öyle ki, 2006 yılında Bush Amerikalıları “petrol bağımlısı” ilan etmiştir [bugün 1 Amerikalının enerji tüketimi 30 Kenyalının/4 Çinlinin tüketimine bedeldir]. Bu bağımlılık ABD'yi hep tasalandırmıştır; zira petrol fiyatlarındaki fırlamalar ekonomisinin sağlığını mütemadiyen tehdit etmekte, trilyonlarca doların pek de dostane olmayan ülkelere akmasına neden olmakta, petrol sevkiyatının güvenliği için ABD'yi sık sık pahalı çatışmaların içine çekmektedir (Irak'ın toplam maliyeti $6 trilyon). 1973 Yom Kippur savaşında İsrail yanında saf tutan ABD'ye, Araplar 6 ay ambargo uygulayınca, ilk alarm zilleri çalmıştır. 4 kat pahalanan petrol, Amerikan ekonomisini durma noktasına getirmiştir. İki dünya savaşı galibi koskoca Amerika'ya, Hitler ve Bolşeviklerin topla tüfekle yapamadığını şeyhler petrolle yapmıştır. Ticari ışıklandırmayı, hatta yılbaşı kutlamalarını dahi yasaklayan, karneyle kuyrukla tanışan ABD için bu kriz tarihî bir ders olmuştur. Bugünden sonra tüm Amerikan başkanları -Cumhuriyetçi, Demokrat- ABD'yi enerji bağımlılığından (bir diğer deyişle Ortadoğu'ya esaretten) azat etmeye ahdetmiştir. 11 Eylül saldırısı da Amerika'nın enerji bağımsızlığı politikasını kamçılamıştır. 19 korsanın Ortadoğu'dan, 15'inin ise Suudi Arabistan'dan çıkması ABD için değişik çağrışımlar yapmıştır. CIA eski direktörü Jim Woolsey “bizi sallandıran ipin parasını kendi cebimizden ödüyormuşuz?” itirafında bulunmuştur. Pulitzer ödüllü yazar Tom Friedman Amerika'nın enerjiye harcadığı trilyonlarca doların dünyanın en diktatör, en radikal, en yolsuz rejimlere akmasıyla küresel terörü beslediğine, hürriyetleri kısıtladığına, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yaptığına, petrol dışı alternatif enerji kaynaklarının gelişmesini engelleyerek havayı kirlettiğine, küresel ısınmaya sebep olduğuna inanmaktadır. Amerikan halkı da yaşadıkları ekonomik krizde ve küresel itibarlarının sarsılmasında “petrol savaşlarının” önemli bir payı olduğuna ikna olmuş olacak ki, ülkenin dümenini “ultra aktivist” Bush tarzı yönetimden “ultra pasifist” Obama tarzı yönetime kırmıştır. Bu konudaki ısrarını da üst üste iki seçimde tekid ve teyit etmiştir. Petrol bağımlılığının Amerika'nın başına bela olduğunu arabalarına astıkları rozetlerle de devamlı birbirlerine hatırlatmaktadırlar: “Litre başına kaç asker harcıyorsun?”; “Cip kullananları ilk önce askere alın.”

    AMERİKA’NIN PETROL BAĞIMLILIĞI

    Ancak Amerika'nın 40 yıllık enerji bağımsızlığı rüyası, petrole olan büyük iştahından, güçlü petrol lobilerinin direnişinden, eski yakıtlara göre tasarlanmış ekonomiyi dönüştürme maliyetinden, alternatif enerji kaynaklarının henüz ekonomik olmamasından dolayı bir türlü gerçekleşememiştir. Nihayet, imdada teknoloji ve özel teşebbüs yetişmiştir. George Mitchell yönetimindeki bir KOBİ, 6 milyon dolarlık yatırımla ve 10 yıl çalışarak geliştirdiği buluşla, ABD'yi bir anda petro-gaz zengini yapmış, Ortadoğu'yu Amerika'ya taşımıştır. Öyle ki, Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, ABD 2015'te doğalgazda dünya lideri Rusya'yı, 2017'de petrolde dünya birincisi Sudi Arabistan'ı sollayacak. Bu gidişle kendi kendine enerji konusunda yetmesi beklenen ABD, 2020 yılında dünyaya petrol ve gaz ihraç eder hale gelecek. Bu da enerjide “Suudi Arabistan” dünyasından “Suudi Amerika” dünyasına geçiş demek. Kimilerine göre, bu yeni bir çağın habercisi; hatta bir sürü çağrışımları olan jeo-politik bir deprem! “Zaruretler icatların anasıdır” derler. Büyük buluşların savaş veya kriz anlarında vuku bulması tevekkeli değil. Petrol fiyatları küresel kriz öncesi varil başına $150'ları görünce alternatif enerji kaynakları aramak kârlı hale geldi. Bu da, Mitchell gibi mucitleri olmadık yerlerde -buzullarda, okyanus diplerinde, sert kayaların aralarında, katran kumlarında- petrol ve gaz aramaya sevk etti. Nihayet Mitchell ilk önce dikeylemesine, daha sonra yataylamasına sert kayaları kimyasal madde ve basınçlı su tazyikiyle kırarak devasa doğalgaz rezervlerine ulaştı. Talih hazır olanlara güler. 2004'e kadar yeryüzünde esamesi okunmayan kaya gazı, şu an ABD piyasasının % 33'üne tekabül etmektedir. ABD'nin ilk petrolünün çıktığı Pennsylvania eyaleti, şimdi de dünyanın en büyük ikinci gaz yatağına ev sahipliği yaparak, ABD'yi gaz üretiminde dünya lideri yapmıştır. Rusya'nın komşularına $17/BTU'a dayattığı doğalgazı, Amerika $2'ın altına üretmektedir. Avrupa artık özgürdür. Soğuk Savaş döneminde ezeli hasmı Rusya'yı siyaseten bitiren ABD, bu kez de ekonomik olarak bitirmek üzeredir.

    Obama, son ‘ulusa sesleniş'te, Amerika'nın 100 yıl kendine yetecek kadar gaz keşfettiğini resmen duyurmuştur. ABD'de gaz bolluğu bu sektörde fiyatları dip yaptırınca, aynı gaz arama teknolojisi, petrole yönlendirilmiş, bu kez de kaya petrolü üretiminde büyük bir patlama olmuştur. ABD'nin yakında petrolde Suudi Arabistan'ı ekarte etmesi beklenmektedir. Bu da Ortadoğu'nun Amerika (ve dünya) için önemini ve önceliğini büyük ölçüde yitirmesi demektir. Geçen seçimlerde Obama “yeni enerji kaynaklarının Amerika'yı Ortadoğu'da olup bitenlerden azade edeceğini”, Romney de “enerji bağımsızlığıyla ABD'nin artık kendini dünyanın öbür ucundaki istikrarsız ama petrol zengini bölgelere gebe olmaktan kurtaracağını” söyleyerek parti farkı gözetmeksizin Amerika'nın Ortadoğu'yu gözden çıkardığını bir yerde tescillemiştir. ABD “Pivot to Asia/Asya'ya Yöneliş” adlı yeni bir dış politikayla hem yeni hasmı Çin'i dizginlemek hem de daha vefalı ve istikrarlı gördüğü Asyalı müttefiklerine sahip çıkmak için direksiyonu Uzakdoğu'ya kırmıştır bile. Nitekim Obama ikinci döneminde ilk ziyaretini Gazze ateş altındayken Asya'ya yapmıştır. Ortadoğu artık yorgun Amerika için İsrail'in güvenliği nispetinde önemlidir (onu da uzaktan dronlarla/kubbelerle ve Mısır ordusuna ‘emaneti' koruması için gönderdiği askerî yardımla halletmektedir).

    ABD POLİTİKALARINDAKİ DEĞİŞİM

    Ekonomileri sadece petro-gaza bağlı ülkeler için ABD'nin bu keşfi kara bir haberdir. Zira, bu teknolojinin dünyaya yayılması sonucu petrol arzı küresel patlama yapacaktır. Dahası, sudan ucuz hale gelen doğalgazın sanayide, ulaşımda, konutlarda petrol yerine kullanılmaya başlamasıyla petrol fiyatları inecektir. Fiyatlar varil başına $120 altına düşerse, Rusya bütçesi SOS verecektir. Demir yumruklarına rağmen halklarını petro-dolarlarla teselli ve teskin eden bu rejimler için, bu yeni dünya kaos demek. Amerika ise “enerji rönesansı” dediği bu yeni çağı “sanayi rönesansına” dönüştürmeye çalışıyor. Bazıları bu yeni devri Amerika'nın “eve dönüşü” olarak adlandırıyor. Hem Amerikan askerleri hem de Amerikan şirketleri yavaş yavaş yurda dönüyor. Obama yönetimi gaz ihracatını yasaklayarak enerji fiyatlarını mümkün olduğunca düşürmeye, ABD'yi üretim için tekrar cazibe merkezi haline getirmeye çalışıyor. Şimdiden, enerji yoğun kimya, alüminyum, çelik, plastik, gübre ve diğer tarım ürünleri sektörlerinde önemli kıpırdanmalar ve geri dönüşler başlamış durumda. Efsanevi aktör ve aktivist Clint Eastwood, küresel kriz ve çöküş edebiyatından dolayı karalar bağlamış Amerikalıları geçen sene 130 milyon kişinin seyrettiği Super Bowl futbol karşılaşmasının devre arasında silkelemiştir: “Şimdi devre arası. Her iki takım da soyunma odasında ikinci yarıda maçı kazanmak için ne yapacaklarını tartışıyorlar. Amerika için de devre arası. Birçok kişi işsiz ve acı çekiyor. Hepsi nasıl geri döneceğini düşünüyor. Hepimiz korkuyoruz, çünkü bu bir oyun değil… Ancak hiçbir şey bitmedi. Bu ülke bir yumrukla nakavt olamaz. Düştüğümüz yerden kalkacağız ve dünya tekrar makinelerimizin homurtusuyla uyanacak. Evet, Amerika'da devre arası. Ve ikinci yarımız şimdi başlamak üzere!” Aslında bu herkesin ikinci yarısı. İkinci yarıda başarı maç öncesi hazırlıklara ve devre arasındaki taktiklere çok bağlı. Ayrıca, Mitchell gibi forvetler yetiştirmeye!

    *Prof. Dr., Rowan Üniversitesi Öğretim Üyesi



    http://www.zaman.com.tr/yorum_abd-ortadoguyu-gozden-mi-cikardi_2124860.html




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Clausewitz



    Jay Jay

    Yazını okudum, sıkı tespitler yapmışsın tebrikler.


    Aşağıdaki linkte kaya gazının ABD'yi başka noktalara ittiği söyleniyor.
    Kaya gazı petrol zirvesini gizleyen bir aldatmaca mıdır yoksa gerçekten de petrolü ikame etmekte midir?



    http://www.zaman.com.tr/yorum_abd-ortadoguyu-gozden-mi-cikardi_2124860.html

    Jay Jay en son 5 Haziran'da yazmış. Hangi yazı?

    Zaman'daki yazı deli saçması. Kaya gazı bildiğin doğalgaz. Bütün yer kabuğu gaz olsa ne yazar, enerji yoğunluğu petrolden çok daha düşük. Pipetten çektiğin meyve suyunun hızında biter. Rusya doğalgazı her komşuya aynı fiyattan vermiyor. En pahalı Türkiye'ye veriyor. İktidar yalakalığı bazı şeyleri söyletemiyor adama. Bu yalakanın derdi Türkiye'nin Suriye'ye ABD'nin taşeronu olarak girmesinin bahanesini yaratmak, zavallı Zaman okurunu uyutmak. Ergenekon niye yapıldı sanıyorsunuz? ABD'ye çok pahalı gelmeye başladı adam kesmek, Türkiye'ye kestirecekler. Hükümete direnecek olan bütün subaylar içeride, rahat rahat sokacaklar orduyu Suriye'ye. Bu şekilde çok daha ucuza gelmiş oldu Türkiye'nin komşularına saldırı. Bazı kerizler Suriye'nin derdine düştü şimdi, yok NATO müdahale etmesinmiş. Affedilecek ve evimize, yatak odamıza kadar girecek olan PKK'ya bir de Suriye'li teröristler eklendi. Bunlar oy da kullanacak seçimde. Hem etinden hem sütünden. Türkiye on-yirmi yıl sonra şimdiki Suriye gibi olduğunda dünyada kimse Türkiye için barış zincirleri kurmayacak. Güney sınırı bitik. Batı Kürdistan'ı kurmuşlar. Kuzeyi de bizim hükümet kendi eliyle kuruveriyor. E sınır da kalktı hazır... Tarihi Kürt nüfusu haritalarında ve güncel CIA haritasında İskenderun Kürt bölgesi olarak gösterilmezken PKK haritalarında ısrarla Kürdistan içinde gösteriliyor. Boru hattı için olmasın? Ve bütün bu iğrençliğin yolunu yapmaya çalışan bir akademisyen ve gazete dedikleri bir paçavra. Öğğğk!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 3 Eylül 2013; 0:48:01 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Sunum güzel. Akıllı adamın hali başka oluyor. Ben bir kaç anahtar sözcük çekip alayım aradan:

    Örgüt: Örgütsüz toplum kafası kesik tavuğa benzer. Olmayan kafasıyla yeri eşeler, beslenebilecekmiş gibi. Bu ülkede II.Dünya Savaşı'ndan beri örgüt=gömünist olduğu için 80 milyon kafası kesik tavuğa çevirdiler milleti. Bunu utanmadan din adına yaptılar, yapıyorlar. Kutsal kitabımız diye sahiplendikleri kitap "örgütlenin" dediği halde. Örgüt, çıkarını korumaktır, hepsi bu. Örgütsüzsen seni ezerler, döverler, öldürürler. Daha çok ezecekler, çok dövecekler, çok öldürecekler. Ufukta ışık görünmüyor.

    Performans: Bu performans lafıyla temsil edilen aslında kamu hizmetini ticarete (ticaret=yasal hırsızlık) çevirmeyi amaçlayan bir bakış açısıdır. Son aşaması devletin ortadan kalkmasıdır. OECD'nin bir raporu vardı. İngiltere'de emniyet örgütünde performans ölçütleri konduğunda hizmetin nasıl gerilediğini, yerlerde süründüğünü anlatıyordu. Yıllar önce araştırmıştım ama not almadım. Zamanı olan araştırsın. Polisler sahte suç çağrıları yapıp çözülmemiş suç dosyalarını çözüldü diye kapatıyorlarmış. Aynı şeyi doktorlar yapıyor şimdi. Bana kendisi söyledi birkaçı, gereksiz testler yaptırıyorlarmış para kazanmak için. Bir ahlaksızlık var, bir de ahlaksızlığı teşvik var ki, daha beter.

    Boş vakit zararlı bir şey. Boş vakti en güzel dolduran şeytan. Bunun için zenginlik zararlı. Birileri çok zengin olup artık çalışması gerekmeyince boş vaktini şeytani planlar yaparak geçirmeye başlıyor. Kendisiyle kalmıyor, parayla zeki adamları kiralıyor, kendisi için şeytani planlar yaptırıyor. Hani bir laf var ya, "bizim yaptıklarımıza sizin hayaliniz yetişemez" diye... Onurlu, ahlaklı insanlar yeterince meşgul olduğundan bu şerefsiz pisliklerin hayaline yetişemiyor. Her geçen gün hain planlara bir yenisi ekleniyor. Es kaza çalışan sınıftan biri bunlarla yüzyüze gelince şokun ağırlığını kaldıramıyor, inkar yolunu seçiyor. Gavurun güzel bir lafı var "too bad to be true" diye. Yani gerçek olamayacak kötü. İnkar kolaycılığı kötülerin güvenli sığınağı oluyor.

    İyiler uyurken kötüler harıl harıl çalışıyor. Çarpıyor, bölüyor, topluyor, çıkarıyor. İki kere ikiyi beş yapmanın yolunu buluyor. Sadece sayısalı değil, sözeli de iyi. Sözcükleri yerlerinden kaydırıyor. "Kamulaştırma" sözcüğü artık özelleştirme için kullanılıyor! Herkesi dövüp hapse tıkmanın adı "demokrasi" oluyor. "Allah" diyerek akla gelmedik iğrençlikler, alçaklıklar yapmanın adı "din" oluyor. Sağlık sistemini yıkmanın adı Türkçesi yeniden yapmak olan "reform" oluyor.

    Videonun başında sözü edilen Peter Berman Yahudidir. Ne alakası mı var? Hiç, yalnızca bilgi vermek istedim.

    Normalde böyle konulara pek mesaj yazmam okurum fakat sizin kurduğunuz cümleler,düşünce sisteminiz beni bu mesajı yazmaya zorladı. Sizi tebrik ediyorum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gorko15

    quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Sunum güzel. Akıllı adamın hali başka oluyor. Ben bir kaç anahtar sözcük çekip alayım aradan:

    Örgüt: Örgütsüz toplum kafası kesik tavuğa benzer. Olmayan kafasıyla yeri eşeler, beslenebilecekmiş gibi. Bu ülkede II.Dünya Savaşı'ndan beri örgüt=gömünist olduğu için 80 milyon kafası kesik tavuğa çevirdiler milleti. Bunu utanmadan din adına yaptılar, yapıyorlar. Kutsal kitabımız diye sahiplendikleri kitap "örgütlenin" dediği halde. Örgüt, çıkarını korumaktır, hepsi bu. Örgütsüzsen seni ezerler, döverler, öldürürler. Daha çok ezecekler, çok dövecekler, çok öldürecekler. Ufukta ışık görünmüyor.

    Performans: Bu performans lafıyla temsil edilen aslında kamu hizmetini ticarete (ticaret=yasal hırsızlık) çevirmeyi amaçlayan bir bakış açısıdır. Son aşaması devletin ortadan kalkmasıdır. OECD'nin bir raporu vardı. İngiltere'de emniyet örgütünde performans ölçütleri konduğunda hizmetin nasıl gerilediğini, yerlerde süründüğünü anlatıyordu. Yıllar önce araştırmıştım ama not almadım. Zamanı olan araştırsın. Polisler sahte suç çağrıları yapıp çözülmemiş suç dosyalarını çözüldü diye kapatıyorlarmış. Aynı şeyi doktorlar yapıyor şimdi. Bana kendisi söyledi birkaçı, gereksiz testler yaptırıyorlarmış para kazanmak için. Bir ahlaksızlık var, bir de ahlaksızlığı teşvik var ki, daha beter.

    Boş vakit zararlı bir şey. Boş vakti en güzel dolduran şeytan. Bunun için zenginlik zararlı. Birileri çok zengin olup artık çalışması gerekmeyince boş vaktini şeytani planlar yaparak geçirmeye başlıyor. Kendisiyle kalmıyor, parayla zeki adamları kiralıyor, kendisi için şeytani planlar yaptırıyor. Hani bir laf var ya, "bizim yaptıklarımıza sizin hayaliniz yetişemez" diye... Onurlu, ahlaklı insanlar yeterince meşgul olduğundan bu şerefsiz pisliklerin hayaline yetişemiyor. Her geçen gün hain planlara bir yenisi ekleniyor. Es kaza çalışan sınıftan biri bunlarla yüzyüze gelince şokun ağırlığını kaldıramıyor, inkar yolunu seçiyor. Gavurun güzel bir lafı var "too bad to be true" diye. Yani gerçek olamayacak kötü. İnkar kolaycılığı kötülerin güvenli sığınağı oluyor.

    İyiler uyurken kötüler harıl harıl çalışıyor. Çarpıyor, bölüyor, topluyor, çıkarıyor. İki kere ikiyi beş yapmanın yolunu buluyor. Sadece sayısalı değil, sözeli de iyi. Sözcükleri yerlerinden kaydırıyor. "Kamulaştırma" sözcüğü artık özelleştirme için kullanılıyor! Herkesi dövüp hapse tıkmanın adı "demokrasi" oluyor. "Allah" diyerek akla gelmedik iğrençlikler, alçaklıklar yapmanın adı "din" oluyor. Sağlık sistemini yıkmanın adı Türkçesi yeniden yapmak olan "reform" oluyor.

    Videonun başında sözü edilen Peter Berman Yahudidir. Ne alakası mı var? Hiç, yalnızca bilgi vermek istedim.

    Normalde böyle konulara pek mesaj yazmam okurum fakat sizin kurduğunuz cümleler,düşünce sisteminiz beni bu mesajı yazmaya zorladı. Sizi tebrik ediyorum.

    +1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    quote:

    Orijinalden alıntı: Clausewitz



    Jay Jay

    Yazını okudum, sıkı tespitler yapmışsın tebrikler.


    Aşağıdaki linkte kaya gazının ABD'yi başka noktalara ittiği söyleniyor.
    Kaya gazı petrol zirvesini gizleyen bir aldatmaca mıdır yoksa gerçekten de petrolü ikame etmekte midir?



    http://www.zaman.com.tr/yorum_abd-ortadoguyu-gozden-mi-cikardi_2124860.html

    Jay Jay en son 5 Haziran'da yazmış. Hangi yazı?

    Zaman'daki yazı deli saçması. Kaya gazı bildiğin doğalgaz. Bütün yer kabuğu gaz olsa ne yazar, enerji yoğunluğu petrolden çok daha düşük. Pipetten çektiğin meyve suyunun hızında biter. Rusya doğalgazı her komşuya aynı fiyattan vermiyor. En pahalı Türkiye'ye veriyor. İktidar yalakalığı bazı şeyleri söyletemiyor adama. Bu yalakanın derdi Türkiye'nin Suriye'ye ABD'nin taşeronu olarak girmesinin bahanesini yaratmak, zavallı Zaman okurunu uyutmak. Ergenekon niye yapıldı sanıyorsunuz? ABD'ye çok pahalı gelmeye başladı adam kesmek, Türkiye'ye kestirecekler. Hükümete direnecek olan bütün subaylar içeride, rahat rahat sokacaklar orduyu Suriye'ye. Bu şekilde çok daha ucuza gelmiş oldu Türkiye'nin komşularına saldırı. Bazı kerizler Suriye'nin derdine düştü şimdi, yok NATO müdahale etmesinmiş. Affedilecek ve evimize, yatak odamıza kadar girecek olan PKK'ya bir de Suriye'li teröristler eklendi. Bunlar oy da kullanacak seçimde. Hem etinden hem sütünden. Türkiye on-yirmi yıl sonra şimdiki Suriye gibi olduğunda dünyada kimse Türkiye için barış zincirleri kurmayacak. Güney sınırı bitik. Batı Kürdistan'ı kurmuşlar. Kuzeyi de bizim hükümet kendi eliyle kuruveriyor. E sınır da kalktı hazır... Tarihi Kürt nüfusu haritalarında ve güncel CIA haritasında İskenderun Kürt bölgesi olarak gösterilmezken PKK haritalarında ısrarla Kürdistan içinde gösteriliyor. Boru hattı için olmasın? Ve bütün bu iğrençliğin yolunu yapmaya çalışan bir akademisyen ve gazete dedikleri bir paçavra. Öğğğk!

    Ulus devlet olmayı benimsemeyen topluluklar toprak tahsis edilse bile uzun süre varlığını sürdürmez,yüzyıllardır taşeron olan taşeron kalır,yine öyle olacak Arapların durumu Osmanlı imp oncesinden farklı değil demek ki toprak tahsisi birşeyi çözmüyor.sadece sömürülenecek alanın sınırlarını belirliyor

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    quote:

    Orijinalden alıntı: Clausewitz



    Jay Jay

    Yazını okudum, sıkı tespitler yapmışsın tebrikler.


    Aşağıdaki linkte kaya gazının ABD'yi başka noktalara ittiği söyleniyor.
    Kaya gazı petrol zirvesini gizleyen bir aldatmaca mıdır yoksa gerçekten de petrolü ikame etmekte midir?



    http://www.zaman.com.tr/yorum_abd-ortadoguyu-gozden-mi-cikardi_2124860.html

    Jay Jay en son 5 Haziran'da yazmış. Hangi yazı?

    Zaman'daki yazı deli saçması. Kaya gazı bildiğin doğalgaz. Bütün yer kabuğu gaz olsa ne yazar, enerji yoğunluğu petrolden çok daha düşük. Pipetten çektiğin meyve suyunun hızında biter. Rusya doğalgazı her komşuya aynı fiyattan vermiyor. En pahalı Türkiye'ye veriyor. İktidar yalakalığı bazı şeyleri söyletemiyor adama. Bu yalakanın derdi Türkiye'nin Suriye'ye ABD'nin taşeronu olarak girmesinin bahanesini yaratmak, zavallı Zaman okurunu uyutmak. Ergenekon niye yapıldı sanıyorsunuz? ABD'ye çok pahalı gelmeye başladı adam kesmek, Türkiye'ye kestirecekler. Hükümete direnecek olan bütün subaylar içeride, rahat rahat sokacaklar orduyu Suriye'ye. Bu şekilde çok daha ucuza gelmiş oldu Türkiye'nin komşularına saldırı. Bazı kerizler Suriye'nin derdine düştü şimdi, yok NATO müdahale etmesinmiş. Affedilecek ve evimize, yatak odamıza kadar girecek olan PKK'ya bir de Suriye'li teröristler eklendi. Bunlar oy da kullanacak seçimde. Hem etinden hem sütünden. Türkiye on-yirmi yıl sonra şimdiki Suriye gibi olduğunda dünyada kimse Türkiye için barış zincirleri kurmayacak. Güney sınırı bitik. Batı Kürdistan'ı kurmuşlar. Kuzeyi de bizim hükümet kendi eliyle kuruveriyor. E sınır da kalktı hazır... Tarihi Kürt nüfusu haritalarında ve güncel CIA haritasında İskenderun Kürt bölgesi olarak gösterilmezken PKK haritalarında ısrarla Kürdistan içinde gösteriliyor. Boru hattı için olmasın? Ve bütün bu iğrençliğin yolunu yapmaya çalışan bir akademisyen ve gazete dedikleri bir paçavra. Öğğğk!

    Ulus devlet olmayı benimsemeyen topluluklar toprak tahsis edilse bile uzun süre varlığını sürdürmez,yüzyıllardır taşeron olan taşeron kalır,yine öyle olacak Arapların durumu Osmanlı imp oncesinden farklı değil demek ki toprak tahsisi birşeyi çözmüyor.sadece sömürülenecek alanın sınırlarını belirliyor

    Alıntıları Göster
    müthiş paylaşımlar yapılmış.hepsini okumak lazım mesajımız bulunsun




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-CC07A6798

    müthiş paylaşımlar yapılmış.hepsini okumak lazım mesajımız bulunsun

    Alıntıları Göster
    Kaya gazının dünyanın 150-200 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kapasitede olduğu hesaplanıyor. Güneş/rüzgar/hidrojen vs. enerjilerini de hesaba katarsak bundan sonra petrol için çok da büyük çatışmaların olmayacağını öngörebiliriz.

    Daha önce söylediğimde çok ciddiye alınmamıştım ancak tekrar edeyim; Lokal savaşlar yanıltmasın asıl büyük savaşa daha var. Ortadoğu'da çıkacak ve sebebi "SU" olacak. Şu anki debelenmenin sebebi İsrail'in sınır güvenliği.

    Bu arada şu altın yükselecek diye evini barkını satıp, altın ve jip alıp dağlara vuran arkadaşlar ne alemdeler acaba?
    Neyse moral bozmasınlar yakında TOKİ yeni bir kampanya yapar yine alırlar. Gerçi kendi evlerini geri biraz zor alırlar ama hiç yoktan iyidir.

    Selamlar.




  • Güzel paylaşım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: beneoushtatic

    Güzel paylaşım
    Sadece motorlu araçlar için konuşuyorum; elektrik ve su ile calışan motorlar cıkacak...
    Ki şuan bile elektrikli araclar yavaş yavaş girmeye başladı piyasaya ama engelleniyor...
    Bir gün petrol azaldığında bunun önünü açacaklar...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ofamof

    Sadece motorlu araçlar için konuşuyorum; elektrik ve su ile calışan motorlar cıkacak...
    Ki şuan bile elektrikli araclar yavaş yavaş girmeye başladı piyasaya ama engelleniyor...
    Bir gün petrol azaldığında bunun önünü açacaklar...

    Alıntıları Göster
    Kaya gazıyla ilgili 3-4 ay önce bir şeyler okuyup bir foruma yazmıştım. Buraya da ekleyeyim.

    Durum o kadar vahim ki artık böyle kaya gazı gibi 20-30 senedir bilinen saçmalıkları, yeni bir kaynak bulunmuş gibi servis ediyorlar. ''karadeniz'de petrol bulundu'' masalını 7 sene sürdürdüler. Bu masalı da bakalım ne kadar sürdürecekler?

    İnsanların geneli geleceğe olumlu bakma eğilimindedir. Bu, çoğunlukla karlı çıkmalarını sağlar. Çünkü sorunlar genellikle büyük aktörlerin uzlaşmaları ile sonuçlanır ve yerel yöneticiler bu durumu kendi halklarına, kendi başarıları olarak gösterirler. Fakat sorun içinden çıkılamaz ise dünya savaşları ve çok derin ekonomik krizler çıkar. Yerel aktörler ve onların destekçileri, fillerin ayakları altında ezilip giderler.

    Kaya gazı meselesi anlaşılması çok kolay bir dezenformasyondur.

    1-Kaya gazı çıkarılması, petrol ve doğal gaza göre %50 daha pahalıdır. Bu, iyimser hesapla böyledir, aslında çok daha pahalıdır.

    2-Kaya gazı çıkarmak için kayaların içine basınçlı su sıkılır. Fakat suyun içine bazı kimyasallar eklemek gerekir. Bunun iki sonucu olur.

    a-Metan, benzen ve diğer kanserojen maddeler atmosfere salınır.

    b-Yeraltı su kaynakları zehirlenir.

    3-Kayalara basınç uygulamak, fay hatlarını tetikler ve depremlere sebep olur.

    4-Ortaya çıkan metan bir sera gazıdır ve küresel ısınmanın en büyük sebebidir. Bildiğiniz gibi, dünyanın her iki kutbunun altında devasa metan yatakları vardır. Kutupların üzerindeki buzullar bir conta vazifesi görmekte ve alttaki metanın atmosfere karışmasını önlemektedir. Fakat küresel ısınma sebebiyle buzulların eriyip, inceldiğini biliyoruz. Dünyanın her yerinde kaya gazı çıkarmak için yapılan uygulamalar bu durumu çok hızlandıracaktır. Şayet kutupların altındaki metan atmosfere karışırsa ne oalbileceğini biliyor musunuz?

    Bir kıvılcım, bir şimşek atmosferdeki metanın tutuşmasına yol açar ve dünyadaki şehirler, ormanlar yanmaya başlar. Dünya bir kaç ay içinde üzerinde hiçbir canlının yaşamadığı, Mars gibi bir gezegen haline gelir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ejderertugrul

    Kaya gazıyla ilgili 3-4 ay önce bir şeyler okuyup bir foruma yazmıştım. Buraya da ekleyeyim.

    Durum o kadar vahim ki artık böyle kaya gazı gibi 20-30 senedir bilinen saçmalıkları, yeni bir kaynak bulunmuş gibi servis ediyorlar. ''karadeniz'de petrol bulundu'' masalını 7 sene sürdürdüler. Bu masalı da bakalım ne kadar sürdürecekler?

    İnsanların geneli geleceğe olumlu bakma eğilimindedir. Bu, çoğunlukla karlı çıkmalarını sağlar. Çünkü sorunlar genellikle büyük aktörlerin uzlaşmaları ile sonuçlanır ve yerel yöneticiler bu durumu kendi halklarına, kendi başarıları olarak gösterirler. Fakat sorun içinden çıkılamaz ise dünya savaşları ve çok derin ekonomik krizler çıkar. Yerel aktörler ve onların destekçileri, fillerin ayakları altında ezilip giderler.

    Kaya gazı meselesi anlaşılması çok kolay bir dezenformasyondur.

    1-Kaya gazı çıkarılması, petrol ve doğal gaza göre %50 daha pahalıdır. Bu, iyimser hesapla böyledir, aslında çok daha pahalıdır.

    2-Kaya gazı çıkarmak için kayaların içine basınçlı su sıkılır. Fakat suyun içine bazı kimyasallar eklemek gerekir. Bunun iki sonucu olur.

    a-Metan, benzen ve diğer kanserojen maddeler atmosfere salınır.

    b-Yeraltı su kaynakları zehirlenir.

    3-Kayalara basınç uygulamak, fay hatlarını tetikler ve depremlere sebep olur.

    4-Ortaya çıkan metan bir sera gazıdır ve küresel ısınmanın en büyük sebebidir. Bildiğiniz gibi, dünyanın her iki kutbunun altında devasa metan yatakları vardır. Kutupların üzerindeki buzullar bir conta vazifesi görmekte ve alttaki metanın atmosfere karışmasını önlemektedir. Fakat küresel ısınma sebebiyle buzulların eriyip, inceldiğini biliyoruz. Dünyanın her yerinde kaya gazı çıkarmak için yapılan uygulamalar bu durumu çok hızlandıracaktır. Şayet kutupların altındaki metan atmosfere karışırsa ne oalbileceğini biliyor musunuz?

    Bir kıvılcım, bir şimşek atmosferdeki metanın tutuşmasına yol açar ve dünyadaki şehirler, ormanlar yanmaya başlar. Dünya bir kaç ay içinde üzerinde hiçbir canlının yaşamadığı, Mars gibi bir gezegen haline gelir.

    Alıntıları Göster
    Bu arada Abd'de kaya gazı yatırımları yapılması kısa ve orta vadede petrol fiyatlarının kalıcı olarak epey yükseleceğini de gösteriyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®

    1. Ortadoğu da olan bitenin baş aktörü İsraildir.
    2. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Arap Ülkeleri hepsi kapitalizmin yani paranın güdümündedir.
    3. Ortadoğuda İran ve Suriyeden başka İsraili tehdit edecek ülke kalmamıştır.
    4. Rusyanın ve Çinin İrana yaklaşması tamamen "duygusal" nedenlerledir. ABD nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomik hegamonyasını yıkmaya çalışıyorlar. Ancak ileride çok şaşırtıcı olaylar görürseniz, Çinin İsrail ile anlaşma yaptığını duyarsanız da şaşırmayın.

    5. Olayın petrol ile falan ilgisi yoktur. Dünya üzerindeki petrolün tamamını zaten amerikan şirketleri kontrol etmektedir. Savaşa harcanan para çoktan oradaki petrolü satın almaya yetecek miktardadır.
    Hatırlayın ABD yıllarca Iraka yardım ederek, İrana karşı savaştırdı. Irak zaten ABD güdümünde bir ülkeydi. Zamanı gelince Irakı silahsızlandırarak işgal ettiler. Zaten ellerindeydi. Amaç İrana ve Suriyeye yaklaşmak. Ortadoğunun son kaleleri.

    6. Marxın kapitalizm hakkındaki öngörülerinin tamamına yakını doğrudur. Ancak çözüm yolları fiyaskodur. Bu da ayrı bir tartışma konusudur.

    7. Bir çok arkadaş meseleyi ince hatlarıyla yakalıyor ancak sonuç cümleleri -bence- hedefi vuramıyor.
    Tüm dünya yangın yerine döndüğünde, dağlara kaçarak bundan kurtulabileceğini zannetmek bence mantıklı değil. Yine bazıları kızacaktır (Gerçi artık cevap vermiyorlar ama... Olsun diğer okuyanlar için yazıyorum.

    8. Tüm dünyanın yangın yerine döndüğü durumda taş taş üstünde kalmayacaktır. Yani ne yazık ki kaçacak bir yer yok. Ancak o günün ne zaman geleceğini bilmiyoruz ve o durum dünya içi bir kaynaktan değil. Büyük ihtimalle ya çok büyük bir gökcismi veyahut bir karadelik olacak. Zaten evrenin ihtimal dahilinde varolduğuna inanan arkadaşlar da biliyordur herhalde galaksimizde yaklaşık 10 milyon civarında karadelik bulunduğu teorisini. Bir gün bunlardan birine rastlama olasışığımız her geçen gün artıyor.

    Tüm dünyanı içine gireceği savaş ise hakikaten kıtlıktan çıkacak. Petrol kıtlığı değil, su ve tahıl kıtlığından... İnsan arabaya binmeden, pet şişe kullanmadan yaşayabilir. Ancak su içmeden yaşayamaz.

    9. Birileri tüm gücüyle, tüm dünyanın içinde bulunacağı bir savaşı tetiklemeye çalışıyor. (Armageddon) Bu da dini inançlarından kaynaklanıyor. Bu büyük savaş sonucunda kendilerine vaadedilen topraklara kavuşacaklarına yürekten inanıyorlar. Tabi bu savaşta telef olmamak için de kaçak güreşiyorlar.

    İranla ve Suriye ile uğraşılması da bu yüzden, Adamların nükleer araştırma yapmalarını istememelerini bir düşünün.

    10. Toplulukları birarada tutan olgu ortak gelenek, göreneklerdir. Bunlar da dine dayanır.


    11. Kürt meselesi içinden çıkılmayacak bir hal alacak. Adamlar açık açık federe devlet istediklerini söylüyorlar. Bu durum açıkça toprak bütünlüğümüzün bozulması demek. Osmanlıyı nasıl balkanlardan ve Arap yarımadasından çıkardılarsa, torunlarını da Güneydoğudan çıkarmaya çalışıyorlar. Güçlü bir Türkiye toprağını işgal ve ilhak edemezsiniz ancak güçsüz bir Kürt devletini istediğiniz gibi yönlendirirsiniz.


    12. Tüm dünyayı içine alan savaşa biraz daha vakit var gibi bence. Bu savaşın ekonomik gibi görüneceğini, sonradan din savaşına en sonunda ise insanlık onurunun kurtarıldığı bir savaşa dönüşeceğini zannediyorum. Bu yüzden iki kutba ayrılacağız, dininiz ne olursa olsun. Hangi tarafta olacağız sizce ? Kapitalizmin mi, insanlığın mı?

    13. Tüm insanların kurtuluşu -bence- paradan kurtulmamızla sağlanacak. Daha önce bu forumda bir çok konuda bunu dile getirmiştim. Lise yıllarından beri savunurken çoğu arkadaş gülerdi bana.

    Bankacılık ve Borsa... Yani finans sistemi komple çökmeden, yani; Oyunun kuralları baştan düzenlenmeden bu çarktan çıkmamız mümkün değil. Ancak o zaman oyuna yeni bir soluk gelecek.

    Düşünsenize yıllarca çalışıp biriktirip ne alıyoruz ? Televizyon... Taksidi bitiyor, model yenilemek için onu atıp yenisi... Ömrümüzü dünya oyuncaklarını elde etmek için heba ediyoruz. Ya evler ? Bi apartman dairesi 300 bin eder mi ya? Banka kredisi diye bir şey olmasa kim 300 bin lira biriktirebilir, bir eve verebilir ? Enflasyonu ve tüketimi tetikleyen şey borçlanmadır. İnsanları ömür boyu borçlandırırsanız, sonra da istediğinizi yaptırırsınız. "Aman istikrar bozulmasın da..." diyen insanlar, ne yaparsanız yapın ses çıkarmayacaklardır.

    Velhasıl, istek ve hırslarımız felaketimizi getirecek. Yollardaki araçların yarısı paraya çevrilse ne iç borcumuz kalır, ne dış borcumuz, ne ÖTV, ne sosyal güvenlik reformu vs.vs.vs. Topyekün borçtan kurtulduğunuz gün, özgürlüğünüzü de kazandığınız ve dik bir duruşunuz olduğu gündür.
    Peki hangimiz vazgeçer ?
    Bence hepimizin güvendiği bir liderin ardında; Çoğumuz...
    Selamlar.




    Ogün hocam, sayfalarda gezinirken 2009 yılından şöyle bir yazını buldum... Son derece iyi tespitlerin var.. Suriye konusu oldukça etkili bir tespit olmuş.. Listeyi günceller misin vaktin olursa?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zizim

    quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®

    1. Ortadoğu da olan bitenin baş aktörü İsraildir.
    2. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Arap Ülkeleri hepsi kapitalizmin yani paranın güdümündedir.
    3. Ortadoğuda İran ve Suriyeden başka İsraili tehdit edecek ülke kalmamıştır.
    4. Rusyanın ve Çinin İrana yaklaşması tamamen "duygusal" nedenlerledir. ABD nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomik hegamonyasını yıkmaya çalışıyorlar. Ancak ileride çok şaşırtıcı olaylar görürseniz, Çinin İsrail ile anlaşma yaptığını duyarsanız da şaşırmayın.

    5. Olayın petrol ile falan ilgisi yoktur. Dünya üzerindeki petrolün tamamını zaten amerikan şirketleri kontrol etmektedir. Savaşa harcanan para çoktan oradaki petrolü satın almaya yetecek miktardadır.
    Hatırlayın ABD yıllarca Iraka yardım ederek, İrana karşı savaştırdı. Irak zaten ABD güdümünde bir ülkeydi. Zamanı gelince Irakı silahsızlandırarak işgal ettiler. Zaten ellerindeydi. Amaç İrana ve Suriyeye yaklaşmak. Ortadoğunun son kaleleri.

    6. Marxın kapitalizm hakkındaki öngörülerinin tamamına yakını doğrudur. Ancak çözüm yolları fiyaskodur. Bu da ayrı bir tartışma konusudur.

    7. Bir çok arkadaş meseleyi ince hatlarıyla yakalıyor ancak sonuç cümleleri -bence- hedefi vuramıyor.
    Tüm dünya yangın yerine döndüğünde, dağlara kaçarak bundan kurtulabileceğini zannetmek bence mantıklı değil. Yine bazıları kızacaktır (Gerçi artık cevap vermiyorlar ama... Olsun diğer okuyanlar için yazıyorum.

    8. Tüm dünyanın yangın yerine döndüğü durumda taş taş üstünde kalmayacaktır. Yani ne yazık ki kaçacak bir yer yok. Ancak o günün ne zaman geleceğini bilmiyoruz ve o durum dünya içi bir kaynaktan değil. Büyük ihtimalle ya çok büyük bir gökcismi veyahut bir karadelik olacak. Zaten evrenin ihtimal dahilinde varolduğuna inanan arkadaşlar da biliyordur herhalde galaksimizde yaklaşık 10 milyon civarında karadelik bulunduğu teorisini. Bir gün bunlardan birine rastlama olasışığımız her geçen gün artıyor.

    Tüm dünyanı içine gireceği savaş ise hakikaten kıtlıktan çıkacak. Petrol kıtlığı değil, su ve tahıl kıtlığından... İnsan arabaya binmeden, pet şişe kullanmadan yaşayabilir. Ancak su içmeden yaşayamaz.

    9. Birileri tüm gücüyle, tüm dünyanın içinde bulunacağı bir savaşı tetiklemeye çalışıyor. (Armageddon) Bu da dini inançlarından kaynaklanıyor. Bu büyük savaş sonucunda kendilerine vaadedilen topraklara kavuşacaklarına yürekten inanıyorlar. Tabi bu savaşta telef olmamak için de kaçak güreşiyorlar.

    İranla ve Suriye ile uğraşılması da bu yüzden, Adamların nükleer araştırma yapmalarını istememelerini bir düşünün.

    10. Toplulukları birarada tutan olgu ortak gelenek, göreneklerdir. Bunlar da dine dayanır.


    11. Kürt meselesi içinden çıkılmayacak bir hal alacak. Adamlar açık açık federe devlet istediklerini söylüyorlar. Bu durum açıkça toprak bütünlüğümüzün bozulması demek. Osmanlıyı nasıl balkanlardan ve Arap yarımadasından çıkardılarsa, torunlarını da Güneydoğudan çıkarmaya çalışıyorlar. Güçlü bir Türkiye toprağını işgal ve ilhak edemezsiniz ancak güçsüz bir Kürt devletini istediğiniz gibi yönlendirirsiniz.


    12. Tüm dünyayı içine alan savaşa biraz daha vakit var gibi bence. Bu savaşın ekonomik gibi görüneceğini, sonradan din savaşına en sonunda ise insanlık onurunun kurtarıldığı bir savaşa dönüşeceğini zannediyorum. Bu yüzden iki kutba ayrılacağız, dininiz ne olursa olsun. Hangi tarafta olacağız sizce ? Kapitalizmin mi, insanlığın mı?

    13. Tüm insanların kurtuluşu -bence- paradan kurtulmamızla sağlanacak. Daha önce bu forumda bir çok konuda bunu dile getirmiştim. Lise yıllarından beri savunurken çoğu arkadaş gülerdi bana.

    Bankacılık ve Borsa... Yani finans sistemi komple çökmeden, yani; Oyunun kuralları baştan düzenlenmeden bu çarktan çıkmamız mümkün değil. Ancak o zaman oyuna yeni bir soluk gelecek.

    Düşünsenize yıllarca çalışıp biriktirip ne alıyoruz ? Televizyon... Taksidi bitiyor, model yenilemek için onu atıp yenisi... Ömrümüzü dünya oyuncaklarını elde etmek için heba ediyoruz. Ya evler ? Bi apartman dairesi 300 bin eder mi ya? Banka kredisi diye bir şey olmasa kim 300 bin lira biriktirebilir, bir eve verebilir ? Enflasyonu ve tüketimi tetikleyen şey borçlanmadır. İnsanları ömür boyu borçlandırırsanız, sonra da istediğinizi yaptırırsınız. "Aman istikrar bozulmasın da..." diyen insanlar, ne yaparsanız yapın ses çıkarmayacaklardır.

    Velhasıl, istek ve hırslarımız felaketimizi getirecek. Yollardaki araçların yarısı paraya çevrilse ne iç borcumuz kalır, ne dış borcumuz, ne ÖTV, ne sosyal güvenlik reformu vs.vs.vs. Topyekün borçtan kurtulduğunuz gün, özgürlüğünüzü de kazandığınız ve dik bir duruşunuz olduğu gündür.
    Peki hangimiz vazgeçer ?
    Bence hepimizin güvendiği bir liderin ardında; Çoğumuz...
    Selamlar.




    Ogün hocam, sayfalarda gezinirken 2009 yılından şöyle bir yazını buldum... Son derece iyi tespitlerin var.. Suriye konusu oldukça etkili bir tespit olmuş.. Listeyi günceller misin vaktin olursa?

    Alıntıları Göster
    Bu gün bir haber :

    Sudan'da benzine yapılan zammı protesto edenlerle polis arasında çıkan çatışmada 34 ölü, yüzlerce yaralı var




  • 
Sayfa: önceki 138139140141142
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.