SENİ SEVİYORUM ÇÜNKÜ Seni Seviyorum Çünkü Her Günüm Senin Sesinle Doğuyor,Seninle Sürüyor Gecem İse Seninle Son Buluyor. Seni Seviyorum Çünkü Kilometrelerce Uzakta Olsan Bile, Buluşma Gününü Özlemle Beklemek Hoşuma Gidiyor. Seni Seviyorum Çünkü Yanımda Olmasan Bile, Yüreğinin Benimle Olduğunu Biliyor Her An Yanında Olduğumu Biliyorsun. Seni Seviyorum Çünkü Bu Mesafelere Ragmen Yaşanmamışı Yaşatabiliyorsun, Duygularımda Var Olabiliyorsun. Seni Seviyorum Çünkü Sesinle Dünyama Bir Anda Girip, Sürprizlerinle Beni Kendine Tekrar Tekrar Aşık Edebiliyorsun. Seni Seviyorum Çünkü Yüreğimin Tam Ortasında Varolabiliyorsun. Beni Hayallere Götürebiliyor, Umutlarımı Geleceğimi Düşündürebiliyorsun. Şiir Yazdırıp,Şarkılarda Hissettirebiliyorsun Kendini. Seni Seviyorum Çünkü İkimize Dair Bir Yaşamı Düşündürebiliyorsun, Mutluluğun,Aşkın Varlığına İnandırabiliyorsun. Engellerin Aşılacağını, Mücadelenin Hırsını, Birlikteliğin Tek Yürek Olmanın Ve Güvenin Aşamayacağının Olmadığını Gösteriyorsun. Seni Seviyorum Çünkü Sen Hayatıma Vazgeçilmez Bir Anlam Katıyorsun. Seni Seviyorum Çünkü Sen Benimle Bende Yaşıyor, Ben Seninle Sende Varoluyorum.
Ben de hayatımı değiştiren adamdan birkaç rubai ekleyeyim;Ömer Hayyam...
Rübai I
Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya? Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya ! Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?
Rübai II
Dal goncayı bir sabah açılmış buldu , Gül melteme bir masal deyip savruldu Dünyada vefasızlığa bak; on günde Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.
Rübai III
Tenden çıkagörsün hele bir kez canımız , Tuğlayla kapar üstümüzü, dostlarımız . Bir başkasının kabrini örtsün diyerek Bir günde bizim, tuğla olur toprağımız .
Rübai IV
Geçmiş günü beyhude yere yad etme Bir gelmemiş an için de feryat etme Geçmiş gelecek masal bunlar hep Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.
Rübai IX
Bir bilim kalmadı evrende, benim bilmediğim. Sana değin nice bin sırrı çözüp silkeledim. Yaşadım yetmişi aşkın yılı, en sonra gelip, Daha hiç birşeyi öğrenmemişim; öğrendim.
Rübai V
Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam Beni ak yüzle diriltirsin. a Tanrım, bilirim; Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.
Beğenirseniz daha eklemeye çalışırım...
buda benden...
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük? Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
Necip Fazıl Kısakürek
artık kalbim yok ağladığımda sana düşündüğümde seni artık kalbim yok seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok ! küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine suda sektirdim bir kiremit parçası gibi ve bekledim batmasını bekledim batmasını yanan bir gemi nasıl ağlayarak denize dökülürse
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! artık kalbim yok baktığımda eski resimlere özlediğimde seni arta kalmış bir kalbim yok! YOK! Küçük İskender
uykuların kaçar geceleri bir türlü sabah olmayı bilmez dikilir gözlerin tavanda bir noktaya deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında ne çarşaf halden anlar, ne yastık girmez pencerelerden beklediğin aydınlık kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın onun unutamadığın hayali sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine sevmek ne imiş bir gün anlarsın bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin gün gelir de sesini bir kerecik duymak için vurursun başını soğuk taş duvarlara büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın sevmek ne imiş bir gün anlarsın bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin niçin yaratıldığını bu iğrenç dünyaya neden geldiğini uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini boşuna geçip giden yıllarına yanarsın dolar gözlerin için burkulur sevmek ne imiş bir gün anlarsın bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların sevilen gözlerin erişilmezliğini o hiç beklenmeyen saat geldi mi düşer saçların önüne ama bembeyaz uzanır gökyüzüne ellerin ama çaresiz ama yorgun ama bitkin bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı sevmek ne imiş bir gün anlarsın bir gün anlarsın hayal kurmayı beklemeyi ümit etmeyi bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir bütün vücudunu saran o korkunç geceyi lanet edersin yaşadığına maziden ne kalmışsa yırtar atarsın o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi bir gün anlarsın Ümit Yaşar Oğuzcan
AŞKIN DUASI
ÖYLE BİR AŞK YAŞAYAYIM Kİ ALLAHIM; CİHANLARI YAKSIN ALEV ALEV HER BİR AHIM NE MECNUN KALSIN YANMADIK, NE FERHAT, NE KEREM YOK OLSUN TÜM VARLIK; YOKLUKTA VARLIĞI GÖREM...
AKINCILAR MARŞI
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. Aktolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle ! Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle...
Şimşek gibi, bir semte atıldık yedi koldan, Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan. Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla, Birden yedi kat arşa kanatlandık o hızla...
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de, Hala o kızıl hatıra titrer gözümüzde. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
quote:
Orjinalden alıntı: mayklhac
Ben de hayatımı değiştiren adamdan birkaç rubai ekleyeyim;Ömer Hayyam...
Rübai I
Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya? Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya ! Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?
Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni Sense araya korkular koydun. Yasaklar koydun... Bitmez tükenmez engeller koydun Şimdi nerdesin diye sakın sorma Sen çağırdın da ben gelmedim mi?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara, Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara Sen varken Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına Otobüs duraklarına... Sen varken ayrılanlara ağlamazdım... Yıkılmazdım biten sevdaların ardından Gidenlere küsmezdim Kalanlara acımazdım... Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim Masumdum, çocuklar gibi Böyle delirmezdim-küfretmezdim... Hele ölmeyi hiç düşünmezdim. Şimdi soruyorum sana Adı sevdaysa bu cehennemin Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı Dağlara merdiven dayadım olmadı Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı Benden artık pes Bu aşkın biletini istediğin gibi kes Nasılsa gidiyorsun Biliyorum git... Ama ardında Ağlayan bir çift göz Paramparça bir yürek Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan Çek silahını-daya sırtıma Titrersem namerdim... Sen vurdun da ben ölmedim mi?
ok burcuna, yay burcuna,
bebelerin avucuna,
genç kızların meme ucuna,
genç komando yazacağız
quote:
Orjinalden alıntı: tolga0624
ok burcuna, yay burcuna,
bebelerin avucuna,
genç kızların meme ucuna,
genç komando yazacağız
arkadaşım yeterince şiir topici var hadi oraya
burda da var, gereksiz mesajlarda da var
alın benden size dehşet bir şiir
AĞAÇLARDA KEREVİZ. BU NEBİÇİM LACİVERT. BEN ANNEMİ ÖZLEDİM.. YAŞASIN CUMHURİYET.
KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık. Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
NECİP FAZIL KISAKÜREK
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme