Şimdi Ara

'Enel Hakk' Öğretisinin felsefesi (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
97
Cevap
5
Favori
2.989
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
7 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: YüceÜstad

    quote:

    Orijinalden alıntı: Canis Majoris

    Celal Şengör'ün bir sözü var.''Platon'un Batı'ya attığı kazığı,Gazali Doğu'ya atmıştır.'' diye.Gazali, ara nedenselliklerin hepsini Allah'a ithaf edip İslam dünyasını yozlaştıran,bilime uzak olmasına neden olan bir adamdır.Felsefeci de diyemeyeceğim.Gazali okuyan bir adamın bilim konuları dinle baltalamasına şaşmamalı.

    http://beyanname.blogcu.com/bir-ateiste-cevap-1/11832704

    6. ve 7. paragrafları dikkatle okuyunuz..sorunuz olursa cevaplarım ..küstahlık ve kibir olarak anlaşılmasın ama İmamı Gazali saf ve eşşiz bir dehadır ayni ile bi hakkın Hüccetül İslamdır ona dair yöneltilecek her eleştiriyi çürütmek benim için misket oynamak kadar basittir..hatta daha basit..

    O halde Gazali'nin bilim anlayışını bir de sizden dinleyelim.Nedir ona göre bilim? Ve bilimi neden yararlı,zararlı ve zararı olmayan bilimler olarak 3'e ayırmıştır.44

    Gazali'nin bir sözünü söyleyim.

    “Doğa bilimlerinin amacı , doğanın, Tanrı’nın emri altında olduğunun, bizzat kendisinin bir şey yapmayıp, bilakis yaratan tarafından,yaptırıldığının;güneş, ay, yıldızlar ve diğer nesnelerin, O’nun emrine tâbi olduğunun ve bunların kendiliğinden bir eylemlerinin olmadığının bilinmesidir.''

    Bu anlayış da bilimle çok yakınlığı olmayan Müslüman halkında oluşabilecek bir merak kıvılcımını almış götürmüş onun yerini meraktan,sorgulamaktan,araştırmaktan uzak, dogmalara saplanmış bir zihniyete bırakmıştır.İslam dünyasının şu anda geri olmasının en büyük sebeplerinden birisi Gazali'nin ortaya attığı bu nedenselliktir.




  • kingman29 K kullanıcısına yanıt
    elbette sorgulayabilirim bunu, neden sorgulayamayayım? dogma demişsin, hangi dogma beni bundan alıkoyacak?


    melekler nerede yaşıyor diye sorarım kendime

    önce melek nedir derim
    sonra melek varsa nasıldır derim
    daha sonra melek var mıdır derim

    sonra bunları mantığımla sentezlerim ve yok cevabına erişirim. ateizm bebim düşünme biçimimin bir parçası değildir çünkü. ateizm benim düşüncemin SONUCUDUR. dinler ise ÖĞRENİLMİŞ bir düşünce kalıbıdır.

    (ki, ben ateist değilim tanrıya inanırım)




    ama sen en basitinden tanrı var mıdır diye sorup
    örneğin; tanrı varsa adaletsizlik neden var dersen dini bir takım dogmaların ağına yakalanırsın.

    çünkü inandığın dinde bu sorular senin yerine başkaları (ya da bir tanrı) tarafından cevaplanmıştır.


    //+tanrı var mıdır?
    //*yok dersen cehennemliksin. şüpheyle yaklaşırsan kafir olduğun için yine cehennemliksin. biri islamiyeti reddetmek, öteki ise islamiyetin yalan olduğuna, peygamberin yalancı olduğuna inanabilecek kadar dinden çıkmak demektir.

    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?
    //*tanrının olmadığı varsayımında bulundun ve islamiyete ters düştün. allahın olmadığı varsayımı, islamiyetin de yalan olduğu varsayımıyla eşdeğerdir çünkü.
    //*bu dünya bir imtihandır, ve bu sorunun bundan başka herhangi bir cevabı olamaz. aksi halde dinden çıkarsın. çünkü kuranda bunun cevabı açıkça belirtilmiştir. kurana aykırı bir açıklama yapmak dinsizliktir. kuran-ı kerim İNSAN İRADESİNİN KAVRAYAMAYACAĞI KADAR BÜYÜK SORULARIN CEVABIDIR.


    şimdi anlayabildin mi dogma nedir?

    ben her şeyi özgürce sorgulayabilirim. sen ise dinin haricinde her şeyi özgürce sorgulayabilirsin. dogmalarını yıkarsan dinini de yıkarsın.


    ha bu sana ve düşüncelerine saygı duyduğum gerçeğini değiştirmez orası ayrı. bana bir zararı dokunmadığı sürece müslümandı, hristiyandı, yahudiydi hoş görürüm bunları.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Crimson kullanıcısına yanıt
    o arkadaşı bilmem ama bende sorgularım

    zaten sorgulamadan inanç da ,ret de olmaz

    insan inanmadığı şeyi kabul yada ret edebilir mi ?
  • kemal1414 kullanıcısına yanıt
    kurandaki "düşün" sözünün işlevi çok farklı



    o zamanlarda islamiyet çok yeni bir düşünde akımıydı. dolayısıyla insanların islamiyeti kabullenebilmesi için eski dinlerini bırakıp yeni bir düşünce akımı olan islamiyeti kabullenmeleri gerekirdi. yani eski dinlerinin saçma olduğunu eski dinlerini sorgulayarak fark etmeleri ve kuranın doğruluğunu kabullenmeleri gerekiyordu.

    kuranda da defalarca kez belirtildiği üzere islamiyete göre bu "düşünme" eyleminin sonucu kuranın doğruluğunu kabullenmek sonucuna varmak ZORUNDADIR. islam hiçbir zaman "mantıksız gelmiyorsa inanma" demez. inanmıyorsan SONSUZ BİR AZAP var der.

    çünkü DÜŞÜNÜP DE KURANI DOĞRU BULMAYANLAR için sonsuz bir azaptan bahsedilmektedir.


    dolayısıyla burada düşünme eylemi redeedilemez bir sonuca ulaşmak için yapılır. sorgulamak için değil.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Crimson kullanıcısına yanıt
    hayır Kuran daki düşünmez misiniz sözü bütün zamanlar içindir (çünkü Kuran sadece geçmişi bildirmez)

    bir insan kendisi Kuran okuyup düşünmeden dini kabul etmişse onun durumu ortadadır ,çünkü başkalarının anlattığı şekliyle öğrenmiş olur (öğrendiklerinin yanlış olduğunu bile anlayamaz)

    sizin söylediğinizin bir mantığı yok ama

    yani bir dini kitabından öğrenip ya inandım dersiniz ,yada inanmadım dersiniz

    bir kısmına inandım ama bazı yerleri hoşuma gitmedi gibi bir mantık olabilir mi ,zaten o zaman inanmamışsın demektir ,ayrıca yaratıcıyı yarım beğenme gibi bir kavram da tuhaf olur

    Allah bir kitap da isteklerini bildirmiş ve sen ona karşı çıkıyorsan başka ne bekleyeceksin ,inanma ve beni sayma ama cennete gönderiyim mi demesini bekliyorsun ?

    buna bir örnek vermek gerekirse ,misal (haşa) senin çocuğun seni beğenmiyor ama habire isteklerde bulunuyor ,işte bu durumda sen bir baba olarak ne düşünürsün ? (burada verdiğim örnek sadece durum anlaşılsın diyedir ,yoksa haşa yaratıcı babayla falan kıyaslanamaz)

    insanlar istiyor ki ,ben canımın istediği gibi yaşayım ,yeyip içip-gezip tozayım ama cehenneme de gitmeyeyim ,maalesef böyle bir seçenek yok

    ya kabul eder uygularsın ve cennete gidersin ,yada ret edip dünyada istediğin gibi yaşarsın ve cehenneme gidersin


    yani C seçeneği yok maalesef :)

    dediğim gibi siz kırmızı ışıkta geçip kazaya sebebiyet vereyim ama bana ceza verilmesin diyorsunuz (bu benzetme gibi)




  • Canis Majoris kullanıcısına yanıt
    bilimle alaka.. aslında el kindi den cabir bin hayyana izafiyet teorisinden atomun parçalanmasına dek sürecek manzumeye gerek olmasada bilimle çok alakalı bir geçmişimiz olduğunu hatırlatmak isterim..

    gazalinin bilimi sınıflandırmasının gerekçelerini okuma ihtiyacı hissettiniz mi..yoksa netten biraz araştırıp zihninize başkalarınca kazınmış size ait olmayan bir fikrin gütmesi ile önyargılı şekilde mi yaklaştınız meseleye..? eğer size verdiğim linki okuma zahmetine katlansaydınız..bana yöneltmeye gerek duyacak başka bir alan seçerdiniz zira..alıntıladığınız cümlede dahil olmak üzre imamın bilim dallarına bakışını rahatlıkla kavrardınız..

    alıntıladığınız o söz eksik olup el munkizü mine'd dalal adlı eserden nakildir..ne hikmetse o sözü cp yaptığınız adres yada siz bütünü sunmak yerine cımbızlamak ve kendi görüşünüzü desteklemek amaçlı yorumunuzu da katarak olaya yaklaşmışsınız..

    iligili eseri alıp okuma fırsatınız olursa..o sözün öncesi ve sonrasında doğa ilimleri ile uğraşın faydalı olduğunu hatta tıb ilmini örnek göstererek şart olduğunu belirtir..katılmadığı ve karşı çıktığı nokta ise..tabiiyyun denen taifenin doğa ile alakasından çıkardıkları sonuçlar olduğunu rahatlıkla görürsünüz..




  • Velev ki ben Gazali hakkında hiçbir şey okumamışım gibi bana anlatın o zaman.Bırakın blog sitelerini falan.Bilimleri sınıflandırmasındaki amaç neydi? Tıp veya matematiği Allah'a yakınlaşmak için bir araç olarak gördüğünden mi faydalı buluyordu,yoksa insanın zihnini açtığından,geliştirdiğinden dolayı mı?

    Bence söz gayet açık.Ortaya konulan düşünce belli.Siz Gazali'nin eserini okumuş ve o sözünün öncesinde ve sonrasında ne söylediğini bilen birisi olarak burada ne demek istediğini açıklar mısınız?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Canis Majoris -- 20 Şubat 2015; 1:43:07 >
  • Ben tanrıyım demek, ben tanrıyım demektir. Saçma tespitlere gerek yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Canis Majoris kullanıcısına yanıt
    Bakın alıntıladığınız söz bir bütünün parçası..bütünden koparılarak ne demek istendiğinin anlaşılmasına mani olucu şekilde cımbızlanması etik değil..tabiiyun denen gurubun düşünce sistemini kritik etmiş onların doğa ve doğa ilimlerinden çıkardığı dini ilahi mesajı reddeden sonuçlara cevap olarak..fikrini belirtmiş..bu inanan biri için doğal değil mi..tabiiyun denen guruh ilahi mesaja aykırı sonuçlar ortaya koymuş imam ise temele inerek sahipsizliğe Allahın yokluğuna değil bilakis yaratıcı ve sahipliğine işaret etmiştir..doğa kanunları olarak bildiğimiz dini lugatte sünnettulah olarak geçen sisteme dair itiraz söz konusu değil...ki kendisi eserlerinde sünnettullahın önemini ayrıca vurgular..

    kendisi hem maddi hemde manevi ilimlerin derinlemesine tahsilinden yanadır ..cevabımın sonunda bir örnekle size farklı bir bakış açısı sunacağım böylelikle ne demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz..


    gazali ilimleri sınıflandırmada "öncelikli" "tehir edilebilecek" - "yararlı" ve "zararlı"başlıkları adı altında değerlendirmelerde bulunmuştur..ilim-bilim denince szin aklınıza gelen dalların yanısıra başkaca alanlarda olduğunu unutmayın..

    sivri örnek..büyü sihir ilmi..gazali bunun dini ölçülerde zararlarını değerlendirmiş ..zararlı ilim katagorisinden görmüştür..yada astroloji..yani fal vb ilimlerin akli ve nakli deliller ile zararlı olduğunu belirtmiştir ..gelecekten haber verme gaybe dair haber verme safsatası..sakıncalarına değinmiştir..

    öncelikli ilimler katogorisinde farklı dalları ele almış ve gerek dini gerek dünyevi..önceliklerine göre tasnifde bulunmuştur..

    yine misal vereyim..namazın farzlarını bilmenin önemini anlatmış..diini yaşama arsuzunda olan insanın dinin direği hükmündeki bir ibadete dair ilk öğreneceği şeyin namazın farzları olduğunu belirtmiş ..farzları öğrenmeden nafilerlle meşguliyeti zararlı görmüştür..öncelik sırası yani..

    yani gazali tıb ilmine kozmolojiye matematiğe vb diğer fenni ilimlere dair düşüncesinde onların gereksiz veya değersiz olduğunu ifade eden bırakın ifadeyi ima dahi yoktur..

    bu tür ilimleri faydalı bulması dünya hayatına ve uhrevi hayata dair olumlu getirilerinden ötürüdür..tıp ve matematiğin sonuçta insan zihnine dair olumlu katkısını faydalı görüp Allaha yakınlık elde edilmesi noktasında eleştiri malzemesi yapmak bilmem ki nasıl bir garezin ürünüdür..

    neden ..ayırım yaptınız ki.zihin açmak yada Allaha yakınlık ..ikisinden birini mi tercih etmek zorundayız..sonuçta tıp ve matematik ile uğraşmak insan zihnini açmıyor mu..sizin deyiminizle yani..açıyor ..problem ne..bir inanan olarak bırakın gazaliyi ben dahi her vesilenin her ilmin bana hem dünya hem ahiret nokasında fayda vermesini umarım..bunun nesi yanlış..

    bakın bu zihin yapısını size aşılayan kimseler iyilik etmemişler..

    şimdi hazır bahsi açılmışken namaz ve ihlasa dair kısa açıklamasını alıntılayım..inanan ve namaz kılan arkadaşlar onun ilimdeki derinliğine dair fikir edinebilirler..

    quote:

    İhlâs'ı karıştıran âfetlerin bir kısmı açık, bir kısmı ise gizlidir. Ancak bazıları, açık olmasına rağmen zayıf, bazıları da gizli olmasına rağmen kuvvetlidir. Gizlilik ve açıklıktaki derecelerin değişikliği ancak bir misal ile anlaşılır. İhlâs'ı karıştıran şeylerin en belirgini riyadır. Bu bakımdan riya ile ilgili bir misal verelim:

    I. Derece

    Namaz kılan kimse ibadetinde ne kadar muhlis olursa olsun, şeytan onun kalbine âfetini sokar. O namaz kılarken bir cemaat kendisine baktığında veya içeri herhangi bir kimse girdiğinde şeytan ona 'Namazını güzel kıl da burada bulunanlar sana vekar ve sülûk gözüyle baksınlar. Seni hafife alarak gıybetini yapmasınlar' der. Böylece azaları huşûa kavuşup, hareketten kesilir ve kıldığı namazı elinden geldiği kadar güzelleştirmeye bakar. Bu durum müridlerle mübtediler için gizli değildir.

    II. Derece

    İkinci derece, müridin bu âfeti anlayıp ondan sakınmasıdır. Bu bakımdan bu hususta şeytana itaat ve iltifat etmez. Namazına eskisi gibi devam eder. Bu sefer şeytan hayır kisvesine bürünerek ona şöyle der: 'Sen öndersin! Herkesin gözü üzerindedir. Senin yaptığın örnek olur; halk sana uyar. Dolayısıyla eğer güzel yaparsan, onların amellerinin sevabı kadar sevap da sana yazılır.

    Eğer kötü yaparsan günah defterine geçer. Öyleyse bunların yanında amelini güzelleştir. Belki de huşû ve ibadetin güzelliği hususunda sana uyarlar'.
    Şeytanın bu desisesi birincisinden daha engindir. Bazen birincisiyle kanmayan bununla kanar. Bu da riyanın ta kendisi olup ihlâsı iptal eder; zira bu kişi huşu ve ibadetin güzelliğini hayır olarak görüyorsa; bu hayri, niçin başkası için (cemaat içerisinde) terketmeye razı olmuyor da tek başına olduğu zaman terkediyor?

    Bu kişinin yanında başkasının nefsinin, kendi öz nefsinden daha aziz olması mümkün değildir. Bundan dolayı da bu katıksız bir kandırmadır. Ancak ona uyan kimse nefsinde müstakim olmuş, kalbi nûrlanmış bir kimsedir; nûru başkasına aksetmiş olup bundan dolayı sevap vardır. Önderlik taslayan kimsenin hareketi ise katıksız nifak ve gururdur. Kendisine uyan sevap sahibi olduğu halde kendisi bu kanışından dolayı sorumludur ve esası olmayan bir vasıf ortaya koyduğundan dolayı ceza görecektir.

    III. Derece

    Üçüncü derece, bir önceki dereceden daha ince olup kulun bu hususta nefsini denemesi ve şeytanın hilesine karşı uyanık olmasıdır. Tek başına bulunduğu sıradaki durumu ile cemaat içerisindeki durumu arasındaki değişikliğin riyanın su katılmamış cinsinden, ihlâsın ise tek başına kıldığı namazının cemaat içerisindeki namazıyla aynı olması demek olduğunu bilmesidir.

    Böylece âdeti olmadığı halde halkın görmesi için huşûa bürünme hususunda hem kendi nefsinden, hem de rabbinden utanır Bubakımdan böyle bir kimse tek başına kılarken, namazını, nefsine yönelip cemaat içerisinde kılıyormuş gibi güzelce edâ eder.

    Cemaat içerisinde de tıpkı bu şekilde namaz kılar. İşte bu derece de engin riyadandır; zira tek başına kılarken namazını güzelce eda etmesi, cemaat içerisinde güzel namaz kılmayı âdet edinmek içidir. Bu durumda, ikisi arasında hiçbir fark yapmamış olur. O halde, tek başına olduğunda da, cemaat içerisinde de bu kimsenin iltifatı in-sanlaradır. İhlâslı olması ise, namazını hayvanların görmesi ile insanların görmesi arasında fark görmemesidir.

    Bu kimsenin nefsi, halk arasında âdâbına riayet etmeksizin namaz kılmaya razı değildir. Diğer taraftan bunu riyakâr bir şekilde yapma hususunda da nefsinden utanmaktadır ve bu sıfatın, tek başına kıldığı namaz ile cemaat arasındaki namazının aynı olmasıyla ortadan kalkacağını zanneder. Oysa durum böyle değildir; çünkü bu riya sıfatının kalkması, ancak, tenhada ve cemaat içinde cansızlara iltifat etmediği gibi, insanlara da iltifat etmeyişine bağlıdır.

    Oysa yukarıda bahsi geçen zorlama ise, tenhada da cemaat içerisinde de himmeti halk ile meşgul olan kimseden çıkmıştır. Bu da şeytanın gizli hilelerindendir.

    IV. Derece

    Dördüncü derece ki daha ince ve daha gizlidir namazda olduğu sırada insanların kendisine bakmasıdır. Bu durumda şeytan 'Halk için huşûa bürün' diyemez; zira kişi bunun hile olduğunu bilmektedir. Bu bakımdan şeytan ona 'Allah'ın azamet ve celâlini düşün! Düşün ki sen kimsin ve kimin huzurunda bulunuyorsun? Kalbin kendisinden gafil olduğu halde Allah'ın ona bakmasından utan!' der.

    Şeytanın bu sözleri ile kalbi huzura erer, azaları huşûa bürünür ve kişi bunun, ihlâsın ta kendisi olduğunu zanneder. Oysa bu, hile ve aldanışın ta kendisidir; zira kişinin huşûa bürünmesi, Allah'ın celâline bakmasından ileri gelseydi, bu durum yalnızca cemaat içerisinde kıldığı namazlar için geçerli olmayıp tek başına kıldığı namazlar için de geçerli olurdu. Bu âfetten emin olmanın alâmeti, kişinin, tek başına olduğunda bu düşünceye sahip olmasıdır.





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YüceÜstad -- 20 Şubat 2015; 2:15:09 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..



    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson


    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..



    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    etrafımdaki adaletsizlikle tanrının alakası ne?..
  • Gazali'ye göre bilgi 3 yoldan geçerek işlenir.Önce 5 duyu organımız bilgiyi algılar.Sonra beynimizde işlem görür ve nihayet kalbe ulaşarak işlenir.Bilgi kalbe ulaşarak manevileşir.Kalbi burda fiziksel anlamda değil manevi anlamda düşünmek gerekir.Bilginin sınıflandırmasına gelirsek öncelikle dini bilgileri ele almamız lazım.Dini bilgiler kalbin temelinde yerleşir.Alah'a inanç , meleklere , kadere inanç.Bunlar sabit ve değişken olmayan bilgidir.İman etmiş insan bu bilgilere ulaşmıştır ve onun için değişmezdir.Tıpkı matematikçinin çarpım tablosunu ezberlemiş olması gibi.Matematikçi ömür boyu binlerce matematiksel hesap yapar ama kalkıpta 4*7=28 eder mi gibi bir bilgiyle uğraşmaz.Onu bi kere ezberlemiştir ve bi daha uğraşmasına gerek olmaz.

    Diğer bilgi sınıfı ise matematik , fizik , tıp gibi bilimlerin bize sunduğu değişken bilgidir.Duyularımız ve beynimiz bizi yanıltır.Bu tür bilgiler de değişkendir.Bugün bildiğimiz doğru yarın yanlış olabilir.Mesela kuantum fiziğinin neredeyse bütün bilim dünyasınca inkar edilmesi fakat 10'larca yıl sonra deneyle doğru olduğunun ispatlanmış olması gibi.Newton fiziğinin Einstein tarafından çökertilmiş olması gibi.Uzayın boş olduğunu sanırken , kuantum fiziğinin bize uzayın kuantum alanları gibi alanlardan oluştuğunu ve boşluğun belli enerjisi olduğunun anlaşılması gibi.Zamanın değişmez ve sabit olduğunu sanırken , değişken olduğunun ispatlanması gibi.Ee o zaman neyi doğru kabul edicez?Bu tür bilim dallarının bize sunduğu bilgileri doğru mu kabul edicez , yoksa itibar etmeyip uzak mı durucaz?İşte bu noktada bi bilgiyi doğru kabul etmek için genele bakmak lazım.Genelde bu tür bilgiler doğru kabul ediliyosa doğru olma ihtimali yüksektir.Ortada yine kesinlik yoktur.Tarih boyunca birçok doğru bildiğimizi sandığımız şeyin yanlış olduğunun ispatlanmasına şahit olduk.Ancak diğer yandan bilginin üzerine bilgi ekleyerek , basamak basamak ilerlediğimizi de gördük.Bu bilgi ileride yanlış çıkar diyerek itibar etmeseydik , böyle üstüste birikmiş bilgi basamaklarını asla elde edemezdik.Şu anki bilimin geldiği noktada bu ilerlemeleri net şekilde görebiliyoruz.Ancak her önümüze geleni de doğru kabul edemiyeceğimizi de biliyoruz.Bilim böyle eleme ve üst üste binen bilgilerin oluşturduğu basamaklarla ilerleme kaydediyo.

    Gazali acaba bilimleri tamamen dışlamış mıdır , yoksa aradaki farka dikkat mı çekmiştir*Gazali günah keçisi midir , yoksa bilimin gerilemesine gerçekten etki etmiş midir?Bugün geldiğimiz noktada beynimizin bizi nasıl kolayca aldatabileceğini hepimiz biliyoruz.Gazali de bu yüzden insanın kendini sırf bilime adamasının yanlış olduğunu , tasavvufa yönelmesi gerektiği belirtmiştir.Tasavvuf üstüne eklenmiş bilimden zarar gelmez.Bunu hepimiz biliyoruz.Gazali bunu göremedi mi?Yoksa sadece cahilce bilime yönelmenin sakıncalarına mı dikkat çekti.Hem bu sadece bilim değil içine felsefeyi de katmalıyız.Günümüzde 2 tane felsefe kitabını okuyup ateist olan gençleri gördükçe Gazali'nin yanılmış olduğunu söylemek zor.Gazali sakıncalı felsefeyle mücadele etmiştir.Ancak bugünün batısının modern felsefesinin kurucularından Descartes'in Gazali'den etkilendiği açıkça ortadadır.

    Bana kalırsa Gazali çok ileri görüşlü bir insandı ve geleceği gördü.Şimdiki zamanda inançsızlığın temelini oluşturan felsefelerin sakıncalarını o zamandan gördü.İnsanların nasıl kolayca meyledeceklerini farketti ve sakıncalarına dikkat çekti.Bana kalırsa Gazali şimdiki zamanın inançsız insanlarının felsefeleriyle , geçmiş zamanda savaştığı için , belli kesimler tarafından aşşağılanmaya çalışıyo.Gerçek budur.İnsan önce kendi inancının temellerini kurup kalbini sağlamlaştıracak.Böylece cahilliği yüzünden , değişik sakıncalı felsefelere meyletmekten kendini koruyacak.Olması gereken bu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson


    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..



    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    etrafımdaki adaletsizlikle tanrının alakası ne?..



    bu sorunun cevabı konuyu saptırır, tanrı var-yok iyi-kötü tartışmasına sokar bizi. ana hatlarını izah etmem yeterli gelir umarım.

    yeni doğmuş çocuklar bir lokma yemek bulamadığı için acı çekerek ölüyorsa arkadaşım, ve tanrı her şeye gücü yetebilen bir varlıkken bu insanların acınası haline istinaden en ufak bir yardımda bulunmuyorsa bunun iki sebebi olabilir:

    -tanrı dünyaya kesinlikle bir müdahalede bulunmuyordur. insanları kendi haline bırakmıştır. dolayısıyla tüm dinler yalandır, edilen tüm dualar da karşılıksızdır. tanrı bu dünyadaki olan bitenin sorumluluğundan kendini soyutlamıştır. dolayısıyla bu bir duyarsızlıktan çok, çeşitli sebeplerden dolayı(imtihan edilmek gibi) sağlanan bir serbestliktir.

    -ya da tanrı sanki birazcık kötü bir oluşumdur. insanlar zulme uğrarken, vahşetle yüzleşirken tanrıdan yardım isterlerse istedikleri yardımı görebilmeleri tanrının o anki keyfine bağlıdır. tanrı bazı insanların duasını kabul eder, bazılarınınkini kabul etmez. hani derler ya çocukların duası kabul olur diye, işte o çocuklara zenci çocuklar dahil değildir. adam kayırma mevcuttur. filistinli çocuklar bile tanrının bu yardımından yararlanamazlar.



    bu tanrının dünyadaki adaletsizlikle olan alakasını düşünmeye başlamanın ilk ve en basit aşamasıdır. bu fikirleri yeniden yazabilir, genişletebilirsiniz. ben size örnek gösterdim.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti
    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti
    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..

    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    etrafımdaki adaletsizlikle tanrının alakası ne?..

    bu sorunun cevabı konuyu saptırır, tanrı var-yok iyi-kötü tartışmasına sokar bizi. ana hatlarını izah etmem yeterli gelir umarım.
    yeni doğmuş çocuklar bir lokma yemek bulamadığı için acı çekerek ölüyorsa arkadaşım, ve tanrı her şeye gücü yetebilen bir varlıkken bu insanların acınası haline istinaden en ufak bir yardımda bulunmuyorsa bunun iki sebebi olabilir:

    -tanrı dünyaya kesinlikle bir müdahalede bulunmuyordur. insanları kendi haline bırakmıştır. dolayısıyla tüm dinler yalandır, edilen tüm dualar da karşılıksızdır. tanrı bu dünyadaki olan bitenin sorumluluğundan kendini soyutlamıştır. dolayısıyla bu bir duyarsızlıktan çok, çeşitli sebeplerden dolayı(imtihan edilmek gibi) sağlanan bir serbestliktir.

    -ya da tanrı sanki birazcık kötü bir oluşumdur. insanlar zulme uğrarken, vahşetle yüzleşirken tanrıdan yardım isterlerse istedikleri yardımı görebilmeleri tanrının o anki keyfine bağlıdır. tanrı bazı insanların duasını kabul eder, bazılarınınkini kabul etmez. hani derler ya çocukların duası kabul olur diye, işte o çocuklara zenci çocuklar dahil değildir. adam kayırma mevcuttur. filistinli çocuklar bile tanrının bu yardımından yararlanamazlar.

    bu tanrının dünyadaki adaletsizlikle olan alakasını düşünmeye başlamanın ilk ve en basit aşamasıdır. bu fikirleri yeniden yazabilir, genişletebilirsiniz. ben size örnek gösterdim.

    bu tür sorgulamalar genellikle çocukluk yaşlarına özgüdür, çocukların dünyasında bu tür "düz mantık" kurmalar görülür...
    aslında paganizmin, putperestliğin temelinde de bu tür çocuk mantığı yatar (tanrıyı görme isteği ve görünür hale getirme girişimi, görünür bazı varlıklara tanrı gözüyle bakma, vb. gibi)...
    diğer yandan bu türden sorgulamalar sadece ateistlerde değil, tanrıya/tanrılara inanıp ancak ahiret inancı olmayanlarda görülür...

    inananların düşünce tarzı şudur;
    Tanrı, dünya hayatında adaleti insanlardan bekler (hatta emreder; Nahl, 90)...
    "adalet, iyilik yapmak, kötülükten kaçınmak" dinin temel ilkelerindendir...
    her inançlı birey, bunların gerçekleşmesinde kendi payından sorumludur...
    ve ahiret gerçek adalet içindir...
    dünya hayatında sağlanmayan adaletin sorumluları hesabını ahirette verir...

    tanrıya inanmayanlara gelince;
    dünyadaki sorunları, inanmadıkları bir varlıkla ilişkilendirmeleri ilginç bir mantıktır...
    çevresinde kötülük, adaletsizlik, hukuksuzluk, vs. gören insanların "nerede bu devlet, nerede adalet sistemi, nerede hukuk, nerede uluslararası insan hakları, nerede evrensel değerler" demek yerine, dönüp dolaşıp inanmadıkları o varlığı eleştirmek/yokluğunu kanıtlamak için kullanmaya çalışmaları ilginç olmaktan öte tuhaf ve saçmadır...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson


    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..



    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    adaletsizliği insanlar yapıyor ,Allah kimseye adaletsizlik yap demiyor

    ayrıca bu dünya sınav yeridir ve işte bu tür davranışlar cehennem yada cennete gitme sebebi olacak

    diğer türlü Allah bu dünyada her olaya müdahale etseydi o zaman sınav olmazdı

    yani dünya bir tür sanal ortam gibidir ve zamanı gelince yok olacaktır ,bundan sonrasında ise gerçek hayat başlayacaktır



    bunları bildiğinize göre seçim sizin




  • yazdıklarımda özellikle ön plana çıkarmaya çalıştığım seçici geçirgenlik noktasını görmezden gelmişsiniz. ama o kadar yazılan çizilen şeyin merkezinde aslında bu görmezden geldiğiniz nokta duruyor.

    madem inanmıyorsun neden tanrıyı sorumlu tutuyorsun demişsiniz. hayır, ben tanrıyı sorumlu tutmuyorum. sorumlu tutulması durumunu göz önünde bulunduruyorum. bunu bir ihtinal olarak veriyorum.

    bir şeyler göstermeye çalıştıkça daha da düz mantığa sarıyorsunuz işi. birkaç kere daha okuyun lütfen yazdıklarımı.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • michaelsikkofield.blogspot.com.tr
    Tasavvuf ve Tarikatlardan Tek Dünya Dinine - Volume I
    http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-dunya.html




  • işte islam anlayışının kırılma noktası burası. Allah konusunda hiç bir bilgisi, tefekkürü olmayanların ortaya attığı, tamamen pagan inanç sisteminini devamı bir düşünce. İslama getirilen eleştirilerin neredeyse tümü bu noktada haklılık payı kazanıyor.

    Öyle hale geliyor ki bir noktadan sonra aynen biri yukarıda yazmış " Allah' ı da (haşa) cihanıda ben yarattım gibi küfründe küfürü, şeytana bile şapka çıkaracak bir görüş ortaya çıkıyor.

    Arkadaşlar!
    Herkesin öncelikle bilmesi gereken bilgi şudur. İslam dini Hz. Muhammet tarafından kuralları oluşturulan dindir. Onun ilk sözü de çok basittir. La ilahe illallah deyin kurtulun. Hallacı mansur ve onun gibi düşünenler, tam tersine Allah'ı yolda koyup kendi ilahlıklarını iddia edenlerdir. İslamın en büyük tehlikesi işte bu noktada yatmakta.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: baberti

    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti
    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    quote:

    Orijinalden alıntı: baberti
    quote:

    Orijinalden alıntı: Crimson
    //+tanrı varsa adaletsizlik neden var?

    bu sorunun açılımı nedir, hangi adaletsizlikten bahsediyorsun?..

    etrafınıza bakın, siz hangi adaletten bahsediyorsanız o adaletin olmadığı her şeyi kapsayan adaletsizlikten bahsediyorum.

    etrafımdaki adaletsizlikle tanrının alakası ne?..

    bu sorunun cevabı konuyu saptırır, tanrı var-yok iyi-kötü tartışmasına sokar bizi. ana hatlarını izah etmem yeterli gelir umarım.
    yeni doğmuş çocuklar bir lokma yemek bulamadığı için acı çekerek ölüyorsa arkadaşım, ve tanrı her şeye gücü yetebilen bir varlıkken bu insanların acınası haline istinaden en ufak bir yardımda bulunmuyorsa bunun iki sebebi olabilir:

    -tanrı dünyaya kesinlikle bir müdahalede bulunmuyordur. insanları kendi haline bırakmıştır. dolayısıyla tüm dinler yalandır, edilen tüm dualar da karşılıksızdır. tanrı bu dünyadaki olan bitenin sorumluluğundan kendini soyutlamıştır. dolayısıyla bu bir duyarsızlıktan çok, çeşitli sebeplerden dolayı(imtihan edilmek gibi) sağlanan bir serbestliktir.

    -ya da tanrı sanki birazcık kötü bir oluşumdur. insanlar zulme uğrarken, vahşetle yüzleşirken tanrıdan yardım isterlerse istedikleri yardımı görebilmeleri tanrının o anki keyfine bağlıdır. tanrı bazı insanların duasını kabul eder, bazılarınınkini kabul etmez. hani derler ya çocukların duası kabul olur diye, işte o çocuklara zenci çocuklar dahil değildir. adam kayırma mevcuttur. filistinli çocuklar bile tanrının bu yardımından yararlanamazlar.

    bu tanrının dünyadaki adaletsizlikle olan alakasını düşünmeye başlamanın ilk ve en basit aşamasıdır. bu fikirleri yeniden yazabilir, genişletebilirsiniz. ben size örnek gösterdim.

    bu tür sorgulamalar genellikle çocukluk yaşlarına özgüdür, çocukların dünyasında bu tür "düz mantık" kurmalar görülür...
    aslında paganizmin, putperestliğin temelinde de bu tür çocuk mantığı yatar (tanrıyı görme isteği ve görünür hale getirme girişimi, görünür bazı varlıklara tanrı gözüyle bakma, vb. gibi)...
    diğer yandan bu türden sorgulamalar sadece ateistlerde değil, tanrıya/tanrılara inanıp ancak ahiret inancı olmayanlarda görülür...

    inananların düşünce tarzı şudur;
    Tanrı, dünya hayatında adaleti insanlardan bekler (hatta emreder; Nahl, 90)...
    "adalet, iyilik yapmak, kötülükten kaçınmak" dinin temel ilkelerindendir...
    her inançlı birey, bunların gerçekleşmesinde kendi payından sorumludur...
    ve ahiret gerçek adalet içindir...
    dünya hayatında sağlanmayan adaletin sorumluları hesabını ahirette verir...

    tanrıya inanmayanlara gelince;
    dünyadaki sorunları, inanmadıkları bir varlıkla ilişkilendirmeleri ilginç bir mantıktır...
    çevresinde kötülük, adaletsizlik, hukuksuzluk, vs. gören insanların "nerede bu devlet, nerede adalet sistemi, nerede hukuk, nerede uluslararası insan hakları, nerede evrensel değerler" demek yerine, dönüp dolaşıp inanmadıkları o varlığı eleştirmek/yokluğunu kanıtlamak için kullanmaya çalışmaları ilginç olmaktan öte tuhaf ve saçmadır...



    Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (Allah’ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecavüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.

    nahl 90

    Cuma namazlarında namazdan önce okuna ayetlerden biridir.

    Korkarım eksik anlamak, yanlış yorumlara sebep olmuş.

    Önce tanrı ile başlayan sözden sonra, bir ayet getirmek doğru değil. Ayet Allah' a mahsustur. Allah dünyada adaleti bekler gibi bir tefsirde çok tehlikeli. Bir başkası sorarsa kendisi neden adalet vermiyor diey ne cevap vereceksiniz?
    Kardeşim;

    Allah' ın bir sıfatı "el adl" adalettir. Adil olandır. Adalet haklı olanın hakkını teslim etmektir. Allah, adaleti emrederken, kendisi ortada yok anlamı gibi birşey asla olamaz. O Allah tır ki bütün sıfatları ile her an bütün kullarına tecelli eder. Ancak o tecelli, o kulun Allah yansıması demek değildir. Yani enel hak falan gibi bir mantık çıkmaz. Eğer çıkacaksa put pereslerin günahı neydi. Allah neden onları doğru yola çağırıyor, cehennemde tehdit ediyor.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.