Şimdi Ara

Genç Kuşaklar İçin 12 Eylül'ün Mimarı Kenan Evren

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
916
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Türk siyasetinin en tartışmalı isimlerinden, adı 12 Eylül ve işkenceler ile özdeşleşen Ahmet Kenan Evren Alaşehir- Manisa’da dünyaya geldiğinde takvimler 17 Temmuz 1917 tarihini gösteriyordu. Eğitim yaşamına Alaşehir’de başlayan Evren, Manisa, Balıkesir, İstanbul derken Maltepe Askeri Lisesi’nden mezun oldu. 1938 yılında Topçu Asteğmen rütbesiyle Kara Harp Okulu’nu bitiren Kenan Evren 1946 yılında Harp Akademileri’ne girene kadar “Batarya Takım Komutanı” ve “Batarya Komutanı” olarak çeşitli birliklerde görev yaptı.

    1949 yılında Harp Akademileri’nden kurmay subay olarak mezun olan Evren 1958-1959 yılları arasında Dokuzuncu Kore Türk Tugayı’nda, Harekat ve Eğitim Şube Müdürlüğü ve Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1963’te Tuğgeneralliğe, 1966’da Tümgeneralliğe, 1970’de Korgeneralliğe ve 1974 yılında Orgeneralliğe yükseldi.

    Kenan Evren Ege Ordu Komutanı görevine getirildiğinde son derece mutsuzdu. Çünkü Ege Ordu Komutanlığı’nın anlamı askeri jargonda son durak yani emeklilik demekti. Kenan Evren’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve oradan da Genelkurmay Başkanlığı düşleri sekteye uğramıştı. Evren emekli olacağına o kadar inanmıştı ki, emeklilik günlerini geçirmek için İzmir’den ev bile satın almıştı.

    Kenan Evren tüm umutlarını yitirdiği sırada beklenmedik bir gelişme yaşandı. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin Başbakanı Süleyman Demirel, darbe planladığından kuşkulandığı için dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun’u erkenden emekliye sevk ediverdi. Gelecekteki Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Ersun’un emekliye ayrılması hem dengeleri hem de ordu kıdem geleneğini bir anda alt üst edivermiş, beraberinde anlaşmazlıkları da getirmişti. Başbakan Demirel, 3. Ordu Komutanı Ali Fethi Esener’in Kara Kuvvetleri’nin yeni komutanı olmasını isterken, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ise 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz’ün Kara Kuvvetleri’nin olmasını istiyordu. Ne Demirel ne de Korutürk inatlarından vazgeçip geri adım atmayınca her iki komutan da görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos’ta emekliye ayrıldı. Böylece en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, hiç beklenmedik biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini vekaleten yürütmekte olan Adnan Ersöz’den devralıyordu. Çok geçmeden de 7 Mart 1978 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevine atanacaktı. Kısacası, darbe yapacağından kuşkulanılan bir generalin resen emekliye ayrılması sayesinde Kenan Evren Genelkurmay Başkanı oluyordu!

    Ve 12 Eylül Darbesi Geliyor!

    Dedik ya tarihin garip bir cilvesi, darbe yapacağından kuşkulanılan komutanların yerine atanan Kenan Evren Genelkurmay Başkanı olduktan 1.5 yıl kadar sonra, Aralık 1979’da kuvvet komutanları ile birlikte Cumhurbaşkanına Fahri Korutürk’e bir uyarı mektubu gönderdi:

    “Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir.”

    Takvimler 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde ise Kenan Evren ülkedeki kargaşa ortamını gerekçe göstererek yönetime el koyuyor, demokrasi ve özgürlükleri uzunca bir süre rafa kaldırılıyordu. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş, siyasi parti yöneticileri gözaltına alınmıştı. Ülke, 13 sıkıyönetim komutanı yönetimindeki 13 sıkıyönetim bölgesine ayrılmıştı.

    Darbeyi ilk haber alanlardan birisi de ABD Başkanı Jimmy Carter idi. Çünkü “Türkiye’yi ve Türkiye gibi İslam ülkelerini ılımlı bir İslami rejimle yönetmek en doğrusudur” tezinin sahibi olan CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze darbenin hemen ardından Beyaz Saray’ı telefonla arıyor, “Our boys did it – Bizim çocuklar işi başardı” diyerek darbenin başarılı olduğunu müjdeliyordu. CIA istasyon şefinin üst makamlara geçtiği bu bilgi, aslında darbenin arkasında kimin olduğunu da gösteriyordu.

    Darbenin ardından Türkiye’deki tüm güç, Kenan Evren yönetimindeki Milli Güvenlik Konseyi’nin eline geçmişti. 1983 genel seçimlerine kadar tüm kritik kararların altında imzası bulunan Milli Güvenlik Konseyi şu isimlerden oluşuyordu:

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren
    Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin
    Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya
    Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer
    Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun
    Darbeden yalnızca 6 gün sonra, yani 18 Eylül 1980’de Kenan Evren ant içti ve 27 Mayıs’ın ardından “Devlet Başkanı” unvanıyla göreve gelen ikinci kişi oldu. 20 Eylül’de ise Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Bülend Ulusu seçimlere kadar Başbakan olarak görevlendirildi.

    Evren, 1 Temmuz 1983 tarihine kadar da “Cumhurbaşkanı, Milli Güvenlik Konseyi ve Genelkurmay Başkanı” unvanlarını kullanmayı sürdürdü. 7 Kasım 1982 tarihinde halk oyuna sunulan yeni anayasanın onaylanması üzerine de geçici 15. madde uyarınca otomatik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı olarak görevine başladı. 9 Kasım 1989 tarihinde görev süresinin dolmasından sonra ise Marmaris’e yerleşti.

    Herkes İşkence Yapıyor Biz Niye Yapmayalım?

    12 Eylül darbesi ile başlayan dönem bugün herkesin de kabul edeceği üzere tüm özgürlüklerin askıya, insan haklarının ise ayaklar altına alındığı en karanlık dönemlerden birisidir. Bu dönemde birçok insan işkenceden geçirilmiş, haksız yere yıllarca hapis yatmıştır. Oysa Kenan Evren’e göre işkence insanlık suçu değil, yalnızca sıradan bir uygulama idi. Zira Evren’e göre diğer ülkeler de zaman zaman işkenceye başvurmaktadır. Fikret Bila’nın Kenan Evren ile yaptığı röportajından kısacık bir bölüm bile Kenan Evren’in işkenceye bakış açısını anlamamıza yeter:

    Sorgulama yapılıyor. Söyletebilmek için bazı usulleri var onların. Onları kullanarak bilgi alıyorlar. Bunları Almanlar da yapıyordu, İngilizler de, ABD’liler de, Fransızlar da… Onlar yapmadı mı? Vaktiyle herkes işkence yapıyordu. Yaptılar, sonra ‘intihar etti’ dediler Almanlar, Baader-Meinhof çetesi için… (7 Kasım 2007, Milliyet)

    Erdal Eren’in Yaşı Büyütülüp Asılıyor

    12 Eylül döneminin insanlık adına en büyük utançlarından biri de hiç kuşkusuz tüm hukuk kurallarının çiğnenerek Erdal Eren’in idam edilmesidir. ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için yapılan gösteri sırasında çatışma çıkar. Olaylar sırasında nereden geldiği belli olmayan bir kurşun ile Zekeriya Önge adlı bir asker yaşamını yitirir. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi 17 yaşındaki Erdal Eren de gözaltına alınan 24 kişinin arasındadır.

    Askeri mahkeme 2 Şubat-19 Mart tarihleri arasında bir ”jet yargılama” ile Zekeriya Önge’nin ölümümden Erdal Eren’i suçlu bularak idama mahkum eder. Oysa tüm kriminal raporlar ve kanıtlar Erdal Eren’in suçsuz olduğunu göstermektedir. Örneğin yapılan incelemeler Önge’nin tüfek mermisi ile öldürüldüğü göstermektedir. Oysa Eren’in üzerinde yalnızca tabanca bulunmaktadır. Yine avukatı Nihat Toktay’ın belirttiği gibi yapılan adli otopsi, Zekeriya Önce’yi öldüren kurşunun 10 cm ile 1 metre arasındaki bir mesafeden ateşlendiğini göstermektedir. Oysa Erdal Eren’in en yakın askere mesafesi 12,5 metredir.

    Zekeriya Önge’nin, askerler uyarı için göstericilere atış yaptıklarında seken bir tüfek mermisinden öldüğü neredeyse kesin gibidir. Ama 12 Eylül rejimi için bunun en ufak bir önemi yoktur. Gözdağı vermek ve kitleleri sindirmek için bir kurban lazımdır ve kurban seçilen Erdal Eren için karar çoktan verilmiştir: İdam… Yargıtay 3. Dairesi eldeki kanıtların yetersiz olmasından dolayı askeri mahkemenin verdiği idam kararını iki kez üst üste bozar. Fakat dönem 12 Eylül dönemidir ve Kenan Evren verdiği demeçler ile mahkemeleri bizzat yönlendirmektedir: “Parlamentodan şimdiye kadar bir tek idam çıkmadı ki! Davalar yavaş gidiyor, görevliler korkuyor, parlamento gecikiyor…” Sonuçta Askeri Yargıtay Genel Kurulu 20 Kasım tarihinde toplanarak Yargıtay 3. Dairesi’nin bozma kararını kaldırır, askeri mahkemenin Erdal Eren için verdiği idam kararını onaylar.

    Ama ortada bir sorun daha bulunmaktadır. Çünkü Erdal Eren henüz 17 yaşındadır ve yasalara göre 18 yaşında olmadığından idam edilmesi mümkün değildir. Yasalara göre Eren’in alacağı idam cezasının, yaşından dolayı infazı olanaksızdır. Fakat mahkeme bunun da çözümünü bulmuştur. Mahkeme kararı ile 17 yaşında olan Erdal Eren’in yaşı bir gecede 18’e yükseltilerek idamın önündeki son pürüz de kaldırılır. Erdal Eren’in idam kararı 13 Aralık 1980′de Ankara Merkez Cezaevi’nde infaz edilir. Kenan Evren 3 Ekim 1984’te Muş gezisinde yapacağı ve “Asmayalım da besleyelim mi” olarak anımsanacak sözleriyle kendini savunacaktır:

    Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?

    12 Eylül döneminin Türk toplumuna verdiği en büyük zarar ise düşünmeyen, yorumlayamayan, yalnızca çıkarını düşünen apolitik kuşaklar yetiştirmesidir. Kısacası 12 Eylül’le toplumsal yapı yeniden şekillenmiş, Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir” sözüyle ifadesini bulan köşe dönmeci zihniyet tüm topluma egemen olmuştur. İnsanlar ülke sorunlarından daha çok mankenlerin, şarkıcıların sorunları ile ilgilenmekte; hiçbir kültürel etkinliğe ilgi göstermeyen gençlik tuttukları futbol takımına ölesiye bağlanmaktadır. Bugün Siyaset Bilimi okuyan bir üniversite öğrencisinin bile TV’deki bir yarışmada TBMM’nin diğer adını bilememesi, ama milyonların magazin dünyasında yaşananları günü gününe bilmesinin temelinde 12 Eylül rejiminin yan etkileri yatmaktadır. Halk 12 Eylül’de yaşananları tam olarak kavrayamadığından bu ülkede doğan ilk ikiz tüp bebeklere Kenan Kudret Vatan ve Evren Aykut Vatan isimleri verilmesi gayet anlaşılabilir bir durumdur. Evren belki de Salazar’ın 3F olarak dile getirdiği uyuşturma ve bilinçsizleştirme sisteminin en iyi uygulayıcısıdır. “Türkiye 1. Ligi’nde neden başkentten bir takım yok?” diyerek Ankaragücü’nü mahkeme kararı ile 1. Lig’e yükseltmek gibi dahice bir buluşun uygulayıcısı için hiç de şaşırtıcı bir başarı değildir bu aslında.

    Ressam Kenan Evren

    Kenan Evren emekliliğin ardından Marmaris’e yerleşti ve yaşlılığın tadını çıkarıyor. Geziyor, eğleniyor, ara sıra demeç veriyor, çoğu zaman ise resim çiziyor. Gerçi resme olan bu yakın ilgisinin ipuçlarını bize vermişti Kenan Evren. Sırf Stalin’e benziyor diye ressam Orhan Taylan tarafından 1976 yılında Antalya Belediye İşhanı’nın duvarındaki “Prometheus” resmini sildirmiş, Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç’u da hapse attırmıştı. Selahattin Tonguç’un resimdekinin Stalin’le ilgisi olmadığını tekrarlamasına rağmen 3.5 ay hapis yatmaktan kurtulamamıştı. Yıllar sonra da New York’ta bir sanat müzesini gezerken Picasso’nun resimlerini görünce, “Ne var ki, bunları ben de yaparım diyerek” resim sanatında ne kadar iddialı olduğunu bir kez daha Türk halkına gösteriverdi.

    “Hangi taşı kaldırsam altından Atatürk çıkıyor” diyerek, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’nu kapatarak ne kadar Atatürkçü olduğunu gösteren Kenan Evren bugünlerde zor günler yaşıyor Zira 12 Eylül darbesi yüzünden şu sıralar başı savcılar ile bir hayli dertte. Kenan Evren yaptığı darbenin başarıya ulaşmasından dolayı kendisinin kurucu iktidar olduğunu iddia etse de savcılar buna inanmamış olacak ki dava sürüyor. Fakat sonuç alınması çok zor. Çünkü Kenan Evren’in sevenleri de bir hayli çok, hatta şu anda iktidardalar. Kenan Evren adı verilen caddelerin adlarının değiştirilmesine bile karşı çıkanlar, onu mahkemede de elbet yalnız bırakmayacaklardır. 12 Eylül’ün kısa bilançosu ile yazımızı noktalayalım.


    Kaynak: Kenan Evren de Yargılanacakmış Netekim!







  • Teşekkürler. Yazının sonunu da ben alıntı yapayım.

    quote:


    12 Eylül’ün Kısa Bilançosu

    • Gözaltına Alınan: 650 bin kişi
    • Fişlenen: 1 milyon 683 bin kişi
    • İdam Cezası Verilen: 517 kişi
    • İdam Cezası İnfaz Edilen: 50 Kişi (23 adli suçlu, 18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 1’i Asala militanı)
    • Kuşkulu Biçimde Ölen: Yaklaşık 300 kişi
    • İşkence Sırasında Öldükleri Belgelenen: 171 kişi
    • Cezaevinde Ölen: 299 kişi
    • Yurttaşlıktan Çıkarılan: Yaklaşık 14.000 kişi
    • Sakıncalı Bulunup İşten Çıkarılan: Yaklaşık 30.000 kişi




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C9CA1DA90 -- 31 Mart 2012; 1:59:12 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Computeus

    Teşekkürler. Yazının sonunu da ben alıntı yapayım.

    quote:


    12 Eylül’ün Kısa Bilançosu

    • Gözaltına Alınan: 650 bin kişi
    • Fişlenen: 1 milyon 683 bin kişi
    • İdam Cezası Verilen: 517 kişi
    • İdam Cezası İnfaz Edilen: 50 Kişi (23 adli suçlu, 18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 1’i Asala militanı)
    • Kuşkulu Biçimde Ölen: Yaklaşık 300 kişi
    • İşkence Sırasında Öldükleri Belgelenen: 171 kişi
    • Cezaevinde Ölen: 299 kişi
    • Yurttaşlıktan Çıkarılan: Yaklaşık 14.000 kişi
    • Sakıncalı Bulunup İşten Çıkarılan: Yaklaşık 30.000 kişi



    Gözden kaçmış, teşekkürler. Genç kuşak kim olduğunu bilmese bile Kenan Evren bugünkü birçok sorunun kaynağıdır.




  • hepsini geçtim de,

    quote:

    2 Eylül döneminin Türk toplumuna verdiği en büyük zarar ise düşünmeyen, yorumlayamayan, yalnızca çıkarını düşünen apolitik kuşaklar yetiştirmesidir. Kısacası 12 Eylül’le toplumsal yapı yeniden şekillenmiş, Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir” sözüyle ifadesini bulan köşe dönmeci zihniyet tüm topluma egemen olmuştur. İnsanlar ülke sorunlarından daha çok mankenlerin, şarkıcıların sorunları ile ilgilenmekte; hiçbir kültürel etkinliğe ilgi göstermeyen gençlik tuttukları futbol takımına ölesiye bağlanmaktadır. Bugün Siyaset Bilimi okuyan bir üniversite öğrencisinin bile TV’deki bir yarışmada TBMM’nin diğer adını bilememesi, ama milyonların magazin dünyasında yaşananları günü gününe bilmesinin temelinde 12 Eylül rejiminin yan etkileri yatmaktadır. Halk 12 Eylül’de yaşananları tam olarak kavrayamadığından bu ülkede doğan ilk ikiz tüp bebeklere Kenan Kudret Vatan ve Evren Aykut Vatan isimleri verilmesi gayet anlaşılabilir bir durumdur. Evren belki de Salazar’ın 3F olarak dile getirdiği uyuşturma ve bilinçsizleştirme sisteminin en iyi uygulayıcısıdır. “Türkiye 1. Ligi’nde neden başkentten bir takım yok?” diyerek Ankaragücü’nü mahkeme kararı ile 1. Lig’e yükseltmek gibi dahice bir buluşun uygulayıcısı için hiç de şaşırtıcı bir başarı değildir bu aslında.


    bunu geçemedim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: demonchild

    hepsini geçtim de,

    quote:

    2 Eylül döneminin Türk toplumuna verdiği en büyük zarar ise düşünmeyen, yorumlayamayan, yalnızca çıkarını düşünen apolitik kuşaklar yetiştirmesidir. Kısacası 12 Eylül’le toplumsal yapı yeniden şekillenmiş, Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir” sözüyle ifadesini bulan köşe dönmeci zihniyet tüm topluma egemen olmuştur. İnsanlar ülke sorunlarından daha çok mankenlerin, şarkıcıların sorunları ile ilgilenmekte; hiçbir kültürel etkinliğe ilgi göstermeyen gençlik tuttukları futbol takımına ölesiye bağlanmaktadır. Bugün Siyaset Bilimi okuyan bir üniversite öğrencisinin bile TV’deki bir yarışmada TBMM’nin diğer adını bilememesi, ama milyonların magazin dünyasında yaşananları günü gününe bilmesinin temelinde 12 Eylül rejiminin yan etkileri yatmaktadır. Halk 12 Eylül’de yaşananları tam olarak kavrayamadığından bu ülkede doğan ilk ikiz tüp bebeklere Kenan Kudret Vatan ve Evren Aykut Vatan isimleri verilmesi gayet anlaşılabilir bir durumdur. Evren belki de Salazar’ın 3F olarak dile getirdiği uyuşturma ve bilinçsizleştirme sisteminin en iyi uygulayıcısıdır. “Türkiye 1. Ligi’nde neden başkentten bir takım yok?” diyerek Ankaragücü’nü mahkeme kararı ile 1. Lig’e yükseltmek gibi dahice bir buluşun uygulayıcısı için hiç de şaşırtıcı bir başarı değildir bu aslında.


    bunu geçemedim.



    Valla bu ülkede mankene bilim adamından daha fazla hürmet gösteriliyorsa nedeni 12 Eylül ve Kenan Evren.




  • bir de şu var, korku politikası tamamen su üstüne çıktı. ne muhalif bir ses söyleyebiliyoruz. ne tepki verebiliyoruz. ne geçmişi biliyoruz. hata öyle ki, bir tepki konulacağında önce en yakın çevremizden laflar duyuyoruz "eline ne geçecek" diye.

    açalım müzik kanallarını, sex üzerine şarkılar söyleyelim. apolitiklik öyle noktalara geldi ki, mallaşmış bir insanlığın biriktirdiği stresi içine tepti. içte biriken stres boşalamıyor da. şu an en tepe noktada. yaklaşık 33632461 tane alt kimlik var bu ülkede. laf eden hapiste, kim kime ne darbesi yapacak bu hangi gözaltına alınma dalgası bilen yok. yumurta attığı için hapse giriyor millet.
  • günah keçisi kenan evren...
    bu ülkeye zararı büyük ama ondan öncede harika değildik..ATATÜRK dönemindeki halk zır cahil..onun sayesinde biraz toparlandı ama o öldükten sonra da ahım şahım bir atılım yapamdık ülkecek..yapamadığımız gibi istikrar da bozuldu..siyasi çekişmeler gelişmemizi engelledi..kenan evren sucluda bizlerde hiç mi suç yok ?
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Kenan Evren suçlu üstelik sadece Türkiye Halkına karşı değil, o dönemde Bulgaristan'da biz türkler asimile edilirken sergilemediği tavır yüzündende suçlu. Gerçi kendi evinde işler sarpa sarmışken dışarıdaki için ne yapabilirdi bilmiyorum ama... Geçmişe bu kadar takıntılı kalmanın bir anlamı yok. Bu saatten sonra 2 ayağı çukurda olan insanları mahkemelere getirip suçlusun demeninde anlamı yok.Çünkü halk gözünde o zaten bir suçlu mahkeme bunu onaylasa ne olur ki ? Madem bu kadar öfkeliyiz o ve onun yaptıklarına işe yapıtlarını yıkarak başlayalım. Yeniden yapalım anayasayı...

    AKP yi oldum olası sevmedim lakin yapmak istediği bazı şeyler itiraf edelim gönlümüzde yatan aslan. İşin karmaşık yanı; anayasayı değiştirmek isterlerken, eğitimi modernize etmek isterlerken ve daha birçok icraatı icra etmeye çalışırlarken gerçekten bizim istediğimizi mi yapıyorlar yoksa öyle görünüp saman altından başka şeyler mi yürüyorlar ? YADA belki alakasız ama tüm bunları halkın istediği gibi yaparken bedel olarak bize devasa zamlar ve vergiler mi yüklüyorlar ?
    Bilemiyorum aklım çok karışık. Köklü değişiklikler olacak gibi geliyor bana.




  • merhabalar adım emrah 28 yaşıdnayım 12 eylül dönemini mehmet ali birand ın hazırladığı uzun bir belgeselden tanımaya çalıştım.genel olarakta oldukça objektif buldum zira diğer yazılar makaleler hep askeri kötüleyen demokrasi düşmanı vs vs olarak lanse ediyor dönemi.tamam işkencenin gözaltında ortadan kaybolmaların dayağın tek yönlü,taraflı bir yargı sisteminin hiçbir açıklaması olamaz ama öncesine baktığımdada sağcı solcu diye ikiye bölünmüş üniversiteler liseler mahalleler sokaklar asker polis bürokratlar hatta onlar bile bir birlik sağlayamamış sağcısı solcusu bile içinde ikiye üçe bölünmüş birbiriyle çatışmakta.bir mayıslar maraş olayları çorum oalyları hergün taranan kahvehaneler bombalanan yakılan üniversiteler faili meçhul cinayetler öte yandan silahlı terör örgütleri kavgalar adam yaralamalar.ailemin anlattıkları:akşam yolda yürürken çevrilip sağcımısın solcumusun diye görüş tespiti yapılması sol görüşlü ir lisede camdan aşşağı atılan sağcı öğrenciler dövülen öğretmenler aynı zamanda parlamentoda düzen yok aylardır cumhurbaşkanı bile seçilememiş devamlı kıtlık karaborsa tavan yapmış sabahtan tüpgaz ekmek margarin yağ kuyruğuna giren insanlar karneyle verilen yaşam malzemeleri(12 eylül sonrasıda devam etmiş olabilir yanlış isem uyarın lütfen)...
    yaşamışlar dahada örnek verebilir.
    şimdi bütün bunlar ne kadar askeriyenin onun içinde gizlice yapılanmış başbakan Ecevitin bile varlığından haberi olmadığı özel harp dairesinin kontrgerillanın veya gladyo yapılanmasının yada cia in tezgahıdır bilemiyorum.ama şartlara bakılırsa nacizane fikrim darbe doğru karardı fakat sonrası tabiki yanlıştı.
    tıpta her ilacın vücuda yararı olduğu kadar birde yan etkisi zararı vardır bu noktada yarar zarar dengesi hesaplanır ona göre ilaç uygulanır yada uygulanmaz.bana kalırsa bizlerinde en azıdnan benim kuşağımın öncesi-sornası bu hesaplamayı tarafsız bir şekilde yapıp o ölçüde kenan evreni eleştirmesidir

    saygılar




  • Dikkat edersen verilen örnekler 12 Eylül öncesi ile ile değil, sonrası ile ilgili örnekler. Kenan Evren darbeyi yapmış olabilir ama ya sonrası? Hiçbir dayanak, insanlara işkence yapma ya insanlık onuru ile bağdaşmayan uygulamalarda bulunma hakkını vermez. Suçluysan eğer yasalara, hukuka göre yargılanırsın. Yasalar ve hukuk senin keyfin göre biçimlendirilemez. Ne demek yaşı uygun değil diye mahkeme kararı ile yaşını büyütüp 17 yaşındaki Erdal Eren'i asmak? Nasıl bir insan mantığıdır ki bu, "Bir ondan bir bundan, bir sağcıdan bir solcudan astık" demek. Yani diyelim sağcıdan bir tane astın sıra solcuda... Sırf denge sağlamak için sol görüşlü birine suç isnat edip onu mu asacaksın?
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.