Canlı Yayın
Samsung Galaxy S25 ailesi tanıtılıyor! - Galaxy Unpacked 2025 Türkçe Canlı Yayın
Şimdi Ara

GERÇEKTEN HAYATI SORGULUYOR MUYUZ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
0
Favori
272
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • HERKES HERKESE UYUYOR

    San Fransisco'nun modern semtlerinden birinde kiliseden çıkan sıradan insanlara sorunuz: "Neden
    İsa'nın bedenleşmiş Tanrı olduğuna inanıyorsunuz?" Yanıt olarak, "İncil öyle diyor da onun için"
    sözünü alacaksınız. "Peki İncil'in Tanrı sözü olduğunu nereden biliyorsunuz?" diye bir ikinci soruyu
    yöneltseniz, muhatabınızın huzurunun kaçtığını ve "İncil, kendisinin Tanrı sözü olduğunu söylüyor
    " gibi eskilerin fasit daire, bizim ise kısırdöngü dediğimiz mantık arızasına sığındığını göreceksiniz.
    İnat edip sıkıştırırsanız sonunda, "İnanıyorum da onun için" gibi her tartışmayı kökünden kesen
    malum cevabı alacaksınız. Daha da ısrar edip "Neden inanıyorsunuz?" sorusunu yöneltseniz, "İncil
    öyle diyor da onun için" ile başlayan bu kısa tartışmanın aynı ifadelerle tekrarladığına tanık
    olacaksınız. Belki de hiçbir vakit beklediğiniz doğru cevabı alamayacaksınız. Kiliseden çıkan hiçbir
    Katolik veya Protestan size, "Anam babam ve çevredeki arkadaşlarım öyle inanıyor da onun için"
    cevabını vermeyecektir belki. Ne yazık ki durum bundan ibaret.
    Ganj Nehri'nin yakılmış insan külleriyle kirlenmiş suyunda yıkanan bir Hindu'ya da diniyle ilgili
    benzer sorular sorsanız alacağınız cevaplar aşağı yukarı aynı karakteri taşıyacak. İstanbul'da Fatih
    Camisinde bayram namazını kılan bir müslümanın, Tokyo'da tapınaktan çıkan bir Budist'in cevabı
    da pek farklı olmayacaktır.
    Çevrenin ve kalabalıkların magnetik etkisi
    Hindistan'da dünyaya geldiysen büyük bir olasılıkla Hindu olacaksın. İsrail'de Yahudi. Amerika'da
    Hıristiyan. Türkiye'de ise müslüman. Seni yetiştiren ailenin ve yaşadığın ülkenin yaygın dini büyük
    bir olasılıkla senin tarafından diğer dinlere tercih edilecektir. Niçin? Coğrafya ile dinler arasında ne
    gibi bir ilişki var?
    Yıllar önce, birtakım davranışları incelemek amacıyla amatörce bazı deneyler yapmıştım. Onların
    en ilginç olanı çevreye veya duruma uyum konusundaydı. Güçlü bir çevre baskısı altında bizim
    birey olarak nasıl davrandığımızı deneysel olarak görmek istedim. Birey, çoğunluğun oybirliğiyle
    aldığı karara nasıl tepki gösterirdi?

    NİYET ETTİM UYDUM KALABALIĞA

    Dünya dinleri bir tek soruya yüzlerce değişik cevap verirler. Doğmalar, çok sayıda mukallit kafaları
    kendilerine çeker. Kalabalığın dinine uyanların önemli bir kısmı er veya geç o dine inanır ve o dinin
    doğmalarını rasyonalize etmeye çalışır. Bunların bir kısmı iyice fanatikleşerek kendilerini doğmaya
    adar. Eski mukallitler yenilerin taklit etmesini sağlar. Bu taklit zinciri sürer gider. Peki neden dinsel
    taklit ve taklidi iman bu derece yaygın?

    BİR ÇOK SEBEBİ VAR..

    1. Atalar dininin doğmalarına çocukluğumuzdan itibaren muhatap ediliriz. Dinsel öğretilere
    erken yaşta muhatap olmamızın üstümüzdeki etkisi büyüktür. Bir Hindu için, binlerce
    insantanrıya tapmak her şeyden daha çok bir anlama sahiptir. Bir Hıristiyan için, suçsuz
    oğlunu suçlular için kurban eden üç kişilikli bir tanrı hayatın amacı konusuna tek cevaptır.

    2. Kısaca IAT olarak bilinen Implicit Association Test (Gizli İlişikler Testi) bizim
    bilinçaltımızda yerleşik tavırların güçlü tarafgirlikler yarattığını gösteriyor. Sürekli
    özeleştiri, kritik düşünme, açık fikirli olmak için kasıtlı ve sürekli çaba sarfetmeyenler bu
    sinsi ve şeytani zihinsel enfeksiyonun kurbanı olurlar.

    3. Kurumlaşmış dinlerin cevapları genellikle basit değildir; karmaşık ve belirsizdir. Biz
    herhangi bir doğmayı yorumlayıp kendimiz için kabul edilebilir hale getirebiliriz. Yol,
    sonsuz spekülasyonlara açıktır.

    4. Birçok cevap nesnel geçerliliğe sahip değil. Sınayamadığımız ve yanlışlama imkanına sahip
    olamadığımız birçok iddiayı kolaylıkla kabul edebiliriz.

    5. Kurumlaşmış ruhban sınıfı belirli doğmalar üzerinde yaşar. Nitekim, iyi eğitilmiş kutsal
    satış elemanları elbette sürekli ortada din satacaktır. Ruhbanlar, tarihin tanık olduğu en
    becerikli pazarlamacılardır.

    6. "Sormadan inan," yahut "alimleri taklit et" gibi yaygın dini normlar, muhtemel bir
    entelektüel aydınlanma için gerekli olan bütün devrelere peşinen kapayabilir.

    7. Dinler yanlış doğmalarını ve mitolojilerini çıplak olarak sunmazlar; gerçekleri sömürürler.
    Gerçeği hurafelerle ustaca birleştirip kaynaştırırlar. İçerdikleri bazı gerçekler ve güzel
    yönler birçok kişiyi çeker. Bazı gerçekler uğruna karışımı kabul etmek zorunda kalabiliriz.

    8. Dini gruplarda çevre ve arkadaş baskısı çok güçlüdür. Ailemizin ve yakın çevremizin dinini
    kabul etmemenin sonucunda gerçekleşebilecek sosyal ve psikolojik cezalandırmalar
    genellikle araştırmanın önünde caydırıcı bir faktördür. Hatta çevreyle olası bir çelişmeyi
    önlemek için bilinçaltında entelektüel bir sansürü devreye sokarız.

    9. Bizim gizemli beynimiz, çevremizin etkisiyle kabullendiğimiz inançları güçlendirecek garip
    oyunlar oynayabilir: Seçmeci algılama ve hatırlama, mantık hataları ve halüsilasyonlar,
    normal olayları sanki özel bir Tanrısal tecrübeymiş gibi algılamamıza neden olabilir.

    10. Bir dinin, mezhebin veya tarikatın sağladığı sosyal ve ekonomik yararlar, bizi onun
    doğmalarını rasyonalize etmeye ve desteklemeye yöneltebilir.

    11. Ekonomik, politik ve etnik hastalıklarla kavrulan üçüncü dünya ülkelerinde belli bir azınlık
    rüşvet, kayırma, tekelcilik ve yüksek faiz gibi yollarla kaymağı yerken, halkın büyük
    çoğunluğu işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik içinde kıvranmaya mahkum olmaktadır.
    Adaletsizlik ve kargaşanın yaygın olduğu bu tür ülkelerde, ezilen sınıfa kimlik sağlayan ve
    iktidara karşı radikal bir muhalefet vaat eden geleneksel bir din veya tarikat popülarite
    kazanır. Bu durumda, kitlelerin bayraklaştırdığı din veya tarikat bir politik araçtır, bir
    cesaret hapıdır, bir başkaldırı sembolüdür. Yönetici sınıfa karşı nesiller boyu birikmiş kin ve
    öfke Tanrı'nın adıyla boyanmış sloganlarla ortaya dökülür. Böyle bir ortamda din ve
    tarikatlar, akıl ve gerçeği değil, sosyal ve ekonomik bunalımların oluşturduğu karmaşık
    duyguları temsil eder.

    12. İnandığımız ve savunduğumuz bir inanca zamanla aşık olabiliriz. Bu aşk beynimizde belli
    hormonlar üretir. Yerleşmiş bir inancı kaybetmek beynin mevcut kimyasal yapısında önemli
    değişimlere yol açacağı için ürkütücüdür. İnanan kişi, sigaranın zararlarını az çok bilmesine
    rağmen sigaradan vazgeçemeyen tiryakinin bağnazlığından daha güçlü bir bağnazlık
    gösterebilir.
    Ne yazık ki inananların çoğunluğu dinin entelektüel ve felsefi boyutuna yabancıdır. İnancını
    derinlemesine sorgulayan kaç kişi tanıyorsunuz? Kuran'ın inanç konusunda öngördüğü 17:36
    ayetindeki rasyonel ve ampirik metodu uygulayan kaç müslüman biliyorsunuz?

    Hakkında bilgin olmayan bir şeyin ardına körü körüne düşme! Çünkü kulak, göz ve
    beynin bundan sorumlu tutulacaktır. (17:36)

    Nitekim, Kuran terminolojisinde "inanmak" ile "saflık" birbirlerinden ayrı iki karakteri ifade
    eder. Ne yazık ki, günümüz dünyasında her ikisi eşanlamlıdır.

    Edip Yüksel' in bu yazısını sizlerle paylaşmak istedim.. Bence bu dünyadaki en önemli sorulardan biri Hayata geliş amacımızı sorgulamak olmalı diye düşünüyorum..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Bu insanları anlayamıyorum
    geçen yıl açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.