Şimdi Ara

Gerçekten inanmaya çalıştım. (21. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
445
Cevap
2
Favori
12.970
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
12 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1920212223
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • PATLAMADAKİ DENGE

    Evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.

    Paul Davies, fizik profesörü

    Önceki yazıda evrenin Big Bang ile, yani dev bir patlama ile yoktan var edildiğini inceledik. Şimdi bu bilgiyi aklımızda tutarak bir düşünelim. Evrenin şu andaki yapısını gözden geçirerek akıl yürütelim.

    Önceki yazılarda değinmiştik; evrenin içinde yaklaşık 300 milyar galaksi vardır. Bu galaksilerin belirli şekilleri vardır, spiral galaksiler, eliptik galaksiler gibi. Bu galaksilerin her birinde bir o kadar da yıldız vardır. Bu yıldızlardan biri olan Güneş'in ise etrafında büyük bir uyum içinde dönmekte olan 9 gezegen vardır. Bunlardan üçüncüsünün üzerinde şu anda birlikte yaşıyoruz.

    Bu evren acaba size bir patlama sonucunda etrafa rastgele saçılmış bir madde yığını gibi geliyor mu? Rastgele saçılan madde nasıl düzenli galaksiler oluşturabilir? Neden madde belirli noktalarda sıkışıp toplanarak yıldızları meydana getirmiştir? Sadece Güneş Sistemi'nin hassas dengesi bile, korkunç bir patlama ile ortaya çıkmış olabilir mi? Bu sorular önemli sorulardır ve bizi Big Bang'in ardından evrenin nasıl şekillendiği sorusuna götürür.

    Big Bang bir patlama olduğuna göre, beklenmesi gereken, bu patlamanın ardından maddenin uzay boşluğunda "rastgele" dağılması olacaktır. Bu rastgele dağılan maddenin evrenin belirli noktalarında birikip galaksiler, yıldızlar ve yıldız sistemleri oluşturması ise, bir buğday ambarına atılan bir el bombasının, buğdayları toplayıp, düzenli balyalara sarıp üst üste istiflemesi kadar "anormal" bir durumdur. Big Bang teorisine uzun yıllar karşı çıkmış olan Sir Fred Hoyle, bu durum karşısında duyduğu şaşkınlığı şöyle ifade eder:

    Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir. 18

    Gerçekten de Big Bang ile oluşan madde "olağanüstü" bir biçimde şekil ve düzen almıştır. Böyle bir düzenin oluşabilmesi ise bizi tek bir gerçeğe götürmektedir: Evrenin üstün kudret sahibi Allah tarafından kusursuzca yaratıldığı gerçeğine…

    Bu bölümde, söz konusu kusursuzluğu ve olağanüstülüğü birlikte inceleyelim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • PATLAMA HIZI



    Big Bang kavramını duymuş olan ancak konuyu fazla incelemeyen kimseler, evreni başlatan bu patlamanın ardında olağanüstü bir hesaplama olduğunu pek düşünmezler. Çünkü "patlama" kavramı, adı üstünde, insana düzen, hesap, plan gibi kavramları çağrıştırmaz. Oysa Big Bang'de akıllara durgunluk verecek kadar hassas bir düzenleme vardır.

    Bu düzenlemenin bir boyutu, patlamanın hızıdır. Big Bang'le birlikte var olan madde, elbette etrafa korkunç bir hızla yayılmaya başlamıştır. Ama burada bir noktaya dikkat etmek gerekir. Patlamanın bu ilk anında, bir de şiddetli bir çekim gücü vardır. Evrenin tümünü bir noktada toplayabilecek kadar büyük bir çekimdir bu.

    Dolayısıyla Big Bang'in ilk anında birbirine zıt olan iki güçten söz etmek gerekir: Patlamanın gücü ve bu patlamaya direnen, maddeyi yeniden bir araya toplamaya çalışan çekim gücü. Bu iki güç arasında bir denge oluştuğu için evren ortaya çıktı. Eğer ilk anda çekim gücü patlama gücüne baskın çıksa, o zaman evren genişleyemeden tekrar içine çökecekti. Eğer bunun tersi gerçekleşse ve patlama gücü çok fazla olsa, bu kez de madde birbiriyle bir daha asla birleşmeyecek şekilde savrulacaktı.

    Peki bu denge ne kadar hassastı? İki güç arasında ne kadarlık bir oranda farklılığa izin verilebilirdi?

    Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden ünlü matematiksel fizik profesörü Paul Davies, bu soruyu cevaplamak için uzun hesaplar yaptı ve inanılmaz bir sonuca ulaştı: Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda (10-18) bile farklı olsaydı, evren ortaya çıkamazdı. Davies bu sonucu şöyle anlatıyor:

    Hesaplamalar, evrenin genişleme hızının çok kritik bir noktada seyrettiğini göstermektedir. Eğer evren biraz bile daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik materyal tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felaket arasındaki dengenin ne kadar "iyi hesaplanmış" olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama hızının belirli hale geldiği zamanda, bu hız gerçek hızından sadece 10-18 kadar bile farklılaşsaydı, bu gerekli dengeyi yoketmeye yetecekti. Dolayısıyla evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur. 19

    Evrenin başlangıcındaki bu muhteşem denge, ünlü Science dergisindeki bir makalede ise şöyle ifade edilir:

    Eğer evren maddemizin yoğunluğu, bir parça daha fazla olsaydı, o zaman Einstein'ın genel görecelik kuramına göre evren, atomik parçacıkların birbirini çekme kuvvetleri dolayısıyla bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa dönüşecekti. Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir zaman oluşamayacaktı. Doğaldır ki bizde olmayacaktık! Yapılan hesaplara göre, evrenimizin başlangıçtaki gerçek yoğunluğu ile ötesinde oluşması imkanı bulunmayan kritik yoğunluğu arasındaki fark, yüzde birin bir kuvadrilyonundan azdır. Bu, bir kalemi sivri ucu üzerinde bir milyar yıl sonra da durabilecek biçimde yerleştirmeye benzer... Üstelik, evren genişledikçe, bu denge daha da hassaslaşmaktadır. 20

    Stephen Hawking de, her ne kadar evrenin kökenini rastlantılarla açıklamaya çalışsa da, Zamanın Kısa Tarihi isimli eserinde evrenin genişleme hızındaki bu olağanüstü dengeyi şöyle kabul eder:

    Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz. Biz, (onu) genişleticiyiz.
    (Zariyat Suresi, 47)

    Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi. 21

    Peki bu denli olağanüstü bir denge neyi göstermektedir? Elbette böyle hassas bir ayarlama tesadüfle açıklanamaz ve bilinçli bir tasarımı ispat eder. Paul Davies, gerçekte materyalist yaklaşımı benimseyen bir fizikçi olmasına karşın, bu gerçeği şöyle kabul etmektedir:

    Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir."

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • DÖRT KUVVET

    Aslında Big Bang'deki patlama hızı, evrenin ilk anında oluşan sayısal dengelerden yalnızca bir tanesidir. Big Bang'in ardından, şu an içinde yaşadığımız evrenin yapısını belirleyen "ölçüler" ortaya çıkmıştır ve bunlar tam olmaları gerektiği değerde belirlenmişlerdir.

    Bu ölçüler, bugün modern fiziğin kabul ettiği "dört temel kuvvet"tir. Evrendeki tüm fiziksel hareketler ve yapılar, bu dört kuvvetin birbiri ile iletişimi ve dengesi sayesinde olur. Bunlar; yerçekimi kuvveti, elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvettir. Güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler sadece atomun yapısını belirlerler. Diğer iki kuvvet, yani yerçekimi ve elektromanyetizma ise, atomların arasındaki ilişkiyi ve dolayısıyla tüm maddesel objeler arasındaki dengeyi belirlerler. Bu dört temel kuvvet Big Bang'in sonrasında ortaya çıkmışlar ve evrene dağılan madde, bu dört temel kuvvete göre belirlenmiştir.

    Ancak ilginç olan, bu kuvvetlerin birbirleri ile karşılaştırıldıklarında ortaya çıkan tablodur. Çünkü bu kuvvetler, birbirlerinden olağanüstü derecede farklı değerlere sahiptirler. Eğer tüm bu kuvvetlerin birbirlerine olan oranlarını ortak bir birim kullanarak ifade etmek istersek şöyle yazmamız gerekir:

    Güçlü nükleer kuvvet : 15

    Zayıf nükleer kuvvet : 7.03 x 10-3

    Yerçekimi kuvveti : 5.90 x 10-39

    Elektromanyetik kuvvet : 3.05 x 10-12

    Dikkat edilirse, üstteki sayılar arasında çok büyük uçurumlar vardır. Örneğin güçlü nükleer kuvvetin değeri, yerçekimi kuvvetinin değerinden yaklaşık "milyar kere milyar kere milyar kere milyar kere milyar" kadar daha büyüktür. Peki acaba bu kadar farklı bir güç dağılımının amacı nedir?

    Ünlü moleküler biyolog Michael Denton, Nature's Destiny: How the Laws of Biology Reveal Purpose in the Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında bu soruyu şöyle cevaplar:
    Eğer yerçekimi kuvveti bir trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren çok daha küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok daha kısa sürerdi. Ortalama bir yıldızın kütlesi, şu anki Güneşimiz'den bir trilyon kat daha küçük olurdu ve yaşama süresi de bir yıl kadar olabilirdi. Öte yandan, eğer yerçekimi kuvveti birazcık bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir yıldız ya da galaksi asla oluşamazdı. Diğer kuvvetler arasındaki dengeler de son derece hassastır. Eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen olurdu. Başka hiçbir atom olamazdı. Eğer güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre birazcık bile daha güçlü olsaydı, o zaman da evrendeki tek kararlı element, çekirdeğinde iki proton bulunduran bir atom olurdu. Bu durumda evrende hiç hidrojen olmayacak ve yıldızlar ve galaksiler, eğer oluşsalar bile, şu anki yapılarından çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu temel güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları değerlere tam tamına sahip olmasalar, hiçbir yıldız, süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı. Hayat da olmayacaktı. 23

    Paul Davies ise, evrendeki temel fizik yasalarının insan yaşamına en uygun biçimde belirlenmiş olduğu gerçeği karşısında şu yorumu yapar:

    Eğer doğa biraz daha farklı sayısal değerler seçmiş olsaydı, evren çok daha farklı bir yer olacaktı. Ve büyük olasılıkla onu görmek için biz burada olamayacaktık... Ve insan kozmolojiyi araştırdıkça, inanılmazlık giderek daha belirgin hale gelir. Evrenin başlangıcı hakkındaki son bulgular, genişlemekte olan evrenin, hayranlık uyandırıcı bir hassasiyetle düzenlenmiş olduğunu ortaya koymaktadır. 24

    Big Bang'in büyük bir delili olan kozmik fon radyasyonunu ilk Robert Wilson ile birlikte gözlemleyen ve bu nedenle 1965'te Nobel ödülü kazanan Arno Penzias ise, evrendeki bu olağanüstü tasarım karşısında şu yorumu yapmaktadır:

    Astronomi bizleri çok olağanüstü bir olaya götürmektedir; hiç yoktan yaratılmış bir evren. Hayatın oluşmasına izin verecek gerekli şartları tam olarak sağlayacak hassas bir denge ile kurulmuş, bu amaca yönelik bir plana sahip olan bir evren. 25

    Şu ana kadar kendilerinden alıntı yaptığımız bilimadamları önemli bir gerçeğin farkına varmışlardır. Evrendeki hayret verici dengeleri ve düzeni inceleyen her insanın karşısına çıkan bu gerçek son derece açıktır: Tüm evrende üstün bir tasarım, kusursuz bir düzen sergilenmektedir. Bu düzenin Sahibi elbette her şeyi kusursuzca var eden Allah'tır. Allah evrenin yaratılışındaki düzene, "belli bir ölçüyle" hesaplanmış dengelere bir ayetinde şöyle dikkat çekmiştir:

    Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: netstat

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Halihazırda cahil olan biri ateizmle tanışınca hemencecik aydınlanmak suretiyle paçalarından kültür ve irfan akıveriyor.Enteresan
  • quote:

    Orijinalden alıntı: urfes

    Materyalizmin evren hakkında az önce belirttiğimiz iki iddiasını hatırlayalım:

    Evrenin sonsuzdan beri geldiği, yani yaratılmadığı iddiası.Evrende hiçbir tasarım, plan, amaç olmadığı, her şeyin tesadüf ürünü olduğu iddiası.
    İşte 19. yüzyıl materyalistlerinin, o dönemin ilkel bilim düzeyi içinde büyük hararetle savundukları bu iki iddia da, 20. yüzyıldaki bilimsel bulgular tarafından yıkılmıştır.

    Önce, evrenin sonsuzdan beri geldiği iddiası tarihe karışmıştır. 1920'li yıllardan itibaren evrenin yapısı hakkında elde edilen bilgiler, evrenin belirli bir zaman önce bir "Büyük Patlama" (Big Bang) ile yoktan var hale geldiğini ispatlamıştır. Yani evren sonsuz değildir, Allah tarafından yoktan yaratılmıştır.

    20. yüzyıl biliminin çökerttiği ikinci iddia ise, "tesadüf" iddiasıdır. 1960'lı yıllardan itibaren yapılan araştırmalar, evrendeki tüm fiziksel dengelerin insan yaşamı için çok hassas bir biçimde ayarlandığını ortaya koymaktadır. Araştırmalar derinleştirildikçe, evrendeki fizik, kimya ve biyoloji kanunlarının, yerçekimi, elektromanyetizma gibi temel kuvvetlerin, atomların ve elementlerin yapılarının tümünün, insanın yaşamı için tam olmaları gereken şekilde düzenlendikleri birer birer bulunmuştur. Batılı bilim adamları bugün bu olağanüstü tasarıma "İnsani İlke" (Anthropic Principle) adını vermektedirler. Yani evrendeki her ayrıntı, insan yaşamını gözeten bir amaçla tasarlanmıştır.

    Kısacası günümüzde materyalizm bilimsel olarak çökertilmiş durumdadır. 19. yüzyılda bilimsellik adına ortaya çıkmış, ama kısa zamanda büyük bir hezimete uğramıştır.

    Böyle olması da doğaldır. Çünkü, Allah'ın "Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır" ifadesiyle belirttiği gibi (Sad Suresi, 27), evrenin "batıl", yani boşu boşuna ve amaçsız olarak yaratıldığı düşüncesi, gerçek dışı bir zandan ibarettir. Bu zanna dayanan her türlü iddianın ise gerçekler karşısında iflas etmesi kaçınılmazdır.

    Burada bu gerçeklerin delillerini birlikte inceleyeceğiz. Materyalizmin bilim karşısındaki çöküşünü görecek ve evrenin Allah tarafından ne kadar üstün ve kusursuz bir yaratılışla yaratıldığına şahit olacağız.
    Antropik ilkeyi yanlış anlamışsın galiba? İki türlü antropik ile var zayıf ve güçlü diye. Hangisi olduğunu hatırlamıyorum birisi evrendeki bütün şartlar insanın varolmasına uygundur çünkü uygun olmasaydı burada olup bu soruları soramazdık der. Diğeride birden fazla evren bulunur benzeri bir şey.

    Şimdilerde neden olduğunu bilmediğim sebeplerden pek beğenilen bir görüş değil galiba emin değilim.

    Not: Konuyu okumadım sadece bu mesaja denk geldim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi White Death -- 6 Nisan 2019; 15:56:47 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: netstat

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    cahilizmin her daim öne çıkan özelliği kendinden emin olmasıdır..
  • Dinlere inanmiyorum, eksikligini de hissetmiyorum. Oyle bir arastirma icine filan da girmedim. Oylece biraktim inanmayi. Aslinda arastirmadan icten ice insan uydurmasi oldugunu dusunuyorum, ama degilse de umrumda degil.

    Olunce ne olacaginizi neden bu kadar takiyorsunuz anlamiyorum. Gerci ben de 19-20 yasinda dusunuyordum boyle seyleri ama sonra faydasiz oldugunu farkedip biraktim. Hayata tutunmak icin bir seye inanmaya ihtiyacimin olmadigini farkettim sanirim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sething

    mesleğimdeki one number olmam bazı emarelere bakıp çıkardığım sonucun doğru olduğu sonucunu doğurmaz_1

    bunu yazanın ""inanmıyorum"" demeden inanmadığını anlamamk için zekası kıt olmak gerek_2

    evrene bakarak tanrı arayacaksak aptal olduğumuzu en baştan ilan etmiş oluruz._3

    bizde diyoruz ki bu kural ve safsatalar toplumu izaya sokmak için 2 ayaklı 2 elli tek cinsel organli ve kanatsız canlılar tarafından uyduruldu_4

    iyilik yaparken 2 ayaklı veya 2 kanatlıdan mükafat beklemeden yapmaktan ala özgürlük mü var_5
    "evrene bakarak tanrı arayacaksak aptal olduğumuzu en baştan ilan etmiş oluruz."

    Bir çocuk basit bir resim yapsa, dusunuruzki bunu yapan birisi var!
    Peki evreni ve içindekileri yapanı kabul etmekmi yoksa etmemekmi aptallik?

    Özgürlük anlayışın; Umursamazlik, kural tanimamazlik, kafana göre takilmaksa dünyada bu şekilde yaşayan ya akli dengesini yitirenler var. Yada kendini insanların en az olduğu yerlere yani doğanın kollarına birakanlar var.

    İnsan sosyal bir canlidir. Toplumun içinde yasiyorsa kurallara uymak zorundadır. İyi bir ortamda yetismisse İçindeki merhamet duygusu onu iyilik yapmaya yönlendirir. Müslümanlar sadece Allahtan mükafat beklediği için iyilik yapmıyor! Her normal insan gibi iyilik yapar. Bazen bu iyiliğin karşısında odullendirilecegi aklına gelir bazende hiç gelmez.
    Ödül bir motivasyon aracıdır. İyilik yaparak ödül kazanacağını düşünen birinin daha fazla iyilik yapması ne kendine nede karşısına zarar verir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sething

    cahilizmin her daim öne çıkan özelliği kendinden emin olmasıdır..

    Alıntıları Göster
    evet kendimden emin bir şekilde dinime ve yaratıcıma inanıyorum. ha hiç sorguladım mı evet çok sorguladım.

    sizin sıkıntınız asıl iman eksikliği ve bu da emin olamamaktan geliyor bu yüzden kolaya kaçıp "ben ateistim aaağbi" diye ortalıkta geziyorsunuz.

    bu arada herkesin dini görüşüne saygılıyımdır, sadece ateizmi, deizmi vb. çağdaşlık, ileri görüşlülük gibi zırvalarla bağdaştıranlardan haz etmiyorum.




  • düşünün ki diğer arkadaşlar gibi argümanlarınıza tek tek cevap verme ihtiyacı hissetmiyorum.. (düşünemedi)

    gerçek islam bu değil..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sething -- 6 Nisan 2019; 18:25:28 >
  • Kur'an'ı okuyup, mantıksız bulanlara da "Tefsir oku hadis oku" demek neyin kafasıdır bilmem.

    Kamer Suresi 17. ayet (Diyanet İşleri Başkanlığı çevirisi): Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

    Kitap kendi diyor kolaylaştırdık diye. Ama anlamayanı tefsire hadise yönlendiriyorlar. Bu kitabı herkes anlamayacaksa, bu kitap bütün insanlığa indiyse, evrenselse, niye bunu sen ben anlayamıyoruz da, illa hacı hocaya gidiyoruz? Hacı hoca dediklerinizin her birinin de ayrı görüşü var zaten. Ortada bir kitap var, bin tane meal var. Hocaların bile ne dediği belli değil. Herkes eğip büküyor bir yerden. Gidip başkalarının fikirleriyle kendime din oluşturacağım illa.

    Bunu diyince de Kur'an'ı Arapça okuyacaksın derler. Bir Kutsal kitabın anlamı, başka bir dile çevrilince bozuluyorsa, o kitap kutsal falan değildir. Madem her şeye gücü yeten bir tanrıdan bahsediyoruz, bu Tanrı, herkesin okuduğu zaman doğru, tam manasıyla anlayabileceği bir kutsal kitap gönderebilir. Ama yapmamış.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Halihazırda cahil olan biri ateizmle tanışınca hemencecik aydınlanmak suretiyle paçalarından kültür ve irfan akıveriyor.Enteresan

    Alıntıları Göster
    İslamla tanışanların kendini cennetlik sanma hızı kadar hemencecik değildir ama.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 6 Nisan 2019; 16:40:37 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Halihazırda cahil olan biri ateizmle tanışınca hemencecik aydınlanmak suretiyle paçalarından kültür ve irfan akıveriyor.Enteresan

    Alıntıları Göster
    1400 yıldır aydınlanamayanların karanlıkta olduklarını anlamamaları kadar enteresan olamaz..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cemsinan

    İslamla tanışanların kendini cennetlik sanma hızı kadar hemencecik değildir ama.

    Alıntıları Göster
    Cemsinan seni tanımasam kıyas 101 e muhtaçlardan olduğunu düşünürdüm.Gafını anlakın rehavetine veriyorum.Bilinclerin hızlıca devreye girmesi dileğiyle



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 6 Nisan 2019; 17:6:21 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Cemsinan seni tanımasam kıyas 101 e muhtaçlardan olduğunu düşünürdüm.Gafını anlakın rehavetine veriyorum.Bilinclerin hızlıca devreye girmesi dileğiyle

    Alıntıları Göster
    Multi kıyas 101 zodyon bey



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 6 Nisan 2019; 17:14:11 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yok hocam estağfurullah. Kalın kafalı falan değilsiniz. Hem İslam gerçek olsa da olmasa da bu konuda istediğinize inanmada özgürsünüz.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-0AF304ECB

    Yok hocam estağfurullah. Kalın kafalı falan değilsiniz. Hem İslam gerçek olsa da olmasa da bu konuda istediğinize inanmada özgürsünüz.
    din karşıtı herkesi bir ayetle tuzlu buz olacak 15 yaşındaki sivilceli ateist ergen gibi kabul edip cevap vermemenizi tavsiye ederim..
  • 
Sayfa: önceki 1920212223
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.