Şimdi Ara

Hareketlerimizde özgürmüyüz? Sorumlu tutulabilir miyiz?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
21
Cevap
0
Favori
884
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Benim cevabım kesinlikle hayır tamamen dış etkenlere bağımlıyız.

    Bir karar alırken bizi bağlayan 2 şey vardır. Biricisi durumun bize sunduğu seçenekler ikincisi karakterimiz; karakteri bilinen bir insanın bir durum karşısında ne yapacağı %100 bellidir. Örneğin cesur karakterde bir insanın savaş yada kaç durumunda ekstrem bir durum yoksa savaşmayı seçeceği kesindir.
    Burda asıl dikkat edilmesi gereken karakterimizi bizim seçmememizdir. Şiddet dolu bir çevrede büyüdüysek cesur el bebek gül bebek büyüdüysek korkak oluruz(çevre faktörü). Eğer uzun boylu ve kuvvetli biri olarak dünyaya geldiysek savaşçı olma ihtimalimiz artabilir (kalıtım faktörü)
    Burda dikkat etmeniz gereken şey ise büyüyeceğimiz çevreyi ve DNA'mızı biz belirlemiyoruz doğduğumuz anda hazır olarak alıyoruz.
    Örneğin eş seçimimiz. Evleneceğiniz kişiyi seçerken özgür olduğumuzu düşünüyoruz ancak biz daha önceden karakterimizin belirlediği ölçütlerde bulabileceğimiz en iyi kızı seçeriz. Tüm tanıdığın kızlar arasında bazılarını seçersin ancak en iyileri senin tipin(kalıtım faktörü) karakterin(çevre+kalıtım) maddi gücün(çevre -baba parası meselesi-) gibi faktörleri göz önünde bulundurarak ve kendi karakterine bağlı olarak seni istemeyebilir.

    Görüldüğü üzere yukardaki tüm olay bizim kontrolümüz dışında gelişmiştir.

    Aynı şekilde evreni ele alalım. Bilim adamları ,saçma bir şekilde, dünyanın rasgele oluştuğunu düşünüyor. Yani dünyanın yaşanabilir olmasını sadece tesadüf olarak ele alıyorlar. Ancak bilimde tesadüfe veya ihtimale yer yoktur. Senin zar attığında 3 gelme ihtimali senin zarı atış kuvvetin ve yerçekimi faktörüne bağlı olarak %100 dür. 1/6 değildir. Aynı şekilde tüm evrenin başlangıcından itibaren meydana gelen tüm olaylar A,B,C faktörlerine göre kesinlikle meydana gelmesi gerektiği için oldu. Kesinlikle raslantısal değil.
    Yani tüm evreni yok edip büyük patlamayı baştan yapsak yine bir dünya oluşacak yine canlı yaşamı oluşak yine aynı türler doğal seleksiyondan kurtulacak yine insan evrimleşecekti. Ve ilk insandan itibaren insanlar elinde olmayan faktörler yüzünden aynı davranışları sergileyeceklerdi.

    Kısacası insan hiç bir hareketinden sorumlu tutulamaz çünkü fizik kurallarına bağlı bir evrende herkes yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi satukbugra -- 1 Mart 2012; 19:31:30 >







  • Bu gerçek beni en çok acıtan gerçektir.
  • Kısacası evrenin deterministik olduğunu söylüyorsunuz.
    Acaba gerçekten öyle mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra
    Kısacası insan hiç bir hareketinden sorumlu tutulamaz çünkü fizik kurallarına bağlı bir evrende herkes yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyor.

    İnsan bulunduğu ortamdaki şartlardan sorumlu tutulamaz, doğru.

    Ama herkes verdiği kararlardan ve niyetlerinden sorumludur.

    Şartlar hafifletici veya ağırlaştırıcı etkide bulunur sadece.

    Beni çevre yönlendiriyor diyip kurtulmak yok :-)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sgrafik

    İnsan bulunduğu ortamdaki şartlardan sorumlu tutulamaz, doğru.

    Ama herkes verdiği kararlardan ve niyetlerinden sorumludur.

    Şartlar hafifletici veya ağırlaştırıcı etkide bulunur sadece.

    Beni çevre yönlendiriyor diyip kurtulmak yok :-)


    hiç bir insan bilerek yanlış olduğunu düşündüğü kararı vermez. Kendi şartlarına göre doğru olduğunu kabul eder.Yani kendi doğrularına göre hareket eder. Kendi doğrularımız ise yetiştirilme tarzı ve büyüdüğümüz çevreye bağlı olarak gelişir.

    Babası annesi hırsız olan tüm arkadaşları hırsız olan ve bu ortamda büyümüş olan bir çocuğun hırsızlığı ahlaksız bulması beklenemez. Hırsızlık yapmaması da beklenmez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi satukbugra -- 1 Mart 2012; 19:57:16 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra
    hiç bir insan bilerek yanlış olduğunu düşündüğü kararı vermez. Kendi şartlarına göre doğru olduğunu kabul eder.Yani kendi doğrularına göre hareket eder. Kendi doğrularımız ise yetiştirilme tarzı ve büyüdüğümüz çevreye bağlı olarak gelişir.

    Babası annesi hırsız olan tüm arkadaşları hırsız olan ve bu ortamda büyümüş olan bir çocuğun hırsızlığı ahlaksız bulması beklenemez. Hırsızlık yapmaması da beklenmez.

    Örneğe kısmen katılıyorum.

    Ama gerçekler kişinin önüne geldikten sonra eğer kendisini sorgulaması gerekir.

    Kendisine sunulan alternatifleri değerlendirmeli.

    Kendisini sorgulamalı, öğrenmeye ve düzelmeye çalışmalı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sgrafik

    quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra
    hiç bir insan bilerek yanlış olduğunu düşündüğü kararı vermez. Kendi şartlarına göre doğru olduğunu kabul eder.Yani kendi doğrularına göre hareket eder. Kendi doğrularımız ise yetiştirilme tarzı ve büyüdüğümüz çevreye bağlı olarak gelişir.

    Babası annesi hırsız olan tüm arkadaşları hırsız olan ve bu ortamda büyümüş olan bir çocuğun hırsızlığı ahlaksız bulması beklenemez. Hırsızlık yapmaması da beklenmez.

    Örneğe kısmen katılıyorum.

    Ama gerçekler kişinin önüne geldikten sonra eğer kendisini sorgulaması gerekir.

    Kendisine sunulan alternatifleri değerlendirmeli.

    Kendisini sorgulamalı, öğrenmeye ve düzelmeye çalışmalı.


    kendisini sorgulamaya kalkan kişi, bu kararı verirken ve uygularken neyi referans alacak peki? yine çevresel dinamikleri almayacak mı?

    ya da şöyle düzelteyim. kendisine -istemeden de olsa- dayatılan temel kalıplar ile kişiliğini oturtmaya çalışan kişi, bunun yanlışlığını görmedikçe muhtemelen kendisini sorgulamayacaktır. kendisini sorgulaması için, meydana gelen yanlışlar da, kişiyi yine-yeniden- şartlandırılmış bir sorgulamaya götürmeyecek midir?

    ayrıca gerçeklere yaklaşım için de aynı şeyi söylemek mümkün müdür?




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Görüşleriniz 1900lere kadar çok popüler olabilirdi ama 1900lerden itibaren kimyanın gelişmesiyle birlikte determinizm rafa kaldırıldı :))
  • DNA konusunda bende öyle düşünüyorum.aptal olarak doğan biri (özürlü anlamında değil) aptal olarak yaşar,zeki iste zeki olarak -fazla uzatmıyorum anladınız demek istediğimi- .ama karakter konusunda o insanın çevresinden bağımsız olarak düşünememsi tamamen onun sorunudur.ya moruk robot değilizki programı yükle öyle yaşa.DÜŞÜNEREK hareket eden biri isterse,çocukken şekillendirilmiş o kişiliğini bozar,yepyeni bir ben yaratır diye düşünüyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra

    quote:

    Orijinalden alıntı: sgrafik

    İnsan bulunduğu ortamdaki şartlardan sorumlu tutulamaz, doğru.

    Ama herkes verdiği kararlardan ve niyetlerinden sorumludur.

    Şartlar hafifletici veya ağırlaştırıcı etkide bulunur sadece.

    Beni çevre yönlendiriyor diyip kurtulmak yok :-)


    hiç bir insan bilerek yanlış olduğunu düşündüğü kararı vermez. Kendi şartlarına göre doğru olduğunu kabul eder.Yani kendi doğrularına göre hareket eder. Kendi doğrularımız ise yetiştirilme tarzı ve büyüdüğümüz çevreye bağlı olarak gelişir.

    Babası annesi hırsız olan tüm arkadaşları hırsız olan ve bu ortamda büyümüş olan bir çocuğun hırsızlığı ahlaksız bulması beklenemez. Hırsızlık yapmaması da beklenmez.

    Bir arkadaşımla da aynı konuyu birçok kez tartıştık.Bana göre her türlü kararımızdan sorumluyuz.İnsanların beyni farklıdır,doğruları farklıdır ama temel değerleri ve karar verme yetisi farklı değildir.Hiçbir insan hırsızların etrafında büyüdüğü için hırsız olmaz.Hırsız olmaya meyilli olabilir ancak.Ama hala her şey kendi elindedir ve karar vardır.Ben de yetiştiğim ortamı bana öğretilenleri düşünüyorum şuan o düşüncelerle alakam yok.Yani bana söylenecek en son söz yetiştiğin ortama göre hareket edersin demektir.Çünkü kendimden biliyorum.Çevre bizi etkiler hatta bazen çok etkiler ama hiçbir zaman kararımıza direk etki etmez.Çocukluğunda her türlü pisliği görüp düzgün insan olanlar var.

    Aksi iddiaların tümü bana göre sorumluluktan kaçmaktır.Dini sorumluluk olarak veya kendinize karşı sorumluluğunuz olarak düşünebilirsiniz.




  • Bence bu etkiler belirli bir yaşa kadar geçerli olur, sonra insan biraz düşünmeye ve farklı çevrelerden fikir almaya başlarsa -ki bu biraz nasıl söyleyim kişinin kendini insanları sorgulamasıyla falan ilgili bence (düşündüğümü tam anlatamadım)- doğrularını değiştirir ve ona göre davranmaya başlar bence. Ama kişi o yaşa gelene kadar kendi doğrularını uygular ve bu da onun sorumluluğunda olmaz bence.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gibson SG -- 2 Mart 2012; 22:38:24 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra

    Benim cevabım kesinlikle hayır tamamen dış etkenlere bağımlıyız.

    Bir karar alırken bizi bağlayan 2 şey vardır. Biricisi durumun bize sunduğu seçenekler ikincisi karakterimiz; karakteri bilinen bir insanın bir durum karşısında ne yapacağı %100 bellidir. Örneğin cesur karakterde bir insanın savaş yada kaç durumunda ekstrem bir durum yoksa savaşmayı seçeceği kesindir.
    Burda asıl dikkat edilmesi gereken karakterimizi bizim seçmememizdir. Şiddet dolu bir çevrede büyüdüysek cesur el bebek gül bebek büyüdüysek korkak oluruz(çevre faktörü). Eğer uzun boylu ve kuvvetli biri olarak dünyaya geldiysek savaşçı olma ihtimalimiz artabilir (kalıtım faktörü)
    Burda dikkat etmeniz gereken şey ise büyüyeceğimiz çevreyi ve DNA'mızı biz belirlemiyoruz doğduğumuz anda hazır olarak alıyoruz.
    Örneğin eş seçimimiz. Evleneceğiniz kişiyi seçerken özgür olduğumuzu düşünüyoruz ancak biz daha önceden karakterimizin belirlediği ölçütlerde bulabileceğimiz en iyi kızı seçeriz. Tüm tanıdığın kızlar arasında bazılarını seçersin ancak en iyileri senin tipin(kalıtım faktörü) karakterin(çevre+kalıtım) maddi gücün(çevre -baba parası meselesi-) gibi faktörleri göz önünde bulundurarak ve kendi karakterine bağlı olarak seni istemeyebilir.

    Görüldüğü üzere yukardaki tüm olay bizim kontrolümüz dışında gelişmiştir.

    Aynı şekilde evreni ele alalım. Bilim adamları ,saçma bir şekilde, dünyanın rasgele oluştuğunu düşünüyor. Yani dünyanın yaşanabilir olmasını sadece tesadüf olarak ele alıyorlar. Ancak bilimde tesadüfe veya ihtimale yer yoktur. Senin zar attığında 3 gelme ihtimali senin zarı atış kuvvetin ve yerçekimi faktörüne bağlı olarak %100 dür. 1/6 değildir. Aynı şekilde tüm evrenin başlangıcından itibaren meydana gelen tüm olaylar A,B,C faktörlerine göre kesinlikle meydana gelmesi gerektiği için oldu. Kesinlikle raslantısal değil.
    Yani tüm evreni yok edip büyük patlamayı baştan yapsak yine bir dünya oluşacak yine canlı yaşamı oluşak yine aynı türler doğal seleksiyondan kurtulacak yine insan evrimleşecekti. Ve ilk insandan itibaren insanlar elinde olmayan faktörler yüzünden aynı davranışları sergileyeceklerdi.

    Kısacası insan hiç bir hareketinden sorumlu tutulamaz çünkü fizik kurallarına bağlı bir evrende herkes yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyor.

    Bu konunun ve bu evrendeki pekçok konunun çözümü için neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan bir nasihat vardır ki o da "kendini bil, kendini tanı" söylemidir. Lakin insanlar hep birtakım mazeretlerin ardına sığınarak kendini sorgulamaktan, kendisiyle yüzleşmekten kaçınmış ve cevabı dışarılarda aramıştır. Bunu yaparken de üzerindeki sorumluluğu atmak için türlü bahaneler üretebilmiştir.

    Şu koca kainatta belki binlerce, milyonlarca canlı türü var ve fakat dünyanın gidişine etki edebilen, kendi eliyle kendi türünün sonunu hazırlayabilen yegane varlık insandır. Hal böyleyken böyle bir canlının kendi tercihlerinden sorumlu olmayacağını düşünmek nasıl bir hezeyânın ürünüdür?

    Hayatımız boyunca sürekli tercihlerde bulunuruz ve o tercihlerin doğurduğu davranışları sergileriz. Bu davranışların sonucu da yaşantımızı şekillendirir. Tercihlerimizin tamamiyle dış etkilere dayandığını ifade etmek, insanı Pavlovun köpeği misali, güdülendiği şeyin dışında hiçbir şeyi yapamayan bir canlı gibi görmektir ki bu insan türüne yapılacak en büyük hakaretlerden birisidir.

    Bu konuyu açmakla siz de bir tercihte bulundunuz ve insanlara tercihlerinden dolayı sorumlu olmadıklarını anlatmaya çalıştınız. Bu konuda kafası karışık olan insanlar sizin açtığınız bu konudan etkilenerek şimdiye kadar hiç yapmadıkları şeyleri (hırsızlık, arsızlık v.s) yaparlarsa, size göre bu davranışlarından sorumlu olmayacaklar. Peki bu davranışlarını belirleyen çevresel etki olarak açmış olduğunuz bu konudan dolayı sizin sorumluluğunuz olmayacak mıdır?

    Durum sadece çevresel etkilerle açıklanamayacak kadar komplekstir. Pek çok etken olmakla birlikte bu etkenlerin içinde kişinin tercihi, olacak olan olayın gidişatını belirleyen temel unsurdur. Çevresel etkiyi oluşturan faktör insan ise o insanın da sorumluluğu vardır. Son olarak bu konuyla da alakalı olduğunu düşündüğüm bir sözümü paylaşmak istiyorum.

    "Allah her insanı kendi hayatının başrol oyuncusu olarak yaratmıştır. Kendi hayatında figüranlığa soyunup da kadere sövmeye kimsenin hakkı yoktur."

    Bu sözdeki kadere sövmek kısmıyla sizin "davranışlarımızdan sorumlu değiliz" çıkışınız arasında bir bağ olduğunu düşünüyorum. Kendimizi sorgulayıp hayatımızın başrolünde oynadığımızı farkedebilirsek, suçu ve sorumluluğu kaderin ya da çevresel etkiler gibi şeylerin üzerine atmaktan vazgeçeriz gibi geliyor bana

    Not: Yazdıklarım tamamiyle kişisel çıkarımlarımdır. Şahsım için bağlayıcı olmakla birlikte okuyanlar için bağlayıcılığı KENDİ TERCİHLERİNE BAĞLIDIR.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi simplycity -- 3 Mart 2012; 0:50:54 >




  • Yakın zamanda bu konuyla ilgili bir belgesel izlemiştim.

    Bir araştırmacı acımasız katillerin, psikopatların, tecavüzcülerin beyin yapısını incelemiş, sonra da bunu normal, sağlıklı insanların beyin yapılarıyla karşılaştırmıştı. Gerçekten sağlıklı bireylerin beyin yapısı ile psikopatların beyin yapısı arasında gözle görülür bir fark vardı. Araştırmacı daha sonra bu farkın doğuştan mı geldiğini yoksa zamanla mı oluştuğunu anlamak için bebeklere ve çocuklara yöneldi ama onlarda böyle bir fark yoktu. Demek ki bu doğuştan gelen bir fark değil, sonradan oluşan bir şeydi. Araştırmacının bir sonraki adımı psikopatların ortak yönlerini anlamak oldu ve hepsinin geçmişine gitti. Geçmişlerindeki ortak yönleri çoğunluğunun çok küçük yaşta olmak üzere genellikle şiddet içeren ortamlarda büyümeleri ve ağır travmalar geçirmiş olmalarıydı.

    Şimdi tam bu noktada, bütün hukuk sistemini alt-üst edebilecek milyon dolarlık soru karşısındaydı. '' Eğer bir insanın düşünceleri ve davranışları, o insanın beyin yapısıyla yakından alakalıysa ve insanın beyin yapısı da tamamen kişinin elinde olmadan çevresel faktörler nedeniyle şekillenebiliyorsa, o insanı yaptıklarından dolayı sorgulayabilir miyiz ? ''

    Araştırmacı bu sorunun cevabını vermek için ekibini büyütmüş, araştırma alanını da oldukça genişletmişti. Öyle ki bu araştırma alanı içerisine kendisini ve kendi ailesini de katmıştı. Her gruptan, normal ve sağlıklı bireylerin beyin yapılarını tekrar incelemişti. Amacı bu insanların herhangi bir tanesinde katillerinkine benzeyen bir beyin yapısı bulmaktı. Ve incelemeler sonucu kendi beyin yapısının öyle olduğu ortaya çıktı. Daha sonra uzman psikologlar eşliğinde kendi geçmişi ve ailesi incelendi. Araştırmacı kendi ailesinde farklı beyin yapısı bulunan tek kişiydi ve o da çocukluğunun bir döneminde şiddete mazur kalmış ve travma geçirmişti. Fakat beyin yapısı tıpkı bir katilinkine benzese de o ne bir katil, ne bir psikopat ne de tecavüzcüydü. O - biraz sinirli ve şiddete eğilimli olmuş olsa da - normal, sağlıklı bir birey ve bilim adamıydı.

    Her ne kadar çocukluğunun bir döneminde şiddete mazur kalmış ve travma geçirmiş olsa da kendisi, benzerlerine nazaran yanlış yoldan değil doğru yoldan gitmişti.




  • Belirli bir yaşa geldikten sonra bile çevremizden etkilenmeye devam ederiz.

    Örneğin islamcı bir aileden solcu olarak yetişmiş olabiliriz. Ama bu kendiliğinden olmaz. Bir solcu arkadaşımızın fikirleri sıcak gelmiş olabilir veya birilerinin çok kazandığını görüp kıskanmış olabiliriz tamamen dış etkenlere bağlıdır .

    Belki birileri bu örneğime sinirlenecek. Ancak yeterince güdülenmiş insanlar cinayet işledikleri için vatana insanlığa hizmet ettiğini düşünebiliyor. Bu kişiler kendilerini patlatabiliyor yada evleri basıp insanları öldürüp kadınlara tecavüz edebiliyor ve aynı adam çevresi tarafından insanlığa faydalı olduğuna inandırılabiliyor.

    Dış etkenler yeterince acımazsız ise herkes hırsız ve herkes katil olabiliyor. Kaynakların sınırlandığı yerlerde ne ahlak nede din normları kalıyor.
    Kıtlıkta yemek çaldığı için kimseye ahlaksız dermisiniz? Savaşta insan öldürdü diye katil mi dersiniz yoksa kahraman mı?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra

    Belirli bir yaşa geldikten sonra bile çevremizden etkilenmeye devam ederiz.

    Örneğin islamcı bir aileden solcu olarak yetişmiş olabiliriz. Ama bu kendiliğinden olmaz. Bir solcu arkadaşımızın fikirleri sıcak gelmiş olabilir veya birilerinin çok kazandığını görüp kıskanmış olabiliriz tamamen dış etkenlere bağlıdır .

    Belki birileri bu örneğime sinirlenecek. Ancak yeterince güdülenmiş insanlar cinayet işledikleri için vatana insanlığa hizmet ettiğini düşünebiliyor. Bu kişiler kendilerini patlatabiliyor yada evleri basıp insanları öldürüp kadınlara tecavüz edebiliyor ve aynı adam çevresi tarafından insanlığa faydalı olduğuna inandırılabiliyor.

    Dış etkenler yeterince acımazsız ise herkes hırsız ve herkes katil olabiliyor. Kaynakların sınırlandığı yerlerde ne ahlak nede din normları kalıyor.
    Kıtlıkta yemek çaldığı için kimseye ahlaksız dermisiniz? Savaşta insan öldürdü diye katil mi dersiniz yoksa kahraman mı?

    Dış etkenlerin etkisi öncelikle sizin tercihinizle başlar yine. İnsan fakir olmayı elbette kendisi tercih etmez fakat fakirken ne yapacağını da kendisi tercih eder. Her fakir hırsızlık yapar gibi bir genelleme çok yanlıştır. Arakan dünyanın en fakir bölgelerinden birisidir. Ama bizzat gidip görmüş bir arkadaşımdan biliyorum ki insanlar inançlarına sımsıkı bağlılar ve pek çoğumuzdan daha ahlaklı bir yaşam sürüyorlar. Herkesin sorumluluğu içinde bulunduğu şartlarla birlikte değerlendirilir. Ama içinde bulunulan hiçbir şart bizi sorumsuz kılmaya yetmez. Sorumlu olduğumuz şeyi yapıp yapmamakta serbestiz ama bana göre bunun hesabını gün gelince vermeye de hazır olmalıyız. Zaten hesap vermeye dair bir inancınız ve korkunuz yoksa dilediğinizi yapabilirsiniz.




  • ben, sorumluluklardan kaçan bir insan olarak suçu başkasına atıyor ve kendimi suçlu hissetmiyorum. gayet güzel bir yol. ama konu başka bence. marx zengin olsaydı, kapital'i yazar mıydı? burjuvazi etrafında sarmalansa, proletaryayı dikkate bu denli alır mıydı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kendinibil

    Dış etkenlerin etkisi öncelikle sizin tercihinizle başlar yine. İnsan fakir olmayı elbette kendisi tercih etmez fakat fakirken ne yapacağını da kendisi tercih eder. Her fakir hırsızlık yapar gibi bir genelleme çok yanlıştır. Arakan dünyanın en fakir bölgelerinden birisidir. Ama bizzat gidip görmüş bir arkadaşımdan biliyorum ki insanlar inançlarına sımsıkı bağlılar ve pek çoğumuzdan daha ahlaklı bir yaşam sürüyorlar. Herkesin sorumluluğu içinde bulunduğu şartlarla birlikte değerlendirilir. Ama içinde bulunulan hiçbir şart bizi sorumsuz kılmaya yetmez. Sorumlu olduğumuz şeyi yapıp yapmamakta serbestiz ama bana göre bunun hesabını gün gelince vermeye de hazır olmalıyız. Zaten hesap vermeye dair bir inancınız ve korkunuz yoksa dilediğinizi yapabilirsiniz.

    Olaya sadece doğmatik inançlarınızın penceresinden bakıyorusunuz. Bu kendinizi çekip tarafsızca bütünü görmenizi engelliyor. Zaten yaptıklarımızdan sorumlu olmayı sadece hırsızlık cinayet gibi olaylardan sorumlu olup olmadığımız gibi dar bir kalıba da sokamazsınız. Benim bahsettiğim şey tüm hayatta kontrolün hiç bir zaman gerçekten bizde olmadığı; neyin etik neyin ahlaksızlık olduğu ise bambaşka bir konu.Ama yine de biraz bağlıyayım.

    Etik anlayışı tamamen görecelidir toplumdan topluma değil kişiden kişiye bile çok değişir. Size göre ahlaksızlık olan çalma eylemi birilerine göre eşitliği sağlamak için bir hak olarak görülebilir. Size göre bahşiş bırakmak kibarlıkken birileri sadece görevini yaptığı için ona para vermenizi hakaret olarak kabul edebilir. Kimilerine göre rüşvet ahlaksızlıktır kimilerine göre prim haktır.
    Örneğin bana göre seks ile alakalı hiç bir şey ahlaksızlık değildir. 2 kişinin arasındaki ilişki sadece o 2 kişiyi ilgilendirir. Sıfatı ne olursa olsun 3. kişilerin karışmaması gerekir. Hemde ilişki 3. kişiye ne kadar ters gelirse gelsin.

    Bu ise tamamen yetiştirilme tarzına büyüdüğün ortama göre değişir. Bu muhafazakar aile çocuğu muhafazakar olacaktır demek değil. İstemeden de olsa aileler çocukları tam tersi de güdüleyebilir. Ancak bu yine de aile tarafından güdülendiği gerçeğini değiştirmez.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: satukbugra

    quote:

    Orijinalden alıntı: kendinibil

    Dış etkenlerin etkisi öncelikle sizin tercihinizle başlar yine. İnsan fakir olmayı elbette kendisi tercih etmez fakat fakirken ne yapacağını da kendisi tercih eder. Her fakir hırsızlık yapar gibi bir genelleme çok yanlıştır. Arakan dünyanın en fakir bölgelerinden birisidir. Ama bizzat gidip görmüş bir arkadaşımdan biliyorum ki insanlar inançlarına sımsıkı bağlılar ve pek çoğumuzdan daha ahlaklı bir yaşam sürüyorlar. Herkesin sorumluluğu içinde bulunduğu şartlarla birlikte değerlendirilir. Ama içinde bulunulan hiçbir şart bizi sorumsuz kılmaya yetmez. Sorumlu olduğumuz şeyi yapıp yapmamakta serbestiz ama bana göre bunun hesabını gün gelince vermeye de hazır olmalıyız. Zaten hesap vermeye dair bir inancınız ve korkunuz yoksa dilediğinizi yapabilirsiniz.

    Olaya sadece doğmatik inançlarınızın penceresinden bakıyorusunuz. Bu kendinizi çekip tarafsızca bütünü görmenizi engelliyor. Zaten yaptıklarımızdan sorumlu olmayı sadece hırsızlık cinayet gibi olaylardan sorumlu olup olmadığımız gibi dar bir kalıba da sokamazsınız. Benim bahsettiğim şey tüm hayatta kontrolün hiç bir zaman gerçekten bizde olmadığı; neyin etik neyin ahlaksızlık olduğu ise bambaşka bir konu.Ama yine de biraz bağlıyayım.

    Etik anlayışı tamamen görecelidir toplumdan topluma değil kişiden kişiye bile çok değişir. Size göre ahlaksızlık olan çalma eylemi birilerine göre eşitliği sağlamak için bir hak olarak görülebilir. Size göre bahşiş bırakmak kibarlıkken birileri sadece görevini yaptığı için ona para vermenizi hakaret olarak kabul edebilir. Kimilerine göre rüşvet ahlaksızlıktır kimilerine göre prim haktır.
    Örneğin bana göre seks ile alakalı hiç bir şey ahlaksızlık değildir. 2 kişinin arasındaki ilişki sadece o 2 kişiyi ilgilendirir. Sıfatı ne olursa olsun 3. kişilerin karışmaması gerekir. Hemde ilişki 3. kişiye ne kadar ters gelirse gelsin.

    Bu ise tamamen yetiştirilme tarzına büyüdüğün ortama göre değişir. Bu muhafazakar aile çocuğu muhafazakar olacaktır demek değil. İstemeden de olsa aileler çocukları tam tersi de güdüleyebilir. Ancak bu yine de aile tarafından güdülendiği gerçeğini değiştirmez.

    Hiçkimse bütünü göremez. Kendisine göre dogmatik inançları olmayanlar da inançsızlığa olan inançlarıyla bakarlar olaylara. Sizin sorumluluktan neyi kastettiğiniz belli değil maalesef. Ahlâki mi,hukukî mi ya da bilemediğimiz başka tür bir sorumluluk mu bu reddettiğiniz şey. Önce o konuda bir açıklık getirmeniz lazım ki anlamlı bir iletişim olsun.




  • herşey genetik değil.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: büyüksezar160

    herşey genetik değil.

    nerden biliyosun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.