Şimdi Ara

Hayat mı ? O da ne ki ? (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
72
Cevap
0
Favori
1.950
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Jerfii


    quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING


    quote:

    Orjinalden alıntı: fuducuk

    Hayatı bir doğaçlama olarak tanımlamak; yaşanan olayların rasgele denkleşimlerden ibaret olduğu anlamını taşır. Yani ortada bir kontrolsüzlük vardır. Oysa hayat birçok döngünün düzenli döndüğü bir mekândır. Yaşanan haksızlıklar, yanlışlar bizi yanlış düşüncelere itmemeli. Bu anlarda sorulması gereken soru buraya neden geldiğimiz, amacımızın ne olduğudur.

    Bu bana göre tanımlamanız yanlış ama düşüncenizi kınayamam, saygı duyarım...


    Hayatın bir amacı nasıl olabilir ki ? Ne olduğunu bilmediğimiz bir döngünün içerisindeyiz, ve böyle bir durumda bizden ne isteniyor ?

    Ben de her düşünceye saygılıyım, saygılı olmak da zorundayım zaten.


    Bizim amacımız O'NA yönelmek..



    Konunun dini bir tartışamya dönmesini istemiyorum açıkçası. Ama, bizim amacımız buysa, O'nun amacı nedir ?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING


    fallen_angel47

    Söylediğiniz şey, benim düşündüklerime oranla çok daha iyi. (Pozitif.) Ama madem öyle, ilk atom nereden / neden geldi ?



    Ilk atomun nereden geldigi sorusunun bizi nereye goturecegi malum. Acikcasi bu konunun dolayli yoldan "din" ile baglan-
    tisi var. Cunku butun dinler varligin amacini sorguluyor aslinda. Bu da -eger yanlis anlamadiysam- sizin aradiginiz sey.

    Ilk atomun nereden geldigini bilmiyorum, neden geldiginide ancak icimden bir ses "oylesine" gelmis olsa cok komik olur
    diyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17


    quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING


    fallen_angel47

    Söylediğiniz şey, benim düşündüklerime oranla çok daha iyi. (Pozitif.) Ama madem öyle, ilk atom nereden / neden geldi ?



    Ilk atomun nereden geldigi sorusunun bizi nereye goturecegi malum. Acikcasi bu konunun dolayli yoldan "din" ile baglan-
    tisi var. Cunku butun dinler varligin amacini sorguluyor aslinda. Bu da -eger yanlis anlamadiysam- sizin aradiginiz sey.

    Ilk atomun nereden geldigini bilmiyorum, neden geldiginide ancak icimden bir ses "oylesine" gelmis olsa cok komik olur
    diyor.


    Varlığın amacından ziyade, sorguladığım varlık. Varlık nedir ki ? İlk atom bir anda çıkıvermez elbet.


    Hepsini Tanrı yaptıysa da, neden ? Neden bu kadar işe girip, üstüne bu kadar gereksiz dert alıp, bizi sınama gibi bir zahmete katlansın ? Veya Tanrı da bir anda ortaya çıkmadı ya ? Her şeyin bir başlangıcı vardır, ama Tanrı yoksa maddeninki, Tanrı varsa boşluğunki açıklanamıyor. Yani bir varlık asla ama asla açıklanamıyor. Her iki durumda da...




  • Varligin baslangici ve sonu olmasi veya olmamasi sanki "zaman" denen bir olguya bagli kalisimizdan ortaya cikiyor. Pekala zamanin olmadigi
    bir yerde bir varligin baslangici ve sonu olmayabilir, degil mi? Tabi bunu zihnimde canlandirdigimaya calistigimda, kendimi baya zorluyorum
    ve sonunda kendimi uzunca birsure kostuktan sonra duvara carpmis gibi hissediyorum.

    Sanirim yavas yavas sacmalamaya basliyorum, en iyisi susayim
  • Bazı çetin sorulara bir cevap bulma arayışına giren bir insanın yapması gereken çok temel bir şey vardır;
    Bu, binlerce yıldır varoluşumuzun kaynağını ya da varlığın aslında ne olduğunu sorgulayan insanları yani felsefi görüşleri, dinin bu konuda nasıl bir çözüm ya da cevap getirdiğini, bilimin bu konuya nasıl yaklaştığını incelemektir.
    İnsanlık, asla ihmal edilemeyecek, görmezden gelinemeyecek derecede büyük bir birikime sahip.

    "Varlık bir hayalden, sanal bir algıdan, bir kurgudan ibaret olabilir mi acaba?" şeklinde bir soruyla yola çıkılması ve bunun doğruluğunun tartışmaya açılabilmesi için, en azından bazı felsefi, dini ya da bilimsel argümanların elde bulunması ve sunulması gerekir. Yani elde sadece kuru bir zanla yola çıkılarak bir tartışma yapılamaz.

    Bu sorgulama yapılırken bazı felsefi ya da dini argümanlar sunularak verilen cevapları "hayır din zaten dogmatik, ben dinin bu sorulara cevap verdiğini düşünmüyorum" şeklinde değerlendirmek, arayışın bir ürünü değil ancak bir zannın ürünü olabilir.

    Cevap için yola çıkılmışsa her türlü görüş incelenmelidir. Yani öncelikle bir metodunuzun olması gerekir.

    Bana öyle geliyor ki sizin sorduğunuz bu sorulara zaten bir cevabınız var. Bu nedenle verilen bazı felsefi, dini ya da bilimsel cevapları "bir cevap" olarak değerlendirmiyorsunuz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi feylesof -- 26 Ekim 2007; 16:35:47 >




  • fallen_angel17

    Zamanı zaten insanoğlu bulmuştur. Yani normalde zaten zaman diye bir şey yoktur. Ama mekan ?


    feylesof

    Amacım bu görüşü birisine benimstemek olmadığı içn, ortaya bir "kanıt" sunma gereksinimi de duymuyorum açıkçası.

    Din sorulara elbet yanıt vermiyor, verseydi şu an insanoğlu, bir bütün olarak bir dine inanırdı zaten. İstediğim de bilimsel, dini veya felsefi bir cevap değil. Sadece sizlerin düşünceleri, yoksa bu bilgilere her yerden ulaşabilirim.

    Bu sorulara nasıl bir cevabım olabilir ? Olması imkansız, ama olsa da neden sorgulamak için bir konu açayım ? Art niyetli olduğumu düşnüüyorsanız da yanılıyorsunuz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING



    feylesof

    Amacım bu görüşü birisine benimstemek olmadığı içn, ortaya bir "kanıt" sunma gereksinimi de duymuyorum açıkçası.

    Din sorulara elbet yanıt vermiyor, verseydi şu an insanoğlu, bir bütün olarak bir dine inanırdı zaten. İstediğim de bilimsel, dini veya felsefi bir cevap değil. Sadece sizlerin düşünceleri, yoksa bu bilgilere her yerden ulaşabilirim.

    Bu sorulara nasıl bir cevabım olabilir ? Olması imkansız, ama olsa da neden sorgulamak için bir konu açayım ? Art niyetli olduğumu düşnüüyorsanız da yanılıyorsunuz.


    Elbette artniyetle hiçbir alakası yok bunun. Kesinlikle artniyetli bir yaklaşım varolduğu düşünülemez.
    İnsan çoğu zaman farkında olmadan zihninde bir cevaba aslında çok uzun süre önce sahip olmuş olabilir. Yani bir çıkış noktasının varlığı inkar edilemez. Sadece bunu vurgulamak istemiştim.

    Tartışmaya açtığınız konunun cevabını bulmak adına ben bazı metotlardan bahsetmiştim. Yoksa bir görüşü ispatlama ve kanıt sunma adına yapılacak tüm girişimler kişinin çıktığı yolda kendisine hiçbir fayda sağlayamaz. Bunun da kesinlikle farkındayım.

    İster kabul edin ister etmeyin, sorduğunuz bu sorular, insanların binlerce yıldır buna benzer soruları cevaplamaya çalıştığı felsefenin alanına girmekte. Hatta kimi zaman bilim ve felsefe içiçe geçebilmekte.
    Bunların bir metot haline gelmesi, zaten insanın bu tarz soruları sormaya başlaması ve verilen cevapları bir sistem haline getirmesi ile sonuçlanmış bir durum.



    "Din sorulara elbette yanıt vermiyor"

    Din yani vahiy de varlığa/varoluşa bir açıklama getirmekte. Ama spesifik sorularınıza elbette doğrudan mutlak bir cevabı asla bulamazsınız. Soruların/sorunların genel hatları belirlenmiş, bir sınır çizilmiştir sadece. Dinin getirdiği yaklaşım yoluyla, yani tıpkı felsefede olduğu gibi kendi mantıksal yapısı içinde bir cevabı bulmak için yola çıkmak ya da çıkmamak sizin elinizdedir.
    Nitekim, İslam dinini ele alırsak, İslamı kabul edenler arasında birçok ekolün ya da yaklaşım tarzlarının varolduğunu göreceksiniz. Bu noktada insanın muhakeme gücü, aklı kullanma yöntemleri devreye giriyor. Kişiden kişiye oldukça farklı kavrama seviyelerine göre biribirinden farklı birçok yaklaşım tarzının nedeni de budur.
    Örneğin din, yokluktan varoluşa bir "yaratılış" yoluyla geçtiğimizi, zamanın ve mekanın da yaratılışın bir ürünü olduğunu bize söyler. Kabul edin ya da etmeyin, bu sizi tatmin etsin ya da etmesin bu bir "cevaptır".
    Fakat mesela yokluğun ne olduğu açıklanmaz. Yokluktan varoluşa geçişin nasıl bir mekanizmayla gerçekleştiği açıklanmaz. Bu noktada dinin insana verdiği cevap "Gayb" kavramıdır. Gayb, insan algılarının ötesinde olan, akıl yoluyla kavranmasının zorluğu olan şeyleri ifade eder.

    Fakat insanın düşüncelerinde elbette bir sınır yoktur.

    Bir örnek vermek gerekirse; Muhyiddin ibn Arabi varlığın ve varoluşun ne'liği üzerinde kafa patlatanlardan birisidir. Vahiyden yola çıkarak varlık hakkında birçok yorumu mevcuttur. Kendi görüşlerini de Vahdet-i Vücud adı altında felsefi bir ekol haline getirmiştir. Bunu kabul eden Müslümanlar da vardır, şiddetle reddeden Müslümanlar da vardır. Bu gayet doğal bir durum. Çünkü bu konu insanın yorumlamasına alabildiğine açık bir konudur.

    Sorduğunuz sorular belli bir akli seviyeye sahip her insanın zihninde canlanan sorulardır. Hepimiz belli dönemlerde bu sorularla boğuştuk. Ama girişilecek bir cevap arayışında bulunan çözüm yolları birbirinden elbette ki farklılık gösterebilir. Çünkü varoluşumuzun tabiatı buna oldukça müsait.

    Evrenin aslında sanal bir algılar bütünü ya da bir tür kurgu olabileceği düşüncesi de birçok felsefi akımın ilham kaynağını oluşturmakta. Yani sadece bu düşünceyi zihnimizde canlandırıp bunu mümkün olabilirliği oturup konuşulursa "bence mümkün, yok hayır bence mümkün değil" şeklinde oldukça kısıtlı bir alanın içinde kalmış oluruz. Felsefeleri, bilimi ve dini de bu nedenle işin içine katıyorum.

    Ve bu konuda büyük oranda inançların hakimiyeti söz konusudur. Tıpkı;
    "Ölümün de yeni bir başlangıç olduğuna inanmıyorum" cümlenizde olduğu gibi. Yani daha en başta inançlarınızı da işin içine katmışsınız ki bu gayet doğal bir durum.




  • İlk olarak ilginiz için teşekkürler.

    Yanlış anladıysam özür dilerim, ama o anlama geldiğini düşündüm açıkçası. Herkes yanılabilir.

    Felsefe , bu sorulara çeşitli yorumlar getirebiliyor belki, ancak kesin bir cevabı o da sunamıyor. Duymak istediğim de kesin bir cevap değil zaten, veya bir kaynak, sadece ne düşündüğünüz bu tip konularda. Veya "Ya böyle bir şeyse ?" tarzında bir yaklaşım.

    Din, aslında bir cevap sunuyor : Sizin işiniz değil, karışmayın. Ama malesef bu da bana yeterli değil.

    Spesifik değil, yaşamın var olup olmadığına dair bile kesin bir cevap getirmiyor. Söz gelimi, diğer dünya deneilen yer , insanın bu kurgudan kurtulup kendini boşlukta hissetiği yer olabilir.

    Şimdi diyeceksiniz ki, madem bunlar bir kurgu, yaşam yok, ölümden sonra nasıl oluyor da bilinç var oluyor ? Şöyle ki ; bilinç açıklanamayan bir şey. Belki ruh, belki başka bir şey ama ; ya bu bilinç yerinde oluyor ve bu kurgu sürüyorsa ? Hatırlamak değil kastım Dünya olaylarını, bunun için de beyin gerekli elbet. Sadece boşluk, anlayamıyorsunuz hiçbir şeyi ama bir bilinciniz var. Bence korkunç bir şey olurdu bu oyunun ölüm sonrsasında dahil devam etmesi.

    En inançlı insan bile , (İnançlı diyorum, kör değil. ) bunu sorgular elbet. Belki daha farklı bir yöntem ile, ama gizem insanı çekiyor. Çoğu kişi belk de farkında değil ; ama en büyük gizem yaşamamımız.

    Bunu savunan bir İlahi Din olduğunu sanmıyorum. Tüm Kutsal Kitapları okudum kısım kısım, ama böyle bir şey görmedim. Varsa, bilgilendirirseniz sevinirim. ,

    Ahiret konusu ise, bir arkadaş bundan söz etmiş, ve ben de böyle bir şey olduğunu sanmadığımı söyledim. Konuya bu açıdan bakılmaması için.

    İyi akşamlar...




  • genelde bu tür konuların dinle yamanması insanlar için ii bişeydir

    cunku boyle seylerin dusunulmesi ve sonundada cıkmaza varılması üzücü olyor. . .

    mantıkla yanaşınca din saçma oluyor . . .

    din le yaklasıncada mantık . . .
  • quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING

    Hayatın aslında nedir ki? Gerçek mi , yoksa göründüğü kadar gerçek değil mi ?

    Kastım, emin olmaktan vazgeçip, ciddi anlamda düşündüğünüzde, bütün bunlar hiç başlamamış olsa ? Hepsi bir boşluk gibi, ya öyleyse gerçekten ? Mesela bu sadece benim, ya da bir başkasının hayali dünyasıysa ? Bir gün uyandığımızda sadece uzayda sürükleniyorsak mesela... Kötü olmaz mı ?

    Ölümün de yeni bir başlangıç olduğuna inanmıyorum. Peki ya o zaman ? Sonsuz boşlukta mı hissediyoruz yoksa uyanmış mı ? Bilinçli myiiz yoksa oyun bitiyor mu ? Oldukça zor cevap vermek...

    Kafamı gerçekten gereğinden fazla yoruyorum galiba bu konuda, ama gerçekten korkutuyor insanı. Yorumlarınızı bekliyorum, burada tartışalım





    hayatımız gerçek.
    emin olmaktan vazgeçmek ise gerçeklerden sıyrılmak demektir.(gerçek olan,olandır)
    hayatının kurgu olduğunu düşünmek,kurgulayabilen bir donanıma sahip olduğunu gösterir.
    biz,yani insan ,kurgulama gibi, hayal kurma gibi bir yetiye sahibiz.

    aslında bu noktada asıl kafayı yormamız gereken yer:

    kurgu yeteneğimiz (!!!!!)

    bu yetenek ile irtibat kurulması gereken merciler iyice sorgulanmalı,muhakeme edilmeli!!!(hemen emin olmamalı)




  • baddread

    Mantıkla yaklaşın lütfen.

    driver

    Açıkçası, ne demek istediğinizi anlayamadım. Özellikle son kısımlarda.
  • tüm felsefi akımlar,bilim felsefesi vs. insanın kurgulama yeteneğine nasıl bakıyor,neden-niçin-nasıl sorularına cevapları, vb. değerlendirilmeli...

    binler yıllık insanlık tarihinin birikimleri var elimizde,felsefe yapan herkese,bilimsel verileri değerlendirip/yorumlayan her bilim insanına, güzel konuşuyor/yazıyor diye ikna olunmamalı...

    insanın bu kurgulama yeteneği,biyolojik unsurlarla veya daha fazlası ile ilgili olsada,kurgulanmış bir sistemde olmasından dolayı,varlık nedeni zaviyesindende araştırılmalı...

    birde;
    içerisinde kurgu yapılabilen bir simulasyonun,öncelikli sorusu; gerçekliğinden ziyade,tüm değişkenlerine sahip olan bir iç-yada dış unsurun konumunun nasıl olacağı olmalıdır.(vay anasını ! bunu bile kurgulayabiliyoruz. mu acaba?)

    madem insan ampirik yollarla dünden bugüne birtakım değişkenleri öğrendi ve modern dediğimiz çağa geldi,demek ki;
    içerisinde bir takım kuralları olan bir simulasyondayız.

    matematiksel kainatta,fiziksel seyir ile gelişebilen bir uygarlık,kurgulanmış bir kainatta mümkün olabilir.
    eğer sizin kurgu yeteneğiniz yoksa,matematiksel kainatta,fiziksel seyir ile yaban hayattan çıkmanız mümkün değildir.
    tabi matematiksel kainatta,fiziksel bir yetenek olmayan "kurgu" burada nereye konulmalı,düşünmek lazım.(determinizm ve indeterminizm bir arada)


    yani ya kainat kurgu değildir,yada insan kurgulayamaz..

    madem insan kurgulayabilir,öyle ise kainatta bir kurgudur.





  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.