Şimdi Ara

Her derde devâ: Ahlâk-ı İslamiye ( özellikle son bölüm gerçekten masal gibi artık )

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
5
Cevap
0
Favori
440
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Ahlâk lügâtta “huy” mânâsına gelen, Arapça bir kelimedir. İnsanın iyi yahut kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi niteliklerdir aynı zamanda. Sürekli söven birisine ahlâksız dediğimiz gibi, uysal, cömert, güzel konuşan kişiye de ahlâklı deriz. Ahlâk kuraların Kur’anı Kerim ve Sünnet-i Şerif’te sınırarı çizilmiştir. Ahlâklı ya da ahlâksız derken, bu sınırlar içinde hareket ederiz.

    Ahlâk, İslam menşe’li olduğundan dolayı, asırlarca diniyle bütünleşik yaşayan milletimiz, bu kelimeyi özümserken hiç zorlanmamış ve bundan imtina etmemiştir. Bu aziz millet Ahlâk-ı Ahmediyye (Peygamber Efendimiz’in (sav) ahlâkı), ahlâk-ı aliye (yüksek ahlâk), ahlâk-ı hamide (övülmüş ahlâk), ahlâk-ı içtimaiye (sosyal ahlâk), ahlâk-ı İslamiye (İslam ahlâkı) gibi terkibleri de, günlük hayatta sıkça kullanmıştır. İnkılap nâmı altında, yapılanlardan yola çıkarak amacının tamamen İslam menşe’li kelimeleri dilden atmak olduğunu anladığımız “Lisan inkılabı”ndan sonra, yılarca bu halkın kullandığı, artık kendinden olan bu kelimeye “etik” kelimesi ikâme olunmaya çalışılmıştır. Köksüz, tarihsiz, nereden gediği belli olmayan bu kelimenin kullanılmasında ve bunun yaygınlaştırılmaya çalışılmasındaki tek amaç, gelecek nesillerin “ahlâk-ı İslamiye” denince, İslam ahlâkından bahsedildiğini anlamamasıdır. “Etik” kelimesini kullanarak bu oyuna ortak olan herkes, Müslümanlara kurulan bu kumpasa ortaktır.

    İSLAM VE AHLÂK

    “Ben yaptım, oldu!” diyerek, ahlâk kuralları koyulamaz! Ahlâk kurallarının dine dayanması elzemdir. Zira, dine dayanmayan hiçbir ahlâk kuralı, yabancı gözerden uzak olduğu, kendi başına bunduğu zamanda, şahsı kontrol etme imkanına sahip değildir. İslam, hareketlerimizin sürekli denetlendiğini ve hiçbir zaman yalnız kalmadığımızı kalbimize yerleştirerek, ahlâk kurallarına mugayir harekette bunmamızı engeller. Mesela Osmanlı ordularının, yedikleri üzümün yerine, bağlara para keseleri asmasının sebebi de budur. İslam ahlâkının iliklerine kadar işlemesi! “Harama el uzatma!” düsturu ve (Allah korkusu) bu harekete sevk etmiştir.
    Çok rahat diyebiliriz ki, ferde ve topluma zarar veren tüm davranışlar, İslam tarafından yasaklanmıştır. Yalan söylemek, hırsızlık yapmak, iftira etmek, zina yapmak, faiz almak-vermek gibi
    ahlâksızlıklar, İslamca yasaklanmış, günah sayılmıştır, ebedi hayat olan ölüm sonrası(ahiret) için, ferdin “eksi” hanesine yazılacağı da hem Kur’an hem de Peygamber (sav) tarafından sıkça beyân edilmiştir.

    Günümüzde kangren olan birçok meselenin anahtarı da İslam ile ahlâklanmakta yatar. Birçok devlet ve milyonlarca insan, ahlâk-ı İsamiye’ye mugayir (ve günah) olan “riba(faiz)”dan dolayı sıkıntı çekmektedir. Efektif faiz belasıyla, anaparanın kat be kat üzerinde ödene(meye)n borç, ferd ve devletlerin gölgesi haline gelmiştir. Kur'ân-ı Kerim ise bu belayı, azı ve çoğu hakkında bir ayırım yapmaksızın şu âyetlerle mutlak olarak yasaklamıştır: "Allah alış-verişi helal ve faizi ise haram kılmıştır" (el-Bakara, 2/275); "Kim de haram olan bu ribayı helal diye yemeye dönerse, içte onlar cehennemliktir, o ateşte ebedî olarak kalacaklardır" (el-Bakara, 2/275); “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve (câhiliyette işlediğiniz) faiz hesabından arta kalanı bırakın; eğer gerçek mü'minler iseniz. Yok eğer bu faizi terketmezseniz; bilin ki, Allah'a ve Peygamberine karşı bir harbe girmiş olursunuz. Eğer ribadan tevbe ederseniz, ana paranız sizindir. Böylece ne zulmetmiş ve ne de zulme uğramış olmazsınız" (el-Bakara, 2/278, 279) Sözüm ona medeniyetin beşiği “Avrupa ve Abd”de, hâlâ cahiliye devrindeki gibi renk ve ırk ayrımı meselesi vardır. Bu da diğer gayrîahlâki davranışlar gibi İslam tarafından yasaklanmıştır.
    Kur’an da bu durum da, şu şekilde yasaklanmıştır: “Ancak müminler kardeştir.” (Hucurat: 10);
    “Biz, müslümanlarla mücrimleri bir mi tutarız? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Kalem: 35) Hadislerle de bu duruma değinilmiş ve şiddetle yasaklanmıştır: “Ehli beytimin bana insanlardan daha öncelikli olduğu sanılır. Oysa öyle değildir. Benim dostlarım; hangi milletten, nereden ve kim olurlarsa olsunlar, sizden olan takva sahipleridir.” (İbni Ebi Asım Sünnet kitabında sahih senedle rivayet etmiştir.)
    “Arabın Acemden(Arap olmayandan) üstünlüğü ancak takva sebebiyledir.” (Buhari, Müslim)
    Nice hastalığa daha reçetedir ahlâk-ı İslamiye! Hırsızlık, yankesicilik, gasp, tecavüz, taciz, yere tükürmek, küfür etmek, yalan söylemek ilh.

    OSMANLILARDA AHLÂK

    Bu bölümde sözü yabancılara bırakıyoruz ve ahlâk-ı İslamiye ile ahlâklanan Osmanlının, ecnebi üzerinde bıraktığı tesire, hep birlikte şahit oluyoruz:
    A.Brayer “Neuf annees a Constantinople” isimli eserinin 1836 Paris tabının birinci cilt 198-199. sayfalarında Müslüman Osmanlı Türklerinin tevazuunu şöyle anlatır:

    “Müslüman Türkler arasında kibir ve gurur yok gibidir. Kutsal kitaplarının en şiddetle nehyettiği temayüllerin biri de budur! Yeryüzünde sakın azametle yürüme, insanlardan nazarlarını gururla çevirme!

    Kont Marsigli: “Türkler, hiçbir zaman yere tükürmezler.”

    Lady Craven: “Türklerin biz kadınlara karşı muameleleri, bütün milletlere örnek olmalıdır. Meselâ, herhangi bir suçtan dolayı bir erkeğin boynu vurulur, bütün evrakına eşyasına el konulur; fakat karısına saygılı davranılır ve mücevherlerine bile dokunulmaz. Halk, kadınlara, sokaklarda en küçük saygısızlık yapmaz.”

    L. Castellan: “Türkiye’nin harp içindeki eyaletlerini, tek küfür duymadan ve tek hakarete maruz kalmadan geçtim. Türkler son derece naziktir.”

    A. Brayer: “Osmanlı’da nezaket, tabiat icabıdır. Avrupa’daki sahte ve gösteriş nezaket burada yoktur. Avrupa’da nezaket, kin ve garazı, hıyanet ve gizli maksadı örttüğü nispette artar. Osmanlı’da ise millî bir karakterdir, doğruluk ve hayır ifade eder… Türkler sakin insanlardır. Üstleri başları çok temizdir. Türkçe, çok mantıklı, çok ahenkli bir dildir. Kısa ve uzun hecelerin karışması, kulağa musiki gibi gelir (inkılapçılara duyurulur). Sanki Türkçe, bir ilim heyeti tarafından düzenlenmiş mükemmel bir dildir. Birkaç kişi birden konuşmaz; bir kişi konuşur, diğerleri dinler. Biri sözünü bitirmeden öteki söze karışmaz. Söz söyleyen dikkatle dinlenir. Konuşan sözünü asla uzatmaz, kısa keser. Büyük bir saygı içinde konuşulur. Dedikodu, iftira, çok ayıptır… Bizdeki gürültüler, kavgalar, münakaşalar, saygısızlıklar Türklerde yoktur.”

    Sir James Porter: “Babaya sevgi çok kuvvetlidir. Büyüklere, ihtiyarlara karşı son derece saygılıdırlar.”
    Ubicini: “İhtiyarlık, Osmanlı’da olduğu kadar hiçbir yerde hürmete mazhar değildir. Çocuklarını bundan daha fazla şefkat ve alâka içinde yaşatan başka bir memleket bilmiyorum. Bu şefkat ve alâka ana kadar babada da derinleşmiştir. Çocuğunu omuzuna ve kucağına alarak—yorulmaması için—böyle gezdiren çok babaya sokaklarda tesadüf edilir. Büyüyen çocuk da babasına fevkalâde saygılıdır. Baba emretmedikçe oturmaz. Babasına yalnız ‘baba’ olarak değil, ‘bey baba,’ ‘ağa baba,’ ‘efendi baba,’ ‘paşa baba’ gibi unvanıyla hitap eder. Kendinden birkaç ay büyük kardeşe mutlaka ‘ağabey,’ kızsa ‘abla’ denilir [Bu kelimeler sadece Türkçe'de vardır. Avrupa'da babalara bile büyük ölçüde isimle hitap edilmektedir]. Anne ve baba, oğlunu, her yaşında ve her mevkide, sadrazam bile olsa küçük ismiyle çağırır.”







  • İşte ecdadımızın yaşam tarzı. Şimdi milliyetçi geçinenler en küfür edenler ve başka milletlere hiç saygı duymayan ırkçılar konumunda. Ama kimse de gerçek bir saygı kalmamış. İnsan bu yazıyı okuyunca milletimizin ne kadar bozulduğunu daha iyi anlıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: etusch

    İşte ecdadımızın yaşam tarzı. Şimdi milliyetçi geçinenler en küfür edenler ve başka milletlere hiç saygı duymayan ırkçılar konumunda. Ama kimse de gerçek bir saygı kalmamış. İnsan bu yazıyı okuyunca milletimizin ne kadar bozulduğunu daha iyi anlıyor.
  • son kelimesine kadar % 100 haklı
  • Gerçekten hak ve hakikati savunan son derece değerli bir yazı. Fikirlerini ve inançlarını açıkça belirtmen takdire şayan. Belki alıntıdır bilemiyorum. Her kelimesi tebrik edilmeye değer. Birazda Risale-i Nur kokuyor sanki. Hatta direk olarak Risale'den alıntı yapılsaymış çok daha tesirli olurdu diye düşünüyorum. Tekrar tebrik ederim bu güzel yazı için...
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1

Benzer içerikler

- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.