Şimdi Ara

İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
2
Favori
8.862
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Macarlardan sonra istek üzerine İtalyanlar hakkında bir konu açmak istedim. Fotoğrafları yeni bir mesajda ekleyeceğim çünkü yazı oldukça uzun.

    Not: Aşağıdaki yazı,http://www.comandosupremo.com/italian-army-of-1940.html adresinden tarafımca çevrilmiştir. Bazı yerlerde Türkçeye uygunluk açısından orijinal anlam bozulmamak kaydıyla bazı değişiklikler yapılmıştır. Çeviride bazı hatalar gözünüze çarparsa PM atabilir veya konunun altına yazabilirsiniz.


    Muhtemelen dünya üzerindeki hiçbir olay İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlar kadar analiz edilmemiş ve tartışılmamıştır. Akademisyenler, tarihçiler ve sıradan insanlar, milyonlar kafalarını bu döneme tanıklık eden kitaplara gömerek insanlığın bu en önemli periyodundaki olayları anlama çabası göstermişlerdir.

    1940 yılındaki İtalyan ordusu hakkında araştırma yapan kişilerin neredeyse evrensel olan görüşü o yıldaki İtalyan ordusunun yüzleşecekleri muazzam savaşa tamamen hazırlıksız olduğu fikrinde olmalarıdır. Tarih de bunu onaylamıştır.

    Savaşın son silahlarının patladığı günlerin geride kaldığı ve dünyanın "Soğuk Savaş" çağına girdiği günlerin sonrasında askeri tarihçiler İtalyan ordusunun eksikliklerini ve
    savaş sırasında yaşadığı başarısızlıkları yazmak için tonlarca mürekkep harcadılar. Bugünlerde daha önceden yararlanılmamış kaynaklardan edinilen birçok bilgi sayesinde her ne kadar asıl sebep olan ordunun hazırlıksızlığı geçerliliğini koruyor olsa da, savaş sırasındaki İtalyan ordusunu daha doğru bir biçimde değerlendirmek artık daha mümkündür.

    Her ne kadar bu yenilgilerin sebepleri kısıtlı sayıdaki etkenlerle (az sayıda ve eski mühimmat,askerlerin yetersiz eğitimi ve yüksek komutadaki planlamanın yetersizliği) açıklansa ve bu etkenler şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru olsalar bile İtalyan ordusunun tüyler ürpertici çöküşünü ve buna bağlı olarak İtalyan ulusunun da üç yıl
    gibi bir sürede gerçekleşen ve okuyucunun bakış açısına ve siyasi görüşüne bağlı olarak "kurtuluşunu"/"çöküşünü" açıklamakta yetersizdir.

    İtalyan ordusunun performansını izah etmek için sorulması gereken ve bugüne kadar neredeyse tartışılmamış olan asıl soru şudur; ordudaki bu istikrarsızlık İtalyan ulusunun çöküşünün bir nedeni miydi yoksa bir sonucu muydu? Diğer bir deyişle, ordunun istikrarsız performansı ulusun çöküşüne mi sebebiyet verdi, ya da bu
    istikrarsızlık çoktan çöküşün kıyısında olan bir toplumun ve hükümetin bir ifadesi miydi?

    Yukarıdaki soruyla başlayarak, bu makalenin amacı İkinci Dünya Savaşından önceki yıllara odaklanarak İtalyan ordusunun savaşa hazırlıksız yakalanışının sebeplerini
    tespit etmektir. Özellikle değinilecek konular, İkinci Dünya Savaşının Clausewitzyen anlayışla uyuşmasından ötürü o dönemin politik ve ekonomik koşulları olacaktır.Savaşın bu yönü Fransız devlet adamı George Clemenceau tarafından söylenen "Savaş askerlere bırakılamayacak kadar ciddi bir konudur" lafıyla özetlenebilir.

    İTALYAN MİLLETİNİN VE ORDUSUNUN HİSLERİ

    Tarihin defalarca gösterdiği gibi, bir savaşı, özellikle de bir "yıpratma" savaşını kazanabilmek için bir ulusun muazzam bir orduya sahip olmasının yanında, halkın da görüş birliğinde olması gerekmektedir. Halkın desteği, harp durumundaki ulusun savaşı sürdürmesinde önemli bir etkendir. Bu faktör bir ulusun stratejilerini ve politik kararlarını belirleyen bireyler tarafından her zaman göz önünde tutulmuştur. Bu insanlar halkın savaşı desteklemesini sağlamak için verilen çabayı cephede savaşmakla denk
    görmüşlerdir. Ne kadar fazla Vatandaş savaşı haklı bulursa, toplum savaş süresince kaynaklanan kaçınılmaz fedakarlıklara o kadar göğüs gerebilecektir.

    Bunu göz önüne alarak, o yıllardaki İtalyan toplumunun anlayışına göre bir savaş ancak aşağıdaki nedenler ile yapılırsa halk tarafından haklı görülebilirdi:

    1. Ülkenin sınırlarını korumak veya işgalcileri ülkeden kovmak.
    2. İtalyan ulusunun ortak çıkarlarına açıkça hizmet eden bir nedeni olması kaydıyla.

    Eğer Risorgimento ve Birinci Dünya Savaşı yukardaki maddelerin birincisine uyuyorsa, Koloni savaşları da en azından ikincisine uyuyordu; o zamanlar toprakların
    genişlemesi düşüncesi İtalyan halkı tarafından gerekli görülüyordu. Ama 1939 yılına gelindiğinde, sınırların görünürde bir tehlike altında olmaması ve yakın gelecekte
    fayda sağlamayacak, rayına oturması için yıllar gereken büyük bir imparatorluğun ürkütücü bir manzarası karşısında çoğu İtalyanın savaşa girmek adına en ufak
    bir isteği yoktu.

    Başka önemli bir nokta ise savaşa yaklaşılan yıllarda İtalyan halkının büyük bir kısmının diğer Avrupa halklarına karşı beslediği hislerdi. Faşist yönetimin propagandası halka Almanyanın dost olduğunu anlatırken aynı zamanda Fransız ve İngiliz karşıtı bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. İtalyan halkına kimleri "müttefik" olarak görmesi
    gerektiğini anlatan bütün bu propagandaya rağmen halkın bu konudaki görüşleri hükümete tamamen zıt olarak aynı kaldı. Bunun en önemli sebebi, 1940 yılında yaşayan bir İtalyanın çok yüksek bir ihtimalle Risorgimento ve Birinci Dünya Savaşın'da Almanlara karşı savaşan bir büyükbabası veya büyük büyükbabasının bulunmasıydı. Halkın büyük çoğunluğu Fransız, İngiliz ve Amerikanları tarihin gördüğü en büyük savaşta zaferi paylaştıkları müttefikleri olarak görüyorlardı.

    İtalyan toplumunda Almanlara samimi bir şekilde dostluk duyan bir kesim vardı, ancak faşist propaganda beş yılın ardından İtalyan toplumunun büyük bir kısmının Almanlara karşı anılarını ve hislerini yok edememişti. Bu Alman karşıtlığı açıkça gösterilmemekle beraber halkın kalbinde hala canlıydı. Bu nedenle, 1939 yılında, Alman karşıtlığı toplumun her kesiminde yaygındı ve Polonyanın Almanlar tarafından işgalinden sonra daha da çok arttı.

    Yüksek Faşist Konseyin önde gelen bir üyesi olan Dino Grandi, anılarında şöyle yazmıştır: "Alman yanlıları bir elin parmaklarıyla sayılabilecek bir azınlık, ama güç onların elinde."

    İtalyan Dışişleri Bakanı Galeazzo Ciano, 14 Ağustos 1939'da günlüğüne şöyle yazmıştır: "Starace'a ülkedeki açık şekilde görülen Alman karşıtı havayı Mussolini'den saklamamasını söyledim."

    Bu iki alıntı da, bazı sebeplerden dolayı, durumu abartıyordu: daha önce de denildiği gibi, İtalya'da Alman ve savaş yanlısı bir kesim vardı, ama bu kesim ülkenin geneline oranlanırsa gayet küçük bir kesimdi. Savaş davulları toplumun büyük bir kısmı için çalmıyordu, sadece küçük ama gücü elinde tutan bir kesimin kulaklarında yankılanıyordu.

    Ordunun içinde bulunduğu durum da İtalyan ulusunun bir yansımasıydı. Sevmedikleri bir halkın müttefikleri olmuşken İtalyan askeri kendini G. K. Chesterton'dan şu alıntının isabetli bir şekilde özetlediği bir durum içinde buldu: "'Ülkem (için), doğru veya yanlış olsa bile' gibi bir düşünce umutsuz bir durum dışında hiçbir vatanseverin düşüneceği bir şey değildir." Talihsiz bir şekilde, yakında bütün bir dünyayı açı bir savaşa itecek olan ihtilafla yüzleşen İtalyan askeri bahsedilen "umutsuz durum"la yüzleşmiş ve "Ülkem (için), doğru veya yanlış olsa bile" demek zorunda kalmıştı.

    İTALYAN DIŞ POLİTİKASININ 8 YILI

    İtalyan halkının çoğunluğunda ve İtalyan ordusunda açık bir şekilde görülebilen Alman karşıtı tavıra rağmen İtalyanın neden ve nasıl Almanyanın en yakın müttefiği olduğunu sormak gayet uygun olacaktır. 1930'ların başlarında İtalya, İngiltere ve Fransa ile olan ilişkileri Almanlarla olan ilişkisinden daha iyiydi. Ama Mussolini'nin İtalyan dış politikası hakkındaki kişisel görüşleri değiştikçe bu durum tersine döndü.

    Bu değişim, Nazilerin Almanyada iktidarı ele geçirdikleri 1932-1934 yıllarında başladı. Nazilere karşı negatif bir bakış açısı olan Mussolini, bir anda Adolf Hitler'i takdir etmeye başladı. Hitler'i örnek alarak ülkedeki gücün büyük bir kısmını kendinde topladı. Buna daha önce Dino Grandi'yeait olan Dışişleri Bakanlığı da dahildi. Bunlara
    ek olarak Mussolini titiz bir şekilde Faşist yönetimin en güçlü isimlerini Romadan uzak olan diğer pozisyonlara yerleştirdi ve "terfi" ettirdi. Bu sayede bu isimler diktatörün yeni politakasını değiştiremeyecekler veya karşı çıkamayacaklardı. Örnek olarak, Italo Balbo Libya'ya vali olarak gönderilirken, Dino Grandi Büyük Britanya'ya elçi
    göreviyle gidiyordu.

    Mussolini Nazizmin yükselişinin İngiliz ve Fransızlarının üstünlüğünün azalmış olacağı yeni bir Avrupa düzenine yol açtığını anladı. Bu yüzden İtalyanın genellikle İngiliz ve Fransızlar ile zıt olan isteklerini elde edebilmesinin tek yolunun Almanların yanında yer almaları sayesinde olacağını düşünmeye başladı. Bunun büyük kısmı doğru olsa
    bile, belki de bu politakanın bir sebebi de Hitler'i kıskandığı için Mussolini'nin daha fazla uluslararası prestij kazanma isteğiydi.

    Bu prestij isteğinin bir yönü de Etiyopya'daki savaş idi. İngilizler ve Fransızlar başlangıçtan beri Etiyopya'daki İtalyan yayılmacılığı üzerinde fikirbirliğine varmışlardı. Sorun yapılacak görüşmelerle kolayca çözülebilirdi. Ancak, Mussolini'nin yaptığı tehditkar ve meydan okuyan açıklamalar sonucunda İngiliz ve Fransız halklarında İtalyan
    karşıtı duygular o kadar arttı ki bu iki ülkenin hükümetleri halkları tarafından İtalyaya karşı daha sert politikalar uygulamak zorunda bırakıldılar. Bunun sonucunda, yapılan antlaşmaların çoğu İtalya için kötü sonuçlandı.

    Denildiği gibi, yaygın söylenti Mussolininin, İtalyanların Almanlarla yapacağı bir ittifak ihtimalini kendine prestij sağlamak için değil, İtalya'ya yarar sağlamak için kullandığı yönündeydi. Dünyaya İtalyanın Hitlerle müttefik olabileceği ihtimalini göstererek İngiliz ve Fransızların bu ittifakı bozmak için ülkesinin isteklerini kabul edeceğini
    umuyordu. Bunun yanında, Mussolini, Hitlerle müzakere yapabilecek "tek kişi" olacağı için bunun bir devlet adamı olarak da saygınlığını arttıracağını düşünüyordu. İtalyan diktatörünün şanssızlığı İngiliz ve Fransızların bu tehditlere boyun eğmemesi ve bunun sonucunda itibarının zarar görmesi ile beraber demokrasi ile yönetilen uluslara olan öfkesinin artması olmuştu.

    Bu amaçla, Mussolini sürekli olarak kendisini engelleyen İngiliz ve Fransız diplomasine bir tepki olarak ve Avrupada değişen rüzgarı göz önüne alarak ülkesini Almanlarla bir işbirliği paktına, bilinen adıyla Mihvere sürükledi. İngiliz ve Fransızlara karşı doğan bu ortaklık Almanların doğuya genişlerken geri kalan Akdeniz bölgesini İtalyanlara bırakacağı yeni bir Avrupa düzeninin kurulmasına dayanıyordu.

    Bu pakt belki de aşağıda okuyacağınız iki sebepten ötürü, Mussolinin geliştirdiği politik öngörüsüzlüğün en büyük göstergesiydi.

    1. 1930ların ikinci yarısında, güçlü ve bağımsız bir İtalya yeni bir Avrupa düzeninin temel taşı olabilirdi. Almanyayla alakalı coğrafi konumunundan dolayı, doğuya
    olan Alman yayılmacılığının önündeki tek gerçek engel olabilirdi. Bunun tersine, Hitler ile müttefik İtalya stratejik ve politik önemi kaybediyor ve artık caha nüfuzlu olan Alman devletinin uydu devleti oluyordu.

    2. Danube-Balkan bölgesine karşı mevcut olan İtalyan ilgisi Almanların yayılmacı politikasyıla ters düşeceğinden ötürü bu paktın dayandığı temel prensip gerçekçi
    değildi. Tarihte görüleceği üzere, Alman ve İtalyanlar arasında bir işbirliği olması imkansızdı.

    Hitler, yukarda sayılan iki ifadenin de doğru olduğunun tamamen farkında olmasına rağmen bu ortaklığı onaylıyordu. Bunu yaparkenki amacı muhtemelen gelecekteki Alman güdümündeki Avrupada kendine bir ortak bulmak değildi, bu ortaklık isteklerini ve hırslarını ifade edebilmesi için bir araçtı. Polonyayı işgal etmeden önce Almanyanın "güney kanadının" güvenceye alınması gerektiğini düşünüyordu ve Mussolini ile vardığı bu antlaşma tam da bunu sağlıyordu.

    Bunun yanında, Hitler'in başka bir amacı da İtalyanın bir ortaklığa ya da başka bir deyişle Hitler'in geleceğin Avrupasını domine edeceğini hayal ettiği Alman etki alanına çekilmesiydi. Bu çok zor olmadı, çünkü Mussolini ve Galeazzo Ciano'nun görünürde Almanları taklit etmekten başka bir isteği yok gibiydi. Başka bir "prestij" meselesi olarak ise, İtalya, İspanyaya ülkede yaşanan iç savaş sırasında (1936-1939) müdahale etti. Bu müdahale İtalya'ya insan, gereç ve para kaybı olarak geri dönerken ciddi bir kazanç sağlamadı. Bu süre zardında, Mihverde Almanlar avantajı ele geçirirken İtalya Avrupadaki politik öneminin büyük bir kısmını yitirdi.

    Almanyanın asıl niyetinin ilk göstergesi 1938 yılında Avusturya'yı işgalleriydi. Mussolini ve Ciano o durumu bile yanlış değerlendirdiler. Alman bayrağının Brenner geçidinde dalgalanması İtalyan halkını dehşete sürüklemişti ve Mussolini'nin kendisi de işgalden önce bilgilendirilmediği için öfkeliydi. Öfkesi çok uzun sürmeyen Il Duce, Hitler'in alışılmış güvencelerinden sonra Almanyanın sadık bir müttefiki olmaya devam etti.

    Ciano'nun bu dönemde günlüğüne yazdıkları, İtalyan dış politakasının başarısızlığını göz önüne sermektedir: Bu sıralarda Mussolini ve Cianonun İtalyanın Almanlarla olan ittifakı konusunda hangi yolu izlemesi gerektiği konusunda kafası karışıktı. Musolini bir yandan Almanların ihanetinden bahsediyor ve Mihveri bozup İngiliz ve Fransızlarla müttefik olma ihtimalini bile gözden geçiriyordu. Asıl kafasını huzursuz eden şey ise, bunun ardından Almanyadan ve dünyanın geri kalanından gelecek tepkilerdi. Mussolini'nin aşağıda okuyacağınız alıntısı bu durumu çok iyi özetlemektedir: "Politakımızı değiştiremeyiz çünkü şırfıntı değiliz biz." İtalyan diktatörün Mihveri bozmak konusundaki başka bir endişesi ise şu alıntıyla belli olmaktadır: "Mihveri bozarsak Almanyanın bir sonraki kurbanı olacağız." Bu amaçla, Çekoslovakyanın işgaline
    karşı verilen tek İtalyan tepkisi Arnavutluğun, Balkanlardaki Alman etki alanını sınırlamak amacıyla İtalyanlar tarafından işgali oldu. Böylece, Hitler, İtalyan isteklerinin korunması hakkında verdiği sözlerle Mussoliniyi Mihveri bozmamak konusunda ikna etmeyi başardı.

    Artık açığa çıkan şey İtalyanların Almanların bir sonraki hareketini görmelerinde ortaya çıkan yetersizlikti. Özellikle 1939 Temmuzunda, Berlin'deki İtalyan temsilcisi Attolico tarafından Roma'ya Almanların Polonyayı işgal etmeye hazırlandığı bilgisini içeren telegraflar çekilmişti. Bu bilgi İtalyanlar tarafından reddedildi; Ciano elçinin
    sinirlerinin bozulduğunu düşünmeye devam etti ve bu telgrafları görmezden geldi. Ama Ağustos ayının ortasında Alman Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop Ciano'ya Almanyanın Polonyaya birkaç gün içinde, Mussolini onaylasa da onaylamasa da saldıracağını iletti. Bu olay Ciano'nun artık İtalyan dış politakasının ve İtalya'nın Almanyayla olan müttefikliğinin tamamen bir hata olduğunu gösterdi. Bunu İtalyan hükümetinin bir sonraki adımda ne yapılması konusundaki kafa karışıklığı izledi.

    Bu zamana kadar sıkı bir Alman yanlısı olan Ciano artık Nazi partisinin koyu bir düşmanı olmuştu. Avrupadaki gelişmeler karşısında kaygıya kapılan İtalyan kralı Üçüncü Emanule Almanların "düzenbazlar ve serseriler" olduklarını söylüyordu. Sinir krizinin eşiğindeki Mussolini ise ezeli müttefikinin dünyadaki en büyük ihtilafı başlatacak Polonya işgalini izliyor ve günlerini Hitler'e karşı kör bir sadakat veya İngiliz ve Fransızlarla müttefik olunması gerektiği düşüncesi arasında gidip gelmekle geçiriyordu.

    Bu kararsızlık sonucunda Mussolini, zaman kazanmak amacıyla Hitler'e İtalyanların "ordunun hazırlıkları bittiği zaman" Almanların yanında savaşa gireceğini söylerken Ciano'ya ise gizlice "Savaşa girmek? Bertoldo gibi yapacağım, idama mahkum edilmişti ama hangi ağaçta asılacağını seçme hakkı vardı. Ve hikayeyi biliyorsun, doğru ağacı bulmadı o da." Il Duce İtalyanın izleyeceği yol için karar vermesi gereken zamana kadar biraz daha süre kazanmaya çalışıyordu.

    Mussolini'nin bu çelişkili politikası bazı garip durumlara yol açtı: özellikle Avusturya sınırındaki pozisyonların ve genel olarak Alplerdeki İtalyan pozisyonlarının istihkamını emrederken, generallerinin karşı çıkmasına rağmen 1942'deki Roma Avrupa Sergisinin inşaat çalışmaları için önemli insan gücü, para, demir ve çimento kullanıldı. Aynı şekilde Mussolini genel bir seferberlik ilan etmesine rağmen aynı zamanda Fransız ordusunun ayakkabıları için kullanılacak olan büyük bir miktar deriyi Fransızlara sattı.

    Yeni benimsenen bu politika sayesinde İtalya tarafsız kalan ve asla savaşa katılmayacak bir ülke olarak görünüyordu. Bu durum 1940 yılının baharında Hitler'in ordularının Fransaya saldırmasıyla beraber değişecekti. Almanlar, Fransayı ve Felemenk ülkelerini İtalya'ya önceden haber vermeden küstahça işgal ettiklerinde, Mussolini umutlu bir şekilde şöyle demişti: "Fransa Polonya gibi değil, Almanlar bunu yakında anlayacaklar. Yeni bir Marne (muharebesi) olacak ve Fransızlar onları bozguna uğratacak." Ama Mussolini Almanların Fransız kırsalına olan hızlı ilerleyişini gördükten sonra yine nasıl davranması gerektiği konusunda şüpheye kapılmaya başladı. İtalyan diktatörü eli kulağında olan Alman zaferinden sonra pastadan pay alabilmek için savaşa girmek gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Başka bir yandan ise Fransızlara, Hitler'in hırslarını kamçılayacak veya tamamen sonladıracak bir mücadelede bulunmadıklarından dolayı kızgındı. Fransızlar için şöyle demişti: "Ne yapıyor bu aptallar? Niye savaşmıyorlar?"

    Fransadaki Alman ilerleyişini anlamada çektiği zorluk belki de 1940 yılına gelindiğine Duce'nin politik sezisinin büyük bir kısmını kaybettiğinin farklı bir göstergesiydi. Diktatör olarak geçirdiği yıllar, Mussoliniyi kendi hayallerine ve komplo teorilerine bağlı birisi yapmıştı. İnsanları, ulusları ve dünyada yaşanan olayları değerlendirme
    kapasitesi ciddi bir şekilde düşmüştü. Buna göre, Mussolini Fransadaki şok edici gelişmeleri, Fransa ve Almanya arasındaki gizli bir anlaşmaya bağlıyordu: Fransız hükümetindeki ve/veya ordusundaki bir kesim Alman ordusunun ülkeyi ele geçirmesi ve böylece yeni bir Nazi rejiminin ülkeyi kontrol etmesi konusundaanlaşmışlardı.

    Bu görüşü tamamen reddetmeden önce, daha önceden bu teoriye gerçeklik payı kazandıracak birkaç olay olmuştu. Asıl Alman işgalinden yıllar önce, Hitler Fransadaki Nazizm'in sağlam bir temele oturması için çalışmalara başlamıştı. Gizli bir şekilde, küçük ama etkili birkaç gazetenin kontrolünü ele aldı ve Nazi ideolojisini "basın"ın gücü yardımıyla Fransa'da yaymaya başladı. Bu ideolojinin ilkelerinden bazıları, belki de İtalyada olduğundan bile daha fazla bir şekilde sağ görüşlü entelektüeller arasında
    kabul gördü. Bu durum, İtalyadaki çoğu kişinin Nazizmi, Faşizmin kötü bir kopyası olarak görmesiyle açıklanabilir. Ama İtalyanın aksine, Fransada Nazizm etkisiz bir demokrasi karşı çıkmanın devrimci bir yolu olarak görülüyordu.

    Ama asıl sürpriz, 1939 yılında Sovyetler ve Almanlar arasında imzalanan saldırmazlık paktı oldu. Bu olay sol görüşlü Fransız aydınlarını kafasını karıştırmıştı çünkü görünüşte Rusya ve Almanyayı birleştiren sosyalizm idi. Bunun sonucunda, bu insanlar olası bir Alman işgalini farklı bir şekilde, Hitler'in, bir kurtarıcı edasıyla, "başarısızlığa uğramış" kapitalist demokrasiyi yıkıp, yeni bir sosyalist düzen kuracağını düşündüler.

    Bu nedenle, bir anlığına, farklı sebeplerden dolayı olsa da Fransız aşırı sağ ve sol kanadını bir Alman işgaline sıcak bakıyorlardı. Bu düşüncelerin Alman işgalinde Fransızların gösterdikleri direnişi ne kadar etkilediği gösterecek kadar belge mevcut değildir, ama çabuk gelen yenilgi ve işbirlikçi hükümetin çıkarcı doğası, Mussolini ve başkalarını Fransız hükümeti/ordusunda Alman yanlısı bir kesimin olduğunu gösteriyordu.

    Fransanın düşüşünün bu kadar hızlı olacağı Duce tarafından tahmin edilememişti. Yalnız ve sadece Paris'e kaçan eski faşizm karşıtlarının peşine düşmeye yarın istihbarat servisiyle beraber Duce günler boyunca "yeni bir Marne (muharebesi)"ın Hitler'in ordularını cezalandıracağını umdu, ama bu 1940 yılının Fransız topraklarında olacak bir
    şey değildi.

    10 Haziran 1940'da İtalya, Almanyanın yanında savaşa girdi ve ordusu Fransız ordusuyla çatışmaya başladı. İtalyan ilerleyişi Fransızların Alplerdeki savunma pozisyonlarının en çetin yerine doğru yönelmişti. Acele ve baştan savma bir şekilde planlanan bu çatışma iyi bir planlamanın eksikliğini gösteriyordu. Topçu desteği olmadan, İtalyan askerleri Fransız istihkamları karşısında kendilerini feda ettiler. Bundan dolayı kazanılan az miktardaki toprağın bedeli bol bol İtalyan kanının dökülmesi oldu.

    Başka bir teori ise bu saldırının Fransanın eli kulağında olan düşüşünden sonra pastadan pay almak için değil, Alplerin bu dağlık bölümünü Hitlerin ordularını güneye döndürüp İtalyaya savaş açma ihtimaline karşı bir savunma amacıyla kullanılacak olmasıydı.

    İtalyanın savaşa girmesi hakkındaki en kaygı verici durum ise ülkeyi büyük zorluklara sürükleyecek olan bu kararın önemli bir planlama yapılmadan, sadece birkaç gün verilmiş olmasıydı. Şu anda İtalya, tarihte görülmüş en büyük savaşın içindeydi ve dostlarının kim olduğunu, daha da önemlisi düşmanlarının kim olduğunu bilmiyordu.

    Şüpheye yer bırakmaksızın, İtalyanın bu savaşa ahlaki olarak da, pratikte de hazır olmadığı çok açıktır. Mussolini ve hükümetinin savaş politikası şuydu: kararsızlık politikası.

    Birkaç resim:

     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    İtalyanca ve Almanca "İki halk, tek zafer" yazan bir propaganda posteri.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    Hitler ve Mussoliniyi beraber gösteren bir posta pulu.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    Il Duce.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    Dönemin İtalyan başbakanı Ciano.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    Mussolini, Kara Gömleklilere (Almanların SA'ları gibi düşünebilirsiniz) madalyalarını takıyor.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    İtalyan kuvvetleri Arnavutluktayken.
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

    Mussolini ve Hitler trendeyken.

    Akşama daha fazla resim ekleyeceğim. İyi okumalar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi thecowboysmiles -- 2 Mayıs 2013; 15:44:58 >







  • Yukarı.
  • onlerdenn.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • mesajım bulunsun
  • İtalyayı hiç sevmedim.
  • Birazcık garip bir ülkeymiş o zamanlar.
  • @Die Neuordnung Europas

    Eyvallah kardeşim bir solukta okudum.

    Almanların İtalyan halkına karşı faşizmi empoze etmesi ve buna karşı İtalyan halkının karşı çıkması ilginç.Koyun gibi sürüye katılmadan inandıkları şeyi savunmuşlar.

    Hitlerin baskısıyle Mussolini halkı faşist bir rejime yönlendirdi.Bir nevi Hitler'in maşası oldu.Bir zamanlar faşizmin hüküm sürdüğü İtalya her zaman Almanya'nın altından kalmıştır.En azından faşizm konusunda.Bugün bile faşizm diyince Hitlerin Almanyası akla gelirken.İtalyanın o zaman ki faşizm rejimi çoğu kişi tarafından hatırlanmaz.Yada faşizm olarak nitelendirmez.Bunun sonucu olarakta Mussolini idam edilmiştir zaten.

    Şu anda İtalya'da yaşayan insanlara göre "faşist" olan toplulukların aslında düşüncesinde yatan "vatanseverlik ve milliyetçilik'tir"

    Bence Mussolini zamanında ki faşizm amacından saptırılmıştır.


    Ha bu arada forza S.S Lazio



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Pablo Escobar -- 2 Mayıs 2013; 13:54:59 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Takip..


    bu arada İtalya mümkünse bir daha savaşa girmesin...ordusunun sicili çok kötü:D
  • Bulunsun okurum.
  •  İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu

     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu
    İtalyan tankları
     İkinci Dünya Savaşı, İtalyan Dış Politikası ve 1940 Yılındaki İtalyan Ordusu
    İtalyan savaş esirleri



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi thecowboysmiles -- 4 Mayıs 2013; 18:11:33 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.