Şimdi Ara

insan kendini kültürel açıdan nasıl geliştirebilir? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
35
Cevap
2
Favori
29.903
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: M

    quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Bol bol okuyarak. Ne okunduğu ya da türü önemli değil, önemli olan okumak. Her kitabın insana katacağı şeyler vardır çünkü.

    İlk cümle ok. Ama ondan sonrasına yok.

    Evet insan çok okumalı ama faydalı ilimleri okumalı, faydalı bilginin peşinde olmalı.
    Faydasız bilgininde bir zararı olmaz tabi ama yararıda olmayacağı açıktır.

    El-Cezeri der ki; "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir"

    "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir."

    Korkunç bir söz.

    "Korkunç" derken, "felaket bir söz, harika"yı kast etmediğini farz ediyorum :)

    O halde biraz daha genişletebilirsin düşünceni.




  • "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir."

    Bu söze ben de katılmıyorum. Sanat halk içindir anlayışına benzer bir anlayış, ve çok yanlış. Günümüz biliminde daha sonra teknolojik anlamda insanlığa bir katkısı olmayacak pekçok kuram ortaya atılabilir. Bunların genel sebebi de merak ve evreni anlama güdüsüdür. Her şeyin illa ki uygulamaya dönüşmesi gerekmiyor. Konunun kitapla ilgili bölümünde ise, her kitap insana belli bir düşünce ve bakış açısı kazandırır. Bilgi illa somut ve nesnel bir şey olmak zorunda değildir ne de olsa. Her bakış açısı yeni bir insan demektir. Kitap, somut bir bilgi vermese de insana yeni bakış açıları kazandırmasıyla hayatta önemli bir yer tutar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lancetta -- 22 Nisan 2012; 18:08:18 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TRansilvania*

    interneti dogru kullan yeter

    doğru kullanım şartlarından biri az kullan ise haklısın
    nette harcanan süreyle bir kamyon kitap okunabilir ve iyi bir kitabın insana katacağını nette iki yılda toplayamazsın
  • quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri
    "Korkunç" derken, "felaket bir söz, harika"yı kast etmediğini farz ediyorum :)

    O halde biraz daha genişletebilirsin düşünceni.

    Matematiğin mesela, çok büyük bir kısmı uygulamaya elverişli değildir. "Bir Matematikçinin Savunması"nda Hardy, çok güzel anlatır bunu, tavsiye ederim, klasiklerdendir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    quote:

    Orijinalden alıntı: TRansilvania*

    interneti dogru kullan yeter

    doğru kullanım şartlarından biri az kullan ise haklısın
    nette harcanan süreyle bir kamyon kitap okunabilir ve iyi bir kitabın insana katacağını nette iki yılda toplayamazsın

    yeteri kadar diyelim
  • Bilgili insan kültürlü olur.

    Esas püf noktası ise karşı görüş savlarını bilmekle olur. İnternetin insanlığa katkısı belli bir zamandan sonra tartışmaya açıktır. İnternette tüketilen fazla zaman verdiklerini de alacaktır. Sosyal faaliyetlerde bulunmak, farklı kültürlere ve birikime sahip insanlara istişare halinde olmak bence çok daha yararlıdır.
  • Dil konusunda biraz kararsiz kalinmis ancak bir kitabi orjinal dilinde okumak apayri bir keyif. Dilin kendi icindeki kucuk oyunlari malesef her dile iyi cevrilemiyor ve kitaplari ozgun yapan ayrintilardan biri bu. Örnegin Kafka'nin dönüsüm kitabinin ilk cümlesinin cevirisini hic bir dilde yeterince guzel bulmadim. Bu demek degil ki yabanci kitaplari illa o dillerde okumalisiniz. Eger ki o dili biliyorsaniz yerinde bir secim olur o dilde okumak, eger bilmiyorsaniz bu nedenler okumaktan vazgecmeyin.

    Kitap herkesin tavsiye ettigi gibi cok yerinde olur bu is icin. Önce bir klasiklerle baslayin derim. Zaten kisa sürede hangi kitabin size daha cok kattigini ve daha cok severek okdugunuzu fark edersiniz. Okuma aliskanligi kazanmak icin romanlarla baslamak bile yerinde olabilir. Ben cocukken okumayi bana sevdiren Stephen King olmustu.

    Uzak bir öneri de olsa, tek kisilik ve uzun soluklu oyunlari da tavsiye edebilirim. Sanatin en uc noktasinin oyunlar oldugunu düsünüyorum. Braid ya da Limbo gibi oyunlar beni bir tablo ya da sarkidan cok daha derin bir sekilde etkilemisti. O kadar cok katman var ki, oyun hakkindaki yorumlari okudugunuzda ne kadar zengin oldugunu goruyorsunuz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: M

    quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri
    "Korkunç" derken, "felaket bir söz, harika"yı kast etmediğini farz ediyorum :)

    O halde biraz daha genişletebilirsin düşünceni.

    Matematiğin mesela, çok büyük bir kısmı uygulamaya elverişli değildir. "Bir Matematikçinin Savunması"nda Hardy, çok güzel anlatır bunu, tavsiye ederim, klasiklerdendir.

    Tabiki okudum o kitabı. Evet çok güzel bir kitap.
    Fakat matematik uygulamaya dönüşmeyen bir bilim veya faydasız bir alan değil. Aksine en çok uygulamaya dökülen bilim matematiktir diyebiliriz.
    Cümledeki kasıt o değil.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    yeni bi dil ögrenirsen her açıdan kültüre sahip olabilirsin

    Katılmıyorum. Dil eğitimi, insanların düşüncelerini daha büyük bir insan topluluğuna aktarmasını sağlar. Dil bir amacın aksine bir araçtır. Bu özelliğiyle dil, kültürden çok kültürün aktarımında kullanılacak olan bir araçtır. Eğer dil öğrenip kültürlü olmak istiyorsanız öğrenecek olduğunuz dilin konuşulduğu ülkeler adına bir edebiyat ve târih araştırması yapmanızın gerektiğini düşünüyorum. Ben şuan Fransızca öğreniyorum ve bu sebepten ötürü Fransa'nın târih ve edebiyâtı hakkında bilgi sâhibi olmaya çalışıyorum. Almanca öğrenseydim aynısını Almanya için yapardım. Dil, ancak bu yolla kültür geliştirmenin bir yolu hâline gelir.

    Yanlış öğrenmişsin.

    Yanlış mı öğrenmişim? Dil öğrenmenin kültür sağlayacağını söyleyen sizsiniz. Ben de diyorum ki, size kültür sağlayacak olan şey dil değildir. O dili öğrendikten sonra onla yapacaklarınızdır, ki bunların çoğunu Türkçe-İngilizce ile de yaparsınız. Dil sâdece bir a r a ç t ı r, kültür sağlayan bir aygıt değil. Direkt "Yanlış öğrenmişsin." deyip yargıyı koymuşsunuz da, hiçbir sebep belirtmemişsiniz. Ben size hep bir neden belirtiyorum, sebepsizce ahkam kesmek yerine. Bu konularda saygısızlığı seven biri değilim. Lütfen bir eleştiri yapacaksanız nedenleriyle birlikte yazın.


    Kesinlikle katılmıyorum. Eğer İngilizce bilmeseydim bugüne kadar büyük ihtimalle Bilim ve Teknik hakkında merakım olmazdı veya olsaydı da öğrenemezdim. İnternette herhangi bir şey araştırdığınızda aradığınız şey ya İngilizce'de daha detaylı veya onu Türkçe olarak bulamıyorsunuz. Bunların arasında kitaplar, belgeseller, hatta akademik araştırmalar ve onların raporları da var. Sırf başka ülkelerde haberler nasıl yayınlanıyor diye bile dil öğrenirdim. Daha pek çok sebep var. Dünya'nın diğer ucundaki bir olayı yabancı arkadaşlarınız sayesinde öğrenebilirsiniz. Tabii bu biraz da dili ne amaçla kullandığınıza da bağlı. Dili sırf altyazısız film izlemek, kariyer bulmak için öğrenenler düşünsün...

    Vikipedi'nin Türkçe sayfalarıyla ve İngilizce sayfaları arasında bir karşılaştırma yaparak bile ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Kaldı ki Vikipedi'nin bile Almanca, Fransızca vb. dillerdeki makaleleri İngilizce'sinden çok çok daha detaylı olabiliyor. Ve de, dillerin çok çeşitli olması, ve o dili oluşturan halkın farklı kültürü sebebiyle anlayış farklılıklarından dolayı, anlatılmak istenen şey başka bir dile çevirildiğinde anlamını kaybetmesiyle veya anlamın yüzeyselleşmesiyle sonuçlanabilir. Tam tersi ise çok nadir görülüyor.

    Düz mantıkla düşünmek gerekirse bile, dil bir araçsa, yani sizin dediğiniz gibi kültür aktarımında kullanılıyorsa; bilgi aktaran kişinin bilgisini size aktarması ancak ortak kullandığınız bir dil ile gerçekleşebilir. Yani tek taraflı olarak düşünmeyin. Sadece siz bilgi vermezsiniz, toplumdaki her birey size bilgi aktarabilir. Ve unutmayın ki, bilgi paylaşıldıkça çoğalır.

    Kültürden anladığınız eğer toplum kültürleri ise mesela Çin kültürü, Güney Afrika kültürü vb. ise o zaman gezip görmek çok daha faydalıdır bana göre. Hatta daha iyisi o bölge ile ilgili veya o halkın kültürü ile ilgili bir kitap okunduktan sonra o bölge gezilmeli.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir."

    Bu söze ben de katılmıyorum. Sanat halk içindir anlayışına benzer bir anlayış, ve çok yanlış. Günümüz biliminde daha sonra teknolojik anlamda insanlığa bir katkısı olmayacak pekçok kuram ortaya atılabilir. Bunların genel sebebi de merak ve evreni anlama güdüsüdür. Her şeyin illa ki uygulamaya dönüşmesi gerekmiyor. Konunun kitapla ilgili bölümünde ise, her kitap insana belli bir düşünce ve bakış açısı kazandırır. Bilgi illa somut ve nesnel bir şey olmak zorunda değildir ne de olsa. Her bakış açısı yeni bir insan demektir. Kitap, somut bir bilgi vermese de insana yeni bakış açıları kazandırmasıyla hayatta önemli bir yer tutar.



    Twilight gibi vampir kitapları insana nasıl bir (gerekli) bilgi düzeyi veya (gerekli) bakış açısı kazandırabilir ki? Bana göre bazı kitaplar gereksizdir, ama azınlıktır bunlar. Bana göre kültür oradan buradan toplanmış gerekli ve gereksiz bilgilerle oluşmamalı. Zaman değerlidir. Her şeyi öğrenemeyiz. O halde zamanımızı iyi kullanarak öğrenebildiğimiz kadar gerekli ve değerli bilgiye ulaşmalıyız. Kitap okumak zaman ister çünkü...

    quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Bol bol okuyarak. Ne okunduğu ya da türü önemli değil, önemli olan okumak. Her kitabın insana katacağı şeyler vardır çünkü.

    İlk cümle ok. Ama ondan sonrasına yok.

    Evet insan çok okumalı ama faydalı ilimleri okumalı, faydalı bilginin peşinde olmalı.
    Faydasız bilgininde bir zararı olmaz tabi ama yararıda olmayacağı açıktır.

    El-Cezeri der ki; "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir"


    El-Cezeri'ye katılmakla beraber, "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir" sözüne katılmıyorum. Bilim hop diye birden ortaya çıkmıyor. Einstein'in 1905'te ortaya attığı Özel Görelilik kuramı 2008'de ancak kanıtlanabildi. Karadelikler daha var olduğu kanıtlanmadan önce matematik denklemleri ile öngörülmüştü. Bugünlerde ise sicim teorisi, çoklu evrenler gibi kuantumun kanıtlanmamış birçok hipotezi bulunuyor. İleride elbette belki de hepsi çürütülecektir, ama bunlar belki de bunlar gerçekten var ve öngörmüş olabiliriz. Özel Görelilik kuramı tam olarak kanıtlanmamış olmasına rağmen GPS gibi sistemler bu teori olmasaydı çalışmayacaktı. Bugün işe yaramayan bilim, belki ileride yarayabilir. Tabi burada gereksiz bilimden bahsetmedim. O apayrı bir konu. Eğer bundan bahsediyorsanız %100 katılıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi PythEch -- 22 Nisan 2012; 21:28:33 >




  • bilgi edinmek adına yabancı dil özellikle ingilizce bilmek şart..yerli kaynaklar çoğu zaman yetersiz kalabiliyor..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: PythEch

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    yeni bi dil ögrenirsen her açıdan kültüre sahip olabilirsin

    Katılmıyorum. Dil eğitimi, insanların düşüncelerini daha büyük bir insan topluluğuna aktarmasını sağlar. Dil bir amacın aksine bir araçtır. Bu özelliğiyle dil, kültürden çok kültürün aktarımında kullanılacak olan bir araçtır. Eğer dil öğrenip kültürlü olmak istiyorsanız öğrenecek olduğunuz dilin konuşulduğu ülkeler adına bir edebiyat ve târih araştırması yapmanızın gerektiğini düşünüyorum. Ben şuan Fransızca öğreniyorum ve bu sebepten ötürü Fransa'nın târih ve edebiyâtı hakkında bilgi sâhibi olmaya çalışıyorum. Almanca öğrenseydim aynısını Almanya için yapardım. Dil, ancak bu yolla kültür geliştirmenin bir yolu hâline gelir.

    Yanlış öğrenmişsin.

    Yanlış mı öğrenmişim? Dil öğrenmenin kültür sağlayacağını söyleyen sizsiniz. Ben de diyorum ki, size kültür sağlayacak olan şey dil değildir. O dili öğrendikten sonra onla yapacaklarınızdır, ki bunların çoğunu Türkçe-İngilizce ile de yaparsınız. Dil sâdece bir a r a ç t ı r, kültür sağlayan bir aygıt değil. Direkt "Yanlış öğrenmişsin." deyip yargıyı koymuşsunuz da, hiçbir sebep belirtmemişsiniz. Ben size hep bir neden belirtiyorum, sebepsizce ahkam kesmek yerine. Bu konularda saygısızlığı seven biri değilim. Lütfen bir eleştiri yapacaksanız nedenleriyle birlikte yazın.


    Kesinlikle katılmıyorum. Eğer İngilizce bilmeseydim bugüne kadar büyük ihtimalle Bilim ve Teknik hakkında merakım olmazdı veya olsaydı da öğrenemezdim. İnternette herhangi bir şey araştırdığınızda aradığınız şey ya İngilizce'de daha detaylı veya onu Türkçe olarak bulamıyorsunuz. Bunların arasında kitaplar, belgeseller, hatta akademik araştırmalar ve onların raporları da var. Sırf başka ülkelerde haberler nasıl yayınlanıyor diye bile dil öğrenirdim. Daha pek çok sebep var. Dünya'nın diğer ucundaki bir olayı yabancı arkadaşlarınız sayesinde öğrenebilirsiniz. Tabii bu biraz da dili ne amaçla kullandığınıza da bağlı. Dili sırf altyazısız film izlemek, kariyer bulmak için öğrenenler düşünsün...

    Vikipedi'nin Türkçe sayfalarıyla ve İngilizce sayfaları arasında bir karşılaştırma yaparak bile ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Kaldı ki Vikipedi'nin bile Almanca, Fransızca vb. dillerdeki makaleleri İngilizce'sinden çok çok daha detaylı olabiliyor. Ve de, dillerin çok çeşitli olması, ve o dili oluşturan halkın farklı kültürü sebebiyle anlayış farklılıklarından dolayı, anlatılmak istenen şey başka bir dile çevirildiğinde anlamını kaybetmesiyle veya anlamın yüzeyselleşmesiyle sonuçlanabilir. Tam tersi ise çok nadir görülüyor.

    Düz mantıkla düşünmek gerekirse bile, dil bir araçsa, yani sizin dediğiniz gibi kültür aktarımında kullanılıyorsa; bilgi aktaran kişinin bilgisini size aktarması ancak ortak kullandığınız bir dil ile gerçekleşebilir. Yani tek taraflı olarak düşünmeyin. Sadece siz bilgi vermezsiniz, toplumdaki her birey size bilgi aktarabilir. Ve unutmayın ki, bilgi paylaşıldıkça çoğalır.

    Kültürden anladığınız eğer toplum kültürleri ise mesela Çin kültürü, Güney Afrika kültürü vb. ise o zaman gezip görmek çok daha faydalıdır bana göre. Hatta daha iyisi o bölge ile ilgili veya o halkın kültürü ile ilgili bir kitap okunduktan sonra o bölge gezilmeli.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir."

    Bu söze ben de katılmıyorum. Sanat halk içindir anlayışına benzer bir anlayış, ve çok yanlış. Günümüz biliminde daha sonra teknolojik anlamda insanlığa bir katkısı olmayacak pekçok kuram ortaya atılabilir. Bunların genel sebebi de merak ve evreni anlama güdüsüdür. Her şeyin illa ki uygulamaya dönüşmesi gerekmiyor. Konunun kitapla ilgili bölümünde ise, her kitap insana belli bir düşünce ve bakış açısı kazandırır. Bilgi illa somut ve nesnel bir şey olmak zorunda değildir ne de olsa. Her bakış açısı yeni bir insan demektir. Kitap, somut bir bilgi vermese de insana yeni bakış açıları kazandırmasıyla hayatta önemli bir yer tutar.



    Twilight gibi vampir kitapları insana nasıl bir (gerekli) bilgi düzeyi veya (gerekli) bakış açısı kazandırabilir ki? Bana göre bazı kitaplar gereksizdir, ama azınlıktır bunlar. Bana göre kültür oradan buradan toplanmış gerekli ve gereksiz bilgilerle oluşmamalı. Zaman değerlidir. Her şeyi öğrenemeyiz. O halde zamanımızı iyi kullanarak öğrenebildiğimiz kadar gerekli ve değerli bilgiye ulaşmalıyız. Kitap okumak zaman ister çünkü...

    quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Bol bol okuyarak. Ne okunduğu ya da türü önemli değil, önemli olan okumak. Her kitabın insana katacağı şeyler vardır çünkü.

    İlk cümle ok. Ama ondan sonrasına yok.

    Evet insan çok okumalı ama faydalı ilimleri okumalı, faydalı bilginin peşinde olmalı.
    Faydasız bilgininde bir zararı olmaz tabi ama yararıda olmayacağı açıktır.

    El-Cezeri der ki; "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir"


    El-Cezeri'ye katılmakla beraber, "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir" sözüne katılmıyorum. Bilim hop diye birden ortaya çıkmıyor. Einstein'in 1905'te ortaya attığı Özel Görelilik kuramı 2008'de ancak kanıtlanabildi. Karadelikler daha var olduğu kanıtlanmadan önce matematik denklemleri ile öngörülmüştü. Bugünlerde ise sicim teorisi, çoklu evrenler gibi kuantumun kanıtlanmamış birçok hipotezi bulunuyor. İleride elbette belki de hepsi çürütülecektir, ama bunlar belki de bunlar gerçekten var ve öngörmüş olabiliriz. Özel Görelilik kuramı tam olarak kanıtlanmamış olmasına rağmen GPS gibi sistemler bu teori olmasaydı çalışmayacaktı. Bugün işe yaramayan bilim, belki ileride yarayabilir. Tabi burada gereksiz bilimden bahsetmedim. O apayrı bir konu. Eğer bundan bahsediyorsanız %100 katılıyorum.

    Merhabalar. Öncelikle büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu belirtmek istiyorum. Ben kesinlikle dilin bu faydalarına karşı çıkacak değilim, hatta bu konularda dilin savunuculuğunu yapan biriyim. Bu konularda size aynen katılıyorum. Benim söylemek istediğim ise kesinlikle bu değildi. Kimi insanlar bir dili öğrenip onu sâdece insanlarla iletişim kurmak için kullanır veya hiç kullanmaz. Kimileri ise araştırma gibi gerekli konularda onun faydalarını görür. Benim söylemek istediğim şu ki, dil, araştırma gibi konularda kullanılan bir araçtır ve eğer onu kültür niyetine kullanmak istiyorsanız onu a r a ç olarak kullanmak zorundasınız. Dil, ancak bir araştırma ve bilgi edinme aracı olarak kullanıldığında kültürel etkileşim sağlar. Ben bunu belirtiyorum sâdece. Görüşlerinize aynen katılıyorum yoksa. Yanlış anlaşılmaya yol açtığım için kusura bakmayın.

    Sicim teorisi, bir fantaziden ileri gelemez. Tamâmiyle felsefe temelleri üzerine kurulu olan, kimi bilim adamlarının fizikteki çıkmazlardan ve açıklanamayan kavramlardan yararlanarak para ve ün sağlamaya çalışmaları sonucu ortaya çıkan düzmece bir teoridir. Teori bile denemez. O yüzden bunu bilim konularında kullanmayalım derim. Sicim teorisi, bilim ile felsefenin arasında sıkışıp kalmıştır ve bilimle hiçbir alâkası yoktur. Tıpkı Freud gibi bilimsel olmayan yöntemlerle oluşturulmuş sözde kuramlardır bunlar. Kuantum teorisi ve genel göreliliğe de çok güvenmeyin derim. Her ikisinin de sağlam dayanakları var belki, ama, genel göreliliği uzun süreden beri araştıran biri olarak kuantum mekaniğiyle uyuşmadığını söylemek isterim. İster kuantum mekaniği genel görelilikle, ister genel görelilik kuantum mekaniğiyle uyuşmuyor deyin arada bir sorun olduğu kesin. Kütleçekim kuvveti (ki genel görelilik aslında buna kuvvet demememiz gerektiğini söyler) bunların arasındaki farkların başını tutar. Makroevrimi ve mikroevrimi açıklayan bu teorilerin çakıştığı bilinmektedir. Minik bir örnek olarak karadelikleri verebiliriz. Bunda gerekli özelliklerinden yararlanarak hem göreliliği hem de kuantum mekaniğini uygulayabilirsiniz ki sonuçlar farklı olacaktır. Günümüzde bilim bu bağlamda bir çıkmazın içindedir. Genel göreliliğin kütleçekim kurâmı bulunmadan önce bu konularda dâima şüphede kalmanızı öneririm. Yanlış anlaşılmasın, genel göreliliğin doğru olduğunu düşünüyorum ama eleştirel düşünceyi elden bırakmamak gerekiyor.

    Son olarak kitaplarla ilgili olan bir şeyi de ilâve etmek istiyorum. Kitapların size kazandıracağı en önemli özelliklerden biri de anlatım kâbiliyetidir. Kitap okumayan bir insanın genelde konuşmaları akıcılıktan çok uzak ve kesik kesik olur. Buna rağmen, bol bol kitap okuyan insanlar arasında genel bir birey, anlatımını kitaplarda gördüğü üslûplar ile geliştirmiş olan bireydir. Her kitabın bu konuda bir katkısı olduğu söylenebilir. Twilight konusunda ise pes ediyorum, o konuda haklı olabilirsiniz. Tabii birkaç yararının olduğu da gerçek. Özellikle kitap okumayı sevmeyen bireyleri kitaba itmek ve yönlendirmek bakımında faydalı olan kitaplar bunlar. Bunun gibi kitaplara Percy Jackson serileri, Açlık Oyunları, Gölgelerin Efendisi vb. verilebiliyor aynı zamanda.

    Sevgiler, saygılar.
    Cevâbınızı bekliyorum, iyi akşamlar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lancetta -- 22 Nisan 2012; 22:17:38 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lancetta

    quote:

    Orijinalden alıntı: PythEch

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Orijinalden alıntı: Usain Bolt

    yeni bi dil ögrenirsen her açıdan kültüre sahip olabilirsin

    Katılmıyorum. Dil eğitimi, insanların düşüncelerini daha büyük bir insan topluluğuna aktarmasını sağlar. Dil bir amacın aksine bir araçtır. Bu özelliğiyle dil, kültürden çok kültürün aktarımında kullanılacak olan bir araçtır. Eğer dil öğrenip kültürlü olmak istiyorsanız öğrenecek olduğunuz dilin konuşulduğu ülkeler adına bir edebiyat ve târih araştırması yapmanızın gerektiğini düşünüyorum. Ben şuan Fransızca öğreniyorum ve bu sebepten ötürü Fransa'nın târih ve edebiyâtı hakkında bilgi sâhibi olmaya çalışıyorum. Almanca öğrenseydim aynısını Almanya için yapardım. Dil, ancak bu yolla kültür geliştirmenin bir yolu hâline gelir.

    Yanlış öğrenmişsin.

    Yanlış mı öğrenmişim? Dil öğrenmenin kültür sağlayacağını söyleyen sizsiniz. Ben de diyorum ki, size kültür sağlayacak olan şey dil değildir. O dili öğrendikten sonra onla yapacaklarınızdır, ki bunların çoğunu Türkçe-İngilizce ile de yaparsınız. Dil sâdece bir a r a ç t ı r, kültür sağlayan bir aygıt değil. Direkt "Yanlış öğrenmişsin." deyip yargıyı koymuşsunuz da, hiçbir sebep belirtmemişsiniz. Ben size hep bir neden belirtiyorum, sebepsizce ahkam kesmek yerine. Bu konularda saygısızlığı seven biri değilim. Lütfen bir eleştiri yapacaksanız nedenleriyle birlikte yazın.


    Kesinlikle katılmıyorum. Eğer İngilizce bilmeseydim bugüne kadar büyük ihtimalle Bilim ve Teknik hakkında merakım olmazdı veya olsaydı da öğrenemezdim. İnternette herhangi bir şey araştırdığınızda aradığınız şey ya İngilizce'de daha detaylı veya onu Türkçe olarak bulamıyorsunuz. Bunların arasında kitaplar, belgeseller, hatta akademik araştırmalar ve onların raporları da var. Sırf başka ülkelerde haberler nasıl yayınlanıyor diye bile dil öğrenirdim. Daha pek çok sebep var. Dünya'nın diğer ucundaki bir olayı yabancı arkadaşlarınız sayesinde öğrenebilirsiniz. Tabii bu biraz da dili ne amaçla kullandığınıza da bağlı. Dili sırf altyazısız film izlemek, kariyer bulmak için öğrenenler düşünsün...

    Vikipedi'nin Türkçe sayfalarıyla ve İngilizce sayfaları arasında bir karşılaştırma yaparak bile ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Kaldı ki Vikipedi'nin bile Almanca, Fransızca vb. dillerdeki makaleleri İngilizce'sinden çok çok daha detaylı olabiliyor. Ve de, dillerin çok çeşitli olması, ve o dili oluşturan halkın farklı kültürü sebebiyle anlayış farklılıklarından dolayı, anlatılmak istenen şey başka bir dile çevirildiğinde anlamını kaybetmesiyle veya anlamın yüzeyselleşmesiyle sonuçlanabilir. Tam tersi ise çok nadir görülüyor.

    Düz mantıkla düşünmek gerekirse bile, dil bir araçsa, yani sizin dediğiniz gibi kültür aktarımında kullanılıyorsa; bilgi aktaran kişinin bilgisini size aktarması ancak ortak kullandığınız bir dil ile gerçekleşebilir. Yani tek taraflı olarak düşünmeyin. Sadece siz bilgi vermezsiniz, toplumdaki her birey size bilgi aktarabilir. Ve unutmayın ki, bilgi paylaşıldıkça çoğalır.

    Kültürden anladığınız eğer toplum kültürleri ise mesela Çin kültürü, Güney Afrika kültürü vb. ise o zaman gezip görmek çok daha faydalıdır bana göre. Hatta daha iyisi o bölge ile ilgili veya o halkın kültürü ile ilgili bir kitap okunduktan sonra o bölge gezilmeli.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir."

    Bu söze ben de katılmıyorum. Sanat halk içindir anlayışına benzer bir anlayış, ve çok yanlış. Günümüz biliminde daha sonra teknolojik anlamda insanlığa bir katkısı olmayacak pekçok kuram ortaya atılabilir. Bunların genel sebebi de merak ve evreni anlama güdüsüdür. Her şeyin illa ki uygulamaya dönüşmesi gerekmiyor. Konunun kitapla ilgili bölümünde ise, her kitap insana belli bir düşünce ve bakış açısı kazandırır. Bilgi illa somut ve nesnel bir şey olmak zorunda değildir ne de olsa. Her bakış açısı yeni bir insan demektir. Kitap, somut bir bilgi vermese de insana yeni bakış açıları kazandırmasıyla hayatta önemli bir yer tutar.



    Twilight gibi vampir kitapları insana nasıl bir (gerekli) bilgi düzeyi veya (gerekli) bakış açısı kazandırabilir ki? Bana göre bazı kitaplar gereksizdir, ama azınlıktır bunlar. Bana göre kültür oradan buradan toplanmış gerekli ve gereksiz bilgilerle oluşmamalı. Zaman değerlidir. Her şeyi öğrenemeyiz. O halde zamanımızı iyi kullanarak öğrenebildiğimiz kadar gerekli ve değerli bilgiye ulaşmalıyız. Kitap okumak zaman ister çünkü...

    quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Bol bol okuyarak. Ne okunduğu ya da türü önemli değil, önemli olan okumak. Her kitabın insana katacağı şeyler vardır çünkü.

    İlk cümle ok. Ama ondan sonrasına yok.

    Evet insan çok okumalı ama faydalı ilimleri okumalı, faydalı bilginin peşinde olmalı.
    Faydasız bilgininde bir zararı olmaz tabi ama yararıda olmayacağı açıktır.

    El-Cezeri der ki; "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir"


    El-Cezeri'ye katılmakla beraber, "Uygulamaya dönüşmeyen bilim, doğruyla yanlış arasında bir yerdedir" sözüne katılmıyorum. Bilim hop diye birden ortaya çıkmıyor. Einstein'in 1905'te ortaya attığı Özel Görelilik kuramı 2008'de ancak kanıtlanabildi. Karadelikler daha var olduğu kanıtlanmadan önce matematik denklemleri ile öngörülmüştü. Bugünlerde ise sicim teorisi, çoklu evrenler gibi kuantumun kanıtlanmamış birçok hipotezi bulunuyor. İleride elbette belki de hepsi çürütülecektir, ama bunlar belki de bunlar gerçekten var ve öngörmüş olabiliriz. Özel Görelilik kuramı tam olarak kanıtlanmamış olmasına rağmen GPS gibi sistemler bu teori olmasaydı çalışmayacaktı. Bugün işe yaramayan bilim, belki ileride yarayabilir. Tabi burada gereksiz bilimden bahsetmedim. O apayrı bir konu. Eğer bundan bahsediyorsanız %100 katılıyorum.

    Merhabalar. Öncelikle büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu belirtmek istiyorum. Ben kesinlikle dilin bu faydalarına karşı çıkacak değilim, hatta bu konularda dilin savunuculuğunu yapan biriyim. Bu konularda size aynen katılıyorum. Benim söylemek istediğim ise kesinlikle bu değildi. Kimi insanlar bir dili öğrenip onu sâdece insanlarla iletişim kurmak için kullanır veya hiç kullanmaz. Kimileri ise araştırma gibi gerekli konularda onun faydalarını görür. Benim söylemek istediğim şu ki, dil, araştırma gibi konularda kullanılan bir araçtır ve eğer onu kültür niyetine kullanmak istiyorsanız onu a r a ç olarak kullanmak zorundasınız. Dil, ancak bir araştırma ve bilgi edinme aracı olarak kullanıldığında kültürel etkileşim sağlar. Ben bunu belirtiyorum sâdece. Görüşlerinize aynen katılıyorum yoksa. Yanlış anlaşılmaya yol açtığım için kusura bakmayın.

    Sicim teorisi, bir fantaziden ileri gelemez. Tamâmiyle felsefe temelleri üzerine kurulu olan, kimi bilim adamlarının fizikteki çıkmazlardan ve açıklanamayan kavramlardan yararlanarak para ve ün sağlamaya çalışmaları sonucu ortaya çıkan düzmece bir teoridir. Teori bile denemez. O yüzden bunu bilim konularında kullanmayalım derim. Sicim teorisi, bilim ile felsefenin arasında sıkışıp kalmıştır ve bilimle hiçbir alâkası yoktur. Tıpkı Freud gibi bilimsel olmayan yöntemlerle oluşturulmuş sözde kuramlardır bunlar. Kuantum teorisi ve genel göreliliğe de çok güvenmeyin derim. Her ikisinin de sağlam dayanakları var belki, ama, genel göreliliği uzun süreden beri araştıran biri olarak kuantum mekaniğiyle uyuşmadığını söylemek isterim. İster kuantum mekaniği genel görelilikle, ister genel görelilik kuantum mekaniğiyle uyuşmuyor deyin arada bir sorun olduğu kesin. Kütleçekim kuvveti (ki genel görelilik aslında buna kuvvet demememiz gerektiğini söyler) bunların arasındaki farkların başını tutar. Makroevrimi ve mikroevrimi açıklayan bu teorilerin çakıştığı bilinmektedir. Minik bir örnek olarak karadelikleri verebiliriz. Bunda gerekli özelliklerinden yararlanarak hem göreliliği hem de kuantum mekaniğini uygulayabilirsiniz ki sonuçlar farklı olacaktır. Günümüzde bilim bu bağlamda bir çıkmazın içindedir. Genel göreliliğin kütleçekim kurâmı bulunmadan önce bu konularda dâima şüphede kalmanızı öneririm. Yanlış anlaşılmasın, genel göreliliğin doğru olduğunu düşünüyorum ama eleştirel düşünceyi elden bırakmamak gerekiyor.

    Son olarak kitaplarla ilgili olan bir şeyi de ilâve etmek istiyorum. Kitapların size kazandıracağı en önemli özelliklerden biri de anlatım kâbiliyetidir. Kitap okumayan bir insanın genelde konuşmaları akıcılıktan çok uzak ve kesik kesik olur. Buna rağmen, bol bol kitap okuyan insanlar arasında genel bir birey, anlatımını kitaplarda gördüğü üslûplar ile geliştirmiş olan bireydir. Her kitabın bu konuda bir katkısı olduğu söylenebilir. Twilight konusunda ise pes ediyorum, o konuda haklı olabilirsiniz. Tabii birkaç yararının olduğu da gerçek. Özellikle kitap okumayı sevmeyen bireyleri kitaba itmek ve yönlendirmek bakımında faydalı olan kitaplar bunlar. Bunun gibi kitaplara Percy Jackson serileri, Açlık Oyunları, Gölgelerin Efendisi vb. verilebiliyor aynı zamanda.

    Sevgiler, saygılar.
    Cevâbınızı bekliyorum, iyi akşamlar...

    Alıntıları Göster
    quote:


    Merhabalar. Öncelikle büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu belirtmek istiyorum. Ben kesinlikle dilin bu faydalarına karşı çıkacak değilim, hatta bu konularda dilin savunuculuğunu yapan biriyim. Bu konularda size aynen katılıyorum. Benim söylemek istediğim ise kesinlikle bu değildi. Kimi insanlar bir dili öğrenip onu sâdece insanlarla iletişim kurmak için kullanır veya hiç kullanmaz. Kimileri ise araştırma gibi gerekli konularda onun faydalarını görür. Benim söylemek istediğim şu ki, dil, araştırma gibi konularda kullanılan bir araçtır ve eğer onu kültür niyetine kullanmak istiyorsanız onu a r a ç olarak kullanmak zorundasınız. Dil, ancak bir araştırma ve bilgi edinme aracı olarak kullanıldığında kültürel etkileşim sağlar. Ben bunu belirtiyorum sâdece. Görüşlerinize aynen katılıyorum yoksa. Yanlış anlaşılmaya yol açtığım için kusura bakmayın.

    Sicim teorisi, bir fantaziden ileri gelemez. Tamâmiyle felsefe temelleri üzerine kurulu olan, kimi bilim adamlarının fizikteki çıkmazlardan ve açıklanamayan kavramlardan yararlanarak para ve ün sağlamaya çalışmaları sonucu ortaya çıkan düzmece bir teoridir. Teori bile denemez. O yüzden bunu bilim konularında kullanmayalım derim. Sicim teorisi, bilim ile felsefenin arasında sıkışıp kalmıştır ve bilimle hiçbir alâkası yoktur. Tıpkı Freud gibi bilimsel olmayan yöntemlerle oluşturulmuş sözde kuramlardır bunlar. Kuantum teorisi ve genel göreliliğe de çok güvenmeyin derim. Her ikisinin de sağlam dayanakları var belki, ama, genel göreliliği uzun süreden beri araştıran biri olarak kuantum mekaniğiyle uyuşmadığını söylemek isterim. İster kuantum mekaniği genel görelilikle, ister genel görelilik kuantum mekaniğiyle uyuşmuyor deyin arada bir sorun olduğu kesin. Kütleçekim kuvveti (ki genel görelilik aslında buna kuvvet demememiz gerektiğini söyler) bunların arasındaki farkların başını tutar. Makroevrimi ve mikroevrimi açıklayan bu teorilerin çakıştığı bilinmektedir. Minik bir örnek olarak karadelikleri verebiliriz. Bunda gerekli özelliklerinden yararlanarak hem göreliliği hem de kuantum mekaniğini uygulayabilirsiniz ki sonuçlar farklı olacaktır. Günümüzde bilim bu bağlamda bir çıkmazın içindedir. Genel göreliliğin kütleçekim kurâmı bulunmadan önce bu konularda dâima şüphede kalmanızı öneririm. Yanlış anlaşılmasın, genel göreliliğin doğru olduğunu düşünüyorum ama eleştirel düşünceyi elden bırakmamak gerekiyor.

    Son olarak kitaplarla ilgili olan bir şeyi de ilâve etmek istiyorum. Kitapların size kazandıracağı en önemli özelliklerden biri de anlatım kâbiliyetidir. Kitap okumayan bir insanın genelde konuşmaları akıcılıktan çok uzak ve kesik kesik olur. Buna rağmen, bol bol kitap okuyan insanlar arasında genel bir birey, anlatımını kitaplarda gördüğü üslûplar ile geliştirmiş olan bireydir. Her kitabın bu konuda bir katkısı olduğu söylenebilir. Twilight konusunda ise pes ediyorum, o konuda haklı olabilirsiniz. Tabii birkaç yararının olduğu da gerçek. Özellikle kitap okumayı sevmeyen bireyleri kitaba itmek ve yönlendirmek bakımında faydalı olan kitaplar bunlar. Bunun gibi kitaplara Percy Jackson serileri, Açlık Oyunları, Gölgelerin Efendisi vb. verilebiliyor aynı zamanda.

    Sevgiler, saygılar.
    Cevâbınızı bekliyorum, iyi akşamlar...


    Alıntılamanın çok uzun olmaması için bir kısmını kestim

    Aslında Sicim Teorisi daha çok hipotez ama çoklu-evren'i desteklediği iddia edilen teoriler var. Ancak sizin de dediğiniz gibi çıkmazdan kolay yoldan kurtulmak için paralel veya çoklu evren kuramını ortaya atıyorlar diyenler de çok. Karşı taraf ise Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık neden 150 km'dir sorusuna verilebilecek cevap yoktur diyerek, bu büyük ihtimalle bir şans ve tıpkı Dünya'nın Güneş'ten 150 km uzakta olması gibi çekim kuvvetinin belirli bir oranda olması ve bunun sonucunda galaksiler, yıldızlar, Dünya gibi diğer gezegenlerin oluşması da tamamen bir şans, diğer evrenlerde belki çekim kuvveti yoktur demektedirler.

    Ayrıca felsefe konusunda bu kadar önyargılı olmayın bence. Tarihte birçok filozof aynı zamanda bilimin öncüleriydiler. Aristo, Pisagor vb. gibi. Tabi, eğer ortada bir kanıt yoksa, bu felsefe olur, inanç olur. Ancak dediğim gibi matematiksel denklemler en azından şimdiden bunu doğruluyor. Ve hiçbir bilimadamı Fiziğin %100 doğru olduğunu da iddia etmiyor. Belki günün birinde Newton Fiziği ile Kuantum Fiziğini birleştirebiliriz. Tabii bunların hepsi bir ihtimal. Belki hiç olmayacak. Belki (pek inanmasam da) bunların hiçbirini öğrenemeden 21 Aralık'ta öleceğiz. Kim bilir?

    Sonuç olarak her zaman olaylara şüpheci bakılmalı, şüpheci bakarken de "Antik Astronot Teorisyenleri" gibi her şeyden başka bir şey çıkarmamalıyız. Veya bu tip düşünenlere karşı şüpheci olmalıyız, kalkıp da elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen "Bana göre Ay uzaylılar tarafından Dünya'nın yörüngesine Dünya'yı izlemek için yerleştirilmiş antik bir süperbilgisayar." diyen birine inanmamalı (izleyenler bilir, hatta internette bu dizi ile ilgili fena dalga geçiyorlar, internet geyiği bile oluştu).



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi PythEch -- 22 Nisan 2012; 22:54:22 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: PythEch

    quote:


    Merhabalar. Öncelikle büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu belirtmek istiyorum. Ben kesinlikle dilin bu faydalarına karşı çıkacak değilim, hatta bu konularda dilin savunuculuğunu yapan biriyim. Bu konularda size aynen katılıyorum. Benim söylemek istediğim ise kesinlikle bu değildi. Kimi insanlar bir dili öğrenip onu sâdece insanlarla iletişim kurmak için kullanır veya hiç kullanmaz. Kimileri ise araştırma gibi gerekli konularda onun faydalarını görür. Benim söylemek istediğim şu ki, dil, araştırma gibi konularda kullanılan bir araçtır ve eğer onu kültür niyetine kullanmak istiyorsanız onu a r a ç olarak kullanmak zorundasınız. Dil, ancak bir araştırma ve bilgi edinme aracı olarak kullanıldığında kültürel etkileşim sağlar. Ben bunu belirtiyorum sâdece. Görüşlerinize aynen katılıyorum yoksa. Yanlış anlaşılmaya yol açtığım için kusura bakmayın.

    Sicim teorisi, bir fantaziden ileri gelemez. Tamâmiyle felsefe temelleri üzerine kurulu olan, kimi bilim adamlarının fizikteki çıkmazlardan ve açıklanamayan kavramlardan yararlanarak para ve ün sağlamaya çalışmaları sonucu ortaya çıkan düzmece bir teoridir. Teori bile denemez. O yüzden bunu bilim konularında kullanmayalım derim. Sicim teorisi, bilim ile felsefenin arasında sıkışıp kalmıştır ve bilimle hiçbir alâkası yoktur. Tıpkı Freud gibi bilimsel olmayan yöntemlerle oluşturulmuş sözde kuramlardır bunlar. Kuantum teorisi ve genel göreliliğe de çok güvenmeyin derim. Her ikisinin de sağlam dayanakları var belki, ama, genel göreliliği uzun süreden beri araştıran biri olarak kuantum mekaniğiyle uyuşmadığını söylemek isterim. İster kuantum mekaniği genel görelilikle, ister genel görelilik kuantum mekaniğiyle uyuşmuyor deyin arada bir sorun olduğu kesin. Kütleçekim kuvveti (ki genel görelilik aslında buna kuvvet demememiz gerektiğini söyler) bunların arasındaki farkların başını tutar. Makroevrimi ve mikroevrimi açıklayan bu teorilerin çakıştığı bilinmektedir. Minik bir örnek olarak karadelikleri verebiliriz. Bunda gerekli özelliklerinden yararlanarak hem göreliliği hem de kuantum mekaniğini uygulayabilirsiniz ki sonuçlar farklı olacaktır. Günümüzde bilim bu bağlamda bir çıkmazın içindedir. Genel göreliliğin kütleçekim kurâmı bulunmadan önce bu konularda dâima şüphede kalmanızı öneririm. Yanlış anlaşılmasın, genel göreliliğin doğru olduğunu düşünüyorum ama eleştirel düşünceyi elden bırakmamak gerekiyor.

    Son olarak kitaplarla ilgili olan bir şeyi de ilâve etmek istiyorum. Kitapların size kazandıracağı en önemli özelliklerden biri de anlatım kâbiliyetidir. Kitap okumayan bir insanın genelde konuşmaları akıcılıktan çok uzak ve kesik kesik olur. Buna rağmen, bol bol kitap okuyan insanlar arasında genel bir birey, anlatımını kitaplarda gördüğü üslûplar ile geliştirmiş olan bireydir. Her kitabın bu konuda bir katkısı olduğu söylenebilir. Twilight konusunda ise pes ediyorum, o konuda haklı olabilirsiniz. Tabii birkaç yararının olduğu da gerçek. Özellikle kitap okumayı sevmeyen bireyleri kitaba itmek ve yönlendirmek bakımında faydalı olan kitaplar bunlar. Bunun gibi kitaplara Percy Jackson serileri, Açlık Oyunları, Gölgelerin Efendisi vb. verilebiliyor aynı zamanda.

    Sevgiler, saygılar.
    Cevâbınızı bekliyorum, iyi akşamlar...


    Alıntılamanın çok uzun olmaması için bir kısmını kestim

    Aslında Sicim Teorisi daha çok hipotez ama çoklu-evren'i desteklediği iddia edilen teoriler var. Ancak sizin de dediğiniz gibi çıkmazdan kolay yoldan kurtulmak için paralel veya çoklu evren kuramını ortaya atıyorlar diyenler de çok. Karşı taraf ise Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık neden 150 km'dir sorusuna verilebilecek cevap yoktur diyerek, bu büyük ihtimalle bir şans ve tıpkı Dünya'nın Güneş'ten 150 km uzakta olması gibi çekim kuvvetinin belirli bir oranda olması ve bunun sonucunda galaksiler, yıldızlar, Dünya gibi diğer gezegenlerin oluşması da tamamen bir şans, diğer evrenlerde belki çekim kuvveti yoktur demektedirler.

    Ayrıca felsefe konusunda bu kadar önyargılı olmayın bence. Tarihte birçok filozof aynı zamanda bilimin öncüleriydiler. Aristo, Pisagor vb. gibi. Tabi, eğer ortada bir kanıt yoksa, bu felsefe olur, inanç olur. Ancak dediğim gibi matematiksel denklemler en azından şimdiden bunu doğruluyor. Ve hiçbir bilimadamı Fiziğin %100 doğru olduğunu da iddia etmiyor. Belki günün birinde Newton Fiziği ile Kuantum Fiziğini birleştirebiliriz. Tabii bunların hepsi bir ihtimal. Belki hiç olmayacak. Belki (pek inanmasam da) bunların hiçbirini öğrenemeden 21 Aralık'ta öleceğiz. Kim bilir?

    Sonuç olarak her zaman olaylara şüpheci bakılmalı, şüpheci bakarken de "Antik Astronot Teorisyenleri" gibi her şeyden başka bir şey çıkarmamalıyız. Veya bu tip düşünenlere karşı şüpheci olmalıyız, kalkıp da elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen "Bana göre Ay uzaylılar tarafından Dünya'nın yörüngesine Dünya'yı izlemek için yerleştirilmiş antik bir süperbilgisayar." diyen birine inanmamalı (izleyenler bilir, hatta internette bu dizi ile ilgili fena dalga geçiyorlar, internet geyiği bile oluştu).

    Alıntıları Göster
    quote:

    Alıntılamanın çok uzun olmaması için bir kısmını kestim

    Aslında Sicim Teorisi daha çok hipotez ama çoklu-evren'i desteklediği iddia edilen teoriler var. Ancak sizin de dediğiniz gibi çıkmazdan kolay yoldan kurtulmak için paralel veya çoklu evren kuramını ortaya atıyorlar diyenler de çok. Karşı taraf ise Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık neden 150 km'dir sorusuna verilebilecek cevap yoktur diyerek, bu büyük ihtimalle bir şans ve tıpkı Dünya'nın Güneş'ten 150 km uzakta olması gibi çekim kuvvetinin belirli bir oranda olması ve bunun sonucunda galaksiler, yıldızlar, Dünya gibi diğer gezegenlerin oluşması da tamamen bir şans, diğer evrenlerde belki çekim kuvveti yoktur demektedirler.

    Ayrıca felsefe konusunda bu kadar önyargılı olmayın bence. Tarihte birçok filozof aynı zamanda bilimin öncüleriydiler. Aristo, Pisagor vb. gibi. Tabi, eğer ortada bir kanıt yoksa, bu felsefe olur, inanç olur. Ancak dediğim gibi matematiksel denklemler en azından şimdiden bunu doğruluyor. Ve hiçbir bilimadamı Fiziğin %100 doğru olduğunu da iddia etmiyor. Belki günün birinde Newton Fiziği ile Kuantum Fiziğini birleştirebiliriz. Tabii bunların hepsi bir ihtimal. Belki hiç olmayacak. Belki (pek inanmasam da) bunların hiçbirini öğrenemeden 21 Aralık'ta öleceğiz. Kim bilir?

    Sonuç olarak her zaman olaylara şüpheci bakılmalı, şüpheci bakarken de "Antik Astronot Teorisyenleri" gibi her şeyden başka bir şey çıkarmamalıyız. Veya bu tip düşünenlere karşı şüpheci olmalıyız, kalkıp da elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen "Bana göre Ay uzaylılar tarafından Dünya'nın yörüngesine Dünya'yı izlemek için yerleştirilmiş antik bir süperbilgisayar." diyen birine inanmamalı (izleyenler bilir, hatta internette bu dizi ile ilgili fena dalga geçiyorlar, internet geyiği bile oluştu).

    Tekrardan merhabalar öncelikle. Felsefe karşı kesinlikle önyargılı değilim. Ben burada felsefe diyerek, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan ve doğru olduğuna dair hiçbir kanıtı bulunmayan bir kuram olarak göstermeye çalışıyorum. Bilimde yanlışlanabilir olmayan teorilere yer yoktur. Sicim teorisinin gerçekliği hakkında bilgi sâhibi olabilmemiz için bu teori üzerinden birtakım çıkarımlar ve tahminler yürütebilmemiz gerekiyor. Eh, şuan bunu yapabilecek durumda da değiliz. Örneğin sicim teorisinde neden bu minik varlıklar sicim şeklinde tanımlanmış? Bilim adamlarının zevk ve uydurma olarak yaptıkları bir tahmin olmasın bu? Ki öyle. Eğer bilimde bu tip konulardan bahsedecekseniz kesinlikle bilimsel dayanakları olan kuramlardan bahsedin. En azından ben bunu tavsiye ediyorum.

    Günün birinde Newton fiziği ile kuantum fiziğini birleştirebiliriz, demişsiniz. Burada diliniz mi sürçtü yoksa gerçekten Newton fiziği mi demek istediniz? Çünkü Newton fiziği, Einstein'ın kuramlarıyla büyük darbe almış durumdadır. Bana kalırsa bugünden sonra bunların kullanılması bile yanlıştır. Çoktan yanlışlığı ispatlanan bir teori neden günlük yaşantıda doğru olarak kullanılsın? Ki işin esas gülünç tarafı bizim hâlen Newton kanunları sözünü kullanmamızdır. Bırakın kanunları, gerçek bile değildir onlar. Newton'un teorilerilerinin Einstein'inkilerden tek üstün yanı daha basit olmasıdır. Zâten genel görelilik ilk ortaya atıldığında anlayan da pek çıkmamıştı. Öte yandan Newton'un hesapları günlük yaşantıda yeterli olduğu için bunu kullanıyoruz. Bilimde ince veriler toplanırken genel görelilik kullanılıyor tabii, doğal olarak.

    Bilimsel bilginin gelişimi, târihte felsefenin değerini yavaş yavaş kaybetmesine yol açmıştır. En başta felsefenin içerisinde yer alan bilimler, zamanla bilimsel bilginin çokluğu sonucunda felsefeden bağımsızlıklarını ilân etmeye başlamışlardır. Buna örnek olarak, felsefede ‘doğa felsefesi’ bu değişim sonucunda yerini fiziğe bırakmıştır. 19. yüzyıl sıralarında ise felsefe ile bilim arasında büyük farklar meydana gelmiştir. Bu farklar da artık felsefenin bilimle kesin olarak ayrıldığının sembolü olmuştur. Artık felsefe eski ününü kaybetmiş, yerine bilim geçmişti. Deneysel ve mantıksal önermeler sonucunda zamanla gelişen bilim, her geçen gün felsefenin önemini daha da azaltmıştır.

    Bu sebeplerden ötürü, felsefe ayrı bir dal olarak gelişmeye başlamış ve ‘Bilim Felsefesi’ dalı işlev görmeye başlamıştır. Bu dal, felsefeyi bilimsel bilgiler üzerine kullanıp bilimle felsefeyi birleştirmeye çalıışmaktadır. Genellikle filozoflar, bilimin evreni parçalara bölerek anlamaya çalışmasına karşıdırlar. Felsefede bütün dallar bir arada olmuştur; lâkin bilimde tüm bilgiler parça parça, kabaca biyoloji, kimya ve fizik olarak ayrılmıştır. Oysa buna gerek yoktur. Günümüzde kimyanın da, biyolojinin de kuantum yasaları ile işlediği bilinmektedir. Evrendeki her maddenin yapıtaşı atomdur, ve atomla tüm davranışlar açıklanabilmektedir. Bu sebepten dolayı filozofların iddiasını absürd olarak görmek yanlıştır. Bunun gibi filozofların bilime pekçok katkısı vardır. Onları bilimden çok ayrı görmek yanlış, ama felsefe ile günümüz biliminin arasında koca bir uçurum olduğu da kesin.

    Felsefe, bilimin doğuşunu hazırlamıştır. Buna rağmen, bilimin gelişimi felsefenin zamanla sönükleşmesiyle sonuçlanmıştır.
    Fizik %100 doğru değildir. Hatta günümüz fizik yasalarının doğruluk bakımından %10'u aşabileceğini bile tahmin etmiyorum.

    Sevgiler, saygılar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lancetta -- 22 Nisan 2012; 23:14:10 >




  • Şu dil tartışmasını özelden devam ettirseniz keşke de konuya cevap için girenlerin gözü yorulmasa.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gedogion

    quote:

    Alıntılamanın çok uzun olmaması için bir kısmını kestim

    Aslında Sicim Teorisi daha çok hipotez ama çoklu-evren'i desteklediği iddia edilen teoriler var. Ancak sizin de dediğiniz gibi çıkmazdan kolay yoldan kurtulmak için paralel veya çoklu evren kuramını ortaya atıyorlar diyenler de çok. Karşı taraf ise Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık neden 150 km'dir sorusuna verilebilecek cevap yoktur diyerek, bu büyük ihtimalle bir şans ve tıpkı Dünya'nın Güneş'ten 150 km uzakta olması gibi çekim kuvvetinin belirli bir oranda olması ve bunun sonucunda galaksiler, yıldızlar, Dünya gibi diğer gezegenlerin oluşması da tamamen bir şans, diğer evrenlerde belki çekim kuvveti yoktur demektedirler.

    Ayrıca felsefe konusunda bu kadar önyargılı olmayın bence. Tarihte birçok filozof aynı zamanda bilimin öncüleriydiler. Aristo, Pisagor vb. gibi. Tabi, eğer ortada bir kanıt yoksa, bu felsefe olur, inanç olur. Ancak dediğim gibi matematiksel denklemler en azından şimdiden bunu doğruluyor. Ve hiçbir bilimadamı Fiziğin %100 doğru olduğunu da iddia etmiyor. Belki günün birinde Newton Fiziği ile Kuantum Fiziğini birleştirebiliriz. Tabii bunların hepsi bir ihtimal. Belki hiç olmayacak. Belki (pek inanmasam da) bunların hiçbirini öğrenemeden 21 Aralık'ta öleceğiz. Kim bilir?

    Sonuç olarak her zaman olaylara şüpheci bakılmalı, şüpheci bakarken de "Antik Astronot Teorisyenleri" gibi her şeyden başka bir şey çıkarmamalıyız. Veya bu tip düşünenlere karşı şüpheci olmalıyız, kalkıp da elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen "Bana göre Ay uzaylılar tarafından Dünya'nın yörüngesine Dünya'yı izlemek için yerleştirilmiş antik bir süperbilgisayar." diyen birine inanmamalı (izleyenler bilir, hatta internette bu dizi ile ilgili fena dalga geçiyorlar, internet geyiği bile oluştu).

    Tekrardan merhabalar öncelikle. Felsefe karşı kesinlikle önyargılı değilim. Ben burada felsefe diyerek, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan ve doğru olduğuna dair hiçbir kanıtı bulunmayan bir kuram olarak göstermeye çalışıyorum. Bilimde yanlışlanabilir olmayan teorilere yer yoktur. Sicim teorisinin gerçekliği hakkında bilgi sâhibi olabilmemiz için bu teori üzerinden birtakım çıkarımlar ve tahminler yürütebilmemiz gerekiyor. Eh, şuan bunu yapabilecek durumda da değiliz. Örneğin sicim teorisinde neden bu minik varlıklar sicim şeklinde tanımlanmış? Bilim adamlarının zevk ve uydurma olarak yaptıkları bir tahmin olmasın bu? Ki öyle. Eğer bilimde bu tip konulardan bahsedecekseniz kesinlikle bilimsel dayanakları olan kuramlardan bahsedin. En azından ben bunu tavsiye ediyorum.

    Günün birinde Newton fiziği ile kuantum fiziğini birleştirebiliriz, demişsiniz. Burada diliniz mi sürçtü yoksa gerçekten Newton fiziği mi demek istediniz? Çünkü Newton fiziği, Einstein'ın kuramlarıyla büyük darbe almış durumdadır. Bana kalırsa bugünden sonra bunların kullanılması bile yanlıştır. Çoktan yanlışlığı ispatlanan bir teori neden günlük yaşantıda doğru olarak kullanılsın? Ki işin esas gülünç tarafı bizim hâlen Newton kanunları sözünü kullanmamızdır. Bırakın kanunları, gerçek bile değildir onlar. Newton'un teorilerilerinin Einstein'inkilerden tek üstün yanı daha basit olmasıdır. Zâten genel görelilik ilk ortaya atıldığında anlayan da pek çıkmamıştı. Öte yandan Newton'un hesapları günlük yaşantıda yeterli olduğu için bunu kullanıyoruz. Bilimde ince veriler toplanırken genel görelilik kullanılıyor tabii, doğal olarak.

    Bilimsel bilginin gelişimi, târihte felsefenin değerini yavaş yavaş kaybetmesine yol açmıştır. En başta felsefenin içerisinde yer alan bilimler, zamanla bilimsel bilginin çokluğu sonucunda felsefeden bağımsızlıklarını ilân etmeye başlamışlardır. Buna örnek olarak, felsefede ‘doğa felsefesi’ bu değişim sonucunda yerini fiziğe bırakmıştır. 19. yüzyıl sıralarında ise felsefe ile bilim arasında büyük farklar meydana gelmiştir. Bu farklar da artık felsefenin bilimle kesin olarak ayrıldığının sembolü olmuştur. Artık felsefe eski ününü kaybetmiş, yerine bilim geçmişti. Deneysel ve mantıksal önermeler sonucunda zamanla gelişen bilim, her geçen gün felsefenin önemini daha da azaltmıştır.

    Bu sebeplerden ötürü, felsefe ayrı bir dal olarak gelişmeye başlamış ve ‘Bilim Felsefesi’ dalı işlev görmeye başlamıştır. Bu dal, felsefeyi bilimsel bilgiler üzerine kullanıp bilimle felsefeyi birleştirmeye çalıışmaktadır. Genellikle filozoflar, bilimin evreni parçalara bölerek anlamaya çalışmasına karşıdırlar. Felsefede bütün dallar bir arada olmuştur; lâkin bilimde tüm bilgiler parça parça, kabaca biyoloji, kimya ve fizik olarak ayrılmıştır. Oysa buna gerek yoktur. Günümüzde kimyanın da, biyolojinin de kuantum yasaları ile işlediği bilinmektedir. Evrendeki her maddenin yapıtaşı atomdur, ve atomla tüm davranışlar açıklanabilmektedir. Bu sebepten dolayı filozofların iddiasını absürd olarak görmek yanlıştır. Bunun gibi filozofların bilime pekçok katkısı vardır. Onları bilimden çok ayrı görmek yanlış, ama felsefe ile günümüz biliminin arasında koca bir uçurum olduğu da kesin.

    Felsefe, bilimin doğuşunu hazırlamıştır. Buna rağmen, bilimin gelişimi felsefenin zamanla sönükleşmesiyle sonuçlanmıştır.
    Fizik %100 doğru değildir. Hatta günümüz fizik yasalarının doğruluk bakımından %10'u aşabileceğini bile tahmin etmiyorum.

    Sevgiler, saygılar...


    Ben onu sadece olması çok düşük bir ihtimal olduğu için söylemiştim (tıpkı 21 Aralık'ta ölme ihtimalimiz gibi) ki olmayacağını kesin olarak söyleyemeyiz. Çünkü siz bile diyorsunuz ki bu teorilerin ancak %10'u gerçektir. Ki daha kuantum fiziği tamamlanamadı.

    Geri kalan her şeye katılıyorum

    Saygılar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi PythEch -- 22 Nisan 2012; 23:36:45 >




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.