|
İnsanlık 50 yıldır uzayda: Dünya’dan en uzağa giden uzay araçları nerede ve ne yapıyorlar?



-
-
eski Pioneer teyipler geldi aklıma.hey gibi günler.
-
daha çok yol var ya
-
ben aya ayak basıldığına inanmıyorum bu bütün güçlü devletlerin birbirini kolladığı yalanını bilerek açıklamadıkları bir olay.50 yıl önce daha bilgisayar bile yok ve aya gideceksin sonrada o kadar yolu geri döneceksin tamamen palavra keşke insanlar at gözlüğü takmasada biraz olsun düşünse....
-
Bende sizin gibilerin nefes aldığına inanmıyorum. İmkanın varsa bir lazer ve bir fotometre ile deney yaparak aya gidilip gidilmediğini test edebilirsin. Tabi bu noktada bunu becerebilecek kabiliyete sahip olmak önemli.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
-
ay a gitmek uzay mesafesi için çok kısa. Gelişmiş bilgisayarlara da gerek yoktu, ay a gitmek sandığınızdan daha kolay.
40 lı yıllarda nükleer teknoloji üretmeye başladı insanlık, 384 bin kilometre öyle büyük sorun değil yer çekimi etkisini de katınca uzayda. Mars a gidildiğine hiç inanmaman lazım bu mantıkla çünkü asıl zor gözüken mars yolculuğu.
-
Özellikle Voyager'dan sorumlu ekip nesillerini başarılarından dolayı alkışlamak gerek. Bu ikiz araçlar onyıllardır uzayda ve halen bize veri gönderiyorlar.
Geçen yıl içerisinde Voyager 1'in yanlış telemetrik veri yollama sorununu da çözdüler. Voyager 1'in çoktandır kapanmış bir bilgisayarı - muhtemelen yıldızlararası bir ışınım sonucu - aktive hale geliyor ve uzay aracının açısı, konumu vb hakkında gönderilen telemetrik veriyi bozuyordu. Diğer bir deyişle Voyager 1'in anteni Dünya'ya dönük olmasına rağmen araç kendi durumu hakkında bilgi verirken garip ve bilinmeyen bir dil konuşurcasına saçmalıyordu. NASA'dakiler aylarca bu soruna kafa yorup en sonunda sorunu buluyorlar. Ayarlarda oynama yaparak ölü olması gereken malum bilgisayarı veri yollama sürecinden çıkarıyorlar. Voyager 1'in Dünya'ya olan uzaklığını, enerji tasarrufu için kapatılan fonksiyonlarını düşünürsek ve Voyager 1'le NASA arasındaki iletişimin mesafeden kaynaklı gecikmeli vaziyetini hesaba katarsak bence olağanüstü bir hikaye.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Şu uzay olaylarına aşırı özeniyorum ama kafam hiç basmıyor. Bilim muazzam bir şey
-
Bu voyagerlardan birinde dünyanın konumu ve insana dair bilgiler bilgiler yer alıyordu yanlış bilmiyorsam. Yapıldığı zamanlarda dünya dışı varlıkların barışçıl olacağına dair iyimser bir anlayış vardı.
Çok büyük hata yapıldığını düşünüyorum eğer bu araçlardan birisini bir şekilde bulurlarsa sonumuz iyi olmayabilir.
-
Evet, Pioneer'lar ve Voyager'larda insan türüne dair bazı konumsal hatta kültürel bilgiler mevcut. Ancak onların uzayın uçsuz bucaksız derinliğinde dünya dışı varlıklar tarafından bulunabileceğine inanıyorsanız fazlasıyla iyimsersiniz, hatta o kozmik radyasyonla dolu yıldızlararası boşluktaki minik araçları bulmanın Dünya'yı içindeki yaşamla beraber Güneş'le beraber galakside salınırken bulmaktan çok daha minik bir olasılık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O küçücük araçları bulabilen herhangi bir varsayımsal varlık insanoğlunu o araçlardaki levhalar olmadan da rahatlıkla bulabilir.
Uzay araçlarındaki levhalar (bence) sadece evrende insanoğlu ve Dünya ortadan kalktıktan sonra ufak bir izimizin kalmasına hizmet edebilir, çünkü uzayın vakumunda yıpranma yok denecek kadar az, Pioneer'lar, Voyegar'lar ve diğer insan yapımı sondalar karanlığa gömülmüş bir halde kainatın sonuna kadar uzayda sürüklenebilirler. O levhaların temsil ettiği şey esasında umuttur. Özel anlamda insan cinsine, genel anlamda ise organizmaya mahsus o (sonunda yok olsa dahi) iz bırakma arzusudur. İlaveten uzay boşluğundan gelebilecek akıllı yaşam tehdidine - zaman zaman varsayımsal teknolojilere ve solucan delikleri gibi teorik fizik konseptlerine atıfta bulunarak bundan bahsetseler dahi - esasında aklı başında hiç kimsenin fazla taktığını ve böyle bir tehdidin teşekkül olabileceğine fazla bir ihtimal verdiklerini sanmıyorum. Açıkçası o levhaları hazırlayan bilim insanları ve artistler gibi ben de buna fazla aldırmazdım. Paranoyaya lüzum yok. Aşırı minimal olasılıklara basitçe aldırmazsın. Kuantum fiziği çerçevesinde Güneş'in bir anda kendisini teşkil eden tüm partiküllerle beraber Dünya'nın üstüne kuantum sıçraması yapması bir olasılık ama bu teorik korkuyla yaşamayız. Güneş bizim referansımızdan her gün ufukta doğar. Uzaya baktığınızda da gördüğünüz esasında yaşama oldukça düşman uçsuz bucaksız kozmik bir gürültü patırtıdır. Oradan bir canlı geleceğine - bilimkurgu sever hayal gücünün dizginsiz tasavvuru haricinde - pek ihtimal vermezsin. Tabiatı o kadar başarılı şekilde kendi lehinde manipüle edebilen ve uzayın mesafe gibi tüm zorluklarıyla başa çıkabilen bir türün doğada evrimleşebileceği ihtimal dahilinde bile olmayabilir. Teknolojik gelişim yoluyla varsayımsal solucan deliği yaratma veya kuantum tünellenme kabiliyeti dahi bir uzaylı türün Dünya'yı istila edebilecek veya en basitinden bulabilecek bir kapasitede olduğu anlamına gelmiyor. Hayat ne yazık ki bilimkurgu filmlerindeki kadar basit ve rahat değil.
Aslında kompleks olan ve dikkat gerektiren her meselenin Türkiye'de bu kadar basite indirgenmesine ve insanlarımızın yüzeysel tavırlar takınarak incelikle ve tamamen iyi niyetle yapılan bir işe burun kıvırmalarına bayılıyorum. NASA'dakiler bu ihtimali düşünemedi ama siz oturduğunuz yerde düşündünüz tebrikler Nobel'i hak ettiniz, ne diyeyim yani? :D
-
Herhangi bir şeye burun kıvırmadım ya da yerin dibine sokarak eleştirmedim. Öyle bir şey yazmışsınız ki yani şimdi insan yorum da yapmasın mı fikrimi söyledim sadece. Nasadakiler o ihtimali elbet düşünmüştür de hesap ettiklerinden daha büyük bir risk de olabilir söylediklerinizin tersinin olma ihtimali de var o yüzden abartmayın bence..
-
Bir şey olmaz. Zaten düşmancıl hiper teknolojik varlıklar iç Güneş sistemimizin - hani yıldızlararası mesafe bazında - "yakınında" olsaydı da zaten bizi bulmaları Dünya gezegeninden defalarca kez daha küçük ve sinyal yayma bazında daha sessiz iki üç minik sondaya kalmazdı; bizi çoktan bulurlardı. Sorun şu ki, bu tarz bilimkurgu tahayyülü denebilecek dünya dışı akıllı düşmancıl organizmaların tüm o malum nitelikleri sağlaması gereken hipotetik tehditkar varlığı biraz olasılık dışı. Neden olasılık dışı olduğuna birazcık değindim. Uzaydaki mesafeler gibi, teknolojinin, evrimleşmenin veya organik yaşamın olası sınırları gibi. Uygarlık stabilitesine vs değinebiliriz. Uygarlıkların kendilerini yok ettiğini veya belirli zirvelere ulaştıktan sonra gerileyerek belirli bir seviyeyi hiçbir zaman aşamadıklarını ifade eden kozmik filtre düşüncesi bile yıldızlararası seviyede istila ve kolonicilik yapan türler / medeniyetler düşüncesinin karşısında ciddi bir engel. Haliyle evrende diğer olgulara nazaran "kozmik yayılmacılar" oldukça nadir olabilirler. Bu da hakimiyet ve erişim alanlarını oldukça daraltacaktır. Solucan delikleri vb teorik ulaşım imkanları olmadan bu vaziyet daha da vahimleşecektir. Soluk mavi nokta sendromu muhtemelen evrendeki en gelişmiş varsayımsal medeniyetlerin bile aşamadığı bir durum. Kainat akıl almaz hayal edilemez derecede büyük ve yaşama karşı da (Dünya gibi birkaç kozmik vaha haricinde) aslında inanılmaz düşman ve aykırı bir ortam. Gerçekten bazı şeylerin idrak edilmesi zor ve bunu da anlayabiliyorum. Kavranması biraz zor büyük ve karmaşık gerçeklerden hareket ederek düşünmeye başladınız mı ama neredeyse imkansız olan şeylerden hiç kaygılanmamaya başlarsınız.
Bu çerçevede varsayımsal dış dünyalı tehdidinin Stephen Hawking'in belki de tek manasız hatta mantıksız kaygısı olduğunu bile söyleyebiliriz. Bir karadeliğe denk gelip unufak olmamız bence bir uzaylı istilasından çok daha olasıdır, ki yine de gizemli bir karadelikle Güneş sisteminin galaktik yörüngelerinin kesişmesi oldukça minimal bir olasılıktır. Basit bir levhadan korkmayın çünkü Dünya ile Ay'ın çarpışması bir uzaylı istilasından daha olasıdır. Böyle bir korkuya sahip olmak bence uzaya, evrime, organizmalara, uygarlıklara, fizik yasalarına, doğaya dair bir kavrayış ve bilgi eksikliğine işaret eder. Süper güçlü ve limitsiz uzaylılar farz ederek doğayı ve doğa kanunlarının organizmalar üstündeki muazzam hükmünü aslında çok hafife alıyorsunuz. Korkuyla bir müzik plağından ve birkaç kordinattan rahatsız olduğunuz, sembolik bir incelikle yapılan bir işe burun kıvırdığınız belli. Ama eminim kendinize varsayımsal yaratıkların bu araçların üstündeki levhalarda yer alan işaretlerin veya müzik kayıtlarının ne olduğunu bile - kendi özgün referans sistemleri ve algıları içerisinde - belki de asla anlayamayacakları sorusunu sormadınız. Bildiğimiz Homo Sapiens Sapiens hemcinslerimiz tarafından kurulmuş bazı eski uygarlıklardan kalan yazıtları arkeologlar halen çözemiyor; belki haberiniz vardır. En basitinden bilinen bir dilden (eski Yunanca) çeviri barındıran Rosetta Taşı olmasaydı Mısır hiyeroglifleri bizim açımızdan muallakta kalacaktı. Levhaları bulacağını farz ettiğimiz varsayımsal dış dünyalılar kendi duyuları, algıları ve referans sistemleriyle onları çözmekle uğraşacak. Bu açılardan bizden muazzam derecede farklı olabilirler. Verdiğimiz en açık ve en kolay referansları dahi (Güneş sisteminin gezegen yörüngeleriyle tasviri gibi) algı farklılıklarından dolayı anlamayabilirler.
Gözlerinden ışın atan ya da insanların kafalarını şişirip patlatan şeytani uzaylılar levhaları bulacak muhabbetini geçelim. Lütfen. Uzay Romalıları veya Moğolları birazcık olasılık dışı.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
50 yıldır dünyadan muaazam bir hızda ilerliyor ama sadece ışık hızıyla 22 saat uzaklıga varabilmis.
Bu ne inanılmaz bir büyüklüktür böyle.
Sanırım pinpon topu büyüklüğündeki güneş sisteminin sınırı bile gecilememis ki galaksimizin sınırlarınin geçilmesini heralde evlatlarımız bile goremez.
Akıl sır ermiyor bu buyukluge
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jaguar19 -- 1 Ocak 2023; 22:39:37 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Güneş sisteminden çıkalı çok oldu hocqm
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Bi yerlerde neptunun olduğu yörüngede diye okumuştum tabi ne zaman okudum hatirlamiyorum. Sonuçta sürekli yüksek bir hızda ilerliyor kim bilir nerde.
Hakikaten güneş sisteminden çıktıysa nerde?
Farklı yıldız veya Andromeda gibi farkli galaksilere doğru ucuyordur heralde
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
birinin başka konularda yaptığı yorumlar yapacağı diğer yorumları ne zamandır bağlıyor ? Bence şuan kafası çalışmayan sizsiniz çocuk gibi girip profilini stalklayıp yaptığı başka yorumlarla onu aşağılamaya çalışıyorsunuz muhtemelen sizin büyük büyük dedeniz Galileo'yu idam edilirken izleyip Yeaaağğğğ Yaşasınnn diye çığlık atanlardan biriydi.
-
Düzeltme, Galileo idam cezası almadı ve idam edilmedi. Muhtemelen Bruno ile Galileo'yu birbirine karıştırıyorsunuz.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bence evrende Tip 2 seviyesinde uygarlıklar var ve baya uzaktalar.
Ama bize saldiracaklarini sanmiyorum.
Cunku insan türü organizmalar geliştikçe Teknoloji ve bilgi seviyesi arttıkça daha medenilesiyorlar
Mesela biz su an agresiflik seviyemiz yuksek tip 1 e gectigimizde daha az agresif olacağız
Ayrıca Tip 2 seviyesindeki medeniyetler bizi bulsa bile ugrasmazlar.
İnsanlar karınca yuvalarını dagitiyor mu hayır. Çünkü bunu yapmanin bir faydası yok
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bende sizin gibilerin nefes aldığına inanmıyorum. İmkanın varsa bir lazer ve bir fotometre ile deney yaparak aya gidilip gidilmediğini test edebilirsin. Tabi bu noktada bunu becerebilecek kabiliyete sahip olmak önemli. |
Özellikle Voyager'dan sorumlu ekip nesillerini başarılarından dolayı alkışlamak gerek. Bu ikiz araçlar onyıllardır uzayda ve halen bize veri gönderiyorlar.
Geçen yıl içerisinde Voyager 1'in yanlış telemetrik veri yollama sorununu da çözdüler. Voyager 1'in çoktandır kapanmış bir bilgisayarı - muhtemelen yıldızlararası bir ışınım sonucu - aktive hale geliyor ve uzay aracının açısı, konumu vb hakkında gönderilen telemetrik veriyi bozuyordu. Diğer bir deyişle Voyager 1'in anteni Dünya'ya dönük olmasına rağmen araç kendi durumu hakkında bilgi verirken garip ve bilinmeyen bir dil konuşurcasına saçmalıyordu. NASA'dakiler aylarca bu soruna kafa yorup en sonunda sorunu buluyorlar. Ayarlarda oynama yaparak ölü olması gereken malum bilgisayarı veri yollama sürecinden çıkarıyorlar. Voyager 1'in Dünya'ya olan uzaklığını, enerji tasarrufu için kapatılan fonksiyonlarını düşünürsek ve Voyager 1'le NASA arasındaki iletişimin mesafeden kaynaklı gecikmeli vaziyetini hesaba katarsak bence olağanüstü bir hikaye. |
eski Pioneer teyipler geldi aklıma.hey gibi günler.
|
Benzer içerikler
- 1 telefonda 2 whatsapp
- slayt yapma programı
- tiktok hesap silme
- spotify short link
- whatsapp profil resmi ekran görüntüsü almayı engelleme
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X