Şimdi Ara

Işık hızına ulaşılınca zaman durur mu? (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
131
Cevap
2
Favori
11.001
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • rüyamızda qeleceğe qidebiliyoruz öyleyse qerçek hayatta da qidebilriz yani bu mümkün dimi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: GökaLp.


    quote:

    Orijinalden alıntı: daNGe®

    Sadece senin için durabilir yani yaşlanmazsın yada buna benzer bişi olabilir.

    Hücreler yaşlanır. Işık hızına ulaşsan dahi yaşlanmaya devam eder. Çünkü hücreler için yaşlanmak zaman ve mekan farketmez. Hücre sahibiysen, yaşlanırsın.


    Yaşlanma devam eder fakat büyük ölçülerde yavaşlar. Zamandan kastımız da bu zaten.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lifetaker


    quote:

    Orijinalden alıntı: makman

    quote:

    Orijinalden alıntı: clanthee

    bi arkadaş demişti bu işlerden az çok anlar bi deney yapmış bilim adamları denizin ortasına güvertesini metal vb şeylerle dolu gemi koymuşlar tabi bunlar yağmurlu bi havada oluyor yıldırım geminin bi yerine düşümüş artık nasıl yaptılarsa o yıldırımı gemiyi hızlandırmak için kullanmışlar gemi yıldırım düştüğü gibi yok olmuş "back to the future daki araba olayı gibi" gibi bunu söyleyen arkadaşın şaka yapmadığına eminim ama acaba onamı şaka yaptılar böyle bi deneyi duyan varmı hiç

    Philadelphia deneyi,
    daha çok görünmezlik le alakalı bir deney yapmak istemişer ama sonuçta ışınlanma olmuş
    sözde tabi bunlar

    philidelphia deneyi

    Philadelphia deneyinde gemiye yıldırım düşmesi sağlanmamıştır. Geminin sancak ve iskele tarafına 1er tane çok güçlü jeneratör konulmuştur. Çalıştırmaya basladıklarında bir süre sonra geminin etrafı yoğun bir manyetik alan ile kaplanmış ve gemi bir süreliğine başka bir yere tabiri caiz ise ışınlanmıştır. Tabi hala kesin birşey yoktur. Bir kaç görgü tanığı ve belgeden ibarettir. Konu biraz değişecek ama kusura bakmayın. Benim bu deneyde anlamadığım bir nokta var. Bir görgü tanığı gemi tekrar eski yerine geldinde güvertenin bazı yerlerinin eridiğini ve tayfalardan bazılarının bu erimiş metallerin içinde kalmış olduğunu söylemiş. Bu erime nasıl olmuş olabilir acaba?

    1.si vikipedi linkini verdim cevapda ordada yıldırım olmadığı yazıyor zaten
    2.si erime değil bir çeşit moleküler kaynaşma. ışınlanma sırasında tekrar madde haline gelirken canlılar geminin cansız kısımlarıyla birleşmiş sözde.
    Gemi saclarında eller kollar yüzler varmış.
    bir teoride
    yoğun elektro manyetik etki kütleyi hacimsiz bırakıp maddenin stabiliştesini bozmuş, moleküller bir şekilde geçmişte bulundukları bir noktada toplanıp tekrar geri çekilmişler.
    ama kimse kanıtlayamadı bu deneyin olduğuna dair bir belgede yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: makman


    quote:

    Orijinalden alıntı: Lifetaker


    quote:

    Orijinalden alıntı: makman

    quote:

    Orijinalden alıntı: clanthee

    bi arkadaş demişti bu işlerden az çok anlar bi deney yapmış bilim adamları denizin ortasına güvertesini metal vb şeylerle dolu gemi koymuşlar tabi bunlar yağmurlu bi havada oluyor yıldırım geminin bi yerine düşümüş artık nasıl yaptılarsa o yıldırımı gemiyi hızlandırmak için kullanmışlar gemi yıldırım düştüğü gibi yok olmuş "back to the future daki araba olayı gibi" gibi bunu söyleyen arkadaşın şaka yapmadığına eminim ama acaba onamı şaka yaptılar böyle bi deneyi duyan varmı hiç

    Philadelphia deneyi,
    daha çok görünmezlik le alakalı bir deney yapmak istemişer ama sonuçta ışınlanma olmuş
    sözde tabi bunlar

    philidelphia deneyi

    Philadelphia deneyinde gemiye yıldırım düşmesi sağlanmamıştır. Geminin sancak ve iskele tarafına 1er tane çok güçlü jeneratör konulmuştur. Çalıştırmaya basladıklarında bir süre sonra geminin etrafı yoğun bir manyetik alan ile kaplanmış ve gemi bir süreliğine başka bir yere tabiri caiz ise ışınlanmıştır. Tabi hala kesin birşey yoktur. Bir kaç görgü tanığı ve belgeden ibarettir. Konu biraz değişecek ama kusura bakmayın. Benim bu deneyde anlamadığım bir nokta var. Bir görgü tanığı gemi tekrar eski yerine geldinde güvertenin bazı yerlerinin eridiğini ve tayfalardan bazılarının bu erimiş metallerin içinde kalmış olduğunu söylemiş. Bu erime nasıl olmuş olabilir acaba?

    1.si vikipedi linkini verdim cevapda ordada yıldırım olmadığı yazıyor zaten
    2.si erime değil bir çeşit moleküler kaynaşma. ışınlanma sırasında tekrar madde haline gelirken canlılar geminin cansız kısımlarıyla birleşmiş sözde.
    Gemi saclarında eller kollar yüzler varmış.
    bir teoride
    yoğun elektro manyetik etki kütleyi hacimsiz bırakıp maddenin stabiliştesini bozmuş, moleküller bir şekilde geçmişte bulundukları bir noktada toplanıp tekrar geri çekilmişler.
    ama kimse kanıtlayamadı bu deneyin olduğuna dair bir belgede yok.

    Dostum mesajı attıktan sonra gördüm verdiğin linki. Kusura bakma. Odam karanlık biraz uykusuzluk Bende orda okumuştum zaten bu denyei birde filmini izlemiştim. Bu konular gerçekten çok ilginç. Haydi yatın artık




  • quote:

    Orijinalden alıntı: makman


    quote:

    Orijinalden alıntı: Lifetaker


    quote:

    Orijinalden alıntı: makman

    quote:

    Orijinalden alıntı: clanthee

    bi arkadaş demişti bu işlerden az çok anlar bi deney yapmış bilim adamları denizin ortasına güvertesini metal vb şeylerle dolu gemi koymuşlar tabi bunlar yağmurlu bi havada oluyor yıldırım geminin bi yerine düşümüş artık nasıl yaptılarsa o yıldırımı gemiyi hızlandırmak için kullanmışlar gemi yıldırım düştüğü gibi yok olmuş "back to the future daki araba olayı gibi" gibi bunu söyleyen arkadaşın şaka yapmadığına eminim ama acaba onamı şaka yaptılar böyle bi deneyi duyan varmı hiç

    Philadelphia deneyi,
    daha çok görünmezlik le alakalı bir deney yapmak istemişer ama sonuçta ışınlanma olmuş
    sözde tabi bunlar

    philidelphia deneyi

    Philadelphia deneyinde gemiye yıldırım düşmesi sağlanmamıştır. Geminin sancak ve iskele tarafına 1er tane çok güçlü jeneratör konulmuştur. Çalıştırmaya basladıklarında bir süre sonra geminin etrafı yoğun bir manyetik alan ile kaplanmış ve gemi bir süreliğine başka bir yere tabiri caiz ise ışınlanmıştır. Tabi hala kesin birşey yoktur. Bir kaç görgü tanığı ve belgeden ibarettir. Konu biraz değişecek ama kusura bakmayın. Benim bu deneyde anlamadığım bir nokta var. Bir görgü tanığı gemi tekrar eski yerine geldinde güvertenin bazı yerlerinin eridiğini ve tayfalardan bazılarının bu erimiş metallerin içinde kalmış olduğunu söylemiş. Bu erime nasıl olmuş olabilir acaba?

    1.si vikipedi linkini verdim cevapda ordada yıldırım olmadığı yazıyor zaten
    2.si erime değil bir çeşit moleküler kaynaşma. ışınlanma sırasında tekrar madde haline gelirken canlılar geminin cansız kısımlarıyla birleşmiş sözde.
    Gemi saclarında eller kollar yüzler varmış.
    bir teoride
    yoğun elektro manyetik etki kütleyi hacimsiz bırakıp maddenin stabiliştesini bozmuş, moleküller bir şekilde geçmişte bulundukları bir noktada toplanıp tekrar geri çekilmişler.
    ama kimse kanıtlayamadı bu deneyin olduğuna dair bir belgede yok.


    Birçok görgü tanığı var şurada burada görüldü diyen, bana kalırsa doğru. Yani kesin bir kanıt yok ama ben inanıyorum. Bu arada, o görüldüğü yerler daha önce o geminin gitmiş olduğu limanlar. Bunu da şuna bağlıyorlar, madde serbest şekilde ışınlandığında hafızasındaki yerlere gider. Yani, benim beynimin alınıp sokağın ortasında bıraktıkları zaman, kendi kendime odama dönmem gibi birşey.

    Bu arada, Nicola Tesla'nın söylediği bazı şeyler var. Kendisine elektrik çarptığında aynı anda hem geçmişi, hem geleceği, hem de o anı gördüğünü söylemiş. Tesla'nın yaptığı ve yapmayı düşündüğü işlere bakıldığında pekte yalan söylemiş olacağını düşeniyor insan. Ayrıca; Philadelphia deneyi de Tesla'nın planlarından yola çıkılarak yapılan bir deney. Aynı zamanda bu deneyde dünya dışı varlıklardan edinilen bilgilerin de kullanıldığını da iddia ediyorlar.




  • Bu sorunun cevabı için önce bir kaç kabul gerekiyor. Einsteine diyor ki evrende ışıktan hızlı hiçbir şey yoktur.(şahsen bende inanıyorum.) Bir köşesi sabit olan bir çubuk düşünün. Bu çubuğu merkeze yakın kısmından iterek döndürün. Siz bu çubuğu merkeze yakın yerinden ışık hızıyla dödürürseniz merkeze uzak kısımlarının daha hzlı olması gerekir. Ama olamazlar çünkü ışık hızı geçilemez. Bu duumda hız yol/zaman olduğuna göre yol sabittir ama zaman değişir. Zamanın yavaşladıüoda bilimsel olarak kanıtlanmış birşey.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan_G

    einstainin belgeseli var onu izle.

    mesela diyor ki biyerde ben şimdi aynaya bakıyorum. üzerime gelen ışıklar aynaya yansıyor ordan gözüme geliyor. peki ayna da ben de ışık hızında olsaydık bana gelen ışınlar aynaya yansayamazdı. o zaman da ben görünmez olurdum.

    der ki ışığın cisimleşmiş hali maddedir.

    her madde bir ışık oluyor ordan.

    izlemeden anlaşılmıcak bişey.

    bide tren örneği var. bi treni izlerken diyor ki bu tren limit hızında olsaydı. siz ona ne kadar daha çok kömür yüklerseniz yakıt yüklerseniz artık hızlanamayacak. çünkü limit hızda. e peki yakılmaya devam edilen kömür,yakıt nolacak ? o zaman da o kömür ve yakıt trenin kütlesine eklenecek.

    anlattığımı şuan anlayacağını düşünmüyorum da. ntv'deydi sanırım. einstainin belgeseli. ararsan bulursun diye tahmin ediyorum.


    OLAYLAR "ORTAM" İÇİNDE CEREYAN EDERLER. ORTAMLAR SABİT YADA MÜTEHARRİK (HAREKETLİ) OLABİLİRLER.
    ÖRNEGİN; UZAY MÜHİŞ BİR HIZLA GİDERKEN, İÇİNDE YAPILAN HAREKETLER, SABİT BİR ORTAMDAYMIŞ GİBİ CEREYAN EDER.
    BİR ÖRNEK DAHA; 200 KM. HIZLA GİDEN BİR TREN KOPMARTIMANINDA, ELİNİZDEKİ BİR NESNEYİ TRENİN GİDİŞ YÖNÜNÜN AKSİNE, SAATTE 200 KM. LİK BİR HIZLA FIRLATIRSAN, NORMALDE ATILAN CİSMİN HAREKETSİZ KALMASI GEREKİR. OLAYI TRENİN DIŞINDAN DEĞERLENDİRİRSEN, EVET CİSİM HAREKETSİZDİR, AMA TRENİN İÇİNDEN DEĞERLENDİRİRSEN, CİSİM HAREKETLİDİR.
    OLAYIN TAM TERSİNİ ELE ALALIM. BU DEFA NESNEYİ TRENİN GİDİŞ YÖNÜNDE FIRLATALIM. NESNE TRENİN İÇİNDE SAATTE 200 KM HIZLA HAREKET EDER. FAKAT DIŞ ORTAMA GÖRE NESNENİN HIZI SAATTE 400 KM.DİR.
    YANİ BU ŞU DEMEKTİR. SEN IŞIK HIZINA ERİŞSEN BİLE AYNADA YÜZÜNÜ GÖRÜRSÜN. ÇÜNKÜ SENİN HIZINA GÖRE, SENİN GÖRÜNTÜNÜN HIZI DA DEĞİŞECEK VE GÖRÜNTÜ GÖZÜNE NORMAL YANSIYACAKTIR.




  • Işık heryerde aynı değil bence . Her galaksinin farklı çekim kuvvetleri vardır . Gezegenler arasındaki uzaklık ve çekimlerden dolayı ışık hızı sabittir . Fakat farklı bir galakside nasıldır bilemiyoruz . Fakat ışık hızına bizim galakside ulaşılırsa eğer dönüşen madde tekrar eski haline dönemez. Bize kendi yarattığı renklerle gözükür . Ve değdiği yerde farklı kimyasal maddelerden olacağından izi kalır . Işık bir enerji ve maddedir bence . Bitkiler tarafından eğer tutuluyorsa ve uzayda uzay araçları için yönleri değiştirilmek için kullanılıyorsa kütlesi vardır . Fakat mekanına göre değişir . Birde eğer vücudunuzda ışık hızına yakın sinirler çalışıyorsa o zaman ışık hızı değil zamanda en doruk hız denir .
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yordis

    ışık hızına hiçbir zaman ulaşılamayacak. ışık hızıyla ilgili formül vb. şeyler de destekli sallamadır. Einsteine göre ışık hızına çıkınca zaman yavaşlar. gidip ışık hızıyla 1 yıl gezip dönsek dünyada zaman çok daha fazla geçmiş olacak işte herkes yaşlanmış olacak tarzı iddialar var. Aşırı mantıksız ama sallayan kişi einstein olunca inanan çok çıkıyo. Ben daha güzel teori üretirim resmen.



    Zamanın yavaşladığı kanıtlanmıştır.Neresi mantıksız.O halde açıklasana neden yörüngeden gezen GPS uydularında bulunan atom saatleri sürekli desenkronize oluyor ve yeryüzündeki atom saatleri ile düzeltilmesi gerekiyor?Neden uçaklara konulan atom saatlerin (Amerikan hava kuvvetleri bu deneyi yaptı defalarca) yeryüzündeki ile farkı işliyor?Nanosaniye fark ile bile olsa?Hata payı deme sakın.Kum saati değil bu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ABSOLUT -- 23 Mayıs 2010; 8:47:25 >




  • Einstein açıklamıştı bunu. Kütlenin sonsuz olması gerekiyor galiba.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: makman


    quote:

    Orijinalden alıntı: melihersoz

    newton amca demişse olur bence fakat o hıza ulaşan bir cisim bence hava sürtünmesi nedeniyle ya parçalara ayrılır yada yanar.


    hıza uzay boşluğunda ulaşırsa...

    star trekde star warsda var örnekleri:)


    hocam ona bakarsan ışık hızına çıkınca çoğu filmde yıldızlar arkaya doğru kayar. halbuki öyle olmaması gerekiyo. filme bağlamayalım




  • BEN IŞIK HIZINA ULAŞTIM ŞAHİTLERİM VAR.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gurci


    quote:

    Orijinalden alıntı: bulo206


    quote:

    Orijinalden alıntı: gurci

    bir önceki zamanda yolculuk konusunda da dediğimgibi ışık hızına ulaşınca zaman durur.

    izlemek isteyenler için belgeselin adı: bilinen evren-evrende hız

    söylemesi ayıp 50gb national geo. belgeseli var izle izle bitmiyor.


    Çekiyorum şuan bakalım merak ettim bak.


    emin ol pişman olmayacaksın hatta ağzın açık bir şekilde izleyeceksin.

    bende isterim pm....




  • Bazı arkadaşlar ayna örnegini vermiş.Bence görüntü oluşmaz yani görünmez oluruz sonucta bize bi ışık kaynagı yetişemez.Bizden bi yansıma olmaz.Sonucta maddeler ışıgı yansıttıklarından dolayı görünürler.
    Zaman konusuna gelincede zaman durmaz bence sonucta bize baglı bişe degil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sad But True -- 23 Mayıs 2010; 23:55:20 >
  • Işık hızına ulaşacak olan şey bir araç olmayacak mı? Yani sen yine insan
    yine aynı zamnı yaşayacak.. Sadece yaptığı yolculuklar daha hızlı olacak.. Aynı şekilde göz açıp kapayacak kalbi aynı hızla atacak falan.. Eğer ışık hına insanın kendisi ulaşabilecekse şuanki zamana göre daha fazla şey yaşayabileceğinde zaman daha ağır akmış olacak. Yani 10 yılda yaşadığı şeyi 1 yılda yaşayacak. (şimdi kurduğum cümle banada biraz garip geliyor.. "hem ağır akacak diyorum hemde 10 yılı 1 yıla sığdıracak diyorum" yaa açıklayamadım böyle hızlı yaşıyor ama haa buldum ağır yaşıyorum şöyle açıklarsam anlatabilmiş olurum.. ışık hızına ulaşmamış kişi 10 yılda yaşıyor yaşayacağını ama ışık hızındaki 10 yıla yayarak arda boş zamanları olarak yaşıyor.. ) Hem insan ömrüne etki etmedikten sonra ışık hınının hiçbir öünemi yok..


    İnsan, hayatı boyunda 500bin nefes alacaksa ışık hızına ulaşıncada 500bin nefes alacak sadece bu 500bin nefesi daha hızlı daha fazla yol katederek yaşayacak..

    Şu gemi deneyini nereden duyduysam bende duymuştum.. manyetik bir alan yaratarak gemiyi iterek yüksek hıza ulaşmaya çalışmışlar ama gemi parçalanmış diye biliyorum.. şimdi verilen linklerden bir kez daha bilgi edineceğim..

    Bir soru sormak istiyorum.. Sizce bu ışık hızına nasıl bir şekilde ulaşılacak? Işınlanma denen şey bana biraz saçma geliyor (en azından şuan için) Acaba araçla mı ulaşılır yoksa ışınlanma olarak mı düşünüyorsunuz? Şu parçalara moleküllere ayırılıp bir ışık gibi gidilecek yere ulaşıp tekrar bir araya gelme gibi şeyler ne kadar mantıklı geliyor sizlere..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: fuckulteli

    Bir soru sormak istiyorum.. Sizce bu ışık hızına nasıl bir şekilde ulaşılacak? Işınlanma denen şey bana biraz saçma geliyor (en azından şuan için) Acaba araçla mı ulaşılır yoksa ışınlanma olarak mı düşünüyorsunuz? Şu parçalara moleküllere ayırılıp bir ışık gibi gidilecek yere ulaşıp tekrar bir araya gelme gibi şeyler ne kadar mantıklı geliyor sizlere..


    O şekilde olması şu an için imkansız. Uzay zamanı bükerek ulaşılır istenilen yere. Uzay zamanı büktüğün zaman ışık hızına çıkman gerekmiyor, parçalanıp birleşmen ve risklere girmen gerekmiyor. Şu an prototip halinde olan uzay zaman dokusunu bükebilen motorlar gerçeğe dönüşürse, herkes-herşey istediği yere istediği an gidebilecek. Çünkü ışık hızı bile uzay yolculukları için yetersiz kalıyor ve birçok riski mevcut. Ama uzay zaman dokusunu bükmek ve yırtmak suretiyle atıyorum odamda bir adım ileri atarak farklı bir galaksiye farklı bir gezegene gidebilirim. Aynı gezegene ışık hızıyla yani ışınlanmayla gitmeye kalksaydım dakikalarımı, saatlerimi, yıllarımı harcamam gerekebilirdi.
    Bu yöntemin de tek riski, uzay zamanı bükebilmen için inanılmaz derecede kütleye ihtiyaç var. Yani bu dediğim olayı şu an için uygulayabilmek için yaklaşık olarak güneşin 10 milyon katı kadar bir kütleye gereksinim duyuyoruz ki uzay zamanı istenilen şekilde büküp, tam olarak istenilen noktaya gidebilelim.

    Farklı bir teori daha var. Benimde üzerinde çalıştığım, yukarı boyutları kullanarak istenilen yere gidebiliriz. Her boyutun bir titreşim frekansı vardır. Bizim frekansımız 3. boyuta göre ayarlıdır. Beynimizde 3. boyutta yaşayacak şekilde programlanmıştır haliyle. Ama eğer biz bu frekansı artırabilirsek, 4. veya 5. boyuta uygun olarak yani o zaman ışık hızı limiti diye birşey kalmıyor. Çünkü ışık hızı ve limiti 3. boyuta özgü bir kanun. Tabi bunun olabilmesi için de sicim teorisinin ispatlanması gerek. Sicim teorisi ispatlanırsa, bizi harika yenilikler bekliyor olacak çünkü baştan aşağı herşey değişecek. Bu da fiziğe şimdiki bakışımızı değiştireceği için çok farklı şeyler keşfedebileceğiz. Bu titreşim frekansı olayı da sicim teorisine bağlı birşey.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: fuckulteli

    Bir soru sormak istiyorum.. Sizce bu ışık hızına nasıl bir şekilde ulaşılacak? Işınlanma denen şey bana biraz saçma geliyor (en azından şuan için) Acaba araçla mı ulaşılır yoksa ışınlanma olarak mı düşünüyorsunuz? Şu parçalara moleküllere ayırılıp bir ışık gibi gidilecek yere ulaşıp tekrar bir araya gelme gibi şeyler ne kadar mantıklı geliyor sizlere..


    O şekilde olması şu an için imkansız. Uzay zamanı bükerek ulaşılır istenilen yere. Uzay zamanı büktüğün zaman ışık hızına çıkman gerekmiyor, parçalanıp birleşmen ve risklere girmen gerekmiyor. Şu an prototip halinde olan uzay zaman dokusunu bükebilen motorlar gerçeğe dönüşürse, herkes-herşey istediği yere istediği an gidebilecek. Çünkü ışık hızı bile uzay yolculukları için yetersiz kalıyor ve birçok riski mevcut. Ama uzay zaman dokusunu bükmek ve yırtmak suretiyle atıyorum odamda bir adım ileri atarak farklı bir galaksiye farklı bir gezegene gidebilirim. Aynı gezegene ışık hızıyla yani ışınlanmayla gitmeye kalksaydım dakikalarımı, saatlerimi, yıllarımı harcamam gerekebilirdi.
    Bu yöntemin de tek riski, uzay zamanı bükebilmen için inanılmaz derecede kütleye ihtiyaç var. Yani bu dediğim olayı şu an için uygulayabilmek için yaklaşık olarak güneşin 10 milyon katı kadar bir kütleye gereksinim duyuyoruz ki uzay zamanı istenilen şekilde büküp, tam olarak istenilen noktaya gidebilelim.

    Farklı bir teori daha var. Benimde üzerinde çalıştığım, yukarı boyutları kullanarak istenilen yere gidebiliriz. Her boyutun bir titreşim frekansı vardır. Bizim frekansımız 3. boyuta göre ayarlıdır. Beynimizde 3. boyutta yaşayacak şekilde programlanmıştır haliyle. Ama eğer biz bu frekansı artırabilirsek, 4. veya 5. boyuta uygun olarak yani o zaman ışık hızı limiti diye birşey kalmıyor. Çünkü ışık hızı ve limiti 3. boyuta özgü bir kanun. Tabi bunun olabilmesi için de sicim teorisinin ispatlanması gerek. Sicim teorisi ispatlanırsa, bizi harika yenilikler bekliyor olacak çünkü baştan aşağı herşey değişecek. Bu da fiziğe şimdiki bakışımızı değiştireceği için çok farklı şeyler keşfedebileceğiz. Bu titreşim frekansı olayı da sicim teorisine bağlı birşey.


    Işık hızı sizin anlattıklarınızdan sonra daha mantıklı geldi bana Işık hızı olan birşey sadece biz bu hızdan yararlanamıyoruz ama tek bir adımla bir yerden bir yere gittik ulaşmak ne kadar gerçekçi bunu aklım almıyor.. Ya da güneşin 10 Milyon katı kütleye nerede nasıl ulaşılır bunlar biraz hayal gibi..

    Sizlerden fazla birşey biliyorum diye iddialarım yok ancak bunlar büyük hayaller gibime geliyor.. Son yazdıklarınız hakkında yorum yapamayacağım biraz bilgi edinip konuşmam lazım anlayamadım çünkü demek istediğinizi ;)) Merak duyuyorum konuya ondan dolayı bir iki mesaj yazayım dedim tüm mesajlarıda okuyorum.. Bakalım zaman neler gösterecek.




  • 10 saatlik ışık hızında gezi yapan bir zaat dünyaya döndüğünde 1000 yılın geçtiğini farkediyor o zaman zaman kavramı genel olmaktan çıkıp kişiye ait hale geliyor saçma. valaha biri 10 saatlik gezi yapsın 10 saat beklerim saati saatine geri gelir ben öle manyaam işte.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi uzerimseni -- 24 Mayıs 2010; 6:42:16 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: clanthee

    bi arkadaş demişti bu işlerden az çok anlar bi deney yapmış bilim adamları denizin ortasına güvertesini metal vb şeylerle dolu gemi koymuşlar tabi bunlar yağmurlu bi havada oluyor yıldırım geminin bi yerine düşümüş artık nasıl yaptılarsa o yıldırımı gemiyi hızlandırmak için kullanmışlar gemi yıldırım düştüğü gibi yok olmuş "back to the future daki araba olayı gibi" gibi bunu söyleyen arkadaşın şaka yapmadığına eminim ama acaba onamı şaka yaptılar böyle bi deneyi duyan varmı hiç



    Bahsettiğiniz konu hatırladığım kadarı ile Tesla deneylerinden biridir ve görünmezlik kalkanı sağlamak için molekülleri ışık hızında hareket ettirerek gemiyi başka bir evrene ışınlamışlardır. Ayrıca olay içersinde yıldırım düşmemiştir ve bu deney Amerikan Ordusu tarafından yalanlanılmaktadır.

    Farkında olmadığınızı düşündüğüm konu ışık hızı diyince bir doğrultuda giden bir araç gibi düşünüyorsunuz, fakat ışık hızında moleküllerinizin titreşimini farz ederseniz daha farklı fikirlere sahip olabilirsiniz.

    Ayrıca yanlışlarınızdan bir kaçını da bazı anlıntılarla gidermek istiyorum;


    Dalga parçacık ikiliği (wave–particle duality)
    Dalga parçacık ikiliği, fizikte elektromanyetik dalgaların aynı zamanda parçacık özelliğine sahip oldukları ve parçacıkların da (mesela elektronların) aynı zamanda dalga özelliklerine sahip oldukları anlamına gelir. Başka bir deyişle, ışık ve madde aynı anda hem parçacık hem dalga özelliklerine sahiptirler; ne başlı başına bir dalga ne de başlı başına bir parçacıktırlar.




    Hız ve Zaman
    Einstein, zamanın göreceliği kavramını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Bu teoriye göre, zaman mutlak ve değişmez değildir. Zaman, her cismin hızına ve konumuna (çekim merkezine olan uzaklığına) göre hızlı veya yavaş geçmektedir.
    Einstein’a göre bir sistem hızlandıkça o sistem üzerinde zaman yavaşlamaktadır. Işık hızına yakın bir hızla hareket eden bir aracın içinde zaman daha ağır akar. Her türlü organik, biyolojik ve anatomik yapı daha ağırdan işlemeye başlar. Atom düzeyindeki tüm hareketler yavaşlar. Zamanın hıza göre olan bu değişimini, uzayda hareket eden bir araçtaki gözlemci, yani bir astronot anlayamaz. Çünkü onun da her türlü hücre fonksiyonu, dolaşım ve solunum sistemi daha ağır işleyecektir

    Einstein’ın Görecelik teorisi, hıza ve konuma göre uzayda farklı zaman dilimleri olduğunu göstermiştir. Karadelikler ise zamanın durduğu zamansızlık ve sonsuzluk boyutunun meydana geldiği fiziksel olaylar olarak karşımızda durmaktadır. Tüm bunlar, Kuran’da bahsedilen zamanın göreceliğinin bilimsel açıklamalarıdır.

    Zamanı en iyi Einstein’ın şu sözleri açıklar; ‘Bireyin yaşantıları bize bir olaylar dizisi içinde düzenlenmiş görünür. Bu diziden hatırladığımız olaylar ‘daha önce’ ve ‘daha sonra’ ölçüsüne göre sıralanmış gibidir. Bir cismin hızına ve
    konumuna göre hızlanıp yavaşlayabilen zaman, belli şartlarda tamamen durabilmektedir. Bu durumda
    zamansızlık ve sonsuzluk gibi kavramlarla karşılaşılmaktadır.




    Özel Görelilik Kuramından bir kaç detay;

    * Cisimler hızlandıkça zaman cisim için daha yavaş akmaya başlayacaktır, ışık hızına ulaşıldığında zaman durmalıdır.
    * Cisimler hızlandıkça kinetik enerjilerinin bir kısmı kütleye dönüşür, durağan kütleye sahip cisimler hiçbir zaman ışık hızına erişemeyeceklerdir.
    * Cisimler hızlandıkça hareket doğrultusundaki boyları kısalmaya uğrayacaktır.

    Özel görelilik, mantığımıza ve sağ duyumuza aykırı bir evren tanımladığından bilimciler 100 yılı aşkın bir süredir bunun doğruluğunu gözleri ile görmek ve bir açık bulmak umudu ile deneyler yapıp durmaktadırlar. Bu öngörülerin pek çoğu 1905'ten günümüze dek defalarca denenmiş ve doğru çıkmıştır:

    * İçlerinde çok hassas atom saatleri taşıyan uçaklar değişik yönlere doğru değişik hızlarla hareket ettirilmiş ve saatlerin kuramın hesaplarına yeterince uygun olarak yavaşladığı/hızlandığı gözlenmiştir
    * Zamandaki yavaşlamanın sadece saatte meydana gelmediğini, gerçekte yaşandığının kanıtı ilk olarak nötrino ve mü-mezon deneylerinde ortaya çıkmıştır. Güneşten dünyamıza gelen nötrino ve müonların ışık hızına çok yaklaştıkları (%99.5) için ömürlerinin (yaşam sürelerinin) Dünya'da üretilen durağan olanlara göre çok daha uzun olduğu görülmektedir
    * Parçacık hızlandırıcılarındaki hızlandırma deneylerinde bugüne kadar kütlesi olan hiçbir cisim, atom veya elektron, ışık hızına çıkarılamamıştır. Hız arttıkça kütlesi de arttığı için ivmelendirilmesi zorlaşmaktadır.


    Ayrıca Genel Görelilik Kuramı;
    Genel görelilik kuramı, ivmeli devinim ile kütleçekimi açıklamasını özel göreliliğe birleştiren, genelleyen kuramdır. 1916'da Einstein tarafından ortaya konmuştur. Genel görelilikten önce, Newton'un kütleçekim kuramı geçerli kabul ediliyordu. Newton'un formülleri (yatay atış, dikey atış vb) bugun de duyarlılık gerektirmeyen uygulamalarda geçerlidir. Ancak aya roket göndermek gibi duyarlı işlerde Einstein formülleri kullanılmaktadır. Genel olarak Newton mekaniğinde Kuvvet (F), Görelilik kuramında ise Kütle (M) önemli ve önceliklidir. Genel görelilik ile Einstein şunları ortaya çıkartmıştır:

    * Yerçekimi (kütleçekimi) ve ivmeli devinim birbirinden ayırt edilemez (Eşitlik ilkesi)
    * Kütle, içinde bulunduğumuz uzay-zaman'ı eğip bükmektedir.
    * Yerçekimi bir kuvvet değildir, uzay-zaman'ın geometrik eğriliğinden ortaya çıkar.

    Genel görelilik, kendi zamanı için inanılması güç pek çok öngörülerde bulunmuştur; bunlardan en önemlileri:

    * Eğer kütle uzay-zamanı geometrik olarak eğiyorsa, Güneşin çok yakınından geçip gelen uzak yıldızların ışıkları eğrilmiş olmalıdır. Bu eğrilik güneş çektiği için dış bükey değil de uzay-zamanın eğriliğine uygun iç bükey olmalıdır.
    * Çok çok yoğun kütleler uzay-zamanı öylesine bükebilir ki, uzay-zaman kendi üstüne katlanır ve içine çöker, böylesine yoğun bir kütle görülemez çünkü ışık dahi bu uzay-zaman eğriliğinden, çökmesinden kurtulamaz.
    * Kütle uzay-zamanı eğiyorsa bu eğilmeden zaman da etkileniyor(göreceli) olmalıdır. Eğilmiş zaman yavaş akmalıdır.
    * Hareketli büyük kütleler etraflarındaki bir kısım uzay-zamanı da sürükleyebiliyor olmalıdır.
    * Kütle uzay-zamanı eğiyorsa, kütle yakınındaki eğrilikten ilerleyen ışık, uzağındaki düzgün uzay-zamanda ilerleyenden daha uzun yol almalıdır.
    * Yüksek kütleli oluşumların ani hareketleri uzay-zamanda ani değişimlere, eğrilik dalgaları oluşmasına neden olabilir.

    Bu öngörülerin hemen hepsi 1916'dan günümüze dek gözlenebilmiş, defalarca kez denenmiş ve doğru çıkmıştır:

    * 1919'da ilk kez İngiliz bilimciler güneş yakınından gelen ışığın eğri çizdiğini gözlemlediler. Daha sonraları yapılan bütün gözlemler eğriliğin GG'nin hesapladığı ile oldukça yakın olduğunu gösterdi.
    * Evrende hiç ışık vermeyen ve etrafındaki her şeyi içine çekecek kadar yoğun kütle gösteren oluşumların varlığı tespit edildi. Karadelik adı verildi.
    * Kütle yakınında ve uzağında çok hassas atom saatleri ile yapılan deneylerin hepsi kütle yakınında zamanın GG'nin hesaplarına uygun olarak yavaşladığını gösterdi.
    * Geçen yıl açıklandığı üzere çok hassas jiroskoplarla donatılmış LEGOS1 ve LEGOS2 uydularının 11 yıl süren ölçümleri dünyanın etrafındaki uzay-zamanı sürüklediğini ortaya koydu.
    * Güneşin ardına geçen Viking uzay araçlarından dünyaya gönderilen sinyallerin olması gerekenden daha uzun sürede dünyaya ulaştığı, yani uzay-zamanın güneş tarafından eğilmesinden etkilendikleri ortaya çıktı.
    * 1993'te Hulse ve Taylor, ikiz yıldızların spiral hareketinden uzay-zaman eğrilik dalgalarının oluşumunu gözleyerek nobel kazandılar.

    Kütle, uzayı olduğu kadar zamanı da bükmektedir. Zamanın bükülmesi kütlenin merkezinde geleceği işaret eder şekildedir. Eğer cisme etkiyen bir kuvvet yoksa, cisim kendi geleceğine doğru ilerlemektedir (düşmektedir).




  • quote:

    Orijinalden alıntı: UcanSpagettiCanavarı


    quote:

    Orijinalden alıntı: NuTeRX

    Sadece senin için durur.

    bu kadar saçma bi yorum olamazdı bu konuya zaman kişilere göre deyildir herkes aynı zamanı yaşıyo zaman durursa herkes için durur zamanı durduran kişi yaşlanmaya devam eder ama mantıklı düşünürsek

    ilk önce noktalama işaretlerine dikkat et ki yazdıkların birazcık fazla anlaşılabilsin.
    Bu arada zaman izafi bir kavramdır ve herkesin saate bakması gibi herkesde aynı değildir.
    Hatta biraz araştırırsan o kadar şaşırtı bilgiler var ki , insanın hızı onun tüm metabolik , fiziksel, kimyasal, vs vs vs zamanını etkiler.
  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.