Şimdi Ara

Kader hakkında ne düşünüyorsunuz? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
73
Cevap
1
Favori
1.514
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    En basit siniflandirma ile "cennet icin yaratilanlar" ve "cehennem icin yaratilanlar" var.


    Allah böyle bir varlık olabilir mi? Yani yakacağı insanlar yaratmış olabilir mi? Zebani ile karıştırılıyor gibi!


    Tabii ki olabilir. Sonucta en ekstrem ornek olan melekler ve seytanlarin da Allah tarafindan yaratilmis olduguna inanilir.

    Her ne kadar Allah'in merhametli ve bagislayici oldugu on plana cikarilsa da Kuran'da Allah'in "kahhar" gibi insanlari cezalandirici bir sifati da mevcut.

    Zaten Allah inananlara ve gunah isleyince pisman olanlara merhamet edecegini mujdelemis. Bu yuzden zaten Islam'da imanin yeri bu derece fazla.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    En basit siniflandirma ile "cennet icin yaratilanlar" ve "cehennem icin yaratilanlar" var.


    Allah böyle bir varlık olabilir mi? Yani yakacağı insanlar yaratmış olabilir mi? Zebani ile karıştırılıyor gibi!


    Tabii ki olabilir. Sonucta en ekstrem ornek olan melekler ve seytanlarin da Allah tarafindan yaratilmis olduguna inanilir.

    Her ne kadar Allah'in merhametli ve bagislayici oldugu on plana cikarilsa da Kuran'da Allah'in "kahhar" gibi insanlari cezalandirici bir sifati da mevcut.

    Zaten Allah inananlara ve gunah isleyince pisman olanlara merhamet edecegini mujdelemis. Bu yuzden zaten Islam'da imanin yeri bu derece fazla.

    Alıntıları Göster
    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Kader mi ? Siz karar verin. Ölmesi gerekseydi, en az bir kaç kez ölmüştü...


    Afrikada ortalama yaşam süresi 38,5 yıl. Buna karşın İskandinav ülkelerinde 84 yıl.
    200 yıl önce bebek ölümleri oranı % 50 idi.
    Dünyanın yarısı aç yatıyorken diğer yarısı obez!

    Eğer yaşama bir müdahale varsa, bu müdahil sizce nasıl biri? Ve böyle bir nitelik O'na nasıl yakıştırılabilir?


    Kader konusunda buraya 2 - 3 bin kelimelik bir şeyler yazabilirim. Hem açıklayıcı olur, hemde ben bir şey yapmış olurum.

    Ancak şöyle düşün. Türkiye ne kadar demokratik ve laik bir ülke olsa da yazım bundan önceki kader konularında olduğu gibi muhtemelen silinecek. Çünkü bu benim elimde değil. Sitedeki yöneticilerin insiyatifinde. Bak kurallara atıf yapmıyorum. Bu yazıyı okumak da birisinin elinde öyle değil mi ?

    Şimdi bir yönetici bu yazıyı sileceğini bilmem bu konunun kaderi. Halbuki hala bu konunun silineceğini bildiğim halde yazıyorum. Ne yapıyorum bazılarının düşündüğü anlamda kadere karşı gelmeye çalışıyorum, kadercilik yapmıyorum.

    Ama bu yazının silinme ihtimalinin çok yüksek olmasına rağmen yazıyorum, çünkü tebliğ için yazmam lazım bu benim için imtihan. Konu silinene kadar da birilerini okuması bu konuda onların imtihanı. Muhtemelen bu yazdıklarım senin için bir şey ifade etmiyor. Çünkü ön yargılısın ve zaten karşıt olduğun bir durum. bu da senin imtihanın.

    Afrikadan yani 38.5 yıl ortalama ömrü olan bir kıtadan birilerinin ABD'ye göçüp başkalık yapması da onun kaderi. Hımm burada bana "Tanrı" nın müdahalesinin var olduğunu veya olmadığını ispatlayabilir misin ? Hayır. Çünkü ya inanırsın veya inanmazsın. İşte bu da iman...

    İyi geceler :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nontheist


    quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    Hayatta her seçimi kendiniz yaparsınız ancak yapacağınız bütün hareketler önceden bilinmektedir.
    Kader kavramının insan hayatına doğrudan bir kısıtlaması yoktur.

    Ozaman mantigina gore yapacigimiz her fiil ve hareketin formmulu var yani gelicegimiz belirlenebiliyor fizige gore imkansiz fakat tanriya inananlar tanri mudahake etmiyor ama biliyor diyor ilginc..

    insan hareketlerinde ve kararlarında özgürdür. Koşullara ve şartlara göre bu özgürlük göreceli olabilir ama bundan bahsetmiyorum.
    Sadece Tanrı bizim kaderimizi biliyor diyorum.
    Mesela bütün sınıf sınava girdik ama öğretmen kimim kaç alacağını biliyor.
    Gerçek dünyada da bir öğretmen sınavda kimim kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebilir ki burada Tanrı dan bahsediyoruz.
    İslam dinine göre herkes kendi kararlarını kendi verir ve bu kararlar ile yargılanırsın. Doğru kararlar verdiysen ödüllendirilirsin, yanlış kararları verirsen cezalandırılırsın.
    Gördüğün gibi islamda özgür irade vardır. Yoksa Tanrı herkesin kaderini doğrudan yönetseydi, cennet ve cehennem diye bir şey olmazdı.
    Birilerinin dini işine geldiği gibi yorumlaması bazı yanlış anlaşılmalara neden oluyor, olay bundan ibaret.
    Birileri işledikleri günahlara kulp arıyor, olay bundan ibaret. İşledikleri günahtan Tanrı'ya da pay çıkarıyorlar, kaderi kullanarak. İyice batıyorlar ama farkında değiller.

    Cennet ve çehennemin var olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




    Hayır, Sınava direkt olarak müdahale var. Müdahale etmediğin birisini nasıl sınava tabi tutacaksın.

    Sınav deyince herkesin aklına sanırım yazılı sınav geliyor. Ancak öyle bir sınav değil bu. Yaratılan insanları düşün. Olimpiyat yarışlarını aklına getir. Hepsi sporcu ama farklı branşları var. İnsanlar da aynı. Kimi 3 adım atlamada sınavı geçmek için çabalıyor kimi 100 metre engelli. İşte, Yaratıcı burada kimin neyden sınava tabi tutulacağını belirlemiş. İşte insanların kaderi bu...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nontheist


    quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    Hayatta her seçimi kendiniz yaparsınız ancak yapacağınız bütün hareketler önceden bilinmektedir.
    Kader kavramının insan hayatına doğrudan bir kısıtlaması yoktur.

    Ozaman mantigina gore yapacigimiz her fiil ve hareketin formmulu var yani gelicegimiz belirlenebiliyor fizige gore imkansiz fakat tanriya inananlar tanri mudahake etmiyor ama biliyor diyor ilginc..

    insan hareketlerinde ve kararlarında özgürdür. Koşullara ve şartlara göre bu özgürlük göreceli olabilir ama bundan bahsetmiyorum.
    Sadece Tanrı bizim kaderimizi biliyor diyorum.
    Mesela bütün sınıf sınava girdik ama öğretmen kimim kaç alacağını biliyor.
    Gerçek dünyada da bir öğretmen sınavda kimim kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebilir ki burada Tanrı dan bahsediyoruz.
    İslam dinine göre herkes kendi kararlarını kendi verir ve bu kararlar ile yargılanırsın. Doğru kararlar verdiysen ödüllendirilirsin, yanlış kararları verirsen cezalandırılırsın.
    Gördüğün gibi islamda özgür irade vardır. Yoksa Tanrı herkesin kaderini doğrudan yönetseydi, cennet ve cehennem diye bir şey olmazdı.
    Birilerinin dini işine geldiği gibi yorumlaması bazı yanlış anlaşılmalara neden oluyor, olay bundan ibaret.
    Birileri işledikleri günahlara kulp arıyor, olay bundan ibaret. İşledikleri günahtan Tanrı'ya da pay çıkarıyorlar, kaderi kullanarak. İyice batıyorlar ama farkında değiller.

    Cennet ve çehennemin var olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?

    Alıntıları Göster
    kader, insanın bulduğu bir icattır. yaşanan olayları daha katlanılabilir hale getirir ve bireyi "yaşamaya devam etmeye" odaklar.insanın hayatta kalma mücadelesinin bir ürünüdür.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




    "Kader diye bir sey yok" demek inanmayan insan icin tabii ki daha kolay. Cunku kader kavrami Tanri kavramini iceriyor.

    Ben yukarida inanan (inanmak iseyen) insanlar icin kader kavraminin bir paradoks olmadigini acikladim. "Sonsuz guc sahibi bir ilah" inancini tamamladigi gibi deterministik bakis ile bilimsel acidan da mumkun.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    Hayatta her seçimi kendiniz yaparsınız ancak yapacağınız bütün hareketler önceden bilinmektedir.
    Kader kavramının insan hayatına doğrudan bir kısıtlaması yoktur.

    Olasılık hesabına benziyor biraz Önünde 4 tane yol var sen bunların hangisini seçersen seç 4 farklı deneyim yaşarsın.Ama yolun başında benim hangi yoldan gideceğim ve neler yaşayacağım önceden biliniyorsa ben buna inanamam açıkçası.Kısaca kadere inanmıyorum.Çok saçma geliyor bana.O zaman yaşamanın bir anlamı kalmaz ki önceden biliniyorsa.Labirentteki fare gibi,sen bir fareyi 3 tane normal çıkışı,3 tane de yolun sonunda kapan olan bir labirente koysan, fare labirentte geze geze sonunda kapanda ölse bu kendi seçimi mi olur ?Neticede labirent belli,sonunda ne olacağı da belli niye yaşıyor ki o zaman ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nontheist


    quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas

    Hayatta her seçimi kendiniz yaparsınız ancak yapacağınız bütün hareketler önceden bilinmektedir.
    Kader kavramının insan hayatına doğrudan bir kısıtlaması yoktur.

    Ozaman mantigina gore yapacigimiz her fiil ve hareketin formmulu var yani gelicegimiz belirlenebiliyor fizige gore imkansiz fakat tanriya inananlar tanri mudahake etmiyor ama biliyor diyor ilginc..

    insan hareketlerinde ve kararlarında özgürdür. Koşullara ve şartlara göre bu özgürlük göreceli olabilir ama bundan bahsetmiyorum.
    Sadece Tanrı bizim kaderimizi biliyor diyorum.
    Mesela bütün sınıf sınava girdik ama öğretmen kimim kaç alacağını biliyor.
    Gerçek dünyada da bir öğretmen sınavda kimim kaç alacağını aşağı yukarı tahmin edebilir ki burada Tanrı dan bahsediyoruz.
    İslam dinine göre herkes kendi kararlarını kendi verir ve bu kararlar ile yargılanırsın. Doğru kararlar verdiysen ödüllendirilirsin, yanlış kararları verirsen cezalandırılırsın.
    Gördüğün gibi islamda özgür irade vardır. Yoksa Tanrı herkesin kaderini doğrudan yönetseydi, cennet ve cehennem diye bir şey olmazdı.
    Birilerinin dini işine geldiği gibi yorumlaması bazı yanlış anlaşılmalara neden oluyor, olay bundan ibaret.
    Birileri işledikleri günahlara kulp arıyor, olay bundan ibaret. İşledikleri günahtan Tanrı'ya da pay çıkarıyorlar, kaderi kullanarak. İyice batıyorlar ama farkında değiller.

    Cennet ve çehennemin var olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?

    şimdi ben orada şunu anlatmaya çalıştım.
    İslam inancında cennet ve cehennem vardır.
    İslam inancına göre insanlar dünyada yaptıkları davranışlara göre iki taraftan bir yere giderler.
    Eğer insanın her hareketini Tanrı belirler gibi bir kader anlayışı olsaydı, bu islama ters olurdu, çünkü o zaman kimin nereye gideceği belli olmazdı. İslam inancına göre her insan yaptıklarından kendisi sorumludur.
    Ben bunu anlatmaya çalıştım, ben cennet ve cehenneme inanıyorum ama sana kanıt gösteremem. Bunun tartışmasına girmek de istemem.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Burda asil nokta Tanrinin zaman kavraminda olmamasi. Yani onumuzde iki secenek var , biz irademiz sonucunda birini sececegiz ancak Tanri katinda zaman kavrami olmadigindan hangi karari verecegimizi sonucunda nelet ile karsilasacagimizi bilmektedir. Kelimelerle anlatilmasi zor bir olgudur kader , insan beyninin sinirlarini asar bazen

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




    Hayır, Sınava direkt olarak müdahale var. Müdahale etmediğin birisini nasıl sınava tabi tutacaksın.

    Sınav deyince herkesin aklına sanırım yazılı sınav geliyor. Ancak öyle bir sınav değil bu. Yaratılan insanları düşün. Olimpiyat yarışlarını aklına getir. Hepsi sporcu ama farklı branşları var. İnsanlar da aynı. Kimi 3 adım atlamada sınavı geçmek için çabalıyor kimi 100 metre engelli. İşte, Yaratıcı burada kimin neyden sınava tabi tutulacağını belirlemiş. İşte insanların kaderi bu...

    Bu sınav-ceza-ödül konusunda A.Einstein en doğrusunuz söylemiş.

    " Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır. - A.Einstein "
    " Yarattıklarını cezalandıran ve ödüllendiren ya da bizim yaşayacağımız bir irade türüne sahip bir tanrı düşünemiyorum. Bedensel ölümden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne ne inanırım, ne de inanacağım. - A. Einstein "

    Binlerce galaksiyi ve milyarlarca yıldızı yaratan bir tanrı oturup kadının eteğiyle, ayağıyla, başıyla uğraşacak, yarattığı küçüçük oyuncaklarını korkutarak yada kadınlar vaat ederek onlardan ahlaklı olmalarını bekliyecek, burada zaten kadınları dikkate almamış tamamen erkek isteklerine göre hareket eden bir tanrı mantığı vardırki, bu devrin akıl ve mantığıyla çelişen bir tanrı tanımıdır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nowanda

    kader, insanın bulduğu bir icattır. yaşanan olayları daha katlanılabilir hale getirir ve bireyi "yaşamaya devam etmeye" odaklar.insanın hayatta kalma mücadelesinin bir ürünüdür.

    Bugünkü dejenere olmuş kader kavramı için dediğiniz geçerlidir. Gerçek kader kavramı içinse tam tersi. İnsanı daha fazla kendini düzeltmeye ve kendi sonu hakkında endişelenmeye iter. Yoksa zamanımızda ki "ne yapalım" kader hastalıklı , hatta ve hatta sapıklık barındıran bir kavramdır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    En basit siniflandirma ile "cennet icin yaratilanlar" ve "cehennem icin yaratilanlar" var.


    Allah böyle bir varlık olabilir mi? Yani yakacağı insanlar yaratmış olabilir mi? Zebani ile karıştırılıyor gibi!


    Tabii ki olabilir. Sonucta en ekstrem ornek olan melekler ve seytanlarin da Allah tarafindan yaratilmis olduguna inanilir.

    Her ne kadar Allah'in merhametli ve bagislayici oldugu on plana cikarilsa da Kuran'da Allah'in "kahhar" gibi insanlari cezalandirici bir sifati da mevcut.

    Zaten Allah inananlara ve gunah isleyince pisman olanlara merhamet edecegini mujdelemis. Bu yuzden zaten Islam'da imanin yeri bu derece fazla.


    Önce direk balıklama dalış yapayım. Evet kimileri cennet için kimileri cehennem için yaratılmışlardır, kimlerin inanacağı kimlerin inanmayacağı bellidir Allah katında. Konuştuklarım ve konuşacaklarım tabiki İslam inancı ile ilişkili olacak konu onunla ilgili sonuçta.
    Şimdi bunun açıklamalarına gelelim. Allah yaratıcı diyoruz değil mi ? Sonuç olarak bunları yarattıysa Allah yarattı, peki Allah'ın özelliklerinden birisi zamandan ve mekandan bağımsız olması değil midir ? Doğumumuz ile birlikte zaman akışı bizim için başlamış olur ve bir zaman çizgisi içerisinde doğrusal olarak ilerlemek durumundayız haliyle sürekli olarak "anı" yaşamaktayız. Zamandan ve mekandan bağımsız olmak ise olmuş olan ve olacak olanı bilmek anlamına gelmekte. Yani bizim sonumuzun nereye varacağı daha yaratılmadan belli durumda.
    Fakat şimdiye kadar yazdıklarım bizim için yazılmış bir rol içinde oynuyoruz anlamına mı gelmekte ? Bir kısım ona inansa da büyük bir kısım için hayır ilgisi dahi yok ve bana göre de ikinci seçenek doğru olan. Biraz teorik fiziğe gidelim. Paralel evren kuramında yapılan ve yapılmayan her seçeneğin geçerli olduğu sonsuz sayıda evrenden söz edilir. Bu kuram gerçek olsa dahi biz sadece kendi yaşantımızı görebiliyoruz değil mi ? Yani sonsuz sayıda kararın ve neticesinde evrenden yanlızca bir tanesini görebiliyoruz çünkü zamana ve mekana bağımlıyız. İşte zamana ve mekana bağımlı olmasaydık o zaman bu sonsuz sayıda evrendeki sonsuz olasılığı da görebildiğimiz gibi yaptığımız seçimleri yaşadığımız mevcut evrenimizi de görebilir ve yaşayabilirdik. Yani buradaki kilit nokta olmuş olan ve olacak bütün olayları bilebilmek ile alakalı. İşte kader budur.
    Kısaca özetlersek bizi yaratan güç, sonsuz olasılıkların olduğu sonsuz paralel evrenleri izlediği için hali hazırda senin yapacağın seçimleri sen doğmadan dahi bilmekte. Fakat bu seçimleri yapıp yapmamak neticede senin kararına bağlı birşey neticede bu yüzden bu yaşamın adı bir sınav.
    Rolümüz bir yönetmen tarafından yazılmış bir sinema filmi çevirmiyoruz, tamamen doğaçlama tamamen irade ile verilen kararlar ile gelişen bir film çevirmekteyiz. Aradaki fark ise yönetmen bizim tamamen doğaçlama yapmamıza izin vermekte ama filmin nasıl sonuçlanacağını daha filmi çekmeye başlamadan bilmekte.

    Yukarıdaki mesaja birşey eklemek istiyorum. Allah Kuran'da sürekli gazabından korkulması gerektiğinden bahseder. Fakat aynı şekilde ne kadar merhamet sahibi olduğundan ve bağışlamak için adeta bahane aradığını, aynı günahı 100 kere işlesen dahi 100 kere tövbe edebileceğini ve asla umudunu kaybetmemen gerektiğini anlatır. Sonuç olarak inanç ve kişisel maneviyat meselesidir bu. Gerçek hayatta da konuştuğum çoğu kişi korkudan dolayı inanıldığını söylüyor. Herkesi bilemem tabiki fakat kendim için konuşabilirim. Tabiki Allah'tan ve onun gazabından, yüceliğinden korkuyorum. Hatta o gazabı gerçek anlamda düşündüğümde dehşete düşüyorum. Fakat bu gazaptan kurtulmamın tek yolunun Allah olduğunu da biliyorum ve bu beni rahatlatıyor çünkü inancımın temel noktası bu bahsettiğim dehşet ile korku değil tam tersine inancın bana kattığı huzur, Allah'a peygambere dine inanmanın mantıklı aksinin ise mantığıma uymaması, Allah'a duyduğum sevgi, kötü durumdayken ettiğim dua ve yakarmanın (şapkayı kaldıran tdk'nın ben..) verdiği huzur ve güven duygusu ve anlatamayacağım daha birçok manevi hissiyat nedeniyle Allah'a dine peygamberlerine inancım tam ve bunu severek yapmaktayım. Korku ve hatta korkudan zaman zaman dehşete düşmem ise inancımın bir gereği olarak peşinden gelmekte.

    Bu anlattığım şeyler inanmayan arkadaşlara ve hatta belki bazı inancı olan arkadaşlara da saçma gelebilir, benim açımdan problem değil ne şekilde düşündükleri. Dediğim gibi bu tamamen kişisel inanç-maneviyat meselesi. Yukarıda anlattığım şeyler nedeniyle yani kendi maneviyatım ve mantığım nedeniyle tek doğru inanç şekli budur benim için. Bu düşüncelere sahip olmayan birisine de neden bu düşüncelere sahip değilsin diyerek kızamam tabiki, dediğim gibi sonuçta olay "kişisel" ve bu nedenle kaderinizi kendiniz yazarsınız deniyor, adına sınav deniyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    En basit siniflandirma ile "cennet icin yaratilanlar" ve "cehennem icin yaratilanlar" var.


    Allah böyle bir varlık olabilir mi? Yani yakacağı insanlar yaratmış olabilir mi? Zebani ile karıştırılıyor gibi!


    Tabii ki olabilir. Sonucta en ekstrem ornek olan melekler ve seytanlarin da Allah tarafindan yaratilmis olduguna inanilir.

    Her ne kadar Allah'in merhametli ve bagislayici oldugu on plana cikarilsa da Kuran'da Allah'in "kahhar" gibi insanlari cezalandirici bir sifati da mevcut.

    Zaten Allah inananlara ve gunah isleyince pisman olanlara merhamet edecegini mujdelemis. Bu yuzden zaten Islam'da imanin yeri bu derece fazla.


    Önce direk balıklama dalış yapayım. Evet kimileri cennet için kimileri cehennem için yaratılmışlardır, kimlerin inanacağı kimlerin inanmayacağı bellidir Allah katında. Konuştuklarım ve konuşacaklarım tabiki İslam inancı ile ilişkili olacak konu onunla ilgili sonuçta.
    Şimdi bunun açıklamalarına gelelim. Allah yaratıcı diyoruz değil mi ? Sonuç olarak bunları yarattıysa Allah yarattı, peki Allah'ın özelliklerinden birisi zamandan ve mekandan bağımsız olması değil midir ? Doğumumuz ile birlikte zaman akışı bizim için başlamış olur ve bir zaman çizgisi içerisinde doğrusal olarak ilerlemek durumundayız haliyle sürekli olarak "anı" yaşamaktayız. Zamandan ve mekandan bağımsız olmak ise olmuş olan ve olacak olanı bilmek anlamına gelmekte. Yani bizim sonumuzun nereye varacağı daha yaratılmadan belli durumda.
    Fakat şimdiye kadar yazdıklarım bizim için yazılmış bir rol içinde oynuyoruz anlamına mı gelmekte ? Bir kısım ona inansa da büyük bir kısım için hayır ilgisi dahi yok ve bana göre de ikinci seçenek doğru olan. Biraz teorik fiziğe gidelim. Paralel evren kuramında yapılan ve yapılmayan her seçeneğin geçerli olduğu sonsuz sayıda evrenden söz edilir. Bu kuram gerçek olsa dahi biz sadece kendi yaşantımızı görebiliyoruz değil mi ? Yani sonsuz sayıda kararın ve neticesinde evrenden yanlızca bir tanesini görebiliyoruz çünkü zamana ve mekana bağımlıyız. İşte zamana ve mekana bağımlı olmasaydık o zaman bu sonsuz sayıda evrendeki sonsuz olasılığı da görebildiğimiz gibi yaptığımız seçimleri yaşadığımız mevcut evrenimizi de görebilir ve yaşayabilirdik. Yani buradaki kilit nokta olmuş olan ve olacak bütün olayları bilebilmek ile alakalı. İşte kader budur.
    Kısaca özetlersek bizi yaratan güç, sonsuz olasılıkların olduğu sonsuz paralel evrenleri izlediği için hali hazırda senin yapacağın seçimleri sen doğmadan dahi bilmekte. Fakat bu seçimleri yapıp yapmamak neticede senin kararına bağlı birşey neticede bu yüzden bu yaşamın adı bir sınav.
    Rolümüz bir yönetmen tarafından yazılmış bir sinema filmi çevirmiyoruz, tamamen doğaçlama tamamen irade ile verilen kararlar ile gelişen bir film çevirmekteyiz. Aradaki fark ise yönetmen bizim tamamen doğaçlama yapmamıza izin vermekte ama filmin nasıl sonuçlanacağını daha filmi çekmeye başlamadan bilmekte.

    Yukarıdaki mesaja birşey eklemek istiyorum. Allah Kuran'da sürekli gazabından korkulması gerektiğinden bahseder. Fakat aynı şekilde ne kadar merhamet sahibi olduğundan ve bağışlamak için adeta bahane aradığını, aynı günahı 100 kere işlesen dahi 100 kere tövbe edebileceğini ve asla umudunu kaybetmemen gerektiğini anlatır. Sonuç olarak inanç ve kişisel maneviyat meselesidir bu. Gerçek hayatta da konuştuğum çoğu kişi korkudan dolayı inanıldığını söylüyor. Herkesi bilemem tabiki fakat kendim için konuşabilirim. Tabiki Allah'tan ve onun gazabından, yüceliğinden korkuyorum. Hatta o gazabı gerçek anlamda düşündüğümde dehşete düşüyorum. Fakat bu gazaptan kurtulmamın tek yolunun Allah olduğunu da biliyorum ve bu beni rahatlatıyor çünkü inancımın temel noktası bu bahsettiğim dehşet ile korku değil tam tersine inancın bana kattığı huzur, Allah'a peygambere dine inanmanın mantıklı aksinin ise mantığıma uymaması, Allah'a duyduğum sevgi, kötü durumdayken ettiğim dua ve yakarmanın (şapkayı kaldıran tdk'nın ben..) verdiği huzur ve güven duygusu ve anlatamayacağım daha birçok manevi hissiyat nedeniyle Allah'a dine peygamberlerine inancım tam ve bunu severek yapmaktayım. Korku ve hatta korkudan zaman zaman dehşete düşmem ise inancımın bir gereği olarak peşinden gelmekte.

    Bu anlattığım şeyler inanmayan arkadaşlara ve hatta belki bazı inancı olan arkadaşlara da saçma gelebilir, benim açımdan problem değil ne şekilde düşündükleri. Dediğim gibi bu tamamen kişisel inanç-maneviyat meselesi. Yukarıda anlattığım şeyler nedeniyle yani kendi maneviyatım ve mantığım nedeniyle tek doğru inanç şekli budur benim için. Bu düşüncelere sahip olmayan birisine de neden bu düşüncelere sahip değilsin diyerek kızamam tabiki, dediğim gibi sonuçta olay "kişisel" ve bu nedenle kaderinizi kendiniz yazarsınız deniyor, adına sınav deniyor.

    Alıntıları Göster
    makaraya bak




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




    Hayır, Sınava direkt olarak müdahale var. Müdahale etmediğin birisini nasıl sınava tabi tutacaksın.

    Sınav deyince herkesin aklına sanırım yazılı sınav geliyor. Ancak öyle bir sınav değil bu. Yaratılan insanları düşün. Olimpiyat yarışlarını aklına getir. Hepsi sporcu ama farklı branşları var. İnsanlar da aynı. Kimi 3 adım atlamada sınavı geçmek için çabalıyor kimi 100 metre engelli. İşte, Yaratıcı burada kimin neyden sınava tabi tutulacağını belirlemiş. İşte insanların kaderi bu...

    Bu sınav-ceza-ödül konusunda A.Einstein en doğrusunuz söylemiş.

    " Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır. - A.Einstein "
    " Yarattıklarını cezalandıran ve ödüllendiren ya da bizim yaşayacağımız bir irade türüne sahip bir tanrı düşünemiyorum. Bedensel ölümden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne ne inanırım, ne de inanacağım. - A. Einstein "

    Binlerce galaksiyi ve milyarlarca yıldızı yaratan bir tanrı oturup kadının eteğiyle, ayağıyla, başıyla uğraşacak, yarattığı küçüçük oyuncaklarını korkutarak yada kadınlar vaat ederek onlardan ahlaklı olmalarını bekliyecek, burada zaten kadınları dikkate almamış tamamen erkek isteklerine göre hareket eden bir tanrı mantığı vardırki, bu devrin akıl ve mantığıyla çelişen bir tanrı tanımıdır.

    Çok kısa yanıtlamaya çalışayım.

    Siz Albert Einstein'ın söylediği sözlerin bu anlamda bilimsel olduğunu söyleyebilir misiniz? Hayır. Bunu kimse söyleyemez. İspatı olmayan bir şey için bunu özellikle "dogmatik" diye red edilen bir görüşün karşısına değer olarak koymanız da mümkün değil.

    Kabul edilmeyen İslam kuralları mıdır? Allah kavramı mıdır?

    Örneğin sizin verdiğiniz örnekten yola çıkalım. Kadın, içki, kumar, faiz gibi gündelik hayatın içine işlemiş konuları çıkarttığınızda dünyadaki hemen tüm insanların bu dine ikrar etmese de mensup olduğunu söyleyebilir misiniz ? Ben söyleyebilirim rahatlıkla.

    Örneğin Yahudi ve Hristiyanlarda örtünmek ile ilgili çok ciddi kuralları olmasına rağmen bunlar konuşulmaz. Veya cafein tüketmeyen Hristiyanlar da pek sık konuşulmaz. Çünkü bu işin temelinde Yaratıcının koyduğu kuralların kişilerin istek ve davranışlarına ters düşüp düşmediği vardır.

    Basit bir şekilde düşünecek olursak "köpek" eğitimlerine bakın. İstediğiniz komutları yerine getirdiğinde köpekler ödüllendirilir hata yaptıklarında cezalandırılır. Halınızın üzerine kocaman bir pislik konduran köpeğinizi cezalandırmaz mısınız?

    Şimdi koskoca "Kankokan" bir uyuz köpekle mi uğraşacak desek ne dersiniz? Çünkü bunlar bize böyle öğretildi. Ancak hayvanın doğası gereği orayı pislemesinden gayet daha normal ne olabilirdi ki? İşte burada "eğitimli köpek" "eğitimsiz köpek" ayrımına gider olay.

    Sonuçta bir sınav olacaktır ve elbet kuralları da olacak ki, biz de ona göre hesap verelim. Kadının açık, kapalı gezmesi veya diğer farklı olaylar. Oysa eğer Allah inancı var ise, Einstein şunu bilmeli ki cennette olmamasının nedenlerinden birisi basit bir meyve ağacından meyve yemek.

    Düşünsene kendini, yıllarca merkez bankası içerisindesin ve trilyonları basıyorsun ama bin tl maaşla eve gidiyorsun. O zaman bu adaletsizliği kanun koyucular da fark etmeli ve eğer sen oradan para çalarsan seni cezalandırmamalı.

    Ne yani şimdi koskoca Devlet ki 1 Trilyon Dolar a doğru giden GSMH de senin çaldığın 1000 TL için neden uğraşsın?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader ile imtihan çelişmektedir. Birinden biri olamaz!





  • quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan
    Cennet ve çehennemin var olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?

    gözle görülmeyen şeylere veya duyduğunuz haberlere,bilgilere sizler de inanıyorsunuz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: Nürnberger

    Kader diye bir şey yoktur demek daha kolay değil mi? Allah elbet kötüleri cezalandıracak. Fakat bunu insanın kendi tercihine bırakmıştır. Dolayısı ile sınava müdahalesi sözkonusu olamaz!




    Hayır, Sınava direkt olarak müdahale var. Müdahale etmediğin birisini nasıl sınava tabi tutacaksın.

    Sınav deyince herkesin aklına sanırım yazılı sınav geliyor. Ancak öyle bir sınav değil bu. Yaratılan insanları düşün. Olimpiyat yarışlarını aklına getir. Hepsi sporcu ama farklı branşları var. İnsanlar da aynı. Kimi 3 adım atlamada sınavı geçmek için çabalıyor kimi 100 metre engelli. İşte, Yaratıcı burada kimin neyden sınava tabi tutulacağını belirlemiş. İşte insanların kaderi bu...

    Bu sınav-ceza-ödül konusunda A.Einstein en doğrusunuz söylemiş.

    " Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır. - A.Einstein "
    " Yarattıklarını cezalandıran ve ödüllendiren ya da bizim yaşayacağımız bir irade türüne sahip bir tanrı düşünemiyorum. Bedensel ölümden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne ne inanırım, ne de inanacağım. - A. Einstein "

    Binlerce galaksiyi ve milyarlarca yıldızı yaratan bir tanrı oturup kadının eteğiyle, ayağıyla, başıyla uğraşacak, yarattığı küçüçük oyuncaklarını korkutarak yada kadınlar vaat ederek onlardan ahlaklı olmalarını bekliyecek, burada zaten kadınları dikkate almamış tamamen erkek isteklerine göre hareket eden bir tanrı mantığı vardırki, bu devrin akıl ve mantığıyla çelişen bir tanrı tanımıdır.

    Çok kısa yanıtlamaya çalışayım.

    Siz Albert Einstein'ın söylediği sözlerin bu anlamda bilimsel olduğunu söyleyebilir misiniz? Hayır. Bunu kimse söyleyemez. İspatı olmayan bir şey için bunu özellikle "dogmatik" diye red edilen bir görüşün karşısına değer olarak koymanız da mümkün değil.

    Kabul edilmeyen İslam kuralları mıdır? Allah kavramı mıdır?

    Örneğin sizin verdiğiniz örnekten yola çıkalım. Kadın, içki, kumar, faiz gibi gündelik hayatın içine işlemiş konuları çıkarttığınızda dünyadaki hemen tüm insanların bu dine ikrar etmese de mensup olduğunu söyleyebilir misiniz ? Ben söyleyebilirim rahatlıkla.

    Örneğin Yahudi ve Hristiyanlarda örtünmek ile ilgili çok ciddi kuralları olmasına rağmen bunlar konuşulmaz. Veya cafein tüketmeyen Hristiyanlar da pek sık konuşulmaz. Çünkü bu işin temelinde Yaratıcının koyduğu kuralların kişilerin istek ve davranışlarına ters düşüp düşmediği vardır.

    Basit bir şekilde düşünecek olursak "köpek" eğitimlerine bakın. İstediğiniz komutları yerine getirdiğinde köpekler ödüllendirilir hata yaptıklarında cezalandırılır. Halınızın üzerine kocaman bir pislik konduran köpeğinizi cezalandırmaz mısınız?

    Şimdi koskoca "Kankokan" bir uyuz köpekle mi uğraşacak desek ne dersiniz? Çünkü bunlar bize böyle öğretildi. Ancak hayvanın doğası gereği orayı pislemesinden gayet daha normal ne olabilirdi ki? İşte burada "eğitimli köpek" "eğitimsiz köpek" ayrımına gider olay.

    Sonuçta bir sınav olacaktır ve elbet kuralları da olacak ki, biz de ona göre hesap verelim. Kadının açık, kapalı gezmesi veya diğer farklı olaylar. Oysa eğer Allah inancı var ise, Einstein şunu bilmeli ki cennette olmamasının nedenlerinden birisi basit bir meyve ağacından meyve yemek.

    Düşünsene kendini, yıllarca merkez bankası içerisindesin ve trilyonları basıyorsun ama bin tl maaşla eve gidiyorsun. O zaman bu adaletsizliği kanun koyucular da fark etmeli ve eğer sen oradan para çalarsan seni cezalandırmamalı.

    Ne yani şimdi koskoca Devlet ki 1 Trilyon Dolar a doğru giden GSMH de senin çaldığın 1000 TL için neden uğraşsın?

    Sayın @X Files

    Elbette bugün bende kendimi herhangi bir dinin elçisi olarak tanıtıp insanlara söz geçirmeye kalksam, çok basit krişe olmuş ahlak kurallarını tanrıdan geliyor diyerek insanlara sunar insanların güvenini kazanırdım, heleki daha çok erkeklerin egemen oldukları bir toplumda erkeklerin hoşlarına gidecek, onurlarına okşuyacak ahlak kuralları getirirdim, semavi dinlerdede farklı bir durum söz konusu değildir, herzaman dinlerde güzel olan taraflara bakıp işte bu tanrısal denmiş diğer taraflar bertaraf edilmiştir, kadının örtünmesi erkeklerin çoğuna mantıklı gelirken, kadını dövebilirsiniz, 2 kadının şahitliği 1 erkek eder, erkekler kadınlara üstün kılındı şeklinde olan kadınları 2. sınıf insan katagorisine iten ahlak kuralları görmezden gelinir ( ayrıca parantez içinde belirteyim, başörtüsü denilen olay Sümer rahibelerinin diğer kadınlardan ayrılmaları için başlarının örtülmesinden ibaret, bu ortadoğuda toplumlar arası etkileşimlerle dinlere kadar yansımıştır, herhangi bir tanrıya ihtiyaç olmadan zaten birçok toplumda vardı, tabiki diğer Dünya ülkelerinde esamesi okunmaz. )

    Benim dinim bana senin dinin sana diyen bir din, kuvvetlenip ordusunu kuvvetlendirince ayetler farklılaşmış inanmayanları bulduğunuz yerde öldürün şekline dönüşmüştür, bugün insanlar farklı görüşten insanlara saygı duyuyorlar fakat semavi dinlerin içinde farklı görüşe sahip insanlara onlarca hakaret vardır, hayvanlar, eşek sesliler, kafirler, hayvandan aşağılıklar, cehennem odunları vs..vs.. Farklı şekillerde o devirlerde evlatlığının eşiyle evlenmenin ahlaksız görüldüğü halde bunu serbest bırakan, aynı zamanda yaşca küçük kızlarla evlenmeyi destekleyen ayetler, cariyeciliği ve köleliği savaş ganimeti olarak görüp insanları savaşa teşvik eden ayetler, vede bunlar gibi pekçok benim ahlak anlayışıma ters kurallar barındırır semavi dinler, benim ahlaklı biri olmak için ne kadere, ne cennet-çehenneme, nede bir tanrıya ihtiyaçım var, diğer canlılara göre çok daha fazla gelişmiş bir beynimiz var sadece bunu kullansak yeterli, sadece dizlerimizin üzerinde tanrıya yakarmanın toplumlara birşey kazandırmadığı bugünkü medeni devletlerin durumlarından belli.

    Che Guevara'nın da dediği gibi " Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim "




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    Sayın @X Files

    Elbette bugün bende kendimi herhangi bir dinin elçisi olarak tanıtıp insanlara söz geçirmeye kalksam, çok basit krişe olmuş ahlak kurallarını tanrıdan geliyor diyerek insanlara sunar insanların güvenini kazanırdım, heleki daha çok erkeklerin egemen oldukları bir toplumda erkeklerin hoşlarına gidecek, onurlarına okşuyacak ahlak kuralları getirirdim, semavi dinlerdede farklı bir durum söz konusu değildir, herzaman dinlerde güzel olan taraflara bakıp işte bu tanrısal denmiş diğer taraflar bertaraf edilmiştir, kadının örtünmesi erkeklerin çoğuna mantıklı gelirken, kadını dövebilirsiniz, 2 kadının şahitliği 1 erkek eder, erkekler kadınlara üstün kılındı şeklinde olan kadınları 2. sınıf insan katagorisine iten ahlak kuralları görmezden gelinir ( ayrıca parantez içinde belirteyim, başörtüsü denilen olay Sümer rahibelerinin diğer kadınlardan ayrılmaları için başlarının örtülmesinden ibaret, bu ortadoğuda toplumlar arası etkileşimlerle dinlere kadar yansımıştır, herhangi bir tanrıya ihtiyaç olmadan zaten birçok toplumda vardı, tabiki diğer Dünya ülkelerinde esamesi okunmaz. )

    Benim dinim bana senin dinin sana diyen bir din, kuvvetlenip ordusunu kuvvetlendirince ayetler farklılaşmış inanmayanları bulduğunuz yerde öldürün şekline dönüşmüştür, bugün insanlar farklı görüşten insanlara saygı duyuyorlar fakat semavi dinlerin içinde farklı görüşe sahip insanlara onlarca hakaret vardır, hayvanlar, eşek sesliler, kafirler, hayvandan aşağılıklar, cehennem odunları vs..vs.. Farklı şekillerde o devirlerde evlatlığının eşiyle evlenmenin ahlaksız görüldüğü halde bunu serbest bırakan, aynı zamanda yaşca küçük kızlarla evlenmeyi destekleyen ayetler, cariyeciliği ve köleliği savaş ganimeti olarak görüp insanları savaşa teşvik eden ayetler, vede bunlar gibi pekçok benim ahlak anlayışıma ters kurallar barındırır semavi dinler, benim ahlaklı biri olmak için ne kadere, ne cennet-çehenneme, nede bir tanrıya ihtiyaçım var, diğer canlılara göre çok daha fazla gelişmiş bir beynimiz var sadece bunu kullansak yeterli, sadece dizlerimizin üzerinde tanrıya yakarmanın toplumlara birşey kazandırmadığı bugünkü medeni devletlerin durumlarından belli.

    Che Guevara'nın da dediği gibi " Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim "


    Ben buradan çıkarttığım sonuç şu ki, Ya dinlerin söylemlerini yeteri kadar iyi anlayamamışsınız veya size açıklamaya çalışan, anlatan kişiler farklı şeyler anlatmışlar.

    Örneğin kadınları 2. plana atmaktan bahsederken, Dünya hayatında ki insanların semavi dinlerin getirdikleri temel vaat olan Cennet, İslam Peygamberine sorulduğunda defalarca neden Anaların ayakları altındadır demiştir de, Peygamberin, babanın veya din görevlilerinin, camilerin şuyun buyun dememiştir.

    Kadını bundan daha fazla nasıl onore edebiliriz ki? Örtünme sadece kadınlara has bir şey değil erkeklere de emredilen bir durumdur ancak bölgesel olarak kapatılması gereken yerler kadında daha fazla olduğu için sanki sadece kadına bir örtünme emri gelmiş gibi gözükmekte. Oysa aynı emir erkeğe de gelmiştir. Ama örtünme sadece kadına has gibi anlatılmakta.

    Müslüman sadece Allah'a, oda Allah'ın işaret ettiği yöne doğru namaz kılarken Kıyam, Secde ve Rüku'da durur. Yani ne bir saygı duruşu ne de başka bir kul veya meta için diz de çökmez, yere de kapanmaz. İran Kralı olacaktı sanırım Kisra'nın sarayına "eşekle" giden tek bir Müslüman sahabenin nasıl davrandığını okuyunuz. O zaman Che'nin mi, yoksa o sahabenin mi daha cesur olduğunu göreceksiniz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    Sayın @X Files

    Elbette bugün bende kendimi herhangi bir dinin elçisi olarak tanıtıp insanlara söz geçirmeye kalksam, çok basit krişe olmuş ahlak kurallarını tanrıdan geliyor diyerek insanlara sunar insanların güvenini kazanırdım, heleki daha çok erkeklerin egemen oldukları bir toplumda erkeklerin hoşlarına gidecek, onurlarına okşuyacak ahlak kuralları getirirdim, semavi dinlerdede farklı bir durum söz konusu değildir, herzaman dinlerde güzel olan taraflara bakıp işte bu tanrısal denmiş diğer taraflar bertaraf edilmiştir, kadının örtünmesi erkeklerin çoğuna mantıklı gelirken, kadını dövebilirsiniz, 2 kadının şahitliği 1 erkek eder, erkekler kadınlara üstün kılındı şeklinde olan kadınları 2. sınıf insan katagorisine iten ahlak kuralları görmezden gelinir ( ayrıca parantez içinde belirteyim, başörtüsü denilen olay Sümer rahibelerinin diğer kadınlardan ayrılmaları için başlarının örtülmesinden ibaret, bu ortadoğuda toplumlar arası etkileşimlerle dinlere kadar yansımıştır, herhangi bir tanrıya ihtiyaç olmadan zaten birçok toplumda vardı, tabiki diğer Dünya ülkelerinde esamesi okunmaz. )

    Benim dinim bana senin dinin sana diyen bir din, kuvvetlenip ordusunu kuvvetlendirince ayetler farklılaşmış inanmayanları bulduğunuz yerde öldürün şekline dönüşmüştür, bugün insanlar farklı görüşten insanlara saygı duyuyorlar fakat semavi dinlerin içinde farklı görüşe sahip insanlara onlarca hakaret vardır, hayvanlar, eşek sesliler, kafirler, hayvandan aşağılıklar, cehennem odunları vs..vs.. Farklı şekillerde o devirlerde evlatlığının eşiyle evlenmenin ahlaksız görüldüğü halde bunu serbest bırakan, aynı zamanda yaşca küçük kızlarla evlenmeyi destekleyen ayetler, cariyeciliği ve köleliği savaş ganimeti olarak görüp insanları savaşa teşvik eden ayetler, vede bunlar gibi pekçok benim ahlak anlayışıma ters kurallar barındırır semavi dinler, benim ahlaklı biri olmak için ne kadere, ne cennet-çehenneme, nede bir tanrıya ihtiyaçım var, diğer canlılara göre çok daha fazla gelişmiş bir beynimiz var sadece bunu kullansak yeterli, sadece dizlerimizin üzerinde tanrıya yakarmanın toplumlara birşey kazandırmadığı bugünkü medeni devletlerin durumlarından belli.

    Che Guevara'nın da dediği gibi " Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim "


    Ben buradan çıkarttığım sonuç şu ki, Ya dinlerin söylemlerini yeteri kadar iyi anlayamamışsınız veya size açıklamaya çalışan, anlatan kişiler farklı şeyler anlatmışlar.

    Örneğin kadınları 2. plana atmaktan bahsederken, Dünya hayatında ki insanların semavi dinlerin getirdikleri temel vaat olan Cennet, İslam Peygamberine sorulduğunda defalarca neden Anaların ayakları altındadır demiştir de, Peygamberin, babanın veya din görevlilerinin, camilerin şuyun buyun dememiştir.

    Kadını bundan daha fazla nasıl onore edebiliriz ki? Örtünme sadece kadınlara has bir şey değil erkeklere de emredilen bir durumdur ancak bölgesel olarak kapatılması gereken yerler kadında daha fazla olduğu için sanki sadece kadına bir örtünme emri gelmiş gibi gözükmekte. Oysa aynı emir erkeğe de gelmiştir. Ama örtünme sadece kadına has gibi anlatılmakta.

    Müslüman sadece Allah'a, oda Allah'ın işaret ettiği yöne doğru namaz kılarken Kıyam, Secde ve Rüku'da durur. Yani ne bir saygı duruşu ne de başka bir kul veya meta için diz de çökmez, yere de kapanmaz. İran Kralı olacaktı sanırım Kisra'nın sarayına "eşekle" giden tek bir Müslüman sahabenin nasıl davrandığını okuyunuz. O zaman Che'nin mi, yoksa o sahabenin mi daha cesur olduğunu göreceksiniz.

    Alıntıları Göster
    Sayın @X Files

    Ben siz kurandan örnekler veriyorum siz diyorsunuz cennet annelerin ayakları altında demiş, söylenen sözlere bakarsak islam peygamberinin pekçok kadını kocalarına itaat etmedikleri için cehennemde gördüğünü söylediğide vardır, her şeyi bir kenara bırakın ve sadece gözlemlerinize bakın Hz.Hatice Mekkede ticaretle uğraşıyordu ve Mekke'nin ileri gelen zenginlerindendi aynı şekilde bu tip faliyetler içerisinde bulunan pekçok kadın vardı o devirde, islamın gelişinden sonra kadının düştüğü durum içler acısıdır, bugün M.K.Atatürk saolsun bizim ülkemiz hariç diğer islam coğrafyalarında kadın deveden değersiz, kocasından isinsiz evden çıkamıyor, doktora gidemiyor, denize giremiyor, hayatını simsiyah bir çarşafın altında Güneş'in en bol olduğu coğrafyada D vitamininden noksan bir şekilde sürdürüyor, ama diyeceksinizki ordaki gerçek islam değil, ordaki değil burdaki değil, gerçek islam nerde sayın X Files ?




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.