Şimdi Ara

Kader Saçmalığı (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
206
Cevap
1
Favori
4.063
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
12 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    “Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.” Carl Sagan. Ve bu kadar felsefeye vurmana gerek yok cümleleri anlaşılmaz yazınca ve herkes tarafından bilinen kelimeler varken bilinmeyenleri yazınca daha zeki olmuyorsun ;) Felsefeyi Anlam karmaşalı cümlelerden ibaret sanıyorsunuz.Neyse. Kader çelişkidir. Eğer irade varsa kader yoktur, kader varsa irade yoktur. sana Açıklayabildiğim kadar basit bir şekilde Açıklıyorum:
    1) Tanrı varsa herşeyi bilendir
    2) İnsanların Özgür iradesi ya vardır ya yoktur
    3) Eğer bir durum, gerçekleşmeden önce kesin olarak biliniyorsa, bu gerçekleşecektir. (Gerçekleşmezse kesin olmaz)
    4) Eğer tanrıya inanmayışımız biz daha ortada yokken biliniyorsa bu gerçekleşecektir
    5) İrademiz varsa inanıp inanmamayı seçebiliriz
    6) Fakat inanmayışımız tanrı tarafından kesin olarak seçildiği için irade kapsamına girmez
    7) Dolayısıyla ya irade yoktur ya da tanrı herşeyi bilmiyordur
    8) Tanrı herşeyi bildigine göre irade yoktur
    9) Dolayısıyla insan iradesine bağlı, ölümden sonra yaşam vaad eden hiçbir görüş gerçek olamaz




  • İlgi için teşekkür ederim.

    Kader çok değişik bi konu. Bu yüzden bi çok değişik açılım söz konusu. Tal ile satranç oynuyorum diyelim. Tal 50 türlü farklı açılış yapıp her seferinde beni yense bu da bi kaderdir mesela ancak kendisi dahi mat edene kadar bu kaderin gerçekliği konusunda şüphe içindedir.

    ............

    İlahi kudret her şeyi bilmez. Yani milyarlarca şeyi bilmez bilemez ve hatta bu bilinmeyenleri öğretme çabasındaki insana da gazaplıdır. İlahi kudret ölümü isyanı yemeyi içmeyi aile hayatını bisiklete binmeyi karpuz kabuğundan gemiler yapmayı tabutta rovaşata atmayı ve akla gelen insana dair binlerce şeyi bilmez.

    Bu durum iradeyi açıklar zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 4 Mart 2019; 14:6:8 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kaderin farklı bi açılımı daha var.

    arnoldla kapıştık sene 1977 olsun. hasbelkader arniyi yıktım yere zıpladım üstünde diyelim. ben bu işi ömrü hayatımda sadece bir kere yapabilirdim ve yaptım diyelim. mesela gs real madridi şampiyonlar şampiyonu karşılaşmasında 2000 senesinde yendi. bunu bi daha yapamayacağı açık veya şimdiye kadar da yapamadı zaten.

    yani kader denen şey görünenin bilinenin olağanın dışına çıksa da kaza eden bir yapı. hasbelkader kitapta bir hata bulduğunu düşündün ancak bilinmeli ki kader kaza ettiğinde o bulduğun şeyin aslında sana ait olan bir edebi açmadığını göreceksin.

    mesela kitapta ALLAHU teala denen zatın anne denen kavramla çok ciddi ilgisi var. şimdi ben bu durumu ispat edebileceğim gibi çok farklı bir şeyi de ispat edebiliyorum. elif aslında neyi imalar. lamelif neyi imalar. güzel(yuvarlak olan) he neyi imalar biliyorum.

    bu durum ilahın ismini kötülemediği insanın neye taptığını onu kırmadan anlattığı ölçüde edebi bir tavırdır. yani ilahiyat edeb demiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 4 Mart 2019; 14:57:6 >




  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    Ben teşekkür ederim seviyeli oldugun için. İlahi kudret herşeyi bilendir eğer ilahi kudret herşeyi bilmez dersen islamı yalanlarsın ve tabi allahın sıfatlarını da. ilim sıfatı, basar sıfatı, iradet sıfatı ile çelişir.

    İlim Sıfatı: Allah’ın (c.c.) her şeyi bilmesi, ilminin her şeyi kuşatması demektir. Allah (c.c.) her şeyi bilir ve O’nun bilmesi mahlûkatın bilmesi gibi değildir.

    Basar Sıfatı: Allah’ın (c.c.) her şeyi görmesidir. Allah (c.c.) görür. Aletsiz ve şartsız görür ve O’nun görmesi göz ile değildir.

    İrâdet Sıfatı: Allah’ın (c.c.) dilemesi vardır. Allah (c.c.) dilediğini yaratır. Her şey O’nun dilemesi ile var olur.

    ilim sıfatına göre ilahi nin kudreti ve ilimi herşeyi kuşatır öncesinde bilmediği hiçbir şey var olamaz bu sebepledir ki kader aslında ilahi nin bildiği bilgiden ibarettir özgür irade olamaz çünkü varlığı yaratmadan önce onun sonunu bilir ve cehennemi onu göndermek için yaratır onu da cehenneme göndermek için yani aslında biz yaratıldıysak tanrının bizi cennete veya cehenneme göndermesi içindir ve o nereye gideceğimizi biliyor. bunu değiştiremeyiz eğer değiştirirsek tanrının bildiği bilgi yanlıştır ve yanlışsa tanrı, tanrı değildir.

    Basar sıfatına göre ilahi varlık her şeyi görür ve onun görmesi göz ile değildir bu doğrudan ilim sıfatıyla alakalı

    İradet sıfatına göre her şey tanrının dilemesi ile olur. en can alıcı nokta tam da burası. bir kadın karşımıza çıkar(tanrını dilemesi), o kadın bizi ereksiyona sokar(kadının konuşması ve bizim ereksiyona girmemiz tanrının dilemesi), o kadınla yatarız ve zina yapmış oluruz(bu allahın dilemesi) ve allah bunun için bizi cezalandırır. kader ve kaza çelişkisi budur işte, özgür iradenin olmadığının kanıtıda tam budur kuranda açık açık bu bastırılarak söylenir yani bir sineğin kanat çırpması bile allahın dilemesiyle olur. allah mı diliyor yoksa biz mi özgür irademizle yapıyoruz? eğer allah diliyorsa özgür irade yoktur ve kader saçmalıktan ibarettir, eğer allah dilemiyorsa sıfatlar yalanlanır ve kuran ayetleri yalanlanır. her iki türlü de islamın başlı başına bir çelişki oldugunun kanıtı ortaya çıkar




  • Bu konu İslam'daki kilit noktalardan biridir. Kuran perspektifinden baktığımızda yaptığımız bütün işler Allah'a aittir. Mesela düşmanı öldüren veya savaşta ok atan aslında Allah'tır.

    "Ve şunu iyi bilin ki, ey mü'minler! Düşmanı öldüren siz değildiniz, Allah'tı onları öldüren. Onlara attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı..." (Enfal, 17)

    Fakat gelenekçi Müslümanlara bakarsanız onlar Allah'ın dışında insanların özgür iradeleri olduğuna vehmetmişlerdir, oysa Kuran'da bunun aksi yazmaktadır. Nasıl ki cehenneme girenin çıkmasının mümkün olmadı Kuran'da yazmasına rağmen gelenekçiler biraz yandıktan sonra çıkılacağına hükmediyorlarsa, bu konuda da Kuran'ın zıttını söylemektedirler.

    Oysa Kuran'da şöyle denilmektedir.

    "Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah; Alim, Hakim olandır." (İnsan, 30)

    Yani açıkça bizim eylemlerimizin bile ötesinde manevi olan dileklerimiz, karar ve isteklerimiz de Allah'a aittir.

    Bu konu aslında bir Kuran mucizesidir. 1980li yılların başında Benjamin Libet ile başlayan davranışsal deneyler serisi düzenlenmiştir. Bu deneylerden 2013 yılında yapılan en son deneyde, insanların beyinlerinde verdikleri kararların 300 milisaniye önceden "kaynağı belirsiz bir yerden" gönderildiği tespit edilmiştir.

    Bu konuyu Bilim ve Ütopya dergisinin birkaç yıl önceki sayılarından birinde bir Doç. hanım anlatmıştı.

    Yani Kuran'a göre kader anlayışı tamamen Allah'ın dilemesi ile olan olaylara denir, insanlardaki cüzzi irade denilen şey ise bir sanıdır, insan gölge varlık olduğu için kendisi karar veren olduğunu sanarak hayatına devam eder.

    Bu konunun devamını merak eden kardeşlerimiz olursa açıklamaya devam edebilirim.




  • e92v8 kullanıcısına yanıt
    Cevabınız için teşekkür ederim.

    İlahi kudretin ölümü ya da aile hayatını deneyimlediğini düşünmem. Yani biliyorsa denirken biz, bizce yaşanan türevleri değil demesi gerekir ki bu iradeyi açıklar zaten. Yani bizim aile hayatımız ya da ölümümüz kendi irademizdedir denmeli.

    Bu bu kadar mutlak olmayabilir belki ancak ilahi kudretin bilmesi ile alakasız durumları onun ismi ile anmak zaten alakasız bir oluşun varsayım kabul edilmesini İslam dışılıkla ithama sebebiyet verir.

    İlahi kudret ölümü ne bizim anladığımız manada ne de sair anlamda mutlak olarak bilmez. Bunun aksi ilahın bi zamanlar insanmış gibi davrandığı bi alemi hasıl eder ki bu durum mümkün değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 4 Mart 2019; 17:6:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • prf23 P kullanıcısına yanıt
    İlahi kudretin öldürmesi denen şey illete tabi kılınmış halde iken illetin fiili sonucunda hasıl olan şey paylaşıma açıktır.
    Silaha sen adam öldürmedin dediğinizde bu anlaşılabilir bir şey iken bu işi yapanın, silahı fiili bakımından şerik kıldığı da aşikar. Silahın iradesi yoktur zira savaş halidir ancak savaş bitince kısasa tabidir dersek, her kim ki savaş hali olmaksızın bir cana kastederse bunu da ilah yaptı diyebilir mi?

    Sonuçta aynı kişinin şer'i olan halden mer'i olan hale geçişte ilahın varlığı Birliği ve fakat paylaşımsız olduğu bir alanda da iradesi vardır denir.

    Dışarıda dolaşıyordu ve birini öldürdü bunu muhakkak ilah yapmıştır dedi. Bu durum içselleşmiş bi potansın su yüzüne çıkması olabilir ancak ilahi kudreti dahi aşar şekilde kabullerle de bi yere varılamaz demek lazım.

    Yani iradeyi ilah için kullanma ve kullanmama halleri hal gereği her iki hali de kapsar şekilde irade içerir zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 4 Mart 2019; 17:43:46 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bak Allah bizim ileride ve geride ne yapacağımızı bilir,ancak bunu Allah seçmez.İnsanın iradesi karar verir.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    İlahi kudret zaten ölümü ya da aile hayatını deneyimlemez, çünkü kuranda ilahi kudretin insan olmadığı ve yaşayan mahlukatların hiçbirine benzemediği yazar. "Yani biliyorsa denirken biz, bizce yaşanan türevleri değil demesi gerekir ki bu iradeyi açıklar zaten. Yani bizim aile hayatımız ya da ölümümüz kendi irademizdedir denmeli." demişsin bence de öyle denmeli ki eğer öyle denirse ortada sorun kalmaz ama öyle denilmediği için(ne kuranda nede hadislerde) ortaya çelişkiler çıkıyor. "İlahi kudret ölümü ne bizim anladığımız manada ne de sair anlamda mutlak olarak bilmez" demişsin kardeşim sen şuan ayetleri ve allah sıfatlarını inkar ediyorsun. senin söylediğinin tam aksine kuranda ve bütün islami kaynaklarda istisnasız hepsinde allahın herşeyi kapsayan bir ilmi vardır ve o herşeyi bilir deniliyor. allahın bilmediği veya gözlemleyemediği tek bir şey bile yoktur (kurana ve islami kaynaklara göre). bu yüzden islamda çelişkiler doğuyor




  • Kendinle çelişiyorsun kardeşim. bir şey önceden mutlak biliniyorsa o şey değişmez. üstte yazdım okumamışsın demek
    1) Tanrı varsa herşeyi bilendir
    2) İnsanların Özgür iradesi ya vardır ya yoktur
    3) Eğer bir durum, gerçekleşmeden önce kesin olarak biliniyorsa, bu gerçekleşecektir. (Gerçekleşmezse kesin olmaz)
    4) Eğer tanrıya inanmayışımız biz daha ortada yokken biliniyorsa bu gerçekleşecektir
    5) İrademiz varsa inanıp inanmamayı seçebiliriz
    6) Fakat inanmayışımız tanrı tarafından kesin olarak seçildiği için irade kapsamına girmez
    7) Dolayısıyla ya irade yoktur ya da tanrı herşeyi bilmiyordur
    8) Tanrı herşeyi bildigine göre irade yoktur
    9) Dolayısıyla insan iradesine bağlı, ölümden sonra yaşam vaad eden hiçbir görüş gerçek olamaz
  • selamun aleyküm ben geldim.


    şimdi bakın, bir kişi kendisine en yakın olan kişiden gelen tebliğ, bilgi, doğru, yanlış vb her türlü veriyi kabul veya ret edebilir. konu kader olduğ için, kadere ait bilginin nereden geldiğini bilmeyen için yazıyorum.

    islamın şartı beş, imanın şartı ise altı olup bu altı şarttan biri de kaza ve kadere imandır. imanın şartının altı olduğunu islam dini ve peygamberi tebliğ ediyor. bunu niye yazdım, kaderin varlığı tebliğ eden bir prygamber ve o da beşerdir, yani insandır. bir insanın bir başka insana gerçekleri ve doğruları aktarması onun inanmasına veya inanmamasına, inanıyorken inancının daha da pekişmesine veya inanmıyorken de inançsızlığının daha da körüklenmesine vesile olabilir. (buna tek güç yetirecek olan da yaradandır) bu bir gerçek çünkü benim yazdıklarıma itiraz edecek olan birinin çıkacağını bildiğim için bu kişi itirazını yaptığı anda, hiçbir güç ve kudretin baskısı altında kalmayıp, kendi hür ve özgür iradesiyle bu sayfada, sahip olduğu ideoloji ve görüş çerçevesi altında yine bildiklerini, kabul ettiklerini yazacaktır. peki bu nedir? bu bir iradedir. ha kader yok diyen için de irade var mıymış? evet yine var.

    o halde tartışılacak olan konu kader değildir. irade de değildir. hangi bilgiyi hangi şartlar altında, kimden neye istinaden, hangi ideolojiye veya görüşe göre, ne zaman ve neden kabul etmiş olmanız tartışmaya ve araştırma yapılmasına daha doğru bir harekettir. kader saçmalığı diyerek konu başlığı açmak tartışmak demek değildir. bilgi eksikliğinden kaynaklı, kabul etmemiş olduğunuz bir bilgiye karşı kör ve sağır olarak yapılan bir sataşmadır.

    şimdi araştıracak olan için yazalım. islamı kabul eden bilir veya bilmedilir ki, insanın yaradanı ile olan anlaşması kalubela' da rabbine verdiği söz ile başlar. ben sizin rabbiniz değil miyim? bu soruya verilen her evet sen bizim rabbimizsin cevabı ile tahakkuk eder. yani anlaşma başlar. hatırlamıyorum diyen olacak. uykuya dalarken ne zaman uykuya geçtiğini hatırlayan veya doğduğu anı hatırlayan var mı? söz alındı ve herkes ne diyelim vefat ettirildi. verişlen söze istinaden yepyeni bir yaratılış.. herkesin hangi sözü ne şekilde ve nasıl verdiğini bilen var mı? kimse bilemez. bunu bir tek yaradan bilir. o halde herkesin vermiş olduğu o sözün nasıl tecelli ettiğini dünyada herkes görecek ve bilecek. yani herkes kendisini bilecek hür ve cüzi iradessiyle yani yaradanın hakimiyeti altında. herkes verdiği söze uygun hareket ediyor olacak allahualem. o zaman kim kader yok diyebilir ki? herkes kendi kaderini çiziyor ve yaşıyor olacak. buradaki en önemli nokta kaderin bir sahibinin olduğu ve başındna sonuna herşeyi biliyor oldıuğudur. çünkü zaman ve mekan insana mahsustur. yaradan için zaman ve mekan yoktur. ha niye böyle bir ikinci yaratılış oldu derseniz, buna bir çok şey söylenip örnek verilebilir. benim bildiğim yeryüzünde insanın başarmış olduğu herşey Allah' ın gücüne ve kudretine alamettir. ikinci ölümden sonraki diriliş de bambaşka bir yaratılışladır ki buna da tek güç yetirecek olan da yine yaradandır.

    şimdi geldik yeni bir konuya. kabul edenler ve etmeyenler. bak yine karar verme noktası ve yine herkes kendi özgür ve hür ifadesiyle kararını verecek. bunu da tarih yazacak. yeniler eskilere bakınca kadere bak diyecek. bir gün gelecek eskiler de kendinden sonra gelenler için şunun kaderine bak diyecek..




  • aslında daha kısa cümlelerle herşeyi ifade etmek de mümkün. yukarıdaki yazıyı okumayanlar için yazayım onu da:


    herkesin ne yaşayacağını bilen (kader), herkesin yaşayacağına dilediği zamanda dilediği şekilde müdahale etmesine sahip olabilen (kaza) bir gücün kudretin varlığını anlamak, ona teslim olmak yerine neden inkara düşüp onun tek bir güç olduğunu kabul etmezsiniz ki? hal bu ki size hiçbir zorluk dilemez aksine kolaylık edip, karşılıksız yardım etmekte iklen neden nankörlük etmeye devam ediyorsunuz? bu neden sizin gücünüze, zorunuza gidiyor?




    Allah kimseye zulmetmez. insanlar kendi yaptıklarıyla birbirlerine zulm etmektedirler. işlerini kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaktalar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi The souls migration -- 4 Mart 2019; 20:23:40 >
  • e92v8 kullanıcısına yanıt
    İlgi için teşekkür ederim.

    Ben bunları kafamdan yazmadım. İlahi kudretin ölümü deneyimsel olarak bilmesi hayy gayyum sıfatı ile ters bi durum. Kendisinin biliyorum demediği hususları da ona tahvil etmek makul olmaz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: olasılıksız238

    Sanırım Boethius isimli filozof bu durumu şöyle açıklamıştı: Tanrı, zamanın dışında olduğu için zamanı bir bütün olarak kavrar, yani kişilerin her davranışını bilmesi, onların özgür iradesi olmadığı anlamına gelmiyor. Tanrı yaratır ancak zaman kavramı onda bizdeki gibi geçmiş-şimdi-gelecekten oluşmadığı için bütün olarak oluşları algıladığı için her şeyin geleceğinden (bize göre gelecek, ona göre gelecek diye bir şey yok) haberdardır. Ne kadar ikna edici bilmiyorum ama bu konudaki en makul açıklamalardan biri olduğu kesin.
    vay be bende çok uzun zaman düşündükten sonra biraz da internetteki fikirlerden buna yakın düşünmüştüm

    Allah zaman kavramının dışında bunu kavrayamamıştım çok uzun zaman

    yarattığı şeyin dışında ve ona tamamen hakim dolayısıyla konudaki gibi zamansal düşünmek insansı ve basit oluyor

    biliyorum ilk başta oturmuyor iyice kafa yormak lazım




  • ‘Kader’; ölçü, ilke, kural, düzen, takdir, ahenk demektir. Kur’an kader kelimesini hep bu anlamda kullanır.

    Elimizdeki geleneksel akait kitaplarındaki kader anlayışının Kur’an’daki kader kavramıyla bir ilgisi yoktur. O kitaplar yoluyla asırlardır taşınan ve bizlere öğretilen kader, Bakara suresi 104. ayetin tam tersine giden, sürüleşmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak için oluşturdukları Kur’an dışı bir anlayıştır.

    Bu anlayışla Müslüman kitlelerin getirilmek istendiği yerin ne olduğunu, İslam’ın temel kabulleri gibi benimsettirilen ‘ilkeler’den seçtiğimiz şu birkaç örnek çok iyi göstermektedir:

    1. Devlet başkanı, ahlaksızlık da zulüm de işlese azledilemez.
    2. Sapık ve zalim bir imamın peşine de olsa namazı cemaatle kılın.
    3. Dünya, müslümanın cehennemi, kâfirin cennetidir.
    4. Her insanın cennetlik veya cehennemlik olacağı, varlıklar âlemi yaratılmadan çok önce belirlenmiştir.

    İnanç manifestosunun içine sokulan bu Kur’an dışı hezeyanların tümü Emevî yalanıdır. Kur’an’dan hiçbir dayanakları yoktur. Kur’an bunların tümünün tersini söylemektedir.

    Elimizdeki akait kitaplarındaki kader anlayışının Kuran’daki kader kavramıyla bir ilgisi yoktur.

    Kur’an’da, bugün benimsenen şekliyle bir kader olmadığı gibi, “kadere iman” diye bir tâbir de yoktur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Peki, kadere iman nereden ve nasıl çıktı ve iman esasları arasına nasıl sokuldu?

    O tâbir, İslam inançlarının içine, bir hadise, daha doğrusu hadis diye ortalıkta dolaştıralan bir söze dayanı­larak sokulmuştur.

    Kader sözcüğü Kur’an’da 11 yerde geçmekte ve tümünde de “ölçü” anlamında kullanılmaktadır. Türkçe’deki “miktar” (Arapça özgün şekliyi mikdar) sözcüğü de ölçü anlamındadır ve kader kökündendir. Allah her şeyi bir Ölçüye göre yapıp yönetmekte­dir. Platon’un güzel deyimiyle “Tanrı hep geometri kullanmaktadır.” Her şeyin hazinesi onun katındadır ve O, o hazineden her şeyi belli bir ölçü içinde indir­mektedir. (Hicr, 21) Gökten su ölçüyle iner (Müminûn 18; Zühruf, 11); inen suyun yeryüzünde vadilerde dolaş­ması bile ölçüyledir. (Ra’d, 17) Topraktan pınarlar fış­kırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir öl­çüye göredir. (Kamer, 12)

    Tüm bu ölçüye bağlılıklar, kader kelimesi veya tü­revleri kullanılarak ifade edilmiştir. Ve bu ifadelerle önümüze konan kader kavramının temel amacı, insa­nın fiillerinin belirlenmiş olduğunu değil, varlık ve oluşta keyfilik ve rastlantının bulunmadığını göstermektedir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kur’an, kader kavramıyla varlık ve oluşta tesadüfün değil, ölçü ve bilincin egemen oldu­ğuna dikkat çekmek peşindedir.

    Kur’an, kader kavramıyla “sünnetullah” da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir. Bu kullanım, şu ayetlerde herkesin anlayabileceği açıklık­tadır: Ra’d, 8, 17; Hicr, 21; Müminûn, 18; Ahzâb, 38; Şûra, 27; Zühruf, 11; Kamer, 49; Talâk, 3; Mürselât, 22) Ahzâb 38. ayette hem kader sözcüğü, hem de sünnetullah(Allah’ın tavrı-tarzı) tamlaması kullanılarak Tanrı’ın varlığa koyduğu yasaların değişmezliği gösterilmiştir. Bu ayette ayrıca, kader ile sünnetullah kavramlarının eşanlamlı olduklarına da dikkat çekilmiştir. Sünnetulahın değişme ve bozulmaya asla uğramayacağı bir çok ayette, pekiştirilmiş ifadelerle verilmiştir. (bk. İsra, 77; , 62; Fâtır, 43; Fetih, 23)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.