Duygularımın artçıları seni zikrederken, beni de tetikledi her gece..
iste sana gerçek! Hayat kaderin karşısına dikilip, verdiklerini geri almakmış.. Ben seninim! Gelip alsana beni...
Biliyorum! Senin bana kavuşmak için çırpınamayacağın köhnemiş krallığında deli danalar gibi dönüp durduğun yavan gerçeklerin var.. Oysa hiç biri benim umurumda değil! Ben senden öte adımlamadım ki Ruhumu saran bizlikten hiç çıkamadım ki
Söyler misin? çıkalım mi bizsizliğin kuyusundan? Yoksa kuyu ben miyim?
Seni hiç özlemeyeceğim her yere, seni sana bırakarak, kendimi alıp gitsem diyorum kendimce..
Gerçek sevgi, Büyük bir cesaretle yarınların arkasına doğru koşanların olurmuş!.. ..................Ve Hiç sönmeyen bir ateşi geride bırakmak!. Seven ruhlar böyle can bulurmuş gittikleri her alemde..
Soruyorum sana Bize var misin? Ne dersin Alnımızın yazısını kaşıyalım mi birlikte? Sevdamızı demleyelim mi; sen çaydanlık ben demlikte? Ruhum öyle isindi ki sana ölüm de haber yollamaz oldu bana
Sana gelmek istediğim yerlerde yoksun. Hiç olmadın.. Bu yüzden karar verdim Aşkımız için; bizi özgür bırakacağım!.. içimde bir nihavent çalıyor..
Ömrümün baharları nereye gittiniz bensiz? Kışlar bana niçin ağlıyor?
Ruhunla oynaşmayı öyle sevdim ki senin!. Son kez uzat ne olur Benim olan ellerini öpeyim. Seveyim Bütün acılarını... Sonra mı?.. Sonra senin vazgeçemeyeceğin hayatının kıyılarından uzaklaşacağım...
Asla dönmeyeceğim bu hayata zar atacağım benimle. Şiirlerimizi sular misin seninle?
Unutmadım seni.. Şehre yağmur yağdığı gecelerde hiç çıkmadı adın dualarımdan.. Bana geldiğinde de yağmur yağıyordu, benden gittiğinde de.. Sonra geri döndüğünde ve tekrar gittiğinde.. Deli yağmurlar altında terk ettin beni hep.. Belki de yağmura karıştığında görmeyecektin gözyaşlarımı ve için rahat gidecektin bu yüzden.. Bu yüzden her yağmurda ruhum ıslanır. Kana bulanır gözyaşlarım.. Avuçlarımda yaralar kanar yeniden.. Sevda bu başka isim arama bu deli halime.. Kara kapkara bir sevda.. Yüreğe çiğ düşüren, akla bulanıklık veren, yıldırımlar çıkaran dudağımdan.. Yorgunum, artık sana yazmak istemiyorum. Artık seni sevmekte istemiyorum. Gözlerine bakmakta.. istemiyorum baharı getirmesin gülüşlerin.. Varsın mevsim hazan olsun hep.. Hüzün veriyorsun, acı veriyorsun, dert veriyorsun.. Sonbaharı yaşatıyorsun ömrümün baharında.. Bir yudum mutluluk vermiştin bir zamanlar, asırlar süren bir yürek sancısıyla diyetini ödetiyorsun bana.. Artık taşıyamıyorum bu aşkı, minik yüreğime sığmıyor iste anlasana.. Hadi yine bırak ellerimi, yine git kanasın yüreğim ardından, yağmura karışsın gözyaşlarım.. Aldırma. Ruhunu okşayan bir şeyler eksik ben yokken.. Artık ruhun yok değil mi?.. Artık bana yer yok değil mi ince düşüncelerde.. Canim can çekişiyor... Git artık yüreğimden.. Bitsin bu işkence.. Canim yanıyor anlıyor musun.. Yüreğim kanıyor.. Gözyaşlarım yağmura karışıyor.
Git!..
Değmeyin, feryadıma Figanıma değmeyin Eğer sevda bu demekse Ben vazgeçtim beni sevmeyin...
Garipliğim... kader değil Geçici... gülmeyin Bu kış da efkarlıyım Bahara Allah kerim
Hadi yüreğim ha gayret Hele sıkı dur hele sabret Başını eğme dik tut Bu bir rüyaydı farzet
içinde senin geçmediğin tüm sözleri saçlarıma gizledim... ellerimi sürgüne yolladım...sen yoksan varlığımdan utanırım! al bendeki suçları,yargıla...darağacına sür umutlarımı.... yorulmak nedir öğret yollarıma ve öğret yüreğine sebepsiz dönmeyi.... yakma saçlarını şimdi!!!!gelemem yanına... yeşerteceğim hayatlar var.... bekleme beni......ister çığlık ol,ister susku...ben gideyim sen sancılar tut ben gideyim,sen gel!!! çağırma beni kumrular can çekişir... ah kendine kalmış gün kokan kuğum.... kalmadım sana da bana da... kal deme bana...eksikliğim kapanacak gibi değil!!! derdim çarelere küskün bu bahar da!!!!..
Bir kuşla ilgili efsane şöyle der: Tüm yaşamında yalnızca bir kez, yeryüzündeki bütün yaratıklardan daha tatlı, daha dokunaklı bir sesle şakır bu kuş... Yuvasından ayrılır ayrılmaz bir alıç ağacı aramaya başlar, bulana dek durmamacasına... Sonra ağacın acımasız dikenleri arasında en sivri, en uzun olanına göğsünü gömerken, ölümcül şarkısına başlar... Diken yüreğini parçalar ama o, acısını aşarak, bir çayır kuşundan, bir bülbülden daha güzel, daha içli dile getirir azabını. Dünya susar kulak kesilir, tanrı cennetinde mutlu olur, gülümser...
Çünkü en güzeli, ancak büyük azap pahasına elde edilir...
Yada böyle der efsane...
Colleen Mc Cullough (Gazap Kuşları)
quote:
Orjinalden alıntı: .:FuKuKu:.
içinde senin geçmediğin tüm sözleri saçlarıma gizledim... ellerimi sürgüne yolladım...sen yoksan varlığımdan utanırım! al bendeki suçları,yargıla...darağacına sür umutlarımı.... yorulmak nedir öğret yollarıma ve öğret yüreğine sebepsiz dönmeyi.... yakma saçlarını şimdi!!!!gelemem yanına... yeşerteceğim hayatlar var.... bekleme beni......ister çığlık ol,ister susku...ben gideyim sen sancılar tut ben gideyim,sen gel!!! çağırma beni kumrular can çekişir... ah kendine kalmış gün kokan kuğum.... kalmadım sana da bana da... kal deme bana...eksikliğim kapanacak gibi değil!!! derdim çarelere küskün bu bahar da!!!!..
ßu GüzeLmiş Saol
Ayrıca Resimdeki Yazılarda GüseL
affet beni, seni hiç rahatsız etmemeliydim biliyorum, gözlerın gökyüzü, hak etmiyorum ellerin bütün çiçekleri, yeryüzünün ama ben de sana vurgunum affet beni..
.
Yer yok, Mekan önemsiz, Zaman sıfır...
Bana şah damarımdan daha yakın olana sığınarak!.. Hala acının acemisiyim ve hala sensizliğe bakamaz gözlerim.
Çıkmaz bir vuslata sürüklenen yüreğimde sen yanıyorsun! Bu gün kelimelerin tutsaklığına yer yok yüreğimde; ister anla, ister es geç ve vur sensizliği yalnızlığıma. Çiğne kalabalığımı, tıkansın yürüyüşlerimi ve duyma ayak seslerimi gidişinin ardından. Gittin, durdum. Duydum, sustum. Konuştun, kırıldım. geldin, yıkıldım. Susturduğum sabır taşı bu gün dillendi. Ah, zaman!... Nereden sürgülendiğini bir bilsem. Derdim ne seninle, ne de sensizliğe... Sürülsem kendimden ve benliğim el seluleti gibi yansısa aynalardan. Ve hırçın bir fırtına sonunda durulsa içim. Seni düşünmedim, Yalan! Seni beklemedim, Yalan! Seni hiç önemsemedim, Koca bir yalan!... Böyle düşünmemiştim hiç. Ne seni, ne kendimi ve ne de bu vakitsizliği... Akrep sancılanmayacaktı zamanda ve akrep umursamaz dönecekti kolumda. Denizine açtım gözlerimi. Varlığın ne zaman süzüldü içime? Zamansızlığındaki çokluğun ve yalnızlığımdaki azlığın... Neden bu kadar zorsun? Uzaklarda dolanışım varlığına duyumsadığım ihtiyaçtan ve senden bana arta kalan, durgun anlarımın yalnızlığına... Söylemediğim Ve Söyleyemeyeceğim Sadece iki kelimeyle...
Hoş geldin. Bir kere geldin artık. Bir kere girdin o kapıdan. Hoş geldin ömrüme, hoş geldin hudutlarıma. Buralar benim hayatım. Şu çizgiler alnımdaki, benim hayatımın hudutları. Aslında uzun zamandır bir sürü hudut karakolu dikip, bir sürü asker koymuştum. İzin vermiyordum topraklarıma girilmesine. Sen öyle masum ve sade bir ritimle girdin ki, ''Tamam" dedim, "Buyursun girsin ömrüme..".
Hoş geldin. Gelir gelmez yağmur yağdı farkındayım. Allah'ın hikmeti işte. Elimizde olmaz bazen her şey. Ya da bahane ederiz işte böyle. Aslında bulamaz mıydım bir şemsiye? Bal gibi de bulurdum da, işime gelmedi. Özlemişim yağmurda ıslanmayı. İyi de geldi bu serinlik yangınına yüreğimin. Sen gelmeseydin istemezdim yağmur falan yağsın. Sen girdin ya o kapıdan içeri, değil yağmur taş yağsa koymaz artık. Hoş geldin. Simdi geç otur bakalım şöyle köşesine alnımdaki çizgilerin. Artık nasıl olduğunu biliyorum, telaş etmiyorum farkındaysan. Gençliğimde bende bir telaş, her gelen memnun olsun diye yer açardım da, Her giden bir çizgi daha atar giderdi alnıma. Şimdi bana kırış kırış gelen alnıma, bir çizgi de sen atacaksın anlaşıldı.
Hoş geldin. Boş ver adını, gözlerini göster bana. O çizgiler boşuna olmadı. Gözlerine baksam anlarım derdini, üzme kendini.
Hoş geldin. Bil ki bir kere girdin mi o kapıdan, bu hudutlar bırakmaz adamı. Artık benden biri olur çıkarsın. Tehlikelidir ama zevklidir benden biri olmak. Benden olmak, benimle ıslanmak demek. Eğlenirken zatüre olmayı da göze alabilmek demek. Ama ağlarsan gecenin bir yarısı, Kaf Dağı'nda bile olsa kopup gelecek bir omuz demek sorgusuz yaslanılacak.
Trene binip vardığımda son istasyona beni özleyen iki göz alsaydı beni içine... Ama nafile bir çırpınış olarak kaldı bu. Hayal oldu... Hayal mi? Biliyorum artık hayaller gerçek olamayacak kadar geride kaldı. Yetişemedi bana... Bende ona tutunamadım... Eski gücüm yok artık yaşlanıyorum günden güne Ve sen hep genç kalıyorsun... Dizlerimi baltalıyorlar acımasızca koşup arkandan sarılamıyorum sana... İki evet i bir araya getirememem sebep oldu tüm bunlara, Getirebilseydim sen dediğim rüya gerçek olacaktı... Ama olmadı... Beceremedim ayakta kalmayı,düştüm... Gözümden damlalar düştü... Yüreğim çıkacak sanıyordum yerinden.Olmadı... Yerinde kalıp yanmayı,bitmeyi tercih etti... Sustum... Konuşmak için canımı vereceğim anlarda... İstedim seni Rabbimden,izin istedim... İzin gelseydi kölen olsaydım dedim. Olmadı... Sana benzeyen onlarca insan arasında sensiz kaldım... Gözlerim acıdı belki ağlamaktan ama en çok içim... Sen gittin belki gelmemek üzere... Ben bir istasyonda giden trenin arkasından diz üstü kaldım...
Demiş ya birisi, "Hüzünlenmedikçe yaşamayın..." Biriside ne güzel demiş "Ben derdimi sevdim..."
Çok sevdim bunu...
Artık biliyorum yalnızlığı. Süpriz değildi bu ayrılık. Pembe bulutlara asılı kalamazdım daha fazla. Hayallerimi de çekemezdi zaten, göğe kurduğum sarmaşık merdivenler. Düşlerle gerçekler arasında gel-gitlerdeyken, sabun köpüğünden bakabildim hayata. İnan, canımı acıtmadı gitmelerin. Sen özgür gecelerin kadınısın, bensiz sabahların. Göğsündeki deli taylar gibi, dört nala yaşarsın aşkları. İnan, paylaşmaktan korkmadım seni. Benim olmayacağını biliyordum zaten. Sadece büyümeyi öğretmeni istedim. Yıldız gözlerinde dolunay gibi olgunlaşmayı. Küçük yüreğimdeki büyük ateşten, bir kıvılcım sıçratabilsem gözlerine yeterdi... Yine yangınında kaldı pembe düşlerim, isine bulandı ayrılığın. Yine koru elimde kaldı sevdanın. Sen bilmezsin, külleri bile acıtmakta canımı ya... Neyse!
SEN YOKTUN sen yoktun binlerce adım attım bu kentin sokaklarında her köşede her kaldırım tazında senin adını aradım
ama sen yoktun
sana kızmıyorum artık tükettim dünden kalan hırsımıda ağlamaklı palyaçolar arıyorum yanlızlığıma birde eli yüzü temiz örtüler çatısızlığıma
sana kızmıyorum artık çünki sen değildin sokulan koynuma beynimde bir şarkı sen onun güftesiydin aklımca çıplak kalmasın diye giydirdiğim ve kalıbını hazırladığım tuğra
sana kızmıyorum artık beklemiyorumda anlaki aşk bitti bıraktığın kadında
Sana ki....
Yaptım işte,yine çılgınca bişey yaptım Onca zorluğun,görünen onca imkansızlığın arasında Yüreğimi imkan görüp; "Seviyorum Seni!" diye haykırdım Ne savaşlar verdim bilsen içimde Biraz dikkatli dinlesen belki duyarsın ; korku var sesimde Ama pişman değilim Ne sevdamın bu kadar büyümesinden Ne de gün gün artan kederimden bide cabası çekilmeyen hasretinden Hİç birşey ama hiç birşey umrumda değil biliyomusun ? Tek umurumda olan ; kopmak o güzel gözlerinden, Silinmek,girmek için can attığım ve sonunda başardığım yüreğinden! Bir bulut yolla gökyüzünden,izler bulayım yaşadığın şehirden Şemsiye açmayayım yağmurlarına; nezaketen Kaç mevsim geçti sensiz Kaç bahar geldi,kaç kış gitti habersiz O kadar bekledim,o heyecanla bilsen ne umutlar besledim Yüreğim toktu,kaderime dert gebeledim İçim sıkıldı yine ; Seni Çok Özledim...!