Şimdi Ara

Köy'de Yaşadığım Garip Olaylar [+18 KORKU İÇERİR] YENi HİKAYE EKLENDİ *KAYALAR*(16.07.2013) (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
359
Cevap
89
Favori
124.005
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • helada okurum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MTZ BUFFER

    quote:

    Orijinalden alıntı: semblance

    hocam sen 3,5 anım daha var demiştin. vaktin varsa yazar mısın?

    Şu direnişçiler polisler ortam felan biraz sakinleşsin yazmayı düşünüyorum.Şuan olayları takip etmekten vakit bulamıyorum.Eh biraz da unuttuk anıları

    Bekliyoruz
  • Kardeşim sizin ki yine iyiymiş köy yeri , bizim oralar full mezarlık diyeyim ben sana hele bazı yollar yolda değil aklın hayatın yedi sülalen şaşar topla 15 kişi gece çık heyecan korku yaşamak isteyenler için çok ideal
  • dursun okurum bi ara
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tastarakay


    -DOMUZ NÖBETİNDE BİR GECE -



    Hiç unutmam yıllardan 2006 yaz tatilinde fındık toplamak için 1 aylığına memlekete gitmiştik.
    O zamanlar 17 yaşlarımda idim.Her neyse karadeniz köy evlerini bilen bilir,alt kat ahır üst kat ev bir üstüde tavan arası denilen türden.Mimarisi Rum yapımıdır bu evler.

    Bknz:


    Tepedeki beyaz boyalı ev olayın yaşandığı mekan.Giresun-Dereli
    Bir gece domuz nöbeti için Ormanlık alanda bulunan 2.ci fındık tarlasına gitmiştik,amaç ayı-domuz nöbeti tutmak.Gece 00:00 gibi başlayan nöbet sabah 05:00 e kadar sürüyordu.Elimde kırma tüfek babamda yarı otomatik pompalı nöbetteyiz.Gel zaman git zaman 2-3 tane domuz felan gördük silahı ateşleyip kaçırdık onları aradan 2 saat kadar geçti artık bişey geldiğide yoktu,bana felaket bir uyku bastırdı.

    Babamdan izin alıp o eski eve uyumak için gittim.(ev kurtuluş savaşı zamanlarından kalma dedemin babasının evi)Gündüzden temizleyip yatakları kurduğumuz odaya gittim,kulaklığı taktım müzik felan dinliyorum uyumak için.Saat sanırım 02:40 civarları idi.
    Bir takım sesler duymaya başladım,kedi felan diyecem espri gibi olur ormanlık alanda kedinin işi ne Köpek diyeceğim yine kedi mevzusundan dolayı o da değil,ulan kedi değil köpek değil ne acaba bu beni bir stres kapladı.
    Aldım kırmayı elime,Tüfek şuna benzer bişeydir
    Elimde feneri,Fenerde şudur tüfeğme fişeği koydum dışarı çıktım.
    Sesleri muhtemelen ahırdan geliyordu,ama ahır bomboştu.Muhtemelen ayı felandır diye düşündüm,ama ayınında ahıra girebilmesi için ya kapının açık olması gerek,ya da kapıyı kırması gerek.Ayı kapıyı açamayacağı için 2.ci seçenek cazip kalıyor.

    İndim ahır yoluna,hafif eğimli evin sol yanından girişi olan bir bölgededir yeri.Feneri uzaktan kapıya tuttum fakat kapı sabahki bıraktığımız gibi hiç dokunulmamıştı.
    Gönül rahatlığıyla eve geri döndüm.Aradan 3-5 dk geçmeden yine takırtı-tukurtu sesler gelmeye başladı.Fare-sıçan seslerini çok kez duyduğumdan o olasılıığı hiç düşünemiyorum bile.
    Ulan ayı değil-kedi köpek fare sıçan değil de ne o zaman buBir yandan tırsma başladı,bilirsiniz köy yerlerinde cinler felan çok olur,hatta geceleri daha çok olur.Birde bunlar sahipsiz yerleri sahiplendiklerini bildiğim için hafiften tırsmalar artmaya başladı.

    Saat gece yarısı 03:10 civarları idi sesler artık 2-3 kişinin çıkaracağı boyutlara ulaşmıştı.Hemen ateşi körükledim yedek el fenerine gazı doldurdum ateşledim.
    Fener şuna benzer en az 25 yıllık bişey
    Ev artık ışıl ışıl oldu ama ben tek olduğumdan bayağı bir korkuyordum.Babamda anca sabaha karşı gelirdi.
    Gece iyice bastırdığı için babamın yanına gitmeyede götüm yemiyordu açıkcası.

    Elimde silah var ama bu şeyler her neyse silahın işlemeyeceğini biliyorum.üç buçuk ata ata bir abdest aldım,ama evde kuran gibi bişi de yok ki.
    Saat 03:25 civarları idi sesler artık gerçekten çok rahatsız edici olmaya başladı,uyuyamıyordum salondan dışarı çıkamıyordum bir yandan da ateş sönmeye başladı odun almam lazım,ama odunda hemen çıkış kapısının sol yanında istiflenmiş durumda.Sesler ahırı geçti artık tavanarası denen bölgeden gelmeye başladı.

    Odun almam için salonun kapısını geçip,aralığı geçip dış kapının orada almam gerek.Ama ters olan şu ki;tavan arasına çıkışta tam bu odunların istifleniği alanda
    Gece ayaz ve zifiri karanlık.Tarihi ev olduğundan elektrik yok haliyle gaz lambası ve fener ile aydınlatma yapıyorum.Ateş olmadan fener pek fazla ışık da yaymıyor,zaten eski bişi camları tortulanmış yarı karanlık yarı aydınlık bir ışık saçıyor.
    Artık korkudanmıdır neydendir bilemiyorum ama camın önünden bir gölgenin geçtiğini gördüm,inanın gözümden yaş geldi o an,böyle kortuğumu hatırlamıyorum.
    Sesler artık futbol maçı oynar kıvamında takır tukur şiddetini arttırmıştı.O an kendime binbir türlü küfürler etmeye başladım,ne b*k işin var senin domuz nöbetinde senin beynini... vs vs saydırıyorum,diğer yandan kafayı sıyıracağım neredeyse.
    Ara ara o gölgelenmeleri yine görür oldum,birşeyler camın önünden geçiyordu artık emindim.Ama rüzgardan sallanan ağaç dallarıdır umuduyla kendimi avutmaya çalışıyordum..Ta ki kapının altından geçen karartıyı görene kadar.Bir gölge kapının altına yaklaştı orada sabit bir şekilde 1 dk kadar bekledi,gözlerimi oradan ayıramıyordum dona kalmıştım.kapı açılsa korkudan kalp krizi geçirip ölebilirdim.Küçükken kur-an kursunda öğrediğim tüm duları hızlı hızlı okumaya başladım,beynim durmuştu artık.Bir süre sonra karartı oradan kayboldu .
    Ara ara yine bu karartıları cam önünden geçerken,kapı altında görmeye devam ettim.

    Sesler bir yandan karartılar diğer yandan kafa uçtu benim.Son çare derin nefes aldım ne yapsam acaba diye.En son silahı ateşlersem babamın dikkatıni çekebilirim düşüncesi geldi.Elimde 7 tane fişek var.1 tanesini cebime sakladım diğerlerini yatağın üzerine bıraktım.
    ilk ateşlemeyi Tavan arasına yapmayı düşünüyordum ama o karartılardan sonra fikrim değişti,ya yukardaki her ne ise açılacak olan koca delikten aşağı inerse,binbir türlü düşünceye sardım ve vaz geçtim.

    İlk ateşlemeyi camdan dışarı yaptım,bir an olsun cesaret geldi.10-12 dk bekledim bir hareketlilik yok.Ama sesler dinmek bilmiyordu.
    2.ci fişeği yine camdan yaptım aradan 5 dk kadar geçti yine gelen giden yok.Babam duysa gelirdi muhtemelen.
    Ard arda 3 fişek daha ateşledim ki bu ard arda üç fişek ateşleme bizim köy dilinde yardıma işaret eder.Dedim heralde şimdi alır sinyalimi,son fişeğimi taktım beliyorum.
    Bekle babam bekle 5 dk 7 dk artık saniyeleri izler oldum gelen giden yok.Babam duysa şimdiye gelirdi,bulunduğu nöbet noktası eğer yer değiştirmedi ise en fazla 15-20 dk uzağımda.
    Bir yandan babama birşey mi oldu acaba düşüncesi geldi.Ayı saldırısına uğramıştır düşünceleri geldi ama elinde otomatik pompalı var,ayıyı 3-5 atışta yere sermese de yavaşlatır kaçar.Sonra acaba bu bir yere işedide cinler felan mı bulaştı düşüncesi geldi,artık büs-bütün tırsar oldum.Saat daha sabahın 04:05 ü civarında,artık saçlarım beyazladı korkudan o derece.

    Sesler 3-5 dk kadar duruyor sonra daha şiddetli çıkmaya başlıyordu.Her 3-5 dk da bir benim yusufçuklarımda artıyordu.Bir an elimdeki son fişekler ile kendimi vurma düşüncesine kapıldım.Tüfeği bacaklarımın arasına alıp kafama dayadım,5 dk kadar düşündüm düşündüm düşündüm..Kapı açılır içeri görünmeyen bir şey girerse direk tetiği çekecektim.Gözlerimi kapıya diktim bekliyorum...3 dk 5 dk 10 dk bekle bekle bekle...Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama oturur şekilde dalmış gitmişim.Uzaklardan gelen cami imamının ezan sesiyle kendime geldim( Köy yerlerinde müezzin bulunması zordur,sabah namazlarına imam ezanı okur)Kafayı kaldırdım saate baktım saat 05:00 e geliyordu.Artık 3-5 dk da çıkan sesler iyice kesilmişti.Bir yandan gözlerim kan çanağına dönmüş,diğer yandan g.tüm hareketsiz oturmaktan uyuşmuş dümdüz olmuştu.Sabahın ilk ışıkları kendini iyice göstermişti.Fenerdeki gaz iyice dibe vurmuş,el fenerinin pili zayıflamış,ateş ise tamamen küle dönmüştü.

    Fena halde çişimde gelmişti,ama tuvalet hemen yan odada idi.Yine odun olayındaki gibi kapıyı açıp,tavan arasına çıkan deliğin altından geçip yan odaya girmek gerekiyordu..Sesler kesilmişti ama benim korkum dinmemişti.Çok sıkışmıştım son çare gece kırdığım camdan aşağı işemekte buldum,çıkardım işimi hallettim.
    Korkudan olsa gerek çok fena acıkmıştım.Malum buz dolabı olmadığından yiyecek bişeyde yoktu.Babamda bu saatlerde gelmesi gerekirdi ama gelmemişti.
    Saat 05:30 a dayanırken,artık açlık ve korku son safhadaydı.Elimde 2 fişek kalmıştı.Fişeği ateşledim ve umarım bu kez babam duymuştur diye dua etmeye başladım.Son fişeği cebimden çıkardım ve beklemeye koyuldum.

    Aradan 20 dk kadar geçti takır tukur sesler gelmeye başladı,sesler iyice odanın dışından geliyordu korkum dahada artmıştı,tüfeği kapıya doğrulttum bekledim.Kapı açıldığında karşımdaki babamdı.Az kalsın babamı vuracaktım o derece korkuya kapılmıştım.Babamda silahı ona doğrulttuğumu görünce zaten olduğu yerde dondu kaldı,"Ne yapıyorsun oğlum sen aklın başında mı silahı insana doğrultma demedim mi ben sana" dedi,"yüzün gözün ne halde hayalet gibi olmuşsun bu ne hal" dedi.
    Olayları anlattım ona o da yine her zamanki eski kafa yapısıyla sıçandır deyip geçiştirdi..
    Sen nerdeydin gece o kadar silah ateşledim duymadın mı dedim,"duydum ama domuz kaçırmak için ateşlemişsindir diye düşündüm" dedi.
    Peki 3 defa ard arda ateşledim bu acil durum atışıydı bunuda mı duymadın dedim.Bir şey demedi,üstüne de gitmedimSanırım çıkıp gelmeye üşendi.Malum ev tepe noktada,beklediği yer dağın eteklerinde.O yıldan sonra daha köye adımımı atmadım.
    Ama bu sene 1 haftalığına yine gitmem gerekecek Bu kez o eve gitmeyeceğim.Ergenlikten kalma yaşadığım o geceyi asla unutamam.Ama o görüğüm-duyduğum şeylerin hiçte bir hayvanla alakası yoktu...



    Edit:İmla.

    ____________________________________________
    YENİ ANI-2
    ____________________________________________


    YILLARDAN 2002-2003

    Aslında her şey ben daha doğmadan önce başlamış.
    Annem-babam henüz yeni evli olduğu zamanlarda köyümüzde ilmi yüksek kalpgözü açık yaşlı bir kadın varmış( ismi:Hatice ).Bu zat bizim akrabalardan birinin anneannesi imiş.
    Anneme henüz çocukluk yıllarında musallat olan bir cin varmış.O zamanlar annem çok zorluklar yaşamış,son çareyi bu Hatice teyzenin uzun uğraşlar sonucu okuyup-üflemesi sonucu çözmüşler.Gel zaman git zaman annem evlenince Hatice teyze anneme : " Kızım seni bu illetten kurtardık ama tam manasıyla kurtulmuş değilsin,çocukların bu durumdan çok çekecekler.Sütün kısa zamanda kesilecek,artık emziremeyeceksin,çocuklarının emmesine izin vermeyecekler" demiş.Gerçekten de öyle olmuş.Ben bebekliğimde ilk 2 ya da 3 ay annesütü ile beslenebilmişim.Bir gecede süt kesilince artık beni halamlar-yengemler emzirmeye başlamış.Bu böyle sürüp gitmiş.

    Benim çocukluğum da gençliğimde hep olumsuz-şanssızlıklar ile geçtiğinden gerçekten inanır oldum.Bunlardan bahsedersem roman çıkar,çok ta okunmaya değer bir çocukluk geçirmedim açıkcası,hep sıkıntı hep şanssızlık dolu bir geçmişti.

    Aynı olay erkek kardeşimde de oldu,bir kaç ay annesütü aldıktan sonra yine sütten kesilmeler başlamış.
    Kız kardeşimde de aynı şeylerin olduğunu bizzat gözlerimle gördüğümden öncekileri tahmin etmek hiç de zor olmadı.

    Dedimya köy yerlerinde musallat olayları eskilerde daha fazla diye,araştırdım-okudum yanılmadığımı öğrendim.Cinlerin varlığı inkar etmek bir müslüman için büyük
    hatalardandır.Onlar karanlık yerlerde,terkedilmiş ya da uzun müddet ayak basılmamış mekanları kendilerine ev olarak bellerler.Bizimkilerde senede 1 defa fındık toplamak için memlekete gittiğinden haliyle sahiplenmemeleri için bir amaç görmüyorum.

    Yine senelerden 2002 ya da 2003 olduğunu hatırlıyorum.Henüz 14-15 yaşlarımda idim.Yaz tatili gelmiş haliyle yolumuz memlekete düşmüştü.
    Memlekete gidince ilk iş temizlik vs yaptıktan sonra güncel iş hayatı başlamıştı.(ot biç odun kes vs.)
    Bende meraklı bir tip olduğumdan keşfe çıkarım etrafı.O zamanlar cin nedir pek bilmediğimden tek korktuğum şey hayvanlardı.

    1-3 GÜN:
    Temizlik ve güncel işler ev etrafını keşif ile geçti.

    4 GÜN :
    İlk bu gün anladım bu evde garip birşeyler olduğunu.Gece saat 22:00 den sonra bizim köyde sokakta insan olmaz,bu saatlerde köy yerlerinde zifir karanlık bastırmaya
    başlar,elektrik direkleri var yok gibi,yananlar ise anca çevresine ufacık bir ışık yayar.Bu saatlerden sonra köpeklerde-inek-öküz-koyun-tavuk-horozlarda bir gariplik
    başlar.Özellikle gece yarısını geçtikten sonra havyanlar garip sesler çıkarırlar.
    Bu 4.üncü gece yarısı saat 00:00 yi henüz yeni geçmişti ki ben İstanbul hayatından kalma uykusuzluk alışkanlığım ile yine uyuyamamıştım.
    Mutfak niyetine kullandığımız büyükçe bir odada camın önünde yıldızları,dağları izliyorum.(Yıldızlar yaz aylarında bizim köylerde çok yakında olurlar,muhteşem bir görüntüsü vardır.İzlemeye doyamazsınız.)
    Ahırdan kütür kütür sesler gelmeye başladı.2 Tane ineğimiz vardı.Garip garip "Mööö"lemeler çıkarıyor sanki bağını çözmek istercesine tepiniyorlardı.Ailem Ahırın çaprazında kalan odada uyuduğundan pek duymuyorlar,belkide alışkınlardı.Ahır hemen altımda olduğundan şiddetli şekilde işitiyordum.
    Sanki bir şeyler inekleri-tavukları korkutuyor,bunlar da kaçışmaya çalışıyor gibiydi.O gece birşey anlamadığımdan takmadım yattım uyudum.

    5.GÜN:

    Sabahın erken saatlerinde ahıra indim,taze yumurta var ise alacaktım.Saat 06:15 civarları,ahırın ışığını evden çıkar iken açtım.Ahırın kapısını açtığımda içerisinin fena halde dağıldığını gördüm.İneklere yal verdiğimiz kazanlar ( YAL:İnekleri beslemek için otlardan karışım yapılarak hazırlanan çorba) sağa sola dağılmış,1 taneside fena halde ezilmiş,otlar dağılmış, pis bir görüntü vardı.Gece olanlar aklıma geldi,sanırım normal bişeydir dedim yumurtaları aldım kahvaltıya çıktım.Gece duyduklarımı annemlere anlattım,ahırın dağınıklığını da anlattım,pek takmadılar beni.Annemler felan ahırı toparladılar yine günlük işleri yaparak geçti günümüz.
    Gece yarısını vurduğunda bendeki merak uyandı,acaba dün geceki şeyler yine olacak mı ? Sandalyemi aldım,camı açtım manzarayı seyreder iken beklemeye başladım.Saat :00:30 a geliyordu ama hala bir şey olduğu yoktu.Yerimden kalktım gaz lambasını elime aldım koridorun solunda olan odama yürümeye başladım.Kafayı yastığa koydum uyumaya çalışıyorum.
    Derken uzaktan uzağa uluma sesleri işittim.Durmaksızın uluma sesi geliyordu,yerimden hızla kalkıp ,henüz söndürmediğim gaz lambasını kaptığım gibi camın önüne geçtim.Sesler bizim fındık tarlasının en diplerinden geliyordu.Tahminimce 2 ya da 3 köpek ulumasıydı ama sesler pekte köpek sesine benzemiyordu.Daha sert ve keskindi.S10 dk kadar geçmişti ki sesler kesildi,yerini gecenin çekirge sesleri aldı.

    6.GÜN:KEŞİF


    Bu gün benim için büyük gündü.İlk haftalardan işlerin çoğu bitmiş artık gezme,tozma keşif günüydü.Yanıma merkezden aldığım çakımı aldım.
    Bursa çakılarına benzerler,tam olarak şu şekildedir :

    Cebimde çakı,elimde orta uzunlukta hafif kalın sopam köy yolunu tuttum.
    Tek başıma olduğumdan fazla uzaklaşmamam gerekiyordu,ama meraklı olduğumdan her yere gitmek istiyordum.Yaklaşık 45 dk lık bir yürüyüş sonucu uzaktan sadece çatısını gördüğüm bir eve rastladım....
    Bir yandan korku diğer yandan merak bastırıyordu,cesaretimi topladım,çakımı açtım eve yaklaştım.Ev yolun alt tarafında ve büyükçe ağaçların çepe çevre sardığı bir noktada idi.Yaklaştıkça evin harebe olduğunu anladım,duvar yoktu,büyükçe kütüklerin yatay şekilde üst üste dizilişinden oluşuyor,her kütük arasına sıva amacı ile yerleştirilmiş çamurumsu ama içerisinden otlar sarkan garip bir şey ile sıvanmıştı.
    Bazı yerleri açılmış içerisinden kolumun geçeceği büyüklükte aralıklar bulunuyordu.Kapısı yan yatmış bir şekilde üst menteşelerden kırılmış,yarı açık yarı kapalı bir biçimde idi.
    Ev demek belki yanlış bir tabir idi artık evden çok mereğe benziyordu.
    MEREK : İçerisine otların ya da başka eşyaların depolandığı ev biçiminde büyükçe oda.

    (resimdekine benzer bir şeydi)

    Kapının yarı açık olması beni iyiden iyiye korkutmuştu.Hayvan korkum olduğundan (Ayı-Kurt-Domuz) pek fazla yaklaşmadım.Rahatça çıkacağım bir ağacın yanına kadar geri çekildim,yeterli kadar uzaklaştıktan sonra yerden aldığım taşı evin çatısına attım.İçeride bir şey var ise korkup dışarı çıkmasını bekliyordum ama bir şey olmadı.Daha büyük bir taş fırlattım ve onu izleyen ardı ardına taşlar fırlattım.İçerinde yine bir şey çıkmayınca elime çakımı ve sopamı aldım eve doğru iyice yaklaştım...
    İlk önce sol yandan açık olan delikten içeriye göz gezdirdim hafif karanlık olduğundan içeriyi pek seçemedim ve kapıya doğru yanaştım.
    Tedbiri elden bırakmamak lazımdı,yavaşça kapıya sokuldum kafamı uzattım içeriye göz ucuyla baktım,ama içeris yine boştu.İçeri girdim her yer çürümüş ot ile doluydu,birde çürümüş ceset kokusuna benzer iğrenç bir koku hakimdi.Çok fazla duramadım ve çıktım.

    7.GÜN:
    Pek kayda değer bir şey olmadı.

    8.GÜN:KAYBOLUŞ

    Gündüzden kesip yonttuğum kalın ve uzun ucu sivri mızrak biçimindeki sopamı aldım,çantama ekmek,çökelek ve su alarak yola koyuldum..Saat 11:00 gibi çıktığım yolculuk daha önce hiç bilmediğim bir ormana sürmüştü beni.Uzunca bir mesafe kattettikten sonra bir kayaya oturdum dinlendim.Bir şeyler atıştırdıkdan sonra yola koyuldum.Dere kenarını izliyordum,kayalardan hoplaya zıplaya manzaranın tadını çıkarıyordum.Saatin nasıl geçtiğini anlamadım,ormanın zaten sık ve hafif karanlık olması sebebiyle gökyüzünden tahmin yapmak zordu.Saat akşam 17:00 e yaklaşıyordu ve ben bir hayli uzaklaşmıştım.Yanımda fener olmadığından geceyi düşünmek istemiyordum.Hızlı adımlarla koşarcasına ilerliyordum.En son düz bir yola çıktım burası bizim köy mahallesine giden yoldu.Yolun düz oluşu sebebiyle hızımı arttırmış durmaksızın ilerliyordum.Sonra,"Gocuman Deresi" adını alan yere geldiğimde tüylerim diken diken olmuştu.Bu derenin isminden de görüntüsünden de çok korkuyordum.Hikayesi de bir o kadar korkunç idi.

    Hatırladığım kadarını anlatayım: "Uzun zaman önce bizim köyde bir karı-koca yaşarmış.Bunların hiç çocuğu olmadığından yakınıp dururlarmış.Her türlü yolu denemişler,ormandan toplanan otlar,senede 1 Giresun Merkeze gidip kocakarı ilaçları almalar vs.Ama bir çözüm bulamamışlar.Bunlar en son çare cin olayları ile ilgilenmeye başlamışlar.Her gece oturup bildikleri cin isimlerini saatlerce sayıklar dileklerde bulunurmuş.Gel zaman git zaman bu karı-koca artık kafayı yemeye başlamışlar..Köylüden iyice uzaklaşmış sohbeti kesmişler.Her gece evlerinde bağrışlar çağrışlar oluyormuş.köylü artık bunlara cinlerin musallat olduğu kanısına varmış.Bir sabah köylünün birisi bu derenin olduğu yerde bir ceset görmüş,köylü oraya toplanmış ceset nerdeyse parça parça olmuş şekilde ,derin yaralar morluklar içerisinde imiş.Cesedin o kadına ait olduğu anlaşılınca hemen evlerine gitmiş bir grup,kapıyı çalıyorlar açan yok,kapıy kırıp içeri giriyorlar ev boş ve kadının kocası kayıp.İçeride tarif edilemez kokular otlar,hayvan kafaları bacakları görmüşler ve uzaklaşmışlar.Uzun süre bu kadının kocasını gören duyan olmamış.Ama bazı günler o derenin etrafında çeşitli havan kafaları bacakları görünür olmuş.Köylü bunların sebebini o kadının kocasına ve bulaştığı cinlere bağlamış derenin ismini "Gocuman Deresi" olarak adlandırmışlar.Derler ki: Bazı geceler bu gocuman ve cinleri burada ortaya çıkar,yoldan
    geçen ilk canlıyı keserlermiş.Bu sebeple gece geç vakit o bölgeden kimse geçmezmiş "
    Bu hikaye uzun yıllar değiştirilmeden anlatıla-anlatıla günümüze gelmiş...

    ............Sonra,"Gocuman Deresi" adını alan yere geldiğimde tüylerim diken diken olmuştu.Tüm anlatılan hikaye flim şeridi gibi gözümün önünden geçmiş,olacakları görür gibiydim.Geçmek ya da geçmemek konusunda takılıp kalmıştım.Saat bir hayli geç olmuş hava iyice kararmadan eve gitmem gerekiyordu.Annem babamda beni iyice merak etmiştir,büyük fırça yiyeceğimi biliyordum.Anne-baba bir yana dursun o gocuman deresini geçmek sorundu benim için.Hemen 5 m kadar uzağımda,hafif karanlık olan gökyüzünün ışıltısıyla parlayan dere tüm korkunçluğuyla önümden durmaksızın akıp gidiyordu.
    Ağaç gibi dikilip kalmıştım oracıkta,türlü türlü düşünceler hakimdi kafamda.Ya gocuman ve cinleri bu gece çıkarsa, ya beni görürlerse ....uzayıp gidiyordu düşünceler.
    Bir yandan ağlıyordum diğer yandan çaresizce olduğum yerden hareket edemiyordum..



    İsmi komik,görüntüsü ve hikayesi son derece ürkütücü olan o dere...Hafif soğuk rüzgarın esmesiyle kendime gelmiştim,sopamı nedensizce kavradım çakımı arka cebimden çıkarıp açtım.Ya tüm korkulara rağmen bu dereyi geçecektim ya da geceyi dışarıda geçirecektim.Çaresizdim bağırmak,çağırmak yardım istemek tüm bunlardan uzaktım.Hem bağırsam bile kim duyacaktı ki,dereye en yakın ev bir hayli arkamda kalıyordu." iki arada,bir derede kalmak" derler ya ,hah işte aynı o durumda idim.Dereyi geçsem evim,geri gitsem bir başkasının evi.Salya sümük ağlıyorum,birden derenin oradan bir şeyin geçtiğini gördüm,yukarıdan derenin aşağısına doğru normal bir hızla geçti.O an vücudum buz kesti,bir kaç saniye sonra arkama bakmadan koşmaya başladım.Zaman zaman yere takılıp düşüyor ,tekrar kalkıp koşuyordum.Hava iyice karamaya başlamış,koyu bir mavilik hakimdi.Ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum ama biraz uzağımda parlayan büyük bir şey gördüm.Yaklaştım çatısı sac kaplı eski bir evdi.İçeride kimsenin olmayışı hiç bir ışık olmadığından belli idi.Yarım-yamalak yanan lambanın altına sığıştm,evi uzaktan kontrol ediyordum.Tek ışık kaynağım bu sokak lambası idi,ev yol seviyesinin bir hali altında olduğundan çatısına yol üzerinden çıkmak için 1 metre kadar atlayış yeterdi.Çatıya atladım dikkatli adımlar ile ilerledim,Sanki bütün dağ,köy ayaklarımın altında idi.Biraz daha uç noktalara ilerledim.İleride anneannemlerin oturduğu mahalleyi görüyordum.Her biri birer nokta gibi ışıkcıklar içinde idi.Biraz olsun sakinleşmiştim.Işık ve gördüğüm evler beni sakinleştirmeye yetmişti.

    Hava artık koyu maviyi geçiş,git gide siyahlaşıyordu.Ay olabildiğine parlak şaheser bir görüntü sergiliyordu.Çantamda kalan son ekmek ve çökelekleri yiyip suyumu içip yerimden doğruldum.Tekrar çatıdan yola doğru atlayarak son ışık kaynağımdan uzaklaşmak için hazırlandım.Sopamı iyice kavradım çakımı açtım sırt çantamı sabitledikten sonra yürümeye başladım.Gözlerim ağlamaktan,burnum sümükten kızarmıştı.Bir yandan ağlıyor,bir yandan dua ediyordum.15 yaşında biri için bu olanlar bir hayli korkunçtu...

    Saatime baktım 20:00 e yaklaşıyordu, muhtemelen annem babam mahalleyi ayağa kaldrmış beni arıyor olmalıydılar..Biraz önümden birşeyin geçtiğini farkettim,yolun kenarında yerden yüksekliği ortalama olarak 130-140 cm aralığında birşeydi.O anki korkumu asla unutamam,domuz-ayı-köpek-kurt ya da her ne ise çok korkmuştum.Yolun üst tarafına doğru çıkmaya başladım,yerden aldığım 4 adet taşı çebime koyup,yüksek olan yere çıktım.Hemen yanı başımdaki agacın arkasına geçerek taşları fırlatmaya başladım.Ne kaçıyor ne de başka bir şey yapıyordu öylece olduğu yerde dolanıyordu.Arkama bakmadan o evin olduğu yere koşarak vardım ve kendimi evin çatısına attım.

    Evime dönemezdim,anneannemin evine de gidemiyordum.Hemen altımdaki evde karanlık olduğundan giremiyordum.Allahım bu ne çaresizliktir,saat 20:10 gibiydi ve karanlık iyiden iyice çökmüştü.Havada toplanan bulutlar gecenin kapalı olacağına işaretti.Ay yavaştan kapanmaya başlamış,ortalık daha da kararmıştı.Muhtemelen yağmur da yağacaktı..Çatıda yaklaşık olarak 30 dk kadar oturmuşumdur.Artık ailemin beni aramasını-gelip bulmasını umut ediyor,hatta bulunca döveceklerini düşündükçe tatlı bir gülümseme içine giriyordum.Ahh keşke bulsalarda dövseler...

    Aşağıdan sağdan soldan tam olarak kestiremediğim bir yerden bir takım sesler işitmeye başladım.Evin içerisinden geldiğini anlayınca korkum ikiye katlandı.Faredir düşüncesi ile bir müddet oturduktan sonra seslerin artmasıyla yerimden fırlamam bir oldu.Artık bunun bir fareden kaynaklanmayacağı düşüncesindeydi,bu kadar şiddetli sesi boş bir evde fare tek başına çıkaramazdı."Ya gocuman bu evde yaşıyorsa,cinler benim burda olduğumu farkettiyse,gocuman şimdi dışarı çıkarsa" düşünceleri kapladı zihnimi.Hemen yola atladım arkama bakmadan yürümeye devam ettim.."Ya gocuman beni gördü takip ediyorsa,ya cinlerini bana salacak beni yakalayacak ise"bir sürü düşünce hakimdi.Ağlamaktan gözlerimde yaş kalmamıştı.Artık ileride gördüğüm o şeyi unutmuş,takip ediliyor hissine kapılmıştım.Birileri sanki arkamdan beni takip ediyordu.İlerledim ilerledim ilerledim..Yaklaşık 10 dk hiç durmadan ilerledim.Zaman zaman taşa takıldım yuvarlandım.Sağ tarafım hafif bir rampa gerisi alabildiğine karanlık orman.

    Sol tarafım %70 derecelik bir eğim ucu bucağı görünmeyen uçurum.Ya ileri gideceğim,ya da geri başka yol yok..Köpek sesleri,börtü böcek sesleri,esen rüzgarın sesi,akan derenin sesi,bir sürü ses işitiyordum.Karanlık ıssızlık ve sessizlik içerisinde tüm bunların sesi sanki yanı başımdaymış gibi keskin ve anlaşılırdı.Biraz uzağımda yolun üstünde iki çift göz gördüm,parlak yeşil ve beyaz karışımı,koyu sarı bir çember ile kaplı,ortası simsiyah idi..Ne olduğunu kestirmek benim için imkansızdı.Ya bir domuz ya bir kurt-köpek ya da başka bir şey..Ama aklıma son gelen şey beni takip eden o gocuman idi.Olabilir miydi ? Ya o gocuman ise,korkutup kaçıramazdım,aman allahım tenim benzim akmıştı.Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum.Hıçkırık seslerim kesilsin diye bıçağımın sapını dişerlim arasına aldım sıkıyordum.O gözler bana doğru bakıyor ben o yöne bakıyordum.Hareketsiz bir şekilde bir birimize bakıyorduk..Yere eğildim,atabileceğim büyüklükte bir taş aradım göremeyen gözlerim ile.Hissettiğim ilk taşı aldım,yavaşça gerildim tüm gücüm ile taşı fırlattım.Vurmamıştı ama yakınına düşmüştü.Takır tukur takır tukur sesler eşliğinde ,gözler birden ortadan kayboldu.

    Zaman su gibi akıp geçiyor,korkular beni iyiden iyiye cesaretlendiriyordu.Saat 22:30 a geliyordu ve sonunda köy yerine ulaşmıştım.Ortam karanlıktı,ama 15-20 metrede bir olan sokak lambalarını görmek beni sevindiriyordu.Daha önce gitmiş olduğum anneannemin evine soluk soluğa attım kendimi.Kapıyı çaldım,kimin açtığını dahi görmeden kendimi evin salonuna attım.Dedem,Annem-babam erkek kardeşim içerideydi.Beni karşılarında o halde görünce annem babam ayağa kalktı,"olum bu ne hal,bu saatte nasıl geldin buraya.Evde babaanneni neden tek bıraktın vs vs vs" bir sürü soru sordular.Olanları anlattım.Tek tek tüm olanları anlattım.Şaşırdılar ama kızmadılar.Dua ediyordu anneannem "Allah korumuş torunumu,Allah'ım sana şükürler olsun vs.vs.""sizin ne işiniz var burda,beni eve gelmeyince kayboldu diye arıyorsunuz diye düşünüyordum " dedim.Bir şey demediler.Sonrasında o yorgunluk ile uyumuş kalmışım.

    İn-cin yoktu belki,belki de vardı bilemiyorum ama o gün yaşadıklarım 14-15 yaşlarında bir çocuk için,kolay şeyler değildi.O dereden yıllar boyu korkmuşumdur.Hatta şuan köyde olsam gece vakti o gocuman deresinden asla geçemem..
    Bu korku içermiyor olabilir ama diğer anılarımı hatırlamam için bir altın anahtar niteliğinde.

    Farklı Bir Anı İle Devamı gelecek...


    ______________________________________________________________________
    ______________________________________________________________________

    MAÇA OSMAN - YENİ ANI-3

    _______________________________________________________________________
    _______________________________________________________________________


    Bundan yaklaşık olarak 25-30 sene önce yaşanmış bir hadiseyi babaannemin bana aktardığı şekilde sizlere güzel bir anlatım tarzı ile aktarmaya çalışacağım(babaannemin karadeniz şivesini pek anlayan çıkmaz : ).
    Olaydaki Osman tüm olan biteni kendi ağzından bizzat dedeme ve o gün evinde bulunan köylüye kendisi anlatmıştır.Babaannem de hatırladığı kadarını bana anlattı.

    O zamanlar bizim köydeki mahallenin nüfusu çok az imiş.Dedemler ile birlikte etrafta sadece 8 aile yaşıyormuş.Evler birbirine 150-200 metre kadar uzaklıklarda kuruluymuş. Hikayeye gelmeden önce belirteyim ki bu anlatacağım hikayedeki ev şuanda bile bizim köyde duruyor.Yol seviyesinden ortalama 250 metre kadar yukarıda,sağ-sol ve arkası bakımsızlıktan ve terkedildiği için alabildiğine orman ile kaplı.Ev 15 senedir kullanılmıyor.Köy meydanındaki en eski yapıtlardan bir tanesi olması nedeniyle yıkımına izin vermiyorlar.


    Osman ve Havva adında henüz genç yaşta evlenmiş ( 19-16 ) bu gençlerin ilk bebeleri henüz doğar doğmaz ölmüş.Ardından gelen 2.ci bebekleri ise sadece 1 hafta yaşayabilmiş.Osman ve Havva doğan iki çocuklarının ölmesine bir anlam veremiyorlar üzüntülerinden hasta olduğu zamanlar oluyormuş.Defalarca adaklarda bulunan Osman, Allah’a her gün dua ediyormuş.Osman askere gidip gelmiş.Geldikten sonra Havva yine gebe kalmış.3.cü çocukları daha doğmadan 8 aylık iken düşük sonucu ölmüş.Yıllar yılları takip ediyor yaz-kış durmaksızın geçiyormuş ama Osman ve Havva üzüntülerinden hasat dahi zor yapıyorlarmış.. Adaklardan umudu kesen Osman çareyi camii imamına danışmakta bulmuş.İmam çocuk için Allah’a dua edip kurban kesin dese de Osman için bu bir şey ifade etmiyormuş.Çevreden sormuş soruşturmuş, “Küçük Ahmet” adlı köyde ilmi yüksek bir hocanın adını almış.Hocaya gidecek,her şeyi anlatacak işin aslını öğrenecekmiş.Köylüye ve karısına danıştıktan sonra çantasını hazırlayıp yola koyulmuş.


    “Küçük Ahmet” Köyüne geldiğinde ilk sorduğu kişi hocanın evine kadar eşlik etmiş Osman’a.Kapıyı çalmış,hafif aralık olduğundan kapı açılı vermiş.İçerisi bir hayli kalabalık olduğundan uzun müddet bekledikten sonra sonunda hocanın karşısına oturma şansını yakalamış.
    “Hocam yıllardır üzerimizde bir musibet var.3 bebeğimin 3 üde 1 hafta yaşamadan vefat ettiler.Ne olur bana yardım edin.”
    HOCA:”Allah’a bolca dua edip,adak adadın mı ?”.Osman “ hem de defalarca hocam” demiş.
    HOCA:” Biraz sessizlikten sonra. Evladım senin ailende hiç musallat olayı yaşayan oldu mu ?“ . Osman “Hayır” yanıtını vermiş.
    HOCA:”Peki köydeki mahalleden ya da evinize yakın yerlerde yaşayanlarda hiç musallat olayları yaşayan oldu mu ?”
    Osman düşünmüş,Köyün çıkışında ki evde yaşayan Mehmet ve Ayşe çifti aklına gelmiş.( Bu Mehmet ve Ayşe çiftinin çocuklarından bir tanesi,(ismi:Murat)bir gece aniden rahatsızlanmış.Bu Murat Karanlık bir şeyin kendisi ile konuştuğunu ama onu hiç göremediğini,kendisini geceleri rahat bırakmadığını anlatıyormuş ailesine.Anlatıyormuş ama ne annesi-babası nede diğerleri “çocuk işte,kim bilir ne gördü de kafasına takılmış”düşünceleri ile pek de umursamamışlar.
    Gel zaman git zaman Murat geceleri sokağa kaçar ne dediği belli olmayan kelimeler ile bağırıyormuş.Ailesi gecenin zifiri karanlığında Murat’ı çeşmenin arkasında oturur şekilde buluyormuş.1 ay-2 ay derken hayli zaman geçmiş,Murat geceleri aniden uyanıp, avazının çıktığı kadar bağıra bağıra mahalleyi geziyormuş.Köylü Murat’ın artık kafayı sıyırdığını düşünüp deli zannetse de ailesi için bu durum hiç de öyle değilmiş.Zaman geçtikçe Murat yemeden içmeden kesilmiş,vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar,yara-bereler ve ezikler görünmeye başlamış.


    Yine bir gece Murat köy mahallesini ayağa kaldırır şekilde dışarı fırlamış,bağırtıları artık çok rahatsız edici oluyor,yarı Arapça yarı Türkçe boğuk bir ses tonuyla haykırıyormuş..Köylü bir zaman sonra Murat’a bir cin musallat olduğunu düşünmeye başlamışlar,o zamanlar da köyde bu tür işlerle ilgilenen hoca olmadığından cami imamına götürmeye karar vermişler.
    Ertesi sabah Murat’ın ailesi ile birlikte köyden dedem-kardeşi ve beraberindeki 4 kişi Murat’ı yukarı köydeki cami imamının yanına götürmüşler.Murat yol boyunca hiç konuşmuyor,kendi kendine bir şeyler mırıldanıp duruyormuş.Camiiye yaklaşırken caminin arkasında kalan kısımdaki mezarlıktan geçerken, Murat kafasını kaldırmış ,sabit bir şekilde mezarlığa bakıyor, sinirli bir surat ifadesi ile mırıldanıyormuş…
    Camiiye vardıkların da imam cami avlusunda çevresindeki birkaç köylü ile sohbet ediyor,çok çalışmaları gerektiğini felan anlatıyormuş.Dedemler avluya yaklaşmış,selam sabahdan sonra ,Muratın ailesi tüm olan biteni imama anlatmış.Anlatmış anlatmasına ama imamın bu konuda yapacak hiçbir şeyi yokmuş.Yine de bana 1 hafta müsaade verin,Kuran’dan ve kitaplardan bu konuyu araştırayım deyip bizimkileri göndermiş.
    Aradan geçen 1 haftada Murat’ın durumu daha da kötüye gitmiş,nöbet geçiriyor,uyku uyumuyor anlaşılması güç kelimeleri susmak bilmiyormuş.Vücudu kas-katı kesiliyor,zehirleniş gibi ağzından köpükler saçıyor,gözleri açık ,hiç kırpmadan tavana bakıyormuş.


    1 haftanın sonunda köylüler Murat’ı alıp imamın yolunu tutmuşlar.Uzun bir yürüyüş sonunda yukarı köye varıp imamın evine gitmişler.Kapıyı imamın karısı açmış,hoşlamalardan sonra küçük bir odaya davet etmiş.İmamın önünde Kuran-ı Kerim beraberinde üzerinde arapça yazılar olan eskimiş birkaç kitap ile birlikte yerde oturur şekilde bekliyormuş.
    Murat’ı karşısına oturtmuş,hanımından istediği suyu gümüşümsü bir tasa doldurup ,elindeki arapça kitapdan suya birşeyler okuyor,arada sırada Murat’ın gözlerine bakıp suya üfürüyormuş.
    Elindeki kitabı yanına bırakıp kalın olan koyu kahverengi kitabı eline almış.Önündeki beyaz bez parçasına kömür parçası ile birşeyler yazmaya başlamış.Uzun bir zamandan sonra bez parçasını tasın içerisine daldırıp iyice ıslatmış.
    Dedemler ne yaptığı hakkında hiçbir bilgileri olmadığından öylece imamı izliyorlarmış.İmam bezi iyice sıkmış,simsiyah olan suyu eline alıp,bir miktarını Murat’ın üzerine serpiştirmiş.Islattığı bez parçasını Murat’ın alnına sıkıca bağladıktan sonra dedemlerden Murat’ı sıkıca tutmalarını istemiş.
    Dedemler hiçbir şeyden habersiz denileni yapmışlar.Kollardan ve bacaklardan tutmuşlar,meraklı gözler ile imamı seyretmişler.
    İmam Kuran-ı Kerim’i eline almış,son sayfalara yakın bir yere gelince fısıltılı bir ses tonu ile Murat’ın kulağına birşeyler okumaya başlamış.3-5-7-10 durmaksızın okuyormuş.Uzunca bir okuyuştan sonra yanındaki ince,etrafı bez ile kaplı bir kitabı eline alıp,yüksek ses ile arapça birşeyler söylemeye başlamış.3-5-7-10 devamlı aynı şeyleri söylüyormuş.Murat zaman zaman fısıltılı bir şekilde birşeyler söylüyor,imama zaman zaman küfürler ediyormuş.İmam durmaksızın her defasında dahada baskılı şekilde okuyor,Murat git gide zor zapdedilmeye başlıyormuş.İmam elindeki kitabı yere bırakmış,Nas-Felak-Ayetel kürsüyü defalarca okumaya başlamış.Murat artık çıldırmış durumda bağıra bağıra küfürler ediyor,dedemlerin elinden kurtulmaya çalışıyormuş.Henüz 15 yaşlarında olmasından ve çelimsiz olmasının verdiği yarar ile dedemlerin elinden kurtulamamış.Dedemler tüm olanları korku dolu gözlerle izliyor,sessizce dualar okuyormuş.
    Uzunca bağrış,çağrış küfürlerden sonra Murat’ın vücut direnci artık kırılmış,baygın bir şekilde kendini bırakmış.
    ========================================================
    ========================================================

    Osman tekrar hocaya dönmüş “ Evet birkaç kişiye musallat olan cinler vardı” demiş.
    Hoca:”Evladım muhtemelen sana ya da eşinede bunlardan biri ya da birkaçı musallat olmuş.Şimdi sana söyleyeceklerimi iyice dinle,aynen söylediğim şekilde yapmaya çalış.İnşallah sizi bu durumdan kurtaracağız.”
    Osman can kulağı ile dinlemeye başlamış.
    Hoca anlatmış: “5 gün sonra dolunayın olduğu gece ,saat gece yarısına geldikten sonraki vakit,boş sessiz sakin bir yere gideceksin.Bulunduğun ortamda hiçbir şekilde el feneri,gaz lambası yanmaması gerekiyor.Yere büyükçe bir çember çizdikden sonra çemberin ortasına, sana vereceğim kağıttaki duaları 7 şer defa okuyup ,değneği sağlam bir şekilde yere dikiceksin.Değneğin etrafını,değnek yanmayacak şekilde odunlar ile çembere alıp odunları yakacaksın.Bu doğal ateş senin ışık kaynağın,aynı zamanda da size musallat olan cinlerin dikkatini çekmesi için bir işaret olacak.Unutma ki Cinler ateşten yaratılmıştır. Ateş yandıktan sonra el fenerini ve gaz lambasını söndürmeyi kesinlikle unutma.Geldiklerinde onları kendi suretlerinde göremeyebilirsin,korkunu yenmeye çalış duaları devamlı oku.”

    Osman hocanın yanından ayrıldıktan sonra,hocanın vermiş olduğu kağıttaki duaları 4 gün boyunca ezberlemiş.5.ci gün gusül abdestini alıp,gece 23:00 gibi evden ayrılmış.Tepe adını verdikleri yere gelmiş,saat tahmine geceyarısını biraz geçmiş.Gaz lambasını yere bırakıp, yanında getirdiği çubuk ile büyükçe bir çember çizmiş.Çemberi görebilmek için de taşlar ile üzerinden geçmiş.Bir yandan çok korkuyormuş ama diğer yandan ölen bebekleri aklına gelince ,yapması gerektiğini söylüyormuş kendi kendine.Tüm cesaretini toplamış,besmele ile çubuğu yere sağlam bir şekilde saplamış.Değneği yere saplama uğraşları içinde iken de hocanın dediği gibi ezberlediği duaları eksiksiz okumuş.Poşetinde getirdiği odunları özenle yerleştirip artık en son işlem olan ateşi yakıp hocanın verdiği duaları okumak kalmış.Ateşi yakmış,feneri söndürmüş,ortam bir anlığına epeyce karanlığa bürünmüş.Ateş canlandıktan sonra besmele ile duaları durmaksızın okumaya başlamış.Bir yandan korkuyor,diğer yandan okuyormuş.Bir süre sonra çemberin yakınına bir taş,yuvarlana yuvarlana gelmeye başlamış,ardından arkasından bir köpek, beraberinde bir kurt,en son görebildiği birkaç böcek belirmiş.Çemberin etrafına dizilmiş,sessizce Osman’a bakıyorlarmış.Osman o an kalp kirizi geçirecek duruma gelmiş,kalbi göğsünden çıkacak gibi atıyor,soluk soluğa duları okumaya devam ediyormuş.
    Ateş birden sönmüş,ateşin sönmesiyle korkularına korku katılan Osman daha hızlı bir şekilde okumaya devam etmiş.Karanlıklar içersinde kalan Osman’ın tek ışık kaynağı ,gökyüzündeki doluna ve yıldızlar imiş.Birden nerden geldiğini kestiremediği bir ses “Osman” diyerek seslenmiş,ses boğazdan çıkar gibi boğuk bir o kadar da ürkütücü imiş.Osman okumayı bırakmış,vücudu korkudan kas-katı kesilmiş,hareketsiz bir şekilde titrek bir ses ile “ Esselamun-aleyküm, benim adım Osman” diyebilmiş.Korku dolu gözlerle çemberin etrafında olduğunu bildiği hayvanlara,orta büyüklükteki 2 taşa bakıyor,göğüs kafesi yerinden çıkarcasına nefes alıp veriyormuş.
    Cin kendini tanıttıktan sonra neden kendilerini çağırdığını sormuş.
    ( Cinin ismini babaannem söylemedi,sanırım cinler,isimlerinin anıldığı yere gelebiliyormuş.Osman olayları anlatırken isim vermemiş zaten.Zaten öğrenmeyi de istemem)
    Osman:Titrek ve kesik kesik ses tonu ile ”Şu şu hocanın tavsiyeleri üzerine çağırdım,yıllardan beri doğan çocuklarım ölüyor.3 çocuğumun 3 üde öldü.Bunun sebebini arıyorum” diyebilmiş.

    Bunun üzerine Cin:”Evinizin altında bulunan yerde ( ahırdan bahsediyor) bizim evimiz vardı.Eşin ile sen o gece orada idiniz,bizim evimizi dağıtıp 3 çocuğumuzu öldürdünüz” demiş.

    Osman korkudan artık ağlıyor,içinden dualar okuyor bir yandan da cinin söylediklerini dinliyormuş.Cin konuşur iken tüyleri diken diken olan Osman:”Biz sizleri göremiyoruz,bilmeyerek böyle bir şey yapmışız ne olur affedin,daha ne kaç tane çocuğumuz ölecek”diye sormuş.

    Cin:”3 çocuğumuza karşılık 3 çocuğunuz,bundan sonraki çocuklarınıza bir şey olmayacak.Amma o evi terketmediğiniz sürece sizlere rahat verilmeyecek” demiş ,çemberin etrafından sürünme ve ayak izleri duyuyormuş,üzerine geleceği korkusuyla Secdeye varmış,dualar okumaya başlamış.Bir süre sonra sesler kesilmiş.Hava zifiri karanlık,ay ve yıldızlardan başka tek bir ışık yokmuş.Yavaşça doğrulmuş,sürüne sürüne el fenerini aramış.Kibrit ile feneri yaktıktan sonra hızla oradan uzaklaşmış.Kulaklarında cinin söyledikleri yankılanıyor,diğer yandan bunların bir hayal olup olmadığını düşünüyormuş.


    Ağlamaklı gözler ile gece yarısı evine varmış.Karısı merakla Osman’ı bekliyormuş.Eve girdiği gibi kendini karısının kollarına atmış,korkak bir çocuk edasıyla karısına sıkı sıkı sarılmış.Havva Osman’a bir bardak su verip sakinleştirmeye çalışıyor,Osmanın eli ayağı tir tir titriyormuş.O gece sabaha kadar uyuyamamış.Yaşadıklarını bir bir karısı Havva ya anlatan Osman ,sabah erkenden evi toplamaya başlamış.Havvanın köylüye haber vermesi üzerine Osman’ın evinde toplanan köylü ,duydukları karşısında epeyce ürkmüşler.Hep beraber evi toplamaya başlamışlar.2.ci günün sabahında köylünün de yardımıyla Osman ve Havva,Havva’nın babasının evinin bulunduğu Pınarlar köyüne yerleşmişler.Tüm olan bitenleri orada da anlatan Osman ve Havva aradan geçen 2 sene sonunda gayet sağlıklı bir kız çocukları dünyaya getirmişler.

    Bu olaylardan sonra çevre köylerde Osmanın ismi “Maça Osman” olarak kalmış.
    Yıllar yılı takip ediyor,Maça Osman Allah’a daha da yakınlaşıyormuş.Babaannemin dediğine göre defalarca Kuran-ı Kerim’i hatim eden Maça Osman’ın kalp gözü açılmış,ilmi-mertebesi yüksek bir zat olmuş.Çevre köylerden derdi tasası olan herkes Maça Osman’ın yanına geliyormuş.Maça Osman yaşlandıktan sonra ismi Maça Dede olarak anılmaya başlamış…

    -------------------------------------------------------------------------------------------------
    ------------------------------------------------------------------------------------------------

    KAYALAR - 16.07.2013 (*Yeni* )
    Biliyorum uzunca bir zaman geçti derdim,tasam çok olduğundan anca bitirebildim.Bizzat yaşadığım şu olayı da aktarmadan edemeyeceğim.
    İyi okumalar.

    Sanırım senelerden 2001'di,hani şu ikiz kulelerin yerlebir edildiği yıllar.13 yaşıma bastığım senelerde yaz tatilini köyde geçirmek için memlete yolculuk başlamıştı.
    Bizim bu köyü yıllardır hiç sevmemişimdir,gerek coğrafi konumu olsun,gerekse köyde anlatılan hikayeler olsun.Eviminiz yakınlarında,köy çıkışında toprak yolun 300 metre kadar yukarısında bulunan,terkedilmiş bir ev vardı.Bu evde vakti zamanında çocuğukları olmadığından, son çareyi c*nler ile iletişime geçmekte bulan çift otururmuş.Bize anlatılan hikeyelerde buna benzer 3-4 vaka daha olduğunda,sadece efsane ya da çocukları korkutmak için uydurulmuş bir masal olarak düşünürdüm.
    Bu evin dış görünüşü olsun bulunduğu bölge olsun,uzaktan bakmakla bile insanda bir huzursuzluk oluştuyordu.Ne zaman bu evin bulunduğu yoldan geçsem,içimi bir huzursuzluk kaplar,negatif bir enerjiye bürünürüm.

    Akşam saatlerinde 17:00-19:00 arasında bu bölgede ilginç olaylar olur.Bu bölgede şimdiye kadar hiç bir domuz,ayı konuşlanmamış,köpek,kuş yuva yapmamıştır.Ama sanırsın ki kedilerin toplanma mekanıdır burası.Köyümüzde bulunan 10-15 kedi genelde bu civarlarda gezerler.Memlekete geldiğim 1.hafta sonunda sırtımda taşıdığım saman yığını ile bu yoldan geçiyordum.Saat akşamın 17:30 civarı,gökyüzü hafif bir mavimsi-siyah karşımını andıran renkte,derinden esen soğuk rüzgarın eşliğinde evime gidiyorum.Tam bu evin altındaki yola geldiğimde rüzgar her zamankinden daha soğuk esiyor,gökyüzü daha karanlık hissine kapılıyor,dilimde tüttürdüğüm melodisi belli olmayan şarkıyı bir anlığına kesiyordum.

    Yukarında aşağı hızla yuvarlanan kaya parçasının sesiyle,kafamı sol tarafa çevirmem bir oldu.Ortalama 80-100 cm çapında olan bir kayaydı bu.Kayayı görmemle kendimi sırt üstü arkaya atmam bir olmuş,dengesiz bir şekilde bağladığım samanlar eşliğinde yere yığılmıştım.Gözlerim önümden hızla yuvarlanan kayanın görüntüsüne takılmış,ufak çaplı şok yaşamıştım.Yavaşça toparlandım,dağılan saman yığınını küfürler eşliğinde tekrar sarmaya başladım.Yükümü sırtlayıp tedbirli adımlarla yoluma devam ettim.Acaba bu kaya nasıl oldu da yuvarlandı ?.Çocuklardan birisi şaka olsun diye mi yuvarladı ?Bu gibi düşüncelere kapılmış bir şekilde evime vardım.Sabah erkenden kalkacak,o evi görmeye gidecektim.

    Saat 23:30 a gelmiş,yatmaya hazırlanıyordum ki kapının çalınması ile yerimden doğruldum.Gecenin bu saatinde gelen kişi,2 ev yanımızda oturan Ahmet amcanın oğluydu.Soluk soluğa babasının yaralandığını,yaraları sarmak için ilkyardım malzemesi olup olmadığını sormaya gelmiş.İstanbul'dan getirdiğimiz çantayı kapının üzerinde asılı olan çividen çıkardım,Ömer'e verdim.Sabah vakti ilk iş ailecek Ahmet amcayı ziyaret etmek oldu.Nasıl olduğunu sorduk.Ahmet amca olayı anlatmaya başladı."Çayırımı biçmiştim Saat 20:00 civarlarıydı.Tırpanımı omuzlamış hızla eve geliyordum.Şu bizim köy çıkışındaki terk edilmiş ev yok mu,hani gocuman deresinin az ilersindeki,Oradan geçerken omuzuma çarpan kayanın şiddetiyle yere yığıldım.Büyükçe bir kaya omuzuma çarptı.Allah'a şükür kafama gelmedi.Omuzumun acısıyla uzun süre yerden kalkamadım.Bana çarpan kaya yanımda,ben kayanın yanında yerdeydim.Kafamı kaldırdım,önümden irili ufaklı 2 kayanın daha geçtiğini gördüm.Bir yandan acıyla bağırıyor,diğer yandan "Kim atıyor kayalarııı,atmayın,insan geçiyor" diyerek yukardakine sesimi duyurmaya çalışıyordum.Sürüne sürüne kendimi yolun yamacına attım.Sanırım omuzum kırılmıştı.10 dk kadar yamaca sığındım.Ben yukardakine sesleniyordum amma cevap veren yoktu.Ara ara büyükçe kaya yuvarlıyorlardı.Seslerin kesilmesiyle,bir solukta kendimi kaldırdım,zor bela eve geldim."O an yaşadıklarımı hatırladım,aynı olayı benimde saat 17:30 civarlarında yaşadığımı söyledim.Yukarıdan yuvarlanan büyükçe kayadan son anda kurtulduğumu anlattım.

    Ahmet amcanın karısı Emine teyze:"mahluklar yine hareketetlendi" dedi.O an bir şey anlamamıştım.Mahluk da neydi ? Onlar kimdi.Aralarında geçen konuşmalardan bir şey anlamıyordum "Mahluk-3 harfli-iflit".Eve döndüğümde anneme aralarında geçen konuşmada neyden bahsettiklerini sordum.Bana olayların Cinler tarafında yapılmış olacağını anlattı.O evin vakti zamanında cinler tarafından basıldığını, içerisindeki karı kocanın bunların etkisi altında kaldığını,bir gece kocası tarafından öldürülen kadını ve adamın ortadan kayboluşunu anlattı.Bu anlatılanlar beni korkutsa da meraka kapılmıştım.Acaba gerçekten de bunları cinler mi yapıyordu.Yoksa yukarıda birisi var da o mu atıyodu ?

    Merakımı gidermem gerekiyordu.Ömer ile konuştum,"gel şu eve bir bakalım,ne var çok merak ediyorum.Çok kalmayız bakıp hemen geleceğiz"dedim.Ömer:"Anlatılanları duymadın mı,ben korkuyorum gelmem sen gideceksen git" dediyse de ısrarlarım sonucu kabul etti.Elimize orak aldık,o esrarengiz evin yolunu tuttuk.

    ORAK:

    Saat 16:30 a geliyordu.Gündüz olmasının verdiği cesaretle evin bulunduğu yola geldik.Bir süre kaya yuvarlanacak mı diye bekledik,hiç bir hareketlilik yoktu.Alt tarladan 2 adet çangal aldık ,yavaş yavaş dikenli otları orak ve çengel ile eze eze eve yaklaşıyorduk.

    ÇANGAL:

    Ev etrafında orman oluşmuş ağaçların arasında kalmış,bakımsızlıktan tahtaları sökülmüş,bahçesini kaplayan 2-3 metrelik yabani otlar-ağaçlar arasında kaybolmuştu.Korku dolu adımlar ile otları yara yara evin yakınına sokulduk.Bu bölgede artık büyükçe otlar yerini çayır,çimene bırakmıştı.Ben Ahıra yaklaştım,Ömer'de evin giriş kapısındaki otları orakla kesmeye başlamıştı.

    Ahır kapısı büyüyen otlar sebebiyle adeta ottan duvar içerisinde kaybolmuş,otların gövdesi ağaçlaşmış gibi sert ve kalın olduğundan orakla kesmekte güçlük çekiyordum.Daha fazla kesemeyip,Ömerin yanına çıktım.Ömer giriş kapısındaki otları temizlemiş,sağa sola bakınıyordu.Yüzüne baktım,korku dolu bakışlar ile,"evet Mesut,şimdi ne yapacağız,İçeri mi gireceğiz" dedi.Bende en az Ömer kadar korkuyordum,ama merak duygum bu korkuyu bastırıyordu."Buraya kadar gelmişken içeri bakmamak olmaz,hadi bakalım ve hemen çıkalım" dediysem de Ömer içeri girmemekte ısrarcıydı.Bırakın evin içine girmeyi,evin bulunduğu yer bile insanı korkutmak için yeterliydi.Arkamızda karanlığa doğru uzanan bir orman,sağımız solumuz 2 metreye kadar uzanan otlar ile kaplıydı.Bir de olaya anlatılan hikayeler eklenince insan bir hayli korkuyordu.Elime çangalı aldım,yavaşça kapıya doğru yanaştım.Çangal ile kapıyı ittirdim,ama kilitli olacaktı ki açılmadı.Kapıya iyice yaklaştım.Ayaklarımın altında gacur-gucur ses çıkaran,çürümüş zeminin ürkütücü sesleri eşliğinde kapı arasından eve göz gezdirdim.Kapı aralığı çok dar ve içerisinin hafif karanlık oluşu sebebiyle bir şey göremiyordum.Kapının ön bölmesindeki demir kilidi yavaşça kaldırdım,hızlı adımlarla ömerin yanına döndüm.Kapı hafif aralanmıştı.Çangalı tekrar kapıya yaslayıp,kapıyı sert bir şekilde ittirmem ile kapının korkunç bir "Taaaaak" sesiyle yere düşmesi bir oldu.O anki korku ve reflex ile yasin suresinin ilk sayfasını okumuşumdur herhalde.

    Ömer yanıma iyice sokulmuş,dualar okuyordu.Kendimi zor bela toparlayıp,göz ucuyla uzaktan evi izlemeye başladım.İçerisi kapının düşmesiyle toza bürünmüş,adeta gaz bombası atılmış gibi toz içinde kalmıştı.Bir süre sonra tozun dağılması ile,eskimiş tencere-tabaklar,yıkılmış mutfak rafları,tozdan adeta toprak halini almış halının görüntüsüne bıraktı.Evin yıllardan beri kullanılmadığı,kullanılmayı bırak eve adım atılmadığı belliydi.Bu görüntülerden sonra korkum 10 katına çıkmış,anlatılan hikayelerin bir efsane olmadığına inanmaya başlamış,yukarıdan yuvarlanan kayaların bir insanın atmayacağına yürekten inanmaya başlamıştım.Yavaş ve korkak adımlar ile giriş kapısının çürük tahtaları arasında evin tavanına göz gezdirdim.Elektrik tesisatı olmadığından tavanda bir ampul yoktu.Gördüğüm kadarıyla evin 2 odası vardı,odalarda kapılar yok,çürümüş-parçalanmış bezler ile kapı görevi görüyordu.Orağımı elimle sıkı sıkı kavrayıp içeriye ilk adımı attım.Uçuşan toz parçacıkları arasında tahta duvarları incelemeye başladım.Duvarların arasından gelen ışık süzmeleri ortamın ne denli pis ve tozlu olduğunu gözler önüne seriyordu.Arkamdaki duvara dönmem ile irkilmem bir oldu.Duvardan aşağı sarkan çürümüş hayvan iskeletleri,kafatası halini almış 20-30 kadar hayvan kafaları vardı.Bir insan hayvanların kafasını kesip neden duvara asar ki ? Gördüklerim beni aşırı derecede korkutmuştu,tüylerim diken diken olmuş,ayak bağlarım çözülmüştü.Anlam veremiyordum buna,gördüklerimi Ömer'e anlatmak için seslendim,Ömer'den hiç bir ses alamadım.Hızla dışarı çıktım Ömer ortalarda yoktu.Dakikalarca seslenmeme rağmen hiç bir cevap alamıyordum.Yalnızlığın verdiği korku iliklerime kadar işlemişti.İçeride neler olduğunu çok çok merak etmeme rağmen,gerek yalnız oluşum,gerekse o duvarda gördüğüm iskeletlerin verdiği korku ile içeriye giremedim.Koşa koşa oradan uzaklaştım.

    Yıllardır merak eder dururum,acaba içeride daha başka neler vardı,ama içeriye tek başıma girecek cesareti bir türlü kendimde bulamadığımdan,hep içimde kaldı.



    Edit:İmla
    "Kapı açılır içeri görünmeyen bir şey girerse" buraya sadece ben mi güldüm? o tarz şeyleri düşününce çat diye belirir işini görür olarak düşünürüm hep.Tabi kapıyı ittirip girmesi yavaş yavaş, çektire çektire off

    kapının açılıp görünmez bişey girceğini düşündüğüm bir durumla karşılaşırsam elime herhangi sert bi cisim alıp böyle yapmayı planlıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KozmikOsuruk -- 3 Haziran 2013; 23:00:58 >




  • Bende diğer konuda okumuştum valla iyi dayanmışsın acaba gölge belirdiği anda kapıya sıksan nolurdu bunu merak ediyorum
  • Önlerden
  • Hikaye süper kitabı olsa okurum
  • O kadar okuduk. Sonunda ne oldugunu ogrenemedin mi la ya

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • iyiymis

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • domuz ayı nöbeti tutmaktaki amaç neydi
  • Keşke biraz daha uzun olsaydı iyi vakit öldürdü
  • Bir kişi de çıkıp "kedidir kedi" dememiş.
  • mesaj olarak yazdığını okumuştm bide gece gece tekrar görünce tırsmadım değil
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Chromosty

    O kadar okuduk. Sonunda ne oldugunu ogrenemedin mi la ya



    Yok dostum ya öğrenmek te istemedim zaten.O korku bana yetti.
  • Adam alan wake

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkness

    Bir kişi de çıkıp "kedidir kedi" dememiş.



    Kedi olmadığını zaten yazdım,ki öyle bir yerde kedi yaşamaz zaten.Evi gören böyle saçma bir yorumu yapmaz zaten.

    quote:

    OrganikYazar


    Fındık hasat zamanı yaklaşıyor,bu zamanlarda fındık nöbeti tutulur bizim oralarda.Domuzlar girdiği yeri silip süpürür bu da bizim için büyük zarar.
    Aynı olay ayı içinde geçerli.Hayvanları uzaklaştırmak içindir.Bolca torpil atarız nöbetlerde.
  • o fenerlerden nerede bulabilirim. dedemin vardı
  • E konuşmadın mi kimseyle anlatmadin mi çevrendekilere hocalara felan böyle böyle oldu diye. Bu arada cinlerin sahipsiz yerleri sahiplendikleri dogrudur o yüzden defineciler yanlarında hoca götürürler

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Rahat ol cinler insana zarar vermez durduk yere...Ayetel kursi oku tamamdir...

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.