Şimdi Ara

Köyü Tarafından Sevilmeyen Çocuk, Bir Gün O Sevgi Sıcaklığını Hissetmek için Köyü Yakar...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
7
Cevap
0
Favori
692
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • afrika atasözüdür. 



    ben şöyle anladım; "Toplum tarafından reddedilen bir birey, Bir gün o Toplumdan intikam alır."



    Konuya giren Tüm Forum üyeleride, bu atasözünü, Nasıl anladığını ve bu atasözü ile ilgili Fikrini belirtirse sevinirim. 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-D67828229 -- 1 Haziran 2021; 22:53:16 >



  • büyük bir mangal yapıp köyün sevgisini kazanmaya çalışır diyor.


    BBQ Party!

  • Bence atasözünün özü şu; başkaları tarafından sevgi bazında insan yerine konmayan birisi o söz konusu başkalarını insan yerine koyamayıp bir empati geliştiremez ve haliyle bunun bir bedeli olabilir. Empatik özne işleyişinde dışlama sonucunda çok ciddi bir fonksiyon yitimi olabilir. Bu dehümanizasyona yani diğer özneleri insan dışı varlık addetmeye kapı aralamak anlamına geliyor. O yüzden çocuk tüm köyü yakıp köy sakinlerinin çığlıkları ve telaşlarını sanki yanan cansız bir meşaleyi izliyormuş gibi izliyor. Nispeten benzer ve üstelik tarihsel (hakikaten yaşanmış) olan ünlü bir misal verelim: Tarihçiliğin babası Thukidides antik Korkyra kentinde çıkan bir iç savaşı anlatıyor. Korkyra'nın sakinleri kendi şehirlerinde hedef belledikleri her şeyi yakıp yıkıp en yakın akrabalarını dahi öldürüyorlar çünkü Korkyralılar arasındaki derin toplumsal ve ideolojik kutuplaşma yani "sevgisizlik" dehümanizasyona ve binlerce kişinin empatik olmadan harekete geçmesine yol açıyor. Atina ve Sparta arasındaki savaş ortamı da empatik yetileri fonksiyon kaybına uğramış Korkyralıların birbirlerini öldürmesi için fırsat yaratıyor. Bu sebeple sürekli olarak dışlamak, ötekileştirmek, ezmek, had hudut bilmemek esasında çok tehlikeli olabilir çünkü vahşi kabilesel dürtüleri veya çocuk örneğinde olduğu gibi en eski atalardan miras intikam arzusunu tetikleyebilir. Bunların hepsi ama özünde zaman zaman organizmaya yönelik tüm olası tehditleri elimine ederek "hayatta kalmayı" kolaylaştırdığı için ortaya çıkmış evrimsel mekanizmalar. Çocuğu köyü yakma konusunda dümenleyen beynindeki nörobiyolojik kalıplarla kendisine sürekli şiddet uygulayan zorba babasını veya alfa erkeği öldüren atasal bir insansınınkiler aşağı yukarı aynı olmalı. Yani o köydekiler çocukta yer alan atasal bir dürtüyü tetiklemenin bedelini ödüyorlar. Çocuk şuursuz şekilde böylesi zekice ama acımasızca bir taktikle "olası bir tehdidi imha ediyor". Hem de belki de o köyden beslenerek yaşadığı halde köyü imha ediyor... Buna evrimsel psikolojik izah diyebiliriz. Hızla yaklaşan bir arabayı fark edince donup kalıp ezilerek ölen birisini düşünelim. Donup kalmak tehditlere karşı harekete geçen ve tehditlerce fark edilmeyi engelemeye yönelik bir mekanizmadır ama bu mekanizma evrimsel süreçte son derece irrasyonel ve vasat "düzenlenmiş". Haliyle birisinin ezilerek ölmesine yol açıyor. Kenara çekilmek de tetiklenebilirdi ki bazen de o tetikleniyor. Verilmiş kişi ezilmekten kurtuluyor. İnsan doğasının refleksif ve deterministik bir tarafı olsa da esasında böyle son derece öngörülemez bir niteliği var. Her çocuk köyü yakacak diye bir şey yok ama atıyorum 1000 tanesinden 1'i veya 2'si yakacaktır. Bir çocuk sırf ateşi kurcalamayı sevdiği için de istemsiz olarak köyü yakabilir (yani nesnelerle etkileşen, onu kendi ihtiyaçları ve ilgileri doğrultusunda kontrol etmeye çalışan atasal tipi temsil ediyor şeklinde tahayyül edilebilir).
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Bence atasözünün özü şu; başkaları tarafından sevgi bazında insan yerine konmayan birisi o söz konusu başkalarını insan yerine koyamayıp bir empati geliştiremez ve haliyle bunun bir bedeli olabilir. Empatik özne işleyişinde dışlama sonucunda çok ciddi bir fonksiyon yitimi olabilir. Bu dehümanizasyona yani diğer özneleri insan dışı varlık addetmeye kapı aralamak anlamına geliyor. O yüzden çocuk tüm köyü yakıp köy sakinlerinin çığlıkları ve telaşlarını sanki yanan cansız bir meşaleyi izliyormuş gibi izliyor. Nispeten benzer ve üstelik tarihsel (hakikaten yaşanmış) olan ünlü bir misal verelim: Tarihçiliğin babası Thukidides antik Korkyra kentinde çıkan bir iç savaşı anlatıyor. Korkyra'nın sakinleri kendi şehirlerinde hedef belledikleri her şeyi yakıp yıkıp en yakın akrabalarını dahi öldürüyorlar çünkü Korkyralılar arasındaki derin toplumsal ve ideolojik kutuplaşma yani "sevgisizlik" dehümanizasyona ve binlerce kişinin empatik olmadan harekete geçmesine yol açıyor. Atina ve Sparta arasındaki savaş ortamı da empatik yetileri fonksiyon kaybına uğramış Korkyralıların birbirlerini öldürmesi için fırsat yaratıyor. Bu sebeple sürekli olarak dışlamak, ötekileştirmek, ezmek, had hudut bilmemek esasında çok tehlikeli olabilir çünkü vahşi kabilesel dürtüleri veya çocuk örneğinde olduğu gibi en eski atalardan miras intikam arzusunu tetikleyebilir. Bunların hepsi ama özünde zaman zaman organizmaya yönelik tüm olası tehditleri elimine ederek "hayatta kalmayı" kolaylaştırdığı için ortaya çıkmış evrimsel mekanizmalar. Çocuğu köyü yakma konusunda dümenleyen beynindeki nörobiyolojik kalıplarla kendisine sürekli şiddet uygulayan zorba babasını veya alfa erkeği öldüren atasal bir insansınınkiler aşağı yukarı aynı olmalı. Yani o köydekiler çocukta yer alan atasal bir dürtüyü tetiklemenin bedelini ödüyorlar. Çocuk şuursuz şekilde böylesi zekice ama acımasızca bir taktikle "olası bir tehdidi imha ediyor". Hem de belki de o köyden beslenerek yaşadığı halde köyü imha ediyor... Buna evrimsel psikolojik izah diyebiliriz. Hızla yaklaşan bir arabayı fark edince donup kalıp ezilerek ölen birisini düşünelim. Donup kalmak tehditlere karşı harekete geçen ve tehditlerce fark edilmeyi engelemeye yönelik bir mekanizmadır ama bu mekanizma evrimsel süreçte son derece irrasyonel ve vasat "düzenlenmiş". Haliyle birisinin ezilerek ölmesine yol açıyor. Kenara çekilmek de tetiklenebilirdi ki bazen de o tetikleniyor. Verilmiş kişi ezilmekten kurtuluyor. İnsan doğasının refleksif ve deterministik bir tarafı olsa da esasında böyle son derece öngörülemez bir niteliği var. Her çocuk köyü yakacak diye bir şey yok ama atıyorum 1000 tanesinden 1'i veya 2'si yakacaktır. Bir çocuk sırf ateşi kurcalamayı sevdiği için de istemsiz olarak köyü yakabilir (yani nesnelerle etkileşen, onu kendi ihtiyaçları ve ilgileri doğrultusunda kontrol etmeye çalışan atasal tipi temsil ediyor şeklinde tahayyül edilebilir).

    Hocam yazınızı baştan sona okudum ama fazla birşey anlamadım, baya felsefik konuşuyorsunuz çünkü :D


    Hocam siz tarihten örnek vermişsiniz, bende bir örnek vereyim;


    adolf Hitler, "Bildiğim kadarıyla" Toplumdan reddedilmiş, asosyal bir insan idi (ki bende böyleyim ) ve insanların 2.dünya savaşı sırasında, almanya'da adolf hitlere sempati duymasının altında yalnızca "Korku" olduğunu düşünüyorum, yani demek istediğim şu; adolf hitlerin zaten diktatörün en alası olduğunu biliyoruz ve eğer kendisine sempati duymayan, muhalefet olan insanlar olsaydı, büyük ihtimalle "infaz/idam", bu olmasa bile işkenceden geçirilirdi bu tür insanlar. 


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Hocam yazınızı baştan sona okudum ama fazla birşey anlamadım, baya felsefik konuşuyorsunuz çünkü :D


    Bu yazdığıma felsefi değil de entelektüel veya akademik bir yazım demek daha doğru olur; felsefi deyince çünkü piyasada neler neler var. Felsefe dediğimiz günümüzde meta-etik, metafizik gibi değişik dalları olan kendi başına özgün bir disiplin ve faaliyet. Eskiden ama tüm bu entelektüel, akademik, psikolojik veya doğabilimsel araştırmalara "felsefe" denirdi. Bizim günümüzde bilim insanı dediğimiz Galileo Galilei felsefe yaptığını söylerdi. Isaac Newton kendi adıyla anılan ünlü yasalarını ve mekaniğini Doğa Felsefesinin Matematiksel Prensipleri (Philosophiae Naturalis Principia Mathematica) isimli bir kitapta ortaya koydu. Yani bilim dediğimiz faaliyet eskiden "felsefeydi". Entelektüelizm veya bilginlik felsefeyle uğraşmak anlamındaydı. Şu anda ancak bu yazdığıma "felsefi" denemez; düşünmeyi (cogitare) ve anlamayı (intellegere) bir faaliyet olarak içerse bile. Günümüzde felsefe önermeler ve sonuçlar üzerinden argümantasyon tasarlamakla, verilmiş argümanların soruşturulmasıyla ilgilenen bir alan. Doğada gözlemlenen fenomenler hakkında özellikler tanımlayıp bir takım yasalar ve teoriler kurgulayarak bilimsel anlayış geliştirmek ve bilimsel bilgi toplamak artık felsefenin işi değil. Evrimsel psikoloji bir bilimsel araştırma dalıdır, etik veya epistemoloji gibi bir felsefi soruşturma konusu olmaktan ziyade.

    quote:

    Hocam siz tarihten örnek vermişsiniz, bende bir örnek vereyim;


    adolf Hitler, "Bildiğim kadarıyla" Toplumdan reddedilmiş, asosyal bir insan idi (ki bende böyleyim ) ve insanların 2.dünya savaşı sırasında, almanya'da adolf hitlere sempati duymasının altında yalnızca "Korku" olduğunu düşünüyorum, yani demek istediğim şu; adolf hitlerin zaten diktatörün en alası olduğunu biliyoruz ve eğer kendisine sempati duymayan, muhalefet olan insanlar olsaydı, büyük ihtimalle "infaz/idam", bu olmasa bile işkenceden geçirilirdi bu tür insanlar.



    Evet, Hitler normal ve pek de sosyal birisi değildi. Hitler'i iktidara taşıyan çok faktör var. Korku da bunlardan birisi ama dediğimiz gibi tek sebep değil. Hitler soykırımı haricinde muhaliflerini de öldürdü. Hitler'e muhalif çok kişi çıktı; hem kendi saflarından hem de Weimar bürokrasisinden ve diğer partilerden muhalifler çıktı. Hitler'le tokuşan SA şefi Ernst Röhm misal 1934 yazında Uzun Bıçaklar Gecesi diye bilinen tasfiye silsilesinde öldürülüyor. Hitler'in mezalimi tüm Nazi iktidarının tarihi boyunca böyle pek çok kişiyi yuttu.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    İlginçtir Hitler kitabında, otoritenin gücünden ve otoriterliğin toplum üzerindeki etkisinden de bahsediyor. Güç gösterisinin ve otoritenin toplum üzerinde hakimiyet kurmak için yegane mıknatıs olacağını belirtmiş. Ve basit argüman kullanmanın da önemine değinmiş. Yani propaganda ama önce propagandanın basitliği diyor. Bu şekilde birçok ilginç tespiti de var, özellikle sosyal demokrasi konusunda garip düşüncelere sahip.


    Yine de Srebrenitse'da yaşanan dram ne ise, Nürnbergde, Polonya'da, Münih'te yaşanan dram da o olmuş.

  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.