Şimdi Ara

Krizler nasıl meydana gelir ( mutlaka okuyun , perde arkası )

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
18
Cevap
0
Favori
2.650
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Perdenin Arkasındakilere Aldırmayın



    Tahtın arkasında, kraldan daha kudretli birşey vardır.


    Dünya, bizleri sahne arkasında olmadıklarına inandıran birçok farklı kişi tarafından
    yönetilir.Gerçek şu ki büyük merkezlerdeki finansal elementler, Andrew Jackson zamanından beri hep hükümetlere sahip olmuştur.

    1775, Amerikan İhtilali başladı,Amerikan kolonileri İngiltere'den ve onun baskıcımonarşisinden kurtulmak istediler.İhtilal için birçok neden bulunsa da,içlerindenbir tanesi ananeden olarak göze çarpıyor:
    İngiltere Kralı III. George, kolonilerin elde ettikleri ve kendilerine kullandıkları faizsiz serbest kazancı yasakladı.Bunun yerine onları İngiltere Merkez Bankası' ndan kredi almaya zorlayarak,kolonileri borç içine soktu.

    Benjamin Franklin'in de sonradan yazdığı gibi:

    Kral III. George'un, kolonilerin sıradan insanları para babalarının pençesinden
    kurtaracak dürüst ve serbest bir para sistemini hayata geçirmelerini reddetmesi,muhtemelen ihtilalin başlıca sebebidir.


    1783'te Amerika, İngiltere'ye karşı bağımsızlığını kazandı.

    Halbuki, Merkez Bankası konseptiyle ve onları kuran açgözlü adamlarla yapılacak savaş daha yeni başlamıştı.

    Peki Merkez Bankası nedir?
    Merkez Bankası, tüm ulusun para birimini üreten bir kurumdur.Tarihteki örnekleri incelediğimizde, merkez bankacılığının temelinde iki şeyin yattığını görürüz.

    Faiz oranlarının kontrolü ve para arzının yani enflasyonun kontrolü.

    Merkez bankası aslında para vererek bir devlet ekonomisini beslemez, parayı devlete faizli borç olarak verir.Ve ödünç verdiği bu paranın miktarını yükselterek ya da düşürerek,piyasada işlem gören paranın değerini ayarlar.
    -------------------------------------------------------
    Anlamanız gereken şey, bütün bu sistem uzun vadede sadece tek bir şey üretir:

    Borç.

    Bu dümenin farkına varmak için çok fazla maharet gerekmiyor.
    Merkez bankası, ürettiği her bir doları faizli borç olarak verir.Bu, üretilen her bir dolar, doların kendisive buna ilaveten o doların belli biryüzdedeki faizi demektir.Ve bir merkez bankası, tüm ulusun para birimini üretmekte tekel haline geldiğinde,ve her bir doları, üzerine yapışmış borçla birlikte kiraladığında...
    Bu borcu ödeyeceğiniz para nereden gelir?

    O da yine merkez bankasından gelir.

    Yani merkez bankası, ortaya çıkan ödenmemiş borç açığını kapatmak için düzenli olarak
    para arzını arttırır,tabi bu para da piyasaya faizli borç olarak verilir,o da daha fazla borç yaratır!Bu sistemin nihayi sonucu kesinlikle köleliktir.Hükümetin ve tabi ki halkın, bu kendi kendini yaratan borçtan kurtulması imkansızdır.

    ABD'nin kurucuları bunun çok iyi farkındaydı.


    "Bence banka kuruluşları, düzenli ordulardan daha tehlikelidir..Eğer Amerikan halkı özel bankaların piyasaları kontrol etmesine izin verirse...bankalar ve şirketler etraflarında büyüyecek,tüm mal varlıklarını ellerinden alacak ve bir gün çocukları, atalarının fethettiği bu topraklarda evsiz uyanacak."

    Thomas Jefferson, 1743-1826




    "Eğer bankerlerin kölesi olarak kalmak ve kendi köleliğiniz için bedel ödemek istiyorsanız, bırakın para üretmeye devam etsinler ve ulusun tüm parasını kontrol etsinler."

    Sir Josiah Stamp



    20. yy'ın başladında A.B.D.,zalim maddi menfaatlere hizmet eden birçok merkez bankacılığı sistemini hayata geçirdi ve kaldırdı.O sıralarda bankacılık ve iş
    dünyasının önde gelen aileleri:

    Rockefeller, Morgan, Warburg
    ve Rothschild aileleriydi.

    1900'lü yılların başlarında bu aileler bir kez daha, yeni bir merkez bankasının
    kurulması yönünde kanun çıkmasını istediler.Ama biliyorlardı ki hem hükümet hem de halk, bu kurumlardan usanmıştı.Bu yüzden kamuoyunu yönlendirmek için bir hadise yaratmaya ihtiyaç duydular.Herkesin bir finans otoritesi olarak gördüğü J.P. Morgan,
    güçlü nüfuzunu kullanarak, New York'ta çok ünlü bir bankanın iflas ettiği,battığı söylentilerini yaydı.Morgan bunun, diğer bankaları da etkileyecek bir histeri krizine neden olacağını biliyorduNitekim oldu da.
    İnsanlar, birikimlerini kaybetme korkusuyla bütün paralarını çekmeye başladı.Haliyle bankalar borçlarını tahsil etmekzorunda kaldı, borç alanlar ödeyebilmek için
    mallarını sattılar,

    ve sonuç olarak bir çok iflas,
    satış ve kargaşa meydana geldi.

    Birkaç yıl sonra, parçaları yerlerine oturtan Fredrik Allen, LIFE dergisinde şunları yazdı.

    "Morgan hisseleri kazanç sağladı...1907 krizini hızlandırmak içinonu kurnazca yönettiler."


    Tezgahtan habersiz Parlamento, "1907 Krizi"hakkında ve banka kartelleriyle sıkı ilişkiler içinde bulunanki daha sonra bir evlilikle de Rockefeller ailesine katılan Senatör Nelson Aldrich başkanlığında bir araştırma başlattı.Aldrich'in komisyonu 1907 tarihindeki krizin tekrar yaşanmaması için,bir Merkez Bankası'nın kurulmasını önerdi.

    Bu tam da uluslararası bankerlerin,planlarını uygulamak için ihtiyaç duydukları şeydi.
    1910'da, J.P. Morgan'ın Georgia sahili Jekyll Adası'ndaki konutunda gizli bir toplantı yapıldı.Burası, "Federal Rezerv Kanunu" diye adlandırılan aktin imzalandığı yerdi.
    Kanun bankerler tarafından yazılmıştı,hukukçular tarafından değil.
    Görüşme hükümetten ve kamuoyundan o kadar gizliydi ki,katılan yaklaşık 10 kişi birbirlerine hitaben kullandıkları isimlerini sakladılar.Akiti imzaladıktan sonra, siyasi arenadaki adamları Senatör Nelson Aldrich'e verdilerki o da bunu Parlamento'dan geçirdi.


    1913 yılında, bankerlerin de şiddetli desteği ile Woodrow Wilson başkan seçildi
    ve seçimlerdeki desteğin karşılığı olarak da "Federal Rezerv Kanunu"nu imzalamayı
    kabul etti.Noel'den iki gün önce, birçok milletvekili evlerinde aileleriyle birlikteyken,"Federal Rezerv Kanunu" oylandı,ve Wilson bunu yasa haline getirdi.



    Yıllar sonra, Woodrow Wilson pişmanlık içinde şöyle yazdı:

    "Büyük endüstriyel ulusumuz,kendi mali sistemi tarafından kontrol edilir.
    Mali sistemimiz özelleşmiş bir topluluk halindedir. Bu yüzden, ulusun kalkınması
    ve diğer tüm hareketleri niyetleri iyi ve halkın yararına dahi olsa,bir avuç adamın ellerindedir.Bu adamlar, kendilerinin ve bazı kişilerin paralarının dahil olduğu büyük yatırımlarla ilgilenmektedir ve çıkarları için gerçek ekonomik bağımsızlığa zarar vermektedirler.Uygar dünyanın, tamamen kontrol edilen,sindirilen ve en kötü yönetilen devletlerinden biri haline geldik.fikir özgürlüğünün, yönetime inancın ve demokratik seçme özgürlüğünün olmadığı bir devlet,bir devlet ki, egemen ufak bir grubun
    keyfine ve zikrine kalmış.

    -Woodrow Wilson





    Kongre üyesi Louis McFadden da asıl gerçeği,
    tasarı kanunlaştıktan sonra söylemiştir:

    "Burada bir dünya bankası sistemi kuruluyor..Uluslararası bankerler tarafından kontrol edilen bir merkez.Beraber hareket edip kendi ihtirasları için dünyayı köleleştiriyorlar. Devlet, FederalBanka tarafından gasp ediliyor."

    Şimdi halka "Federal Rezerv Sistemi"nin ekonomik bir dengeleyici olduğunu söylediler.


    Enflasyonun ve ekonomik krizlerin geçmişte kaldığını söylediler.

    Tabi tarihin bizlere gösterdiği gibi,hiçbirşey değişmeyecekti.

    Şimdi uluslararası bankerlerin elinde, hırslarına yeni boyutlar kazandıracak
    işleyen bir makina vardı.

    ------------------------------------------------


    Örneğin, 1914-1919 yılları arasında Federal Banka piyasaya para arzını neredeyse %100 arttırdı.

    Küçük bankalara büyük borçlar verildi.Sonra 1920 yılında, Federal Banka büyük miktarda parayı piyasadan geri çekti,dolayısıyla kredi veren bankalar büyük miktarda borcu geri istedi,ve tıpkı 1907'deki gibi bankalara hücum,batık ve iflas yaşandı.Federal Rezerv Sistemi dışında kalan 5400 rakip banka iflas etti.Tekel iyice bu bir grup uluslararası bankerin eline geçti.

    Bu konuda Kongre üyesi Lindberg,
    1921 yılında şöyle dedi:

    "Federal Rezerv Kanunu altında,
    krizler bilimsel olarak yaratılmaktadır.Şu anki kriz, yaratılanların ilkidir
    ve matematiksel bir denklemden ibarettir."

    Halbuki 1920'deki kriz sadece ısınma turuydu.

    1921-1929 yılları arası Federal Banka
    para arzını yine yükseltti.

    halka ve bankalara yine büyük borçlar verdi.O sırada borsada marj kredisi denen
    yeni bir kredi tipi vardı.Basitçe, bir yatırımcı bir hisse senedine
    değerinin sadece %10'unu ödeyip sahip oluyordu,kalan %90'ı için broker'a borçlanılıyordu.Bir başka deyişle, bir kişi $1000 dolarlıkhisseyi $100 dolar ile alabiliyordu.

    Bu yöntem 1920'lerde çok popülerdi.

    sanki herkes borsada para kazanmaya başlamıştı.

    Ama bu kredi tipinin bir handikapı vardı.

    Parayı her an geri isteyebilirlerdi,ve 24 saat içinde ödemek zorundaydınız.

    Buna marj çağrısı denirdi.

    ve marj çağrısı sonucunda genellikle,borca girerek aldığınız hisseyi satmak zorunda kalırdınız.



    Ekim 1929'dan birkaç ay önce,J.D. Rockefeller, Bernhard Barack ve diğer simsarlar sessizce borsadan çekildi,ve 24 Ekim 1929'da, marj kredisi vermiş New York'lu finansçılar alelacele paralarını geri istemeye başladılar.Bu borsada inanılmaz büyük
    bir tasfiye satışına neden oldu,çünkü herkes marj borçlarını ödemek istiyordu
    Bu da bankalara akın başlattı ve sonuç olarak 16.000'in üzerinde banka iflas etti,








    ve aralarında anlaşan uluslararası bankerler rakip bankaları ucuza satın almakla kalmadı,aynı zamanda koca şirketleri de üç beş kuruşa satın aldılar.


    Bu Amerikan tarihindeki en büyük soygundu.

    Ama burada bitmedi.

    Federal Banka para arzını arttırıp bu ekonomik çöküşe son vereceğine,hiçbirşey yapmadı ve insanlık tarihinin en büyük buhranına ön ayak oldu.Birkez daha banka kartellerinin uzun zamandır düşmanı olan kongre üyesi Louis McFadden,
    Federal Rezerv yönetimini suçlayarak kovuşturma başlattı,ve bunalım hakkında konuştu:

    "Bu dikkatlice ayarlanmış suni bir olaydı.Bankerler hepimizi umutsuz bir duruma soktular,bu şekilde bizi yönetebileceklerdi."

    Beklendiği gibi, 2 suikastteşebbüsünden sonra McFadden,itham ettiği suçlamaların üzerine gidemeden,bir ziyafette zehirlendi.




    Toplumu sefalete sürükledikten sonra Federal Rezerv bankacıları, Altın Standart'ının
    kaldırılması gerektiğine kadar verdiler.

    Bunun için öncelikle, sistemdeki kalan altını elde etmeleri gerekiyordu.

    Bu yüzden bunalıma son vermek bahanesiyle 1933 yılında altınlara el koymaya başladılar.10 yıllık hapis tehtidiyle Amerika'daki herkes, sahip oldukları altın külçelerini Hazine'ye vermeye zorlandı,yani halkın geriye kalan tek mal varlığını da soydular.1933'ün sonunda altın standartı lağv edildi.

    1933 yılından önce basılan bir dolara bakarsanız, üzerinde "Altına Çevirilebilir yazar

    Şimdiki dolara bakarsanız,üzerinde "Kanuni Para" yazar,yani hiçbir geri dönüşü yoktur.

    Değersiz bir kağıt parçasıdır.

    Paramıza değer kazandıran tek şey,piyasada ne kadar bulunduğudur.

    Bu yüzden para arzını ayarlamak aynı zamanda paranın değerini de ayarlamak anlamına gelir,bu da bütün ekonomilere ve toplumlara diz çöktürebilecek bir güç demektir.

    "Bana bir ulusun para arzının kontrolünü verin, o zaman kanun koyanları bile takmam."

    -M.A. Rothschild,



    Rothschild bankacılık krallığının kurucusu.


    Kesinlikle anlamanız gerekir ki:
    "Federal Rezerv" özel bir şirkettir.


    Federal Express (Fed-Ex) ne kadar federalse,o da o kadar federaldir.
    Kendi politikasını uygular ve gerçekte A.B.D hükümetinin denetiminde değildir.


    Hükümete tüm para birimini faizli borç olarak veren özel bir bankadır,ve bu ülkenin Amerikan İhtilali'nde bağımsızlığını ilan ederek kaçtığı sahtekar merkez bankası
    modeliyle tamamen aynıdır.



    ABD'li bir işçinin gelirinin kabaca %25'i bu vergiyle ellerinden alınıyor.


    ve tahmin edin para nereye gidiyor.

    Sahtekar Federal Rezerv Bankası tarafından üretilen paranın, faiz borcunu
    ödemeye harcanıyor,

    aslında var olmayan bir sisteme.


    Yılın 4 ayında çalışarak kazandığı paralar yasal olarak, özel Federal Rezerv Bankası'nın sahibi olan uluslararası bankerlerin ceplerine giriyor.

    Ve dördüncüsü, her ne kadar dolandırıcı hükümet bu gelir yasasının zorunluluğundan
    bahsetse de, bunu size ödetecek hiçbir madde,hiçbir kanun bulunmamaktadır.

    Nokta.















    Bankerlerin elinde tuttuğu Rubik küpünün sadece bir yüzü.

    Kar sağlamanın ve kontrolün diğer aracı,savaş.


    1913 yılında Federal Rezerv kurulduğundan beri,birçok büyük ve küçük savaş yaşandı.

    Bunların en çok bilinenleri 1. Dünya Savaşı,2. Dünya Savaşı ve Vietnam Savaşı'dır.

    1. Dünya Savaşı.1914 yılı, Avrupa'da savaş İngiltere-Almanya merkezinde başladı.

    Amerikan halkı savaşa dahil olmak istemiyordu,zaten Başkan Wilson da ülkenin tarafsızlığını açıkladı.

    Halbuki Amerikan yönetimi kimseye sezdirmeden, savaşa girebilmek için herhangi bir bahane arıyordu.

    Eyalet Sekreteri William Jennings'in bir gözlemine göre:

    "Büyük yatırımcılar, dünya savaşıyla yakından ilgileniyorlar,çünkü savaş, yüksek kar getirecek fırsatlar demek."

    Uluslararası bankerler için meydana gelebilecek en karlı şey, savaştır.

    Çünkü savaş ülkeyi, Federal Rezerv Bankası'ndan daha çok faizli borç almaya zorlar.

    Woodrow Wilson'un baş danışmanı ve müşaviri Albay Edward House, savaş isteyen uluslararası bankerlerle yakın ilişkiler içinde olan biriydi.
    Müşavir Albay House ve İngiltere Dışişleri Sekreteri Sir Edward Grey yazıya da dökülmüş bir görüşmede, Amerika'yı savaşa nasıl sokacaklarını tartışırlar.

    Grey sorar:

    "Eğer Almanlar, içinde Amerikalıların bulunduğu bir gemiyi batırırsa Amerikalılar ne yapar?

    House cevap verir:

    "İnanıyorum ki bu kıvılcım birleşik devletleri sarsacak ve tek başına bizi savaşa
    sürüklemeye yetecekir.


    Ve 7 Mayıs 1915 yılında,
    Sir Edward Grey'in de önerdiği gibi,

    Lusitania adlı bir gemi kasıtlı olarak Alman kontrolündeki ve Alman Deniz Kuvvetleri'nin geçeceğini bildiği sulara gönderilir.

    Beklendiği gibi, bir Alman U-Bot'u gemiye torpido yollar,gemideki cephanenin de
    patlamasıyla 1200 kişi ölür.

    Bu tezgahın doğasını daha iyi anlayalım;

    Alman Konsolosluğu olaydan sonra New York Times'a ilanlar vererek,

    Amerikan halkına gemiyi kendileri adına
    risk oluşturduğu için batırdıklarını,
    Amerika'dan İlgiltere'ye savaş sahasından
    gidecek her geminin, batırılmayı göze alması
    gerektiğini söyledi.


    Beklendiği gibi Luistania'nın batırılması, Amerikan halkında büyük bir öfke dalgasına
    neden oldu,

    ve Amerika kısa süre sonra savaşa girdi.

    1. Dünya Savaşı 323.000 Amerikalının ölümüne sebep oldu.

    J.D. Rockefeller, bundan yaklaşık 200 milyon dolar kazanç sağladı.

    Amerika'ya mal olan vetabi ki faizli borç olarak Federal Rezerv Bankası'ndan alınan
    30 milyar doları saymıyoruz bile,ki bu para da uluslararası bankerlerin kazancı olmuştur.


    2. Dünya Savaşı


    7 Aralık 1941'de, Japonlar Pearl Harbour'daki Amerikan üssüne saldırdılar,
    ve ABD yi savaşa soktular.


    Başkan Franklin D. Roosevelt saldırı gününü, "Alçaklık içinde anılacak bir gün"
    olarak nitelendirdi.

    Gerçekten de alçak bir gündü,ama Pearl Harbour'a yapılan sözüm ona
    süpriz saldırıdan dolayı değil.

    60 yıl sonra ortaya çıkan delillere göre, Pearl Harbour'a yapılacak saldırı haftalar
    öncesinden biliniyordu,yapılması istenmişti ve provake edilmişti.

    18. yy'dan beri ailesi New York'da bankacılık yapan ve amcası Fredrik'in,"Federal Rezerv" yönetim kurulunda bulunduğu başkan Roosevelt uluslararası bankerlerin istediği şeye çok sıcak bakıyordu ve istedikleri bu şey savaştı.


    Ve daha önce de gördüğümüz gibi hiçbirşey,bu bankerler için savaştan daha karlı
    olamazdı.

    Roosevelt'in Savaş Sekreteri olan Henry Stimson, Roosevelt'le yaptığı bir konuşmayı,

    25 Kasım 1941 tarihinde günlüğüne yazmıştır:


    "Sorun şuydu ki, onları ilk kurşunu atmaya nasıl zorlayacaktık.Bu olayı kesinlikle Japonların yapacağından emin olmak istiyorduk bu şekilde kimin saldırgan olduğuna
    dair geriye hiçbir şüphe kalmayacaktı."

    Pearl Harbour saldırısı yaşanmadan önceki aylar boyunca Roosevelt Japonları kızdırmak ve kışkırtmak için elindeki bütün gücü kullandı.


    Japonlara petrol ihracını durdurdu


    A.B.D'deki bütün Japon yatırımlarını dondurdu


    Nasyonalist Çin'e halk yardımı


    İngiltere'ye de askeri yardım yaptı

    ki her iki devlet de Japonya'nın düşmanıydı..


    Bunların hepsi uluslararası savaş kurallarına tamamen aykırıydı.


    Ve 4 Aralık günü, yani saldırıdan 3 gün önce,

    Avustralya istihbaratı Roosevelt'e, bir Japon saldırı kuvvetinin Pearl Harbour'a
    doğru yaklaştığını bildirdi.

    Roosevelt umursamadı.


    Sonunda istendiği ve izin verildiği gibi,7 Aralık 1941'de Japonya Pearl Harbour'a
    saldırdı,ve 2400 askeri öldürdü.Pearl Harbour saldırısından önce Amerikan halkının %83'ü savaşa karşıydı.Pearl Harbour'dan sonra 1 milyon erkek savaşa gitmek için gönüllü oldu.


    Önemli bir nokta da şuydu, Nazi Almanya'sının savaş hareketi iki kuruluş tarafından
    destekleniyordu,

    ve bunlardan biri I.G. Farben'di.

    I.G. Farben Almanya'nın patlayıcılarının %84'ünü ve toplama kamplarında milyonları öldürmekte kullanılan Zyklon B gazını üretiyordu.

    I.G. Farben'in adı geçmeyen ortaklarından biri de, J.D. Rockefeller'ın Amerika'daki
    "Standart Petrol Şirketi"ydi.


    Hatta Alman Hava Kuvveti uçakları, Rockefeller'ın bu petrol şirketinin ürettiği
    özel katkı maddesini kullanmadan uçamazdı.


    Örneğin Londra'nın Naziler tarafından ağır bombalanması,

    I.G. Farben'in, Rockefeller'ın petrol şirketinden satın alıdığı 20 milyon dolarlık
    yakıt sayesinde yapılabilirdi.

    Bu, Amerikan iş dünyasının 2. Dünya Savaşı'nda her iki tarafı da nasıl finanse ettiğini gösteren ufak bir örnek sadece.


    Söz konusu bir diğer hain kuruluş da, New York'taki Birleşik Bankacılık Kurumu'ydu.


    Hitler'in güçlü yükselişini tetikleyen birçok yatırımı finanse etmekle kalmadılar,
    ayrıca savaş boyunca birçok materyal gibi,Nazi paralarını da bankacılık yoluyla akladılar.


    Yani milyonlarca dolar Nazi parasını kasalarında tuttular.


    New York'taki "Birleşik Bankacılık Kurumu", düşmanla ticaret prensiplerine tamamen
    aykırı hareket etti.


    Tahmin edin Birleşik Banka'nın başkan yardımcısı ve yöneticisi kimdi?


    Prescott Bush, şimdiki
    başkanın büyük babası,

    ve tabi ki eski başkanın babası.


    Bush ailesinin ahlaki ve politik kararlarını sorgularken bu detayı da aklınızda bulundurun


    Vietnam.


    Birleşik Devletler, Kuzey Vietnam'a resmi olarak 1964 yılında savaş ilan etti,
    yani Tonkin Körfezi'nde Vietnam PT botlarının A.B.D destroyerlerine saldırdığı iddiasından hemen sonra.

    Bu olay Tonkin Körfezi Olayı olarak bilinir.


    Bu tek basit olay, çok büyük bir asker sevkiyatına ve topyekün savaş haline
    girilmesine neden oldu.

    Yanlız bir problem var.

    PT botlarının A.B.D destroyerlerine saldırısı hiçbir zaman olmadı.


    Bu tamamen savaşa girmek için hazırlanmış düzmece bir olaydı.


    Eski Savunma Sekreteri Robert McNamara yıllar sonra,


    Tonkin Körfezi Olayı'nın bir "Yanlışlık" olduğunu söyledi,


    ve birçok yetkili ya da subay ortaya çıkarak bu açılamanın bile törpülenmiş olduğunu,
    aslında olayın tamamen bir orta oyunu, büyük bir yalan olduğunu söylediler.


    Yine tamamen iş icabı, savaşa girilmişti.

    Ekim 1966'da, başkan Lyndon Johnson

    sovyet bloğuna uygulanan ticari ambargoları kaldırdı,çünkü çok iyi biliyordu ki Sovyetler, Kuzey Vietnam'ın askeri ihtiyacının %80'ini karşılıyordu.


    Sonrasında Rockefeller Yatırımcılık, Sovyetler Birliği'ndeki bazı fabrikaları
    finanse etmeye başladı, ki bunlar Kuzey Vietnam'a gönderilen askeri mühimmatların üretildiği fabrikalardı.
    Halbuki, her iki düşmanı da finanse etmek madalyonun sadece bir yüzüydü.

    1985 yılında, Vietnam'da uygulanan askeri yetki mevzuatı deşifre edildi.

    Bu mevzuat, Amerikan askerlerinin savaşta neyi yapıp neyi yapamayacağını belirtiyordu.

    Şöyle absürdlükler vardı:
    7
    Kuzey Vietnam uçak savar sistemleri,tamamen aktif oldukları doğrulanmadan
    bombalanmayacaktı.

    Laos ya da Kamboçya sınırını geçen hiçbir düşman takip edilmeyecekti.

    Hepsinden önemlisi, yüksek ordu komutanlığı tarafından onaylanmadıkça hiçbir stratejik hedefe saldırı yapılmayacaktı.

    Bütün bu komik kısıtlamaların hepsi bir yana,

    Kuzey Vietnam'lılar bu mevzuatı biliyordu

    ve bütün stratejilerini Amerikan güçlerinin bu kısıtlamaları çevresinde
    şekillendiriyorlardı.


    Bu yüzden savaş bu kadar uzun sürdü ve anafikir şuydu:


    Vietnam Savaşı asla kazanılmamalı..


    Sadece uzatılmalı.


    Savaş sonunda 58.000 Amerikalı ve 3 milyon Vietnamlı öldü.


    Peki şimdi nereye geldik?

    11 Eylül, dünyayı yönetenlerin büyük planının başlangıç noktasıydı.


    Hazırlanmış bir savaş bahanesiydi, tıpkı Lusitania'nın batırılması,ya da Pearl Harbor ve Tonkim Körfezi olaylarının provake edilmesi gibi.


    Aslında 11 Eylül örneklerinden farklı olarak, hesaba katılmayan savaşlara da bahane oldu.


    İki beklenmeyen yasadışı
    savaşın çıkmasına neden oldu.

    Biri Irak'a, diğeri de Afganistan'a.


    Ama 11 Eylül aslında başka bir savaşın bahanesiydi.


    Abd halkının kişisel özgürlüklerini elinden almak nıtekım buda oldu




    "Uygulama Kanunu"nu parlamentoda kabul ettirdi.

    Daha sonra bir dizi saldırının yapılmasına izin vererek Alman halkına, ulusal güvenliğin sağlanmasının gerekli olduğu izlenimini verdi

    "Bu büyük ulustaki her erkeği, kadını ve çocuğu tehtid eden bir şeytan yaşıyor.İç güvenliğimizi sağlamak ve topraklarımızı korumak için doğru adımlar atmalıyız."


    bu lafı George Bush söyledi ama yıllar önce kelımesi kelimesine soyleyen bırı daha vardı !!!!!!!!!!1


    halka Gestapo'yu tanıtan Adolf Hitler.


    Uyanma zamanı.


    Güce sahip olan insanlar güçlerini,sizin devamlı olarak aldatığınızdan ve
    yönlendirildiğinizden emin olmak için kullanıyorlar.

    Kitleler, özellikle politik alanda yaşanan gerçekleri öğrenme yetisine sahip değiller.

    Gerçeği topluma söylemeden, düşünmemizi istedikleri şeyleri kurnazca empoze ediyorlar


    Örneğin, halkın çoğunluğu Irak istilasının her geçen gün kötüye gittiğine inanıyor ve mezhep çatışmalarının sona ermeyeceğini düşünüyorlar.


    Halkın göremediği şey ise,


    Irak'taki işlerin, devletin arkasında bulunan adamların tam da istediği gibi gittiği.


    Bu savaş uzamalı ki; bölge parçalanabilsin,petrol şirketleri kurulabilsin, silah
    üreticileri için karlı sözleşmeler devam edebilsin ve en önemlisi, İran ve Suriye gibi petrol sahibi diğer aykırı ülkelere zıplama tahtası olarak kullanılabilecek
    kalıcı askeri üsler kurulabilsin.

    Irak'ın yapılandırılmasının ve sivil savaşın maksatlı olduğuna dair kanıt göstermek
    gerekirse;

    2005 yılında 2 üst düzey İngiliz SAS subayı,Arap gibi giyinip arabayla sivillerin
    üzerine ateş ettikleri için Irak polisi tarafından yakalandı.

    Tutuklanıp Basra hapishanesine götürüldükten sonra,

    İngiliz ordusu derhal askerlerinin serbest bırakılmasını istedi.


    Basra hükümeti bunu reddedince, İngiliz tankları geldi

    ve hapishaneyı yıkarak
    askerleri oradan çıkardı.


    Eğer bir bölgeyi yok etmek isterseniz, bunu nasıl yaparsınız?


    Bunun iki yolu var: oraya gidip bombalama falan yaparsınız, tabi bu çok da etkili
    bir yöntem değildir.


    Yapmanız gereken şey, orada yaşayan insanlara birbirlerini öldürtmektir ve bu şekilde onların yaşadıkları bölgeyi, tarlalarını yok edersiniz.

    İşte o bölgede de yapılan bu.


    Bir düşmanı yok etmenin yolu, onun kendi kendini yok etmesini sağlamaktır, bunu da askerlerini ikiye bölerek yaparsınız.
    Sonra iki tarafı da beslersiniz,çift taraflı çalışan ajanlarınız her iki tarafı da kışkırtır.

    Ve birbirlerini öldürürler.

    Artık bazılarımızın bu gerçeğe uyanmasının vakti geldi.


    Anlamanız gereken şey, imparatorluklar kurmak isteyen bazı insanlar, feth etmeye çalıştıkları insanları yönlendirerek hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar.


    Kendi kendinize, neden tüm insanlık baştan aşağı dev bir medya ağıtla kuşatılmış
    diye sorabilirsiniz.



    burası cok cok ilginç !!!


    2005 yılında Kanada, Meksika ve A.B.D arasında bir anlaşma imzalandı.

    Bu anlaşma halka duyurulmadı, kongrede oylamaya sunulmadı

    ve A.B.D-Kanada-Meksika arasındaki sınırları kaldırarak onları bir birlik haline getirdi.

    Buna "Kuzey Amerika Birliği" adı verildi.

    Bunu neden hiç duymadık diye kendinize soruyor olabilirsiniz.

    Aslında bu konuyu bilen ve haber yapmaya cesaret eden sadece bir gazeteci var.

    Bush yönetiminin sınırları kaldırma politikası ve bu ülkenin göçmenlik kanunlarını
    hiçe sayan kararları aslında büyük bir planın parçası.

    Başkan Bush bu anlaşmaya imza atarak, bildiğimiz anlamda Birleşik Devletler'in
    sonunu getirdi.

    Ve ne A.B.D parlamentosunun ne de Birleşik Devletler halkının, onayını almaya ihtiyaç duymadı.

    Bu çok az kişinin bildiği bir anlaşma.

    Yine yatırımcı sınıfından çok üst düzey birkaç kişi tarafından gerçekleştirildi. Fakat işçi sınıfından insanların ve ülkemizin birçok şehrinden
    ya da partisinden siyasi yetkilinin bu konu hakkında hiçbir bilgisi yok.

    Bu bir ticaret anlaşması değil.

    Bu, söz konusu ülkelerin bağımsızlıklarının ellerinden alınması demek


    ve ayrıca Amero adında tamamen yeni bir para biriminin kabul edilmesi gündemde.


    Bence dolar sahibi insanların ilgilenmesi gereken birşey Amero,


    ama kimse bu konuda konuşmuyor.

    Bence Kanada, Meksika ve A.B.D'de yaşayan herkesin hayatını derinden etkileyecek.


    Amero'nun Kuzey Amerika Birliği'nin yeni para birimi olması düşünülüyor,


    zaten şu an Kanada, A.B.D ve Meksika arasındaki sınırların kaldırılması konusunda
    çalışmalar sürdürülüyor, tıpkı Avrupa Birliği'nde olduğu gibi


    ve Dolar, Kanada Doları ve Meksika Pezo'su yerine yakında Amero geçecek.

    Bu anlaşma ile Amerikan Anayasası sonunda çöpe atılacak.

    Böyle bir olayın tüm büyük gazetelerin manşetlerinde olması gerektiğini
    düşünebilirsiniz.

    Bu hareketin arkasında bulunanlar,

    medya sektörünün arkasında bulunanlarla aynı kişiler


    ve size bilmemeniz gereken şeyleri söylemezler.


    Kuzey Amerika Birliği, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve yakında kurulaca Asya Birliği ile aynı yapıdadır ve hepsinin arkasında aynı kişiler vardır.

    Ve zamanı geldiğinde; Kuzey Amerika Birliği, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Asya Birliği birleşecek ve bu adamların 60 yıldırüzerinde çalıştıkları planın son aşaması
    gelecektir.


    Tek bir dünya devleti.

    "Bir Dünya Devletini, istesek de istemesek de kurmalıyız.Asıl soru, bu Devletin zorla mı yoksa herkesin rızasıyla mı kurulacağıdır."

    -Paul Warburg, Dışilişkiler Üyesi
    Federal Rezerv Sistemi'nin Kurucusu

    "Washington Post, New York Times, Time Magazine ve diğer büyük yayın organlarının
    yöneticilerine, görüşme çağrılarımıza katıldıkları ve verdikleri sessizlik sözünü 40 yılı aşkın tuttukları için teşekkürü borç biliriz.Eğer bu yıllar boyunca halkın
    dikkatini yaptıklarımıza çekselerdi,dünya üzerindeki planımızı gerçekleştirmemiz imkansız olurdu.Dünya her geçen gün, daha bilinçli ve daha hazır bir şekilde Dünya Devleti'ne doğru ilerlemektedir.

    Entellektüel elit bir kesimin vedünya bankerlerinin kuracağı bir
    çok uluslu egemenlik,geçtiğimiz çağlarda gördüğümüz tek uluslu oluşumlardan daha caziptir."

    -David Rockefeller, Dışilişkiler Üyesi


    Tek banka, tek ordu, tek bir güç merkezi.


    Ve eğer tarihten birşeyler öğrenmişsek,o da gücün zarar verdiğidir,
    mutlak güç ise mutlak zarar verecektir.




    İddialara göre, Lehman Brothers iflası öncesi devasa miktarda para, elektronik ortamda İsrail bankalarına aktarılmış. İddialara göre bu miktar tam 400 milyar dolar.

    Bankayı batırıp 400 milyar doları İsrail'e kaçırmışlar!

    Yüzyılın en büyük krizi, tarihin kaydetmediği oranda bir yolsuzluğa dönüşüyor. İnsanlığın yüzyıldır karşılaştığı en büyük ekonomik krizle yolsuzluk birbirinden ayrılması güç iki gerçek haline geldi. Krizin mimarları artık ülkelerin hazinelerini hortumlamaya başladı. Finansal sistemi çöküşten kurtarmak için insanlık tarihinin en büyük mali operasyonu kriz tacirleri ve sistemi çökertenler için yepyeni bir kazanç kapısı açıyor. Mali operasyon için harcanan miktarın büyüklüğünü düşününce, yolsuzluğun boyutunun da nerelere ulaşabileceği takdir edilebilir.

    Daha şimdiden, operasyon maliyeti 3.5 trilyon dolara ulaştı. Sadece Avrupa'nın ayırdığı miktar 2 trilyon dolar. Sadece Almanya'nın ayırdığı miktar, 680 milyar dolar. Kurtarma paketleriyle kurtarılanlar kimler? Dikkatle bakmak gerekiyor.

    Mali sistemi kurtarmak, sistemi çökertenleri de kurtarmaya dönüşürse, ya da onlara yeni kazanç kapıları açarsa durum daha da vahim hal alacak demektir. Bu yönden şüpheler giderek artıyor. Kurtarılmayanlar, batmasına izin verilenler üzerinden ise, tarihin görmediği büyüklükte sermaye hırsızlığı, yolsuzluk ve para transferleri izliyoruz.

    Şimdi vereceğim örnek çok önemli. Net ifadelerde, özenle gizlenmeye çalışılan çok çarpıcı bir iddiayı dikkatinize sunuyorum:



    Bazı sermaye merkezleri ABD piyasasından devasa miktarda parayı dış piyasalara kaçırıyor. ABD için ürkütücü bir şey bu. Washington, krizi atlatmak için paketlerin yanında dışarıdan para çekmeye çalışırken onlar daha güveli ülkelere hızla transferler yapıyor.


    İşin tuhafı, bu transferleri yapanlar dışarıdan değil, ABD mali sisteminin kalbini oluşturan çevrelerden oluşuyor.


    Bu durum ilk bakışta normaldir. Çöküşe geçen bir piyasa var ve güvenli limanlar aranıyor. Yaklaşık yedi yıldır benzer hareketler izliyoruz zaten. Ama asıl konu bu değil. Şok edici gerçek şu:


    Lehman Brothers'ın batışı kriz sürecinin en büyük yolsuzluğuna da zemin hazırlamış. Batmasına izin verilen, kurtarılmayan, 613 milyar dolarlık finans kuruluşunun batışı sırasında dudak uçuklatan olaylar yaşanmış.


    İddialara göre, Lehman Brothers iflası öncesi devasa miktarda para, elektronik ortamda İsrail'e aktarılmış. Şöyle:


    Lehman Brothers'ın 15 Eylül'de battığı açıklandı. Ancak yukarıda ifade edilen 613 milyar doların gerçek olmadığı şimdi ortaya çıkıyor.


    Bu rakam verilirken tam dört ay önceki veriler kullanılmış. 19 Eylül'de, şirket varlığının 100 milyar dolar olduğu ortaya çıkmış. Peki geriye kalan miktar nereye gitti?


    İşte büyük yolsuzluk operasyonu burada. İddialara göre tam 400 milyar dolar İsrail bankalarına aktarılmış. Şirketin CEO'sunun milyonlarca dolarlık tazminatından söz etmiyorum. 400 milyar dolardan söz ediyorum.


    Transfer edilen İsrail bankalarının adları belli. Üç banka var kullanılan: Hapoalim Grup, Bank Leumi Grup ve Discount Bank Grup..


    Transfer edilenler belli. İsrailli bankerler… Bu kayıtlar Lehman Brothers'la ilgili soruşturmalarda ortaya çıkıyor.


    En kötüsü de, ABD'nin bu transferi İsrail'de soruşturma imkanı bulamaması. İsrail bankacılık yasalarının buna izin vermemesi.


    Bu yolsuzluk örneği gizlenecek türden değil. 400 milyar dolarlık büyük transfer ve bankanın iflas ettirilmesi. Tarihin en büyük banker operasyonu!


    Diğer iflaslarda da çok yakında benzer örnekler ortaya çıkacak gibi. Yolsuzluk boyutu böyle. Ama bir gerçek daha var ki, ısrarla ve dikkatle üzerinde durulması gerekiyor.


    Finans piyasası merkez değiştiriyor. ABD merkez olma özelliğini kaybediyor.


    1873'deki panikle finans merkezi Merkez Avrupa'dan Amerika'ya kaydı. Şu anki kriz, ABD'nin merkez olma özelliğini kaybedişidir. Bazılarına göre yeni adres Çin ve Hindistan olacak…
    Bakalım bu öngörü tutacak mı? 400 milyar dolarlık büyük operasyonla ilgili iddialardan sonra nelere tanık olacağız göreceğiz…







  • Zeitgeist
  • türkiye gibi bir ülkede vallahi bir kavgaya,atışmaya bakar.2001 krizinde olduğu gibi.bişeylerin iyi gitmediği aşikar.kriz bir günde patlamaz yavaş yavaş geliyor dalgalar. en ufak bir tartışmada bizde borsa çöker ki öyle de olacak gibi.ama bu olayın tarafları kim olur bilinmez.fitili biri ateşleyecek ki havada asılı kalmasın hiçbirşey.
  • Miralge
    arkadaşım güzel bir yazı
    birzını okudum devamınıda okuyacam
    ama kaynağı merak ettim

    yazarı kimdir ???

    edit: hepsini okudum ve yazarını, kaynağını hala merak ediyorum
    iddalar çok ciddi
    kaynak ta o oranda ciddimi

    ayrıca kuzey amerika birliğinin kurulduğundan benim haberim vardı
    ama ayrıntılarını bilmiyordum

    veeeee anlamadığım şey şu
    ülkelerin merkez bankaları devlete ait değil mi?
    yoksa şahıslar merkez bankası hisseleri alabiliyormu???



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 13 Kasım 2008; 18:25:23 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Lacrima

    finans sistemi gibi tamamen spekülasyona dayanan bir piyasada, spekülasyon yapıyolar ana fikirli yazı yazmak pek aydınlatıcı olmuyor.

    bi kere yazıda dünyada reel ekonomi yokmuş gibi bi hava var. tamam reel ekonomiyi işin içine katınca komplo teorisi hasar alıyor , etkisini yitiriyor ama en azından ayıp olmasın diye bir de reel ekonomi diye bişey var denilebilirmiş.

    zaten sistemde çarkları döndüren, belirleyici faktör reel ekonomidir yani dünya 100 yıl öncesinden bugünkü teknoloji, üretim ve imkan düzeyine spekülasyonlar , para politikaları sonucu geldi mi sanıyosunuz.

    komplo teorilerine karşıyım sanılmasın. ben de istiyorum şöyle muhteşem komplo teorileri geliştirilsin içinde bi tutarsızlık bulamayalım o yüzden bu yazımı bir karalamadan çok feedback olarak görün.


    sayın lacrima katılmadığın yönleri birde siz yazsanızda aydınlansak.




  • İlgiyle okudum.
    İşin özeti;
    Dünyayı paraya hükmedenler yönetiyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: thaliaa

    türkiye gibi bir ülkede vallahi bir kavgaya,atışmaya bakar.2001 krizinde olduğu gibi.bişeylerin iyi gitmediği aşikar.kriz bir günde patlamaz yavaş yavaş geliyor dalgalar. en ufak bir tartışmada bizde borsa çöker ki öyle de olacak gibi.ama bu olayın tarafları kim olur bilinmez.fitili biri ateşleyecek ki havada asılı kalmasın hiçbirşey.

    daha bunlar iyi günlerimiz dolar 2 ytl yi bulucak
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • teşekkür ederim ilginize ,
    kaynağı belli değil maalesef arkadaşım gönderdi , ilgilendiğim için ;
    kaynağı varsa ve öğrenirsem yazarım
    yazılanların doğruluk payını bilemiyorum , fakat ayrıntılı yazılmış olması düşündürüyor..




    quote:

    Orjinalden alıntı: bahtiyar0011

    Miralge
    arkadaşım güzel bir yazı
    birzını okudum devamınıda okuyacam
    ama kaynağı merak ettim

    yazarı kimdir ???

    edit: hepsini okudum ve yazarını, kaynağını hala merak ediyorum
    iddalar çok ciddi
    kaynak ta o oranda ciddimi

    ayrıca kuzey amerika birliğinin kurulduğundan benim haberim vardı
    ama ayrıntılarını bilmiyordum

    veeeee anlamadığım şey şu
    ülkelerin merkez bankaları devlete ait değil mi?
    yoksa şahıslar merkez bankası hisseleri alabiliyormu???




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yeni Türkü

    Zeitgeist



    Arkadaşlar kaynak gösterimi Amerika da yasak olan Zeitgeist adlı belgeseldir.
  • Dvd sini Cd sini sattırmıyorlardır herhalde, yoksa bizdede youtube yasak ama giriyoruz

    Zeitgeist mısır mitolojisinden konuya girip dinlerden, 1. ve 2. dünya savaşalrından ikiz kulelerden bahseden genel çaplı bir belgesel film. söylediği tek bir şey yok yani, devam belgeselleri çekiliyor. Ve tam üstüne gitmedim ama zeitgesit hareketi dedikleri ve uğraştıkları bir amaç var. Her yıl mart 15 i de ZDAY zeitgesit günü ilan edilip bazı aktiviteler planlamışlar. Kapsamlı birşey yani Lacrima sadece ekonomi üzerine değil. Kaldı ki adamlar ABD deki Ekonomiden krizlerden merkez bankasının nasıl ve neden kurulduğundan vs bahsetmişler Tüm dünyadakinden değil




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Lacrima

    quote:

    Orjinalden alıntı: Yeni Türkü


    quote:

    Orjinalden alıntı: Yeni Türkü

    Zeitgeist



    Arkadaşlar kaynak gösterimi Amerika da yasak olan Zeitgeist adlı belgeseldir.


    zeitgest i merak edip izleyeyim dedim. ki hiç zor olmadı, kendi sitesinde torrent linki var. 100lerce seed ten hemen indi dosya, bu haliyle nasıl bir yasaktır bu anlamadım tabi.

    neyse zeitgeist i izledim, gerçi tamamını izlemedim bi yere kadar baktım. @combaba , katılmadığın yönleri yaz demiş de, yani bunlara cevap yazmak harun yahya'nın evrim yazılarına cevap yazmak gibi . yani ortada temel bi hata var onun üzerine kurgu oluşturulmuş.

    şimdi ortalama bi insana (avarage joe), sıfır enflasyon mumkunken bunu uygulamıyolar her sene paranın değer kaybetmesine bilerek izin veriyolar derseniz. aa evet ben de farkettim şimdi yanıtı falan alırsınız. yani bu tamamen kendi içinde tutarlı bi cümle, ama sadece kendi içinde tutarlı

    şimdi enflasyonun doların değerini düşürdüğü doğru, ama alım gücünü düşürdüğü doğru değil. burda önemli olan doların değeri değil alım-gücü. ekonomi büyüdükçe para basmak mecburi hal alıyor, her ne kadar zeitgeist hazırlayanların gözünden kaçmış bile olsa ekonomik büyüme, maaş artışları para talebini dolayısıyla enflasyonu körükleyen şeylerin başında geliyor.

    yani tekrar etmekte fayda var, ekonomide önemli olan piyasada dolaşan paranın değeri değil, bireyin alım gücüdür. paranın zaten herhangi bir reel değeri yok. o zaman 15 senedir eksi enflasyon (deflasyon) uygulayan japonyanın zeitgeist yapımcılarından madalya alması gerekiyordu.

    sonra bankacılıkla ilgili dönen muhabbetlerde bu tarz şeyler.


    zeitgeist seyredeyip 2 saatte aydınlandım, çözdüm dünyanın çalışma sistemini diyorsanız.

    benden tavsiye gregory mankiw'in principles of economics kitabı veya ne bileyim herhangi bir makroekonomi kitabı okuyun. gerçi bunları yapmak 2 saatten uzun sürer.



    Yasaklar(?) delinmek için vardır. Aslında çok da sallamadıklarından olsa gerek (Çünkü çözüm konusunda pragmatik bir bilgi yok ortada), Internet ortamında rahatça barınmasına izin verilebiliyor.
    Zaten Internet Ortamında yasaklamaların, Nasreddin Hoca türbesi gibi oldugunu söylesek yalan olmaz.

    Ama film, verdiği genel kültür ve verdiği bakış açısı olarak çok kaliteli bir çalışmanın ürünü tabi...


    Japonya'daki mesele zaten, Amerika'nın talimatı doğrultusunda, Japonya'nın para arzını azaltmaya başlama politikasının bir ürünü. Sonuç olarak da, hızla üreten sanayi, bir süre sonra para miktarının alım gücüne eşit oranda çok ürün üretecek, Üretilen her yeni birim ürünün, Marjinal olarak para karşılıgı azalacak [Çünkü ekonomi içerisine sokulan ürün miktarı artıyor, ama ürünün karşılığı olacak para yok ortada...]
    sonunda da ürün fiyatları düşecek ve bu yüzden kar edemeyen firmalar, küçülme eğilimine girecek, Ortada yatırım için düzgün bir ortam olmadıgından ötürüde, En düşük faiz oranlarında, Herkes paralarını Tasarruflara saklayacak (Artan Para Talebi), ve Likidite Tuzağı meydana gelecekti .

    Nitekim böyle de oldu, üretim fazlasından ötürü herşeyin fiyatı aşırı ucuzladı, ancak bunlara karşılık para dolaşımı yavaşladıgından ötürü, Sanayi gerilemeye başladı. En azından hisseler bazında. Ya da Yatırımlarının karşılıgını kar olarak göremeyenler, iş yavaşlatmaya ve paralarını uyutmaya başladılar.

    Bu, her ne kadar Japonya'nın iç ekonomisini bozsa da, Dış ülkelerdeki kaynaklarla üretim yapan Keiretsular, bu hususta rahattı, Çünkü Amerika'nın istediği olmuş, Japonya Frenlenmiş, üretim ucuzlamış ve Japon ürünleri ucuza arz edilir olmuştu. Ve Amerika'nın taahhüt ettiği cari alımlar, yine onların istediği ucuz fiyattan gerçekleşecekti.

    Ha Japonya böyle bir frene basmasa idi, Antlaşmalar gereği, Askeriyesi terhis edilmiş bir ülke olan Japonya'nın fazla değer kazanması, uzun vadede bir savaş sebebi olabilecekti....


    Yani Japonya' daki Deflasyon Durumu da Zeitgeist Hareketinin istediği bir durum değil. Çünkü o da para politikalarının bir eseri...
    (Bu arada Faizsiz Kazanç masalını anlatanların da, Ürettiği her malı bir diğerinin yarı fiyatına satmak [yarı fiyatı kadar olmasa da marjinal getirisi kadar fiyatını düşürerek] zorunda kalması durumu ile, nasıl fikirlerinin daha baştan çürüdüğünü de böylece görebiliyoruz...)

    Peki Zeitgeist neyi öngörüyor derseniz, onu ben de pek anlamadım.

    Orientation Movie' de , bu hareketin Parayı yok saydığını, Kaynakları eşit dağıttığını , Ancak her nasılsa ki komunizmin de olmadıgını, Askeriyenin olmadıgını, Hükümetin de olmadıgını anlatıyor.

    Ama bunun yerine ne kondugunu, kaynakların, hakedişlern nasıl dagıtılacağını (Yani Hititler zmanındaki gibi, Bir bardak bira için 1 çuval arpa mı görütülmesi lazım ? ) ,


    Rekabetin olmadıgı bir yerde, teknolojik gelişmenin nasıl işleyeceğini, Ve insanlara medeniyetteki gelişmelerin nasıl sunulacağını (Para yoksasüpermarket de yok, o zaman Patates tarlası olmayan , Patates cipsi yiyemeyecek, Ya da 1 paket cips üretmek için, yağından tuzuna pakedine kadar, 1 paket cipsin bedeli 10 bin çuval patates olacak, ya da ortada bir video oyununun sanatsal değeri ve pazarlanması olmayacağından, herkes tek tip,tek standardda , çoğunlukla hantal konsollar mı kullanacak -Fallout taki gibi )

    gibi konular havada kalmış, ve kafada bıraktıgı soru işaretleri ve tahminler ile, pek de doyurucu olmayna bir biçimde bitiyor.

    Ya da kaynakların dagılımını, Olmayan bir hükümet nasıl yapacak ?

    Hakedişlerdeki eksiklik konusunda, birisi kaynakların selayeti ve kötü niyetlilerdne korumak için ne yapmalıdır ? Çünkü insan, neslini devam ettirmek için önündeki kamburları ekarte etmek üzere varolmuş bir canlıdır. Ne kadar egitirseniz egitin, sonuçta robot degildir, ve içgüdüleri, onu "daha fazlası" için sınırların dışına çıkmaya zorlayacaktır....

    Yani, kaynak kazanımı konusunda birşey yapmaz ise, bu eksikliğini anarşi ile mi sağlayacak ?


    Ya da "Kaynak temelli ekonomide" hakedişler bir puantaj ve belgeleme sistemi ile olacaksa, Bu zaten halihazırda olan sanal "Kaydi" para uygulamasından ne farkı olacaktır ? Nüfus, ve Talepler arttıkça, kaynaklardna üretilen ürünlerin arzı sırasında fiyatın sabit kalması için ekonominin evrensel kümesi büyümeyecek mi, dolayısıyla faiz ve para arzı [puantaj belgesi arzı diyelim adına] yine varolmayacak mı ?


    Bu hususları Zeitgeist forumunda da sordum,

    Ancak oradaki Aklıevvel arkadaşların tek yanıtı : Videoları izlemedin herhalde.. diye başlayan gevrek ve çiğ bir yanıt oldu....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-AEA24002F -- 28 Nisan 2009; 15:34:00 >




  • Zeitgeist başta dinlerin yalan olduğunu anlatıyor.
    Peşinden herşeyin yalan olduğunu ve bütün insanlığın köle olduğunu anlatıyor.
    Sonunda da umut veriyor ve insanlık için bir çözüm sunuyor.

    Yani klasik, kendi savını geçerli kılmak için diğerlerini yalanlamak ve kötülemek taktiğini yapıyor.
    Pislik bir dünya görüntüsünden biranda yemyeşil Venüs şehriyle karşılaşınca ister istemez insan etkileniyor.
    Etkilenmemek lazım
    Çünkü insanların önce mevcut sistemde başarılı olması gerekmektedir. Bu sistemde kaybeden kişi kendi sistemini asla getiremez. Tabi bu sistemde başarılı olan bir kişi sistemi neden değiştirsin ki?
    Böyle bir kişinin ancak gerçek bir idealist olması gerekir. Venüs projesi için de bu kişi gibi milyonlarcası gerekir. Yani mevcut sistemde başarılı milyonlarca insan, mevcut sistemi yıkmak için harekete geçmeli..
    Bence asıl ütopya budur, Venüs projesi değil.




  • Dinlerin yalanalnması konularında işin çok farklı oldugu noktalar var. Özellikle önceki Peygamberler konusunda İslamiyet bambaşka şeyler anlatmakda iken, Kabul gören 4 Havarinin İncili ve Eski Ahid, bambaşka şeyler anlatmaktadır. Ve Zeitgeist'ın elektirdiği noktalar da, özellikle bir çok efsanenin, Yahudi-Hristiyan konsülü altında insanlara dayatılmasını eleştiriyor. Özellikle Nuh'un gemisi konusunda Ağrı Dağı'nı kurcalaya kurcalaya bir hal oldularsırf orada olmayan bir gemi için.

    Oysa ki Halep'te ve Suriye sınırımız olan Cudi Dağı'nda 9 bin yıllık kafataslarına, rastlanıyor. Ya da dağın en tepelerinde deniz kabuklarına rastlanıyor. Ama gelin görün ki, bazı işleri yavaşlatmak için halen manipule beyinler Ağrı Dağı'nda öküzün altında buzağı arıyorlar... **derleme kaynak**

    Ki belgesel içinde dayatılan İslami terörden ve hayali düşmanlardan bahsetme durumuna kadar inmişken, şayet adamların derdi Ateizmi yayma olsaydı, İslamiyeti de argümanın içine katarlardı. Ancak böyle birşeyden katiyen söz edilmemiş. Ben buradan şunu bile çıkarıyorum : Hakk geldi, Batıl Zail oldu.

    Yani din mevzuunda haksız olduklarını söyleyemem... Çünkü Hakk'ın emri yerine insanların manipülasyonlarını eleştiriyor. [Nam-ı Diğer Hurafe denir adlarına]

    Sistemin kendini kanıtlaması için, mevcut yapılanma içinde başarısının kanıtlanmasının gerekliliği konusunda ise katılıyorum.



    Mesela başıboş bir şekilde denetimsiz ve kendi kendini kemiren bir piyasa oluşturan ve 1929 ekonomik buhranında Kuyruğu Dik tutabilen Lord John Maynard Keynes'in teorileri hala çarşaf çarşaf kitaplarda okutulmaktadır.

    Mesela, Arz-Talep temelli klasik liberal ekonomide, her zaman tam istihdam varsayılır, işgücü arzı arttıgınd talebe göre, aylık 100 liraya da işgücü bulunabilirdi, ve fazladan ne üretilse kendiliğinen satılırdı. Mesela piyasada çok fala ayakkabı üreticisi varsa, gerektiginde ayakkabıyı 10 liradan degil de 1 liradan da satarak, sonuçta bi şekilde her malın alıcısı yaratılmış olurdu. (Teoride)

    Ama kar marjı ve iş akışı teorinin dışında bırakılmıştı. Sonunda sanayi kendi kendini yemiş, ürün başına aşırı miktarlarda azalan marjinal geliri görünürde frenlemek için bol miktarda para arzı oluşmuş, sonuçta faizler tavan yapmış ancak paradaki aşırı deger kaybı nedeniyle merkez bankası açık piyasa hareketiyle piyasadan paraları çekmiş ve bankalarda geriye bir çok mudi ve batna bir çok firma bırakmıştır.

    Bu süreç içinde, arzın kendi talebini yaratmayacagını, tam istihdam durumunun olmadıgını, devletin sabit ve degişken girdi fiyatlarında (hammadde ve işgücü ücretleri) denetleyici bir rolünün olması gerektigini savunur. [Özellikle işgücü ücretinin azalıma doğru katılık göstermesi] Üretim miktarlarını kısıtlama veya artırma konusundadevletin önlemler alması gerektigini savunan bu sistem halen işlemektedir.

    [Örneğin Yasal Baskı Grupları'nın işgücü ücreti hususunda alt sınırı belirlemiş olması, (Mesela Ayda 200 liraya sigortasız bir işçiyi çalıştıramayacak olmanız) veya İhracatı artırmak için devletin yarı mamul parçalara az vergi uygulaması gibi.. (Örneğin hafif motosikletler bitmiş bir mamul olarak geldiginde KDv+ÖTV+MTV+Gümrük toplamda %45 vergiye tabi tutulur, ancak motosikletlerin parçaları, jeneratör yedeği kapsamında kdvden muaf olarak %4 vergi ile yurda girer) ]

    Ha çok mükemmel bir sistem degildir, ancak sonuç olarak, bir buhran sürecinde ayakta kalmış ve kabul görmüş, halen de işlemekte olan bir teoridir Keynes'in teorisi...

    Zeitgeist Hareketi'nin de başlangıç alabilmesi için, evvela sistemin uygulanabilir oldugunun gösterilmesi gerekecektir. Tabi bunun için de şu an işlemekte olan ekonomik modelden geçilmesi gerektigi aşikardır...




  • Yeni Zelanda'da ilk pilot bölge kuruluyor. 500 kişilik.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yeni Türkü

    Yeni Zelanda'da ilk pilot bölge kuruluyor. 500 kişilik.




    Bu oluşumu kuran ve oluşturan kim acaba kardeş
  • Şimdi düşünün adam zeitgeist diye bi belgesel yapıyor ve bir kaç gerçek önümüze sunuyor ve sonucunda doğru şudur diyor.Eğer birisi çıkıp''Hemen sistemi değiştirelim,bütün sistem ''yanlış diyorsa orada bi şüphe duyucaksın.Din konusuna gelicek olursak,bazı konularda katılmamak elde değil.Dinin kullanılarak insanların koyun haline getirilmesine en güzel örnek herhalde Türkiye'dir.

    Bkz://Hindistan,

    Cem Yılmaz'ın skecinde dediği gibi adamlar zaten fakir.Neye inanıyorlar''yeniden doğucaz''.Kendilerini avutmak için kullanılmış koskoca bir pembe yalan.Böyle bir inançları olmasaydı şu anda Hindistan diye bir yer olmazdı herhalde.İsyandan,kaosdan geçilmezdi.Zeitgeist'te hoşuma giden,herkesin bütün olduğu ve herkesin birbirini tamamladığı gerçeğidir.Eee hani tüm dinleri yalanlıyordu.Aslında tüm dinlerin temelinde,özünde yatan gerçeği su üzerine çıkartıyordu.Zeitgeist i başka tarafından anlayanlardan da var Bkz://ass'den anlamak.Ancak insan bazı gerçekleri kabullenmek istemez.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Dreatlord


    quote:

    Orjinalden alıntı: Yeni Türkü

    Yeni Zelanda'da ilk pilot bölge kuruluyor. 500 kişilik.




    Bu oluşumu kuran ve oluşturan kim acaba kardeş


    Daha 3. film bile gelmedi ama üyeler bu projeyi canlandırmak istemişler. Gönülü olarak yapılıyor yani. Türkiye de de şehir elektriğini/suyunu kullanmaktan vazgeçip kendi kendine yeticek mekanlar hazırlayanlar varmış.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.