LIFE IS STRANGE: DOUBLE EXPOSURE DEĞERLENDİRMESİ İlk Üç Bölümden Sonra Olumlu Anlamda Ters Yüz Olan, Başta Monoton ve Yorucu, Son Üç bölümde ise Heyecan Verici ve Çarpıcı Bir Deneyim! Karmaşık ve tamamen ters yüz olmuş duygularla doluyum ama tam da bu nedenle çok mutlu ve memnunum. Oyunun üçüncü bölümünün yarısına kadar çok farklı ve diğer yarısı ise bambaşka bir deneyimdi ve bazı kişilerin aksine 4, 5 ve 6. bölümleri çok sevdim. Yine de oyunun üçte ikisinin (Gameplay videosuna göre, 8 saatlik oynanış süresinin ilk 5 saatinin) önemli ölçüde monoton ve yorucu olması benim açımdan halen eleştirel bir nokta. Çünkü pek çok kimse için, hele ki ilk defa oynuyorsa, katlanılması çok daha zor olabilir. İlginç şekilde oyunun heyecan verici ve hareketli tüm sahneleri 4, 5 ve 6. bölümlere saklanmış ve bu da beni oyun hakkında ilk üç bölümde olumsuz düşüncelere sevk etti. Fakat bazılarının dediği gibi, “son bölümler çok daha kötü, anlamsız ve karışık ve ne olduğu belli olmayan bir saçmalık ve süper kahraman şovu ve Marvel Avengers’a dönüştürme çabası!” değildi benim için. Aksine gayet derli toplu, çok büyük oranda anlaşılır, yerli yerinde, yüksek tempolu, heyecan verici, tatmin edici, keyifli ve gerçekten unutulmaz ve çok çarpıcı, harika bir deneyim oldu. İlk üç saat için yazılan ve aşağıda yer alan olumsuz eleştirilerimi saklayacağım, çünkü oyunun önemli bir kısmı için halen geçerliler. Karakterlerin derinliklerinin, ilk oyundaki kadar bağ kurulamayacak düzeyde yüzeysel olduklarını da kabul etmek gerek. Ama bu durum genel bir oyun deneyimi için, halen ayrıcalıklı ve ortalamanın üstünde bir seviyededir. Denilebilir ki, oyunun ikinci yarısından sonraki heyecanlı ve fantastik olayları tam olarak deneyimleyebilmek için, bu ilk üç bölüm bir gereklilikti. Bunu kısmen kabul ederim ama bu kadar uzun olmasını ve tek düze devam etmesini, yine de sabır zorlayıcı ve tatsız, talihsiz bir durum olarak değerlendiriyorum. Oyunun son üç bölümünde geçen olayları anlaşılmaz ve karmaşık gören ve Marvel dizisine çevrildiği şeklindeki eleştirilere ise katılmıyorum. Çünkü bir yapımın, başarılı hikâye kurgusunun, konseptinin geliştirilmesi, genişletilmesi ve adeta evrim geçirerek daha iyi, yeni ve farklı deneyimler sunması çok iyi bir şeydir. Hem neyini anlamadınız ki? İlk oyunu mu oynamadınız? Yoksa her tarafta mantar gibi biten bir sürü dizi ve filmde ele alınan paralel evrenler, zamanda yolculuk vs. konularına mı yabancısınız?! Bence son üç bölüm çok ama çok güzel ve etkileyiciydi. Çok az bir kısmında, nedeni tam net anlaşılmıyor gibi görünen bazı kısa anlar olsa da, genel sunum, kurgu ve hikaye açısından, benzer konuları işleyen çoğu film ve diziden daha çarpıcı ve heyecan vericiydi. Tabi deneyimler kişiye özeldir. Bazıları da ilk iki bölümü daha çok sevmiş. Bu da ilginç bir durum bana göre. Oyunun ilk bölümü için yazdıklarım aşağıda ve onları değiştirmiyorum çünkü ilk üç bölüm için halen geçerli ama oyunun son üç bölümü için ise yukarıda yazdıklarım geçerlidir. Buna göre değerlendirmek gerek. İlk üç bölüm ve son üç bölümdeki kurgu ve içerik dengesizliğinin, ne türden olumsuz deneyime sebep olabileceğini göstermesi açısından önemli. İlk oyunun bir hayranı olarak tespit etmek ve tüm samimiyetimle ve üzülerek ortaya koymak istiyorum ki: Bu “Her şeyi hisset!” isimli tanıtım videosu sahtedir ve tamamen kandırmacadır, bu oyunun bu tarz duyguları hissettirme özelliği yok. (Son üç bölüm için duygularım değişse de, dokunaklı duygusallık eksikliği ve karakterlerin ve ilişkilerin kısmen yüzeysel kalıp, ilk oyundaki kadar, yeterince derinliğinin olmaması konusunda, bu ifadelere hala hak vermeye devam ediyorum. Heyecan ve sürükleyicilik açısından bu söz artık geçerli değil. Son üç bölüm bunu fazlasıyla telafi etti çünkü.) Kötü bir oyun değil, o kadar abartıya ve aşırıya kaçmamak gerek, fakat ilk oyunu özel kılan dokunaklı duygusallık ve sürükleyici heyecan, kısacası ilk oyunu sevmemize sebep temel unsurlar bu oyunda ne yazık ki yok. (En azından geldiğim yere kadar yok, dördüncü bölüme yaklaştım, yarısından fazlasını geçtim.) Şimdi bence Chloe’nin olmaması çok kötü bir şey değil, hatta Max’i de vermeselerdi ve “True Colors” oyunuyla hangi sebeple bağ kurduysak, bize keşke onu verselerdi ama bu olmadı. Yeni ve ilgi çekici bir konsept ve farklı bir senaryo olması kötü değil, oyuna da bir dedektiflik oyunu gibi bakılsa kötü değil ama bu karakteristik bir Life is Strange oyunu mu, işte bu soruya olumlu bir cevap veremiyorum gönül rahatlığıyla. (Son üç bölümden sonra, bütünsel bir bakışla bazı eksiklikleri ve sunum hatalarına rağmen, önemli ölçüde başarılı ve iyi bir Life is Strange oyunu diyebiliyorum artık.) Bu oyun farklı bir şey ve keşke bunu, bazılarının haklı olarak eleştirdikleri gibi, Life is Strange oyun serisinin adını ve Max karakterini kullanarak yani onların isim ve resmiyle pazarlayarak servis etmeseydiniz, bu çok daha dürüst bir iş olurdu. (Böyle düşündüğüm için haksızlık ettiğimi, erken karar verdiğimi şimdi anlıyorum.) İlk oyunun içerdiği özgün unsurlar çok özel bir konsept ve her oyunda muhakkak bunlar aynen olacak gibi bir şart düşünülemez, bu gerçekçi olmaz ve herkes bunu gerçekleştiremeyebilir. Burada yanlış olan ilk oyunun özgün dokunaklı ve sürükleyici yapısını ve hatta daha fazlasını içeriyormuş gibi takdim edilmesi ve oyun severlerin açıkça kandırılması. Biz buna itiraz ediyor ve çok yanlış buluyoruz. (İtirazımı son üç bölüm için geri çekiyorum!) Bu oyun içerdiği monoton ve yorucu akış nedeniyle bence (hem bir Life is Strange oyunu olarak, hem de genel bir oyun deneyimi anlamında) deneyimi olumsuz etkileyecek unsurlara sahip. İddia edildiği ve pazarlandığı gibi, çok heyecan verici ve etkileyici, derin izler bırakacak ve birden fazla oynamayı arzu edeceğiniz bir deneyim sunmuyor. Bunu kesin olarak ifade edebilirim kendi adıma. (Bu ifadeler artık sadece ilk üç bölüm için geçerli, oyunun geneli için böyle hissetmiyorum son üç bölümden sonra. Fakat bu olumsuz geri bildirimleri özellikle kaldırmadım ki, sunum ve takdim konusunda yapılan hatayla, ne türden bir olumsuz deneyime yol açıldığı anlaşılsın istedim.) İyi ve güzel bulanlara ise ne mutlu! Fakat elbette bizim de deneyimimizin tamamı kötü değildi, yanlış anlama olmasın. Max’i görmek çok güzeldi ve yeni Max’in oldukça gerçekçi ve etkileyici olduğunu düşünüyorum. Görsel kaliteye ve genel olarak oyun ve mekan tasarımına, müziklere ve oyunun ayarlar menüsüne yeni eklenen, zengin erişilebilirlik ve oynanış seçeneklerine söylenecek söz yok, harika olmuş. Eleştirmeye devam: Çok ama çok fazla yoruyor ve tek düze, sıradan ve monoton bir şekilde, sürekli bir şeyler çözmeye ve öğrenmeye çalışıyoruz. Tamam, ilk başta ilgi çekici gelse de, dozu o kadar arttırmışlar ki ve sürekli ölü dünya, canlı dünya, nabız dünya arasında gidip gelmekten, sürekli daha fazla çıkmaza giren ve bir türlü çözülemeyen olay örgüsünden fenalık geçirdim bir süre sonra ve çok bunaldım. Ve gerçekten kafam ve gözüm artık o kadar çok ve çabuk yoruluyor ki bu oyunda, bir saatte bile kendimi çok yorulmuş ve başıma ağrılar girmiş hissediyorum çünkü çok rahat bir akış yok. İlk ve ikinci oyunda hiç olmayan kötü bir özellik. (Son üç bölümde bunların hiçbiri olmadı, bu ise harika bir sürpriz ve ödül oldu benim için. Peki bu zahmet ve sıkıntıya değdi mi? Evet, hem de kat kat fazlasıyla.) Hem o kadar yormasına rağmen, buna değecek bir neticeye de bağlanmıyor. Denildiğine göre daha ilerisi bundan da kötüyse, vay bana! (Neyse ki öyle olmadı, buna çok memnunum.) Yani bu kadar zihin yorucu araştırmaların arasında, dokunaklı ve duygusal olaylar, heyecan verici ve sürükleyici anlar beklersiniz değil mi? Ama yok! İyi de bu oyun monoton bir detektiflik araştırması olarak başlıyor ve öyle de devam ediyor, bu kadar uzun ve monoton ve yorucu şekilde sürmesi gerçekten eziyet verici. Yazmadan geçemeyeceğim, şu cep telefonu mesajlarının yanındaki Crosstalk mesajları ne kadar gereksiz ve saçma sapan, münasebetsiz anlarda, üç tane birden çıkıp, hem dikkatini dağıtıyor, hem ekranı işgal ediyor, ekrandan uyarısı kaybolsun diye açıp okuyorum ama hiç önemli bir şey yok, % 90-95’i bu şekilde. Faydasız zararlı mesajlar çoğu, çünkü dikkatimi ve oyun akışını dağıtıyor ve odağımı bozuyor, bu çok sinir bozucu. Keşke hiç olmasaydılar. Ayrıca oyunda incelenecek diğer içeriklerin de çoğu ilk oyuna benzer şekilde uyarlanmış ama oyuna genelde anlamlı bir katkıda bulunmayan, oyun doldurma fonksiyonu için koyulmuş görünen, gereksiz meşgul edici şeyler. Bunlar ilk oyunda da vardı ama bu oyunda bir mana ifade etmeyenlerin oranı çok daha yüksek. (Bu söylediklerim oyunun tamamı için geçerli. En kritik ve heyecanlı oyun sahnelerinde bile ekrana üç tane Crosstalk mesaj bildiriminin çıkması da ne biçim bir şeydir!? Hem de önemli şeyler de olmadıkları halde.) İlk defa deneyimleyeceklerin durumunu hiç düşünemiyorum. Onlara acıyorum. (Belki de ilk oyunun harikalığından ve eşsizliğinden haberdar olmadıklarından güzel bulurlar bu oyunu, kimbilir!) Biz en azından ilk oyunun özlemiyle teselli bularak, bir şekilde çok fazla sıkılmamayı başardık ama geldiğim noktada, artık bir saatin altında bir oynayış süresinde bile göğsüm daralıyor fiziksel olarak. Yoruluyorum ve sıkılıyorum. Bu ise bir Life is Strange oyununda asla tecrübe etmediğim, çok kötü bir deneyim. Şunu kesinlikle söylemeliyim ki, yine de kötü bir oyun olmasa da, ilk oyunu özel kılan temel özellikleri barındırmayan bir oyun bu ve kesinlikle pazarlamasında ve tanıtımında bize vaad edilenleri vermeyen bir oyun aynı zamanda. (Evet son üç bölümden sonra tersine olumlu anlamda dönen deneyimimden, en başta bahsettiğim için tekrara gerek yok. Fakat gerçekten de, ilk üç bölüm atlatması ve katlanması zor olmuş. Oyun serisiyle yeni tanışacaklar için bu kadar uzun ve yorucu ve monoton kısımların, oyunun üçte ikisini teşkil etmesi bence hiç uygun olmamış.) < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lostideas -- 2 Kasım 2024; 8:48:13 > |
LIFE IS STRANGE: DOUBLE EXPOSURE DEĞERLENDİRMESİ
-
-
Çok komik bir şey, ücretli olarak satılan "kedi içeriği" sadece 7 dakikalık bir videoda takdim edilmiş ve kedi size üç ayrı yerde tıslıyor, yanınıza gelmiyor, kendini sevdirmiyor ve yemek yemiyor! şaka gibi! Sadece bir yerde kendini sevdiriyor ve zaten içerik bitiveriyor. Bununla da kalmıyor, bir de en son kediyi sahibine geri iade ediyorsunuz. Nasıl bir para tuzağı, akıl alır gibi değil. Bu içeriğin birkaç kıyafetle birlikte 30 dolara satıldığını da yazmış olalım. Yani 30 dolara bir dijital kediye bile sahip olamıyorsunuz, dalga geçmişler resmen. Eğer iki kıyafet daha eklerseniz ekstra ücret 40 dolara çıkıyor! Bazı akl-ı evveller (pardon akl-ı eksikler demeli!) ise videodaki kediyi görüp video yorumlarına "Buna değer!" yazmışlar. Allah akıl fikir versin ne diyelim.
ALL Exclusive Cat Content - Life is Strange Double Exposure
OverHyped GameryoutubeALL Exclusive Cat Content - Life is Strange Double Exposure ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Follow Me On Other Social Media: Twitter: https://twitter.com/OverhypedG Instagram: / overhypedgamer ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ #lifeistrange #lifeisstrangedoubleexposurehttps://www.youtube.com/watch?si=16HOvR7sU8szS1QS&v=NiJozEgLbuI&feature=youtu.be
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lostideas -- 14 Kasım 2024; 2:37:38 >
-
Life Is Strange: Before the Storm, Deck Nine tarafından geliştirilmiş ve farklı bir firma olmasına rağmen ilk oyuna yakın ve tatmin edici bir deneyim sunmayı başarabilmiştir. Life Is Strange: Double Exposure ise yine Deck Nine tarafından geliştirilmiş ve Square Enix tarafından yayınlanmıştır. Belki bu yüzden başarılı yapımlar ortaya koysalar da, ilk yapım gibi olmadığı düşünülebilir.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X