NVIDIA EKRAN KARTLARI İÇİN CEVAP BELLİ, YENİ SERİ (4000, 5000) OLMASI DEĞİL, EN ÜST VERSİYON (..90) OLMASI DAHA ÖNEMLİ!
https://forum.donanimhaber.com/rtx-4090-gerekli-mi-gereksiz-mi-rtx-3090-varsa--154188789
Not: Bu önemli tespit, özellikle en üst düzey PC donanımı olanlar için tam manasıyla geçerlidir.
Bu konuda arada kalacak bir durum yok. 3090'ı bırakıp 4080 alma gibi vahim bir hata yapmadığım için o kadar memnunum ki anlatamam. Zaten son zamanlarda surekli Dlss'yi kapatatak oynuyorum. Görüntü kalitesi çok daha iyi oluyor. Aşağıdaki yazıyı okuyup anlayan arada kalacak bir şey olmadığını da çok iyi anlar. Performans açısından o yeni nesile ihtiyaç yok 3090'a sahip vre pc donanımı iyi olan biri için. Bakın stalker 2'de en ufak takılma yaşamadım. Görüntü kalitesi farkı ise çok az fark belki vardır 3090-4090 arasında. Bir arkadaş yüzde 20 dedi ama o da meçhul. Bu düşük kaliteli çıkan yeni zottirik oyunlar mı o %20'lik görüntü farkını bize verecek, güleyim bari de boşa gitmesin. 3090'a sahip olan için önemli olan diğer bileşenlerin üst düzey olması. Ve tabi ekranın da.
Cevap belli, yeni seri (4000, 5000) olması değil, en üst versiyon (..90) olması daha önemli.
Zihinde daha somut olması için şunu demeli: Bu adamlar diyor ki, Dlss ile performans problemi yaşamayacaksınız ve kartlarınız da daha uzun süre idare edecek, değil mi? Ama işte bu pc donanımı nispeten düşük olanlar için kısmen geçerli. Ve sanki görüntü kalitesini arttırıyormuş gibi fiyakalı takdimlerle kafa karıştırıyorlar. Mesela ben işi anlayana kadar, (ki o kadar da meraklıyımdır, okuyup araştırırım yani, ona rağmen) Dlss yi görüntü kalitesini arttıran bir şey olarak tasavvur etmiştim uzun bir zaman. Sonra baktım ki, sadece ışın izleme ve bir parça da kartın daha güçlü olması görüntü kalitesini arttırıyor. Asla Dlss ve Frame Generation değil.
1- E iyi de PC donanımı iyi ve güçlü ekran kartı olanın zaten Dlss'ye ve Frame Generation'a ihtiyacı yok!
2- Pc donanımı düşük olan veya ..90 serisi hariç ..50, ..60, ..70 hatta ..80 serisi olanlar da o görüntü kalitesini arttıran özelliklerden tam yararlanamayacak çünkü performans artsın diye Dlss’yi açacak performans modunda (720p de çalıştırıyor oyunu dlss performans modu, şaka gibi) ve mecburen oyun ayarlarını aşağıya çekip ışın izlemeyi kapatacak! Ne anladık şimdi bu işten!
3- Gelelim kartların daha uzun süre idare etmesine. Bu da tamamen bir yalan ve önemli oranda gerçekleşmeyecek bir şey. Çünkü Vram yetersizliği nedeniyle, o yeni seri kartları o kadar uzun süre konforlu şekilde kullanamayacaksınız. Bunun tek bir istisnası var, Vram ve gücünün yüksekliği nedeniyle, o da ..90 serisi.
Yani 3090 ekran kartı olan için en akıllıca yatırım PC donanımına yatırım yapmaktır. Mesela PC Ram 16 GB ise 32 veya 64 GB Dual ram almalı. PCIe 4.0 M2 Ssd almalı. İşlemciyi yükseltmeli gibi. Karta verilecek paralarla bunlar rahatlıkla yapılabilir. Bunun en bariz örneği Stalker 2'de yaşandı. Donanımı nispeten düşük ve 32 ram olmayanlar akıcı şekilde oynayamadı. Sebebi de işte bu. PC ram azlığı. Yani arkadaş gitmiş, 4060 veya 4070 almış yeni seri, son ve en ileri teknoloji diye. Ama böyle sorun oluyor işte.
Bizi o kadar fena kandırıyorlar ve öyle bir çakallık yapıyorlar ki, kafanın karışması ve aldanmak gayet tabi bir şey. Ben de çok zaman net göremedim meseleyi. Sonra bu noktalar zaman içinde kafa yorarak, araştırarak, insanların deneyim ve şikayetlerini okuyup karşılaştırarak zihnimde netleşti ve kesinleşti.
Sisteminde 4080 olup, 5080 için para biriktireceğini ifade eden bir arkadaşımıza yazdığımız cevap:
"Kimsenin tonla para ödeyip de karşılığını alamamasına razı gelmediğim için bunları yazdım ve yazıyorum. Bu kanaat ve tespitimi çok kişi de aynen kabul ve teyid etti. Hatta bu yönde olumsuz deneyimleri olan da detaylarıyla aktardı. (3090 satıp 4080 almasındaki pişmanlığını aktardı biri.) Meselenin özü, en son üst versiyonlar (..90) haricindekilere şimdiki tabloda yetersiz olan vram koyulduğu için (4080 ve 5080 için sadece 16 GB) bu kartları almak için tonla para vermenin uygun olmayacağını tespit ettik. ..80 versiyon kartlar güçlüdür ama 12, 16 GB vram ile o güçlerini kullanamayacaklar, 18-19 vram harcayan oyunlar (Star Wars Outlaws mesela) karşısında mecburen ayarları düşürmek zorunda kalacaksınız. Kullanılmayan gücün bir kıymeti yoktur. Dlss fps yi arttırıyor, görüntü çözünürlüğünü düşürüyor. Ama vram yetersizliğine 4000 serisi Dlss de çözüm olmuyor. Buna dikkat edin. Işın izleme de görüntüyü iyileştiriyor ama fps yi düşürüyor. Dolayısıyla 12 GB vram olan ne 4080 ve ne de 5080 ile 4K ultra ayarlarda maksimum görüntü kalitesi ile akıcı oynama imkanı bulamayacaksınız birçok yeni nesil oyunda.
Evet yeni nesil (4000, 5000) serisi kartların daha güçlü ve bir parça daha iyi görüntü kalitesi sağlayabileceğini kabul ediyoruz ama, o gücü kullanmak ancak vram yüksek olduğu zaman mümkün olabiliyor. Bu vram ile mümkün olmadığı için Dlss açacaksınız çözünürlük düşecek, ışın izleme açacaksınız, fps düşecek.
Dolayısıyla demek istiyorum ki, (akıcı olarak oynama deneyiminden taviz vermemek şartıyla) 3090’ın zaten fazlasıyla sağladığı bir görüntü kalitesine, ancak ulaşabileceksiniz. O zaman neden bunlara para veresiniz ki?!
Bu durumda 3090 24 GB olduğu için, onu bırakıp üstüne tonla para verip, 4080 veya 5080 16 GB almak uygunsuz oluyor. Mevcut tabloda ben rahatlıkla diyebilirim ki, 5090 alabiliyorsanız alın. Alamıyorsanız 4090 alın. Onu da alamıyorsanız 3090 alın. Ama kesinlikle 4080-5080 veya alt versiyon almayın. Tabi bu söylediklerim 4K, akıcı ve yüksek görüntü kaliteli oyun deneyimi isteyenler ve zaten üst düzey bir pc donanımı olanlar için geçerli. Ama daha az görüntü kalitesine ve daha düşük ayarlara razı olanlar için de benzer şekilde geçerli. 2K oynuyorsanuz, neden 4080, 5080’e ihtiyacınız olsun ki? O çözünürlük için daha uygun fiyatlı bir kart işinizi görür. Orada vram ihtiyacı ciddi oranda düşeceğinden yine aynı mantıkla kullanılmayacak güce ve teknolojiye para vermenin gereği olmuyor."
DLSS FPS Artırır mı?
Evet, DLSS FPS (saniyedeki kare sayısı) artırabilir. Yapay zeka destekli örnekleme yöntemi kullanarak, grafik kartının daha düşük çözünürlükte render alıp, görüntüyü yüksek çözünürlüğe çıkararak işlemesi sağlanır. Bu da daha yüksek FPS ile daha akıcı bir oyun deneyimi sunar.
DLSS Görüntüyü Bozar mı?
DLSS, genel olarak görüntü kalitesini iyileştirmek için tasarlanmıştır. Ancak, bazı durumlarda, özellikle düşük DLSS ayarlarında, görüntüde bulanıklıklar veya diğer grafik anomalileri oluşabilir. Yüksek DLSS modları bu sorunları minimize eder.
DLSS VRAM Düşürür mü?
DLSS, doğrudan VRAM kullanımını düşürmez, ancak grafik kartının VRAM’i daha verimli kullanmasına yardımcı olabilir. Daha düşük bir çözünürlükte render yaparak başladığı için, VRAM üzerindeki baskı azalır, bu da dolaylı olarak VRAM kullanımını optimize edebilir.
Rezaletin Hayal Edilemez Seviyesi! Xbox PC Gamepass Programı!
(PC Programı Hakkında)
Bu programı iflas olmaz ve hayattan bezdiren bin türlü sorunları nedeniyle bir yıldan fazladır kullanmıyordum, aboneliğimi iptal etmiştim. Bazı yüksek fiyatlı ve deneyimlemek istediğim oyunlar nedeniyle yeniden abone oldum. Normal şekilde oyunlarım yüklü ve oynuyorken bilgisayarımı yeniden başlattım bugün ve program artık açılmıyor! Hiçbir çözüm işe yaramadı. Geri yükleme noktası ve hatta disk imajıyla eski tarihe geri yükleme bile işe yaramadı! Örneğine rastlanmayan akıl almaz bir şey. Powershell komutları ile kaldırıp yeniden yüklemek işe yaramadı. Güncelle diyor güncellenmiyor, asla açılmıyor. Tweaking.com-Windows repair programıyla Windows store'u komple resetledim güvenli modda ama o da işe yaramadı! Çünkü programın kendisi lanet olası, işe yaramaz bir program. Yıllardır bu şekilde. Bir de geçtiğimiz zamanların birinde düzelttik diye haber yaptılar. Bu mu düzelttiğiniz program?! Ayrıca zaten oyun yüklemesi ayrı bir işkence zaten. Bilgisayarımda ikinci bir Windows 11 yüklü olduğundan belki oradan kullanırım diye açtım fakat dosyalar şifreli olduğundan oyunları programa göstermek imkanı yokmuş. Allah belanı versin Xbox!
Daha bahsetmediğim ne sorunlar yaşadım daha öncelerden. Bir kere Türkçe yama komple oyunun silinmesi ve sonra da tekrar çok ama çok zor yüklenmesi riski taşıyor. Çok düşük hızlarda indirmesi veya indirmemesi, manasızca hesaba giriş yapılamayıp hata vermesi, bir türlü düzeltilememesi, oyun veya programın bir türlü güncellenememesi, oyun hizmetlerinin hata vermesi ve bir türlü düzeltilememesi yani kullanımı imkansız hale getiren ve akla hayale gelmeyen her çeşit sorunla karşılaştım kaç ayrı pc ve işletim sisteminde. Astronomik oyun fiyatları nedeniyle belki düzelmiştir diyerek deneyeyim dedim. Daha başka çok sorunlar var. Bir arkadaşın pat diye oyun kaydı gitmiş mesela, buraya yazmıştı. Programa uygun trainer ve save game dosyası ve Türkçe yama bulma sıkıntısı, mod sıkıntısı vs. her şey sıkıntı.
Not: Garip ama diğer işletim sistemine mecburen oyunları yükleyeyim dedim, başka klasörü hedef göstermeme rağmen diğer klasördeki oyunları algıladı, eski klasörü sildi, tüm oyun dosyalarını yeni klasörün içine aldı ve oyunlar yükle dedikten sonra uzun uzun tekrar indirmeden açıldı, kayıtlar da yerinde duruyor. İyi tarafı bu oldu.
Saydığım sorunları akıl almaz sayıda insan sürekli yaşıyor. Kendi başına gelmeyen insanın bunlar yokmuş, bu program sorunsuzmuş, insanlar hayal görüyormuş gibi inkar edip umursamaması ve hala "gamepass nimettir" diyebilmesi de ayrı bir garabet. (Birisi bu paylaşımın altına bu cümleyi yazdı başka bir yerde.) Benzer bir sorun yaşadığı zaman görür nimeti, o zaman kafasını betona vurmuş gibi olur, çünkü muhtemelen düzeltemeyecek ve öylece aciz kalacak! Kimse için temenni etmem bunu ama bana ne senin sorunundan, ben memnunum der gibi cevaplar kızdırmıyor değil, biz de insanız, azıcık empati yapın, yalan mı söylüyoruz diye düşünüyor insan.
S.T.A.L.K.E.R. 2: Heart of Chornobyl İlk İzlenimler ve Bazı Değerlendirmeler
Arkadaşlar, benim ilk ön izlenimim biraz hayal kırıklığı oldu, hem grafik kalitesi, hem efektler, hem de vuruş hissiyatı açısından. Çünkü steam tanıtım metninde çok iddialı ifadeler yer alıyordu. Tabi hem pc, hem de ekran donanımı en üst düzey olmayanların grafik kalitesinin kendinden kaynaklanarak daha kötü göründüğünü bilmeyip şikayet etmesi gibi değil benim izlenimim. Çünkü hem o konuda donanım üst düzey, hem de diğer pek çok oyun ve hatta daha eski oyunlar bile daha iyi görünüyor. Ayarları da araştırıyorum, acaba daha farklı bir ayarla iyileşir mi diye. Özellikle son zamanlarda Dlss'yi (takılma sorunu olmazsa) mutlaka kapalı tutarak oynuyorum, grafik kalitesi mümkün olan en iyi şekilde görünsün diye. Performans problemi olmayan yani vram'i yeterli olan ..90 serisi karta sahip olan herkese de tavsiye ederim.
Bakın steam tanıtım metninde nasıl ifadeler varmış hatırlayalım:
"gerçekçi simülasyon ögeleri üzerine kurulan benzersiz oynanış, Son teknoloji fotogrametri ve tarama teknolojileri kullanılarak geliştirilen üst düzey grafikler, gelişmiş yapay zekâ sistemleri, "A-life 2.0" yaşam simülasyonu sistemi, oyun dünyasını hiç olmadığı kadar gerçekçi kılıyor."
Oyunun grafikleri üst kalite bir Unreal 5 oyunu gibi hissettirmedi öncelikle, bundan çok daha keskin ve kaliteli görünen ve Unreal 4 ile yapılmış daha eski oyunlar biliyorum. Mesela Detroit Become Human. (sayılabilecek çok var ama iyi bir örnek olarak bunu hatırlayabildim) Yüz modellemeleri de o kadar detaylı görünmedi. Tanıtım videosu nerede, oyundaki nerede? Ama ayarları kontrol edeceğim yine de. Beklediğim kadar iyi görünmüyor şimdilik. Ayrıca son zamanlardaki tatsız bir durum da, oyun tanıtım videolarında grafik kalitesi ve keskinliğinin çok daha iyi görünmesi ama oyunu açınca öyle olmaması. Bu da son zamanların bir kandırmacası. Star Wars Outlaws'da da aynen öyle olmuştu. Tekrar vurguluyorum, donanım düşüklüğünden kaynaklanmıyor bu durum (benim için en azından). Hatta bir arkadaş Outlaws için, oyun çıkmadan downgrade ediyorlar, grafik kalitesini düşürüp öyle piyasaya sürüyorlar demişti. Gerçekten tatsız bir şey.
Vuruş hissiyatı, kumandada tepki ve geri bildirim, efektlerin kalitesi (düşmanların hareketleri) konusundaki hissettiğim ise hiç iyi değil. Metro 2033 Redux bile bundan daha iyi. Köpeğe benzeyen bir canavarın hareketlerini görünce çok şaşırdım. Çok basit ve ilkel görünüyordu. "Gelişmiş ve gerçekçi" değil. İnsana benzeyen canavarın ise hızlıca oradan oraya gitmesi ve görünmez olması sadece sinirimi bozup işimi zorlaştırdı, oynanış kalitesine olumlu bir katkısı olduğunu düşünmedim. Yani bu bahsettikleri "A-life 2.0" yaşam simülasyonu ve gerçekçi simülasyon buysa hiç de iyi değil.
Yine de çok uzun oynamadım henüz ve başka ayarları da deneyeceğim, bakalım bir şey değişecek mi. (Not: Değişmedi!)
Stalker 2 ana forum konusunda yazdığım yorumlarımı da aşağıya ilave ediyorum:
Belki oyun kötü olmayabilir. Eleştirilmesi ve kötü bulunan yönlerinin ifade edilmesi için çok kötü olması gerekmiyor. 13-14 sene önce geliştirilmeye başlanan (kesintiler de olsa), Unreal 5.1 ile geliştirilen, en son grafik teknikleri kullanıldığı yazılan, 60-80 ve 100 dolar ücret istenilen bir oyunun olması gerektiği kadar iyi görünmüyor. Daha önce uzun bir erteleme sürüci de yaşanmış olduğundan mazeret de yok. 15-20 dolarlık bir oyun değil ki, fena değilmiş denilip geçilsin. Oyunun fiyatı ve iddialı ifadeleri mazerete yer bırakmıyor. Bu açıdan bir düşünün. 20 dolar olsa ve mütevazi bir söylemle çıksa kimse bu haline kusur bulur muydu?!
İçim buruk, huzursuzum. Yeni çıkan güya AAA oyunlarında hep kandırılıyor olmak cidden sıktı artık. Mükemmel kaliteyi veremeyecekseniz, o zaman iddialı promosyon yapmayın ve fiyatı en üst seviyeden belirlemeyin, değil mi ama? 60-80-100 dolar fiyat belirlemek nedir bu oyuna? Vay efendim modlarla, güncellemelerle düzelirmiş, iyileşirmiş! Yahu onu mu bekleyecek insanlar, o kadar para vermişler. Hem 13 sene önceden başlanmış, hem uzun erteleme süreçlerinden geçmiş bir oyunun daha ne düzeltmesi ve ne zaman? Ohooo. Zaten şu 5 dakikalık tanıtım videosundaki görüntü kalitesi, netlik, detay ve keskinlik kesinlikle en üst ayarlarda ve Dlss kapalı iken bile yok. Bu durum en üst donanım ve en üst ayarlarda bile böyleyse, o zaman ortaya feci bir durum çıkıyor. Yani bu resmi tanıtım videosunun kasıtlı olarak bizleri kandırmak için, nitelikli bir dolandırıcılık olarak servis edildiği.
Şimdi grafik kalitesi gerçek anlamda üst düzey olan Detroit, GOW, Last of us, Horizon gibi oyunların kendileri, Yotube videolarına nazaran çok daha iyi görünür. Fakat bu oyunda tam tersi bir durum var, Youtube tanıtım videosundan çok daha kötü görünüyor. Halbuki bir Youtube videosu hiçbir zaman (Hdr video bile olsa) üst düzey bir oyunun, üst düzey bir donanım ve ekranda, oyun çalışırken görünen grafik kalitesine erişemez.
Yani şimdi hani bir restorandan sipariş verirsiniz de, yemek görseliyle hiç alakası olmayan bir şey gönderirler, sorduğunuzda da "o görsel!" diye pişkin pişkin cevap verirler. Yahu görsele bakıp almaya karar vermeyecek miyiz? Bu gösterdiğinden farklı bir ürün bana vereceksen, bu kandırmaca olmuyor mu? Dediğim gibi donanımının düşüklüğüne bakmayıp, sorunun kendinden kaynaklandığını düşünmeyip, performans ve görüntü kalitesi şikayetinde bulunanlardan değilim. Hocam bu kadar zaman, 400 tane personelle ne yaptı bu adamlar yıllarca ve erteleme süreçlerinde? Ortada ciddi anlamda vahim bir durum var. Tanıtım videosu ve oyun arasındaki derin fark, bu işin masum bir şekilde algılanmaması gerektiğini gösteriyor. Evlilikte keramet vardır! misali, "Zaman içinde düzeltilir! Daha yeni çıktı." denilecek bir durum değil bu. Şu tanıtım videolarına bir bakın, oyunla hiç alakası var mı?
Bir yerde okudum, oyun yayınlanmadan önce, "A-life 2.0" yaşam simülasyonu sisteminin oyundan kaldırıldığı ifade ediliyor. En iyi ihtimalle bozuk veya hiç eklenmemiş deniliyor.
Hala bazıları oyunun komple belli bir seviyenin altında olduğunu, güncellemelerle düzeltilebileceğini sanıp önemsemiyor. Oyun komple problem, mevzu küçük hatalar değil.
Birisi de (Enis K.-Youtuber) çıkıp şu ileri zeka ürünü parlak (!) tespiti yapmış: Güya biz grafik kalitesini aşağıya çekip, oyunu tanıtım videolarından kötü şekilde piyasaya sürmeleri konusunda kandırıldığımızı düşünmekte haksızmışız! Neden? Çünkü böyle yapmalarının sebebi, bizi kandırmak ve dolandırmak değilmiş! Neymiş?! Oyunu optimize edemedikleri için mecburen böyle yapıyorlarmış! Saman kafalı birinin önüne at da o yesin güzelim tespitini. Bir kere hatice neticeyi değiştirmez. Niyet yapılan işin sonucuna etki etmez. Sonuç aynı. Bu bir ticari ürün. Sen vaad ettiğin, takdim ettiğin şekilde oyunu çıkardın mı, hayır! Peki o gerekçeyi kabul edelim, ki muhtemelen öyledir ama bu beceriksizliğin ve daha düşük kalitede ürün piyasaya sürmen sebebiyle oyunun fiyatını düşürdün mü? Hayır! Peki bu grafik düşürme işlemine rağmen oyunun optimizasyondan ve performansından kimse şikayet etmiyor mu? Yine hayır! Bilerek böyle yaptın, ücreti de düşürmedin, kimseye de oyunun böyle çıkacağı konusunda bilgi vermedin. O halde neymiş efendim, kandırma kastı olsun olmasın, yaptığın iş haksız kazanca ve resmen insanların gözünün içine baka baka aldatmaya girer. Ve elbette insanlar kaldırıldıklarını ve paralarının karşılığını alamadıklarını düşünmekte tam haklıdırlar.
60-80 ve 100 dolardan bahsediyoruz global fiyatlara göre ve bu insanların ödediği paranın karşılığı verilmemiştir. Bir de dalga geçer gibi sorun düzeltme güncellemeleri için Aralık ayından bahsetmişler. Bu ifadelerini de samimi bulan olmuştur. Yine vurgulayalım, mesele sebebin ne olduğu ve samimi olunup olunmaması değil. Ödenen paranın karşılığının alınmaması ve ürünün vaad edilen ve takdim edilen şekilde piyasaya sürülmemesidir.
Not: Savaş var, savaş var, oyunun çıkması bile mucize diyerek her şeyi mazur ve hoş görenler ne derece doğru düşünüyorlar acaba? Elbette biz de insafsız değiliz ama benim kanaatimce, ürün fiyatını düşürmemekle ve oyunun ne vaziyette piyasaya sürüleceği konusunda hiçbir bilgilendirme yapmamakla, aldatıcı reklam yapmaya devam etmekle böyle bir hoşgörü hakkını kaybetmiş oluyorlar. Ne yani insanlar hayır kurumu mu, oyun ücretini insanlar savaş yardımı, desteği diye mi veriyorlar?! Haberiniz olmadan cebinizdeki parayı hırsızlayıp, yardım olsun diye aldım dese biri itirazınız olmaz mı?! Gönülsüz, kandırmaca, mecburi destek mi olur?! (İşin traji-komik boyutu)
CONTROL ULTIMATE EDITION OYUN DEĞERLENDİRMESİ
CONTROL ULTIMATE EDITION OYUN DEĞERLENDİRMESİ
Control Ultimate Edition, ana oyunu ve önceden yayınlanan tüm Genişletmeleri ("The Foundation" ve "AWE") avantajlı, tek bir pakette sunuyor. (Epic Games fiyatı 209 TL)
Kaynak video kanalları: Oynamadan önce mutlaka 90's Gamer kanalından hikaye anlatım videosunu izleyin ve aşağıdaki sıkıntılara katlanamayacağını düşünürseniz bu videoya ilaveten Türkçe oyun filmi Youtube kanalından oyunun hikayesini film gibi izleyin.
Sonunda uzun bir uğraş ve gayret neticesinde Control, Dlc’leriyle birlikte bitti. Karmaşık hisler içindeyim. Olumlu ve olumsuz, keyifli, heyecanlı, meraklı anlarla beraber, sinir bozucu, sıkıcı, monoton, tek düze ve anlamsız şeyler bir aradaydı. Ayrıca çok da yorucuydu, özellikle Dlc bölümleri. Şimdi yıllar önce trainer, gameplay videosu ve Türkçe yama olmadan yarım yamalak oynamak gerçekten hiçbir şeymiş. Ayrıca cidden Remedy’nin oyunlarının hikaye anlatımlı videoya çok ihtiyacı var. Control hikayesini önce 90's Gamer kanalından izledim ve oynarken gerek bu anlatım, gerekse Türkçe yamayla artık herşey çok daha keyifli ve sürükleyiciydi, en azından başlarda!
Hikaye anlatımı olarak sorun yok ama oynanış ve ortamın hep belirli tarzda olması ve kapalı bir mekanda geçmesi, belli bir noktadan sonra cidden bunaltıcı. Oyun çok kaliteli ama her şey gibi o da mükemmel değil. Güçlü ve zayıf yanları mevcut. Ben daha çok zayıf yanlarından bahsedeceğim. Mekan olarak, ya bir binanın içinde dört dönüyoruz veya mağaraların içinde geziyoruz. Bu monotonluk, tek düzelik büyük dezavantaj. Quantum Break’teki ortam çeşitlliği ve renklilik burada yok. Quantum Break’te müthiş bir sürükleyicilik vardı, hep keyif aldım ama Control’da öyle olmadı. Gerçi her iki oyunda da mücadele kısımları zorlu ve bir noktadan sonra, sürekli çok sayıda canavar veya askerin üstünüze gelmesi zorlayıcı ve bıktırıcı oluyor. Ben bunlara katlanacak yaşı ve sabrı çoktan geçtim, o yüzden mecburen, oyunlardaki oynanabilirlik ve oyun zorluluğunun kıvamında bir ölçüye sahip olmaması nedeniyle trainer kullanmak zorunda kalıyorum.
Trainer kullanmanın dezavantajı malum ve fakat aşırı zorlayıcı bir oynanışın verdiği eziyet ve sinir bozukluğu daha fazla tercih edilesi ve katlanılası bir şey değil! Yoksa kıvamında bir zorlukla, trainer olmadan oynamak isterim ama bu pek çok oyun için, benim açımdan mümkün olmuyor. Control’daki belgelerin bazıları işe yarar olsa da, bence neredeyse yüzde doksanı kayda değmeyen şeyler, ayrıca çoğunda metni anlamayı büyük oranda engelleyen, sinir olduğum siyah sansür şeritleri var. Bu nedenle Control belgeleri hakkında olumlu şeyler hissetmedim. Her iki dlc’de de çok zorlayıcı ve uğraştırıcı, yorucu ve gereğinden fazla uzun ve usandırıcı kısımlar vardı. Bunlar trainer kullanmama rağmen sabır denemesi yaptı bana resmen. Foundation’da astral düzlemde beton blokların arasında çok uzun süren atlama, zıplama kısımları baygınlık verecek kadar uzun. Buralarda trainer olmadan gezmenin nasıl olduğunu düşünmek dahi istemiyorum. Awe dlc’sinde de sürekli oradan, bir başka yere sizi sürükleyip duruyor dlc, yaratığın her seferinde kaçması, sürekli ışıklar yakmak için zorlayıcı denemeleri trainer olmadan deneyimlemeyi asla tasavvur edemiyorum.
Ana oyun daha sürükleyici ama özellikle ilk başlarda. Fakat ana oyunda da aynı sorun mevcut, mücadele sahneleri yoğunluğu, sıklığı zorluğu, saldıranların çokluğu vs. iyice abartılmış. Bir de yönlendirme sıkıntılı. Yani zaten kapalı bir mekandasınız, bari net bir yönlendirme olsa da etrafta dönüp durmadan, fenalık geçirmeden nereye gidecekseniz gitseniz. Ama ne yazık ki böyle bir rahatlığınız olmuyor, çoğu zaman sıkıntı yaşıyorsunuz. Hele bir de trainer kullanmazsanız ve sık sık ölürseniz, oyun sizi çok geriden başlatabiliyor pek çok yerde ve bu da sinir sisteminize zarar veriyor. Bu ciddi eksilerine rağmen, kanalın hikaye anlatımı, Türkçe yama ve trainer ile olabilecek en iyi Control deneyimini yaşamış oldum. Değdi mi? Evet ama bu sıkıntı ve zahmete katlanmak istemeyenler için, çöpsüz üzüm misali konforlu bir alternatif deneyim, bu kanalın videosunu izledikten sonra, Türkçe oyun filmi kanalından sadece hikaye kısmını izlemeniz olabilir. Ama dediğim gibi, Quantum Break’de bu olumsuzlukların hiçbiri olmamıştı. Tabi onu da trainer olmadan oynamak konusunda benzer bir sıkıntı mevcut.
Bu ideal bir oynanabilirlik kıvamını, trainer’a ihtiyaç duymayacak şekilde ayarlamak bu kadar zor mu sanki? Değil elbette. Neden olsun ki? Sırf oyun uzatmak için bunlar. Yani ağırlıklı sebebi bu. Bazısı da öyle sevebilir ama şunu kabul edemem işte, bırakın kolay modu, adamlar hikaye modunda bile zorlanacağınız ve kıvamında bir zorlukla, trainer kullanmadan oynayabileceğiniz bir rahatlık sunmuyorlar, bu çok can sıkıcı. Çoğu oyun böyle ne yazık ki. Tabi yaşı ilerleyen ve hikaye odaklı olan biri de bunlara katlanamıyor.
Tüm bunlara rağmen Control’u yıllar sonra deneyimlemek pek çok yönüyle harika bir deneyimdi, mutlaka anlayarak yaşanması gereken. Ama bir yönüyle de, içerdiği usandırıcı yanları nedeniyle sizlerin de, benimle aynı yöntemi uygulayarak oynamanızı hararetle tavsiye ederim. Çünkü Control’ün en iyi yanlarını deneyimlemiş ve olumsuz yanlarından da mümkün olan en az hasarla kurtulmuş olursunuz. (İnanın bana, çoğu kişiye bile ve adam olana bu bile, yani trainer ile olan sıkıntı bile yeterince fazla!)
Two Falls Nishu Takuatshina Türkçe Yama istek
Steam tanıtım
Değişik, ilginç görünen, Unreal 5 ile yapıldığı söylenilen hikaye anlatımı odaklı bir oyun. Nasıldır bilemiyorum ama anlatım ve yorumlarda merak uyandıran şeyler mevcut. Fontlar çok net ve düzgün, bu nedenle yama şart. Unreal 5 diyorlar ama grafikler sulu boya gibi, hem de biraz resim gösteriyorlar gibi bazı anlarda. Çok hoşuma gitmedi ama hikayesi iyiyse belki katlanılabilir.
Yeniden başlamak için Atlantik'i geçen Fransız bir kadın olan Jeanne ve ormanı rahatsız eden şeyin ne olduğunu keşfetmeye çalışan bir Innu avcısı olan Maikan'ın gözünden 17. yüzyıl Kanada vahşi doğasını keşfedin. Seçimleriniz, bu tek oyunculu anlatı deneyimindeki kahramanların özelliklerini şekillendirecek.
Two Falls (Nishu Takuatshina), Fransız ve Yerlilerin ilk karşılaşmalarına dair zıt bakış açıları sunan birinci şahıs tek oyunculu, anlatı odaklı bir deneyimdir. Kanada vahşi doğasının tehlikeleriyle yüzleşmeye ve karakterlerinizi etkileyebilecek seçimler yapmaya hazır olun.
Bu 3D doğrusal oyunda 17. yüzyıl Kanada vahşi doğasını keşfedin ve Fransız kolonilerinden uzakta mahsur kalmış bir Fransız Kral Kızı olan Jeanne ile atalarının toprağı olan yerli ormanını neyin rahatsız ettiğini ortaya çıkarmaya çalışan genç bir Innu avcısı olan Maikan'ın iç içe geçen yolculuklarını deneyimleyin.
Jeanne, denizaşırı ülkelerde daha iyi bir hayata başlama umuduyla Nouvelle-France kolonilerine yelken açan güçlü iradeli bir Fransız kadınıdır. Gemisi karaya oturduktan sonra, o ve köpeği Capitaine hayatta kalan tek kişiler olarak ortaya çıkar. Kanada'nın keşfedilmemiş vahşi doğasının tehlikelerine göğüs germek zorunda kalan Quebec'e doğru yol alırken Tanrı'ya olan inancı sınanacaktır. İmkânsızlıklar karşısında bir Aziz olarak kalabilecek midir? Yoksa hayatta kalmak uğruna büyük günahlar mı işleyecek?
İzole bir Innu topluluğundan genç bir avcı-toplayıcı olan Maikan, bir büyücünün torunudur ve beyaz adamlar gelmeden önce hayatın nasıl olduğunu hiç bilmemiştir. Halkının geleceğini tehdit eden uğursuz bir fenomeni keşfettikten sonra, toprağın kirlenmesinin ardındaki gizemi ortaya çıkarmak umuduyla batıya doğru bir yolculuğa çıkar. Gelenekler, bilmediği vahşi doğada ona yol gösterecektir. Ancak hiçbir şey onu yabancılarla ilk temasına hazırlayamaz.
Bu heyecan verici ve büyüleyici gizemi deneyimlemeye cesaret edecek misiniz?
Two Falls'u oynarken, her biri hayata benzersiz bir bakış açısına sahip Jeanne ve Maikan'ın farklı gerçekliklerini ve kültürlerini ortaya çıkaracaksınız. İki farklı sanatsal ve müzikal yönlendirme ile olayları onların bakış açılarından yorumlayacak ve tek bir olayın her karakter için çok farklı anlamlara sahip olabileceğini keşfedeceksiniz.
Oyunun mekanikleri, dedektif benzeri sahne incelemeleri ve benzersiz 17. yüzyıl ortamlarının keşfi ile hikayeye hizmet ediyor. Her kararla birlikte hikayenin daha derinlerine çekilecek, kendi inançlarınızı sorgulayacak ve oyunun tarihi ilhamlarına tamamen kapılacaksınız.
Two Falls 'un hikayesi doğrusal bir yol izlese de, oyun içindeki seçimleriniz ve eylemleriniz Jeanne ve Maikan'ın yolculukları boyunca nasıl geliştiklerini etkileyecek. Onlar tanıdık dünyalarının altüst oluşuyla yüzleşirken, siz de onların mücadelelerini ve zaferlerini son derece sürükleyici bir deneyimle hissedeceksiniz.
Two Falls, Yerli hikayeler hakkında, Yerli yaratıcı zihinlerle işbirliği içinde yaratılmış bir oyundur.
Besteci (Eadsé), sanat yönetmeni, yazar, bazı oyuncular ve 3D sanatçılarının hepsi Kanada'daki çeşitli Yerli topluluklardan geliyor.
Ayrıca, hikayenin hangi versiyonlarını öne çıkarmak istediklerini açıklayan, yol gösteren ve tavsiyelerde bulunan İlk Milletler üyelerinden oluşan bir Yaşlılar Konseyi ile birlikte çalışıyoruz.
Two Falls, bir oyun aracılığıyla anlatılan bir hikayedir.
- Unreal Engine 5 ile hazırlanmış nefes kesici ve sürükleyici ortamları ziyaret edin.
- Farklı sanatsal ve ses yönleriyle iki benzersiz perspektiften maceraya kendinizi kaptırın.
- İnançlarınıza ve değerlerinize meydan okuyacak büyüleyici ve zıt karakterlerle tanışın.
- Zengin, büyüleyici ve duygu yüklü bir hikayenin kapılarını aralayın.
- Yolculuğunuzda size eşlik edecek sevimli bir köpek arkadaşla etkileşime geçin.
- Yetenekli bir Yerli müzisyen ve şarkıcı tarafından yaratılan otantik ve orijinal film müziğinin keyfini çıkarın.
Bir Steam yorumu:
3D anlatımlı bir keşif oyunu biçimini alan Two Falls (Nishu Takuatshina), bizi yeni bir hayata başlama umuduyla Atlantik'i geçen Fransız kadın Jeanne ile genç Innu avcısı Maikan'ın iç içe geçmiş maceralarına götürecek. atalarının ülkesi olan kendi ormanını neyin rahatsız ettiğini keşfetmek için.
Aslında, hikayenin 2 baş kahramanını sırayla oynayacağız ve seçimlerimiz onların ilgili karakterlerini şekillendirecek, bu da onların yüzleşmek zorunda kalacakları farklı durumlara tepkilerini etkileyecek.
Bu nedenle Two Falls, her şeyden önce, mükemmel The Long Dark'ta olduğu gibi, hayatta kalma unsurlarını gerçekten yönetmek zorunda kalmadan, düşmanca bir ortamda çok fazla hareketin olacağı bir anlatı oyunudur.
Böylelikle kapalı alanlarda ışık keşfine öncelik veren ve olumsuz ya da aşağılayıcı olmaksızın şüphesiz bir Yürüyüş Simülatörünü anımsatan bir oyun buluyoruz.
Two Falls, her şeyden önce takip edilecek bir hikayesi ve bize uyacak şekilde şekillendirebileceğimiz insan karakterleriyle klasik bir oyun olmaya devam ediyor. Seçimler aracılığıyla onların tepkileri ve karakterleri üzerinde gerçek bir etki yaratacağız. Bu etki sadece 2 ana karakterimiz olan
Jeanne ve Maikan ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda oyunun oldukça çeşitli ve iyi yazılmış oyuncu kadrosunun geri kalanına da yansıyacaktır.
Hikayenin giriş ve çıkışları hakkında daha fazla bilgi edinmeye hizmet edecek sahne incelemelerine benzeyen belirli pasajlara. Maikan örneğin beyaz kurdu öldüren kişiyi takip edebilecek.
Two Falls, genç Fransız kadın Jeanne'nin ve teknesinin Quebec'ten çok uzakta batmasının hikayesiyle oldukça güçlü bir şekilde başlıyor. Bahsedilen gemi kazasından hayatta kalan tek kişi olmasına rağmen Kaptan'ın, teknenin köpeğinin ve hayatta kalan diğer kişilerin şahsında paha biçilemez bir destek bulacaktır.
Bölgedeki tek büyük kasabadan bu kadar uzakta, yalnız kalmış, korkmuş ve hayatta kalma şansı olmayan bu ikilinin yolları, yanında 2 ölü ağırlık taşımayı düşünmeyen biraz rustik bir avcı olan Pierre ile kesişme şansına sahip olacaklar.
Jeanne, biraz ikna etme yeteneği ve açık bir yarayı dikme becerisiyle onu Quebec'e gitmesine yardım etmeye ikna etmeyi başaracaktır. Avcılar çiftler halinde çalışırken Pierre neden yalnızdı? Neden bu kadar ağır yaralandı?
Two Falls, Kaptan sayesinde bizi anında havaya sokmayı ve her şeyden önce bizi duygusal olarak dahil etmeyi başarıyor, aynı zamanda oyundaki farklı karakterler arasındaki mükemmel simya sayesinde.
Maceranın formatı kadar diyalogların kalitesi üzerinde de ciddi çalışmalar yapılıyor. Seslendirme sanatçılarının çalışmaları, tıpkı oyunun Fransızca versiyonunda olduğu gibi dikkat çekicidir.
Her şey, karakterlere bağlı olarak iyi Fransızca veya Quebec aksanıyla Fransızca olarak seslendirilir. Oyunun aksiyonunun gerçekleştiği yer göz önüne alındığında, bazıları için İngilizce dublaj bile yapma hakkımız var.
Two Falls, her şeyden önce, beklediğimiz gibi, insanlar arasındaki inanç, dayanıklılık ve hoşgörünün güzel bir yansımasıdır. maceramızın başlangıcı. Yerel halkların din değiştirmesine yönelik girişimler göz önüne alındığında, burada Hıristiyanlık özellikle vurgulanıyor.
Böylece, çiçek hastalığı ve dizanteri gibi hastalıklara karşı bağışıklığı olan Cizvitler tarafından ortaya atılması gibi kanıtlanmış pek çok unsur buluyoruz. O dönem yasak olan kadınların İncil okuması ve Jeanne'nin bu yasakları aşabilecek ya da aşamayacağına dair güzel bir yansıma var.
Hikayenin biraz ilerisinde bizi çözülmesi gereken bir çatışmaya doğru amansız bir şekilde yönlendirecek çok tedbirli bir düşman bulacağız. Seçimlerimiz önemli olsa bile hikayenin çözümlemesinde doğrusal kaldığını açıkça belirtmek isterim.
Two Falls, yerlilerin yabancılara dönüştürülmesine yaklaşımı açısından da ikili değildir. Örneğin Maikan, atalarının tedavi yöntemleri hakkındaki bilgisini Pierre'le paylaşmayı ya da bilgisini kendine saklamayı seçebilir.
Karakterler arasındaki güven ve takdir kavramı önemlidir. Bu doğrudan bizim seçimlerimize bağlı ve teraziyi Pierre, Jeanne ve Maikan arasındaki tepkilere göre değiştirecek.
Two Falls, belirli durumlar söz konusu olduğunda da oldukça gerçekçidir. Gerçekten de Pierre, Jeanne'e herhangi bir zarar vermek istemiyor gibi görünse de, diğer erkekler tek bir kadın için aynı düşünceye sahip olmayacaktır.
Two Falls, bunun ima ettiği ölüm, kadın ve erkeklere yönelik şiddetin yanı sıra kurtlar ve diğerleri gibi hayvanlarla ilgili temalara sahip 16'dan fazla oyuncuya yönelik bir oyundur. Çok şiddetli ya da şok edici değil ama dikkatli olun!
Unreal Engine 5'in kullanılması, hem sanatsal yön açısından hem de Lumen sisteminin iyi kullanımı sayesinde oyuna gerçek bir artı getiriyor. İyi bir konfigürasyonda her şey oldukça akıcı, ancak bence bazı optimizasyonların beklenmesi gerekiyor.
Two Falls, muhteşem doğal ortamı, yemyeşil bitki örtüsü ve çok iyi işlenmiş atmosferiyle gerçekten muhteşem. Farklı bölümlerdeki sahneler arasındaki renk kontrastları üzerine yapılan çalışmayı gerçekten beğendim.
Ayrıca yerli müzisyenler ve şarkıcılar tarafından bestelenen orijinal bir film müziği de bulunmaktadır. Her ne kadar benim zevkime göre fazla gizli olsa da gerçekten keyif aldım ve oyunun dışında bile tekrar dinlemek için sabırsızlanıyorum.
Two Falls'un sanatsal yönelimleri de her karakter ve her durum için farklı görselleştirmelerle mükemmel . . Maceranın sonu, belirli karakterlerin modellenmesi açısından arzu edilen bir şey bıraksa da, mükemmel olmaya devam ediyor.
Küçük bir teknik dezavantajı var; görüş alanı (FOV) ayarı yok çünkü son görselleştirmenin bazı hassas insanların midesini bulandırabileceğini düşünüyorum. Ayrıca benim tarafımda zorunlu 60 FPS sınırına rağmen 4070'imin fanlarının aşırı kullanıldığını fark ettim.
Oyunun metinleri ve dublajı Fransızca olarak mevcut ve kalitesi gerçekten mükemmel. Deneyimin bağlamı ve doğası göz önüne alındığında bu beklenen bir şeydi ancak yine de kayda değerdir.
Two Falls'u sınırlı tekrar oynanabilirlikle tamamlamak için yaklaşık 4-5 saat bekleyin çünkü hikaye aslında bizim seçimlerimize bağlı değildir ve her zaman aynı şekilde biter. Oyunun fiyatı ve genel kalitesi göz önüne alındığında bu makul kalıyor.
Sonuç olarak Two Falls, nispeten az bilinen bir zamansallığa ve bağlama odaklanan gerçekten ilginç bir oyundur. Oyunun sadık olduğunu ve ilgili kişiler tarafından doğrulandığını bilmek, ona güvenilirlik kazandırır.
Geri kalanı için, içinde bulundukları durum göz önüne alındığında hikayeden ve karakterlerden gerçekten keyif aldım. Dikkatli baktığımızda son olaylarla paralellikler kurabilir ve bazı davranışların zor öldüğünü fark edebiliriz.
LIFE IS STRANGE: DOUBLE EXPOSURE DEĞERLENDİRMESİ
LIFE IS STRANGE: DOUBLE EXPOSURE DEĞERLENDİRMESİ
İlk Üç Bölümden Sonra Olumlu Anlamda Ters Yüz Olan, Başta Monoton ve Yorucu, Son Üç bölümde ise Heyecan Verici ve Çarpıcı Bir Deneyim!
Karmaşık ve tamamen ters yüz olmuş duygularla doluyum ama tam da bu nedenle çok mutlu ve memnunum. Oyunun üçüncü bölümünün yarısına kadar çok farklı ve diğer yarısı ise bambaşka bir deneyimdi ve bazı kişilerin aksine 4, 5 ve 6. bölümleri çok sevdim. Yine de oyunun üçte ikisinin (Gameplay videosuna göre, 8 saatlik oynanış süresinin ilk 5 saatinin) önemli ölçüde monoton ve yorucu olması benim açımdan halen eleştirel bir nokta. Çünkü pek çok kimse için, hele ki ilk defa oynuyorsa, katlanılması çok daha zor olabilir. İlginç şekilde oyunun heyecan verici ve hareketli tüm sahneleri 4, 5 ve 6. bölümlere saklanmış ve bu da beni oyun hakkında ilk üç bölümde olumsuz düşüncelere sevk etti. Fakat bazılarının dediği gibi, “son bölümler çok daha kötü, anlamsız ve karışık ve ne olduğu belli olmayan bir saçmalık ve süper kahraman şovu ve Marvel Avengers’a dönüştürme çabası!” değildi benim için. Aksine gayet derli toplu, çok büyük oranda anlaşılır, yerli yerinde, yüksek tempolu, heyecan verici, tatmin edici, keyifli ve gerçekten unutulmaz ve çok çarpıcı, harika bir deneyim oldu.
İlk üç saat için yazılan ve aşağıda yer alan olumsuz eleştirilerimi saklayacağım, çünkü oyunun önemli bir kısmı için halen geçerliler. Karakterlerin derinliklerinin, ilk oyundaki kadar bağ kurulamayacak düzeyde yüzeysel olduklarını da kabul etmek gerek. Ama bu durum genel bir oyun deneyimi için, halen ayrıcalıklı ve ortalamanın üstünde bir seviyededir. Denilebilir ki, oyunun ikinci yarısından sonraki heyecanlı ve fantastik olayları tam olarak deneyimleyebilmek için, bu ilk üç bölüm bir gereklilikti. Bunu kısmen kabul ederim ama bu kadar uzun olmasını ve tek düze devam etmesini, yine de sabır zorlayıcı ve tatsız, talihsiz bir durum olarak değerlendiriyorum. Oyunun son üç bölümünde geçen olayları anlaşılmaz ve karmaşık gören ve Marvel dizisine çevrildiği şeklindeki eleştirilere ise katılmıyorum. Çünkü bir yapımın, başarılı hikâye kurgusunun, konseptinin geliştirilmesi, genişletilmesi ve adeta evrim geçirerek daha iyi, yeni ve farklı deneyimler sunması çok iyi bir şeydir. Hem neyini anlamadınız ki? İlk oyunu mu oynamadınız? Yoksa her tarafta mantar gibi biten bir sürü dizi ve filmde ele alınan paralel evrenler, zamanda yolculuk vs. konularına mı yabancısınız?! Bence son üç bölüm çok ama çok güzel ve etkileyiciydi. Çok az bir kısmında, nedeni tam net anlaşılmıyor gibi görünen bazı kısa anlar olsa da, genel sunum, kurgu ve hikaye açısından, benzer konuları işleyen çoğu film ve diziden daha çarpıcı ve heyecan vericiydi. Tabi deneyimler kişiye özeldir. Bazıları da ilk iki bölümü daha çok sevmiş. Bu da ilginç bir durum bana göre.
Oyunun ilk bölümü için yazdıklarım aşağıda ve onları değiştirmiyorum çünkü ilk üç bölüm için halen geçerli ama oyunun son üç bölümü için ise yukarıda yazdıklarım geçerlidir. Buna göre değerlendirmek gerek. İlk üç bölüm ve son üç bölümdeki kurgu ve içerik dengesizliğinin, ne türden olumsuz deneyime sebep olabileceğini göstermesi açısından önemli.
İlk oyunun bir hayranı olarak tespit etmek ve tüm samimiyetimle ve üzülerek ortaya koymak istiyorum ki: Bu “Her şeyi hisset!” isimli tanıtım videosu sahtedir ve tamamen kandırmacadır, bu oyunun bu tarz duyguları hissettirme özelliği yok. (Son üç bölüm için duygularım değişse de, dokunaklı duygusallık eksikliği ve karakterlerin ve ilişkilerin kısmen yüzeysel kalıp, ilk oyundaki kadar, yeterince derinliğinin olmaması konusunda, bu ifadelere hala hak vermeye devam ediyorum. Heyecan ve sürükleyicilik açısından bu söz artık geçerli değil. Son üç bölüm bunu fazlasıyla telafi etti çünkü.) Kötü bir oyun değil, o kadar abartıya ve aşırıya kaçmamak gerek, fakat ilk oyunu özel kılan dokunaklı duygusallık ve sürükleyici heyecan, kısacası ilk oyunu sevmemize sebep temel unsurlar bu oyunda ne yazık ki yok. (En azından geldiğim yere kadar yok, dördüncü bölüme yaklaştım, yarısından fazlasını geçtim.) Şimdi bence Chloe’nin olmaması çok kötü bir şey değil, hatta Max’i de vermeselerdi ve “True Colors” oyunuyla hangi sebeple bağ kurduysak, bize keşke onu verselerdi ama bu olmadı. Yeni ve ilgi çekici bir konsept ve farklı bir senaryo olması kötü değil, oyuna da bir dedektiflik oyunu gibi bakılsa kötü değil ama bu karakteristik bir Life is Strange oyunu mu, işte bu soruya olumlu bir cevap veremiyorum gönül rahatlığıyla. (Son üç bölümden sonra, bütünsel bir bakışla bazı eksiklikleri ve sunum hatalarına rağmen, önemli ölçüde başarılı ve iyi bir Life is Strange oyunu diyebiliyorum artık.)
Bu oyun farklı bir şey ve keşke bunu, bazılarının haklı olarak eleştirdikleri gibi, Life is Strange oyun serisinin adını ve Max karakterini kullanarak yani onların isim ve resmiyle pazarlayarak servis etmeseydiniz, bu çok daha dürüst bir iş olurdu. (Böyle düşündüğüm için haksızlık ettiğimi, erken karar verdiğimi şimdi anlıyorum.) İlk oyunun içerdiği özgün unsurlar çok özel bir konsept ve her oyunda muhakkak bunlar aynen olacak gibi bir şart düşünülemez, bu gerçekçi olmaz ve herkes bunu gerçekleştiremeyebilir. Burada yanlış olan ilk oyunun özgün dokunaklı ve sürükleyici yapısını ve hatta daha fazlasını içeriyormuş gibi takdim edilmesi ve oyun severlerin açıkça kandırılması. Biz buna itiraz ediyor ve çok yanlış buluyoruz. (İtirazımı son üç bölüm için geri çekiyorum!) Bu oyun içerdiği monoton ve yorucu akış nedeniyle bence (hem bir Life is Strange oyunu olarak, hem de genel bir oyun deneyimi anlamında) deneyimi olumsuz etkileyecek unsurlara sahip. İddia edildiği ve pazarlandığı gibi, çok heyecan verici ve etkileyici, derin izler bırakacak ve birden fazla oynamayı arzu edeceğiniz bir deneyim sunmuyor. Bunu kesin olarak ifade edebilirim kendi adıma. (Bu ifadeler artık sadece ilk üç bölüm için geçerli, oyunun geneli için böyle hissetmiyorum son üç bölümden sonra. Fakat bu olumsuz geri bildirimleri özellikle kaldırmadım ki, sunum ve takdim konusunda yapılan hatayla, ne türden bir olumsuz deneyime yol açıldığı anlaşılsın istedim.) İyi ve güzel bulanlara ise ne mutlu! Fakat elbette bizim de deneyimimizin tamamı kötü değildi, yanlış anlama olmasın. Max’i görmek çok güzeldi ve yeni Max’in oldukça gerçekçi ve etkileyici olduğunu düşünüyorum. Görsel kaliteye ve genel olarak oyun ve mekan tasarımına, müziklere ve oyunun ayarlar menüsüne yeni eklenen, zengin erişilebilirlik ve oynanış seçeneklerine söylenecek söz yok, harika olmuş.
Eleştirmeye devam: Çok ama çok fazla yoruyor ve tek düze, sıradan ve monoton bir şekilde, sürekli bir şeyler çözmeye ve öğrenmeye çalışıyoruz. Tamam, ilk başta ilgi çekici gelse de, dozu o kadar arttırmışlar ki ve sürekli ölü dünya, canlı dünya, nabız dünya arasında gidip gelmekten, sürekli daha fazla çıkmaza giren ve bir türlü çözülemeyen olay örgüsünden fenalık geçirdim bir süre sonra ve çok bunaldım. Ve gerçekten kafam ve gözüm artık o kadar çok ve çabuk yoruluyor ki bu oyunda, bir saatte bile kendimi çok yorulmuş ve başıma ağrılar girmiş hissediyorum çünkü çok rahat bir akış yok. İlk ve ikinci oyunda hiç olmayan kötü bir özellik. (Son üç bölümde bunların hiçbiri olmadı, bu ise harika bir sürpriz ve ödül oldu benim için. Peki bu zahmet ve sıkıntıya değdi mi? Evet, hem de kat kat fazlasıyla.)
Hem o kadar yormasına rağmen, buna değecek bir neticeye de bağlanmıyor. Denildiğine göre daha ilerisi bundan da kötüyse, vay bana! (Neyse ki öyle olmadı, buna çok memnunum.) Yani bu kadar zihin yorucu araştırmaların arasında, dokunaklı ve duygusal olaylar, heyecan verici ve sürükleyici anlar beklersiniz değil mi? Ama yok! İyi de bu oyun monoton bir detektiflik araştırması olarak başlıyor ve öyle de devam ediyor, bu kadar uzun ve monoton ve yorucu şekilde sürmesi gerçekten eziyet verici. Yazmadan geçemeyeceğim, şu cep telefonu mesajlarının yanındaki Crosstalk mesajları ne kadar gereksiz ve saçma sapan, münasebetsiz anlarda, üç tane birden çıkıp, hem dikkatini dağıtıyor, hem ekranı işgal ediyor, ekrandan uyarısı kaybolsun diye açıp okuyorum ama hiç önemli bir şey yok, % 90-95’i bu şekilde. Faydasız zararlı mesajlar çoğu, çünkü dikkatimi ve oyun akışını dağıtıyor ve odağımı bozuyor, bu çok sinir bozucu. Keşke hiç olmasaydılar. Ayrıca oyunda incelenecek diğer içeriklerin de çoğu ilk oyuna benzer şekilde uyarlanmış ama oyuna genelde anlamlı bir katkıda bulunmayan, oyun doldurma fonksiyonu için koyulmuş görünen, gereksiz meşgul edici şeyler. Bunlar ilk oyunda da vardı ama bu oyunda bir mana ifade etmeyenlerin oranı çok daha yüksek. (Bu söylediklerim oyunun tamamı için geçerli. En kritik ve heyecanlı oyun sahnelerinde bile ekrana üç tane Crosstalk mesaj bildiriminin çıkması da ne biçim bir şeydir!? Hem de önemli şeyler de olmadıkları halde.)
İlk defa deneyimleyeceklerin durumunu hiç düşünemiyorum. Onlara acıyorum. (Belki de ilk oyunun harikalığından ve eşsizliğinden haberdar olmadıklarından güzel bulurlar bu oyunu, kimbilir!) Biz en azından ilk oyunun özlemiyle teselli bularak, bir şekilde çok fazla sıkılmamayı başardık ama geldiğim noktada, artık bir saatin altında bir oynayış süresinde bile göğsüm daralıyor fiziksel olarak. Yoruluyorum ve sıkılıyorum. Bu ise bir Life is Strange oyununda asla tecrübe etmediğim, çok kötü bir deneyim. Şunu kesinlikle söylemeliyim ki, yine de kötü bir oyun olmasa da, ilk oyunu özel kılan temel özellikleri barındırmayan bir oyun bu ve kesinlikle pazarlamasında ve tanıtımında bize vaad edilenleri vermeyen bir oyun aynı zamanda. (Evet son üç bölümden sonra tersine olumlu anlamda dönen deneyimimden, en başta bahsettiğim için tekrara gerek yok. Fakat gerçekten de, ilk üç bölüm atlatması ve katlanması zor olmuş. Oyun serisiyle yeni tanışacaklar için bu kadar uzun ve yorucu ve monoton kısımların, oyunun üçte ikisini teşkil etmesi bence hiç uygun olmamış.)
ANLAŞILABİLECEK DİLDE VE ALINABİLECEK FİYATTA OYUN SUNMAK!
Bizim üzerinden biraz zaman geçtiği için güncel olmayan bir yazımız var. Rakamlara takılmayın. Ana fikre odaklanın. Aşağıdaki meselenin dışında da ifade edilebilecek şeyler var tabi. Onları da bir parça yazıyı paylaşmadan yazmaya çalışayım. Bizim tüketici olarak tavır ve tepki koymuyor oluşumuz ve halen satın alıyor oluşumuz asıl sebeptir. Orijinal oyunun az satılması değildir. Korsan oyun tüketimi her yerde var. Fakat burada esas önemli olan nokta, çok sayıda korsan oyun kullanılması değil, Türkçe dil desteği sunulmamasına rağmen hatırı sayılır derece satış yapılıyor olması ve yeterli tepki ve talebin de mevcut olmamasıdır kanaatimce. Ayrıca Türkiye oyun pazarı birçoğunuzun tahmin dahi etmediği ve bilmediği kadar büyüktür. Bu konuda somut veriler mevcut. Ayrıca bu çeviri maliyeti de öyle o kadar astronomik miktarlar değil. Sizden o kadar yüksek fiyatlar talep eden firmaların karşılayamayacağı bedeller değil asla. Kurtarmaz değil, fazlasıyla kurtarır.
Burada belki bizim ortaya koymamız gereken ve firmaların da anlaması gereken şey şu: Korsan kullanıldığı için satışlar az değil, alınabilecek makul fiyat ve anlamayı sağlayan dil desteği sunulmadığı için satışlar nispeten normal şartlarda olabileceğinden daha az. Birisi demiş mesela bir videoda, büyük firmalar sadece çeviri maliyetiyle kalmıyor, kapsamlı bir yerelleştirme maliyetiyle birlikte düşünüyor demiş. Yani “ondan olmuyor”a getirmiş. Öyle bile olsa, bu kadar büyük miktarların döndüğü bir piyasada, makul fiyat ve dil desteğinin getireceği oyun satışları artışının, o localizasyon maliyetini karşılayamayacağını kim iddia edebilir? E bunu da iddia eden oluyor ama bence bu isabetsiz bir yaklaşım ve çıkarım. Satışın ancak yüzde 25 oranında artacağını iddia etmiş mesela, o kadar fark etmeyeceğini ifade etmiş. Bence bu doğru değil. Ben kendimden hesap ve kıyas ediyorum, bana çok daha makul fiyata Türkçe dil desteği sunsunlar, elbette orijinal oyun satın alırım ve bu satın alım miktarım, en az 5-10 kat artar. Bu böyledir yani. Ne sunuyorsun ve verdiğim bedel aldığım hizmete değiyor mu, ona bakarım. Değiyorsa neden almayayım? Gerisi laf-ü güzaf ve aşağılık kompleksi. Başka bir şey değil. Her ne ise. Önceden kaleme aldığım yazı da aşağıda: (Türkiye oyun pazarı verilerini de aşağıda aktarıyorum, ona da bakarsınız.)
"Oyun Yapımcılarının Türkiye’de Oyun Satmak İçin Sadece İki Şey Yapmaları Yeterli: Anlayabilecekleri dilde ve alabilecekleri fiyatta oyunu sunmaları… Bu kadar basit… Dijital ürün olduğu için zarar yok, sadece iki taraf için de kazan-kazan var.
Not: Meseleyi saptıranlara: Oyunların 1 dolara satılmasını isteyen yok! Kendi fikrinizi haklı göstermek için saçma sapan uç noktalara konuyu taşımayın. (Oyun fiyatlarını 60 dolar gibi aşırı yüksek tutarlarda gösterenlere: 40 dolar civarındadır çoğu pahalı ve yeni oyun ve bu da 1100 lira eder.) Burada dikkat çektiğimiz "satın alınabilir" ve "satılabilir" fiyattır. Bunun da elbette 1000-1200 liralar olmadığı tartışmasızdır kanaatimce. 1 dolar olsun demiyoruz. Fakat bir oyunun fiyatı Türkiye için 100-150 olması normaldir. 200-250-300 olsun hadi iyi bir oyunsa. En üst fiyat belki çok nadir ve ayrıcalıklı bir yapım için 400-500 arası olabilir. Artık bunun üstünde bir fiyata ben satın almam. Çoğu kimse de almaz ve alamaz. Hele Türkçe yoksa hiç alınmaz. Dolayısıyla alınmaması ve alınamaması da, firmalar açısından fiyatı belirleyici bir unsurdur. E bu da 5-10-15-20 dolarlara denk gelir ki, bu fiyat seviyelerini talep etmek gayet makul ve haklı bir taleptir. Hem adil bir fiyattır. Parası olanlar gocunmasın!
Bir de meseleyi şöyle çarpıtanlar var: Sanki biz dijital bir ürünün maliyetsiz üretildiğini ve ne fiyata satılırsa satılsın firmanın zararı olmayacağını söylemişiz! Fiziksel bir ürüne göre, elbette dijital bir ürünün fiyatının firmaca aşağıya çekilme serbestiyeti ve imkanı çok daha geniştir. Çünkü fiziki üründe olduğu gibi, her bir satış için ürün başına maliyet söz konusu değildir. Şimdi bunu ifade etmek ve firmaların hiç satış yapamamaları veya çok az yapmaları yerine düşük fiyatla da olsa, satılabilir düşük bir fiyattan çok sayıda satış yapmalarının, kendileri açısından zararsız bir kazancı ifade ettiğini söylemek mâkul bir şey olmuyor mu? Ayıptır. İnsaf edin.”
Belki bir noktayı da net olarak vurgulamak lazım: Birileri diyor ki, sen filanca oyunu milyon adet satın al da, seni de dikkate alsınlar! Yahu o iş öyle değil. Hiç makul mu söz!? Ben neden astronomik fiyata sattığın ve Türkçe dil desteği eklemediğin oyunu milyon adet satın alayım! Bu millet o kadar da salak mı yani! Hayır canım, öyle değil, önce sen fiyatını makul seviyeye, benim gelir seviyeme göre aşağıya çek ve anlayabileceğim hale getir, ondan sonra satışları izle de gör!
Tekrar vurgulamakta fayda görüyorum, dünyanın neresinde var böyle bir mantık?! Biz çok sayıda satın almadığımız için hak etmiyormuşuz! Önce firma ürünü benim istediğim şekilde, bana göre kaliteli olan şekilde satışa sunacak, ondan sonra satın alınmasına firma hak kazanacak! Yoksa ben, benim istediğim gibi kaliteli olmayan bir ürünü, önceden çok sayıda satın almakla, kaliteli ürün almaya, istediğim gibi sunulmasına hak kazanmayacağım! Böyle saçmalık olmaz!"
PwC 2022 Raporuna Göre Türkiye Oyun Pazarı
Türkiye Büyüme Oranında Lider: Rapora göre kalabalık ama daha az zengin olan ülkelerin çoğunda büyüme olacağı öngörülse de Türkiye’nin 2021 ve 2026 yılları arasında %24,1 bileşik büyüme oranıyla en hızlı büyüyen video oyunları pazarı olacağı belirtilmiştir. Türkiye’yi sırasıyla Pakistan (%21,9) ve Hindistan (%18,3) izliyor.
PwC tarafından yapılan ve birçok uzman görüşüne yer verilen araştırmada ayrıca Türkiye’nin 2021 yılından 2026 yılına kadar olan süreçte %14,2 oran ile tüketici geliri açısından en hızlı büyüyen ülke olacağı da öngörülmektedir. Bu oran sadece oyun sektörünü değil tüm eğlence sektörünü kapsamakta, ancak en büyük pay oyunlardan gelmektedir. Araştırmada tüketici geliri açısından Türkiye’yi Arjantin ve Hindistan takip etmektedir.
Avrupa'nın En Çok Yatırım Alan Ülkesi Türkiye: Türkiye şu anda Avrupa’nın oyun yatırımları anlamında en çok yatırım alan ülkesi konumundadır. 2022 yılının ilk 6 ayında Türk oyun girişimlerinin 333 milyon dolar yatırım alması Türkiye’nin bu konuda Avrupa birincisi olmasını sağlamıştır. Avrupa’da oyun sektöründe en çok yatırım alan ülkeler sıralamasında ülkemizi 158 milyon dolar ile İngiltere ve 60 milyon dolarla Norveç takip etmektedir.
Bu da bloomberght haberi: Türk oyun endüstrisi 1,4 milyar dolara ulaştı. 1,4 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan Türk oyun sektöründe oyun geliştiricilerle, yerli ve yabancı yatırımcılar, İstanbul’da buluşuyor. Gaming İstanbul Kurucu Ortağı Meriç Eryürek, Türkiye’de oyunlara para harcayan aktif 12 milyon oyuncunun olduğunu ve global pazarın ise 180 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını söyledi. İstanbul, geçen yıl Londra'nın ardından Avrupa'da oyun sektöründe en fazla anlaşmanın gerçekleştirildiği ikinci kent oldu.
“Türkiye Oyun Sektörü Raporu 2023” ismiyle aratıp indirebileceğiniz rapordan bazı parçalar:
Oyuncular: 47.000.000+
Toplam Oyuncu Hasılatı:
580.000.000 USD (+ / -)
- Mobil: 315.000.000 USD (+ / -)
- PC: 145.000.000 USD (+ / -)
- Konsol: 120.000.000 USD (+ / -)
Oyuncuların Platformlara Göre Dağılımları (Tahmini)
MOBİL: 44 Milyon Oyuncu (+ / -)
PC: 20 Milyon Oyuncu (+ / -)
KONSOL: 11 Milyon Oyuncu (+ / -)
Görünen o ki inkar edilmez bir potansiyel mevcut, bu potansiyelin arttırılması da mümkün, çeviri maliyetini mevcut durumda bile fazlasıyla karşılar, bir oyuna 5000 dolar maliyetten bahsediliyor dil desteği için, nedir ki yani milyon dolarlarla oynarken?! Bu durumda çakallıklarından eklemiyorlar, asıl sebep o görünüyor, kopya oyun asıl sebep değil diye düşünüyorum, o durum her yerde var. Bizde kopya oyun indirenler hep yurt dışı sitelerinden indirmiyor mu?! Fakat bizde dil desteği olmasa da, yüksek fiyatlı olsa da, belirli bir kesim satın alıyor. Şuna benziyor, hani bir lokanta veya mağaza insanları değil de karını esas alır ya, çok kişi istifade etsin değil de, 3 kat fiyat arttırayım, müşterim 3 kat azalırsa azalsın, gene aynı şekilde kazanırım, yaptığım yüksek fiyatlı satış bana yeter hesabı.
Firmalar potansiyel görmedikleri için yapmıyorlar diyenler de var ama o potansiyel tersinden ortaya çıkmaz, satıcı satılmaya değer nitelikte ürününü ortaya koyar ve tanıtır, sonra satış bekler, satış az nasıl olsa diye ürün kalitesi mi düşürülür, nerede görülmüş?! Bir de aynı yüksek fiyattan satın alınmasını beklemek, sonra da satışlar az demek... Sıkıntılı konu. Bizim millet zaten genel olarak beleşçi. O da ayrı bir şey. Ama Türkiye pazarının da potansiyelinin inkar edilmez derecede mevcut durumda bile ne kadar yüksek olduğu yukarıdaki bilgilerden açıkça anlaşılıyor.
Ülkelere göre somut oyun satış adetlerinin gizlenmesi, bu kadar oyun satın alınmış, neden yerelleştirme yapılmıyor sorgulamasına maruz kalınmamak maksadıyla muhtemelen ilişkili olabilir.
O yüzden satışın az olduğunu rakam vererek söyleyenlere inanmayın, kimsenin elinde resmi bir veri yok, uydurma rivayetlerde bulunuyorlar. Kendi gerçekçi olmayan hiçbir belge ile somut veri ile ispatı mümkün olmayan çıkarım ve tahminlerini gerçekmiş gibi ortaya koyuyorlar. Bu tarz çok düşük miktarlarda satış adedi söyleyenlerin yalanını, sırf konsol oyuncularının kopya oyun kullanmamaları ve oyuncu sayısının yüksek olması bile ortaya koyar.
Zaten yerelleştirme ve Türkçe dil desteğinin, konsol platformunda yapılıp da, Pc platformu için yapılmaması düşünülemeyeceğinden veya böyle bir şeyin hiçbir şekilde mantıklı bir açıklaması da yapılamayacağından, sırf konsol platformundaki 11 milyon oyuncunun 120 milyon dolarlık hasılatı, "oyun satışları az ve korsan kullanılıyor da, o yüzden olmuyor bu iş!" sözünün gerçek dışı, asılsız ve çürük olduğunu temelden ispat edip gösterir.
Discord Engeli, RTÜK Cezaları, Mahkeme Erişim Engelleri Hakkında Aklımdan Geçenler
Ön Bilgilendirme: Konuyu internet/sosyal medya ve mesajlaşma kısmına açmama rağmen, her ne sebepten bilemiyorum, kültür ve bilim/güncel forumuna kaydetmiş. Konu da ne silinebiliyor ve ne de alt forum değiştirilebiliyor. Belki de vardır bunda da bir hikmet, problemin çözümü bilim ve teknolojik imkanlar için bedel ödemekten çekinmemekte ve kolaya kaçmamakta yatıyor devlet açısından. Ve bu yasak ve engeller de kanaatimce asıl olarak, ciddi bir kültür, zihniyet sorunundan kaynaklanıyor.
Ama şimdi haklı olarak insanın aklına şu soru veya benzer tarzda sorular geliyor, cep telefonları ile aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek her türlü fenalık, kötülük işlenebilir ve işleniyor, böyle diyerek elimizdeki telefonları ne zaman alacaklar?! Garip ve tuhaf bir anlayış.
Halbuki bir araç bizzat kötü olamaz veya kötüye kullanılıyor veya kullanılabilir ihtimaliyle de kötü sayılmaz, karşı çıkılmaz ve olmamalı da böyle bir şey, yoksa aslı ve esası doğru, güzel, iyi olan her şey suistimal edilebileceği ve hatta edildiği gibi, o zaman tüm bunların hepsine karşı çıkmak ve hepsini yok etmeye çalışmak icap eder. Böyle bir şeyse akıl almaz bir cehalet ve taassuptan, delilikten başka bir şey değildir.
Bu tür toptan yasaklamaları, kapatmaları, engelleri her duyduğumuzda aklımızdan bunlar geçiyor, konunun detaylarını çok da bilmiyorum ama meselenin özünü tümden değiştirebileceğini düşünmüyorum açıkçası.
Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda işin kolayına kaçmamak gerekir, insanları da maddi manevi mağdur etmemek gerekir, benim kanaatim bu yönde. Konular, gerekçeler farklı olabilir ama bence meseleye temel noktadan yaklaşmak uygun olur.
Mesela bir tane depolama alanı hizmeti vardı vardı, işte efendim bir takım illegal içerikler barındırıyormuş diyerekten pat diye kapattılar, yahu ben de oranın ücretli hizmetine (hesaplı oluyor ve daha ucuza geliyor diye) 2 senelik ücretli abonelik almıştım, yandı gitti, zayi olan hakkımı kim verecek, böyle bir şeyin kabul edilebilirliği, adil ve haklı görülebilirliği var mıdır?!
Ben hep iki boyutlu ve orta yollu bakmaya çalıştım ve Instagram meselesinde farklı izahlar var diye çok mevzu etmedim ama bu can sıktı artık. Rtük meselesinde aşağıda ifade edilen temel yaklaşım ve önerilen uygulama usulü, benzer konularda da sağlıklı ve olması gereken uygulama şekline çok ciddi işaret ediyor yani çoğu kişinin dediği gibi bir platformu veya uygulamayı veya her neyse, toptan yasaklamak yerine, kişileri ve içerikleri tespit etmeli, yani bunun için para, zaman ve emek harcayıp, personel çalıştırıp, insanları mağdur etmeyecek fakat zahmet çekecek, yorulacak, kolaya kaçmayacak yolların peşine düşmeleri gerekiyor, bunlar kolaya kaçıyorlar, bu teknoloji asrında ben bu kolaya kaçmayı (hele de çok sayıda insanın mağduriyeti bedeline) asla kabul etmiyorum.
YouTube, Twitter, Instagram, goofle adwords ve facebook'ta çok sayıda kişinin sürekli yayınladığı ve işini o şekilde tanıtıp gelir elde ettiği ücretli reklamlar var. Bir engel geldiği zaman bunların hepsi sekteye uğruyor. Birisi diyebilir ki, reklamını durdurur geçici olarak olur biter. Öyle degil işte. O adama geçici olarak para kazanma (!) demekle aynı şey bu, hem belki de bir etkinliği var süreli ve o döneme mahsus olarak yayınlanması zorunlu olan ve ona göre bütçesi ve etkinlik zamanı belirlenmiş bir faaliyet söz konusu, nereden bileceksin! Böyle binlerce insan vardır, saymakla bitmez ki. Ayıptır, bunların hakkı niye mevzu edilmiyor, zaten temel ve sakat bir devlet politikası ki, kendi üç kuruşluk menfaatini, milyonların menfaatine tercih eder, devlet üç kuruş zarar etmesin ama milyonlarca insan maddi ve manevi bedel ödesin ve zahmet çeksin! Bu zihniyetin eseri olarak sayılamayacak kadar çok çarpık uygulama var. Bunlardan bir tane somut örnek ki, pandemi döneminde geçici olarak askıya alınan, ki doğru uygulaması da oydu aslında, raporlu ilaçlar için doktora gidip yazdırmanın şart olmaması ve doğrudan eczaneden alınabiliyor olması. Ben neden bu uygulamanın normal zamanlarda da uygulanmadığını sordum Cimer'den, eskiden uygulanıyor olduğunu fakat bazı kişilerin suistimal etmesi nedeniyle bırakıldığını gerekçe olarak sundular, yahu o kadar ilaç alan insanın içinde suistimal edenler elbette çok düşük sayıda bir azınlıktır, o kadar az sayıda kişi suistimal edecek ve devlet üç kuruş zarara girecek diye milyonlarca insanı sürekli raporlu olan ilaçları için doktora gitmeye, ilaç yazdırmaya mecbur etmek, zaman, para zahmet, meşakkat bedellerini ödemelerini şart koşmak, sosyal devlet anlayışına yani devlet halk içindir anlayışıyla kesinlikle çok büyük bir tezat teşkil etmektedir ve devletimizin en büyük ayıplarından bir tanesidir, bunun gibi daha ne uygulamalar var.
Birisi demiş ki: "Discord suçluların kişisel verilerini vermemiş, bunlar da kapatmış. Kısa özet bu."
Biz de cevaben şöyle sorduk: "O sebep, geçerli ve uygun bir sebep, gerekçe olamaz ve değil. Bir mahallede cinayet silahını veya katili bulamayınca, tüm mahalle sakinlerini tutuklamayı veya tüm bıçak ve silahları toplayıp götürmeyi hangi akıl ve mantık kabul eder?! Veya bir restoranda tespit ettiniz ki 2-3 adet tehlikeli katil veya aranan suçlu var ve bunların kim olduğunu da restoran sahibi biliyor. İçeri girdiniz ve restoran sahibinden bunların kim olduğunu söylemesini istediniz, söylemedi diye restoranda bulunan herkesi tutuklayıp götürmek ve restoranı da kapatmak doğru bir iş midir? Bunun doğru yaptırımı ve uygun usulü bu mudur?!"
Aşağıdaki parçada Rtük meselesi için ifade edilen temel yaklaşım ve önerilen uygulama usulü, benzer konularda da sağlıklı ve olması gereken uygulama şeklini çok ciddi işaret ediyor, biraz farklı ama aynı mantıkla iyi bir yaklaşım açısı verdiği için onu da aşağıda aktarmayı faydalı gördüm.
RTÜK’ün Bazı Yayın Platformlarına Ceza Kesmesi Hakkında Değerlendirmemiz
Rtük’ün Netflix, Dismey, Prime, Mubi gibi yayın platformlarına, ağırlıklı neden olarak eşcinsel ve genelde müstehcen ve aile yapısını bozucu nitelikteki yapımlar nedeniyle üst seviye ceza kesip yayıncıları toplantıya çağırması hakkında bizim aklımızdan geçenleri ve söz konusu ceza uygulamasını nasıl değerlendirdiğimizi aktarmak istedik.
Şimdi bu haberi ve kesilen cezayı okuyunca, Rtük’ün yaptığı bu uygulama ters geldi. Yani kafama yatmadı. Genelde muhafazakar ve dindar kesimler genelde bu tür yapımların verdiği zarar nedeniyle “yasakçı ve ceza kesen” uygulamalara taraftar olurlar. Ancak burada başka hususlar var. Tamam, elbette bu tür yapımların yayınlanmasını uygun görmüyoruz ve zarar verdiğini de kabul ediyoruz.
Ancak Rtük de diyor ki, bu yapımlar aile yapısına zarar veriyor. Biz de soruyoruz? Şimdi sizin maksadınız aile yapısının zarar görmemesi mi? Öyle diyorsunuz? Peki ne yaptığınız nedir? Bu yapımlar yayınlandıktan çok sonra gelen şikayetler üzerine, rapor hazırlayıp, ona dayanarak ceza kesiyorsunuz. Peki maksadınız olarak düşünmek istediğimiz şey yani “aile yapısının zarar görmesini engellemek”, bu cezayla yerine geliyor mu?! Yayın platformlarına bakıyoruz ki, söz konusu yapımlar hâlen şu anda, yayınlanmaya devam ediyorlar. Hatta sizin ceza kestiğinize ilişkin haberler bu yapımların çok daha fazla kişi tarafından merak edilmesine, seyredilmesine sebep oluyor! Acaba sizin maksadınız gerçekten de “aile yapısının zarar görmesini engellemek” mi? Maksadınız buysa, yaptığınız ceza kesme uygulaması, bu maksada değil, tam tersine hizmet ediyor. Maksadınız devlete para kazandırmak mı yoksa? Eğer öyleyse, bu kesilen cezalarla maksadınıza ulaştığınız söylenilebilir.
Evet, bizde pek çok iş tersinden ve uygunsuz bir biçimde ve kolaya gelen şekilde yapılıyor. Halbuki neden bu adamlar böyle yüksek tutarda ceza ödetiyorsunuz ki? Var mı böyle bir şeye gerek? Siz yayınlanacak içerikleri önceden inceleyip, onaya gönderdiniz ve yayınlanmasına izin vermediniz de, bu yayın platformları bu yöndeki kararınıza ve izin vermemenize rağmen yayınladılar mı da, böyle yüksek cezalar kesiyorsunuz?! Bu platformlar bu işlere yüksek sermaye ortaya koyuyorlar. Yurtdışı ve yurtiçi yapımlar için uygulama tabi ki farklı olacaktır ama kesin olarak söylenebilecek şey sanırım şudur: Bu yayınlar yayınlanmadan önce incelenmeli, tetkik edilmeli ve ancak izin verilirse yayınlanmalı. Yurtiçi yapımlar için daha senaryo aşamasında bu onaya gönderme ve izin verme veya vermeme meselesi halledilirse, hem yapımcıların boş yere bir sürü masraf etmemesi, hem de sonradan yüksek miktarlarda cezalar ödemek durumunda kalmamaları sağlanabilir. Ve yayınlanmadan önce bu uygunsuz yayınların önünün alınması en isabetli uygulama olacaktır. Yine yurt dışı yapımlar için de yayın platformları telif ücretleri ödeyerek, o yapımları yayınlayabiliyorlar. Yayınlamayı düşündükleri yapımları önceden inceleseniz ve yayınlanmalarına ancak siz izin verirseniz başlansa, herhalde bu hem aile yapısının zarar görmemesi hem de yapımcılar açısından daha uygun olacaktır. Ama siz yorulacaksınız bu işte. Bu işin tek eksisi sizin için kolay olmayacak olması.
Böyle işin kolayına kaçmakla olmuyor bu işler. Ceza kesip bırakmışlar. O yapımlar yayınlanmaya devam ediyor. Ne anladık bu işten? Bir de yayıncıları Ankara’ya toplantıya çağırmışlar! İşte bu da işin kolayına kaçmanın bir örneği.
(Diyecekler ki, bakın bir daha bu tür yapımlar yayınlamayın. Emriniz olur! Siz oturun yerinizde yeter ki, onlar emrinizi yerine getirirler.)
Siz onları toplantıya çağırmayacaksınız! Onlara diyeceksiniz ki, yayınlayacağınız tüm yapımları önce ben inceleyeceğim, ben onay ve izin verirsem, yayınlamaya başlayacaksınız.
Başka türlü ey RTÜK, bizim hiçbir işimize yaramazsın!
Ancak kestiğin cezalarla devlete para kazandırırsın o kadar!
Silent Hill 2 Oyun Değerlendirmesi
Silent Hill 2 Oyun Değerlendirmesi
Oyunda pek çok açıdan iyi, güzel, etkileyici ve merak uyandırıcı unsur var ama bir o kadar da, hatta çok daha fazla monoton, bıktırıcı, usandırıcı, yorucu, sinir edici anlar, sekanslar, bulmacalar, etrafta dört dönmeler, net yönlendirmeme, uzun uzun oraya buraya gitme, tekrara binen ve zaten bir derece basit olan mücadele sekansları mevcut. Bu aptal bulmacalar yüzünden sonlara doğru takıldım ve ilerleyemedim. Fakat trainer ile oynamamak için de fazla zor, ortam monoton, durağan, olması gerekenden çok fazla karanlık olduğu için, defalarca ölmemek ve zaten sıkıcı olan karanlık ortamlara tekrar tekrar geri dönüp bunalımdan ölmemek için mecburen trainer kullanınca da gerilim haliyle düşüyor ve monotonlaşıyor.
Boş boş geniş (veya çoğu zaman dar ve karanlık ve monoton, durağan) mekanlarda sıkılmayıp, her an gerilim dolu heyecan hissedenlere ne mutlu (!) ama herkes sizin gibi değil. Öyleymiş veya öyle olmalıymış ve oyun kusursuz ve eksiksizmiş, kimsenin sıkılmayacağı kadar doluymuş, kesintisiz bir tempoya, tam detaylı hikâyeye ve hiç sıkmayan, müthiş sürükleyici içeriklere sahipmiş gibi gerçek dışı ve abartı şekilde övülmesi açık bir hata ve tamamen kişiye özel bir değerlendirme.
"Seven göz, kusuru görmez, görse de bin tevil ile tevil eder!" Birisi diyordu, şu etrafta dört dönüp nereye gidip ne yapacağını net olarak bilememen karşısında, oyun sezgiselmiş de, seni serbest bırakıyormuş da vs. bu kadar zorlama kulplar bulup korumak da neyin nesi! 23 sene öncesine göre çok iyi olan bu oyunun, günümüze her yönüyle modern bir tarzda aktarılamaması sebebiyle yaşanan tatsızlıklar bunlar. Hatta güncel sorunların bir devamı. Belki de yapımcılar bir parça fanatiklerden çekinmiş olabilirler veya bu şekilde oyun süresi ister istemez uzadığı için, işlerine yarayan bu özelliğe kasıtlı olarak dokunmamış olabilirler muhtemelen. Böyle sıkıcı şeyleri övmenin veya savunmaya çalışmanın anlamı yok. Oyunu sevmeye devam etmeli ama bu özelliklerden dolayı da puan kırılmalı ve eleştirilmeli. Yoksa daha iyisi karşımıza çıkmaz. Bunu bir düşünün.
Bu oyunun sıkmadan, tam akıcı ve sürükleyici bir deneyim yaşatması için (herkese veya en azından büyük bir çoğunluğa) üçte bir hatta yarı sürede sunulması lazım. Bakın yaklaşık 10 saatlik oynanışta 2 saatlik sinematik var, (gameplay videosu 10 saat ama bizim oynayışımız 14-16 saati bulabilir) onun dışında diyalog zaten yok denecek kadar az, kopuk kopuk net bir anlam ifade etmeyen içinde az metinler olan belgeler var, bir de haddinden fazla ve gereksiz derece zorlayıcı, çok sayıda manasız bulmacayı oyuna boca etme, bulmacalarla oyunu doldurma, tempoyu ve heyecanı bölme pahasına süreyi aşırı uzatma taktiği var. Bunun nesini güzel ve anlamlı görelim? Bulmaca sevenler keyif alabilir, ona karışmam ama bulmaca sevmeyenler için yapılan medhiyeler elbette tutmayacaktır. Doğru dürüst yönlendirme olmadığı için de, çoğu zaman etrafta dönüp duruyorsunuz. En sevmediğim şey, hele de bu kadar karanlıkta dönüp durmak. Mücadeleler ise zaten eh işte seviyesinde. Bu oyun, bu kadar uzatılmamalıydı, taş çatlasa 6-7 saat yeterliydi. O şekilde olsa tad damakta kalırdı. Bunun daha doğru bir iş olduğunu oyun yapımcıları acaba ne zaman anlayacaklar?
Yani çoğu kişi açısından sıkılıp, bunalmak hatta sinir olmak için çok sayıda sebep var. Eskiden yeniye remake yapılışı anlamında evet başarılı ve kalite yüksek, hatta üstüne de birçok şeyler eklenmesi de gayet iyi ama günümüz standartlarında, bu kadar eksik, kusur ve olumsuz yönü yoğun olarak bulunduran bir oyun ancak 6,5’dan 7 alabilir normal şartlarda. (Grafiğe 8-9 verilsin tamam ama diğer unsurların öyle 10 üzerinden 10 verilecek tarafları yok. Bunu inkâr etmek, fanatiklikten başka bir şey olmaz.) Dolayısıyla eskiden beri bilinen efsanevi oyunun adıyla çıktığı için verilmiş o yüksek puanlar tam objektif ve gerçekçi bir kanaati yansıtmıyor.
Bu eleştirdiğim hususlar gerçi halen en yeni ve kaliteli oyunlarda bile yoğun olarak can sıkan özellikler. (Star Wars Jedi Survivor mesela. Ubisoft’un oyunlarını hiç saymayalım, neredeyse hepsi öyle zaten!) Oyun süresini uzun göstermek için, 5 saatlik oyunu 10 saate çıkarıp makul çizginin çok ötesine çıkan angarya işler, manasız görevler, uzun yürüyüşler ve çok sayıda ve tekrar eden bulmacalarla ve kilitli kapı açmacalarla doldurmak zaten güncel oyun dünyasının klişe sorunları. Bardağın dolu tarafından bakılırsa evet çok iyi, çünkü şu anda çıkan pek çok korku-gerilim oyunu bu oyundan çok daha kötü ve katlanılmaz. Onlardan daha kötü değil, çok daha iyi pek çok açıdan. Ama güncel oyunlardan kötü tarafları da mevcut. Yönlendirme eksiği, diyalog ve belgelerde ve genel olarak ortamlarda içerik azlığı ve oynanış çeşitliliği eksikliği gibi. Yani bardağın boş tarafı da var, o bardak taşmıyor yani birilerinin zannettiği, gördüğü ve herkese mutlaka kabul ettirmeye çalıştığı gibi. Sen keyif alıyorsan, sıkılmamışsan bu senin gerçeğindir, senin için doğrudur ama ben sıkılıp, bunalıp, sinir olabiliyorsam oyunun önemli bir bölümünde, o da benim gerçeğimdir, doğrumdur. Kimsenin kendi deneyimini herkes için mutlak doğru ve geçerli olan/olması gereken bir şeymiş gibi sunması veya karşısındakine çamur atması ya da aşağılaması doğru değildir.
(Burada muhatap, deneyimi kendisi için gayet mükemmel olan ve bunu da samimi olarak ifade edenler değildir elbette. Ne mutlu onlara. Cidden memnun oldum kendi adlarına. Keşke aynı hissiyatı ve deneyimi paylaşabilseydim, çok isterdim bunu. Beğen(e)memenin yada her yönüyle keyif alamamanın ayrıcalıklı bir yönü yok. Kaldı ki pek çok açıdan da, etkileyici bir deneyimdi, sadece hatırı sayılır sayıda insan açısından hiç de mükemmel gelmeyecek, ciddi anlamda can sıkıcı unsurlar taşıdığını vurguluyorum. Ama keşke şimdi çıkan tüm oyunlar bu seviyede olabilse.)
Until Dawn Remake: Şimdi Her Şey Çok Daha Gerçekçi!
UNTIL DAWN REMAKE: ŞİMDİ HER ŞEY ÇOK DAHA GERÇEKÇİ!
Kadı Kızında da Olan Küçük Kusurları Dışında Harika ve Bulunmaz Bir Deneyim
Bafta ödüllü Until Dawn’ın Hayden Panettiere (Heroes) ve Rami Malek (Mr. Robot) gibi Amerikan dizi-film yıldızlarını barındıran oyuncu kadrosuna sahip olması... Atmosferi ile bizi içine çekmesi… Tanınmış oyuncuların yüzlerinin birebir yansıtılması… Korku gerilim sinemasının tüm klişelerini oyuna başarılı bir şekilde yedirmesi… Verdiğimiz her kararın bir şeyleri değiştirdiğini hissetmemiz ve sonucunu hemen görmemiz, merak uyandıran hikayesi, gerilim dolu ve oturduğumuz yerde zıplatan anları, başarılı ses ve müzik kullanımı… Oyunun içine girmemizi kolaylaştıran ve inandırıcılığı arttıran ultra gerçekçi Unreal Engine 5 grafikleri… İşte yeni Until Dawn tüm ihtişamıyla yeniden sahnede…
Until Dawn, eski versiyonunda bile, hala kendi kategorisinin en iyilerinden biriydi ve zirvelerde yer alıyordu. Çok beğenmeyenlere tarz olarak hitap etmemiş olabilir ya da tam olarak keşfedememiş olabilirler. Hikâyeye kusur bulanlar tam algılayamamış olabilir, senaryo gayet iyi başlıyor ve harika bir şekilde genişliyor ve sonlanıyor. Bu oyun dışında korku oyunu kategorisinde olmayan bazı mükemmel oyunlar da var. Detroit Become Human, Heavy Rain ve Beyond Two Souls. Hikâye odaklı interaktif oyun kategorisinde bence bunlar üç büyük, harika oyun. Bu tarz oyunlarda iki aşırı ucun ortasında bir kıvam tutturulması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki: Hem "E, biz bir şey yapmıyoruz ki, bize film seyrettiriyorsunuz!" denilmemeli. Yani interaktif, etkileşimli yönü fazla zayıf kalmamalı. Hem de akış, ikide birde etkileşimli seçeneklerle aşırı bölünmemeli. Özellikle olumsuz ve çabuk sonlanan etkileşimlerin dozu fazla olmamalı ki, tatmin edicilik ve süreklilik zayıf kalmasın. Bence Until Dawn bu anlamda çok iyi hazırlanmış ve kurgulanmış bir oyun ama yine de benim gözümde yukarıda saydığım üç büyük oyunun altında yer alıyor.
Until Dawn Remake, eskisine göre pek çok açıdan geliştirilmiş, bunun detaylarını bonus içerik videolarında tek tek anlatıyorlar (belki bazılarını biz oyun esnasında o kadar dikkatimizi vermediğimiz için çok fark etmemiş olabiliriz, algıda seçicilik gereği. Alıcı gözle bakmayınca öyle olur.) Gerçi görsel kalite dışında birçok şeyi geliştirip hatta bazı diyalogları genişletme ve ortamlarda değişiklik yaptıklarını ifade etmelerine rağmen bana öyle gelmedi. Belki bana öyle gelmiştir bilemiyorum. Ortamlarda, diyaloglarda bir farklılık ve bambaşka bir derinlik hissetmedim. Müzikler konusunda çok çalışmışlar ama ona odaklanmadığım için mi bilmiyorum, onda da bir fikrim yok. (Belki benim oynadığım versiyonda müzikleri duyamamam ile ilgili bir sorun olup olmadığı konusunda şüphem var. Garip ama müzikleri hiç hatırlamıyorum.) Herkesin algı düzeyi farklı. Ama zaten pek de kayda değer bir şey olmayan toplanabilir eşyalar açısından da bir fark göremedim.
Eski oyunda da, bunda da eleştirilebilecek ve kusur bulunabilecek bir-iki husus var bence ama bunlar diğer niteliksiz yapımlara kıyasla (benim gibi fazla sıkılgan kişilere göre bir kusur) o kadar kusur kadı kızında da olur cinsten kusurlar. Temel olarak aslında oyunun temposu, gerilimi, diyalogları, oynanış dinamikleri çok iyi düzeyde. Ve evet yeni görsel kalite ile çok daha gerçekçi hissettiriyor. Ama işte sıkılmamı ve hatta biraz bunalmamı sağlayan bence önemli bir nokta, oyunun birçok sahnelerinde yürüyüş anlarının bir parça uzun sürmesi (çok uzun değil ama bir parça uzun) ve rahatça koşamıyor olmamız. Evet bu yürüme sahnelerinin az bir bölümüne otomatik olarak koşma koymuşlar ama o da bence çok yetersiz kalıyor, birkaç adım koşup hemen duruveriyor yine. Madem sürekli koşamıyoruz, o zaman o süreyi kısaltmaları gerek veya mutlaka koşma fonksiyonu eklenmesi gerekli. Özellikle daha önce deneyimlemiş olanlar için katlanması zor, bunaltıcı ve tempo düşürücü oluyor. Diğer taraftan toplanabilirler (okunabilen belgeleri demiyorum) çok bir mana ifade etmiyor. Böyle kayda değer olmayan şeyler keşke hiç olmasa. Bir faydası da pek yok. (Totemleri kastediyorum.) Fakat tüm bunların ilk defa oynayacaklar için hiçbir sorun teşkil etmeyeceği kanaatindeyim.
Özellikle ikinci defa oynayacaklar ve riske girmeden konforlu bir şekilde hikayeyi deneyimlemek için bir çok özelleştirme mevcut. Bu da çok güzel. Darısı benzer kategorideki tüm oyunların başına. Örneğin en önemlisi, bir tuşa çok kısa süre içinde basmanızı gerektiren QTE (Quick Time Event) anları için çok sayıda seçenek geliştirmişler ve bunlardan size uygun olanını seçebiliyorsunuz. Süre dolunca otomatik olarak başarılı olması seçeneği, rahat bir deneyim için harika. Ayrıca sürekli farklı tuş kombinasyonlarının çıkması ile kaçırmanız veya yanlış tuşa basmanız muhtemel olan zorlayıcı deneyimi, sürekli aynı tuş ile işi halletme seçeneğinin sunulması da deneyimi oldukça kolay hale getiren çok iyi bir seçenek.
Son olarak, hikâye odaklı interaktif oyunlar hakkındaki önemli bir değerlendirmeyi de aşağıya almak istiyorum:
Oyunlar hakkında zaman içinde farklı bir yaklaşım tarzım oluştu. Öncelikle bu tarz yapımlara film veya yürüme simülatörü denilmesi çok isabetli değil kanaatimce. Haklılık payı olmakla beraber yaşanan deneyimi doğru olarak ifade etmiyor. Bir kere bizzat oynadığınız zaman yapımın kalite ve tarzına göre eğer size içinde yaşadığınız hissini verebiliyorsa film diyerek geçmek çok yanlış olur. Çünkü film olarak izlediğinizde o hissi alamayacak ve o deneyimi tadamayacaksınız! Diğer taraftan da yapım eğer ciddi anlamda oynanış ve etkileşimli öğeleri de barındırıyorsa ve yine o gerçekçilik hissini başarılı bir şekilde veriyorsa, içinde yoğun olarak bulundurduğu sinematik öğelerden dolayı film diyerek geçmek çok hatalı bir yaklaşım olur ve harika bir deneyimden mahrum kalınmasına sebeptir.
Aslında basitçe şunu demek istiyorum: Neden oyunları severiz? Filmler yerine neden oyun oynarız? Daha zevkli diye... Kendimiz bir şeyler yapıyoruz diye... Birşeylere etki edebiliyoruz diye... Etkileşimde bulunuyoruz diye... Tüm bunların bağlandığı nokta bence hayalen bir gerçekçilik hissi yaşayıp bir haz almak, bir heyecan ve keyif duymaktır... Şimdi kanaatimce oyun oynamaya sebep olan en temel tetikleyici hissi, eğer bir hikâye odaklı, interaktif, FMV oyun verebiliyorsa hatta bunu kimi zaman diğer alışılagelmiş oyun türlerinden daha etkileyici, gerçekçi bir deneyim şeklinde sunabiliyorsa, elbette bu oyun türleri de oyun olarak görülmeli ve onlara da hatırı sayılır bir kıymet verilmelidir.
Until Dawn Türkçe Bonus İçerik videolarının tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Son Giriş: 3 sa. önce
Son Mesaj Zamanı: 7 sa.
Mesaj Sayısı: 708
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 729
İkinci El Bölümü Mesajları: 5
Konularının görüntülenme sayısı: 28.279 (Bu ay: 2.591)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 436 (Bu hafta: 10)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Oyun