Miguel de Cervantes Sanço Panza, vali tayin edildiği yere gidince burasının sıradan bir köy olduğunu görür. "Kuzgunun yavrusu kuzguna şahin görünürmüş" derler ya; denizden eser olmayan kuru bir arazi üzerinde kurulmuş bulunan bu köyün bir ada olduğunu ilân eder. Adı bundan sonra "Beleşonya Adası"dır. Yönetim Kurulu üyeleri valiyi kızdırmamak için emrine boyun eğerler. Geleneklere göre, yeni valinin bir imtihana tâbi tutulması gerekmektedir, imtihanda üç dört mahkemede hâkimlik yapmak vardır. Eğer önüne çıkarılan zor davaları çözer, adaletle karar verirse; Yönetim Kurulu üyeleri valiliğini onaylayıp neticeyi Dük'e bildirecekler. Aksi halde onu vali olarak kabul etmeyecek, geri göndereceklerdir. Hâkim koltuğuna oturan Sanço, önüne getirilen bütün zor davalan, tereyağından kıl çeker gibi, kolaylıkla çözer. Şimdi adıgeçen mahkemeyi birlikte izleyelim: Mahkeme salonuna hışımla bir kadın girdi: —Adalet istiyorum Vali Hazretleri, adalet istiyorum! —Ya biz burada ne yapıyoruz be kadın! Leblebi şeker mi dağıtıyoruz?.. Kuyruğuna basılmış fare gibi cıyaklayacağına derdin ne ise onu anlat! Yapılacak bir sürü işimiz var. Bu sırada jandarmalar yaka paça bir adam getirdiler. Zayıf, kısa boylu Allah'a güç gelmesin epeyce de çirkin yüzlü idi. Kadın adamı görünce bağırmaya devam etti: —Vali Hazretleri adalet istiyorum! Şu hain adam, bahçem-deki el değmemiş, tazecik gülümü kopardı... —Gül dediğin kaç paralık şey ki, böyle kıyametler koparıyor-sun. —Bak bak! Erkek olduğunu nasıl da belli etti. Hemen adamın tarafını tuttu. Adalet yerini bulmadan şuradan bir adım atmayacağım. Adalet istiyorum! —Yahu, bu da adaletle kafayı bozmuş! Daha karar vermiş değilim ki taraf tuttuğumu nasıl söyleyebiliyor? Sanço, yanındaki Yönetim Kurulu üyelerine döndü: —Efendiler, Beleşonya'da el değmemiş taze bir gülün fiyatı kaç paradır? Üyelerden biri gülerek cevap verdi: —Vallahi, onu sahibi daha iyi bilir. Ancak, anladığım kadarı ile, kadının anlatmaya çalıştığı gülle sizin bildiğiniz gül farklı şeyler... Altın Beyinli Adam: —Gülün çeşitleri olduğunu bilmeyecek kadar câhil bir adam değilim. Ancak, neticede, alt tarafı bir gül değil mi canım! Sanço'nun saflığı karşısında salonda bulunanlar kahkaha ile gülmeye başladılar. Vali, işin içinde başka bir iş olduğunu anladı: —Bana bak kadın! Lafı ağzında geveleyip durma. Burası adalet kapısı. Adalet kapısında utanmak olmaz. Derdin ne ise açıkça anlat! —Adaletin yerini bulması için dediğinizi yapacağım. Şu ırz düşmanı, adam, tenha bir yolda karşıma çıkıp, zorla bana tecavüz etti. Namusumu iki paralık etti. Adalet istiyorum! Sanço, adama döndü: —Ne diyorsun; kadının anlattıkları doğru mu? —Azı doğru çoğu yanlış Vali Hazretleri... —Buyurun cenaze namazına! Al birini vur öbürüne. Bu da bilmece gibi konuşmaya başladı. Ne demek, birazı doğru çoğu yanlış? —Anlatayım Vali Hazretleri: Hâşâ huzurunuzdan, bendeniz domuz tüccarıyım. Köyünüzden oldukça uzak bir yerde çiftliğim var. —Bana bak domuz tüccan! Burası köy değil anlı şanlı bir adadır. Yabancı olduğun için şimdilik affediyorum. Bir daha Be-leşonya adasına "köy" dediğini duymayayım; anladın mı? Domuz tüccarı, içinden bir "sabır" çekti, "işim bu deliye kaldı ise; yandı gülüm keten helva" diye hayıflandı. Delinin suyuna gitmekten başka çaresi yoktu: —Haklısınız Vali Hazretleri! Cahilliğimi bağışlayın. Bir daha adanıza köy dersem ekmek çarpsın! —Aferin! Akıllı bir adama benziyorsun. Nasıl oldu da Şey-tan'a uydun —Oldu bir kere Efendimiz. Nefsim Şeytan ile birlik olup sırtımı yere getirdi. Adanıza getirdiğim domuzlarımı satıp paralan cebime koymuş, çiftliğime gidiyordum. Bu kadın, tenha bir yolda karşıma çıktı: —Az bir para karşılığında, bahçemden taze bir gül koparmak istemez misin? dedi. Cilveleriyle ve gülüşleriyle beni baştan çıkardı. Fiyatta anlaştık. Ancak işin orta yerinde parayı iki katma çıkardı. Kabul etmezsem, bağırıp çağıracağını ve beni rezil edeceğini söyledi. Zaten işin başından beri vicdanımla kavga halinde idim. Çoluk çocuğumun nafakasını üç-beş dakikalık haram bir zevkle harcamaya gönlüm razı değildi. Rezil olma pahasına kadının teklifini kabul etmedim. Dediği gibi yaptı: "Yetişin, kimsesiz bir kadına zorla tecavüz ediyorlar" diye bağırmaya başladı. Sonrası malum... Jandarmalar bizi yakalayıp buraya getirdiler. Kutsal kitap üzerine yemin ederim ki, işin aslı bundan ibaret Vali Hazretleri! Kadın, tekrar, şirretliği ele almış; avazının çıktığı kadar bağırıyordu: —Şu temiz alnıma kara bir leke sürdüğü yetmiyormuş gibi; şimdi de iftira ediyor! Yetişin dostlar bayılacağım, dedikten sonra yere yıkıldı. Sanço, kadının bayıldığına inanmış gibi yaparak adama sordu: —Domuzların kaç para yaptı? —Bir kese altın Vali Hazretleri —Derhal o bir kese altını çıkar; yüzüne sürdüğün kara lekenin bedeli olarak şu kadına ver! —Fakat, nasıl olur Efendimiz?... —Fakatı makatı yok! Ne diyorsam onu yap! Kadın bayılma numarası yaptığı yerden, bir kese altın sözünü duyunca, cin gibi kalkıp ayağa fırladı; —Hay adaletinle bin yaşa Vali Hazretleri! Gerçi namus para ile ölçülmez ama; şu ırz düşmanına bir ders verdiniz. Allah ne muradınız varsa versin! —Muradımı buseydin, bu duayı ettiğine pişman olurdun!... Kadın, Sanço'nun söylediklerini duymadı bile. Adamın elleri titreyerek verdiği bir kese altım kaptı. Göğsüne bastırdı ve rüzgar gibi salondan çıktı. Vali, dokunsalar ağlamaya hazır olan adamı çağırdı: —Tez, şu kadının arkasından yetiş. Bir kenarda altınlarını ondan zorla al. Sonra da gel beni gör, dedi. Herkes merakla işin nereye varacağını beklerken; Hâkim onlara dönüp şöyle dedi: —Efendim Don Kişot çok haklı. Allah'ın arzusu dışında hayat süren her insanın bir Dulsinea'sı vardır. Şu ikisi aynı Dul-sinea'nm peşinde. Bakalım hangisi kazanacak... Bir deliden böyle sözler beklemeyen Yönetim Kurulu üyeleri şaşırıp kaldılar. "Eğer seyisi böyle olursa efendisi Dön Kişot kim bilir ne bilgili insandır" dediler. Çok geçmeden, bahçesinden taze gülü koparılan kadın, yine avazının çıktığı kadar bağırarak salonun kapısında göründü: —Vali Hazretleri, o ırz düşmanı adam altınlarımı almaya kalkıştı! —Peki alabildi mi? —Bende ona para kaptıracak göz var mı? Vallahi adamı anasından doğduğuna pişman ettim!.. Kadm doğruyu söylüyordu. Jandarmalar zavallıyı güçlükle ayakta tutabiliyordu. Eli yüzü kanlar içinde kalmıştı. Vali bağırdı: —Ne bu halin, sünepe herif? —Sormayın Efendimiz... Kadın keseye yaklaştırmadı bile. Kaplan gibi üzerime atılıp, pençeleriyle beni perişan etti. —Şimdi beni dinle! Zekâdan noksan zilli karı! Beleşonya Adası Valisi Sanço Panza'yı aldatacağım mı sandın?... Eğer şu bir kese altını koruduğun gibi namusunu da korusaydın, bu sünepe herif kılına bile dokunamazdı. Demek adamı baştan çıkaran sensin. Tez aldığın bir kese altım geri ver! —Onu bana vermiştiniz! Bir Vali'ye sözünden caymak yakışır mı?.. —Bana bak şirret kan! Çabuk ver adamın parasını! Eğer tepemi attırırsan seni darağacında sallandırırım, bilmiş ol! Kadm istemeye istemeye adamın parasını geri verdi. Vali tekrar gürledi: —Sana yarın akşama kadar mühlet veriyorum! Pilini pırtım topla adamızı terket! Bir tek kelime edersen, inan olsun, seni acımadan astırırım. Yıkıl şimdi karşımdan! Kadın, korkudan dili tutulmuş bir halde, tek kelime edemeden, başı önünde mahkeme salonunu terketti. Sanço Panza adama döndü: —Şimdi de sen dinle domuz tüccarı! Sana bu adada ticaret yapmayı yasak ediyorum. Git, domuzlarını başka yerde sat! Bir daha Şeytan'a uyup çoluk çocuğunun nafakasını kötü kadınlara kaptırma. Senin gibi dangalaklar olmasa fahişelik yaşar mı be! Şu kadın gökten zembille fahişe olarak inmedi ya! Ne demek istediğimi anladın mı? —Anladım Vali Hazretleri! —Yıkıl şimdi karşımdan...Gözüm görmesin seni! Adamı da böylece yolcu ettikten sonra papaza döndü: —Ne dersin peder, adalet yerini buldu mu?... —Allah şahidim olsun ki buldu, Vali Hazretleri! içimden bir ses Cennet'in kapısını araladığınızı söylüyor. Ha gayret... —Allah seni iki dünyada aziz etsin! Benim de istediğim budur. Gerisini boş ver...
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme