Stalin ve Mao Zedongun Adolf Hitlerden daha fazla katliama sebep olduğunu biliyor muydunuz? stalin mesela milyonlarca türki kökenli halkı sürgüne yollamış ve gulag kamplarında katletmiştir. çin komunüstlerinin ağababası mao zedongun katliam konusunda eline kimse su dökemez. rekor kendisinde. bu 3 katliamcı ve insanlığa zararlı oluşumu kıyaslayınca aralarında en masumu naziler kalıyor. yani bize dayatılanın tam tersi. hatta nazilerin teknoloji ve tıpta yaptığı gelişmeler ve dolaylı olarak insanlığa faydaları diğer 2 komünist devletin kat ve kat üzerinde. bugün uzaya dahi çıkıyorsak temelinde nazilerin yaptığı roket var. amerika birleşik devlelerinin bugün süper güç olmasının en büyük sebeplerden birisi nazi generallerini ve nazi teknolojisini bünyesine alıp, geliştirmesi. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 4F3 -- 5 Şubat 2024; 19:12:59 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Nazi almanyası mı yoksa komünistler mi insanlığa daha çok zarar verdi?
-
-
Nazilerin Yahudi kampları da komünistlerin yaptıkları katliamlarla eş değer.
(Bknz.Auchwitz ve Kristal Gece)
Bize en zararsızı kim dersek Naziler tabi.Ne de olsa bizi teğet geçmişler.SSCB nin türklere yaptığı en büyük zarar da yine boydan millete geçirme çabası olan asabiyet politikası. Ve yine komünizimin topluma verdiği zararın en somut örneği de yine Berlin Duvarı; Doğu ve Batı Almanya arasındaki farkla görebiliriz.
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Yani Naziler bebekler çocuklar üzerinde deney yaptı komünistler direkt kurşunu sıkıyordu.Ölüm sayısı olarak komünistler ipi göğüslüyor ama canilikte Nazilerin yanına yaklaşamazlar.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Az zeki olsalar malum ırk insanlığa büyük zarar verirdi ama goril kokodan daha zeki değiller
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-2C95D464A -- 5 Şubat 2024; 21:18:11 > -
Nazizm veya klasik adı ile faşizm komünist şiddete tepki olarak doğmuş - yükselmiştir.
Siz amaçlarınıza ulaşmak için şiddet ve terörü (komünist ideoloji terörü bir araç olarak görür - Pkk'da öyle şiddet, Mahir Çayan - Lenin hepsinin terörü - şiddeti öven söylemleri vardır) meşru bir yol olarak görürseniz karşınınzdaki kesimde aynı terörü ve şiddeti size tepki olarak uygularlar.
Yani faşizmi komünizmin yükselişinden ayıramazsınız bu ikisi birbirinin kardeşidir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 5 Şubat 2024; 21:33:4 > -
Türkçü/ırkçı bir imparatorluk bizim kurtuluşumuz.
-
Milli bilincimizi korumamız gerekiyor , bu topraklarda yaşayan insanları zaman içerisinde bir üst kimlik altında birleştirip ulus haline getirmemiz gerekiyor. Herşeyden önce aydınlanma yolunda ilerlerken "AHLAK" kavramından uzaklaşmamak gerektiği , eğer uzaklaşırsak sadece dejenere olacağımızı bilmemiz gerikiyor.
Evet milliyetçi olmalıyız , evet birbirimizi tuytrmalıyız , evet insanların ortak değerleri olmasını savunmalıyız. Fakat bunları yumuşak güçle yapmalıyız hiçbir zaman aşırı uçlara kaymadan çok çalışarak ve düzgün insanlar olarak bunları başarabileceğimizi bilmeliyiz.
Türkiye'yi kısa sürede kurtarabilecek sihirli bir yöntem yok. Şu anki yozlaşmışlığımıza nasıl yıllar boyunca süren birikimlerle ulaştıysak aynı şekilde kurtuluşun ve uygarlık yolununda çok çalışma - uzun zaman ve ahlaklı olmaktan geçtiğini ve "KISA YOL" diye birşey olmadığını bilmek zorundayız.
-
Rusya zayifladigi an Türk Birligi kacinilmaz olacaktir. O bolgeye ya Çinliler coker yada Turkler kendi buyuk ortak Devletlerini kurarlar. Zamanin sartlari birgun mutlaka buna uygun bir zemine evrilecektir.
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Sovyetleri savunan kişiler şunu iyi dinlesin:
bilen bilir, satranç konusunda Rus coğrafyası iyidir. Sovyetlerde en üst seviye satranç ustaları silah zoruyla gündüzleri fabrikalarda işçi olarak çalışıp, gece de satranç çalıştırılıyolardı. ve, dünya şampiyonu olduktan sonra eften püften bahanelerde Gulag'lara gönderilen santranç ustaları var. düşün ülkenin adını dünyaya duyurmuşsun ama devletin kurumlarında üst kamedemelere çıkmış olan, eli sopalı, beyni çalışmayan haydutlar seni hapse atıyolar boş bahanelerle.
bu sebeple çok sayıda Sovyet üst seviye satranç ustası ülkeden firar etti. ülkeden firar eden dünya şampiyonu da var, firar eden dünya şampiyonu finalistleri de var. o derece üst seviye adamlar gündüz fabrikada çalıştırılmaktan kurtulmak için, üst seviye torpilli haydutlarla zıtlaştıkları an Gulag'lara yollanmaktan kurtulmak için, ülkeden firar ediyolar.
gerçi bu durum illa komünizim ile alakalı da değil. o coğrafya zaten hep hödükler tarafından yönetilmiş manyakça bi yer. ama yine de kokuşmuş Sovyet düzenini okumayıp: "o zamanlar halk özgürdü" diyen kişilere kızıyorum ben.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 5 Şubat 2024; 22:9:3 >
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
İlk bakışta komünistler çünkü Nazi Almanyası tek bir rejim. Buna mukabil çok sayıda komünist rejim var idi.
Bu arada komünizm politik bir ideoloji olarak baz aldığı Karl Marx'ın çalışması uyarınca şiddeti ve proletarya diktatörlüğünü devrimin gerekliliği şeklinde görür. Esasında komünist ihtilaller ve rejimlerde kronikleşen politik cinayet ve katliam temelde bu iki mefhumda yatıyor; bir yandan da kapitalist sistemin geriliğine ve vahşiliğine ve bu sistemle yaşadıkları amansız bir mücadele haline olan komünist inanç politik komünistlerin şiddet ve vahşet fiillerini meşrulaştırmalarına imkan tanıyor.
Ama bana sorarsanız Nazizim ile politik komünizm (Marksizm-Leninizm) aynı paranın iki yüzü. Aralarında homoloji görüyorum. İkisi de nihai bir toplumun inşasına ve bu yolda insan hayatının hiçe sayılmasına dönük. Komünizmdeki sınıfsız devletsiz mülkiyetsiz toplum ideali de, Nazizim'deki bin yıllık Reich da insanın gerektiğinde hiçe sayılması üzerine kurulacaktı. Hani tutup da kapitalizmin kusurlarına bakmadan kapitalizm övgüsü yapacak değilim ama böyle non-humanist anlayışlar kesinlikle kabul edilebilir ve sağlıklı değiller. Bu anlamda ben Nazizm veya Marksizm Leninizm arasında fazla bir fark göremiyorum. Hatta hangisi insanlara daha çok zarar verdi bence biraz çiğ bir soru. Vakti zamanında iki tip rejimde de milyonlarca insanın hayatı - diktatöryal kaprislerle ve dogmatik ilkelerle - yok edilmiş. Sayılara bakarak hangisi daha fazla zarar verdi gibisinden kıyaslama mı yapacağız? Buna hiç de gerek yok.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Sadece satranç ustalarına değil; Sovyetlerde - bilhassa Stalin devrinde - iyi bilim insanları ve sanatçılara da, düşünürlere de çok zulüm ettiler. Onları sayısız başka insanla birlikte gayet sudan sebeplerle Gulag denilen hapishane şebekelerinde alıkoydular ve süründürdüler, ciddi bir kısmını da zaten idam ettiler. Ki çoğu - sıkı - komünist olduğu halde bunu yaptılar. Onlar bunları yaptıkça rejimleri daha çok eleştiri çekti, onlar da eleştiriye daha da çok baskı ve terör uyguladılar.
Tabii Rus İmparatorluğu'nun acımasız coğrafyasında pişen Stalin, Beria gibi ideoloji meftunu dogmatik ruh hastaları ve oluşturdukları gangster devlet ağı bu terörün sorumluları ve icracılarıydı. Sovyetler döneminde bile sonunda kendileri dekredibilite edilip lanetleniyor (De-Stalinizasyon denilen süreç) Stalin öldükten sonra Beria da idam ediliyor. Bir yandan De-Stalinizasyon'a öncülük eden de Stalin'in önde gelen adamlarından, - bizde Anglo-Sakson etkiyle Kruşçev olarak bilinen - Hruşçov adında bir Stalinist parti demagogu. Yani Sovyet sistemi bu denli yozlaşmış ve narsisistik sadistik iki yüzlülüğü hemen hemen her yerinden fışkıran bir düzendi. Politik komünizm de buna aracı olmuş ucuz bir ideolojiydi. Gerçekten komünizmin - bilhassa katı Leninist-Stalinist, katı Maoist, katı demirperdeci dönemleri - içtimai, insani ve entelektüel karanlıkları açısından Nazizmle yarışır.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
80'lerde Antalya'da uluslar arası bir satranç turnuvası olacağı duyruluyo. çok sayıda ülkeden ünlü satranç ustalarını barındıran takımlar iştirak ediyorlar. Sovyet takımı da geliyo.
tunuva düzenleniyo, kazananlar belli oluyo son gün. herkes sevinçli, sonra bi anda ortalık karışıyo. çünkü para ödülü olarak dağıtılacağı açıklanan paralar ortalıkta yok. kimseye para verilmeyeceği ortaya çıkınca yabancı takımlar öfleyle turnuva görevlilerinden hesap soruyolar.
o esnada öfkeli olmayan, bunun yerine ağlamaya başlayan bi takım var: Sovyet takımı. bu zavallı adamlar turnuvada derece yapmışlar ve kanun gereği aldıkları para ödülünü ülkelerine geri döndüklerinde devlete teslim etmek zorundalar (hepimiz biriz muhabbeti) ve şimdi para ödülleri dağıtılmayınca adamlar geri döndüklerinde hapse atılacaklar.
diğer takımlar özgüvenli ve öfkeli şekilde haklarını arayıp bağırırken, Sovyet takımının oyuncuları özgüvensiz şekilde başlarına gelecekleri düşünüp ağlamışlar. Analiz satranç'ın eski milli satranç ustaları olaya canlı şahit olmuşlar ve 2020'de yaptıkları "65. Kare" isimli programda anlatmışlardı.
durum buyken şimdi forumda biri gelip: "kaptalizmin kölesiyiz, maaşlı köleyiz, keşke Sovyetlerde olsaydık, devlet hakının iyiliğini düşünüyodu Sovyetlerde" diyecek. farkında dğeil ki Sovyetlerde olsa açlıktan ağzı kokuyor olacaktı, sefalet ve acı dolu bir yaşamı olacaktı.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
Gercek bir dh li oldugumdan yazdiklarimi okumayacam.ama yonetici oldugundsn beri sen ne diyorsan zitti diyorum.giciklik olsun😀
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Peki. Sen bilirsin.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bu sefer kac gun ban yiyecem 😅
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Ben olsam satranççıları direk Gulaglara sürerdim. Al ver, ekonomiye can ver.
-
Böyle saçma bir karşılaştırma olabilir mi! Tabii ki naziler dünyaya çok daha fazla zarar verdiler. Yahu 2. dünya savaşını bu adamlar çıkardı, daha ötesi var mı? Bu savaşta 60-80 milyon arası insan öldü, ölen hayvanları, yakılan ormanları, yıkılan şehirleri, kirlenen denizleri saymıyorum. Bu savaş çıkmasa bu kadar insan ölmeyecek, bu kadar dünyaya zarar verilmeyecekti. Sadece nazi kamplarında öldürülen 6-7 milyon insanın vebali bile nazileri dünyanın en kanlı, en pislik yapılanması yapmaya yeter.
Elbette Stalin, Mao ve özellikle Pol Pot pisliği de caniydi ama naziler onlara rahmet okutur.
-
Katılıyorum ama İkinci Dünya Savaşı'nı sadece Nazi'lere atfetmek doğru olmayabilir. Çünkü Almanya Birinci Dünya Savaşı yenilgisini kabul edebilmiş değil. İlk günlerden itibaren ipuçlarını veriyor, ikinci savaşı mutlaka yapacak. 1918, Osmanlı için bir dönemin kapanması anlamına geliyor ve milli tarihle böyle görmeye fazlaca alışmış olabiliriz, ama bu Almanya için doğru değil, Almanya hala güçlü, 1920'ler dünyada tekrardan bir modernizasyon ve gelişme çağı.
Savaşmak, hatta çarpışmaları kazanmak devletler için nispeten kolay, önemli olan sonrasında sonuçları iyi geliştirmek. Birinci Dünya Savaşı galipleri bunu becerememişler gibi görünüyor. Almanya gibi bir güçle anlaşmaları doğru seviyede yapamamışlar. Daha az alsalardı, dhah az talep etselerdi o zaman belki ikinci savaş olmayabilirdi.
Nazileri durduran ise -her ne kadar zaferin üstüne ABD ustaca konduysa da- esasen büyük oranda Sovyetler'dir.
-
Karl Marx'a atfedilen bir aforizma vardır: "Tarihte şeyler öyle oldukları, başka türlü olamayacakları için öyle olmuşlardır" gibi bir şey. 1. Dünya savaşının galipleri bence başka türlü davranamazdı. Aksi halde kamuoylarına bu savaşı neden yaptıklarını, insanların oğullarını neden kaybettiklerini izah edemezlerdi. Savaşın galibi mağlubunu ezer. Aksi halde galip gelmenin bir mantığı yoktur. Kazanan devletlerin halkları ödedikleri bedel karşılığında intikam ister. Bence Almanya'ya karşı kanımca gereğinden bile fazla hoşgörülü davrandılar. Daha Hitler iktidara gelir gelmez tekrar Almanya'ya savaş açmaları gerekiyordu. En az 7 yıl kaybederek Almanya'ya büyük bir avantaj sağladılar. Savaşın geleceğini gördükleri halde, erkenden müdahale etmediler. İtilaf devletlerinin bence asıl günahı budur.
Öte yandan, 1. Dünya savaşı sonunda Almanya'nın tekrar savaşa girmesine engel olacak yumuşaklıkta ve dozda bir barış anlaşması imzalansaydı bile, bu, Almanya'nın yeniden savaş başlatmayacağını garanti edemezdi. Hitleri iktidara getiren şartlar değişmediği sürece, 2. dünya savaşı her halukarda çıkardı. Böyle bir anlaşma ile Hitleri iktidara getiren konjektür değişirmiydi bilemiyorum. Burdan ötesi falcılığa girer.
Sonuçta, Almanya bu savaşı başlatmayabilirdi, inisiyatif ellerindeydi ama yine Marx'ın baştaki aforizmasına dönüyoruz: Başka türlü olabilseydi zaten olurdu.
-
Genelde Naziler kadar atılgan, saldırgan ve akıl dışı bir dış politika gütmeseler de komünist rejimlerin çıkardığı tüm haksız ve haklı savaşlar, bir takım yurdışı ve özellikle yurtiçi faaliyetlerine bakınca kendilerini Nazi rejiminden pek farklı göremiyorum.
quote:
Elbette Stalin, Mao ve özellikle Pol Pot pisliği de caniydi ama naziler onlara rahmet okutur.
Hani Nazilerin özellikle Pol Pot ve Mao'ya hatta Stalin'e - bilhassa terör ve tasfiye döneminde - ilgili ülkelerin vatandaşları olsaydık rahmet okutabileceğinden şüpheliyim. Pol Pot bence Nazilerden bile beterdi. Esasında tüm politik komünizmin tarihini ele alırsak tüm bu rejimlerin totalde verdikleri zarar Nazi Almanyası'nınkıyle bence basbayağı boy ölçüşür: Rus Devrimi ve İç Savaşı, Stalin devrinin Gulag denilen toplama kampı şebekesi, Sovyet-Fin Savaşı, Kore Savaşı, Afganistan Savaşı, tüm Asya ve Afrika boyunca süregelmiş komünist devrimci veya vekalet savaşları, Çin Devrimi, Çin Büyük İleriye Sıçrama ve Proleter Kültür Devrimleri, Doğu Almanya, Stasi vs hepsi bir arada düşünüldüğünde kan, acı, işkence, vahşet, terör, yıkım hani politik komünizm tarihinde oluk oluk akmıştır. Totalde Dünya Savaşları ve Holokost'taki kadar insan politik komünistlerin non-humanitaryan ideoloji endeksli faaliyetleri ve savaşları nedeniyle canından olmuştur. Hani vicdani olarak onlar daha az caniydi muhabbetleri de bence zaten nahoş, hani ha 1 milyon, ha 5 milyon, hepimiz kendi hayatımız üzerinden empati kurarsak insan hayatı sayılarla ölçülebilir mi?
Sayılarla zararı ölçmekte ısrar edersek belki tüm faşist rejimlerle komünist rejimlerin insanlığa zarar karşılaştırması daha anlamlı olabilirdi. Ama tek başına Nazilerin karşısında tüm bir politik komünizm tarihi ve tüm komünist rejimleri koyunca - bence - yukarıdaki örneklerin milyonları öldürmüş ve tüm dünyayı Nazilere nazarla daha çaktırmadan kasıp kavurmuş toplamı uyarınca politik komünistler Nazilere gerçekten ağır basıyor.
Bu kirlenmiş ve kanımca arızalı geçmiş zaten beni komünizm ve komünizmin entelektüel tradisyonu diyebileceğimiz Marksizmden belirli derecede uzak tutan, bana bunlara karşı mesafe koydurtan şeydir. Komünizmin ürettiği bu kötü hatıra ve repütasyon nedeniyle ki, kısmi entelektüel sempatime ve toplumsal örüntülerle ilgili kapsamlı bir yaklaşım olarak bilimde evrimle buluşturulabilir bir uygulanabilirliği olduğuna inanmama rağmen Marksizmi düpedüz kucaklamanın mantıklı olduğuna inanmam. Biliyorum ki, travmalar unutulmaz. Kan suyla yıkınmaz. Kötü şöhret bahanelerle yok edilemez. Bir ideoloji cinayetin gerekçesi olamaz. Komünizm en az Nazizm kadar cinayete izin veren ve devrimci sınıf savaşımı ve devrim başlığı altında cinayeti meşrulaştıran bir akım.
Entelektüel komünizme - kısaca Marksist tradisyona bağlı çeşitli teorik ekollerin sistemli sosyal dünya tasvirlerine - sıcak bakabilirim, ki belirli açılardan ve belirli özgün vurgu noktalarına sıcak bakıyorum ama politik komünizm ve mirası gerçekten leş. Berbat ötesi.
quote:
Karl Marx'a atfedilen bir aforizma vardır: "Tarihte şeyler öyle oldukları, başka türlü olamayacakları için öyle olmuşlardır" gibi bir şey. 1. Dünya savaşının galipleri bence başka türlü davranamazdı. Aksi halde kamuoylarına bu savaşı neden yaptıklarını, insanların oğullarını neden kaybettiklerini izah edemezlerdi.
quote:
Sonuçta, Almanya bu savaşı başlatmayabilirdi, inisiyatif ellerindeydi ama yine Marx'ın baştaki aforizmasına dönüyoruz: Başka türlü olabilseydi zaten olurdu.
Tüm bunlardan aslında belirli bir noktaya parmak basmak için bahsediyorum. O da Marksizmin sözünü ettiğiniz yapısalcı deterministik tarih okuması, ki senin de hak verdiğini gördüğüm kadarıyla yapısal zaruriyetlerin etkinliği boyutuna kısmen hak versem de bu tarihsel okuma tarzını - özellikle determinizmini - reddediyorum. Ama Marksizm etkisiyle bu okumaya sahip olanlarda eğer ki Marksizm yoluyla sosyal-tarihsel ilerlemeye inanan Marksistlerse politik ve sosyal akım olarak Marksizm-Leninizm ve türevlerinin kötü şöhretli mirasını ve bunun yol açtığı yepyeni ve aslında sonu öngörülemez gidişatları yeterince dikkate almadıklarını düşünüyorum. Hani bu kadar kötü örnek teşkil eden, sicili bu kadar kötü olan bir ideoloji nasıl tarihsel bir ilerlemeye - artık bunca yaşanmışlıktan sonra - öncülük edebilir?
Marksist toplumsal ilerleme davasına inanmış kimseler bu ağır soruna karşı hani tatmin edici cevaplar ve etkin çözümler sunabilirler mi, pek zannetmiyorum. Marksizmin kapitalizmin öcüleştirilmesinden, şeytanlaştırılmasından, başka bir sistemle değiştirilebilir bir sosyal kurguya indirgenmesinden beslendiğini biliyorum ama tüm bu Marksist uyarıcılar artık Marksist olmayanlar için yeterli değil. Marksist olmayan herkese ve her şeye konformist, kapitalist, liberal, aparat vs diyerek nereye varabilirler? Önemli Marksist akademisyenlerin çok değerli ve bence gerçekten ufuk açıcı entelektüel çalışmaları var. Ama onlara belirli açılardan güçlü bir teorik yaklaşım veren Marksist geleneğin koşullanmalar ve temaları kendilerini kısıtlıyor. Özellikle evrimsel biyoloji ve psikolojiyi daha çok dikkate almaları ve yaklaşımlarını Marksist anlayışın anti kapitalist ahlaki pusulalarını çiğneme kaygısı taşımaksızın başka yaklaşımlarla harmanlamaları gerektiğine inanıyorum. Ulaşacakları sonuç kapitalizmin devamlılığıyla ideal komünizmin imkansızlığına işaret edecek olsa dahi bu sosyal sistemin liberalist kapitalizmin ötesinde henüz icat edilmemiş veya bilinmeyen düzenlerinin günün birinde bulun(a)mayacağı ve tutmayacağı anlamına gelmez. Marksist analiz araçlarına başvuran kuramcılar kendilerini Marksizmin ideolojik-idealist boyutlarına sıkıştırarak sınırlandırmamalılar. Burjuva veya liberal spektrumu addettikleri herhangi bir frekansa düşme kaygı ve fobileri kendilerini gereksiz yere sınırlandırıyor. Özellikle günümüzün neo-liberal dünyasında zaten son derece özgün ve otantik kalan bakışlarının demode duran bir retorik ve söylem içerisinde hapis kalıp gelişmesini önlüyor.
Bilmiyorum hani siz aslında pek de kolay ayrıştırılamayacak - ayrıştırılması zındıklık veya teoriyle uyuşmazlık addedilecek - politik ve entelektüel boyutlarıyla Marksizm/komünizm, komünistler, Marksistler, hakkında neler düşünüyorsunuz? Benim onlarla - zaten tam da beni yansıtan - bir love-hate ilişkim var. Komünizmin politik ve uygulama kısmı iddia ettiğim gibi felaket, berbat ötesi berbat. Teorik kısmı, parıltı ve potansiyel var ancak politik komünizm tarihinden ve komünist rejimlerin ağırlıklı biçimde negatif mirasından da kaynaklanan ölü toprağını, tozu pisliği kaldıracak ve gerekirse klasik ideal Marksizmi belirli konularda komple yadsımaktan çekinmeyecek bir arayüzü geliştirecek köklü bir dönüşüm şart. Yeni kapılar açmalılar. Kendi paradigmalarının son olduğunda karar kılmak yerine daha kapsamlı ve daha cesur paradigmalar kurmalılar. Bu anlamda atıyorum Robert Cox gibi - gene yeterli olmasa da - kendi içlerinden teoriyi genişleten kimseleri de kendilerine kısmen örnek alabilirler. Öncelikleri Ortodoks bir tavır takınarak teoriye ve sınıfsal ahlaka uygunluğun peşinden koşmak yerine bilim yapıp gerçekliği daha da derinlerde - misal evrimde, nörobilimde vs - aramak olmalı. Hayat aslında diyalektik materyalizmden, üretimden, sınıflardan, sınıf bilincinden, sosyal yapılardan, yabancılaşmadan, güç-rıza hegemonilerinden, sosyal kuvvetler, organik entelektüellerden vs daha karmaşık.
Biliyorum, çok uzattım ama aklımdakileri yazıya dökmek istedim. Okumak zorunda hissetmeyin. İsterseniz parça parça okuyun. İsterseniz hiç okumayın. İsterseniz bir göz gezdirin geçin. Bu fevkalade acayip ama enteresan duran tradisyon ve takipçileri üzerinde uzun uzun durasın, akıl almaz biçimde çok sayıda insanın hayatını karartmış aşırılıklarının, güçlü ve zayıf teorik yanlarının bir muhasebesini yapasın geliyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
Sovyetleri savunan kişiler şunu iyi dinlesin:
bilen bilir, satranç konusunda Rus coğrafyası iyidir. Sovyetlerde en üst seviye satranç ustaları silah zoruyla gündüzleri fabrikalarda işçi olarak çalışıp, gece de satranç çalıştırılıyolardı. ve, dünya şampiyonu olduktan sonra eften püften bahanelerde Gulag'lara gönderilen santranç ustaları var. düşün ülkenin adını dünyaya duyurmuşsun ama devletin kurumlarında üst kamedemelere çıkmış olan, eli sopalı, beyni çalışmayan haydutlar seni hapse atıyolar boş bahanelerle. bu sebeple çok sayıda Sovyet üst seviye satranç ustası ülkeden firar etti. ülkeden firar eden dünya şampiyonu da var, firar eden dünya şampiyonu finalistleri de var. o derece üst seviye adamlar gündüz fabrikada çalıştırılmaktan kurtulmak için, üst seviye torpilli haydutlarla zıtlaştıkları an Gulag'lara yollanmaktan kurtulmak için, ülkeden firar ediyolar. gerçi bu durum illa komünizim ile alakalı da değil. o coğrafya zaten hep hödükler tarafından yönetilmiş manyakça bi yer. ama yine de kokuşmuş Sovyet düzenini okumayıp: "o zamanlar halk özgürdü" diyen kişilere kızıyorum ben. |
Benzer içerikler
- sıfırdan tarih öğrenmek
- türk-moğol farkı
- ittihat ve terakki kitap önerileri
- türk olmak zordur çünkü dünya ile savaşırsın sözünü kim söylemiştir
- osmanlı devleti"nin en geniş sınırları kaç km2
- türk bilim insanları
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X