Kızıma mektup
Sevgili kızım, Elifim,
Ben sevgiyi göstermenin ayıp olduğu, çocukların uyurken sevildiği günlerde büyüdükten sonra, sevdiğini hissettirmenin ne güzel bir şey olduğunu seninle öğrendim. Sen hayatıma girdiğin günden beri hep gülümsemem, mutluluğum, neşem oldun. Hastanede seni kucağıma verdiklerinde iki avucuma sığıyordun, sana uzun uzun bakıp o mucizevi babalık duygusunu nasılda yoğun yaşadığımı hiç unutmuyorum. Seni büyütmek, korumak, seninle ilgilenmek bana hep mutluluk verdi. Büyüdüğünü izlerken her anın tadını çıkarmaya çalıştım. Hayata senin gözünden bakmayı, böylece sıradan, en küçük şeylerden bile keyif alabilmeyi, hayata pozitif bakabilmeyi seninle öğrendim. İyiliksever, çalışkan, özgüvenli, şefkatli ve en önemlisi mutlu bir insan olman için çabaladım. Düştüğünde benim canım yandı, yeni oyuncaklar aldığında ben mutlu oldum, hastalandığında beraber iyileştik, kedileri sevmek için yanımıza gelmelerini sabırla bekledik. Ben senin yaşında iken kaçırdığım ne varsa bana yaşattığın için, hayatı çizgi film tadında yaşamamı sağladığın için sana sonsuz teşekkürler güzel kızım. Seninle büyümek için sabırsızlanıyorum, iyiki varsın, iyiki benim kızımsın...
Ölüyoruz, adım adım, azar azar, yaşamadan ...
Yaşamanın amacı mutlu olmak elbette. Kimi işiyle mutlu, kimi eşiyle, kimi para kazandığında mutlu oluyor, kimi seviştiğinde, kimi video oyunu ile yakalıyor en güzel hazları , kimi bir iyilik yaptığında doyuma ulaşıyor, kimi birinin yüzünü güldürünce mutlu oluyor, kimi dans ederken, müzik dinlerken, futbol oynarken, film izlerken, siyaset dinlerken,,, böyle uzar gider liste... şöyle geri dönüp bakınca 44 yıl boyunca çok çileli de, çok mutlu günlerim de oldu, ama son yıllarda sanki heyecanlandığım anlar iyice yokoldu, çok mutlu olduğumu sandığım anlar var, ama heyecan olmadığını farkettim o anlarda.. sanırım bu ölmeye başladığımın bir göstergesi, yavaş yavaş, sindire sindire ölüyorum, hayatta seni heyecanlandırmayan mutluluklar yaşamaya başlamak ... dahası;. geçmişte olabilecek iken olmayan şeylerin verdiği o acı pişmalık ta üzerine tuz biber.. sanırım yaşanabilecek en büyük üzüntü bu olsa gerek, olabilecek iken seçimlerinden dolayı olmayan o şeyler.. bugün sahip olduğun olgunluğun o günkü yoksunluğundan kaynaklanan saçma sapan, hakedilmemiş bir eziyet..
Sizce en iyi oyuncu bilgisayarı hangisi?
Merhaba arkadaşlar, biliyorum buna benzer çok konu açılıyor, ancak biraz gezinmeme rağmen fiyat sınırı olmadan en iyi oyuncu bilgisayarının hangi marka ve model olduğunu tespit edemedim, büyük oynamayı düşünüyorum, limit olmadan en iyi oyun bilgisarı hangisi ? şimdiden tşekkürler.
Kıymeti bilinmeyen şarkılar
Merhaba , kıymeti bilinmemiş, az duyulmuş, güzel şarkılar varsa burada paylaşırmısınız arkadaşlar, şimdiden teşekkürler.
Kayseride retro oyun konsolu kolleksiyonu yapan varsa tanışalım
Merhaba, ben kendi çapımda retro oyun konsolu topluyorum, özellikle ps1, psp, nintendo ds, 3ds vb. ancak diğer konsollardan da hemen hemen hepsinden ekliyorum kolleksiyona. Benim gibi retroya ilgisi olan arkadaşlar var ise tanışabiliriz.
Microsoft Elite Controller 2
Merhaba, uzun süredir istediğim elite controller 2 yi nihayet aldım, windows 10 ile pc de kullanıyorum, ancak bir sorunum var. xbox güç buttonu ile a buttonu çakışıyor. pc den xbox bar ı devre dışı bıraktım, ancak bazı oyunlarda a düğmesine basınca tepki vermiyor. Bu sorunu çözmek için ne yapmam gerekiyor , önerisi olan varmı acaba?
F.D. Adı ve soyadının başharfi. Onu bir hastanede heyet raporu kuyruğunda tanıdım. Ben engelli bakım merkezinden kendisine danışmanlık vermek üzere bir başka arkadaşım ile görevli olarak gelmiştim. Annesi ile arkamda sırada bekliyordu. O zaman 30 yaşındaydı. evli ve 1 çocuk sahibiydi. Ben 37 yaşındaydım, ben de evli ve 2 çocuk sahibiydim. Sırada benim arkamdaydı, önümde ise bir avustralya vatandaşlığı bulunan türk ingilizce konuşarak orada bulunmanın ne kadar sıkıcı ve yanlış olduğunu yakınlarına anlatmaya çalışıyordu. İngilizcem iyi olduğu için yaptığı bir espride güldüm, onu görünce sohbete başladık. Arkamda bekleyen F.D. sıkılmış olacak ki bizi dinlemeye başladı. Tam anlamadığı belliydi, ama yinede dinlediğini belli eden davranışları vardı. Bir süre sonra sohbet kesildi. O sırada arkamı döndüm, F.D. yi ilk kez dikkatle izledim, minyon tipli, şaşı, zayıf, 1.50 boylarında kapalı bir bayandı. En fazla 20 yaşlarında gözüküyordu. Yüzünde soğuk mat bir bakış vardı. Önümdeki avustralyalı ne iş yaptığımı sordu Sosyal Hizmet Uzmanıyım dediğimde F.D. birden bana baktı, ilk kez gözgöze geldiğimiz andı. Bende sosyal hizmetler 4. sınıf öğrencisiyim dedi. Derslerinin zorluğundan bahsetti, çocuk gelişimi mezunu olduğunu, okulu bitirince sosyal hizmet uzmanı olarak çalışmak istediğini anlattı. Meslek ve çalışabileceği alanlar üzerine biraz sohbet ettik. Sonra işlemler bitmeye yakın ona döndüm telefon numaramı verdim, yardımcı olabileceğim bir konu olursa aramasını istedim. Aradan 2 gün geçti, öğleden sonra kurumda çalışıyordum, beni aradı mesaiden sonra staj raporu yazmasına yardım edip edemeyeceğimi sordu, elbette dedim. Öğretmenevinde çalışmak üzere sözleştik. Buluştuk, birer çay aldım, raporunu hazırlamaya başladık, ben anlatırken sürekli beni izliyordu, ama dinlemiyordu. Sonra rapor bitti, çok üzgün gözüküyordu, sanki asıl yardım istediği konu rapor değildi, tam kalkalım diyecekken , bir sorunu olduğunu ve dinleyip yardım edip edemeyeceğimi sordu. Elbette dedim, anlatmaya başladı. 17 yaşında iken babasının çeşitli sorunları olduğunu, annesinin de psikiyatri tedavisi gördüğünü, babasının annesini sürekli aldattığını, kötü bir çocukluk geçirdiğini ve kurtuluşu evden kaçmakta bulduğunu, o dönem tanıştığı bir asker ile kaçarak Bitlise gittiğini, orada evlendiğini, sonra ailesi ile barışarak geri geldiğini, ancak eşinin kendisine kötü davrandığını, aldattığını, kendisinin kızını tek başına yetiştirmeye çalıştığını , çok yorulduğunu, ne yapacağını bilmediğini söyledi. Sürekli ağlıyordu, aynı zamanda yumurtalık kanseri olduğunu ve tedavi sürecini tek başına atlatmak zorunda kaldığından bahsetti. Durmuna çok üzülmüştüm, ancak gözlerinin içine bakıp, hey baksana hala nefes alıyorsun, birçok insana nasip olmayan sağlıklı bir çocuğun var, annen baban hayatta, hayatta başarmak istediğin şeyler var, pozitif düşünmelisin diye uzun bir konuşma yaptım. Çok zeki bir kadındı, sadece kendisine fırsat verilmemiş, ne istediği hiç sorulmamıştı. Bundan 1 yıl sonra meslek sahibi olacağını, belki iyi bir işi olacağını, kimseye muhtaç olmayacağını anlattım. Daha iyi hissettiğini gördüm. O güne kadar kimsenin onu bu şekilde dinlemediğini söyledi. Sonra vedalaştık. Ertesi gün tekrar aradı, yine buluşmak istediğini söyledi, kabul ettim, öğretmen evinin önünde bekliyordu, geldiğim için teşekkür etti, elinde bir kavanoz reçel vardı, onu verdi, yardımım için teşekkür etti, bir çay da kendisinin ısmarlamak istediğini söyledi, belki parası yoktur diye kabul etmedim, ancak başka sebepten çekindiğimi sanıp üzüldü, teşekkür edip vedalaştım. Birkaç gün sonra mesaj attı, konuşmaya ihtiyacı olduğunu söyledi, buluştuk, yine ağlıyordu, biraz sakinleşince anlatmaya başladı, eşinin kötü davrandığından, başka bir kadın ile ilişkisi olduğunu öğrendiğinden bahsetti, onu güçlendirmeye çalıştım. Bir plan yapması ve hayatını ona göre yaşayarak bazı kararlar alması gerektiğini anlattım. Sonra bir sessizlik yaşandı. Benim hakkımda sorular sormaya başladı. Anlattım, 9 yıllık evliyim, aslında buralı değilim, iş için gelmiştim, eşimle aynı yerde çalışırken tanıştık, o dönem 5 yıllık sevgilimden ayrılmıştım, o boşlukta eşimle tanıştığım için kısa sürede evlilik kararı aldık, annem de beni ziyaretinde eşimi çok sevdi, mutlaka evlen kaçırma dedi, bu nedenle biraz görücü usulü oldu, eşim iyi bir insandı, biraz kariyerine ve maddiyata önem veriyordu ancak genel olarak iyi anlaşıyorduk, sonraları onu tanımaya başladıkça benim yapmaktan keyif aldığım şeyleri sevmediğini, ortak paylaşımlarımızın azaldığını, ailesinin aldığımız kararlara çok karışmaya başladığını, ondan soğumaya başladığımı ve son 4 yıldır ondan iyice uzaklaşarak başka bir kadın ile ilişkim olduğunu anlattım. Bunları ilk kez tanımadığım birine anlatıyordum ama çok rahatlamıştım, ona yardım etmek için orada bulunurken yardıma ihtiyacım olduğunu anlamıştım. Çocuklarımızın resimlerini birbirimize gösterirken gözlerimizin içinin nasılda gururla ve hüzünle güldüğünü hiç unutmuyorum. Sonraki günlerde hep mesajlaşmaya ve belirli aralıklarla buluşup dertleşmeye başladık. kendime çok iyi bir arkadaş bulmuştum. Yeri geldiğinde ona abilik yapıp kıskanıyor, koruyor, yeri geldiğinde babası oluyor, yeri geldiğinde teselli ediyordum. Bir gün çocuklarımız da alıp tiyatroya gittik, sonra dondurma yemeye, birbirimiz iyice tanımaya başlamıştık. Bu yaklaşık 2 ay devam etti. Birgün eşimle çok ciddi bir tartışma yaşadık ve evi terk ettim. İlk yaptığım ne annemi babamı, ne de kardeşlerimi aramak oldu, F.D. yi aradım, o sırada o da evini terk etmiş, kocasına boşanmak istediğini söylemiş ve annesinin evinde kalıyordu. o gece annesinde kaldım. Annesi çok açık görüşlü, anlayışlı ve iyi bir kadındı. Bana ilk sözü, gel oğlum bu dünyada insanın başına herşey gelebilir olmuştu.
- bölüm sonu
Merhaba arkadaşlar,
40 yaşındayım, oyun bağımlısı diye tabir edilebilecek bir kişi olduğumu düşünüyorum.
Oyunla tanışmam orta 1 de okuduğum Anadolu lisesinde almancı çocukların elindeki gameboya aşık olup , onlar oynarken uzaktan izlemekle oldu. Onlar oynarken ben keyif aldım, hep aynı soruyu sorardım kendime o zamanlar, bu çocuklar niye daha çok oynamıyorlar. Sorunun cevabı herşeyi özetliyor, herşeye sahip olduğun zaman anlamını yitirmeye başlıyor.
Orta1 hep izlemekle, özenmekle geçti, orta 2 de şansım yaver gitti ve abim atari salonunda işe girdi ve jeton satmaya başladı, mahallede kral ben oldum. Kaptan komando, elektrik süpürgeli oyun, sitirit fayter, mortıl kombat derken 2 senem batakhane gibi ortamda ayakta oyun oynamakla geçti, sonra abim pizza dağıtmaya başladı, kabağa dönüştük. Orta 3 de düşünmeye başladım, ailem yoksuldu, bana game boy alamazdı, sega , nes zaten görmemiştim hayatımda, ama bende herkeste omayan bir özellik vardı, zekiydim, hemde okul üçüncüsüysüm. Bunu kullanmaya karar verdim, sınavlarda tembel almancı çocuklara kopya verip karşılığında para, sony walkman ve sonunda da game boy aldım. Artık benimdi, ah o sahip olma duygusu ne muhteşem bir özgüven veriyordu. Annemden saklayarak oynamam gerekiyordu, ilk gün eve geldikten 5 dakika sonra annem sordu sana noldu bişey var. 2 saat sonra dayanamayıp oynayınca anneme de yakalandım zaten. Okula gitti annem, hocalar , görüşmeler, game boy gitti. Ve lise 1, artık sega mega drive dönemi, kardeşim de benimle aynı ihtirasla yanıp tutuşuyor ve bi plan yapıyoruz, sabah herkesin pireleri mesai yaparken, okul arkadaşlarımıza gözükmemek için dualar eşliğinde simit satmaya karar veriyoruz. Mahalledeki mardinli gençlerden gerekli teknik bilgileri toplayıp fırınlarından 30 simit alarak sahaya iniyoruz, bir kişi önde keşif ekibi, diğeri arkada güvenli bölgede bağırıyor simitcieeee.. ve plan tutar artık daha az fakir olarak 3 ay sonra her akşam saydığımız papelleri sega mega drive 2 ye gömüyoruz, ilk oyunlar bugs buny ve tsubasa. Lise 1 ve 2 böyle geçiyor, yaz tatiline geliyoruz. Ve bir nemli izmir yaz gününde körfezin kaka kokusu eşliğinde vapurda gidip karsıyaka çarşısında en çok zevk aldığım oyuncu dükkanlarına gittiğimde hayatımı sonsuza dek değiştirecek o bebekle tanışıyorum, playstation.. samimiyetle söylüyorum, başta sevgili eşim olmak üzere hayatımdaki kadınlar ve z3 de dahil, ilk defa gördüğüm bir şeyi bu kadar aşkla izlediğimi istediğimi hırslandığımı ve uzun uzun izlediğimi hatırlamıyorum. Saatleri incelemekle geçirdikten sonra, hızlı adımlarla vapur ve doğru kasap kuzenimin yanına gidiyorum, bana para lazım, tam 180.000 lira, hayır hayır dur çift kol artı film kartı ve 2 memory kart… 200.000 lazım, oyun nasılsa alırım, bana kasapta iş ver. kuzen olmayınca bir marketteki ilana binaen reyoncu olarak işe giriyorum, 2 ay çalışıyorum, hem ailenin takdirini hem para kazanıp farkında olmadan da aşk uğruna olgunlaşıyorum, be ilk bebeğimi alıyorum. Eve bu kadar çabuk gitmek istediğim bi gün hatırlamıyorum. Ve ilk oyunum satıcının hediyesi tomb raider 3 . lara , hayat arkadaşım, 13 yıllık eşimden daha çok vakit ayırdığım kadınım ile tanışmam gerşekleşiyor. Jungılı geçemeyince kardeşim ve abimi dahil ediyorum olaya, ve sabahlara kadar tomb raider 3 çözme günleri başlıyor. Bi yandan da her elimize geçen parayı oyunlara yatırmaca dönemi başlıyor. İkinci oyunumuz road rash, sonra toca touring car, crash, fifa 99 derken hayatımın ikinci dönüm noktası ve ikinci aşkım ile tanışıyorum resident evil. Okul, aile, yemek, vs. herşeyden kopuyorum, resident evilin dünyası, tomb raider dünyası artık bu alemde değilim. Ve beni gerçek dünyaya döndüren olay Hacettepe üniyi kazanıp izmirden ankaraya taşınıyor ve yurda yerleşiyorum. Ve elbette 2 bavulumda ps ve 37 ekran tv var. Yurtta ilk işim metal dolaba sığsın diye Vestel 37 ekranın hopörlerleri sökmek, sonra geceleri arkadaşlarla fifa , tomb raider 4, resident evil 3, ve bir başka güzelle tanışıyorum, silent hill. Bana İngilizceyi çok iyi derecede öğreten oyunlardan biri. Günlerce süren çabalar, gecenin bi yarısı arkamda 7 kişi izlerken pianoyu geçememek, izleyicilerden birinin önerisi ilesaat 03:00 de karşı blokta uyuyan İngiliz dili edebiyatı öğrencisini 3 kişinin uyandırıp koluna girip getirmesi, çocuğun korku dolu gözlerle pelikanları çevirisi ve o geceden sonra arkamdaki 8. Kişi olması ile geçen 2 yıldan sonra eve çıkıp daha rahat bir ortamda hayatımın 3. Aşkı ile tanışmam final fantasy 7. Okulu 2 yıl uzatmama sebep olacak olaylar başlangıcı.. tomb raider 1 in tüm secretlerini bulmak için 33. Kez oynamaya başlamak, resident evil 3 de bıçakla oyun bitirmeye çalışmak, re 2 de tofuyu bulmaya çalışmak, derken içimi hayatta en çok burkan olaylardan biri, ps2 yi ilk kez yakından görüp alamayacağını bildiğin için bağlanmaktan korkup hızla uzaklaşmak.. elveda silent hill 2, elveda final fantasy 10… ve gerçek hayata dönüş, dersler, okul, derme çatma alınan masaüstü, ve hayatımın 4. Aşkı merhaba cm 01-02. Boşa geçen binlece saat , tsigalko… ve okul biter işe başlanır, eşimle tanışma, 1 yıl nişanlılık, evlilik , 1 yıl sonra oğlumun hayatıma girmesi.. 2 yıl sonra kızım .. ve tüm bunlar yaşanırken her 3 günde bir yeni sezona başlanan cm, eşimle sohbet ederken aynı anda oynanılabilen yegane oyundur. Eşim uyuğu zaman ninjavari haeketler ile her 3 ayda bir dönüşümlü bitirilen tomb raider 1 2 3 4 5 , resident evil 1 2 3 survivor, final fantasy 1 2 3 4 5 6 7 8 9 , dino crisis 1 2 , silent hill, ve daha birçoğu, hep hayatımda oldular.. oğlumun ilk oyuncağı gri kol oldu, 3 yaşında iken crash of titans oynamaya başladı, 5 yaşında ilk oyununu bitirdi. Ailecek haftalık chimparty saatlerimiz, baba-oğul ve baba-kız günlerinde diablo 3 ve moda tasarım oyunları geleneksel hale geldi.
40 yaşında evli 3 çocuk sahibi biri olarak diyebilirimki oyun hayatımda hep oldu, azaldığı, çoğaldığı dönemler mutlaka oluyor ama içinizde varsa asla sizi terketmiyor. Günde 10 saat çalışmak zorunda olduğum günlerde akşam eve gelince eşime ve çocuklarıma vakit ayırıp hiç enerjim kalmasa bile sadece bi 5 dk dahi olsa oyunu açıp kapatmak beni mutlu ederdi. Şu an işim çok rahat, günde 5 saat ve hafta sonları full oynayabiliyorum. Ekonomik durumum çok iyi. Ps 1 2 3 4 , ve bunların dışında 33 farklı konsol kolleksiyonum var. Oğlumun ve kızımın kendine ait ps 4 leri, pc leri ve vitaları var. 93 adet ps4 oyunum var, yeni çıkan her oyunu hemen alabiliyorum, evimde Man Cave diye tabir edilen oyun odamı tasarladım. Ancak oynadığım hiçbir oyunda , orta 1 de arkadaşlarımın oynadığı gameboyu izlerken aldığım keyifi alamıyorum… Sanırım herşeye sahip olduğun zaman anlamını yitiriyor.
Son Giriş: 5 gün önce
Son Mesaj Zamanı: 3 hafta
Mesaj Sayısı: 169
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 237
İkinci El Bölümü Mesajları: 53
Konularının görüntülenme sayısı: 28.864 (Bu ay: 482)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 112 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic
![](/static/forum/img/yukleniyor.gif)
![](/static/forum/img/yukleniyor.gif)