Profil: ameTr | DonanımHaber Forum

ameTr · Yatırım Araçları altına konu açtı. 9 yıl

Hisse Senedi Fiyatlarını Etkileyen Faktörler

Hisse senetleri gün içersinde birbirinden farklı fiyat değişiklikleri gösterebilirler. Günün her anında fiyatlarında arz ve talebe bağlı olarak düşer veya yükselirler. Bu değişimleri tahmin edebilmek ise para kazanmanızı sağlar. Bunun için de hisse senedi fiyatlarını etkileyen faktörler nelerdir bilmeniz gerekiyor. Genel olarak arz ve talepte görülen gelişmelere göre fiyatlar değişiklik gösterse de daha derinde yer alan faktörleri bilmelisiniz.

Borsada bir hisse senedinden para kazanmanın mantığı, düşük fiyattan satın alıp fiyat yükseldiğinde satmaktır. Hisse senedi alım – satımı nasıl yapılır, buradan öğrenebilirsiniz. Yatırımcılar da hisse senedi fiyatlarının ne zaman düştüğünü veya yükseldiğini doğru tahmin ettiklerinde para kazanırken, tahmin edememeleri durumunda kaybederler. Fiyatlarda yaşanan değişiklikleri tahmin etmek için de fiyatları etkileyen faktörler bilinmeli, hem yurt içi hem de yurt dışı ekonomiler izlenmelidir. Bu şekilde en doğru tahminler yapılmalı, kendi stratejinizle işlemlerinizi gerçekleştirmelisiniz.

Hisse senetlerinin hangi faktörlerden etkilendiğini anlamak için arz ve talep üzerine etkili olan faktörleri iyi bir şekilde bilmelisiniz. Bu faktörlerde meydana gelen değişiklikleri anlamak için de iyi bir piyasa takipçisi olmanız gerekiyor. Arz ve talep dışında borsada işlem gören hisse senetlerini etkileyen faktörleri iki grupta inceleriz. Birinci grup mikro faktörlerdir ve genel olarak yurt içinde meydana gelen olayları kapsar. İkinci grup ise makro faktörlerdir ve dünya genelinde meydana gelen olayları ifade etmektedir. Mikro faktörler, yurt içindeki ekonomik ve siyasi gelişmeler, doğal afetler gibi konuları içerir. Makro faktörler ise dünyada yaşanan krizleri, kaosları, ülkelerarası anlaşmalıkları ve dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkelerini kapsamaktadır.

Mikro faktörlerin içinde şirketlerin ve sektörlerin performansını da saymak mümkündür. Çünkü hisse senedi mutlaka bir şirkete aittir ve şirketin de dahil olduğu bir sektörler vardır. Sektörler ise bir ülke ekonomisini oluşturan en önemli yapılardan birisidir. Şirketlerin büyümesi, karlılık ve borçluluk durumları, bilançoları hisse senetleri üzerine etki eden faktörlerdir. Sektörel gelişmeler de hisse senetleri üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler yarabilirler.

Hisse senedi dışında farklı yatırım araçlarının olması da fiyatları etkileyebilir. Çünkü yatırımcılar döviz veya emtialara ilgi göstermeye başladığı zaman hisse senetlerine olan talep azalacak ve fiyatlarda düşüşe geçecektir. Aynı zamanda küresel ekonomide meydana gelen değişikliklerde hisse senedi fiyatlarını etkilemektedir. Örneğin ABD’de yaşanan gelişmeler ülkemiz hisse senedi piyasası üzerinde etkili olmaktadır.

Her yatırımcı kendi bütçesine ve yatırım amacına uygun olarak hisse senedi bulabilir, kendine bir portföy oluşturabilir. Ama bu portföyü oluşturabilmek için mutlaka borsa ve hisse senetleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmalısınız. İki konu hakkında da temel bilgileri öğrenmelisiniz. Hisse senetlerinin özelliklerini, türleri iyi bir şekilde tanımalısınız. Alım – satım işlemlerinin nasıl gerçekleştiğini de öğrenmeli ve deneyim kazanmalısınız. Başarılı alım – satım işlemleri için de hisse senetlerinin hangi faktörlerden etkilendiğini bilmeli, yorumlayabilmeli ve fiyat grafiklerini okuyabilmelisiniz. Hisse senedi nedir, türleri nelerdir öğrenmek için tıklayın.

Hisse Senedi Fiyatları Neden Yükselir?

Hisse senedi fiyatlarının yükselmesinin ilk nedeni, ülke ekonomisinin büyümesidir. Ekonominin büyümesi demek, şirketlerin de büyümesi demektir ve karlılıkları artacaktır. Şirketin karlılığının artması da fiyatların yükselmesini sağlayacaktır. Talebin artmasına neden olan her faktör nedeniyle hisse senedi fiyatları yükselecektir. Alternatif yatırım araçlarına olan ilginin azalması, emtia yerine hisse senedinin tercih edilmesi de fiyatların yükselişini tetikleyecektir.

Bir hisse senedinin değer kazanmasının ana sebebi, birçok uzmana göre şirket performansının artmasından kaynaklanmaktadır. Yani şirketin cirosu, karlılık durumu ve piyasa değeri artıyorsa; hisse senedi de değer kazanacaktır. Ayrıca şirketin geleceğe yönelik projeleri, sektörde öne çıkması ve imza attığı başarıları da hisse senedi fiyatlarının yükselmesini sağlamaktadır. Şirketin satışlarının artmasına veya azalmasına neden olan faktörler de hisse senetlerini etkileyecektir. Bu nedenle hisse senedi yatırımcıları, şirketin performanslarını iyi bir şekilde takip etmelidir.

Şirketin performansı tek başına ele alınamaz. Şirketin ait olduğu sektörün durumu ve ülke ekonomisi, siyaseti, merkez bankasının politikaları, döviz kurunun durumu da hisse senedini etkileyecektir. Şirketin sektörde öne çıkması ve sektörün de popülerleşmesi hisse senedinin değer kazanmasını sağlayacaktır.

Hisse Senedi Fiyatları Neden Düşer?

Ekonomik durgunluk yaşanan dönemlerde hisse senetleri düşüş gösterecektir. Ekonomik büyümenin durgunlaşması, şirketlerin de büyümesini etkileyeceği için endişe yaratacaktır ve hisse senetleri gözden düşmeye başlayacaktır. Yatırımcılar alternatif yatırım araçlarına yönelecekler ve hisse senedi fiyatlarındaki düşüş de hızlanacaktır.

Faizlerin arttığı dönemlerde de hisse senedi fiyatları düşmektedir. Çünkü faizlerin yükselmesi dövizleri öne çıkaracaktır ve hisse senetleri ile faiz arasında ters orantılı bir ilişki vardır. Elbette faizlerin yükseldiği her dönemde hisse senetleri de düşecek diye bir durum söz konusu değildir. Örneğin ABD’de yaşanan ekonomik iyileşme sonrasında devlet faiz oranlarına müdahale eder ve bildiğiniz gibi FED’in faiz artırımına gitmesi bekleniyor. Bu durumda hisse senetlerinin değer kaybetmesi beklenmez. Ülke ekonomisinin büyümesini etkileyecek şekilde faiz oranları artıyor ve kırılma noktasını geçiyorsa, hisse senetleri değer kaybeder.

Temeline bakıldığında ise hisse senedi fiyatındaki düşüşler, satışların başlamasıyla gerçekleştir. Yani yükselmesi beklentisiyle alınan hisse senetleri yükseldikten sonra satışa geçerek kar alınmak istenir. Satışlar artmaya devam ettikçe de hisse senetleri düşmeye başlayacaktır. Birçok uzmana göre fiyatlar tamamen psikolojik hareket etmektedir ve yatırımcıların arz – talebi artırması fiyatları etkileyecektir.

Paratic

Yanıt Yok

Yanıtla

Favorilere Ekle

0

A

ameTr · Konu Dışı Özel altına konu açtı. 9 yıl

İş Dünyasında Bir Arpa Boyu İlerleyememenin 6 Nedeni

İş dünyasında hakkettiğiniz karşılığı alamadığınızı mı düşünüyorsunuz? Bunun için başkalarını suçlamak yerine önce kendinize ve başarılarınıza bakmanız gerekiyor. Terfi alamamak, ücret artışı yaşamamak ve olduğunuz yerde saymak gibi nedenler öncelikle sizden kaynaklı olabilir. Belki kendinizi yeteri kadar ifade edemiyorsunuz, belki de çok iş yaptığınızı sanıyor; ama yapmıyorsunuzdur!

Zihninizde yarattığınız bazı engeller, iş hayatında yükselmenizi de önleyebilir. Genel olarak bir mantık vardır; “iş yıkmak!” Eğer becerikli bir insan olduğumuzu gösterdiğimiz zaman kullanılacağımızı ve hak ettiğimiz karşılığı alamayacağımızı düşünürüz. Oysaki bu düşünce oldukça yanlıştır ve siz o işi en iyi şekilde yaptığınız zaman mutlaka birileri tarafından keşfedilirsiniz. Bu kişi şu andaki işvereniniz olmasa bile çalışma şeklinizi beğenen bir başkası olabilir. Bu sayede de çok daha iyi bir konumda daha iyi bir maaşla çalışmaya başlayabilirsiniz. Ama zaten hak ettiğim değeri görmüyorum diyerek işi savsaklamanın, en büyük zararı size olacaktır.

Hak ettiğiniz maaşı almadığınızı ve konumunun yetersiz olduğunuzu düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz. Çünkü bu konumda olan birçok kişi var. Ama öncelikle kendinizden ve yaptığınız işten emin olmalısınız. Aklınızda oluşturduğunuz duvarları yıkmalı ve kariyerinizi yavaşlatmaktan vazgeçmelisiniz. Sizi iş dünyasında ilerlemekten alıkoyan düşüncelere bu yazım aracılığıyla yer vermek istedim. İşte bu 6 düşünce:

İşimi İyi Yaptığım Sürece İstediğim Gibi Davranırım

Eğer bu düşünceye sahipseniz, bir an önce yanlış olduğunu öğrenmelisiniz. Bu eskiden geçerli bir söz olabilir; ama günümüzde geçerliliğini çoktan yitirdi. Günümüz iş koşullarına baktığımız zaman çeşitliliğin arttığını göreceksiniz ve hem işinizi iyi yapmanız hem de düzgün bir davranış şekline sahip olmanız gerekiyor. İşi siz kadar iyi yapan kişi sayısı çok fazla olabilir; ama sizin gibi düzgün, egosuz davranışlara sahip kişi sayısı o kadar çok değil. Farkınızı her zaman tavırlarınızla ortaya koymanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. İş yerinde “karın ağrısı” bir imaj çizmeye devam ederseniz, yakın bir zamanda işten çıkarılma olasılığınız yükseleceği gibi yükselme ihtimalinizi de ortadan kaldırırsınız.

Ofiste Sevilirsem Beni İdare Ederler

Böylesine bir düşünceye sahipseniz, iş hayatında başarıdan uzak bir kariyere sahip olursunuz. Herkes ekmek derdine düşmüşken, en yakın arkadaşınız bile sizi idare etmeyecektir. Ayrıca eden kişiler de bir süre sonra sizi sevmekten vazgeçecek ve kullanıldığı düşüncesiyle sizden nefret edecektir. İyi bir tutum ve performans, birbirinden ayrılmaz hale gelmiştir. Yani ofiste sevilmeniz, performansınıza direkt bağlıdır. Siz yatarken arkadaşlarınızın sizi idare etmesi, tahmin edersiniz ki pek mümkün değil.

Performansım Beni Anlatır

Anlaşılmayı beklemek yerine anlatmayı tercih edin. Yaptığını işi, çok iyi yapıyor olabilirsiniz; ama bunu göstermezseniz hak ettiğinizi düşündüğünüz takdiri alamazsınız. Hedeflerinizi aşmanız, sorunları çözmeniz iyi birer davranıştır. Ama sorunları yöneticiniz duymadan hallettiğiniz zaman, beklediğiniz teşekkür doğal olarak size gelmeyecektir. Yöneticinize rapor vermek iyi bir performans sergilediğinizin en iyi göstergesidir.

İşimi Yapsam Yeter

Memur zihniyeti, eskiden geçerli bir durumdu. Günümüzde geçerliliğini çoktan yitirdi. Hele ki öze sektörde çalışıyorsanız ve performansınıza göre değerlendiriliyorsanız, kendi işinizi yapmaktan daha çok şey yapmalısınız. Eğer takdir görmek, yükselmek ve daha fazla maaş istiyorsanız, bazı sorumlulukların altına girmekten de çekinmemelisiniz. Etliye sütlüye karışmadan, yalnızca kendi işinizi yaparak yükselmeyi bekleyemezsiniz. Sorumluluk alabileceğinizi yöneticilerinize kanıtlamak, sizi bir üst seviyeye çıkartmak için yeterli bir neden olabilir.

Çok Soru Sorarsam, Bilmiyormuş Gibi Görünürüm

İş dünyasında yıkmanız gereken en önemli düşüncelerden birisi budur. Bilmediğiniz bir konu varsa kabullenmelisiniz. Unutmayın, bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır! İyi yöneticiler genellikle soru sormanızı isterler. Soru sormadığınız zaman işi anlamadığınızı, yalnızca verdikleri işi yapıp gerisiyle ilgilenmediğinizi düşünürler. Soru sormak, geliştiğinizin bir göstergesidir ve işinizi sorduğunuz zaman en iyi şekilde yapmaya başlarsınız. Aynı zamanda iş hayatında her bir hata, zaman ve para kaybı demektir. Yöneticilerse bu durumdan hiç hoşlanmazlar. Hata yapmak yerine soru sorarak öğrenmek sizi küçük düşürmez, yükseltir!

Yaptığım Hata Fark Edilmesin

Her çalışanın, hata yapabileceğini unutmamalısınız. Sıfır hata, iş hayatında pek de söz konusu değildir. Zaten hata yapmak değil; hatanın üstünü örtmek, kabul etmemek, görmezden gelmek, sorumluluğu kabul etmemektir. Bir hata yaptığınız zaman, bunu kabullenmeli ve üzerini örtmek yerine nasıl düzeltebileceğinizi konuşmalısınız.

kaynak (paratic.com)

Yanıt Yok

Yanıtla

Favorilere Ekle

1

A

ameTr · Konu Dışı altına konu açtı. 9 yıl

Neden Süpermarketlerde Daha Çok Para Harcıyoruz?

Süpermarketlerin büyülü dünyasından etkilenmeyen var mı? Geniş ve özel bir zamana yayılan alışverişler, rengarenk ambalajlar, tepesine kadar dolu market arabaları, anonsla gelen indirim rüzgarı… Tüm bunlarla bir süpermarket gününde karşılaşırız. Peki, kasa önünde telaşlı bekleyiş sırasında hissettikleriniz neler? Poşetlerinizi eve taşırken “yine çok şey almışım” dediğiniz oluyor mu?

Süpermarketler, inanılmaz bir stratejinin uygulandığı yerlerdir. Markete tek yönlü açılan kapıdan adımınızı attığınız an, her şey o kadar planlı işler ki; kasaya geldiğinizde ancak iyi bir stratejinin kurbanı olduğunuzu anlarsınız. Yeri gelmişken hemen söyleyelim; o kapıların tek yönlü açılmasının da bir nedeni var. Bu tek yönlü geçişe imkan veren kapıdan geçip, çıkmaya karar verdiğinizde sizi cezbedecek bir sürü ürünü geçerek çıkış kapısına ulaşmanız gerekiyor. Tabi bu cezbedici ürünleri bir kere gördüğünüz için önce kasaya uğrayıp geçmelisiniz. Çünkü bir şey almayı düşünmeseniz bile gözünüzün kolayca takılıp sizi almaya itecek ürünleri görmüş olacaksınız ve dayanamayıp alacaksınız.

Bilinen en büyük manipülatörler, kesinlikle süpermarketlerdir. Tüketicilerin tam da almak isteyeceği ve daha çok para harcamasını sağlayacak şekilde işlerler. Kullandıkları psikolojik teknik ise gerçekten takdire şayandır. Ayrıca bu tekniğin işe yaradığı da ortadadır. Marketin tasarımından reyonlarına, ürün diziliminden atmosferine kadar her şey sizin daha çok harcamanız için el birliğiyle çalışmaktadır. Bu nedenle eğer market alışverişinizi belli bir bütçeyle yapmanız gerekiyorsa, birazdan anlatacaklarıma kulak vermenizi öneririm.

Evinizin eksiklerini almak için bir koşu markete gidemezsiniz ve uzun soluklu bir koşu olacağından emin olabilirsiniz. Çünkü kumarhanelerde olduğu gibi süpermarketlerde de zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Pencere veya herhangi bir saat kavramının olmaması; üstelik birbirinden renkli ürünün olması nedeniyle saatlerinizi su gibi harcarsınız. O yüzden “bir koşu marketten alırım” diye kandırmayın, kandırılmayın.

Süpermarkete adımınızı attığınız an çıkmanız pek de kolay değildir. Çıkmak isteseniz bile size, çıkışa kadar eşlik edecek birbirinden cazip ürün vardır ve kendinizi tutamayacaksınız. Müzik, ışıklandırma, ürün tanıtım stantları gibi birçok şey de sizi içeride tutmakla görevlidir. İlginizi çekecek birbirinden marifetli ürünler, size para harcatmak için kendini gösterecektir.

Markete attığınız ilk adımda sizi parlak renkleriyle meyve – sebze reyonu karşılayacaktır. Hele bir de açsanız, kokuları ve renkleri ile tüm albenilerini sunacaklardır. Ardından kokusunu aldığınız diğer reyon fırın olacaktır. Dumanı tüten ekmek çeşitlerini ve mis gibi kokan kurabiyeleri göreceksiniz. Bu iki alanı birbirine bağlayan noktada ise muhtemelen yolunuzu renklendiren çiçekleri göreceksiniz. Tüm bu giriş seremonisinin nedeni ise ortamı sağlıklı, doğal ve taze algılamanız içindir.

Meyve – sebze reyonuyla ilgili bilmeniz gereken bir diğer nokta ise ürünleri en iyi şekilde görmeniz için tasarlanan ışık ve sulama makineleridir. Ürünlerin rengini daha da canlı gösterecek ışıklar ve dalından yeni koparılmış hissi yaratan çiğ taneleri için otomatik su sıkan makineler. Tüm bunlar ürünleri daha albenili gösterir ve tam bir aldatmacadır. Aynı zamanda ürünlerin normalden daha hızlı bozulmasına neden olur.

Süpermarketlerde daha fazla para harcamanıza neden olan bir diğer konu, içeride mümkün oldukça çok vakit geçirmeniz ve dolanmanızdır. Girişte sizi karşılayan fırın ve manav reyonu ile başınız döndükten sonra, hemen her alışveriş listesinde yer alabilecek süt ürünleri, girişe oldukça uzak bir reyonda bulunur. Bu reyona ulaşmak için geçtiğiniz ürünlerse, bir kere aklınıza tüm cazibesiyle girmiştir. Bu yüzden de en popüler ürünler, süpermarketlerin orta kısmında yer alıyor. En kararlı müşteriler bile bu kısma geldiğinde mutlaka bir göz atıyor. Hatta özellikle erkeklerin doğrudan ihtiyacı olan ürüne gittikten sonra aynı yoldan geri dönüp bu popüler ürünlere geldiği biliniyor. Buna da bumerang etkisi adı veriliyor.

Rafların dizilimi ise ayrı bir psikolojik tuzaktır. En pahalı ürünleri tam göz hizanızda görürken, alternatif ve nitekim daha uygun fiyatlı ürünleri, alt raflarda buluyorsunuz. Almak için de eğilmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çocukların ilgisini çekecek ürünler de tam onların göz hizasına göre yapılıyor ve biliyorsunuz ki; almadığınız zaman sizi markette zor durumda bırakacaklar. Ürünlerin ambalajları ise çocuğunuzun dikkatini çekmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Bilmeniz gerekiyor ki; şirketler markette ürünlerinin tam dikkat çekecekleri yerlere konumlandırılması için büyük paralar ödüyorlar. İçgüdüsel olarak satın alma yapılan sıcak noktalar belirleniyor ve şirketler ürünlerini tam da buralarda görmek istiyor. Yapılan araştırmalara göre reyonun en ucundaki ürünler diğer yerlerde bulunan ürünlere göre 8 kat daha hızlı satılıyor. Bu da sizin reyonların uç noktalarına odaklandığınızı ortaya koyuyor.

Gelelim alışveriş arabalarına! 1937 yılında Sylvan Goldman tarafından icat edilen alışveriş arabaları, zaten daha fazla para harcamanız için tasarlandı. Arabaların boyutları günümüzde büyüdü; amaçları ise aynı kaldı. Yapılan araştırmalar, market arabalarının boyutu büyüdüğü zaman müşteriler, % 40 oranında daha fazla ürün alıyorlar.

Sanırım fonda dikkatinizi çekecek ve eşlik edeceğiniz şarkıları çalmayan bir market de görmemişsinizdir. Müzik ve müşteriler ile ilgili 1982 yılında yapılan oldukça ünlü bir araştırma bulunuyor. Bu araştırmaya göre müzik çalan süpermarketlerde, insanlar alışverişe % 34 daha fazla zaman ayırıyor ve satışlar da buna eşdeğer bir şekilde artış gösteriyor.

Marketlerde ne kadar uzun zaman geçirirseniz, o kadar çok ürün görürsünüz ve satın almak istersiniz. Adeta hipnotize olmuş gibi kendinizi bir reyondan diğerine geçerken bulursunuz. Zaten normal bir markette bile ortalama 44 bin ürün oluyor ve daha fazla çeşit ürün seçeneğiniz oluyor. Seçeneklerin çok olması da, aşırı bilgi yüklemesine neden oluyor. Beyin taraması yapılarak gerçekleştirilen bir araştırmada, yüksek karar verme talebi insanlara fazla geliyor ve bu nedenle mantıklı karar verme mekanizması devre dışı kalarak duygusal bir alışverişe başlıyorsunuz. Sonucunda ise tepesine kadar dolmuş bir market arabasıyla alışverişinizi sonlandırıyorsunuz. Peki, market arabasındaki her ürün, ihtiyacınız olan ürünler mi? Elbette değil, çünkü bir market arabasında asla almayı düşünmediğiniz % 50’ye yakın ürün oluyor.

Süpermarketlerin bu tuzaklarına düşmemek için sizlerle paylaştığımız bu bilgileri aklınızdan çıkarmayın. Alışverişe çıkmadan önce mutlaka liste yapın ve bu listeye bağlı kalmak için yanınıza ürünlere yetecek kadar para alın. Market alışverişinizi dar bir zamana sıkıştırın ve böylece fazla oyalanmayın. Sık sık alışverişe gitmek yerine 15 gün veya ayda 1 alışverişe çıkın. Son olarak karnınız tokken alışveriş yapın.

Kaynak: http://paratic.com/neden-supermarketlerde-daha-cok-para-harciyoruz/

16 Yanıt

Yanıtla

Favorilere Ekle

2

A

ameTr · Motosiklet Dünyası altına konu açtı. 9 yıl

Dünyanın En Pahalı Motosikletleri

Evet, motosikletler! Kimilerine göre yeryüzünde kendinizi tamamen özgür hissedebileceğiniz tek tutku. Genellikle 250 cc’ye yakın motosikletlerle ilk sürüş deneyiminizi yaşarsınız. Zamanla bu güç, içinizdeki zehri bastırmaya yetmez ve daha güçlü bir motosiklete sahip olmak istersiniz. Belirli cc’den sonra, sürüş deneyiminde hissettiğiniz tek şey adrenalin olur. Çünkü gazı köklediğinizde, 3 şeritli bir yol bile artık sizin için özgürlüğe giden daracık bir tünel oluverir.

Motosiklet tutkunları şimdilerde eskiye göre biraz daha şanslı. Çünkü her türlü zevk ve bütçeye göre bir motosiklet markası, modeli bulabilmeniz mümkün. Ama şu durumu da unutmamak lazım; zamanla içinizdeki zehri dizginleyecek motosikletler, yüksek performans sergileyen modeller oluyor. Bu modellere sahip markalarsa, pahalı fiyat etiketleriyle biliniyor. Bugün sizlerle, bir motosiklet tutkununun sahip olmak isteyeceği 13 farklı modele göz atacağız. Tabi ki hatırlatmakta fayda var, onlar dünyanın en pahalı zehirleri!

İşte karşınızda şimdiye kadar üretilen en pahalı motosikletler:

13- TRON Light Cycle

77.000 Dolar

1982 ve 2010 yapımı Tron Efsanesi filmdeki çağ ötesi bir tasarıma sahip olan motosikleti hatırlıyorsunuz değil mi? Farklı tasarımıyla ön plana çıkan bu sıradışı araç, Andrews Family adındaki bir aile şirketi tarafından 77.000 dolara satıldı. Lityum batarya temelli bir elektrik motoru ile bilgisayar destekli egzoz sistemine sahip olan motosiklette, hidrolik fren sistemi kullanılmış. Sonuçta bu teknoloji harikasına, pek çok motosiklet tutkununun hayran olduğu kesin.

12- Icon Sheene

172.000 Dolar

Dünya şampiyonu olan Barry Sheene’nin inanılmaz bir motosiklet yarışçısı olduğunu biliyoruz. Icon Sheene olarak adlandırılan motosiklet, bu efsanevi ismin şerefine tasarlanmış. 172.000 dolar olan fiyatı ve tasarımıyla gerçekten olağanüstü olan Icon Sheene’den yalnızca 52 adet üretilmiş. Peki, neden mi 52 tane? Çünkü bu motosikletlerin üzerine 52 iskambil kağıdı deseni, birer numara niteliğinde el işçiliğiyle yapılmış.
Suzuki imzası taşıyan 1.400 cc motora sahip olan araç, 250 beygir güç üretebiliyor. Piyasaya sunulduğunda, üretilmiş en güçlü motosiklet olarak ün kazanan Icon Sheene’nin fiyatı ise 172.000 dolar olarak biliniyor.

11- MTT Turbine Streetfighter

175.000 Dolar

MTT (Marine Turbine Technologies) tarafından 2010 yılında piyasaya sunulan Turbine Superbike, Y2K Turbine Superbike olarak da bilinmektedir. Rolls-Royce tarafından tasarlanan bu motor, Allison Model 250-C18 turboşaft motoruyla saatte 320 km hız yapabiliyor. Ek olarak, diğer jet yakıt bazlı motorların aksine Turbine Superbike hem dizel hem de kerosen ile çalışabiliyor. Oldukça etkileyici olan bu motosikletlerin üretimi 2005 yılında durdurulmuş olsa da daha gelişmiş hali piyasaya sunulmuştur.

Streetfighter olarak adlandırılan bu yeni model, 420 beygir güç üretebiliyor ve saatte 320 kilometre hızla yol alabiliyor. 175.000 dolar değerinde olan bu motosikletler, beklendiği kadar başarılı olamasa da yine de şimdiye kadar üretilen en hızlı ve en güçlü motosikletlerden biri olarak gösterilmektedir.

10- Ducati Testa Stretta NCR Macchia Nera Consept

225.000 Dolar

Listemizin en iyi görünüme sahip olan motosikletlerinden biri de hiç şüphesiz bu İtalyan harikası! 2012 yılında Ducati tarafından konsept olarak tasarlanan 1000 cc’lik Macchia Nera 185 beygir güç üretebiliyor. Titanyum ve alüminyum alaşım kullanılarak tasarlanmış araç, bu özelliği sayesinde 135 kg ağırlığa sahip. Altı ileri şanzıman ile silindir başına dört valf olan bu şık motosiklete sahip olmak istiyorsanız, 225.000 doları gözden çıkarmanız gerektiğini önceden söyleyelim.

9- Ducati Desmosedici D16RR

232.000 Dolar

Saatte 320 km hız yapabilen Ducati tasarımı Desmosedici D16RR, trafiğe çıkabilir bir motosiklet olarak karşımıza çıkıyor. İlk defa 2006 yılında yapılan MotoGP etkinliğinde izleyici karşısına çıkartılan Desmosedici D16RR, saatte 160 km hıza sadece 5.53 saniyede erişebiliyor. Karbon fiber gövde ve birinci sınıf tekerleklere sahip olan motosiklet, bu sayede hızlı bir şekilde ivme kazanabiliyor. Bu İtalyan tasarımının fiyatı 232.000 dolar olarak belirtiliyor.

Dünyanın önde gelen motosiklet markalarından Ducati, şüphesiz tüm motor hayranlarının sahip olmak isteyeceği markalardan birisidir. Özellikle firmanın yeni tasarladığı modeller göz dolduruyor. Bu modellerden birisine Titanyumun Ducati ile Uyumu “Diavel Titanium” isimli yazımızdan göz atabilirsiniz.

8- Ecosse Titanium Serisi FE Ti XX

300.000 Dolar

Eski bir yarışçı olan Donald Atchison tarafından kurulan Ecosse isimli şirket, özel tasarım ve lüks motosikletleri ile ün kazanmıştır. Şirketin ürettiği en ayrıcalıklı motosikletlerden biri olan araç da Heretic serisinin son modeli FE Ti XX olarak bilinmektedir. Tam 300.000 dolar değerinde olan bu şaheser niteliğindeki motosiklet, tamamen titanyum alaşım kullanılarak tasarlanmış. Buna ek olarak, 2.4 litrelik motora sahip olan FE Ti XX, 225 beygir güce sahip. Şık tasarımı ve son teknoloji ürünü donanımlarıyla dikkat çeken motosikletin fiyatı ise tam 300.000 dolar olarak biliniyor.

7- Dodge Tomahawk V10 Superbike

550.000 Dolar

Fütürist tasarımı ile ön plana çıkan bir diğer motosiklette, Dodge tarafından piyasaya sunulan Tomahawk V10 Superbike. 2003’te Detroit’te yapılan Kuzey Amerika Uluslararası Otomobil Fuarı’nda ilk kez seyirci karşısına çıkartılan bu çağ ötesi araç, 550.000 dolarlık fiyatıyla tanıtılmış. Ancak Dodge daha sonra fiyatın yanlış açıklandığını söyleyerek, motosikletin 700.000 dolar değerinde olduğunu belirtmiş.

Fiyatı medyayla kesin olarak paylaşılmayan ve 8.3 litrelik V10 motoruyla dikkat çeken bu yol canavarı, saatte yaklaşık 400 km hız yapabiliyor. Ayrıca 0-100 kilometre hıza sadece 2.5 saniyede ulaşıyor. Ancak üzülerek söylemeliyim ki bu motosikleti yollarda özgürce kullanamayacaksınız. Çünkü Tomahawk, trafiğe çıkabilir bir araç olarak tasarlanmamış.

6- Harley Davidson Cosmic Starship

1.5 Milyon Dolar

Jack Armstrong tarafından renklendirilen bu Harley Davidson tasarımı ise 1.5 milyon dolarlık bir sanat eseri. Çünkü Armstrong’un sanat çalışmalarının fiyatı 300.000 dolar ila 3 milyon dolar arasında değişiyor. Yani bu efsanevi Amerikan tasarımını satın aldığınızda hem bir sanat eserine hem de etkileyici bir motosiklete sahip oluyorsunuz. 2010 yılının Ocak ayında örtüsü kaldırılan bu etkileyici tasarımda göze çarpan özellikler, motosiklette kullanılan turuncu ile kırmızı tonlardaki Armstrong çalışmaları. Sonuçta böyle bir Harley Davidson’a sahip olmak için, yapmanız gereken tek şey 1.5 milyon dolarlık faturayı ödemek!

Motosiklet deyince akla gelen ilk markadır Harley. Aslında ona sadece iki tekerlekli bir taşıt olarak bakmak, markaya yapılacak en büyük saygısızlıktır. Peki, yılların efsane markası hakkında siz ne kadar bilgiye sahipsiniz? Harley Davidson Hakkında Öğrenmeniz Gereken 15 İlginç Bilgi isimli yazımızdan ikon olmuş marka hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

5- Yamaha BMS

3 Milyon Dolar

Motosiklet üreticileri arasındaki en büyük isimlerden biri de hiç şüphesiz Yamaha. 3 milyon dolar değerinde olan motosiklete baktığımızda ilk göze çarpan, aracın adeta bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi görünen sıradışı tasarımı oluyor. Ek olarak, 24 ayar altınla kaplanan Yamaha BMS’nin tek kişilik kırmızı kadife koltuğu da oldukça dikkat çekici. Sanat ve mühendisliğin bir araya geldiği bu motosiklette 1.700 cc’lik v-twin motor kullanılmış. Sonuçta, Yamaha’nın 2013 yılında piyasaya sunduğu bu göz alıcı tasarım, teknoloji ve motosiklet tutkunlarını “keşke benim olsa” dedirtecek kriterlere sahip.

Yamaha, her sene piyasaya sürdüğü yeni tasarımlarıyla büyük ilgi topluyor. Bunlardan birisi de kişiye özel dizayn edilebilen modelleri. Bu motosikleti merak ettiyseniz Yeni Yamaha XSR700 isimli yazımızdan gerekli bilgiyi edinebilirsiniz.

4- Hildebrand&Wolfmuller

3.5 Milyon Dolar

1894 ile 1897 yılları arasında faal olan Alman firma Hildebrand&Wolfmüller, seri motosiklet üretimi yapan ilk firma olmayı başardı. Ancak 1. Dünya Savaşı sonrasında, 1919 yılında kapanmıştır. Bununla birlikte, 3.5 milyon dolar değerinde olan bu Hildebrand&Wolfmüller motosikleti yalnızca 45 km hız yapabilse de 110 yıllık tarihi ile motosiklet hayranları için eşsiz bir değer. Sonuçta, 110 yıl önce üretilen 2000 motosikletten günümüze kadar gelen az sayıdaki Hildebrand&Wolfmüller motosikletlerini siz de görmek istersiniz. Bunun için; Almanya, Londra, Endonezya’da bulunan müzelerden birini ziyaret etmeniz gerekecek.

3- Ecosse Spirit

3.6 Milyon Dolar

İngiltere ve Amerika’nın önde gelen mühendisleri tarafından tasarlanan motosiklet, saatte 370 km hız yapabiliyor. Formula 1 otomobillerinde kullanılan teknolojiyle tasarlanan Ecosse Spirit’in ağırlığı da 120 kg olarak belirtiliyor. Yalnızca 10 adet üretilen bu ayrıcalıklı motosiklet; tasarımından aerodinamik yapısına, elektronik aksamından diğer tüm özelliklerine kadar çağ ötesi bir tasarıma örnek teşkil ediyor. Fiyatı ise “birazcık” pahalı. Ne kadar mı? Sadece 3.6 milyon dolar…

2- 1949 E90 AJS Porcupine

7 Milyon Dolar

Üretilmiş en efsanevi motosikletlerden biri de 1949 E90 AJS Porcupine. 1949 yılında sürücüsü Les Graham’a dünya şampiyonluğu getiren bu olağanüstü tasarım; 2 silindirli, 500 cc’lik bir motora sahip. E90 AJS Porcupine’nin bir diğer özelliği de bu güçlü motosiklette supercharger kullanılmamış olması. Çünkü 1946 yılında supercharger kullanımı yasaklanmıştı.

AJS motosikletlerinin tasarımı birkaç sene sonra değişmiş, bu yüzden de 1949 serisi ayrıcalıklı motosikletlerden biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca 5 sene sonra üretilen E95 modellerinin, E90 kadar performans gösteremediğini de söyleyebiliriz. Nihai olarak, bu ünlü motosikletin değerinin 7 milyon dolar olarak belirtildiğini, bilgilerimize ekleyelim.

1- Neiman Marcus Limited Edition Fighter

11 Milyon Dolar

Perakende mağazaları ile tanınan Neiman Marcus ismini motosikletlerle bağdaştırmak biraz zor olsa da listemizin bir numarasında yer alan Limited Edition Fighter sayesinde bu duruma inanmak kaçınılmaz oluyor. Çünkü akıllara durgunluk verecek niteliklere sahip olan motosiklet, tüm ihtişamı ve gerçekliğiyle karşımıza çıkıyor. Alüminyum, titanyum ve karbon fiber alaşımdan üretilen bu etkileyici motosiklete baktığımızda, iki tekerlekli yol canavarı için özel bir fren sistemine yer verildiğini görüyoruz.

Yalnızca 45 adet üretilen Limited Edition Fighter’in maksimum hızı ise 305 km/h olarak belirtiliyor. Peki, bu şık motosikletin fiyatı ne kadar dersiniz? Piyasaya sürüldüğünde 110.000 dolarlık bir başlangıç fiyatına sahipti. Ancak yapılan bir açık artırmada 11 milyon dolara yeni alıcısının olan Limited Edition Fighter, sonuç olarak dudak uçuklatacak fiyatıyla dünyanın en pahalı motosikleti olma unvanını kazandı.

Bu listeyi inceleyen motosiklet tutkunlarının, yukarıdaki hangi motor ya da motorlar için “keşke benim olsa” dediğini merak ediyorum doğrusu. Ne dersiniz, bir seçeneğiniz olsa hangisiyle üzerinde dans etmek isterdiniz? Benim kararım kesinlikle Harley Davidson’un Cosmic Starship’inden yana olurdu. Peki, ya sizin?

Paratic.com

5 Yanıt

Yanıtla

Favorilere Ekle

0

A