Şimdi Ara

Reenkarnasyon (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
62
Cevap
0
Favori
2.242
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: yüzüncü ad


    quote:


    Speed-Step

    Eğer tekrar var olma başka bedende dünyaya gelme gerçek olsaydı iyilik yapmak aptallık olurdu. Zira bu inanışa göre çalanda dirilecek başka bedende diğerinin canını malını gözeten de.


    bence bu doğru deil. neden birincisi bir iyilik bir amaç güdülerek yapılmışsa o ne kadar iyilik olabilir. karşılığında çıkar-yarar beklediğimiz şey iyilik midir.? ben iyilik yaptım Allah ta bana iyilik yapsın demek bir alışveriş olmuyormu. Benim yaptığım iyiliğin karşılığı Cennet olsun böyle birşey düşünülebilirmi. bu samimi bir davranışmı??
    ikincisi böyle bir düşünce inanmayan insanlar kötüdür gibi birşey doğuyor. adam inanmadığı için kötümü olmak zorunda. hem inanmıyor hem iyi enayimi oldu bu şimdi.

    iyilik veya kötülük içten gelen birşeydir. birileri yapar birileri yapmaz. ne iyilik yapan inandığı için yapar. ne de kötülük yapan inanmadığı için yapar.


    İyilik ve kötülük derecelendirilebilir. Şahsen orucu inandığım için tutuyorum, inammasam tutmam hiç zorluk çekmem. Kendimi bir çok şeyden cehennem inancı yüzünden alı koyuyorum. İnsanların yeniden dirildikleri bir ortamda buna sonuna kadar inanan bir insan hayatı en çekilmez bulduğu yerde neden atmasınki kendini yüksek bir yerden aşağıya? Ne alı koyar? Nede olsa dirilecek başka bir hayatta burası zorsa diğer tarafta kral olacak belki.

    Genel için belki geçerli değildir fakat bir güçten ve adaletten korkmayan insanlar kötülüğe meğilli olurlar. Kötülük derken illa bir başkasının malını çalmasına gerek yok bir insanın. Kendi bedenine vereceği içki sigara gibi zararlar, ruhuna küfür ederek vereceği zarar veya ters hareketlerde kötülük olarak nitelendirilebilirler. Yeniden doğuş, yeniden diriliş gibi konular genelde hak dinlere alternatif olarak oluşturulan inançlarda savunulurlar. Çünkü bu inanç benim düşüncem insanları cehennemden koruyarak kısa yoldan cennet bileti vermektedir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: arbiter

    quote:

    yani şuan ruhun görevi kalmadı..daha doğrusu sizin de anlattığınız gibi canlı kalmanın tıbbi kıstasları yazıldığında ruhu yerleştirecek yer dahi bulamıyorsunuz!

    islamın illa ruhu yerleştirme bir yere iliştirme gibi bir derdi yoktur ki.
    kaldı ki herşey sebep sonuç ilişkisi ile birbirine bağlantılı yaratılmıştır islam herşeyi açık açık bildirse idi zaten sınavın bir anlamı kalmaz idi belli açıklar bırakılmıştır ki insanın gönlündeki meyil netarafa ise otarafa kayar kimine din çocukça bir masal gibi gelir kimi ise bunu düşünenlere çocuk ve nasipsiz gözü ile bakar
    ruhu ille biryere yerleştirmek mantıksız çünki tanımı net bilinmiyor neyden yapılmış nasıldır vs bu ALLAH'ın nasıl bilmiyor ve herhangi bir şekle ve mekana sığdıramıyorsak öyle birşey .
    esa olay dış dünya ile bağlantıdır bağlantıda ana unsur gözler dir göz görür beyne iletilir burda kodlanır ve gerekli beyin bölgesinde şekil oluşur buişleyişin tümü beyinde halledilir ama gerçekte de gördüğümüz kırmızı gül kırmızı renkte midir veya şekli yapısı dokusunu hissettiğimiz gibi midir duyular ile iletilen bilgilerin doğruluğu neye göredir kısacası dış dünya ile ilişkimizi sağlayan organlar neye göre bize bilgileri aktarır bu standard bilgilerin yerleşimi şekillenmesi boyutlandırılması ihtiyaç dahilindemi gerçekten neden tek renk değil neden tek doku da değil.
    şöyle düşünelim birde . bir üreme bandı olsun matrix deki gibi tek fark her bandda tek embriyo değil de 2 embriyo veya çoğul olsun ışık ısı ve hertürlü ortam bilgisi standart olsun üreme koşulları kısaca 2 ve daha çok embriyo için detamamen aynı olsun aynı zamanda oluşsunlar bunlar dünyaya geldiklerinde düşünce yapıları bir mi olacak sevgiden tutun fiziksel istekleri aynımı olacak sizce?
    bu farklılığı oluşturan süreç nedir ?


    evet iki embriyo uluşup dünyaya geldiklerinde düşünce yapıları olmaz zaten.ikisi de aynı saflıkta birer bebek olur.sonra zaman geçtikçe ailesi ve çevresinden gördüklerini yorumlamaya başlar ve kendilerine göre kişilik denen yapıyı kurarlar.bu insanlar elbet te aynı olmaz.iki kardeş bile aynı olamaz.çünkü ikisinin arkadaşları farklıdır,konuştuğu insanlar farklıdır.
    ne olursa olsun karşılaştıkları olayları yorumlamaları farklıdır.ama bunu yapan yine beyindir.bu olaylar ruh vardır anlamına gelmiyor.

    ikincisi de yüce bir tanrının imtihan etmek için canlı yaratması bana hiç mantıklı gelmiyor.yüce bir tanrı kalkacak aciz kullar yaratacak sonra peşlerine onu kandırmak için şeytan takacak sonra da bakalım hangisi saf çıkacak diye oturup izleyecek.bu bana çok mantıksız geliyor.




  • koşulların ilerleyiş tutarlılığını uzatabilirsin mesela 20 yaşına kadar uzat uzatabilirsen yine aynı olacakmı acaba?

    Yüce yaratıcı kendisinin bilinmesini sevilmesini istemiş olamaz mı bana da senin yaklaşımın çok düz bir mantık olarak geliyor.
    düşün sen insansın ve belli yaratılış kısıtlamaları ile dünyadasın mantığından tut yaşayış biçimi fiziki koşullar ve bu koşullar çerçevesinde ancak bazı gerçeklere ulaşabileceksin mantığının çok üzerindeki konular sana anlamsız imkansız gelecek işte sınav da burda ortaya çıkıyor zaten mahiyeti de bu, benim mantığım bu düzenin oluşumunun ilerleyişinin düz, manasız, amaçsız olamıyacağı bir çerçeveye oturtarak bakmayı öngörüyor bu da beni büyük bir yaratıcı ve kuşatıcı gücün varlığına uşlaştırıyor .
  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17


    quote:

    Orjinalden alıntı: onlyone

    arada benimde kafamı kurcalıyo bu şey ama fazla umursamıyorum...
    Kuranı kerim yok diyor ozamn yok...düşünmeye , kurcalamaya, saçmalamaya gerek de yok....


    arkadasim herhangi bir dusunceye sirf kuranda var diye uzerinde hic dusunmeden inanmak sencede isin kolayina kacmak degil mi? kuranin her kelimesinin dogruluguna inaniyorum yanlis anlama ama beynimizi sus olsun diye tasimiyoruz di mi?

    dediğin tamamen doğru...
    ama islamiyetin yasakladığı veya emrettiği bir şeyi kabul etmekte 2 yol vardır: ya önce kabul eder sonra faziletini kavrarsın, yada önce araştırır sonra araştırdıkça güzelliğini farkeder kabul edersin...ama 2. seçenek herkesin yapacağı kişinin iradesinden çok Kuranı kerimin mükemmelliğinin ön planda olduğu bir durumdur.ilk durumda ise kişinin Allah inançının ne kadar kuvvetli olduğunu görürürz....vede bu genellikle evliyalarda büyük alimlerde görülen ortak bir özelliktir...bende onları örnek alıyorum.bu durum beynimi çalıştırmama engel teşkil etmiyor...umarım anlatabilmişimdir...
    saygılarımla




  • quote:


    ne olursa olsun karşılaştıkları olayları yorumlamaları farklıdır.ama bunu yapan yine beyindir.bu olaylar ruh vardır anlamına gelmiyor.

    ikincisi de yüce bir tanrının imtihan etmek için canlı yaratması bana hiç mantıklı gelmiyor.yüce bir tanrı kalkacak aciz kullar yaratacak sonra peşlerine onu kandırmak için şeytan takacak sonra da bakalım hangisi saf çıkacak diye oturup izleyecek.bu bana çok mantıksız geliyor.



    ruhun bedene özelliklede beyine bedende olduğu müddetçe tahakküm etmesinin neresi garip? ruh olmadan insanlardaki değişik karakterleri, duyguları nasıl açıklayacağız? sadece ve sadece elektrokimyasal tepkimelerle mi? buna inanmak ruhun varlığına inanmaktan daha zor.

    şu alttaki paragraf tartışılması gereken bir konu. olay eğer yukarıda yazdığı gibi olsaydı, "biz bunları oyun eğlence olsun diye yaratmadık" hitabına ters düşerdi. öyle ya, düşün şimdi Allah "dur birilerini yaratayım arkalarına da bir şeytan takayım, akıllı davranmayanı bir güzel kızartayım" diyecek ve cümle alemi yaratacak öyle mi? buna inanmak bunu düşünmek bile başlıbaşına kişiye zarar. böyle bir şey oyun ve eğlence olur. ama "oyun eğlence olsun diye yaratmadık" diye belirtiyor.

    peki neden yaratmış? vakti gelince orada sorarsın neden yarattığını ama şu yukarıdaki tarz söylemler yanlış söylemler. Allah eğlence aramaz kendisine. bu dünya ve içerisindekiler bir gereksinim bir hikmet üzere yaratılmıştır. ruhların bir mazisi geçmişi var. ruhlar, insan annesinden doğarken yaratılmıyor. eğer öyle olsaydı yukarıdaki "zanna" uyardı ama öyle değil. hepimiz asli alemimizden dünyaya geliyoruz ve tekrar dönüyoruz. dönmekle dünya defterini de kapatıyoruz. reenkarnasyon da burada söz konusu değil, geriye tekrar dönüş mümkün değil.

    dünyanın yaratılmasına, insanların daha doğrusu ruhların neden yaratılıp imtihan dünyasına gönderildiğine, şeytanın neden var olduğuna ve hatta asi olmasını müteakip neden yok edilmeyerek mühlet verildiğine ve insanlara musallat olabilmesine kafayı takmak, yeni şeyler değil. insanlar bunlara çok eskiden beri kafayı takıyorlardı. "Allah neden yarattı ki? madem herşeyi biliyordu dünyaya göndereceklerinin dünyada ne yapacaklarını bilmiyormuydu da gönderdi" diyenler her zaman olmuştur.

    dünyanın yaratılması ve ruhların gönderilmesi ilahi adaletin ve Allah'ın merhametinin gazabından fazla olmasının tezahürlerinden biridir. adam kafayı cehenneme takıyor "neden yarattığını kızartıyor" diyor. o zaman soralım bu tarz arkadaşlara, cümle zalim, katil, ırz düşmanı, ırzına geçerek çocuk öldüren katiller de orada inanıp iyi işler yapanlarla aynı kefeye konsun öyle mi olsun? öyle şey yok. öyle şey, adaletin hiç bir yerinde yok. kafayı doğru dürüst şeylere takmayıp ta böylesine ipe sapa gelmez şeylere takan arkadaşlara bir sözüm olacak;
    Allah herkese yaptığının karşılığını verir kimseye zulmetmez. Allah kimseyi kızartmaz insanlar kendi kendilerini kızartırlar. o halde bu tarz insanlara ceza veren adalet sistemini, hapihaneleri neden eleştirmiyorsunuz? verilmesin bunlara ceza, hapsede atılmasınlar ellerini kollarını sallayarak gezsinler. o olmaz, ama Allah hesap sorsa o da olmaz. ne olacaktı peki?

    Allah, diğer insanların kanlarına giren zalimlere ve çocuk katillerine "ben bir tanrıyım, seninle uğraşmam sen aciz bir kulsun, yaptınsa yaptın, acizliğinden yaptın, büyüklük bende kalsın ne halin varsa gör hadi" mi diyecekti? ne biçim düşünce tarzı bunlar anlayabilmiş değilim...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4


    quote:


    ne olursa olsun karşılaştıkları olayları yorumlamaları farklıdır.ama bunu yapan yine beyindir.bu olaylar ruh vardır anlamına gelmiyor.

    ikincisi de yüce bir tanrının imtihan etmek için canlı yaratması bana hiç mantıklı gelmiyor.yüce bir tanrı kalkacak aciz kullar yaratacak sonra peşlerine onu kandırmak için şeytan takacak sonra da bakalım hangisi saf çıkacak diye oturup izleyecek.bu bana çok mantıksız geliyor.



    ruhun bedene özelliklede beyine bedende olduğu müddetçe tahakküm etmesinin neresi garip? ruh olmadan insanlardaki değişik karakterleri, duyguları nasıl açıklayacağız? sadece ve sadece elektrokimyasal tepkimelerle mi? buna inanmak ruhun varlığına inanmaktan daha zor.

    şu alttaki paragraf tartışılması gereken bir konu. olay eğer yukarıda yazdığı gibi olsaydı, "biz bunları oyun eğlence olsun diye yaratmadık" hitabına ters düşerdi. öyle ya, düşün şimdi Allah "dur birilerini yaratayım arkalarına da bir şeytan takayım, akıllı davranmayanı bir güzel kızartayım" diyecek ve cümle alemi yaratacak öyle mi? buna inanmak bunu düşünmek bile başlıbaşına kişiye zarar. böyle bir şey oyun ve eğlence olur. ama "oyun eğlence olsun diye yaratmadık" diye belirtiyor.

    peki neden yaratmış? vakti gelince orada sorarsın neden yarattığını ama şu yukarıdaki tarz söylemler yanlış söylemler. Allah eğlence aramaz kendisine. bu dünya ve içerisindekiler bir gereksinim bir hikmet üzere yaratılmıştır. ruhların bir mazisi geçmişi var. ruhlar, insan annesinden doğarken yaratılmıyor. eğer öyle olsaydı yukarıdaki "zanna" uyardı ama öyle değil. hepimiz asli alemimizden dünyaya geliyoruz ve tekrar dönüyoruz. dönmekle dünya defterini de kapatıyoruz. reenkarnasyon da burada söz konusu değil, geriye tekrar dönüş mümkün değil.

    dünyanın yaratılmasına, insanların daha doğrusu ruhların neden yaratılıp imtihan dünyasına gönderildiğine, şeytanın neden var olduğuna ve hatta asi olmasını müteakip neden yok edilmeyerek mühlet verildiğine ve insanlara musallat olabilmesine kafayı takmak, yeni şeyler değil. insanlar bunlara çok eskiden beri kafayı takıyorlardı. "Allah neden yarattı ki? madem herşeyi biliyordu dünyaya göndereceklerinin dünyada ne yapacaklarını bilmiyormuydu da gönderdi" diyenler her zaman olmuştur.

    dünyanın yaratılması ve ruhların gönderilmesi ilahi adaletin ve Allah'ın merhametinin gazabından fazla olmasının tezahürlerinden biridir. adam kafayı cehenneme takıyor "neden yarattığını kızartıyor" diyor. o zaman soralım bu tarz arkadaşlara, cümle zalim, katil, ırz düşmanı, ırzına geçerek çocuk öldüren katiller de orada inanıp iyi işler yapanlarla aynı kefeye konsun öyle mi olsun? öyle şey yok. öyle şey, adaletin hiç bir yerinde yok. kafayı doğru dürüst şeylere takmayıp ta böylesine ipe sapa gelmez şeylere takan arkadaşlara bir sözüm olacak;
    Allah herkese yaptığının karşılığını verir kimseye zulmetmez. Allah kimseyi kızartmaz insanlar kendi kendilerini kızartırlar. o halde bu tarz insanlara ceza veren adalet sistemini, hapihaneleri neden eleştirmiyorsunuz? verilmesin bunlara ceza, hapsede atılmasınlar ellerini kollarını sallayarak gezsinler. o olmaz, ama Allah hesap sorsa o da olmaz. ne olacaktı peki?

    Allah, diğer insanların kanlarına giren zalimlere ve çocuk katillerine "ben bir tanrıyım, seninle uğraşmam sen aciz bir kulsun, yaptınsa yaptın, acizliğinden yaptın, büyüklük bende kalsın ne halin varsa gör hadi" mi diyecekti? ne biçim düşünce tarzı bunlar anlayabilmiş değilim...



    evet ruh var mı varsa nedir?,huy nedir,karakter nedir vb. buna benzer şeyleri felsefe yaparak da konuşabiliriz.belki de siz haklısınızdır bilmiyorum.ben sadece kendi yorumumu yaptım.

    ikincisi ise adalet vb. konularda yazdıklarınız gerçekten mantıklı şeyler.ben bunlara da mantıksız demiyorum.ama din olarak yollandığı idda edilen hükümler bu kadar saf,adil ak pak hükümler değil maalesef.
    ben onun için inanmıyorum.

    üstelik bir yaratıcı varsa belki kendince bir adalet te kurabilir bir şekilde bilemiyorum.ama şuanda din olarak inanılan hükümler bir yaratıcının yollayacağı kalitede değil maalesef.saymaya kalksam bir ton mantıksızlık ve çelişki sayarım ama bu sefer de siz bana dinime küfür etme diye çıkışırsınız.en iyisi boşver




  • quote:

    Orjinalden alıntı: nofrost
    şuanda din olarak inanılan hükümler bir yaratıcının yollayacağı kalitede değil maalesef.saymaya kalksam bir ton mantıksızlık ve çelişki sayarım ama bu sefer de siz bana dinime küfür etme diye çıkışırsınız.en iyisi boşver

    öyle birşey olmaz...saygı sınırlarını aşmadığın sürece inanmıyorsan bunu söyleyebilirsin biz de cvp veririzhem inş sen inanırsın hem forum istifade eder




  • arkdaşlar her zaman olduğu gibi bu konuda din tartışmasına döndü... ben sadece akıl yürütmeler, mantık ve felsefe içerisinde açıklanırsa işin içindede bilimsel bir kaç teori olursa; bu konuda aklına birşey takılan herkes bundan yararlanır diye düşünmüştüm...

    din bir tabu dur. sorgulanmaz bu böyledir der geçer din. sorgulamak anlamsızdır dinde. islam dini sorgulama açıktır der ama alakası yoktur. din için geçerli olan şey kabul etmekten ibarettir. islam dini için sorgulamaya açık olan şey hükümlerin mantık çerçevesinde haklı olduğunu göstermekten bir kalem öteye gitmez. burada bana hayır diyenlerin sesini duyar gibiyim ama gerçek budur.

    sorgulamalarda bazen gerçekten mantık kabul edilebilir düzeydedir ama bazende gerçekten çok komik olmaktadır. namaz neden kılınır gibi islamın temel direği bir eylem için yapılan açıklamalardan pekçoğu şu şekildedir. namaz kılan kötü alışkanlıklardan uzaklaşır, sürekli temiz olması gerektiği için sağlıklıdır, hergün bir nevi spor yapar, kireçlenme kemik erimesi gibi hastalıklardan uzak tutar, toplu yapılanları birlik bütünlüğü sağlar gibi gerçek ten komik açıklamalarla bunu mantık çerçevesine oturtmaya çalışanlar az değildir. namaz emredildiği için kılınır başka hiçbir gerekçesi yoktur. insanlar namaz kılar tek açıklaması var din kılın der. başka manalar yüklemek gülünç kaçar. yine oruç içinde benzer açıklamalar yapılır. iradeyi kuvvetlendirir, aç insanların duyguları paylaşılır, organlar yenilenir vs. biraz daha zorlasalar oruç emredildiği için degil bunun şu-şu faydaları olduğu için tutulur denecek....

    yukarıda saydıklarım gibi yararları bulunabilir ama bunlar sadece laf kalabalığı eder. o yüzden emirleri zorlamak dinimizi yozlaştırır.
    ben kuranın yada hadislerin hiçbiryerinde ; şunu yada bunu sorgulamayın dikkat edin dendiğini duymadım... hani ben duymadım ama var sa o zaman islam bilime açıktır kimse demesin çünkü bilim sorgulamaktan başlar.

    sorgulamanın kıstası varmıdır. şunu bunu sorgulayın merak edin ama bunun bu nu sorgulamayın merak etmeyin gibi. insanı diğer hayvanlardan üstün kılan merak duygusudur. bununda sınırı yoktur. herkes bişeyler merak edebilir. o zaman elimizde bir katalog bulundurup aklıma şöyle birşey geldi amanın bunu merak edebilirmiyim acaba şunu merak edersem günah mı olur gibi kontrol şansımız da olur.

    lüütfen konuyu dejenere etmeyin... bu konu için daha önce düşünmüş birkaç satır bişe okumuş olanlar bilgi-deneyimleri paylaşırsa forum amaca ulaşır. (yoksa forumun adını değiştirip "merak ettiklerinizi kuranı-kerimden ayetlerle cevaplıyoruz" koyalım mı) .




  • Konunun bilim içerisinde tartışılmazı çok zor zira "RUH" olayını bilimdan daha çok din ele alır. Konunun bu yöne doğru kaymasının beklenmesi gereken bir olay olduğunu düşünüyorum.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: yüzüncü ad



    lüütfen konuyu dejenere etmeyin... bu konu için daha önce düşünmüş birkaç satır bişe okumuş olanlar bilgi-deneyimleri paylaşırsa forum amaca ulaşır. (yoksa forumun adını değiştirip "merak ettiklerinizi kuranı-kerimden ayetlerle cevaplıyoruz" koyalım mı) .


    ne demek konuyu dejenere etmeyin. açtığın konu reenkarnasyon. zaten metafizik konu. reenkarnasyonun ve ruhun neyini bilimsel olarak tartışacaksın? forumun adının değiştirilip kültür ve bilim değil de bilim ve teknik yapılmasını da teklif et bari.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 21 Ekim 2006; 23:13:25 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    quote:

    Orjinalden alıntı: yüzüncü ad



    lüütfen konuyu dejenere etmeyin... bu konu için daha önce düşünmüş birkaç satır bişe okumuş olanlar bilgi-deneyimleri paylaşırsa forum amaca ulaşır. (yoksa forumun adını değiştirip "merak ettiklerinizi kuranı-kerimden ayetlerle cevaplıyoruz" koyalım mı) .


    ne demek konuyu dejenere etmeyin. açtığın konu reenkarnasyon. zaten metafizik konu. reenkarnasyonun ve ruhun neyini bilimsel olarak tartışacaksın? forumun adının değiştirilip kültür ve bilim değil de bilim ve teknik yapılmasını da teklif et bari.

    +1 bırakalım bu materyalist yaklaşımı...
    yaşam ve din içiçedir...




  • quote:


    --------------------------------------------------------------------------------

    quote:

    Orjinalden alıntı: yüzüncü ad



    lüütfen konuyu dejenere etmeyin... bu konu için daha önce düşünmüş birkaç satır bişe okumuş olanlar bilgi-deneyimleri paylaşırsa forum amaca ulaşır. (yoksa forumun adını değiştirip "merak ettiklerinizi kuranı-kerimden ayetlerle cevaplıyoruz" koyalım mı) .


    ne demek konuyu dejenere etmeyin. açtığın konu reenkarnasyon. zaten metafizik konu. reenkarnasyonun ve ruhun neyini bilimsel olarak tartışacaksın? forumun adının değiştirilip kültür ve bilim değil de bilim ve teknik yapılmasını da teklif et bari.


    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 21 Ekim 2006; 23:13:25 >




    bu şu demek bu konuyu google dan arattığımda böyle birşey olmadığı açık açık hadisle-ayet le anlatan bir dünya site buluyorum... tatmin olsaydım zaten böyle bir başlık açmazdım. verilen cevaplar ın kat kat fazlası orada mevcut zaten. parapiskoloji nin açık bir bilim olmadığının bende farkındayım. ama bunu tek açıklama yolu kuranı kerim olsaydı. parapiskoloji veya metafizik latince degil arapca kökenli bir kelime olurdu...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: yüzüncü ad



    bu şu demek bu konuyu google dan arattığımda böyle birşey olmadığı açık açık hadisle-ayet le anlatan bir dünya site buluyorum... tatmin olsaydım zaten böyle bir başlık açmazdım. verilen cevaplar ın kat kat fazlası orada mevcut zaten. parapiskoloji nin açık bir bilim olmadığının bende farkındayım. ama bunu tek açıklama yolu kuranı kerim olsaydı. parapiskoloji veya metafizik latince degil arapca kökenli bir kelime olurdu...


    bu başlıkta kimse ayet hadis koymamış. ben mi görmüyorum yoksa sen mi hayal görüyorsun? bir tek ben bir ayet yazmışım o da dünyanın yaratılış gerekçesiyle alakalı ve nofrost'a cevaben. seninle ve konunla alakası yok.

    ha, diyorsan ki "benim topiğimde kendi aranızda konuşmayın gidin başka topiklerde konuşun", forumda "topikler, topiği açanın malıdır ve topiklerde topik açanın isteği doğrultusunda mesaj yazılır" diye bir kural yok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 22 Ekim 2006; 2:18:11 >




  • İslamın dışında hiçbir menfaat yoktur.
    İslamın içinde hiçbir zarar yoktur ve olamaz.

    Bu desturla hareket ettiğimiz için kusura bakmayın her olayda İslamı merkeze alıp düşünüyoruz. Bu belki de size göre bizim kabahatimiz. Her olayda Allah rızasını arıyoruz .

    Konuyu açan arkadaş kızmasın da konu ile ilgili bir cümle yazayım.

    Reenkarnasyon ( tenasüh ) küfürdür.
  • Reenkarnasyon olması mümkün değildir. Somut bilimi öngörürsek zaten hücrelerim tamamı ile 7 yılda bir değişmektedir. Ben hangi maddenin hangi hücreleşmiş hali ile tekrar olacağım asla olamaz. Zaten ben dediğim şey nedir ki o bile daha izaha muhtaçken
  • Bu sadece felsefik ütopyalarda mevcuttur. Tamamiyle hayal ürünüdür. Gercek hayatta , dünyamizda böyle birsey yoktur
  • KURAN'DA REENKARNASYON YOKTUR, ÖLÜM VE DİRİLME BİR KEREDİR

    Reenkarnasyon hiçbir ilahi kaynağa dayanmayan batıl bir inançtır. Ancak sadece Hint dinlerinde değil, dünyanın her yerinde reenkarnasyona inanan, daha doğrusu reenkarnasyonun doğru olmasını isteyen insanlar bulunmaktadır. Bunun nedeni, dine inanmayan, ahiretin varlığını inkar eden, ölümden sonra yok olmaktan veya sonsuza kadar cehennemde kalmaktan korkan insanların, reenkarnasyonu, bu korkularını yenmek için bir çıkar yol olarak görmeleridir. Çünkü reenkarnasyon inancının temelinde de ölümden korkmamak gerektiği ve insanın yeniden doğuşlarla arzularına ulaşabileceği yönünde gerçek dışı bir telkin yatmaktadır.

    Oysa Kuran'da ölümün ve dirilişin bir kez olduğu bildirilmektedir. Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre sonsuza kadar cennette veya cehennemde kalmayı hak eder. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri Kuran'da çok açık olarak bildirilmektedir:

    Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler. (Enbiya Suresi, 95)

    Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Mü'minun Suresi, 99-100)

    Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır
    ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir...
    (Al-i İmran Suresi, 185)


    Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, insanların bir bölümü ölüm ile karşılaşınca, tekrar dirilme ümidi içinde olacaklardır. Ancak, kendilerine bunun kesinlikle mümkün olmadığı o an açıklanacaktır. Allah bir başka ayetinde insanların ölümü ve diriltilmesi ile ilgili şunları bildirir:

    Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi o diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)

    Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi, insan başlangıçta ölüdür, yani yaratılışının temeli başlangıçta, toprak, su, çamur gibi cansız maddelerden oluşmaktadır. Daha sonra Allah bu cansız yığına "bir düzen içinde şekil verip" diriltir. Bu dirilişten belli bir süre sonra insan, yaşamı sona erince tekrar öldürülür ve toprağa geri döner, çürüyüp-ufalanıp toz haline gelir. Bu da insanın ikinci defa ölü haline geçişidir. Geriye ise son kez diriltilmesi kalmıştır. Bu da ahiretteki dirilmesidir. Her insan ahirette diriltilecek ve bir daha geri dönüşün mümkün olmadığını anlayarak, dünyada yaptığı herşeyin hesabını verecektir.

    Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur. (Duhan Suresi, 56- 57)


    kaynak:http://www.reenkarnasyonyanilgilari.com/reenkarnasyon_nedir.html

    bir müslüman olarak olaya birde felsefi yönden baktım ve buldumki reenkarnasyon ölümden korkan ve ölümü hiç istemeyen insanların icadı olan ve zamanla ALLAH ve ahiret inancı olmayan insanlar tarafından geliştirilen materyalistler tarafındanda sadece islama karşı bir koz olarak desteklenen bir akımdır batıldır ben buna inananlar varsa diyorumki ey insan bi düşünsene seni beni atomunu DNA nı ve yıldızları,galaksileri ve en önemlisi bilincini hangi tesadüfle açıklayacaksın darwin gibi kolaya kaçmayın beyler biraz kafa yorun . ALLAH vardır ve diridir inkar edenlerde ona dönecekler inşallah ALLAH c.c bu gibi insanları islah eder uyandırır.




  • Yıllar önce YARATILIŞ TEORİSİ diye bir kitap okumuştum. Kültür bakanlığı yayınları olduğunu hatırlıyorum. Hafızamda pek bir şey kalmadı. Hatırladığım kadarıyla adam bize çatır çatır evrim teorisini çürütüyor ve daha mantığa yatkın olan yaratan ve yaratılanlar olduğunu anlatıyordu. Adam sanırım amerikalıydı ve yaratılış ı anlatırken tamamen bilimsel ve felsefik yaklaşmıştı. Yaratılışın doğruluğunu termodinamik ile anlatmıştı. Yaratılışı atom teorileriyle açıklamıştı. Evrim teorisinin matematik kanunlarıyla çürütmüştü vs. vs. kitap içerisinde incilden, tevrattan veya kuranı kerimden tek bir kelime yoktu ve inanın hiç abartmıyorum yaratılışı şüphe bırakmayacak kadar düzgün anlatmıştı....

    Burdan gelinecek nokta Yaratan ve Yaratılan gibi bir konu akıl-mantık çerçevisinde açıklanabiliyorsa. Evrim teorisi bilimsel gerçeklerle çürütülebiliyorsa inanın pek çok tartışmaya açık konu felsefik yaklaşımla açıklanabilir.

    Ör: Yapılan bir deneyde dünyanın ilk zamanlarına tahmini olarak benzer şartlar taşıyan bir havuz hazırlanmıştır. Dünyanın canlılık için elverişli olduğu zamanlardaki ortam şartları düşünülmüş ve denenmiştir.
    Sonuç:
    bir carbon atomunun ikinci bir carbon atomuna bağlanma olasılı 1/10
    bu yapının bir azota bağlanma olasılığı 1/10
    bunun anlamlı bir amino asit oluşturma olasılığı 1/10
    aynı anda başka bir aminoasitin orda oluşma olasılığı 1/10
    bunların bir protein zincir oluşturacak kadar çok olma olasılığı 1/10
    benzer şartlarda bir dna ve rna zinciri oluşma ihtimalleri felanda hesaba katılacak olursa

    bunlar tek tek hesaba katılırsa anlamlı bir protein zincirinin rastgele oluşma olasılığı şöyle bir rakam çıkıyor 1/ 10 üzeri 49000 , bilim adamları 10000 de 1 ihtimali imkansız sayarken böyle bir rakamı imkanlı saymaları pek akıl karı değil...


    Şimdi görüldüğü gibi kutsal kitaplar açılmadan da birtakım şeyler anlatılıp açıklanabiliyor.

    Reenkarnasyon içinde böyle : Arkadaşlar Allah rızası için biri kalkıp. Olmaz-Mümkün değil Sen dinsizmisin Bak Kuranda böyle böyle yazıyor demek yerine.... Kardeş bak bugüne kadar dünyada 1 milyar insan yaşamıyordu bile bugün 7 milyar yaşıyor. 100 yılda ruh sayısı 7 yemi katlandı. Neredeydiler bunca ruh bunca zamandır. Pek akıl karı degil....

    veya

    Kardeş herşeyin sonu olduğu aşikar olduğuna göre reenkarnasyon durumunda ruhlar sonsuz oluyor. sonsuz olmayan şey mümkün deildir.

    gibi açıklamalar yapılsaydı işte o zaman burası kültür-bilim olurdu. Şimdi Medrese gibi bir yer olmuş...


    Ramazanın etkisindenmidir bilmiyorum ama "insanlar niye uyur" diye yazsam.. Allah öyle istedi ondan diye cevap gelecek....

    Herşeyin mantık-bilim yoluyla izahı vardır. Kafayı hiç yormadan bak kuranda böyle yazıyor.. Hadiste şöyle anlatıyor... En kolayı... En kolayı seçen her zaman en aşşağıda kalır. Lütfen biraz yoralım kendimizi...




  • Karma felsefesinin bir sonucu olarak reenkarnasyon, -yani bir insanın öldükten sonra başka bir bedenle dünyaya tekrar geldiği- inancı Hint dinlerinde çok köklü olarak yerleşmiştir. Karma ve reenkarnasyon arasındaki ilişki Dinler Tarihi isimli kitapta şöyle açıklanmaktadır:

    ... Sonunda sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, elçilerimiz onun 'hayatına son verirler.' Onlar kusur etmezler. Sonra gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O,hesap görenlerin en süratli olanıdır.
    (Enam Suresi, 61-62)

    Karma doktrinine bağlı olarak tenasuh, yani ruhun bir bedenden ötekine geçtiği inancı doğdu. Böylece ölümden sonra devamlı var olma, ruhun bedenden ayrı olduğu fikri gelişmiş oldu. Bu inanışa göre, ruh kendi derecesi içinde yüksek veya alçak olarak doğar. İnsan yaptıklarına göre hayvan, bitki, insan veya tanrı şeklinde doğar. (Buna göre insan kendi kaderinin mimarıdır.) Bu doğuş, bir sebep sonuç ilişkisi içinde gerçekleşir. Manevi ve ahlaki karşılık, yani yapılanların sonucu ruhun tenasuhu ile mümkün olur. Sonraki hayatta mutlu olmak, doğru harekete bağlıdır. Her şahıs, işlerinden sorumludur. Ölümden korkmaya gerek yoktur. Devamlı yeniden doğuşlarla insan, arzularına ulaşır, devamlı bir tatmin elde eder. O, tanrı Brahma'da yaşar. Bu inanışın Hintliyi kuvvetli bir iyimserliğe ulaştırdığı ileri sürülmektedir.1

    Görüldüğü gibi, Karma'da ahiret inancı yoktur; bunun yerine sürekli ölüp, tekrar dünya hayatında aynı ruhla, fakat yeni bir bedenle dirilme inancı vardır. Ancak bu, Allah'ın Kuran'da bildirdikleri ile çelişen, batıl ve sapkın bir inançtır.

    Bu felsefede dikkat çeken bir başka sapkın inanç ise, insanın bir ilah olarak da doğabileceğine inanılmasıdır. Bu, tarih boyunca inanılan en batıl ve gerçek dışı iddiadır. Böyle bir iddia açıkça Allah'a şirk koşmak anlamına gelmektedir. Oysa açıktır ki, hiçbir insan ilah olamaz; tek bir İlah vardır ve O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Tüm kainatın ve canlıların sahibi, yaratıcısı, koruyucusu ve ilahı Allah'tır. O'nun eşi ve benzeri yoktur. Rabbimiz olan Allah, bu gerçeği Kuran'ın İhlas Suresi'nde şöyle bildirir:

    De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir. (İhlas Suresi, 1- 4)

    Bunun dışında bir inanca sahip olanlar doğru yoldan sapmışlardır ve dünyada da ölümden sonraki hayatta da zarardadırlar.

    KURAN'DA REENKARNASYON YOKTUR, ÖLÜM VE DİRİLME BİR KEREDİR

    Reenkarnasyon hiçbir ilahi kaynağa dayanmayan batıl bir inançtır. Ancak sadece Hint dinlerinde değil, dünyanın her yerinde reenkarnasyona inanan, daha doğrusu reenkarnasyonun doğru olmasını isteyen insanlar bulunmaktadır. Bunun nedeni, dine inanmayan, ahiretin varlığını inkar eden, ölümden sonra yok olmaktan veya sonsuza kadar cehennemde kalmaktan korkan insanların, reenkarnasyonu, bu korkularını yenmek için bir çıkar yol olarak görmeleridir. Çünkü reenkarnasyon inancının temelinde de ölümden korkmamak gerektiği ve insanın yeniden doğuşlarla arzularına ulaşabileceği yönünde gerçek dışı bir telkin yatmaktadır.

    Oysa Kuran'da ölümün ve dirilişin bir kez olduğu bildirilmektedir. Her insan dünyada sadece tek bir hayat yaşar, bu hayatından sonra ölür ve ölümünden sonra tekrar diriltilerek, dünyada tüm yapıp ettiklerine göre sonsuza kadar cennette veya cehennemde kalmayı hak eder. Yani insanın bir dünya hayatı, bir de sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı vardır. İnsanların öldükten sonra dünya hayatına geri dönemeyecekleri Kuran'da çok açık olarak bildirilmektedir:

    Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler. (Enbiya Suresi, 95)

    Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Mü'minun Suresi, 99-100)


    Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır
    ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir...
    (Al-i İmran Suresi, 185)


    Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, insanların bir bölümü ölüm ile karşılaşınca, tekrar dirilme ümidi içinde olacaklardır. Ancak, kendilerine bunun kesinlikle mümkün olmadığı o an açıklanacaktır. Allah bir başka ayetinde insanların ölümü ve diriltilmesi ile ilgili şunları bildirir:

    Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi o diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)

    Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi, insan başlangıçta ölüdür, yani yaratılışının temeli başlangıçta, toprak, su, çamur gibi cansız maddelerden oluşmaktadır. Daha sonra Allah bu cansız yığına "bir düzen içinde şekil verip" diriltir. Bu dirilişten belli bir süre sonra insan, yaşamı sona erince tekrar öldürülür ve toprağa geri döner, çürüyüp-ufalanıp toz haline gelir. Bu da insanın ikinci defa ölü haline geçişidir. Geriye ise son kez diriltilmesi kalmıştır. Bu da ahiretteki dirilmesidir. Her insan ahirette diriltilecek ve bir daha geri dönüşün mümkün olmadığını anlayarak, dünyada yaptığı herşeyin hesabını verecektir.

    Diğer ayetlerde de insanın dünyaya geldikten sonra tek bir ölümden başka ölüm tadmayacağı şöyle bildirilir:

    Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur. (Duhan Suresi, 56- 57)

    Yukarıdaki ayetler, ölümün sadece bir kez olduğunun görülmesi açısından son derece açık ve kesindir. İnsanlar her ne kadar ölüm ve ahiret korkularını yenmek ve kendilerini teselli etmek için reenkarnasyon gibi batıl inançları kabul etmek isteseler de, gerçek olan, öldükten sonra bir daha dünyaya gelmeyecekleridir. Her insan sadece bir kez ölecektir ve bu ölümünden sonra, Allah'ın takdiri olarak sonsuza kadar yaşayacağı ahiret hayatı başlayacaktır. Allah her insanı dünyada yaptığı iyilik veya kötülüklere göre, cennetle ödüllendirecek veya cehennemle cezalandıracaktır. Allah, sonsuz adalet sahibi, sonsuz merhametli ve şefkatli olandır ve herkese yaptığının karşılığını eksiksiz olarak verendir.

    Ölümden veya cehenneme gitme ihtimalinden korkarak, batıl inançlarda teselli aramak ise, hiç şüphesiz insana çok büyük bir yıkım getirir. Akıl ve vicdan sahibi bir insan, bu yönde bir korkusu varsa, cehennem azabından kurtulup cenneti umabilmek için samimi bir kalple Allah'a yönelmeli ve insanlar için tek hidayet rehberi olan Kuran'a uymalıdır.

    Dipnot

    1.Prof. Dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 1993, s.91-92




  • Günümüzde insanların büyük bir bölümü, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, sıkıntılardan, insaniyetsizlikten, çekişmelerden, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını aramaktadır.

    Bu amaçla bir arayış içine giren bazı kişiler özledikleri huzur ve mutluluğu, Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde bulabileceklerini zannederler. Doğu dinlerinin gizemli ve mistik havası, meditasyon benzeri uygulamaları ve bu dine mensup olan kişilerin tavırlarındaki, giyimlerindeki, konuşmalarındaki ve ibadet şekillerindeki farklılık birçok insanın bu dinlerden etkilenmelerine neden olmaktadır.

    Ancak Hinduizm ve Budizm gibi dünyanın bilinen en eski dinleri olarak kabul edilen inançlar, her ne kadar bazı güzel ahlak mesajları içerseler de, hak din değildirler. Muhtemelen zaman içinde yaygın olarak kabul edildikleri toplumların gelenek ve görenekleri ile karışmış ve bazı insanların da kasıtlı olarak ekledikleri hurafeler ve yanlış inançlarla bozularak günümüzdeki batıl şekillerini almışlardır. Bu nedenle bu batıl dinlerin akıl ve mantıkla çelişen birçok düşünce ve uygulamaları bulunmaktadır.

    Son zamanlarda ülkemizde de gündeme gelen Karma inancı, bu batıl dinlerin önemli bir özelliğidir. Karma felsefesi, insanları bazı olumlu ahlaki özelliklere özendirmektedir ancak bunun yanında birçok sapkın ve batıl inancı da içermektedir. Karma'nın temelini oluşturan bu batıl inançların insanlar için bir kurtuluş yolu olması, insanlara mutlak bir huzur ve güven getirmesi ise kesinlikle mümkün değildir. Tam aksine bu inançlar insanı daha karmaşık bir ruh haline, çarpık bir bakış açısına ve yanlış uygulamalara yöneltmektedir. Bu sitede, bu yanlış uygulama ve fikirler ele alınacaktır.


    Doğu dinleri, akıl ve mantık dışı birçok inancı ve uygulamayı barındırıyor olmasına rağmen, sahip olduğu gizemli ve mistik hava nedeni ile insanların ilgisini çekmektedir.
    Karma inancının yanlış yönlerine geçmeden önce şunu hatırlatmakta yarar vardır: Dünya üzerinde gerçek mutluluğu ve huzuru bulmanın yolu, kainatın tek hakimi olan Rabbimiz'in tüm insanlar için seçip beğendiği İslam Dini ve İslam Dini'nin kaynağı olan Kuran'dır. Kuran, Allah'ın bildirdiği gibi, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartabilecek ve insanların kurtuluşuna vesile olabilecek tek Kitap'tır. Allah bu gerçeği Kuran ayetlerinde şöyle bildirmiştir:

    Ey Kitap Ehli, Kitap'tan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 15-16)

    Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1)

    Bu sitede, Karma felsefesinin Kuran ile mutabık olan güzel ahlaka ait bazı özelliklerinin yanında, Kuran'a, insan aklına ve vicdanına aykırı olan sapkın yönleri açıklanacaktır.

    Ancak en başta şunu hatırlatmalıyız ki; Karma inancı hiçbir delile dayanmayan, Allah'ın vahyettiği bir kutsal kitabı olmayan, yalnızca insanların uydurduğu fikirlerden oluşan bir felsefedir. Böyle bir felsefeyi bir ortaokul öğrencisi bile rahatlıkla meydana getirebilir. Hatta bu ve benzeri çok sayıda felsefe üretebilir. Üstelik böyle bir felsefeyi üretmek için bir bilgiye ve zamana da ihtiyaç yoktur; yarım saat dahi böyle bir "dayanaksız inançlar" bütününü oluşturmak için yeterlidir. Çünkü Karma felsefesinde herhangi bir akılcılık iddiası yoktur. Bu durumda delilden yoksun, üstelik mantık dışı bir felsefeye uymak, onun hayali kurallarını yaşama geçirmeye çalışmak ne derece
    mantıklıdır? İşte bu sitede, Karma, Reenkarnasyon ve benzeri inançlara uymanın ve onlar doğrultusunda yaşamanın mantıksızlığı, delilleriyle ele alınacaktır.




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.