Şimdi Ara

Şampiyonlarla Hikaye Yazmaca (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
128
Cevap
1
Favori
4.312
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • aslında daha uzatıcaktım kafamdaki senaryo farklı idi fakat sen bitirdin ellemeyeyim bende ozaman:)
  • Yok yok sen devam et. Ben geyik olsun diye yazdim, asil hikayemi bitirmek icin son ariyorum. Konu rabet gormeyince yazmanin anlami yok diye dusunuyorum. Bakarsin gaza gelir yine baslarim yazmaya.
  • yukarı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gurcellonline

    E peki kirmizi baslikli kiza ne oldu? O nerde? Beyaz atli prens onu kurtarmayacakmiydi ben mi yanlis hatirliyorum?

    Edit:
    Katkilarindan solayi Lux ve RuneForce a tesekkur ediyorum. Ben konuyu biraz dagittim galiba cunku her ikinizin yazilarindada anladigim kadari ile oyundaki senaryona cok yakin gidiyorsunuz. Biraz toparlamazsam Stephen King amca beni yanina cagirabilir :D FRP de harbiden kendimi kaybediyorum.


    Stephen King amca ROCKS!1!!!!1!onbir
  • Konunun teması ve formatı nedir arkadaşlar?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPHOS

    Konunun teması ve formatı nedir arkadaşlar?


    Şampiyonlarla kafana göre hikaye yazıyorsun.Hocam sen bunu bırakda yeni bölümü çıkar zombi günlüklerinde.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: PHXS


    quote:

    Orijinalden alıntı: XPHOS

    Konunun teması ve formatı nedir arkadaşlar?


    Şampiyonlarla kafana göre hikaye yazıyorsun.Hocam sen bunu bırakda yeni bölümü çıkar zombi günlüklerinde.


    Oyunla ilgiliymiş yahu.
    Yazcam yemek yiyimde
  • Itina ile hikaye yazilir :D XPHOS un konu disindaki Zombi gunlukleri hosuma gitti. FRP seversen suraya ugra demistim geldi arkadas. Simdi burada buyuk bir savasmi baslatayim yoksa XPHOS un hikayesine birseylermi bulayim bilemedim.
    Dileyen asagidaki linkden zombi gunluklerini okuyabilir. Bana oldukca hos gorundu.
    http://forum.donanimhaber.com/m_51524614/mpage_10//tm.htm#51849590
  • 5 milyon defa Katarina demeseymiş iyi olcakmış
  • Ben uçak yolcuğu sırasında yazdım birşeyler, konu açayım paylaşayım diyordum. İyi oldu bu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AkumaRai XIII -- 19 Ağustos 2011; 14:20:00 >
  • Özellikle isim filan vermedim, bilmeyen de okuyabilsin diye. Bu arada bu dil Paul Cleave terk oldu, okumayacaktım o romanları

    Birinci Bölüm: Çöllerin Kasabı
    Dev timsah tüm ihtişamıyla kendi gibi dev kapıların önünde görevini yapıyordu; bekliyordu. Kendisi bu kapılar arkasındaki kitapları korumakla görevlendirilmişti, ama kitapları kim ne yapsındı ki? Cansız kağıt yığınları, korunmaya muhtaç. Ama neden, kimden?
    Kardeşinin görevi ondan çok farklıydı. O içeride kitapları okur, düzenlerdi. Nasıl kardeş olabildiklerini anlamıyordu. Aralarında o bağ olmasa inanmazdı. Birbirlerine hiçbir şekilde benzemiyorlardı. Ama gözlerini her kapadığında hissettiği o duygu, kardeşinin ya uyumakta ya da okumakta olduğunu anlamasına imkan tanıyordu. Ne olursa olsun o, kanının kanıydı.
    Tanrının unuttuğu bu lanet çölde ne bir düşman ne de bir yaratık vardı. Hatta canlı olduğuna bile inanmıyordu. Onları korkutan bir şey, biri vardı. Belki namı kendisinden çabuk yayılmıştı, Çöllerin Kasabı. Güzel bir lakaptı, gerektiği kadar korkunç ve yeterince vahşi. Ama o düşmanları tercih ederdi, kana karşı doyurması gereken bir açlığı vardı. Ve görevini yaptığı sürece bu içinde bir ukte olarak kalacaktı. Guruldayan karnı ona yemek vaktinin geldiğini haber verdi. Günün en sevdiği kısmı buydu. Yaratıkları pataklayıp onları yemeyi tercih ederdi, ama bu tamamen şans işiydi. Son 5 yıldır kapıda yalnızca bekliyordu. Kolay iş.
    Kumlara bakıyordu. Hep değişiyorlardı. Kardeşi küçükken onların kırılan taş parçaları olduğunu okuduğunu söylemişti. İnanmamıştı ona. Nasıl bir güç o kudretli dev kayaları paraçalayabilirdi ki? Kendisi parçalayabilirdi, ama neden parçalasındı ki?
    Kimi zaman delirip delirmediğini anlamak için arkasını dönüp kapılara bakıyordu. Tanıdık bir yüz ona iyi gelmiyordu ama tanımadık bir yüze tercih ederdi. Dev kapılar çeşitli taşlarla süslüydü, değerli olmalıydılar. Belki de kitapları değil bu taşları korumaktı görevi. Kitaplardan daha değerlilerdi. En azından paraya dönebilirlerdi. İkinci el kitapları kim ne yapsındı ki?
    Büyük Savaş'tan sonra hiçbir düşman buraya gelmeye cesaret edememişti. Tam 5 yıl önce. Güzel zamanlardı. Kıyım sadece korumak içindi, güzel bir savunma yöntemi. Her zaman en iyi savunmanın saldırı olduğunu düşünmüştü. Kardeşine kalsa son ana kadar bekler, kafalarına kitapları atmayı düşünebilirdi. Nasıl kardeş olduklarını anlamıyordu. Kanının kanı. Tam bir soytarı.
    Kötü şöhreti aynı zamanda onu buraya hapseden sebepti. Büyük Savaş'ta yaptıkları affedilemezdi. Affedilmemişti de. Onu bu çölü koruması için cezalandırmışlardı. Başta eğlenceli olabileceğini düşünmüş, ama daha ilk andan sıkılmıştı. Burada ne kan vardı ne de savaş. Sadece kum. Kırılmış taşlarmış. Hangi aptal taşları kırarmış?
    Kumların dansını izledi. Kavurucu rüzgar pullu yüzeyine vurdukça kendini iyi hissediyordu. Tanıdık bir hisi tanımadık olanına tercih ederdi. Tanıdık iyiydi. Rüzgar kumları havaya savuruyor, sanki özellikle yaparcasına onları bir düzen ile havalandırıyordu. İşin kötü yanı kum bir düşman değil, bir dosttu. Ama sadece arada ihtiyaç duyduğu, olmasa da olur diyebileceği, kendisine kök söktürecek bir düşmana tercih edilebilecek bir dost. Kumdan cam yapıldığını söylemişti kardeşi. Camın neden bu kadar kırıldığını anlamıştı. Neden taştan yapmıyorlardı ki camı? Daha sağlam olmaz mıydı? Yoksa önce taşı kırıp kum mu yapıyorlardı? Beceriksizler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AkumaRai XIII -- 19 Ağustos 2011; 14:29:12 >




  • Udyr, şehirde ailesi ile mutlu bir hayat yaşıyordu. Daha küçüktü, 5 yaşlarındaydı, erkek kardeşi ile bahçede oyun oynuyorlardı. Şakalaşıp birbirlerine bumerang fırlatırlarken, oyuncakları yan komşularının evine kazara kaçmıştı. Kardeşi, Udyr'e 'Ben alırım' diyerek çitlerin üzerinden atladı. Tam o anda bir hırlama sesi duydu Udyr, bu ses bir Doberman köpeğine aitti, iri, kocaman bir hayvan Udyr'in kardeşini yemek üzereydi, Udyr ileri doğru atıldı amacı kardeşini kurtarmaktı, bedeni alev aldı ve yanmaya başladı, sonra sesi değişti ve bir kaplanın kükremesini andıran bir nidaya dönüştü, ardından bir boz ayı gibi bedeni şekillendi ve bir vuruşta koca çitleri kırdı. Bedeni yeniden alevlendi ve Doberman'ın üzerine atladı 2 darbeyle hayvanın aciz bedenini yere çaldı. Kardeşine elini uzattı, daha doğrusu pençesini...'Gel kardeşim', kardeşi ağlamaya, korkmaya başladı. 'Anneeeee',
    Bütün o sesleri duyan anne ve babası bahçeye gelip bir çeşit canavarın oğullarına saldırmakta olduğunu gördüklerinde çocuklarını kurtarmak için yaratığa tüfekle saldırdılar. Udyr ilk dönüşümünü o zaman geçirmişti.
    Kaçtı, ormana doğru koşturdu, ağaçların arasından rüzgar gibi ilerliyordu. Koşarken ağlıyordu 'Neyim ben?'...Aniden durdu ve insan formuna döndü. ' Geri dönmeliyim ' dedi. Evine geri döndü ama ailesi artık orada değillerdi. Bir not bırakılmıştı. ' Bizim oğlumuz öldü '
    Udyr gözünden süzülen yaşları silerken ailesinin artık onu istemediğini ve bir hilkat garibesi olduğunu düşündüklerini hissetti. Koştu, koştu, ayı formuna geri dönmüş, rüzgar gibi ormanın derinliklerine ve kendiyle yalnız kalabileceği yerlere doğru ilerliyordu. Sadece hayvanlar vardı, garip ve hiç daha önce görmediği hayvanlar...
    Kulağına sesler geliyordu, anlıyordu, hayvanların dillerini anlayabildiğini anladı. O'nun evi ormandı.
    Bitkin düşmüştü, biraz dinlenmek için bir ağacın dallarına uzandı. Aniden ensesindeki tüyler dikeldi ve hissetti. Bir yabancı ona bakıyordu. Kapişonlu bir adam, yüzü karanlıktı, ormanın derinliklerinde onunla başbaşaydı. 'Gel Udyr' dedi adam. Ve onu manastıra, dövüş yeteneklerini öğrendiği, Leauge'deki kariyerinde kazandığı başarıların eğitimini aldığı manastıra götürdü...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Dórian Gray -- 19 Ağustos 2011; 15:34:12 >




  • olm ilkokulda hiç mi kompozisyon yazmadınız lan ? boşluk falan bırakıyoduk hani.

    bu arada gürsel bu nası hikaye akışıdır abi ?
    " Birgun Annie adinda kucuk bir kiz ormanda tek basina oynuyormus. Elindeki kucuk oyuncak ayisi ile sakalasiyor ve egleniyormus. Bir aksam uzeri annesinden izin almadan disarda oynamak icin ormanda gezintiye cikmis"
  • @Akuma Raion çok güzel olmuş.
  • Bu konuyu ne zamandır görmüyordum tekrardan güncel olması gerçekten güzel.

    ...Morgana hala düşmüşlüğün verdiği aşağılık hissini üzerinden atamıyordu.Evet belki o sahte güzellikle dolu kanatları artık eskisi kadar güzel değildi ama onun asıl amacını belli ediyordu.O hep güzelliğe zorlanmıştı. İçinde her hangi bir güzelliği olduğuna inanmıyordu.Bu ona dayatılmıştı.Zorla iyiliğe ve güzelliğe...Ama artık böyle olmak onun seçimiydi kimse ona böyle olması için yalvarmamış ya da emir vermemişti.Şimdi son savaşı için tüm dünyevi işleri bir kenara bırakıp Kayle'ı öldürmeye odaklanmıştı.Gözü öyle bir kararmıştı ki suçsuz masum insanların yanından geçerken kanadının sivri ucu ile kalplerini deşiyordu.Herkes ondan korkar olmuştu.Karşı gelmeye çalışanı önce hapsediyor sonra nefretinin özütü ile yakıyordu.Sonunda Kayle ile kapışacakları yere vardı. Burası onların küçükken en sevdikleri yerdi.Yemyeşil çimleri olan bir yerdi.Küçükken bu çimleri kopararak az mı kutlmışlardı her nefes alışlarını.Koparıp havaya saçarlardı.Rüzgarda kollarını açıp özgürlüğü hissederlerdi birlikte. Morgana çimlere baktıkça nefretini yitirmeye başlıyordu.Özlemiş gib görünüyordu eski günleri.Birden durdu ve arkasına baktı.Bastığı her çim kurumuştu.Hatta kurmuş gibi değillerdi.Sanki ateşte yanmışlardı.Düşmüşlüğün lanetine hala alışamamıştı."Senin sevebileceğin bir şey yok artık ya da seni sevebilecek bir şey.Bir tek sen varsın.Yalnızlığı sen seçtin Morgana."O sözleri hatırladıkça gözleri yaşarıyordu.Gözlerinden düşen her damla toprağı kavuruyordu.Canlıları yakıp öldürüyordu.Artık gerçekle yüzleşmeliydi gerçeği hatırlamak on hiç bir şey kazandırmayacaktı.Kayle için ölme zamanı gelmişti.Arkasına bakmayı bırakıp çayırın tam ortasına dikildi.Çimlerin onun kadar yalnız olmasını kaldıramıyordu.Bu ona acı veriyordu.Ellerin havaya kaldırdı ve çığlık atmaya başladı.Etraftaki tüm çimler kupkuru kesildi.Hiç biri yeşil değildi.Uzaktan bir ayak sesi geldi.Sapsarı zırhıyla ve bembayaz kanatları ile Kayle Morgana'nın en fala 5 metre uzağında duruyordu.Kanatlarını çırpmayı bıraktı ve yere eğilip kurumuş çimlerden birini eline aldı.Çimi hafifçe sıkması ile çim toz oldu ve rüzgarda uçmaya başladı."Böyle olman kimsenin suçu değil Morgana.Bunun tek sorumlusu sensin.Geri dönüş yolunu o kadar engelle tıkamışsın ki senin gerçeği görmeni engelliyor.Hala bir şansın var Morgana.Lütfen benimle gel."
    "Biliyor musun aslında senin de bir şansın var."
    "Ne için?"
    "Kaçmak için." dedi ve korkunç kahkası ile karanlık topunu Kayle'a fırlattı.Kayle ne olduğunu anlayamadan etrafını sarmış karanlığın içinde hapsoldu.Morgana yanmış çimlerin altından simsiyah bir sıvı çıkartmaya başladı Kayle'ın ayaklarının altına.O sıvı buharlaştıkça Kayle'ın ciğerleri acı ile dolup taşıyordu.Sonunda karanlık hapsin duvarlarını kırdı ve kendini temiz havaya doğru attı.Morgana tam karşısında duruyordu.Öyle bir hırsla dolmuştu ki Kayle'ı paramparça edebilirdi.Morgana tekrar kahkaha attı ve tüm gücüyle karanlık toplarını seri şekilde Kayle'a atmaya başladı.Kayle kurtula bilmek içn tüm çabasını harcıyordu ancak Morgana öyle bir delirmişti ki bu toplara mutlaka yakalanacaktı.Morgana,Kayle'ın karanlık toplarından kaçtığını gördükçe daha çok hırslanıyordu.Sonunda Kayle o toplardan birine yakalandı.Morgana siyah balçığa benzeyen maddeyi tekrar çıkarttı toprağın altından.Ancak Kayle bu sefer hazırlıklıydı.Etrafını altını andıran bir ışık kapladı.Altındaki sıvının buharı ışığa dokunamadan gök yüzüne ulaşıyordu.Kayle bu sefer kızmıştı.Elindeki kılıcı ateşi ile yaktı ve Morgana'ya tüm gücü ile saldırdı.Morgana havada uçan turuncu ışık hüzmesini farkedemeden kendini yerde buldu.Ayağa kalkmakta güçlük çekiyordu.Tam o sırada morgananın vücudu ateşler içinde kalmaya başladı.Bu acı onu yıldırmayacaktı.Her ne kadar düşmüş olsa da o hala bir melekti.Onun da kendini korumasını sağlayacak bazı yetenekleri vardı.Morgana örümcek ağı örülmüş gibi altıgenlerden oluşan bir kürenin içine girdi.Kayle'ın ateşi kürenin dışında kalmıştı ancak Morgana'nın vücudu Kayle'ın kılıcının yaraları ile dolmaya başladı."Bu yapacağın son hamleydi Kayle." dedi ve hızla Kayle'ın üzerine koşmaya başladı.Kayle'ın Morgana'ya karşı yapabileceği ondan kendini toplayasıya kadar kaçmaktı ancak yapamadı.Geri adım atasıya kadar kendini Morgana'nın karanlık hapisanesinde buldu.Morgana Kayle'ın yanına geldi ve
    "Bu biraz acıtabilir ancak bir kaç saniye sürecek.Bu sırf kardeşim olduğun için Kayle."dedi ve kanadının sivri kısmını Kayle'ın boğazına sapladı.Kayle bir kaç saniye çırpındı ancak çok dayanamadan yere düştü.Cansız bedeni simsayah sıvının içinde çürümeye başlamıştı.Morgana Kayle'ın kaskını Kayle'ın kafasına taktı ve gözünden düşen simsiyah göz yaşını kaskına düşürdü.Morgana arkasını döndü artık bir amacı yoktu ama hırsı daha da artmıştı.O artık özgür değil takıntılıydı.Hafif bir rüzgar esti ve Morgana'nın kanadında kalan son beyaz tüyü siyah sıvının içine kadar uçurdu.Kayle'ın bedeni ile bembayaz tüy toprak olup kurak toprağa döküldü.

    Ve gökten üç elm düştü yazasım var ama neyse :D




  • Up. Ben de yazcam :P
  • quote:

    Orijinalden alıntı: RuneForce

    ...Ve kurtuldum yaşasın diye gezinen annie , pembe ışıklar saçan bir mızrağın ona çarpmasıyla tahtalı köyü boylar :D

    Şaka bir yana çok güzel olmuş.

    NIDALEE ISTERÜM !








  • Eveet yine ben. Hikaye yazmak iyi oluyor ya :)

    Garen bu aciya dayanamazdi. En sevdigi ve guvendigi yoldasi jarvanin olumu garene savaslarda aldigi yaralardan daha derin bir aci vermisti. Bu umitsiz savasda Garen artik sadece ordusunu ayakda tutmak icin savasmaya basladi. Jarvanin olumu ve Garenin savunma agirlikli savasmasindan dolayi orduyu kaplayan umitsizlik sehrin yan tarafindaki tepelerden gelen yuzlerce insanin ayaksesleri ve savas nidalari ile yerini saskinlik hayrete birakmisdi. Garen gittikce belirgenlesen siluetlerin ardindan bir tebessum etti ve yaklasan dostlarini kilicini havaya kaldirip selamladi.
    Bu gelenler Tryndamare in ordulari ve onun komutanlariydi.Tryn in yaninda Olaf Jax ve Master Yi vardi. Hepsi gozlerinden ates puskuruyordu adeta. Ordular yaklasdikca ayri bir grup ile onlarin hemen yaninda beliren Xin i gordu. Artik Garen icin bir umit vardi. Isigin bilinen savascilari o meydanda toplaniyorlardi. Garen bu goruntu karsisinda son kalan gucu ile sehrinin ve isigin adini "DEMACIAAAA" (:D) haykirarak Nasus ve Renekton a dogru kosmaya basladilar.
    Tryn in ordusu tipki bir bicak gibi karanlik ordunun yan tarafindan onlara saldirdi. Tryn kilicini oyle savuruyorduki karanlik ordu yaratiklarindan herhangibirinin zirhina carpgidinda kivilcimlar cikiyordu adeta. Hicbir yaratik birkac saniyeden fazla karsisinda duramiyordu onun. Olaf ise bolugu ile birlikde resmen bicerek ilerliyordu. Firlattigi baltalari, carptigi rakibini geriye ucuruyor ve o adamin carptiklarida yere dusuyordu. Baltasini vurdugu rakibi bir daha kalkamiyordu. Oyleki herseferine kafa, kol yada bacak gibi bir uzvunu kopartacak derecede guclu vuruyordu. Jax ise onlarca kisinin arasina atlayip onlari tek tek olduruyordu.
    Ve Yi, o aslinda bugune kadar hep yalniz savasmisdir ve kimse onun kadar kilic sanatinda usta olamamistir. Fakat bugun Tryn in ordusuna katilip onunla beraber Demacia icin savasacaktir. Master Yi aslinda o gun savasda olan komutanlarin hatta Garen in bile ogreticisiydi. Yi tipki bir golge gibi ve cok hizli hareket ediyordu. Oyle ki; Yi bu sekilde rakiplerini dograyarak giderken bolugunden cok fazla uzaklasmis hatta neredeyse Nasus a kadar gelmisdi bile.
    Bu sirada Xin kendi grubu ile Garenin bulundugu yere kosup yetisdi. Kisa bir el sikismasindan sonra beraber dusmana saldirdilar. Artik cember dagiliyordu. karanlik ordu tryn ve ordusu tarafindan birkac parcaya bolunmus heryerden cigliklar ve hayrikislar yukseliyordu. Nasus a en yakin olan Yi Garen ve Tryn in ordularina bakti ve ogrencileri icin en uygun olan zamanda bugune kadar hic kimsenin gormedigi bir savas buyusunu yapmaya basladi. Cevresinde canli birakmayan Yi kilicini havaya kaldirdi ve meditasyon yapmaya basladi. O meditasyona devam ettikce kilici alevlenmeye basladi. heryeri gormesini saglayan maskenin ardindan Yi nin gozlerinden isik sactigi belli oluyordu. Bu sirada dusmanlar Yi ye yaklasmadan Xin mizrakalri ve Olafin baltalari ile iniyordu. Yi meditasyonu bitirdi ve ayagi kalti. Hemen yaninda her iki orduda belirdi.
    Artik son saldiri icin Efendi Yi ogrencilerine o gune kadar hic gormedikleri ve bir ders vermek uzere kosmaya basladi. Giredek hizlanan Yi dogruca Nasusa yoneldi arada o kadar hizli hareket etmeye baslamistiki her iki orduda Yi yerine sadece onun oldurdugu adamlarin yere dusmesini farkedebilyorlardi. Kardes Renekton oraya dogru yoneldi baltasini savurarak gormedigi daha dogrusu goremedigi Efendi Yi ye kosuyordu. Baltasini savurdukca kendi adamlarinida olduren Renekton hafif bir isik farketkki ve ardindan kollarinda bir sizi daha sonra o isigin ileriye dogru gittigini farketti ama gozleri karardi. Duraksadi, hareket edemiyordu sanki. Bir ses duydu ve refleks olarak seningeldigi yere bakti; baltasi dusmusdu elinden ama bu nasil olabilirdiki onu simsiki tutuyordu daha sonra baltasinin sapinda kendi kollarini gordu olanlari anlamadan gozleri tamamen karardi.
    Nasus kardesi Renektonun kollarinin kesilip yere dustugunu gordu daha sonra belinden itibaren ikiye ayrilan bedeninin yavasca kayarak ayri yonlere dustugunu gordu. Fakat oyle bir kara kardesdiki Nasus bunu hic umursamadi bile. Yi nin kendisine yaklasdigini farketden Nasus gozune kestirdigi Garen e dogru kostu.Yi nin hafif isik gibi gorunen siluetini gordugu anda simsiyah bir bulut gibi bir dumana dalip birden Yi nin arkasina gecti ve Garen in karsisinda belirdi. Garen karsisinda asasini kaldirmis sekilde duran Nasus u gordu ama hic duraksamadi ve DEMACIAAA (:D tuttum bu olayi) diye haykirarak adaletin kilicini Nasusa sapladi. O kilic adalet icin kaltiginda dev gibi bir kilica donusmus ve Nasus un bedenininde buyukce bir delik acmisdi.
    Nasus yere coktu geriye dogru ordularini kontrol edercesine bakti ama parcalanmis bedenler haricinde hicbir sey goremedi. Daha sonra Yi yaninda belirdi. Tryn ve Garen e bakarak basini onaylarcasina salladi. Nasus ve kardesinin bedeni karalik bir dumana bulandi. Her ikiside goge dogru yukselerek kayboldu fakat Nasus, Garenin zihninde kendi dilinde ona fisildiyordu; "Geri gelecegim..."
    Garen ve arkadaslari savasi simdilik kazanmislardi ama hepsinin aklinda tekrar girecekleri o buyuk savas ne zaman olacagi vardi.




  • Vladimir, Yorick ve Fiddelstick bir koydeki yasami daha tukettikden sonra gucunu yeniden toplayan Vladimirin gizli satosuna dogru yola koyulmuslardi. Geride ise boynunda derin bir yara izi olan zavalli Annie nin cansiz bedeni kalmisdi. Uzunca bir sure yurudukden sonra bir batakliga geldiler. Vladimir eski dusmanin varligini hissedebiliyordu. Aslinda bu yolu tercih etmelerinin sebebi daha kisa olmasindan cok bu bataklikdaki ruhlardan beslenmekdi. Cunku Vladimir icin bile olsa gelmis gecmis en kotu lich orada yasiyordu. Vladimir ve digerleri bataklikda gordukleri cesetlere aldiris etmeden buyulerini yapmaya basladilar. Cok fazla ceset vardi ve mutlaka birilerinden beslebileceklerini dusnuyorlardi.
    Yorick in kulagina hafifden bir melodi fisildandi, sadece yorick bunu duyabiliyordu basta fisilti gibi gelen bu melodi hafifden belirginlesmeye basladi. Bir cesetten daha kalan enerjisi almaya calisan Yorick batakligin biraz ilerisinde bir siluet gordu. Orada birisi vardi ama o kadar belli belirsiz duruyorduki orada birinin oldugunu ancak o siluetin gozlerinin pariltisini farkedince anladi. Hemen digerlerine donup "Dikkatli olun, yalniz degiliz" dedi. Konusamayan Fiddel kafasini 180 derece cevirip yoricke ve batakliga bakti. O sirada baska bir cesetten kan emen Vladimir bilindik tavri ile kalkip "bunu biliyorum seni zavalli, isinizi bitirin. fazla kalamayiz artik" dedi.
    bataklikdaki camur deryasinda bir dalgalanma farkettiler. Vladimir durumun farkinda olmasina ragmen sasirmis sekilde geriye cekildi. Yorick ile Fiddle dan ayri duran Vladimir kendini suyun disina atti. Tam o sirada batakligin ortasindan yukselen bir stun Yorick i ve Fiddle i kenara savurdu. Yakinlardaki agaclarin arasindan kocaman sopasiyla Trundle belirdi. Fiddle daha yerden kalmamistiki Trundle Fiddle in tepesine atladi ve tam bir troll gibi vahsice onu isirdi. Fakat etden kemikden olmayan Fiddle a bu pek zarar vermemisdi. Bunu gec farkeden Trundle a Fiddle dan ilk karsilik geldi ve bir buyusu ile Trundle in cigliklar atarak kendinden uzaklasmasini sagladi. Yprick bu sirada ayagi kalkmis ve kendilerine saldiran bu yaratiga saldirmak icin hazirlaniyordu. Fiddle in bu saldirisindan etkilenen Troll sanki hicbirsey olmamis gibi tekrar Fiddle in ustune saldirdi kendi kadar buyuk sopasiyla Fid e defalarca vurarak onu iyice sersemletti bu sirada kolu ve vucudundan birkac parcasi kirilan Fiddle tipki ozunde oldugu gibi cansiz bir korkuluk olarak yere dustu. Yorick buyulu sozler esliginde batakligin cesitli noktalarina kuregini sapladi. O sirada daha once Annie nin annesinin mezarinda yaptigi gibi birkac ruh belirdi ama bu ruhlar bir insan degil o bataklikda can veren cesitli yaratiklarin ruhlariydi.
    Yorick ruhlara Trundle i isaret ederek saldirmalarini soyledi. Birkac kez isiran ve pence atan ruhlardan dolayi sersemleyen Trunle tekrar saldirmak isterken o ruhlarin cevresini sardigini ve ellerini kollarini tutmaya calistigini farketti. Hareket etmekde zorlanmaya basladi. Trundle yorickin kuregini havaya kaldirdigini gordu ama hemen ardindan o kuregi kendi kafasina yedi. Ruhlarin rahat birkmadigi ve kurek darbesiyle yere dusen Trundle i kucuk bir supriz bekliyordu. Fiddlein bedeni, birisi sanki belinden iple onu baglamisda yukari cekiyormuscasina, kirik kollari ve ayaklari asagi sarkmasina ragmen havaya kalkti. Daha sonra basi dogruldu ve o sekilde Trundle un ustune dogru geldi. Hareket etmekde zorlanan ve aldigi darbelerden dolayi sersemleyen Trundle birken Fid i karsisinda gordu. Fid agzini acarak cok Trundle in enerjisini icine cekmey basladi. Etrafa yemyesil isiklar sacan bu olay surdukce Trundle aci cekiyor ve vucudu giderek kuruyarak icindeki tum enerjinin emilmesiyle oluyordu. Fid in isi bittiginde Trundle in derisi kemiklerine yapismis ve simsiyah olmus sekilde cansiz bedeni ayaktaydi. Birkac saniye sonra bedeni batakliga dustu.
    Fid in mahvolmus vucuduna ragmen enerji yuklu oldugunu goren Vladimir bu olanlardan sonra yaklasip Fid e bakti ve tek bir hareketle bakatligin zemininden cikardigi sivri ve bir insanin boyundan daha uzun olan kanla kaplanmis kaziklar cikartarak Fid in bedenini paramparca etti. Fid in bedeninin tamamen parcalanmasi ile ortaya cikan enerji yuklu ruhu kendisine aldi. Yorick in anlam veremedigi bu davranisi farkeden Vladimir. Yorick e bakarak "artik isime yaramaz, ona sagladigim hayati geri aldim." dedi ve piskinlikle bataklikda yurumeye devam etti.
    Yorick o melodileri yeniden duymaya basladi ve az once gordugu silueti yeniden gordu yalniz bu sefer daha belirgindi, Vladimir de duraksadi ve Yorick Vladimir in de o sesleri duydugunu anlamisdi. Vladimir Yoricke bakarak acele etmesini ve buradan biran evvel cikmalari gerektigini ofke ve korku ile karisik soyledi. Bataklikda ucusan ruhlar gormeye basladilar oradan oraya ucuzuyor ve cigliklar atiyorlardi. Yorick kendi cagirdigi ruhlardan daha korkunc ve kat kat fazlasini gordugu icin oda korkuya kapilmisti. Ruhlar giderek yaklasiyordu onlara ve batakligin cikisinada az kalmisdi. Ikili var gucleri ile kosmaya basladilar fakat ruhlarin attigi cigliklar ile duyulan melodi bir sekilde artik onlara aci vermeye baslamisdi. Tam ilerdeki kayalarin arasidan gecip bataklikdan kurtulacaklarini dusunurken birden o kayalarin arasinda beliren morumsu bir isik belirdi. daha sonra bu isik sanki patlarcasina dagildi ve tepesinde dev kurukafalar olan 2 adet stun belirdi etrafda sonra bu stunlarin arasindaki morumsu isikda etrafda ucusan ruhlarin yuzleri belirdi. Hepsi aci icinde ciglik atiyordu.
    Yorick kapana kisildigini anladi ve Vladimire bakti. Ilkkez Vladimirin yuzunde korku dolu bir bakis goren Yorick basit bir dusmanla karsilasmadigini farketti...




  • Paragraf kullanın, şu yazılara bakarken insanın okuyası gelmiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Aristona_ -- 26 Ağustos 2011; 19:12:34 >
  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.