Şimdi Ara

ŞİİR!! (6. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
123
Cevap
0
Favori
8.876
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ben ağacın resmini çizdim
    hiç kimse için…
    daha ne yapraklarını yapıştırdım
    nede adını koydum
    yemişlerinin…
    onu bir anlama yakıştırdım.

    Adınıza büyüyor belleğimde ağaç
    başka ağaçlar doğuruyor
    büyümeyi bölüşüyorlar gölgelerinde
    dal-dal, yaprak yaprak öpüşüyorlar
    çizmez olaydım, bizi soruyorlar
    dönüp bizlere bakıyorum
    dövüşüyorlar
  • Ölebilirim genç yaşımda,
    En güzel şiirlerimi söylemeden görürebilirim.
    Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
    Sevgilim,
    Seni bir akşam-üstü düşündürebilirim
  • Bir gün,
    Herkes kendi bahçesine, derlerse...
    Hazır mısınız?
  • Bir Yusuf Masalı

    Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
    ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
    büklümlerinin içten ve dışardan
    sarmaladığı günlerde
    bir zamandı
    heves ettim gölgemi enginde yatan
    o berrak sayfada gezindirsem diye
    ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.

    Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
    genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
    halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
    demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
    vay ki gençtim
    ölümle paslanmış buldum sesimi.

    Hata yapmak
    fırsatını Adem'e veren sendin
    bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
    gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
    gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
    haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
    bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
    bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
    tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
    ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

    Çeşme var, kurnası murdar
    yazgım
    kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi.

    Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
    nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
    gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
    ne fark eder demişim
    bilmeden farkı istemişim.
    Vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine
    arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
    Yola madem
    çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
    hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
    yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
    yola devam ederdim.

    Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
    gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
    onunla ben
    hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
    Bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

    Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
    ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
    hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
    bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
    kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
    eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
    alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
    ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
    doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
    ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
    gönendi dünya bundan istifade
    dünya bayındırladı:
    Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
    öte yakada benî âdem
    her gün küsülü kaldık.

    Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
    artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
    gençken almadın canımı, bilmedim
    demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
    çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
    çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
    insanın insana raptolduğu cevher.

    Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yarabbi
    taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
    kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
    bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbelalemin
    tütmesi gereken ocak nerde?


    İsmet ÖZEL
  • Al Mendil Sende Kalsın
    Sakla Koynunda Kalsın
    Ben Murad Alamadım
    Mendilim Murad Alsın

    Oy Dağlar Zalım Dağlar
    Gurbanın Olum Dağlar
    Değmeyin Yaralıyam
    Yaradır Sözüm Dağlar.
  • insan üç beş damla kan,ırmak üç beş damla su.
    bir hayata çattık ki,hayata kurmuş pusu
    geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek;
    siz,hayat süren leşler ,sizi kim diriltecek?
    kafdağını assalar,belki çeker de bir kıl
    bu ifritten sualin,kılını çekmez akıl


    NECİP FAZIL KISAKÜREK



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi zuga -- 24 Şubat 2006; 23:21:10 >
  • Bu bir sonun değil, başlangıcın tarihidir.
    Bu sana hiçbir zaman yollayamayacağım bende saklı mektupların ilkidir;
    Bana aşkı öğrettiğin gibi, sensizliği, ağlamayı öğrettiğin gibi teslim olmayı da öğrettin.
    Evet, Seni Seviyorum!
    Artık sadece hasretin acıtacak içimi,
    artık sadece dualarım uzanacak yarınlarıma,
    artık sadece sana uzanan avuçlarıma ağlayacağım.
    Önüme sunulacak engelleri kuşatacağım, açacağım kucağımı güllere açar gibi...
    Mevsimler geçerken içimden bir bir, hep baharları saklayacağım yanıma.
    Ebede sevdalanan yüreğimi hasretinle nişanladım.
    Karanlıklar her zamankinden daha çok yakışsa da gecelerime,
    yüreğim kanamaya devam etse de,
    adını andıkça erise de kelimeler,
    Ben sana ebede Sevdalıyım.........
    SR_maN
  • ANILAR DÜŞTÜ

    ANILAR DÜŞTÜ PEŞİME UYUMAZ OLDUM,
    DÜŞLERİM VARDI YAMACIMA VARAMAZ OLDUM

    RÜZGARLA YARIŞIRKEN ,KOŞAMAZ OLDUM,
    DÜZE ÇIKMAZ YOLLARIM,YÜRÜMEZ OLDUM

    GEÇMİŞ GÜNLER DÜĞÜM DÜĞÜM,
    ÇÖZEMEZ OLDUM GÜZELİM

    SEVDA YÜKLÜ BULUTLARDAN,
    GEÇEMEZ OLDUM GÜZELİM...


    KAZIM KOYUNCU


     ŞİİR!!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi velfecir -- 23 Mayıs 2006; 7:31:30 >
  • geceler

    nasılda iniverdi üstüme zamansız
    karalara çaldı ruhumu apansız
    bedenim çöküverdi kaldım dermansız
    hayallerimi çaldı benden ıssız geceler

    ne düşlerim kaldı nede hayallerim
    nekadar çeker bilmem bunu bedenim
    ölürsem ansızın birgün bilki sebebim
    ayrılığa mecbur eden zalim geceler

    nekadar hoyrat davrandı bana yıllar
    yürüye yürüye bitiremediğim uzun yollar
    sevipte yüreğime sığdıramadığım aşklar
    saz olududa çalıp söyledi geceler

    artık olmaz sende ne tasa nede gam
    çökmüş dizleri üstüne ağlıyor bakbir adam
    düşüverdi yüreğine sarı bir yaprak daldan
    vicdanımı küleyledi hesap soruyor geceler

    ayrılık akşamları yalnızlığı hiç sevmez
    nekadar sevsede gönül vuslata erermi bilinmez
    biçare gurbette ağlamaya hiç gelmez
    yanar tutuşurda yüreği geriye vermez geceler

    dörtduvar içinde kalmışsın ortada masa
    sende boğulacaksın birgün ben gibi yasa
    yavrumda olsa yanımda olmayacak dert tasa
    sanada hesap soracak birgün bu yalnız geceler

    şimdi ne dert kaldı nede hüzün
    bende yokum artık gülsün yüzün
    gerçeğe döndü bak söylediğin sözün
    aldıda karanlığa beni gömdü geceler
    yazan : ?
  • Varlığın Tacı - Her Zaman ve Mekanın Çiçeğine - Dikensiz Tek Gül'e -


    O 'na

    Görmedi Seni iki gözüm
    Ancak seni sevmek tek çözüm
    Danimarkalılar nereden bilsin seni sevmeyi gülüm
    Öncesinde senin aşkın yoksa neye yarar ki ölüm...

    ( Karikatür terbiyesizliği günlerinde yazmıştım ) İCEBERGİN
  • Ey dide nedir uyku, gel uyan gecelerde
    Kevkeblerin et seyrini, seyran gecelerde

    Bak heyet-i âlemde, bu hikmetleri seyret
    Bul Saniini, ol ana hayran gecelerde

    Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil
    Koy gafleti dildârdan uyan gecelerde

    Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil
    Koy gafleti dildârdan uyan gecelerde

    Âşıklar uyumaz gece, sen hem uyuma kim
    Gönlün yüzüne görüne canan, gecelerde

    Gafletle uyumak ne reva abd-i hakire
    Şefkatle nida eyleye Rahman gecelerde

    Cümle geceyi uyuma, Kayyum’ı seversen
    Ta hayy olasın Hayy ile ey can gecelerde

    Dil, Beyt-i Huda’dır, anı pak eyle sivâdan
    Kasrına nüzul eyler o Sultan, gecelerde

    Az ye, az uyu, hayretle var fâni ol andan
    Bul can-ı beka ol ana mihman gecelerde

    Allah için ol halka mukarin, gece gündüz
    Ey Hakkı, nihan aşk oduna yan gecelerde


    Erzurumlu İbrahim HAKKI

    (açıklama:@seyyahca 'dan alıntıdır.)
    Ey göz uyku nedir? gel uyan gecelerde.yıldızları seyret seyran gecelerde.bak alemin manzarasında bu hikmetleri seyret, bak da onun sanatkarını bul ona hayran gecelerde.çünkü gündüz sevgiliden başkalarıyla gafil olursun.sevgiliden gafleti bırak da utan gecelerde.bu aciz kula gafletle uyumak doğru değildir ki rahman, şefkatle nida etsin gecelerde.asla uyumaz olanı kayyumu seversen, bütün gece sende uyumaki, gönül gözüne sevgili görünsün gecelerde..gönül mevlanın evidir onu ondan başkasından temizle, zira o sultan köşküne iner gecelerde..az ye, az uyu, hayrete var, fani ol dünyadan..sonsuzluk canını bul onun ağırladığı gecelerde..Allah için o halka yakın ol gece gündüz…aşkın gizli ateşine yan gecelerde….



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi driver -- 8 Temmuz 2007; 17:59:34 >
  • OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

    Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
    Dante gibi ortasındayız ömrün.
    Delikanlı çağımızdaki cevher,
    Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
    Gözünün yaşına bakmadan gider.

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

    Zamanla nasıl değişiyor insan!
    Hangi resmime baksam ben değilim.
    Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    Bu güler yüzlü adam ben değilim;
    Yalandır kaygısız olduğum yalan.

    Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
    Hatırası bile yabancı gelir.
    Hayata beraber başladığımız,
    Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
    Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

    Gökyüzünün başka rengi de varmış!
    Geç farkettim taşın sert olduğunu.
    Su insanı boğar, ateş yakarmış!
    Her doğan günün bir dert olduğunu,
    İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

    Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
    Her yıl biraz daha benimsediğim.
    Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
    Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
    Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

    Neylersin ölüm herkesin başında.
    Uyudun uyanamadın olacak.
    Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
    Bir namazlık saltanatın olacak,
    Taht misali o musalla taşında.

    Cahit Sıtkı TARANCI
  • Yağmur yağıyordu
    Ben aşıktım
    Hava karanlıktı
    Üşüyordum
    Yavaş yavaş
    Yürümeye başladım
    Sokaklar boştu
    Ve ben hala aşıktım
    Evlerden sesler geliyordu
    Yağmur yavaşlamıştı
    Sokaklar insan dolmuştu
    Aramaya başladım
    Bir kız gönlümü çalmıştı
    Korkutucu bir şimşek çakmıştı
    Parktaki kedi korkmuştu
    Ben onu arıyordum
    Yağmur yeniden başlamıştı
    Artık yorulmuştum
    Yavaşça kaldırıma oturdum
    Yığılmışım
    Sabah gözümü açtım
    Karşımdaydı
    Biraz bitkindim
    Ama hala aşıktım
  • YA RAB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?

    Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
    Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

    Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
    'Yandık! ' diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

    Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
    Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,

    Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
    Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

    Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
    En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i! ...

    Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
    Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

    Emvâci hurûş-âver olurken melekûta?
    Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sukuta?

    Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
    Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

    Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
    Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

    Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
    Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

    İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
    Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

    Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
    Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!

    Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
    Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?

    Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
    İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

    Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
    Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

    Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
    Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!

    Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
    Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!

    Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
    Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

    Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
    Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

    En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,
    Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

    İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
    Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!

    Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
    Ağzım kurusun... Yok musun ey Adl-i İlâhî!

    Mehmed Akif ERSOY





    KİRLİ YÜZLÜ MELEKLER

    sayende sayebân olduk istanbul şehri
    sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
    yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
    ve yaktı perişan eyledi sine-i sâd-pâremizi
    saplanıp hançer misâli bir hilâl
    sokaklar serseri biz serseri
    yüksekkaldırım da
    bir cezayir şarkısını dile getirdi plâklar
    cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
    sinemalar neredeyse boşalacaklar

    vay anam vay
    sen ne dersin istanbul
    sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
    kimin gücü yeterse kahretsin parasızlığı
    sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
    yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
    yol üstünde sevda pazarlığı aşk pazarlığı
    kurtulamadık gitti bu denlü kepaze hayattan
    hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
    geceler serseri biz serseri
    karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz
    gözlerimiz hasta gözleri ellerimiz hasta elleri
    kırılmış kavala dönmüşüz

    sen söyle serseriler kralı istanbul
    sen söyle iki gözüm
    hangi merhem çâredir şu bizim yaramıza
    yel üfürdü su götürdü gençliğimizi
    elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık
    meydanlar serseri biz serseri
    sağımız sefalet solumuz ölüm
    işte geldik gidiyoruz
    kahrolasın
    kahrolasın istanbul şehri

    Attila İLHAN





    ULUORTA

    seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin-
    -nazlanırsın ama bir gün gelirsin-

    düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
    olsun artık diyorum ne olacaksa
    paralı asker miyim neyim ben
    ekleyip duruyorum sabahları akşama
    ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
    gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
    aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
    nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
    hem de mayhoş elma tadında.

    kendimi de koysam ayağımın altına
    yine de yetişemiyorum ey aşk,
    omzunun hizasına.
    çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
    ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
    budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
    nereye konsam geri sayım başlıyor
    kurcalıyor beni bir çırağın elleri
    ah, unufak olsam ve desem ki
    ağzın tat görmesin hayat
    kandırdın beni.

    sorma,
    elim kırılsın bir daha
    dokunursam güneşe.

    kılpayı kaçırılmış bir şeyin
    bıraktığı ardında
    neyse oyum ben.
    yaralı serçe, benim için dua et:
    gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
    dr. şükrü öncüoğlu'ndan
    üç ayda bir reçete.

    acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda
    ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
    çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
    bir yastık arıyorum kuş seslerinden
    mühim değil sonrası.

    sorma,
    yangın sönseydi suyla
    denizler her akşam böyle yanmazdı.

    yakartop oynayan melekler gördüm güneşle
    ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
    yolundaydı herşey, ben bile yolundaydım
    ama
    kıyıya vardığımda
    kendimi unuttuğumu anladım
    karşı kıyıda.

    şiirler söyledim belki duyarsın diye
    çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
    sana seslendim durdum bu küçücük odadan
    acımı duy, sensin pusulam benim
    ki dünya
    silinmiş bir harita
    gibi yabancı bana.

    sorma,
    usulca uzandığında
    bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.

    İbrahim TENEKECİ
  • Başımı kaldırdığımda tekrar görebilecek miyim seni
    Sesini yeniden duyabilecek miyim sonsuzluğumda
    Başımı kaldırdığımda duyabilecek miyim seni yine?
    Yoksa zifirden başka bir şey göremeyecek miyim?
    İki kelime dökülürken dudaklarımdan hüznümle
    Seni yine yanımda bulabilecek miyim?
    Hayatın anlamı seni seven kişiyi
    İki sözü ile anlayabilmektir
    Diye susarak...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi OğuzhanAhan -- 15 Temmuz 2007; 15:03:07 >
  • Ölsün Aşk

    Sessizliğe bir ses ver endamınla
    Dile gelsin gecenin ürkek karanlığı
    Bir damla yağmur ol toprağa
    Canlansın yeşillerin aşk kokan fidanlığı
    Bir kanat çırp korkmadan Barış’ a
    Dinlensin yüreğinin yorgun firtınaları
    Ömrümü teklif ederken sana hiç düşünmeden
    Sevmelisin demiştim son kez en derininden
    Bu hoyratlığı kalbin nasıl kaldırıyorsa
    Vurdumduymaz olmaya nasıl cesaret ediyorsa
    Bir adım atmaya bu kadar korkuyorsa
    Varsın ölsün aşk ölsün senden sonra



    Şimdi Git... Sonra Gel...

    Daha fazla önünde durma acılarımın
    Oynatma yerlerinden duygularımı
    Düşüncelerime dokunma artık
    Diriltme anılarımı
    Beni yalnız bırak
    Şimdi git...
    Sonra gel!

    Ben yalnızlığıma bağımlıyım...
    Sevdamı kolay kolay
    Ayak altlarında çiğnetmem
    Beni yalnız bırak
    Şimdi git...
    Sonra gel!

    Gökyüzünün sitemine alışığım ben
    Hiç önemli değil
    Üstüm açık kalsın uyurken...
    Ağaçlarıma kendim çıkarım
    Kendim sularım çiçeklerimi
    Beni yalnız bırak
    Şimdi git...
    Sonra gel!

    Daha fazla önünde durma acılarımın
    Oynatma yerlerinden duygularımı
    Düşüncelerime dokunma artık
    Diriltme anılarımı.
    Beni yalnız bırak
    Şimdi git...
    Sonra gel!




    Anlamak Zor

    Akıyoruz bir uçtan bir uca
    hayat ırmağının düzünden tersine
    Tersinden düzüne

    Yokuşlar çıkarak inişler inerek
    Dursuz duraksız
    Bilinmezler denizidir yüzdüğümüz
    Uçsuz bucaksız

    Bir yönden var oluşa
    Çabalarımız
    bir yönden tükenişe
    Bulup yitirmeye
    Yitiklerimizi bulmaya uğraşımız

    Adımız Adem
    Sanımız yokluk

    Olumsuzdan olumluya
    Olumludan olumsuza
    Durmaz akarız
    Biteviye
    İlâhi düzenin şenlerine bakarız

    Günahlarımızla,sevaplarımızla
    Kılıçtan keskin mi keskin
    Kıldan ince mi ince
    Köprüler geçeriz durmadan
    Kudret şarabıdır içtiğimiz
    Kevser ırmağında yedi kurnadan

    Adımız Adem
    Sanımız yokluk

    Hayat tarlasında harmancıyız
    Yabasız oraksız
    Yaratan yaratılmışla özdeş
    yaratılan yaratanla hemhal
    Öyle bir sır ki anlamak zor
    Anlatmak olanaksız



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi theworldismine -- 14 Temmuz 2007; 23:46:15 >
  • SÖZLER, YAPRAK



    bazı sözler karanlıkta söylenir, diyorum uykularımın birinde
    bazı sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanırken
    bazı sözler karanlıkta söylenir
    bazı sözler hiçbir zaman
    diyorum armaların birinde
    öyledir, iki yanı ağaçlı yollar, arasından
    geçip gitmektir şiir
    ağaçla, yolla, ne tarafa
    ve hangi zaman

    imgenin şiddetiyle çoğalır anlam
    parçalana parçalana

    geçtiğimiz yollardan
    onca yaprak düşer
    birkaç şiir kalır yalnızca
    o derin ağaçlardan
    kendi sesimize uyandığımız rüyalarda


    Murathan MUNGAN
  • Şiiriçi Hatları Vapuru

    Nazım Hikmet vapuru
    deniz ile arasına
    dökülen asfaltı kırar
    ve özgürlüğüne kavuşturur
    salacak iskelesini
    batmak pahasına

    Can Yücel vapuru
    alaycı bir düdük çalar
    savaş gemilerine
    ki rakı şişeleri asılıdır
    can simitlerinin
    yerine

    Attila İlhan vapuru
    keyfile yarar suları
    içinde çünkü sevgililer öpüşür
    ve güvertesinde
    sigarasını rüzgara karşı yakan
    bir katil üşür

    Edip Cansever vapuru
    denize yansıyan
    otel ışıkları altında
    gider gelir boğazın en uzak
    iki iskelesi arasında

    Orhan Veli vapuru
    evlerine taşırken
    telaş içindeki insanları
    küpeştesinden atılan
    simitleri kapışır
    martı kuşları

    Cemal Süreya vapuru
    akşamüstleri giyince
    ışıklı elbisesini
    ince bir duman savurarak havaya
    dansa kaldırır
    kız kulesini


    Sunay Akın

  • * Sitem *

    Sitem bu sitem
    Seni benden çalana,
    Seni benden ayırana sitem.
    Başka kollarda olduğun,
    Beni ayyaş yaptığın,
    Dipsiz kuyuya attığın için sitem.
    Bu yüreğin altına elini koyamadığın,
    Bu yüreği bitirdiğin için sitem.
    Hissedemediğin aşk,
    Soldurduğun busem için sitem.
    Denizlere sel olup akıttığım göz yaşlarımı
    Dalgalar vurur sahiline diye günlerce beklediğim için
    Aptallığıma sitem.

    Riyasız, çıkarsız, sınırsız davranıp,
    İhanete uğradığım için saflığıma sitem.
    Başımı dik tutamayıp onurumu, gururumu
    Ayaklar altına aldığım için
    Kendime sitem...



    Canan Palabıyık
  • BENİM GİBİ

    Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını..
    Herkesin yüzü gözü ıslak,
    Başları eğik omuzlarının arasında..
    Yağmur yağdığında... Herkes..
    Benim hep olduğum gibi...


    Ceyhun Yılmaz





    KÜÇÜK KIZ ÇOCUĞU

    Birgün sende anlayacaksın..
    Kalabalıklardan kaçıp,
    Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın!
    İşte o an özleyeceksin..
    Eski sevgilini değil,
    Pili bitmiş oyuncak ayını..
    Yanından ayırmadığın saflığını..
    Sen de birgün anlayacaksın
    Dizlerini karnına kadar çekip,
    Çocukluğuna ağlayacaksın..
    O küçük kız çocuğu değilsin artık..
    Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana
    Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri
    Ve özleyeceksin kendini
    O küçük kız çocuğu değilsin artık..
    Ama birgün sende anlayacaksın
    Kenarları dantelli elbisesiyle
    Saçlarını özene bezene
    Yanlara ördüğün bez bebeğini
    Nereye koyduğunu
    Hatırlaman gerektiğini..


    Ceyhun Yılmaz
  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.